89. Bölüm

88. Bölüm

Mav Perikal
mavperikal

 

 

lütfen oy vermeyi unutmayınız öpücükler

 

 

 

 

 

(86) Yalnızlık

 

 

 

Seçimler ve sonuçları hep mi böyle kötü olmak zorunda? Karşımda eşek gibi sırıtan bu andavalın bana iyi niyetle yaklaşmayacağını biliyorum, ancak bu sadece bir gözcü mü yoksa başkalarıyla pusu kuran bir adam mı emin değilim.

 

Öğrendiğim basit büyülerden birini yapmaya karar verdiğimde boş gözlerle adama bakıyordum. Parmağımı kaldırıp küçük bir su girdabını havayla bütünleştirdim ve başkasını hissetmedim. Harika yani tek kişilik bir gözcüydü ve bununla baş edebilirdim. İşte şimdi ben de ona sırıttım.

 

"Başın belada güzelim?"

 

"Bence asıl senin başın belada."

 

Keyifli bir kahkaha attıktan sonra beni şöyle bir süzdü. "Bunu ufak tefek haline güvenerek mi söylüyorsun yoksa?"

 

"Önemli olan işlevi derler."

 

"Ne?" Neyden bahsettiğimi anlamadığı için alık alık baktı suratıma. Gözlerimi devirirken bir adım geriye gittim. Ben bir dansçıydım ve özellikle hızlı koşardım. Umarım bedenim yattığı yerde bu özelliğini yitirmemiştir çünkü bizzat birazdan yardımcı olacaktı.

 

"Benden ne istiyorsun?"

 

"Seni yakalamayı istiyorum elbette."

 

"Kim olduğumu nasıl biliyorsun? Doğru kişiyi lafa tuttuğundan emin misin?"

 

"Eminim güzelim seni öyle bir anlattı ki görüntün şak diye oturdu görünce."

 

Etrafta neden başkaları yok diye düşünürken, bu saçma sapan tip cevap verdi. "Ben yalnız takılırım ve avımı koluma takmadan yerimden ayırmam. Ve sen iştah sulandırıcı bir avsın."

 

"Öyle mi? O zaman yaz bu sözü; her kuşun eti yenmez." Atalarımda kusura bakmasın artık. O alaycı ve aptal yüzünü tek hamlemle bozdum. Hem de o kadar basit bir hamleydi ki afallayıp kaldı. Evet, erkekliğine tekme atmıştım! Parmağımla oluşturduğum suyu da gözüne ve kulağına doğru kalın bir tabaka olarak hayal edip gönderdim. Görmeyip duymayınca bok izimi sürürdü. Acıyla bağırma sesi daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamış olma ihtimalinden olabilirdi ama ben Dünya'dan gelmiştim.

 

Hızla arkamı dönüp koşmaya başladığım sırada bacağıma saplanan sancıyla duraksadım. Şerefsiz ok atmıştı! Arkamı dönüp baktığım anlık süre zarfında hala gözündeki su büyüsünü çekmeye çalıştığını gördüm. Suyun içinde kaldığım için büyülerim daha güçlü çıkıyordu demek. Ya da artık kendi bedenimde olduğumdan... Oku çekip çıkardığım an bağırmamak için avucumu ısırdım. "Saçmalama Lily! Sen içinden insan çıkardın bir okla yere yıkılacak değilsin!" Kendi kendime olan söylemim bile komikti. İçimden çıkan o insan benden uzaktaydı ve kokusuna bile hasret kalmıştım saatler içinde. Bir ok beni yere yıkamazdı ama Chloe için aynı şeyi söyleyemezdim.

 

Ezbere bildiğim ormanın içinden kendime bir istikamet belirleyerek Ran'a doğru koşmaya başladım. Kendime bir an bile durup düşünme şansı tanımamıştım. Az önce kendini öven salağın elinden çoktan kurtulduğumu düşünüyordum ama yanımdan sivri dişlere sahip köpeğimsi bir varlık geçince bundan çokta emin olamadım. Çünkü o köpek bizzat bacağımdan çıkardığım ucu kanlı oku ağzında tutarak koşuyordu. Bizde köpeklerin duyusu çok gelişmişse şayet burada şov yaparlardı.

 

Köpeğe doğru su gönderdiğimde teninde patlayarak boşa çıktı. "Affedersin köpekçik bunu sana yapmak istemezdim ama hayat şartları malum. Bırak beni gideyim ha ne dersin?"

 

Hırladı!

 

"Tamam seni engelleyemiyorsam kendimi korurum, hadi gel bakalım."

 

Yanıma gelip okun ucunu değdirdi ve su bir balonmuş gibi çevreye saçıldı. Onu atlatıp yeniden kaçmaya çalışmayı düşündüm. Koşarsam koşardı, beni parçalama ihtimali dişlerine göre oldukça fazlaydı. Yine de geriye doğru hareket ettim. Garip bir uluma sesinden sonra yaprakların çıkardığı çıtırtıyla etrafı kolaçan ettim. Siktir! Bu hayvandan yaklaşık on tane daha vardı. On büyük, sivri dişli, simsiyah köpek...

 

"Keşke suyun derinliklerinde uyumayı tercih etseydim ya. Defolun gidin ne bakıyorsunuz öyle? Ben düşman değilim." Bunlardan kaçma şansım da şu an için yoktu. Kendi deniz canlıma ulaşıp bilgi veremiyordum bağımız çok tazeydi.

 

Greinner şu an sana öyle ihtiyacım var ki... Üzerinden düştüğümü bile fark etmedin. Düştüm diyorum çünkü benden kurtulmak istemen senin için bile zalimce olurdu...

 

Bir umut kırıntısı alışkanlıkla harmanlandığı için zihnimde bir kükreme bekledim ama gelmedi. Sakin bakışlarımı ağaca çıkardıktan sonra hızla koşup gözüme kestirdiğim bir ağaca tırmandım. Peşimden gelip çıkardıkları garip seslerle beni korkuttular. Nefes nefese kaldığımda elimi kalbime koyup bekledim.

 

"Bak işte Lily, sen buradasın, bu kadarsın, yapayalnızsın. Burada kimsen yok. Herkes çevrende sen Valeri'sin diye vardı. Öküz öldü ortaklık bitti, şimdi ise bir ağacın tepesine konaklayıp köpeklerden kaçıyorsun." Gerçi onlarda kımıldamadan durunca ses çıkarmayı kesiyorlardı ama bu korkutucu gözüktüklerini değiştirmiyordu.

 

Alnımdaki teri elimin tersiyle sildikten sonra otomatik olarak yüklenmiş gibi ağlamaya başladım. "Anne, seni çok özledim. Kurtulmak istiyorum buradan ne olur bulun beni! Evime, yuvama, güvenli konfor alanıma dönmek istiyorum." Beni sakinleştirecek biri olmadığı için hıçkıra hıçkıra ağladım bir süre. İç çekmeye başladığımda ise aklıma gelen bir yöntemi denedim. Ardından da kıkırdamaya başladım, sanırım sağlam bir psikolojim kalmamıştı. Büyüyle diğer ağaca doğru sudan bir köprü yapmayı denedim ve oldu.

 

Heyecanla ağaçtan bir dal parçası koparıp aşağı düşüp düşmeyeceğine baktım. "Evet be, işte bu. Dal suyun yüzeyinde kalmışsa ben de oradan yürüyebilirim demek." İlk adımımı tereddütle attım ve gerçekten düşmedim. Bundan cesaret alarak yakındaki ağaca kadar yürüdüm. Ardından diğeri ve diğerine de...

 

Büyüden kurtulan adamı ben daha iyi bir seçenek bulamadan önümde gördüğüm için göz devirerek baktım. Aşağı insem sakal, yukarı çıksam bıyıktı.

 

"Bitti mi oyun oynama saatin güzelim? Bittiyse gidelim!"

 

"Bitmedi! Size bir zararım olmadı beni yakalamaktan vazgeçin."

 

"Ne yazık ki bunun için yüklü bir ödeme aldık."

 

Olamaz ya! Para burada da her kapıyı açıyor olamaz!

 

"Kimden?"

 

"Alfamızın eşinden." Cevabını içten içe bildiğim soruların beni yine de yaralaması çılgınlıktı. Valeri! Çocuğuna bakmıştım, bunun hatırı için insan rahat bırakır beni ya vicdansız karı!

 

Hayır böyle yakalanmayacağım! Onun istediği olmayacak!

 

Suyu kullanıp havayla temasını güçlendirip ve ağaçtan ağaca tek tek yapmak yerine komple bir yol çizdim. Ardından aynı hızla koşmaya başladığımda adam geride kalmıştı ama köpekler hemen arkamdaydı.

 

Gördüğüm görü de suya atlayıp kurtuluyordum, ancak gittiğim yol denize ters bir açıda olduğu için ne yazık ki bu iptal olmuştu. Nefes nefes kalmış bir şekilde ayağıma değen suyla birlikte hızla koşmaya devam ettim. "Tanrım, ne olur-" diyemeden koluma ve sırtıma aynı anda yediğim oklarla birlikte nefesim kesildi. Anında gözlerimin kararması normal olmadığına göre okların ucunda uyuşturucu bir madde vardı.

 

Dengemi kaybedip yüksek bir ağacın hizasında yere düşerken kimse beni tutmaya tenezzül etmedi. Acı içinde yere çakıldığımda o köpeklerin hepsini tepeme toplanırken gördüm. Bir kolumu kaldırıp düştüğüm kolumun üzerine götürecekken onun da ağrısını hissederek inledim. Köpeklerin salyaları tepemden akarken sadece acıdan değil, korkudan da titriyordum.

 

"Alex, lütfen bul beni. Yardım et kimsem yok, kimsem, yok..."

 

Gözyaşlarım toprağa karışırken, göz kapaklarım giderek ağırlaşıyordu ama bana yaklaşan postalları gördüm. Zafer kahkahaları kulağıma değerken postalın üzerindeki G harfli baskıyı da görmüştüm.

 

Tek anlamadığım azılı bir suçlu gibi beni neden kapana kıstırdıklarıydı?

 

 

 

 

 

Bölüm : 14.01.2025 20:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...