(85) Denizaltı Şehri
Zihnindeki uğultular son bulmazken bir boşluğa ve kocaman karmaşaya düşüyormuş gibi hissetti Lily. Denizin soğuk suyunun içine bir anda düştüğünde ise titreyen sadece bedeni değil, ruhuydu da...
Dibe batıyordu, battıkça batıyor ama kirpiklerini bir türlü açmaya korkuyordu. Hayatının hiçbir evresinde böyle fena çuvallamamıştı.
Teni suya alıştıkça batma hissi ortadan yavaş yavaş kalktı ve bir gül yaprağına sarılıyor gibi hissetti. Bulanık zihni berraklaşırken Greinner'ı düşündü, onu düşene kadar çoktan yakalamış olması gerekmez miydi?
Korkunç bir sis sarmaladı beynini; ya onu bilerek bırakmıştı ya da Valeri'nin bu işte bir parmağı vardı. Sahi Greinner onunla işi bittikten sonra ondan kurtulmaya çalışmış olabilir miydi?
Taşlı kumun zeminine çakılmak yerine debelenip yüzmeye çalıştı ama nafile bir çabaydı. En azından su grubunda oluşu boğulmasını önlüyordu. Sanki her şey saniyeler içinde oluyor da o ağır çekimde yaşıyor gibi hissediyordu. Nihayet kirpiklerinin birkaçını hareket ettirmeyi başarıp neler olduğuna baktı. Açtığı gibi ise uzun kuyruklu bir balığın ona doğru yüzdüğünü gördü.
"Tanrım! Beni önce kuluçka makinesi sonra da bir balığın midesine yem olayım diye mi gönderdin buraya?"
Açılan kirpikleri suyun ağırlığını taşıyamaz gibi sersemleyip yeniden kapandı. Haberi olmasa da sivri bir kayaya doğru hızlı bir düşüş sergileyecekken kafasını yumuşak bir şeye çarptı. Onu yemesinden korktuğu balık kuyruğuyla koruma altına alıp kurtarmıştı.
Balık sandığı şey de aslında gerçek bir balık değil geniş kuyruklu bir deniz erkeğiydi. Bir gözü mavi diğeri turuncu olan bu deniz erkeği Lily'i kucağına aldığı gibi yaşadığı yere taşımaya başladı. Bu sırada suyun üstünde yaşananlar tam bir felaketti, deniz coşmuş ve denizlerin tanrısı Poseidon hiddetlenmiş gibi taşmaya başlamıştı.
Tanrı Poseidon sularına düşen bu ruhun gerçekliğini öğrendiği gibi kendi özünden olan bir insana bunu nasıl yaptıkları anlamamış ve öfkesi dağılarak Basillan'da küçük çaplı bir deprem meydana getirmişti. Lily'nin suya bulanmış ruhu Neptün ayıyla birlikte daha da coştuğu için tez zamanda iyileşecekti.
Poseidon'un şiddetini yaşayan Valeri ise sarsılan malikane ile birlikte yatağın arasına sıkışmış neye uğradığını şaşırmıştı. Bebeğe ateşten bir kalkan yapıp korumak ta Alex'e kalmıştı.
Lily suyun içinde tüm yaralarının merhemini bulmuş gibi arınmıştı. Dahası Valeri'nin üzerine gönderdiği o büyünün sersemliğini atmış ve artık daha kendinde hissediyordu. Kirpiklerini aralayınca nerede olduğunu ve en son ne yaşadığını şöyle bir hatırladı. Acı içinde Chloe'nin adını haykırsa da onun için yapacak bir şey artık yoktu.
Doğrulmak istediği yerde dalgalar oluşunca şaşkınca bakakaldı. En son suya düşmüştü ve hala suyun içindeydi. Nasıl nefes alıyordu öyleyse? Denizin dibinde bu yatak da nereden çıkmıştı? Su grubunda olmak ona böyle koşullar mı sunuyordu yoksa?
"Bu da neyin nesi böyle?" Elini boynuna attığı yerde başka bir uzuv bulmuştu. "Ben bir balığa mı döndüm yoksa?" Şaşkınlığını atması kolay olmadı. O sırada mavi kuyruğuyla bakış açıcına giren deniz erkeğine baktı. Bu adamı daha önce de görmüştü. Önce çeşmenin içinde sonra ejderhasının üzerinde denize yakın uçarken onu izlediğini görmüştü.
"Merhaba, uyandın demek. Nasıl hissediyorsun?"
"Sen nereden çıktın, neler oluyor burada?"
"Ben Naiads, deniz erkeğiyim."
"Onu görebiliyorum. Neden sürekli etrafımdasın?" Bunu sorduktan sonra dilini ısırdı Lily. Acaba Valeri'nin içinde olmasını nasıl açıklayacaktı ya da bunu yapabilir miydi? Naiads kibarca gülümsedi.
"Ruhu suya ait birini hissettim ve onu yakın takibe aldım, alabildiğim kadar tabii."
"Ben nasıl burada durabiliyorum, kaç saattir yani? Boynumdaki bu şey..."
"Su grubuna ait olduğun için bedenin seni suya karşı duyarlı yapıyor. Nasıl su altı şehrinde olduğunu sorguluyorsan, seni işaretlediğim için cevabını verirdim."
"Beni işaretlemek mi? Bu da ne demek bilmece gibi konuşmasana!"
Köpek gibi bir işaretlemeden mi bahsediyor diye düşünürken aklı iyice karıştı. Deniz erkeği kuyruğunu biraz daha yaklaştırıp Lily'nin eline hafifçe dokundu. "Önceden bir ignis gibi göründüğün için seni işaretleyemezdim ama ruhunu tanıdım ve özümsedim. Artık tamamen bir aquasın, ben senin canlınım ve sen de benim insanım."
"Canlım mı? Tabii ya aquların canlısı denizkızları oluyordu. Sen de bir deniz erkeğisin."
"Cinsiyetçi kavramlardan hoşlanmıyorum."
"Ama Greinner-"
"O bir ejderha, ateşe ait, sense suya aitsin. Yani artık canlın benim. Aramızdaki bağı yeni kurduğum için şu an hissedemiyor olabilirsin ancak yakın zamanda kuvvetlenir. Deniz altı şehrini sadece su canlıları ve onlarla bağ kurabilmiş insanlar görebilir. Burada bu sayede duruyorsun. Yoksa ne kadar suya ait olsan da benliğin yerinde olmadan saatlerce kalırsan taşlaşmaya başlardın ya da üzerindeki büyüyle daha kötüsü olurdu."
Lily elini başına koyarak masaj yapmaya başladı. Tüm bu olanlar kabus gibi bir şeydi. Ölmemişti, hala yaşıyordu ve ne yazık ki hala Basillan'daydı. "Buradan hiç gidemeyecek miyim? Dinle! Ben buraya ait değilim, başka bir yerden geldim."
"Buraya ait olmasan giremezdin Lily ve yine buraya ait olmasan seni asla işaretleyemezdim."
"Tüm bunlar koca bir şaka gibi, ya öleceğimi ya da kurtulacağımı düşünüyordum anlıyor musun? Bundan sonra ne olacak? Kimse beni tanıyor, burada nasıl barınacağım. Neden geldiğim yere dönemiyorum?"
"Böyle bir şeyin mümkün olduğunu sanmıyorum."
"Birileriyle konuşmam lazım, profesörlerle... Ama beni kimse tanımıyor mutlaka bir engel çıkacaktır karşıma. Ne yapmam lazım?"
"Profesörlerden önce suyun alfası Ran'ı bulmaya ne dersin? Daha önce hiç gördün mü?"
"Ran... Ran. Doğru ya evet gördüm. Bir gün yanıma geldi ve ihtiyacın olduğu an beni bul dedi sanki bu anı bilir gibi, her ne olursa... Tabii ya senin gibi o da hissetti ve suyun alfası olduğu için kendini sorumlu hissetti. Doğru gidip Ran'ı bulayım, her şeyi nasıl anlatacağım? Bu tehlikeli olur mu?"
"Olmaz, olacak olsa göndermezdim."
"Sana nasıl güveneceğim peki?"
"O ejderhaya güvenmek kolay ama bana zor öyle mi?"
"O Valeri'nin canlısıydı ve kadının bedenine bir zarar gelsin istemezdi?"
"Ben de senin canlınım ve ne bedenine ne ruhuna bir zarar gelsin istemiyorum Lily. Sanırım bunu saatlerce izah etsem de şu an anlayamazsın. Kalbini dinle ve zihnindeki bağa güven. Ben senin ne kadar karışık olduğunu hissedebiliyorum. Bu yüzden buradan çık ve bir an önce Ran'ı bul."
Lily üstüne şöyle bir baktı, bu Ruddy'nin evinde kaldığı gecelikti. Bedenine dönerken en son üzerinde ne varsa hala o vardı demek. Basillan'ın sokaklarında bununla dolaşamazdı. Naiads'a bakınca ne olduğunu anlayan canlı ellerini geceliğin üzerinde gezdirdi ve onu bir okul üniformasına çevirdi. Beyaz gömleğin üzerindeki kuşak artık turuncu değil açık maviydi. Bunu hazmetmek onun için kolay olmayacaktı.
Birlikte yüzerek kıyıya kadar çıktılar. Naiads ancak buraya kadar eşlik edebilirdi. Daha öce ayakları olmadığı için hiç üzülmemişti çünkü doğasında böyle bir şeye ihtiyacı yoktu. Ancak şimdi insanının başı tehlikedeydi ve onu bir başına göndermek hiç içine sığmıyordu.
Lily'nin soluk mavi gözlerine baktı ve "Dikkatli ol, soran olursa buraya Grefiam Su Akademisinden yeni geldiğini ve Ran'ı aradığını söyle," dedikten sonra yaşadığı yeri tarif etti.
Sudan çıktığı an hiç ıslanmamış gibi kuru kıyafetleriyle son kez baktı henüz ona ait hissetmeyen canlısına. Başını bir kez eğip onay aldığı zaman ise Neptün ayınına özel olan havadaki gölgeler ve dalgalanmalar arasında Ran'ı bulmaya gitti.
Bu ormanın her karışını ezberlediği için gitmesi çok kolay olacaktı ama ne yazık ki gördüğü görü, kısım kısım gerçekleşiyordu. Dalların arasında kendini gizleyen kişi Lily'nin önüne pat diye düştü ve ona sırıtmaya başladı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
47.34k Okunma |
4.48k Oy |
0 Takip |
117 Bölümlü Kitap |