Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
(133) Parlayan Kılıç
Antuan ağırlığını belli etmek ister gibi, aktarmak yerine sert adımlarla merdivenlerden inmeyi tercih etti. Kimse ortadan anında kaybolan bir adamın namını güçlendirmezdi. Bu yüzden sarayda kaç muhafız varsa onun sert çehresine bakarak hazır ola geçtiler. Sarayın kapıları onun için açıldığı an omuzlarını esneterek derin bir nefes aldı. Ruhunun kadınını savunmuştu. Bir gereza hükümdarından daha iyi bir savunma hazırlayan kimseyi bulamazlardı çünkü o adaletin bekçisiydi.
Sarayın çevresinde bulunan ormana doğru ilerlerken pelerini arkasından dalgalanıyor ve bu hoşuna gidiyordu. Biraz daha ilerlediğinde çevrede kimsenin kalmamasıyla gereza hayvanlarıyla kullandığı ortak iletişim seslerinden birini çıkarmaya başladı. Karanlık gökyüzünün altında ortaya çıkan siyah kaplanlar tıpkı Antuan gibi ağır hareketlerle onun yanına geldiler. Kimi bacağına dolanırken kimi önünde oturmuş yapması gereken şeyi bekliyordu.
"Nasılsınız dostlarım?" Evcil bir kedi gibi tüylerini okşayan adamdan rahatsız olmadılar. Antuan beş siyah kaplanı özellikle gerezaya kapatmıyordu. Çevredeki güvenliği de bu şekilde sağlıyor ormanın içini kolaçan ediyorlardı. Bir sorun olursa kendine geldiğini bildiklerinden onları takip edip olayı çözüyordu. "Gelin bakalım yemek zamanı." Ormanın kestirme yollarında onlar için hazırladığı gizli bölmeyi açtı ve içinden çıkardığı pişmiş etleri önlerine koydu. Kaplanlar iştahla beslenirken Lily'nin de acıktığını düşündü. Günlerdir doğru düzgün görüşemediklerinden avuçları kaşınmıştı ona dokunup sarılmak için.
"Sapphire, nasılsın?"
Antuan, uyuyordum bir şey mi oldu?"
"Sorun yok rahat ol, Naiads'la iletişime geçip Lily hala orada mı öğrenir misin?"
Kısa bir sessizliğin ardından esneme sesleri yeniden geldi. Acaba uykuya devam mı ediyor diye düşünürken canlısının kıkırdayışını duydu.
Uyumuyorum, öğreniyorum yakışıklı hükümdar. Güzel Lily'in hala orada ve yorgun görünüyor.
"Teşekkür ederim, sen de artık güzellik uykuna devam edebilirsin." Sapphire zihnine öpücükler gönderdi ve bağlantı kesildi. Bir ara deniz canlılarıyla da ilgilenmesi gerekiyordu. Su aygırının yanında bir de aksi timsahı mevcuttu. O hükümdar olduğu için daha çok canlısı vardı. Söz konusu timsahı ise oldukça sessizdi. En son bu kadar sessiz kaldığında gerezanın nehrine ödül için çıkarılan ama kaçmaya çalışan mahkumları yemişti.
Karnı doyan kaplanları yeniden sevdikten sonra eli birinin üzerinde durdu. "Siz dağılabilirsiniz, bizim seninle ufak bir işimiz daha var," diyerek kaplanın tekini göndermedi. Ormanın bazı aktarma noktaları vardı. Oradan geçtiğinde kendini farklı bir uçta bulabilirdin ve bu büyülü koca ormanda saatler kaybetmek zorunda kalmazdın. Normalde onun buna ihtiyacı yoktu yanındaki hayvanın şok olmasını istemiyordu. Orman doğası kanunları gereğiyle burada, ormanın kendi sihriyle aktarmasında bir problem olmazdı.
Ağaç dallarının havaya uzanıp birbirine kenetlendiği o noktayı görünce altından geçti ve bir an sonrasında istediği yere geldi. Daha önce hazırladığı paketi büyüyle eline çağırırken kulpunu kaplanın ağzına doğru tuttu. Soğumuştu ama Lily ateşi çağırıp ısıtabilirdi. "Ştth bu senin için değil sakın yeme anlaştık mı?" Gömleğinin cebinden bugün Lily'nin yatağa döküldüğü için topladığı saç tellerini çıkardı ve vahşi kediye koklattı. "Paketi bu kadına götürmeni istiyorum. Onu ürkütme, fırla." Ardından saç tellerini kendisi de kokladı ve yeniden en güvenilir yere cebine koydu.
"Bu kadını böylesi özlemek çılgınlık. Kokusunu uzaktayken alabilmek için neler yapıyorum. Kim derdi Antuan bu kıvama gelecek?" Kendi kendine konuştuktan sonra sırıttı. "Onunla her kıvama varım." Saç tellerini yeteri kadar biriktirdiğinde kendine örgü bir bileklik yapmak istiyordu. Kıymetlisinin tek bir saç teli bile ziyan olmamalıydı. O yerlerde gezinecek ya da çöpe atılmayacak kadar değerliydi gözünde.
Kaplan kendi kendine giderken tek kalan Antuan aktardı ve Lily'nin olduğu yere yakın bir ağaca konumlandı. Dişi savaşçısını biraz uzaktan gözlemleyip ne durumda olduğunu öğrenmek istemişti. Lily etrafındaki gümüşi ışıkla oldukça parlıyor ve çekici görünüyordu. Bağırma ve haykırma sesleriyle odaklanmış olduğunu düşünüp daha dikkatli izlemeye başladı. Çevresindeki gümüş ip bir anda renk değiştirdi. Bunun sonsuzluk sembolü olduğunu anlayan Antuan sırıttı. "Yeteri kadar kalbimde değilmişsin gibi bana özel bir ritüel mi yapıyorsun yoksa canım?"
Sessiz konuşması bitti ancak gözlerini ondan ayıramadı. Ritüel ona değildi ama büyülenen kendisi oldu. Ejderhanın bulunduğu bağdan yayılan kırmızı ışık diğerlerine karışırken Naiads'tan turuncu mavi, ankadan altın ve yılandan gelen ışıltılı bir renkle diğerleriyle karıştı. Arka arkaya neon tabela gibi yanıp sönen ve yılan gibi kıvrılan ışık havaya karışıp büyüdü ve tek bir bağa odaklandı; kumların üzerinde oturan deniz erkeğine. Işıltılı bağ köpükten bir balon gibi Naiads'ı içine hapsetti ve bir süre kimseden ses çıkmadı. Biri çıt dese anın büyüsü bozulacak gibi duruyordu. Köpüğün rengi koyulaştı deniz erkeğini sağa sola yuvarlamaya başladı ama giderek derisini sıkıyor gibi görünüyordu.
Anne karnından yeni çıkan bir fetüs gibi koruyucu tabakasının içinde boğularak hareket ediyor ama kimse sembolü bozmaya cesaret edemiyordu. Lily'nin paniğini hisseden adam yerinde doğruldu ama ankanın gözlerinin ona değdiğini görünce başını hayır anlamında salladığını fark etti. Sorun yok demek olduğunu düşünüp diken üzerindeymiş gibi bekledi.
Naiads cebelleşti, boğuştu ve her yerini saran bu cıvık tabakanın nihayet baş kısmını deldi. Aslında kesenin içinde bir miktar su olduğundan boğulmazdı ama denizlerin içinden küçük bir keseye girince afallamış ve kurtulmak istemişti. Başını dışarı çıkarınca ona bakan meraklı gözleri gördü. Bir gariplik vardı çünkü nefes alma ihtiyacı hiç bu kadar yoğun değildi. Soluksuz kalmış gibi oksijeni içine çekip üzerindeki saydam keseyi iyice yırttı. İçinden akan suyun değişik rengi denize karışıp giderken gözler hiç ondan ayrılmıyordu. Keseyi bedeninden iyice sırıyıp kopardığı parçaları atarken belden aşağısına gelince duraksadı. Buna inanamıyordu gerçekten olmuştu ama bir sorun vardı; tüm bedeni çıplaktı üstelik erkeklere özgü bir organı oluşmuştu. Tüm gözler ona bakarken bundan utandı. Elini denizin suyuna daldırıp şöyle bir salladıktan sonra ağ çeker gibi çekti ve kendine uygun bir kıyafet buldu.
"Arkanızı dönmenizi rica etsem?"
Arkasını dönen tek kişi Lily'di. Antuan en fazla ne olabilir ki diyerek bakmaya devam ediyordu. Bu diğer canlıların umurunda olmazken Naiads keseyi tamamen yırttı ve içinden henüz çıkamadan oturduğu yerde elindeki şortu beceriksizce bacaklarından yukarı sıyırdı.
"Hassiktir! Tanrılar aşkına bu nasıl mümkün oldu?" Deniz erkeğinin fazladan oluşan uzuvlarını gördüğü an oturduğu ağacın dalından iyice doğruldu. Yanlış görmüyordu, Lily onu gerçek bir insana dönüştürmüştü.
"Dönebilirsin Lily," dediğinde kadın nefesini tutarak başını çevirdi ve onu bacaklarını uzatmış bir şekilde yerde otururken gördü. Naiads ayak parmaklarını kımıldatıp incelerken komik görünüyordu.
Kesenin içinden çıkman lazım deniz erkeği. Aksi taktirde büyü tamamlanamaz.
Bu yenidoğan bir bebeğe kalk ve yürü demek gibi bir şeydi ama Naiads oturduğu yerden onu ayak parmak uçlarından bile sıyırıp bir kenara atmayı başarabildi. Tamamen bir insan bedeninde gözükünce hepsini bağlayan saydam sonsuzluk ışığı koptu ve deniz erkeğinin göğsüne doğru ilerledi.
Başardın bebeğim büyü tamamlandı.
Lily şaşkınca hala ona bakıyordu. Günlerdir öyle yorulmuştu ki bunu yapabilmek için. Bir an artık olmayacak sanmıştı. Greinner bunu kutlamak adına havaya doğru kükreyip ateş püskürttü. Lily ise olduğu yere çöktü, bitkin hissediyordu. Başını yere koyacağı an Tara kıvrılarak ona doğru gitti ve yastık görevi gördü. "Teşekkür ederim," diye fısıltısından sadece tıs sesi duydu. Anlaşılan Tara da konuşamayacak kadar yorgundu ya da konuşmayı çok sevmiyordu.
Greinner bir anda hırlamaya başladığında Lily çevresine bakındı. Karanlık ormanın içinden parlayıp gelen iki göz görüyordu. Hafifçe yerinden doğruldu ve Tara'ya baktı. Toprağın canlısı oydu ve ormanda yaşayan hayvanlar hakkında bilgisi olmalıydı.
Tehlikeli değil, hükümdar göndermiş.
Greinner yine de her ihtimale karşı bir adım yaklaşıp bir tehdit hırlaması daha yaptı. Yaklaştıkça onun bir kaplan olduğunu gören Lily yavaşça soluğunu serbest bıraktı. Ağzında bir paket vardı. Paketi Lily'nin dizlerinin önüne bırakana kadar yaklaştı ve o da ardından ejderhaya kafa tutar gibi hırladı. Greinner'in gülüşü Lily'nin zihnine yansırken elini yavaşça kaplanın tüylerine uzattı. "Canım, yapmasan nasıl olur? Benim canlım o, başkası yaklaşınca tedirgin oluyor."
Uysal uysal konuşma şununla yakasım geliyor. Zaten üç kişiyle paylaşıyorum seni bir de bunlara sevgi gösterisi yapma.
"O ateşten dilini ağzının içinde tut mümkünse. Ayrıca ben de seni bir insanla paylaşıyorum unutma!" Homurtusu yayılırken sessiz kalması tamamen haklı olduğum yönündeydi. Kıskanç ejderha ne olacak! Onun erkek bir insan olduğunu düşünemiyordum bile! İçinden bunu geçirdiği an öyle hızlı üzerine doğru yürüdü ki yorgunluktan eser kalmadan yerinde zıplayıp koşmaya başladı. "İmdat," diye bağırırken bir yandan da kahkaha atıyordu, İstese koca adımlarıyla onu çoktan yakalamıştı ama canı oyun oynamak istiyordu belli ki.
Bir kere yaptın, beni de dönüştür bakalım insana.
"Senin cüssene benim büyüm yetmez. Hem Naiads'ın zaten yarısı insandı, bir yerden sonrasını değiştirdim yalnızca." Burnundan soluduğu buharı ensesini terletirken nihayet yakaladı ve pençeleriyle tuttuğu gibi bir ağacın dalına kaldırdı. Tam karşısında Antuan'ı görmeyi beklemeyen Lily gözlerini şaşkınca açtı.
"Selam canım, kaçtığın yol bile bana doğru," dedi keyifle gülümseyerek. Greinner Lily'i Antuan'ın oturduğu dala bıraktı ve ona da dişlerini göstererek kanatlanıp oradan ayrıldı. "Sakin ol koca adam. Sana kaç kere onu kızdırma diyorum Lily, beni hiç dinlemiyorsun," dedi alayla.
"Sen ne zamandır buradasın?"
"Bir süredir. Yemeğini yiyemedin."
"Evet önden tatlıyla başlamak istedim."
"Tatlı koymadım canım, eve gidelim ne istersen yaparım," dedi ama Lily'nin gözleri dudağına düştüğü an anladı gerçek tatlının ne olduğunu. "Ya da önden güzel bir tadım testi yaparız ne dersin?" Fena fikir değil diye içinden geçirmesiyle beraber birleştirdi dudaklarını sevdiği adamla. Birbirlerine olan sevgileri gittikçe artıyordu. Bir çığ gibi büyüyüp bütün bedenlerini sarsa bile yetmiyor, yeniden ve yeniden büyümeye devam ediyordu.
"Çocuklar orada kaldı?" Fısıltısıyla son kez yumuşak dudakları öpüp bıraktı Antuan.
"Onlar senden yaşlı Lily."
"Biri henüz yürümeyi bile bilmiyor," deyip kıkırdadı. "Orada ne yaptığımı görme şansın oldu mu?" Cilveli bir gururla çenesini hafifçe kaldırıp sormuştu bu soruyu. Antuan onu hayran gözlerle izlerken bir eliyle belini okşamaya devam etti.
"Gördüm ne kadar güçlü, seksi ve aklımı başımdan alan bir kadın olduğunu gördüm Lily. Seninle gurur duyuyorum. Konsantrasyonunu bozmamak için yerimden hiç kıpırdamadım. Ama bu gece tüm günlerin acısını çıkarmalıyız."
"Hmm, nasıl çıkaracağız biraz ipucu verir misin hükümdarım?"
"Beni yükseltmekten hiç vazgeçmeyeceksin değil mi?" Antuan'ın kısık sesine karşı içli bir nefes aldı.
"Sanki bana yükselmeye an kollamıyormuş gibi..." Sırıttı adam, doğruydu. Bir ağacın tepesinde ya da düz yolda yürürken olsun hiç fark etmezdi.
***
Antuan Lily'i güvence altına aldığı andan itibaren daha az gergindi. En azından yönetim tarafından bir pürüz çıkmayacağına inanmak rahatlatıcıydı. O günden itibaren daha çok çalışıyor daha az eve uğruyorlardı. Gildor, Lily'ye öğrettiği büyüler sayesinden onu inanılmaz geliştirmişti. Bu gelişmeyi görmek isteyen hükümdar eve gelince kızı sınava tâbi tutuyor ve şaşkınlıkla kala kalıyordu. Bir keresinde Lily onu neredeyse yenecekti, neredeyse...
Bu hararetli savaşların sonu ateşli sevişmelerle bitiyor ve birbirlerinin tadını bu gergin günlerde bile çıkarmak istiyorlardı. Hiç akla uğramayan bir ihtimal olsa dahi savaş onların aleyhinde sonuçlanırsa bir daha birbirlerini görmeme gibi kıyıda kalmış bir olay vardı. Antuan buna asla inanmak istemiyor her gün kurulu toplayıp neler yapabileceklerine bakıyor ve canla başla çalışıyorlardı. Taarruza geçmek için tüm güçlerini kullanmaları lazımdı.
Sarayda bazı yenilikler olmuştu: güçleri ön plana çıkan inisiyelerin şartları esnemiş ve daha memnun bir hale gelmişlerdi. Bu da gizlide kalan inisiyelerin açığa çıkmasını sağlamıştı. Kraliçe kontrolü daha güçlü bir şekilde eline alıp herkesin istediği o şeyi yaptı: olağanüstü halden dolayı kimse gücünü sakladığı için cezalandırılmayacak bir defaya mahsusluk herkes affedilecekti.
Savaş, profesörler tarafından uygun bir dille ihtimal dahilinde anlatıldığında onları bekledikleri kadar büyük bir kaos karşılamamıştı. Zira tüm öğrenciler Basillan'ı korumaya yemin eder hırslanmışlardı. Masal adasında gibi yaşadıkları bu evreni kaybetme riski söz konusu olduğunda korkan herkes yerini anlayışa bırakmıştı. Kraliçe halkını meydana davet ettiğinde genci yaşlısı herkes bunu emir kabul edip davete buyurmuştu.
"Sevgili Basillan halkı; kehanetteki savaş, korkarım ki ön görülemez bir şekilde yaklaşıyor. Herkes büyüsü üzerinde gelişim sağlamalı, basit temelleri atlamamalıdır. Güçlerini açığa çıkaran inisiyeler profesörlerden toplu destek alıp onları genişletmelidir. Neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmediğimizi unutmayın, bir insan ve bir güç her şeyden önemli bir üstünlük kurmamıza neden olabilir. Saklanmak isteyen yaşlıları anlıyor ama buna müsaade etmiyorum. Basillan'da kan dökülecekse bu herkesin bileğinin hakkıyla olmalı."
Bunu duyan kişiler şokla karışık bir endişe yaşarken kurul şaşkındı. Yaşlılara seçim sunulacağını konuşmuşlar ama kraliçe buna ket vurmuştu. Uğultu çıkarmaya başlayan halkı sesine büyü yapıp güçlendirerek yeniden susturdu ve konuşmaya devam etti.
"Belli yaş grubunun altındaki çocukları bizzat soyumuzu devam ettirsinler diye ben koruma altına alacağım. Savaşın emarelerini gördüğümüz anda onları saraya teslim etmek için dakika bile beklemeyin. Hepsinin bir çanta taşıma hakkı olacak, şimdiden içini gerekli malzemelerle ve ihtiyaç halinde kullanabilmeleri için iksir şişeleriyle doldurun."
İşte bu söylediği halkı asıl korkutan şey olmuştu. Omuz omuza savaşabilirlerdi ama çocuklarını bir bilinmezliğe nasıl göndereceklerdi. "Acilen Chloe'i görmem gerek," diyerek fısıldadı Antuan'ın kulağına. Adam başını salladı ve sabırla beklemeye başladılar. Gidebildiği her gün gidip görüyordu manevi kızını.
Kraliçenin planı ise daha büyüktü. Bu yüzden Antuan herkesin içinde Lily'yi savununca sesini çıkarmadı. O iki elementli kızdansa yararına olacak çok daha başka şeyleri vardı. Antuan ve onun aptal ekibiyle de ilgilenmiyordu. Mavi kanı bilmediği için kendilerini şanslı sayacakları noktaya henüz gelmemişlerdi.
Kalabalığın arasından bulduğu Alex'e göz göze geldi ve ejderhalar aracılığıyla evlerinde buluşma anlaşması yaptılar. Alex tedirgin bir şekilde başını salladı. Her gün oyunlar oynamaya çalıştığı ve masumiyetiyle kalplerine giren kızını kimseye teslim etmek istemiyordu. Bu sistem an itibariyle çoğuna yanlış gelmeye başlamıştı. Ama öte yandan bu evrenin kraliçesinin tek görevinin burayı ve geleceğini koruma altına almak olduğunu bildiğinden kendilerini rahatlatmaya çalışıyorlardı. Çocuklarından ayrılacak olmanın gerginliğini ebeveynler çekiyordu evet ama bunu duyan çocukları kim sakinleştirecekti?
Kraliçe konuşmasını tamamladıktan sonra yavaş yavaş dağılan halkla beraber anında Harvey'lere aktardılar. Onlar at arabasıyla geldiği için önden giden Lily sabırsızdı. Bu görüşmeyi kraliçenin önünde yapmak istememişti. Lily artık sadece yaşadığı olayları değil düşüncelerini de karşısındakinin zihnine aktarabiliyordu. Bu yetenek üzerinde gelişme aşamasındaydı. Şimdi ilk kez zihninden pratik yapacağı andı. Sevgilisinin adını zihninden seslendiği an, Antuan sersemledi. Yanında olmasına rağmen özlemden delirmek bu olsa gerek diye düşündü. Dudakları kapalı olan kadının adını fısıldamasını sanmasına gülümsedi.
"Beni duyabiliyorsan tepkisiz kal, hayır delirmedin. Aktarım gücümü geliştirmeye çabalıyorum. Kraliçenin tutumu beni rahatsız etti ama yapacağımız şeyden haberinin olmaması için tek güvenli yol bu."
Antuan için tepki vermemek çok zordu bu yüzden kadını kendine çektiği gibi başını omzuna gömüp sarıldı. Gözlerinin açık vermemesi için kapalı olması gerekiyordu. Yetenekler zamanla gelişirdi evet ama bunu daha önce kimsede duymamıştı.
"Çocukları, en azından bize yakın olanları ona teslim etmeyeceğiz. Kalabalıkta bunu anlayacağını düşünmüyorum ve söz veriyorum aksi olması durumunda onları da korumak için plan geliştiriyor olacağız. Start verildiğinde onları senin gizli kütüphanende saklamamı onaylıyorsan belimi okşa."
Antuan'ın eli sevdiği kadının sırtından yavaşça beline indi ve okşayarak onu onayladı. Nihayet malikane dolmaya başladığında Chloe koşarak adımlarını Lily'ye attı. Konuşmayı biraz daha çözmüş kızın dili çok tatlıydı. "Bebeğim seni çok özledim."
"Zambı özledi."
"Biliyorum sen de beni özledin." Kızını sevip oynarken Harvey'ler büyük salonda gergin dakikalar yaşıyordu. Bu ailede her şeye rağmen en güvendiği kişi Alex'ti ve zihnini ona açmadan önce ufak bir plan yaptı. "Biraz başın ağrıyor gibi Alex, yeni bir büyü öğrendim denememe izin verir misin?"
Alexander bunun altında bir şey olduğunu anlamış ve başını koltuğa yaslayıp Lily'yi beklemişti. "Gözlerini kapatman gerek," diyerek gerekeni yaptıktan sonra ellerini yüzünün biraz yukarısında tutup bir şeyler yapıyor gibi gözüktü ve Alex'le konuşmaya başladı.
"Alex şu an zihnimi sana açtım, tepki vermemeye çalış. Yeteneğim genişledi. Kraliçenin tepkisini doğru buluyor musun? Chloe'i senden almasına izin verecek misin? Cevabın olumluysa hareket etme, değilse elime dokun."
Alex yanlış yere büyü yapıyor gibi elini biraz öne getirdi Lily'nin.
"Güzel aksi taktirde manevi annesi olarak seni ciddiye almayacaktım. Onu bizden almak istediklerinde saklayacağım, Rayna'yla birlikte. Onaylıyorsan derin bir nefes al."
Alex derin bir nefes aldı.
"Bunu kimseye söyleme, fısıltılar büyüyünce korkunç bir sese dönüşür ve duymasını istemediğimiz kişinin kulağına gider." Alex gözlerini açtı ve teşekkür eder gibi gözlerini minnetle kapatıp açtı. Lily'ye güveniyordu özellikle Chloe konusunda çünkü onu nasıl büyüttüğüne bizzat şahitti.
***
Sonraki günler çalışarak, çalışarak ve daha çok çalışarak geçti. Zihin yormaktan patlama seviyesine gelene kadar bir şeylerle ilgilendiler. Lily, Antuan'ın gizli mabedini çocuklar için daha elverişli bir hale getirdi. Onlar için yedek kıyafetler, oyuncaklar, hatta sağlıklı bulmamasına rağmen biraz şekerleme bile aldı. Eğer olur da yanlarına dönemezseler diye hazırlanması kolay tüm gıdaları yığdı oraya.
Babasıyla üstün körü konuşup olayı anlatmıştı ama bu akşam onlara davetlilerdi. Lily sanki son normal akşam yemeği olacakmış gibi buruktu. North ailesinin malikanesinden içeri adım atınca bastığı toprak sayesinde mi bilinmez gerginliği azaldı. Neticede baba toprağındaydı ve bu biraz yüzünü gülümsetti. Antuan avucuna hapsettiği elini alıp dudaklarına götürdü. "Benim canım. Nasıl hissediyorsun?"
"İki dakika önceye göre daha iyi," deyip kıkırdadı. Kızının geldiğini hisseden Rafael North kapıyı herkesten önce açmış ve kollarını ona doğru uzatmıştı.
"Lily."
"Baba." Sarılan baba kızı izlerken ailenin diğer üyeleri kapı arkasına dizilmiş gülümsüyordu. Çocuklar dayanamayıp adamın sırtına doğru atılınca "Benim ne eksiğim var?" diyen Soil de kendine uygun bir boşluk buldu aralarında.
"Ablacığım seni çok özledik."
"Bize hediyen olduğunu söylemiştin."
"Önce o sorulmaz Orion, bu çok kaba bir davranış."
"Ama merak ediyorum Soleil. Ben de seni çok özledim ablacım lütfen yanlış anlama."
Lily kollarını iki çocuğa birden doladı. "Asla yanlış anlamadım bebeğim. Bu çocuksu heyecanınızı seviyorum ve kaybolmasını hiç istemiyorum." Chloe'ye yaptığı gibi kilden hiç bozulmayacak bir hediye de onlara yapmıştı.
"Tamam çocuklar önce içeri geçelim. Ablanızı sık boğaz etmeyin." Petunya North ona en son sarılan kişiydi. "Seni özledik Lily, varlığın olmayınca eksikliğin hissediliyor kızım."
"Teşekkür ederim efendim, bana aile sıcaklığını hep hissettirdiğiniz için."
"Çünkü biz bir aileyiz."
Antuan herkesin ardından malikaneye girdi ve kapıyı büyüyle kapattı. Geniş koltuğa oturan Lily çocukların hevesli gözlerini görünce yanına çağırdı. İkisinin de avucunu tutup hazırladığı hediyeyi oraya bıraktı. "Bunu elementlerimle oluşturdum ve içine sizi koruması için sihirli sevgi sözcükleri ekledim." Onlara orta boyda hava elementi sayesinde oldukça hafif kolye uçları yapmıştı.
"Abla, bu çok güzel. İsimlerimizin anlamını bilmen ve bizi düşünerek uğraşman çok değerli. Teşekkür ederim." Soleil'in kız neşesi yerini duygusallığa bıraktığında birkaç gözyaşı döküldü yanaklarına. Soleil'e güneş sembolü, Orion'a yıldız sembolü yapmıştı. Güneş çok hafif parlak bir sarıydı, yıldız ise gecenin bağrından kopup gelmiş gibi ışıltılı ve koyuydu. Yıldız ve güneş ikizlere özeldi ve hep birbirlerini tamamlamalarını istedi.
Orion gözlerini kendi hediyesinden alamazken hayran olmuş gibi bakıyordu. Erkeklik gururundan mıdır bilinmez ağlamamak içini başını çevirdi ve arkasını ablasına döndü. "Kolyemi takar mısın abla? Bunu boynumdan hiç çıkarmayacağım." Lily kolyeyi taktı ve ensesine minik bir öpücük kondurdu. Bunun üzerine kıkırdayan çocukları iyice güldürüp bir müddet oynattı. Ardından Soil'in yanına gidip arkasından sarılırken onun hediyesini de boynuna taktı. "Kıskanma sana da var."
"Bana da mı var?" Soil'in şaşkın sesine gülümsedi. "Nerede öyleyse?"
"Boynunda." Hafifliğinden dolayı takarken hissetmemişti. Canlısından ötürü ona yılan şeklinde bir kolye ucu yapmayı tercih etmişti.
"Teşekkür ederim, abla." Herkesin ablası olmak gururunu okşarmış gibi gülümsedi ve kızın çiçeklerle dolu saçlarını karıştırdı. Ardından çocuk gibi boğuşmalarını izleyen herkesin yüzü gülüyordu.
"Tamam, bu kadar yeter. Çok yoruldunuz, yemek hazır." Herkes sırayla masaya doğru geçerken güzel kokular iştahlarını açtı. Ailecek keyifli bir sohbet eşliğinde yemeklerini yediler. Elementlerini kullanarak takım oyunu oynadılar ve Lily'yi hile yapmakla suçladılar. Kahkahalar havada uçuştuktan sonra sıra gündemi konuşmaya gelmişti. Burada rahatça konuşabilirdi çünkü malikane özenle korunuyordu.
"Kraliçenin yaptığı şu konuşma hakkında ne düşünüyorsunuz?"
"Kaçık karı gittikçe delirdiğini düşünüyorum. Başlangıçta böyle değildi ama özellikle son zamanlarda iyi enerji almıyorum ondan. Çocuklarımızı aldıktan sonra ne yapacak? Biz onlara zaten güvenli bir alan oluştururuz, devamını söylemiyor. Savaştık ve saray düştü ne olacak?"
"Yani onları vermek istemiyor musun baba?"
"Benim içimden hiç gelmiyor. Sen ne düşünüyorsun Petunya?"
"Benim de onlardan ayrılmak hoşuma gitmiyor. Kraliçenin bakışlarında farklı şeyler seziyorum artık. O sevecen kadın zamanla yok oldu. Buna güç hırsı mı dersiniz kendini beğenmişlik mi bilemem."
"Bizim özel bir yerimiz var. Chloe ve Rayna'yı oraya alacağım zamanı gelince ve kardeşlerimin de güvende olmasını isterim. İçini ihtiyacı olan çoğu şeyle doldurdum ama siz yine de bahsedilen çantayı yapmayı unutmayın. Son karar anne babası olarak size ait tabii."
"Nasıl bir yer burası?"
"Yeraltında efendim. Yapımını büyüyle değil bilek gücüyle yaptığım için büyüden hiçbir şekilde etkilenmez. Kraliçe kuruldan farklı bir konuşma yaptığı için ona olan şu kadarcık güvenim de son buldu ne yazık ki."
"Güzel, ikizlerin elementi toprak zaten. Kolay uyum sağlarlar. Çocuklar?"
"Olur baba."
"Kardeşim yanımda olduğu müddetçe her yere giderim."
"Birbirinizi hiç yalnız hissetmemenizi istiyorum benim güzel yavrularım." Annelerinin sıcak kollarına kavuştular hemen.
"Chloe ve Rayna da orada olacak. O henüz minik bir bebek biliyorsunuz değil mi? Ben nasıl sizin ablanızsam o da sizin kardeşiniz oluyor. Birbirinize sahip için, onu koruyun ve oradan hiç ayrılmayın tamam mı?" Başlarını salladılar. Rayna ikizlerle aynı yaştaydı henüz on ikisine girmemişlerdi. Birlikte yokluğumuzda bir ekip olmak zorundaydılar.
Son zamanlarda Valeri ile görüşmeleri sıklaşmış ve çıkması için onay almaları kalmıştı. O da yıldızın bir parçası olacaktı ve savaş başlamadan çıkması için uğraşıyorlardı. Sözlerine göre kızını ve ailesini çok özlemişti. Onlarla biraz vakit geçirmek, akıllanmış haliyle çok iyi olacaktı.
Dört kardeş o gece yer yatağı yapıp hep birlikte uyumuşlardı. Petunya ise gece boyu uyumayıp onları resmetmiş ve çerçevesinin içine koyup bu anı ölümsüzleştirmişti.
***
"Valeri gözündeki hareketlenmeye bir çözüm bulmamız gerekiyor?"
"Abi sana söyledim, sanıldığı gibi kötü ruhlu bir şeytan değil ve savaş anında bana yardımcı olacak. Onun sayesinde uzakta neler olup bittiğini görüyorum, bu büyük bir avantaj. Zaten savaşıyoruz en kötü ne olabilir ki? Saf değiştirip kendi takımımı öldürmeye kalkmayacağım. Yıldızın bir parçası olup, doğup büyüdüğüm yeri koruyacağım."
"Sana güvenmek istiyorum Val, ama aksi bir durumda zarar veren kişi olmakta istemiyorum." Onu buradan gözü kapalı çıkaramazdı. Evet sebepleri vardı ama çılgınlıklarına ara vermek ve işin ciddiyetini tamamen kavramak zorundaydı. Valeri abisinin konuyu nereye getirmek istediğini anladı.
"Tamam, ışık andı yemini edeceğim." Antuan derin bir nefes verip başını salladı. O adaleti temsil ediyordu ve ailesine bile ayrımcılık yapamazdı. Her şeyin kötüye gittiği bir ihtimalde Valeri sözünü tutmazsa verdiği ışık yemini onun damarlarındaki kanı kurutup kalbine kadar ulaşacak ve kendi kendini yok edip artık yaşamayacaktı. Böylelikle etrafta onun tehlikesi yayılmamış olurdu. Gözüne tutunan şeytan da tutunacak bir beden bulamadığından kayıplara karışırdı.
Nihayet arayış oldu ve Valeri bilgelerin önünde ışık andı yemini etti. Lily zaten şikayetini geri aldığı için ve savaşta görevi olduğundan affı çok çabuk oldu. Antuan dağ evinde toparlanmasını teklif etti. Çocuğunun ve ailesinin yanına bu şekilde gitmesi uygun olmazdı. Valeri orada geçirdiği süre boyunca normal bir şekilde yaşamanın değerini anlamıştı.
Arayış salonuna girmek istemeyen Lily büyük kapının önünde bekliyordu. Antuan içeride bu kez kardeşine destek olmuştu. "Özür dilemem gerek, işe yarar mı bilmiyorum ama..."
"Denemeden bilemezsin Valeri." Valeri başını sallayıp haklı olduğunu kabullendi. Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı açtı ve Lily hareketlendi. Yanında herhangi bir gereza muhafızı ve bileğinde kelepçeler olmadığına göre af çıkmıştı. İki kadın karşı karşıya geldiklerinde yalnızca birbirlerine baktılar.
"Lily, yaptığım her şey için özür dilerim. Sana çok haksızlık ettim. Hücrede düşünecek o kadar zamanım oldu ki pişmanlığımı ne olur kabul et. Kocasını seven bir kadının kıskançlıktan gözünün dönmesiydi bu, sanki ailemi elimden almışsın gibi hissettim. Kızım senin olmuş gibi hissettim, ejderham bile seni seçti sandım. Bedenime döndüğümde bocaladım çünkü hiçbir şey planladığım gibi gitmemişti. Eğer savaşı kazanırsak Chloe'yle olan bağına hiçbir şekilde karışmayacağım. Haklıydın olan oldu ve bir şekilde onu doğurdun. Çocuğuma iyi baktığın için sana minnettarım."
Kadının gözlerinden süzülen yaşlara bakarken içi buruldu Lily'nin.
"Keşke bu şekilde olmasaydı ama pişmanlığın kalbinde gerçekse ne mutlu sana. Sağlıklı bir anne olmanın temellerini atman ya da atmış gibi gözükmen yalnızca seni yaralar. Beni yanlış anlamana bir yere kadar hak veriyorum. Aynı şey Antuan'ın başına gelse ne yapardım bilmiyorum ama sana her şeyi olduğu gibi aktarmaya çalışmıştım."
"Haklısın, sağlıklı düşünemiyordum. Ama her şeyin yoluna girmesi için yeni bir şansımız var ve elimden geleni yapacağım. Söz veriyorum." Bu içten söze inandı Lily. Bir annenin evladını kaybetmenin eşiğine geldiğini görebiliyordu ve herkes ikinci bir şansı hak ederdi. Abisine bakan Val'in içi rahatlamıştı.
"Chloe beni unutmuş mudur sence?" Üzgün ses tonuna cevap Lily'den geldi.
"Unutamaz çünkü birazdan gidip ona yaşadığımız ne varsa aktaracağım. Zihni onu karnında nasıl sevdiğini, doğduktan sonra nasıl ilgilendiğini görecek. Aradaki boşluğu ise sen izah etmeye çalışırsın artık her şeyi anlıyor, çok zeki. Bu senin son şansın Valeri çok dikkatli kullan."
***
Valeri dağ evine geldiğinde üstündeki gereza pisliğinden yıkanıp paklanarak kurtuldu. Artık büyü gücünü geri kazanmıştı. Evde bulduğu bir elbiseyi üzerine geçirdikten sonra yüzüne renk gelsin diye ateşi yanaklarına çağırdı. Şimdi gönül alması gereken biri daha vardı.
"Greinner?" Zihnindeki ateşli bağa fısıldadı, nihayet onu hissedebiliyordu. En yakın dostunun varlığından bu kadar uzak kalmak güzel değildi. Çocuğundan ve ailesinden uzak kalmak ise rezaletti. Neler yapabilmişti böyle?
"Greinner biliyorum bana çok kırgınsın, izin verirsen özür dilemek istiyorum. Hatalıydım bağışla, pişmanlığımı hisset. Tüm hislerim en çok sana şeffafken yüz çevirme bana. Çok özür dilerim, hiçbir şey planladığım gibi gitmeyince her şeyi yanlış anladım en kötüsünü düşündüm, çıldırdım, öfkelendim ve sinirlendim. Sana zarar vermek bu hayatta son istediğim şey bile değil." Valeri dakikalarca dil döktü ama Greinner ona cevap vermedi. Hatasını iyice hissetmesini istiyordu. Valeri sonunda onu hissetmek bile büyük mucize diyerek evden çıktı.
Antuan oturduğu taşın üzerinden kalkıp aktardı ve Harvey malikanesine gittiler. Lily bahçe kapısında onları bekliyordu. Garcia ailesinin ise henüz kızlarının çıktığından haberi yoktu. Birbirlerine baş selamı verip içeri girdiler.
Kapıyı açan yardımcılar kenara çekilirken Chloe annesine değil önce Lily'e atılınca, Antuan'ın kardeşine attığı bakış vicdan azabı gibi geldi.
"Nasılsın prenses? Bak kim geldi."
"Valeri?" Ev halkının şaşkın bakışları onu bulurken sonunda çıkmış olmasına sevindiler. Çocuğun bir anneye ihtiyacı vardı ve bakıcılarla nereye kadar gidecekti. Alex'in kırgın gözleri karısını bulunca ister istemez heyecanlandı. Chloe onunla ilgilenmiyordu ama o koşup kocasının boynuna atladı. "Seni çok özledim."
"Ben de seni çok özledim." Kavuşma gerçekleşirken Val özrünü yine diledi. Aslında birbirlerini ne kadar sevdiklerini ikisi de yeni anlıyordu. Aralarında alışılmışın dışında duygular kol geziyordu. Lily söz verdiği gibi çocuğun zihnine her şeyi aktardıktan sonra Chloe'nin dolu bakışları annesini buldu.
"Bebeğim, merhaba. Çok ayrı kaldık beni affet, gel kollarıma."
Lily'nin verdiği saf şefkat ve masum sevgi sayesinde Chloe tetiklendi ve ağlamaya başladı. Özlem hissi bu anları hatırlamayan çocukta arşa çıktı. Kollarını doladığı annesine sıkıca sarılırken Val'in eli saçlarında dolaştı, öptü kokladı. Seve seve uyuttu çocuğunu göğsünde. Aradaki boşluğu zamanla kapatırdı. Çocukların ufak yaşta evden ayrılıp eğitim almasına karşıydı iki kadın. Her şeyi savaşın seyri belirleyecekti.
***
Birkaç gün daha geçmiş ve konsey bu sefer kraliçe olmadan toplanmıştı. Profesörlerin hoşuna gitmeyen bu tutumları detaylıca konuşulmuş ve işin içinde başka bir şey olacağı gündeme gelmişti. Lily Gildor'dan akla hayale sığmayan büyüler öğrenmişti, üstelik bunu onun dışında kimse yapamazdı çünkü dört elementin harmanlanmasından oluşan büyülerdi. Naiads ayaklarına alışmıştı. Denize girdiği an alt tarafı kuyruğa dönüşüyor, çıktığında insan ayakları oluşuyordu. Greinner Valeri'ye hala yanıt vermemişti. Tara ise bilgelini konuşturup büyüleri nasıl daha çabuk hazmetmesi gerektiği konusunda eğitiyordu. Toprağı nasıl daha detaylı kullanır artık biliyordu.
Profesörler -bazıları dışında- seçtiği ekiple birlikte artık geceleri ormanda nöbet tutuyordu. Herkes hem tetikte duruyordu hem de hayatlarına devam ediyordu. Ansızın uykuda yakalanmak kimsenin istemediği bir şeydi. Pentagram yıldızı grubu ise sürekli değerlendirme yapıyordu.
"Hazır mısın canım bu gece nöbet bizde."
"Seninle her şeye Antuan, seninle her yola." Adam bunları duyunca suyu kullanıp uzakta duran kadını anında kendine çekti. Artık en küçük öpücükleri bile kıymetliydi ve uzun sürüyordu. Zamanın kalmadığını biliyor olmak büyük bir farkındalık yaratıyordu.
"Seni seviyorum."
"Sana aşığım."
Tüm ekipmanlarıyla dışarı çıktıklarında Antuan bir kemer de Lily için tasarlamıştı. Lily havayla temas ettirdiği kemerin ağırlığını hissetmiyordu ve bu sayede kolay hareket edebiliyordu. İçinde türlü iksir şişelerinin olduğu kemerin her gözünü detaylıca anlatmıştı. Bunu önce ekibiyle konuşmuş ardından terazi sanatı dersinde inisiyelere söylemiş ve herkesten yapmasını istemişti. Tedbirler artık çok uç noktadaydı ama karşı tarafı görmedikleri müddetçe ne kadar işe yarar emin değildi.
Ran ve Victor bir köşede, Antuan ve Lily diğer köşedeydi. Profesörlerden ise Mara gelecekti ama yaptığı astral seyahat sonucu gözlerini haykırarak açmıştı. Korkunç bir karanlıkla karşı karşıya kaldığından bunu hemen herkese bildirmeliydi. Nöbet saati onun olduğundan hızlıca hazırlanıp ormanın yolunu tuttu.
Odalarında ailecek hasret giden Harvey'ler ise anın tadını çıkarmakla meşguldü. Valari'nin bir şansı daha vardı ve onu en iyi şekilde kullanmaya çalışacaktı. Chloe'yi ortalarına alıp uyuduktan sonra severken göz göze geldiler. Birbirlerine sarılmış hatalarının farkına varmışlardı. Sonunda ölüm olmayan her şeyi geri çevirebilecekleri için affetmeyi seçmişlerdi. Valeri tek başına olmadık işlere kalkıştığı için, Alex onu yalnız ve ilgisiz bıraktığı için. Ailenin yapı taşı önemli olduğundan tanrıça Hera da bu duruma el atmış ve işlerini kolaylaştırmışlardı. Zaten önlerinde bir savaş varken bir de bununla uğraşmak onları zihnen tüketirdi.
Alex özlediği karısının yüzünde elini gezdirip okşarken Valeri tutuldu kaldı, gözleri anda olmadığını belli ederken Alex kızını alıp yatağına taşıdı ve geri gelip elini tuttu. Derin bir soluk alan Valeri öksürük krizine girdikten sonra elleri titremeye başladı. Bir bardak suyu üzerine dökerek içmeye çalışırken bu kadar korkutucu ne gördüğünü merak etti adam. "Onlardan birini gördüm Alex, hemen diğerlerine haber vermeliyiz."
Pearlynine Alex'in paniğini anlayıp hemen malikaneye uçarken, Valeri kızını Violet'e teslim etti. Birlikte nöbette olduklarını bildikleri Antuan ve Lily'nin yanına uçarken ikisi de gergindi.
Lily, kaya parçalarından dolayı zor yürüdüğü bir alana geldiğinde etrafını inceledi. Gördüğü parlaklıkla beraber Antuan'a işaret verdi ve ne olduğunu anlamaya gitti. Elleri büyü yapmaya hazır bir şekilde ilerlerken gördüğü şey ile birlikte nutku tutuldu.
"Antuan kılıç burada. Üzerinde gölgesi yere düşen güneş sembollü kılıç sonunda gözüktü." Lily bunun güneş saati olduğunu düşünmüştü ve olası işaretleri hemen aklından geçirdi. Antuan kadının önüne geçip biraz daha yakından incelerken yukarıdan kanat çırpan geceye karışmamış ejderhayı gördüler. Pearylnine adı gibi inci beyazıydı ve çok dikkat çekiyordu.
İniş yaptıklarında Valeri koşarak abisinin yanına gitti. "Düşmanlarımızdan birini gördüm abi. İnsan formunda ve karanlık sis gibi akan gözleri var. Şekilsiz kafalarında ise koç başı taşıyorlar."
Mara da onlara katıldığında nefes nefeseydi. "İnanılmaz bir şey oldu çocuklar, astral seyahat sırasında karanlık varlıklarla karşılaştım, normal bir karanlık değildi... aerlara çok iş düşecek gibi." Hepsi birbirine anlamış gibi baktı. Savaş artık resmi olarak başlıyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
47.34k Okunma |
4.48k Oy |
0 Takip |
117 Bölümlü Kitap |