39. Bölüm

38. Bölüm- Taekwondo

Mavi Melek
mavimelek

 

Sevmek, sevilmek, sevebilmek ve sevildiğini hissetmek güzel duygu. Tüm kötülükleri, olumsuzlukları, üzüntü ve sıkıntıları bir çırpıda silen şey. Kalpleri temizlerken yeniden doğmuşçasına huzur kaplar içini. Sevginin vermiş olduğu bir huzur.

 

Han'ın kalbi de ruhu da yeniden doğmuş gibiydi. Yaşadığı olumsuzluklardan ve huzursuzluklardan hiç bir iz yoktu. Mutluydu ve mutluluğun doruklarında geziyordu ruhu.

 

Aynı şekilde Lena'da da vardı bu iç huzuru. Çiçeklerle bezeli yemyeşil kırlarda koşuyordu ruhu. Mavi gökyüzünde süzülüyordu. Uzun süredir beklediği hatta istediği o sincap yanak kendisine sonunda açılabilmişti.

 

Ve her şey en baştan harika şekilde başlamıştı.

 

Yeni bir okul günüydü bu gün. Lena ve Han için ise yeni bir başlangıç. Her şey daha güzel olacaktı artık. Her şey daha da sevgi dolu.

 

Kızlar okula gelmişlerdi. Koridorda yürüyorlardı. Lena'da bu gün güzel bir değişiklik vardı. Ama öyle makyaj filan değil. Yüzü gülüyordu. Gülümsemek bir kadına yakışan en güzel makyajdı.

 

Ekin:- Lena, gözlerin nasıl da parlıyor öyle?

 

Alya:- Aşkın vermiş olduğu bir parıltı var tabii gözlerinde. Sevmek güzel şey be!

 

Lena:- Gerçekten öyle. Onca göz yaşı ve umutsuzluktan sonra mutlu olmak insana ilâç gibi geliyor.

 

Hazel:- Neyse ki geçti gitti o günler. Seni bir daha ağlarken görmek istemiyoruz.

 

Ceylin:- Hazel haklı.

 

Birden Han göründü karşıdan. Koşa koşa geldi Lena'nın yanına. Tam bir sincap edasında. Her şeyi ile çok tatlı biriydi. Sevecen ve komik. Kendini ister istemez sevdiriyordu karşıdakine.

 

Han:- Günaydın canım!

 

Lena büzüşüverdi utancından gülümseyerek.

 

Lena:- Günaydın.

 

Han:- Şeyy. Ders başlamadan biraz dolaşalım mı?

 

Lena:- Oluuur! Kızlar, ben birazdan gelirim.

 

Ceylin:- Keyfine bak.

 

İkisi de uzaklaştılar kızların yanından. Kızlar arkalarından bakıyorlardı.

 

Anka:- Çok tatlı değiller mi?

 

Mira:- Değil mi? Sanki birbirleri için yaratılmış gibiler.

 

Alya:- Bahar, sen pek bir sessizsin. Han'ın üzerine uçmalar filan yok.

 

Bahar:- Lena'nın gözyaşlarını gördükten sonra itiraz etme gibi bir hakkım olduğunu düşünmüyorum. Böyle mutlu ise böyle mutlu olsun. Bir daha ağlamasını asla istemem.

 

Mira:- Hakkın var. Aramızdan hiç birinizi ağlarken görmek istemiyorum.

 

Ekin, kızların omuzlarına attı kollarını.

 

Ekin:- Biz çok güzel bir arkadaşız be!

 

Ceylin:- Hakikaten öyleyiz dedi gülerek.

 

Lena ve Han kantine gelmişlerdi. Oturdular. Han hemen gidip içecek bir şeyler alıp geldi.

 

Han:- Kahvaltı yaptın mı? Sana bir şeyler almamı ister misin?

 

Lena:- Teşekkür ederim yaptım.

 

Han:- Ayy Lena elim ayağım titriyor. Kalbim çıkacak sanki. Dedi oturduğu yerde hop hop hoplayarak.

 

Lena telaşlandı birden. Ayaklandı.

 

Lena:- Yoksa panik atak mı? Anksiyete mi? Han hemen hastaneye gidelim.

 

Han güldü ve yerine oturttu Lena'yı.

 

Han:- Dur öyle değil Anksiyete filan değil. Zaten senin yanında anksiyete filan kalmıyor. Heyecandan böyleyim.

 

Lena:- Ay öyle desene. Ödüm koptu bir şey oldu diye.

 

Han:- Şey olarak, ilk defa oturuyoruz burada.

 

Lena:- Evet şey olarak.

 

Han:- Biz şimdi seninle sevgili miyiz? Yani sen benimle...

 

Lena güldü:- Evet.

 

Han, sıcak çikolatayı bir dikişte içti heyecandan. Ama sıcak olduğunu unutmuştu. Ağzı çok fena yandı.

 

Han:- Ahhh yandım!

 

Lena:- İşte şimdi hastanelik oldun. Al su iç!

 

Han su içti hemen ama dili yanmıştı bir kere.

 

Lena:- İyi misin?

 

Han:- İyiyim, geçti.

 

Lena güldü birden.

 

Lena:- Biraz sakin mi olsan?

 

Han:- Tamam, tamam sakinim. Dilim fena yandı ama.

 

Lena:- Çok şapşiksin.

 

Han toparlandı. Üzerini filan düzeltti. Sonra Lena'ya baktı. Gözlerine.

 

Han:- Senin boncuk gözlerine bakıpta nasıl sakin hareket edebilir bir insan.

 

Lena:- Çok tatlısın.

 

Han:- Bu sakarlıklarıma alışsan iyi olacak. Çünkü seni görüp elimin ve ayağımın birbirine dolaşmaması mümkün değil.

 

Lena:- Ben seni her halinle seviyorum. Sadece kendine zarar verme yeterli.

 

Han:- Seni çok seviyorum boncuk gözlüm.

 

Kızlar sınıfa girdiler. Erkekler çoktan gelmişlerdi. Minho ve Felix yoklardı.

 

Bang Chan:- Günaydın!

 

Kızlar:- Günaydın!

 

Anka:- Siz bir kaç kişi eksik misiniz?

 

Bang Chan:- Aynen.

 

Hazel:- Felix nerede?

 

Bang Chan:- Minho ile birlikte şu Taekwondo turnuvası için çalısmaya gittiler.

 

Bahar:- O vardı değil mi?

 

Bang Chan:- Evet. Minho yarışmada biliyorsun. Felix 'de görevli. Düzenlemeler filan yapacaklar.

 

Hazel:- Bana hiç söylemedi.

 

Bang Chan:- Ani bir kararla gitti. Muhtemelen ondan haber verememiştir.

 

Bahar:- Çok merak ettim. Dersin başlamasına yarım saat var değil mi?

 

Mira:- 45 dakika.

 

Bahar:- Hadi gidip bakalım.

 

Çantalarını sınıfa bırakıp hep birden toplandılar ve spor salonuna geldiler. Felix boynunda görevli kartı ile yanındakilere bir şeyler anlatıyordu hararetli hararetli. Minho ise okulun takımı ile çalışma yapıyordu.

 

Jeongin:- Felix!

 

Felix, Jeongin 'in sesini duyup o yöne baktı. El salladı gülümseyerek ve yanlarına koştu.

 

Felix:- Naber çocuklar?

 

Jeongin:- Kızlar bi bakalım dediler de biz de sizi görmeye geldik. Nasıl gidiyor?

 

Felix:- Sıkı çalışıyoruz. Dedi ve Hazel'e baktı. Seni arayamadım çok iş vardı burada. Kızdın mı?

 

Hazel gülümsedi:- Sorun değil. Bang Chan söyledi zaten.

 

Felix:- Anlayışlı aşkım benim. Dedi hafif kısık bir sesle.

 

Bahar, müsabaka alanının büyüklüğüne baktı.

 

Ceylin:- Şu Minho değil mi?

 

Felix:- Evet okul takımı ile çalışma yapıyorlar.

 

Felix:- Minho! Diye seslendi el sallayarak. Minho, koşarak yanlarına geldi. Üzerinde Taekwondo kıyafetiyle.

 

Minho:- Hoş geldiniz!

 

Kızlar:- Teşekkür ederiz.

 

Bahar:- Çalışmaya başlamışsın şampiyon.

 

Minho gülümsedi:- Başladık. Gelmene sevindim.

 

Bahar:- Bi görelim dedik işte. Nasıl gidiyor çalışma?

 

Minho:- Çok iyi. Yarın harika iş çıkaracağım diye düşünüyorum. Şeyy. Beni izlemeye gelirsin değil mi?

 

Bahar gülümsedi:- Gelmez olur muyum hiç!

 

Kızlar birbirine baktılar gülümseyerek.

 

Minho:- Hadi dövüş minderinin üzerine gel! Özlemişsindir. Dedi ve Bahar'ın sırtına dokundu.

 

Bahar, hevesle ayakkabısını çıkardı tam mindere basacaktı ki bir an da durakladı. Taekwondo'yu bırakmak zorunda kaldığı o gün geldi aklına. Adımını geri çekti.

 

Kızlar anlamışlardı içinde kopan fırtınaları.

 

Minho:- Bir şey mi oldu?

 

Bahar:- Şeyy. Derse geç kalmayalım? Dedi kızlara dönüp.

 

Mira:- Daha var sen git.

 

Bahar usulca adım attı. Minderin üzerinde yürümeye başladı.

 

Minho:- Burada olmak nasıl bir duygu?

 

Bahar:- Ggg güzel!

 

Minho eğilip Bahar'a baktı.

 

Turnuva minderi ona o günü hatırlatmaya devam ediyordu.

 

Rakibi ile karşı karşıyaydı. Şampiyon olması için önünde sadece bir rakip kalmıştı. Yorulmuştu ama sonunda değecekti. Bir hamle, sadece bir hamle kalmıştı bu müsabakayı bitirip birinci olmak için. İkisi de birbiri üzerine atıldılar. Bahar çok ama çok iyi gidiyordu ama bir anda rakibi hile yapıp Bahar'ın bacağına sert bir tekme attı. Bahar'ın o an hissettiği tek şey acıydı. Bacağını tutarak yere yığıldı. Şampiyonluk bir hayal olarak kalmıştı artık. Hayaller de. Acı ve ter içinde o minderden ayrılmak zorunda kalmıştı. Minderden ayrılırken kupaya bakabildi sadece. Çok istediği o kupaya. Deli gibi çalışmıştı onun için. Kazanmak için. Her şeye veda etmek zorunda kalmıştı o gün. Her şeyi o minderin üzerinde bırakmıştı.

 

Bahar o günü hatırladı acıyla.

 

Minho:- Bahar!

 

Bahar, irkilip Minho 'ya baktı.

 

Bahar:- Şeyy, gidelim mi artık.

 

Minho:- Tamam.

 

Seungmin:- Bahar'ın nesi var?

 

Mira:- Hatırlamak istemediği bir şeyi hatırladı. Taekwondo 'yu bıraktığı o günü.

 

Ekin:- Ya da bırakmak zorunda kaldığı.

 

Bahar ve Minho yanlarına geldiler diğerlerinin. Bahar ayakkabılarını giyindi. Garip bir şekilde hüzünlenmişti. Belki de şampiyonluğun eşiğindeyken elinden kayıp gitmesine üzülmüştü. Üzerinden geçmiş olsa da galiba ukte kalmıştı içinde.

 

Minho:- Sen Taekwondo 'yu severdin. Ne oldu şimdi?

 

Bahar:- Bi geçmişe gidip geldim dedi yalancıktan gülümseyerek.

 

Minho:- Anlıyorum seni özledin değil mi?

 

Bahar:- Öyle.

 

Minho:- Bacağın iyi olsaydı beraber yarışırdık. Ama sen sanki benim takım arkadaşımmışsın gibi dövüşeceğim ve kupayı senin için kazanacağım tamam mı?

 

Bahar gülümsedi. Önemsenmek, hele de Minho tarafından önemsenmek çok güzeldi.

 

Minho'nun bu tavırları kızlarında hoşuna gitmişti.

 

Jeongin:- Takım arkadaşı derken, şu senin grup olduğun kız geldi mi? Neydi adı?

 

Minho:- Bom Cho. Hâla yok. Umarım yarışma günü bir aksilik olmaz da burada olur.

 

Alya:- Bi göremedik şu kızı da. Ne sakladı kendini! Dedi fısıldayarak.

 

Anka:- Hııı sorma. Güzel bir kız mı acaba? Diye sordu Bahar ile uğraşmak için.

 

Bahar:- Güzel mi bilmem ama Minho 'yu yarı yolda bırakmasın yeterli.

 

Ekin:- Nasıl yani?. Hâla tanışamadınız mı onunla?

 

Minho:- Adından başka bir şey bilmiyorum ki.

 

Ceylin:- Minho seni korkutmak istemem ama bu kız bir an önce ortaya çıkmazsa yarışma senin için iptal olur ona göre.

 

Minho:- Ben de biliyorum ama geleceğini ümit etmekten başka bir şey gelmiyor elimden.

 

Bahar:- Hemen kötü düşünme. Senin gibi bir şampiyon ile beraber yarışma fırsatını kaçıracağını sanmam. Sen Seul birincisisin.

 

Minho gülümsedi:- Senden övgü duymak ne güzel şeymiş!

 

Bahar:- Turnuva bitene kadar iyi davranacağım sana ama turnuva bitince acısını çıkarırım ona göre dedi gülümseyerek.

 

Minho güldü:- Tamam kedi sen nasıl istersen.

 

Hyunjin:- Arkadaşlar bölüyorum ama dersin başlamasına az kaldı.

 

Ekin:- Hihhh hemen gidelim o zaman.

 

Felix:- Hazel, araşalım.

 

Hazel gülümsedi:- Tamam.

 

Minho:-Beni izlemeye geleceksin değil mi?

 

Bahar:- Söz veriyorum.

 

Minho:- Bekleyeceğim.

 

Kızlar sınıfa ilerlediler.

 

Ekin:- Bi kötü oldun sanki.

 

Bahar:- O turnuvaya gittim geldim sanki Ekin. Galiba o gün bende bi yara gibi kalacak.

 

Ekin:- O gün senin pişman olacağın ya da hata yaptığın hiç bir şey yoktu. Sana yapılan bir haksızlık vardı. Unut gitsin. Biz okçuluk ile yeni bir hikaye yazacağız.

 

Bahar gülümsedi:- Haklısınız. Belki de o gün o kaza yaşanmasaydı sizinle burada olmayacaktım. Sizin arkadaşlığınızı hiç bir şampiyonluğa değişmem.

 

Ekin:- Canım arkadaşım!

 

Minho ve arkadaşları çalışma yapıyorlardı salonda. Misafir öğrencilerde gelmişlerdi. Tabii aralarında Soo Yeon 'da vardı.

 

Minho 'nun yanına geldi. Minho onu fark etti ama çalışmayı bırakmadı.

 

Soo Yeon:- Büyük güne az kaldı.

 

Minho:- Hıı. Sonunda bitecek şu turnuva ve ben de senden kurtulacağım. Bir daha gelmezsin herhalde okula.

 

Soo Yeon:- Yoo seni görmeye gelirim. Bir de en yakın arkadaşım Bahar'ı dedi gülerek.

 

Minho durdu ve Soo Yeon'a döndü.

 

Minho:- Bahar'a yaklaşmaya cesaret bile etme. Senin ne mal olduğunu biliyor artık.

 

Soo Yeon:- Söylesene ne yapabilir bana? Dayak filan mı atar? Taekwondo'da daha ne kuşak olduğu belli olmayan kız, Seul Lisesi birincisini mi dövecek yoksa? Oyy! O minicik kızcağız, Minho 'nun koruması olmadan ne yapabilirmiş bana? Sizin karşınızda okulun ve bölgenin Taekwondo birincisi var.

 

Minho:- Bölge birincisi olman ya da Taekwondo 'da iyi olman, ne değiştiriyor? Bahar'a zarar verebileceğini, ona gücünün yeteceğini mi kanıtlamaya çalışıyorsun? Bu yaptığın güç gösterisi benim için hiç bir şey ifade etmiyor. Sen bir Bahar etmezsin! Dedi ve ilerledi.

 

Soo Yeon:- Turnuvada görüşeceğiz Lee Minho. Seni nasıl yeneceğimi göreceksin. Takım arkadaşına acımayacağım. Ve yine şampiyon ben olacağım.

 

Minho, Soo Yeon'a baktı ve güldü.

 

Minho:- Kendini biraz daha geliştir, hep aynı cümleler dedi ve gülerek gitti.

 

Felix kenarda onları izliyordu.

 

Felix:- Bom Cho umarım iyi bir dövüşçüsündür.

 

Ders arasıydı. Seungmin telefon ile konuşuyordu koridorda. Kızlar ise sıralarına oturmuşlar gülüşüp konuşuyorlardı.

 

Ekin:- Sizinkiler bu gün pek bir meşguller.

 

Lena:- Minho ve Felix 'e destek için gittiler.

 

Anka:- Minho nasıl da hevesliydi değil mi? İnşallah kazanır ya!

 

Lena:- Bahar'a dediğini duydunuz mu? "Beni izlemeye geleceksin değil mi?"

 

Bahar:- Altında bir şey aramayın. Ben Taekwondo'yu seviyorum diye davet etti sadece.

 

Alya:- Hııı sen öyle san. Sana değer veriyor anlasana.

 

Ekin:- Korkutmak gibi olmasın ama şu yarışma arkadaşı gelmezse işi zor görünüyor. Kızdan ses seda yok.

 

Bahar:- Misafir öğrencilerden galiba. Gelir bence. Hem Minho ile takım arkadaşı olacak sence bu şansı kaçırır mı?

 

Mira:- Sen olsan kaçırır mıydın?

 

Bahar güldü:- Asla!

 

Hazel:- Beklediğim cevap buydu. Siz ikiniz harika bir ikili olurdunuz.

 

Bahar:- Minho ile takım arkadaşı olmak güzel olurdu aslında. Onu kimseyi beklemek zorunda bırakmazdım.

 

Alya:- Tekrar sakatlanacağını bilsen yine de Minho için dövüşürdün öyle mi?

 

Bahar:- Yapardım.

 

Ceylin:- Aşk böyle bir şey. Canının yanacağını bile bile onun için kendini feda etmek.

 

Ekin:- Orada yarışmak için içinin gittiğini biliyorum ama bacağın Bahar. Zaten zor toparladın. Hem bedenen hem ruhen. Böyle bir risk almana asla izin vermezdim. Bana da karşı çıkamayacağına göre.

 

Bahar güldü:- Estağfurullah sana karşı çıkmak ne haddimize.

 

Ekin:- Aferin böyle söz dinle. Keşke birilerini dövmek konusunda da dinlesen beni birazcık.

 

Bahar:- İçkim yok, kumarım yok bi dayak zevkimiz var ona da karışma be Ekin!

 

Kızlar güldüler.

 

Ekin güldü:- Bi de alay ediyor şuna bak dedi Bahar'ın omuzuna vurarak hafiften.

 

Anka:- Şu Bom Cho denen kızı çok merak ediyorum. Nasıl biri acaba?

 

Bahar:- Turnuva için fotoğraflarını teslim etmişlerdir. O büyük ekran da kimlik bilgisi gibi çıkacak dövüşürken. Oradan görürsün merakın gider artık.

 

Alya:- Sen nereden biliyorsun?

 

Bahar:- Türkiye 'de o son turnuvaya katılırken ben de fotoğraf çekinmiştim.

 

Ekin:- O turnuvayı unutuyoruz artık. Kendimizi üzmüyoruz. Hem bizim düşünmemiz gereken başka bir turnuva var dedi imâ ederek.

 

Birden Seungmin geldi kızların yanına. Elinde ki telefonu cebine koydu.

 

Seungmin:- Mira, canım!

 

Bahar:- Canısı! Dedi kolları sıvayarak.

 

Mira:- Bahar, Lena'ya izin verdin ama.

 

Bahar:- Şaka yaptım şaka.

 

Mira:- Seungmin, sen gitmedin mi diğerlerinin yanına.

 

Seungmin Fotoğraf kulübü ile konuşuyordum. Bizim çekimler vardı ya.

 

Mira:- Ay evet. Su bir türlü yapamadığımız çekimler.

 

Seungmin:- Onu bu gün yapmamızı istiyorlar. Ne dersin okuldan sonra yapalım mı?

 

Mira:- Ay Seungmin, bilemedim ki şimdi. Yapabilir miyim?

 

Seungmin gülümsedi:- Yapamayacak bir şey yok. Hele ki sen. Güzelliğin yeter.

 

Kızlar:- Ooooooo!

 

Seungmin:- O zaman okuldan sonra çekimler için sera da buluşalım olur mu?

 

Mira:- Neden sera?

 

Seungmin:- Sana aşık olduğum yer. Anlarsın ya dedi göz kırparak.

 

Mira utanmıştı:- Peki, öyle diyorsan.

 

Seungmin:- O zaman. Ben bizimkilerin yanına gidiyorum canım.

 

Mira el salladı.

 

Mira, yerine oturdu.

 

Lena, Mira'nın omuzundan tutup sarstı.

 

Lena:- Çok tatlısınııııızz!

 

Ceylin:- Kızın başı döndü dedi gülerek.

 

Lena:- Onu başı aşktan dönüyordur zaten.

 

Ekin:- Okulda. Sonra ben bir kütüphaneye gidip sizin yanınıza gelirim olur mu?

 

Mira:- Olur sen rahatına bak canım.

 

Bahar:- Ben de taekwondo çalışayım diyordum ama çekimlerden sonra çalışırım.

 

Ceylin:- Hep birden Mira'nın çekimine gidiyoruz o zaman.

 

Okul sonrasıydı. Ekin toparlandı kütüphaneye gitmek için.

 

Ekin:- Kızlar,ben kütüphaneye gidiyorum. Sera da görüşürüz.

 

Mira:- Ekin geç kalma çok heyecanlıyım.

 

Ekin güldü:- Tamam sen merak etme.

 

Ekin çıkmıştı sınıftan. Kütüphaneye geldi. Kai oturmuş onu bekliyordu. Onu bekliyordu çünkü önünde bir buket çiçek duruyordu.

 

Ekin:- Kai mi o? Dedi ve onun olduğu yere baktı dikkatlice. Bir kaç adım geri attı. Ama Kai onu fark etmişti. Onu görünce ayağa kalktı hemen. Gülümsedi. Ekin bu gülümsemenin ne anlama geldiğini anlayabiliyordu artık.

 

Kai:- Ekin!

 

Ekin usulca geldi yanına.

 

Ekin:- Merhaba!

 

Kai:- Seni bekliyordum.

 

Ekin:- Belli oluyor dedi gülerek.

 

Kai:- Şeyy. Çok güzel şeyler oldu. Seninle paylaşmak istedim.

 

Ekin:- Nedir?

 

Kai:- Kitabım yayınevi tarafından kabul edildi.

 

Ekin:- Kai bu harika bir haber tebrik ederim.

 

Kai birden beklenmedik bir şey yaptı ve Ekin'e sarıldı. Ekin öylece kalmıştı. Şaşkınlıkla gözleri açıldı.

 

Kai:- Teşekkür ederim senin sayende. Sen olmasaydın buna cesaret bile edemezdim.

 

Ekin hemen geri çekildi. Bu ani hareketten hoşlanmamıştı. Yine de Kai'yi bozmak istemedi.

 

Ekin:- Bu harika bir şey. Önünün açık olduğunu biliyordum. Sen harika bir yazar olacaksın bence.

 

Kai:- Bu çiçekler senin için. Bana destek olduğun için.

 

Ekin, çiçekleri aldı istemeyerek. Jeongin 'i seviyordu ve Kai için yaptığı her harekette sanki onu aldatıyormuş gibi hissediyordu

.

Kai:- Bir şeyin mi var? Gariplik var sende.

 

Ekin:- Yoo. Yorgunum biraz ondan.

 

Kai:- Ekin, asıl meseleye gelmek istiyorum.

 

Ekin anlamıştı. Mesele Kai'nin duygularıydı. Ve bu konuşma oraya mutlaka gidecekti.

 

Ekin:- Gelmeyelim. Gelmeyelim çünkü benim bir işim var.

 

Kai:- Ekin, benim bunu sana söylemem lazım.

 

Ekin:- Kai lütfen. Bak, bak biz çok iyi ar...

 

Kai, elini Ekin'in dudağının üzerine koydu.

 

Kai:- Ben sana aşığım!

 

Ekin'in gözleri açılmıştı. Hemen bir adım geri çekildi. Elindeki çiçeği masanın üzerine koydu.

 

Ekin:- Kai olmaz ben seni sadece arkadaş olarak görüyorum. Başka bir şey de düşünmedim. Lütfen benden bunu isteme.

 

Kai:- Sen, sen olmazsan ben nefes alamam.

 

Ekin:- Böyle şeyler söyleme lütfen. Ben, yapamam. Sen, çok iyi bir arkadaşsın ama ilerisi, ilerisi bende yok. Dedi ve hemen ayrıldı oradan.

 

Kai hayal kırıklığı ile olduğu yere oturup kaldı. Ekin'e çok bağlanmıştı anlaşılan. Kitaplara bağlandığı gibi. Ama Ekin'in kalbi her şeyi ile Jeongin 'e aitti. Başkası da giremezdi.

 

Ekin apar topar çıktı kütüphaneden. Bahçede bir yer buldu ve oturdu güçlükle. Soğuk rüzgar yüzüne yüzüne vuruyordu.

 

Ekin:- Ne yaşadım az önce ben ya! Neyse geçti gitti. Bu günden sonra beni düşünmez. Bu cevap ona yetmiştir. Bi daha kimseyle arkadaş filan olmam. İşin buraya geleceği aklıma gelmezdi ki. Kalk Ekin kalk kızların yanına git.

 

Seungmin ve Mira bu gün çekimleri yapıyorlardı. Mira beyaz uzun bir elbise giyinmişti. Kıvırcık saçları açılmış, rüzgar ile dans ediyordu. Tam bir peri kızıydı.

 

Ceylin:- Yaaa Mira çok güzel değil mi?

 

Lena:- Beyaz bir kelebek gibi.

 

Çekimler çiçek serasında yapılıyordu. Seungmin 'in yanında kulüpten bir kaç arkadaşı ve profesyonel kişiler vardı.

 

Seungmin, fotoğraf çekimi yapıyordu. Ama bir gözü sürekli onunla ilgilenen, saçını elbiselerini düzenleyen kişilerdeydi.

Arkadan bir kaç kişi konuşuyordu.

 

:- Manken filan mı bu kız?

 

:- Bilmiyorum. Ama çok güzel. Türkmüş.

 

:- Gülüşüne baksana. Uff harika. Bu Türk kızları hep güzel oluyorlar galiba dedi gençlerden biri kızlara duyururcasına.

 

Bahar, Alya ve Hazel duymuştu onları. Arkasına döndüler ve baktılar ters ters. Çocuklar bu bakışlar ile toparlandılar.

 

Bahar bi hareketlendi ama Hazel tuttu onu.

 

Hazel:- Sakin!

 

Seungmin söylenilenleri duymamıştı ama anlamıştı konunun ne olduğunu.

 

Seungmin:- Kızlar, bir şey mi var?

 

Üçü birden toparlandılar hemen.

 

Alya:- Yooo. Dedi gülümseyerek.

 

Seungmin ters ters baktı arkadaki çocuklara.

 

Mira'nın saçını erkek bir kuaför düzenliyordu.

 

Seungmin:- Neden sürekli dokunuyorlar? Çok güzel saçları işte. Keşke Mira'yı bu işe hiç bulaştırmasaydım.

 

Fotoğraf çekimleri başlamıştı. Seungmin bu işi sevdiği gibi harika da yapıyordu. Ama gözü sürekli Mira'nın ve onun yanındakilerin üzerindeydi.

 

Mira, Seungmin 'e baktı gülümseyerek. Saçları gözlerinin önüne gelip geri çekiliyordu o gülerken. Seungmin ise fotoğraf makinesinin gerisinden dahi bu güzelliğin özüne kadar inebiliyordu. Usulca indirdi makineyi ve o da gülümsedi Mira'ya.

O anda Ekin geldi.

 

Ekin:- Nasıl gidiyor çalışma?

 

Ceylin:- Çok güzel.

 

Ekin:- Hihhh Mira ne kadar güzel olmuş!

 

Lena:- Ay değil mi?

 

Bahar:- Yalnız Seungmin kıskançlıktan kafayı yemek üzere benden söylemesi.

 

Ekin:- Nereden çıktı o? Evham yapıyorsun. Çocuk sessiz sakin işini yapıyor.

 

Bahar:- Fırtına öncesi sessizlik.

 

Çalışma arkadaşlarından biri yanına geldi.

 

:- Fotoğrafları çektin mi?

 

Seungmin:- Evet. Dedi ve fotoğraf makinesinin ekranını gösterdi yanında ki gence.

 

:- Harika görünüyor. Bu yarışmayı biz kazanacağız bence.

 

Seungmin:- Umarım dedi kıskançlık ile.

 

:- Bu kızı nereden buldun söylesene? Harika bir şey.

 

Seungmin, fotoğraf makinesini indirip çocuğa baktı hemen.

 

Seungmin:- Harika bir şey derken?

 

:- Anlasana kız çok güzel. Çok doğal. Böyle kız mı kaldı? Aşık olunası bir güzelliği var. Erkek arkadaşı var mı sen bilirsin.

 

Seungmin zaten kıskançlık krizinden için için kendini yeyip bitiriyordu bir de bu çocuğun söyledikleri tuzu biberi olmuştu. Fotoğraf makinesini hızla yere attı. Çocuğun üzerine yürüdü.

 

Seungmin:- Sen ne dediğini biliyor musun ha? Dedi ve bir tane yumruk attı. Çocuk yere düşmüştü.

 

Mira, hemen yanına geldi Seungmin 'in. Kolundan tuttu.

 

Mira:- Seungmin, ne yapıyorsun?

 

Alya:- A a ayy ne oluyor?

 

Bahar:- Ne dedim ben size? Koşun.

 

Kızlar da geldiler yanlarına.

 

Seungmin:- Bu kız benim sevdiğim. Bilmem anlatabildim mi? Dedi ve Mira'nın elinden tutup ilerledi. Kızlar sizde yürüyün bakalım. Fotoğraf çekimi bitti.

 

Kızlar peşlerinden ilerlediler.

 

Hazel: -Seungmin 'e bak sen.

 

Ekin:- En son Hyun'u dönmüştü böyle. O çocuk kıskanacak ne söylediyse Seungmin kendini kaybetti.

 

Mira ve Seungmin durdular.

 

Mira:- Seungmin, neden yaptın bunu?

 

Seungmin:- Kimse benim sevgilime salyalarını akıta akıta bakamaz. Fotoğraf çekimi yaptım diye başkasının senin hakkında iltifatlarını dinleyecek kadar geniş değilim ben.

 

Mira:- İyi de yarışma?

 

Seungmin:- Yarışması yerim dibine batsın. İstemiyorum. Katılmam olur biter.

 

Mira:- Ne söyledi de kızdın bu kadar?

 

Seungmin:- Güzel dedi doğal dedi. Senin hakkında konuşması bile benim çıldırmam için yeterli.

 

Mira gülümsedi:- Kıskandın mı beni?

 

Seungmin:- Benden başka kimse sana iltifat edemez tamam mı? Bu fotoğraf işi de saçmalıktı zaten. Hem sen de gereğinden fazla güzel olmuşsun.

 

Mira kıkırdadı o an.

 

Seungmin:- Gülme.

 

Mira:- Tamam gülmüyorum. Sen sakinleş ben de gidip üzerimi değiştireyim.

 

Seungmin:- İyi olur. Beyaz çok yakışmıştı zaten. Dedi tatlı bir atarlanma ile.

Mira kızların yanına geldi. Sonra da üzerini değiştirmeye gittiler.

 

Bahar, kendi kendine Taekwondo çalışıyordu. Bu gün daha bir düşmüştü bu Taekwondo işine. Belki de o günden kalan bir hırs vardı içinde. Kızlar kenara oturmuş onu izliyorlardı. Soluksuz çalışmasını.

 

Ceylin:- Taekwondo aşkı kabardı birden.

 

Ekin:- Muhtemelen. Bacağına zarar vermesinde.

 

Lena:- Minho o yarışa girdi diye mi acaba?

 

Alya:- Neden olmasın Seven sevdiğinin sevdiği şeyleri severmiş.

 

Anka:- O ne öyle tekerleme gibi dedi gülerek.

 

Alya:- Senin Bang Chan'ın hobilerini benimsemen diyelim.

 

Mira:- Bahar'ın Minho 'yu seviyor. Şaka gibi.

 

Ekin:- Asıl şakayı ben söyleyeyim size. Kütüphaneye gitmiştim ya.

Kızlar:- Eeee?

 

Ekin:- Elinde bir çiçek buketi ile. Kai beni bekliyor.

 

Ceylin:- Ayy Ekin tahmin ettiğim şey mi?

 

Ekin:- Maalesef. Kitabı basılmış ince bir sarıldı. O an şok geçirdim zaten. Hemen geri çekildim. Sonra da bana açıldı. Ben seni arkadaş olarak görüyorum deyip hemen uzaklaştım oradan. Hatta kaçtım. Kendimi Jeongin 'i aldatmış gibi hissettim.

 

Lena:- Ekin, bu çocuk çok hassas biri değil mi? Ya sen onu reddettin diye kendine bir şey yaparsa?

 

Mira:- Yok artık Lena. Film mi bu?

 

Lena:- Ay ne bileyim olur ya.

 

Ekim:- Yok cani, o kadarını da yapmaz herhalde.

 

Hazel:- Sen yine de arkadaş olarak görüyorum demekle iyi yapmışsın. Ayy Bahar ne kadar haklıymış erkekten arkadaş olmaz diye.

 

Bahar seslendi oradan

 

Bahar:- Ben ne dedim size! Azıcık kulak verseniz.

 

Ekin:- Oradan nasıl duydun bizi?

 

Alya:- Tilki gibi kulaklarını açmıştır o. Konu erkekler ya. Dövebilecek bir şey çıkar mı diye.

 

Bahar güldü:- Aferin kız, bak beni nasıl da iyi tanıyor.

 

Hazel:- Bahar, biraz dinlensen mi? Çok yoruldun.

 

Bahar:- Sorun yok, ben iyiyim! Dedi ve hareketleri çalışmaya devam etti.

 

Ekin:- Bacağına dikkat et!

 

Bahar:- Tamam!

 

Kızlar okuldan hâla çıkamamışlardı. Bahar m'ın taekwondo çalışmasından çıkıp okçuluk çalışmak için salona geldiler. Kimseye görünmeden girdiler içeri. Üzerlerini değiştirme fırsatı bile bulamamışlardı. Beklemeden atışlara başladılar. Büyük turnuvaya az kalmıştı ve artık her fırsatta çalışıyorlardı.

 

Seçil Öğretmen geldi yanlarına ellerini birbirine vurarak.

 

Seçil Öğretmen:- Evet gençler. Çalışmaya tam gaz devam. Mâlum yarışmaya artık günler kaldı.

 

Lena:- Ayy bir panik oldum.

 

Ceylin:- İnan ben de. Kendimi hiç hazır hissetmiyorum sanki.

 

Seçil Öğretmen:- Sakin! Her şey harika ilerliyor. Planladığımız her şeyin önünde gidiyoruz ve çok iyiyiz. Hadi bakalım gurup Ay Yıldız. Şampiyonluk için çalışmaya.

 

Ok ve yayların başına geçildi. Kızlara bazı direktiflerde bulundu Seçil Öğretmen ve telefonu çalınca biraz uzaklaştı.

 

Ekin:- Sayılı günler kaldı dedi.

 

Alya:- Duydum. Bana daha varmış gibi geliyordu hep.

 

Bahar hareketlendi. Koşma hareketleri yapıyordu olduğu yerde.

 

Bahar:- Korkmayın kızlar! Ne zamandır çalışıyoruz. Şampiyonluk bizde. Haydi, enerji, sinerji!

 

Kızlar güldüler hep bir ağızdan.

 

Anka:- Yaparız kızlar!

 

Seçil Öğretmen:- Kızlara Japonya'ya gideceğimizi söyledim ama asıl nedeni söylemedim. Onlara Japon Kore dostluk günleri nedeniyle elemelerin orada yapılacağını söyledim. Tedirgin etmek istemedim. Koreli sporcuların da suikaste uğradıklarını nasıl söylebilirim?

 

:- Söylememek en mantıklısı.

 

Seçil Öğretmen:- Öyle. Onlara bir zarar gelirse kendimi asla affedemem. Kimliklerinin asla açığa çıkmaması gerekiyor. Çocuklarıma bir şey olursa ...

 

:- Aklına kötü şeyler getirme. Japonya'ya gitme sebeplerinin de tehlikelerden uzak tutulmak için olduğunu bilmesinler. Durup dururken onları huzursuz etmeye gerek yok değil mi? Hem kızlar gayet iyi gizleniyorlar. Bence hiçbir şey olmayacak.

 

Seçil Öğretmen:- İnşallah bir an önce yakalanır bunlar her kimse.

 

Harika gidiyordu bu günkü çalışma. Kızlar gayet de formlarındalardı. Atışların her biri dokuzdan aşağı değildi. Tam bir profesyonel gibilerdi. Seçil Öğretmen 'in onlar hakkında ki memnuniyeti yüzünden okunuyordu. Ama bu memnuniyet kadar endişe de mevcuttu. Bu turnuva bir an önce bitmeliydi.

 

Kızlar çalışmayı bitirmişler eve dönüyorlardı.

 

Seçil Öğretmen:- Güzellerim ben buradan Türkçe dersine. Sizde direkt eve tamam mı?

 

Kızlar:- Tamam hocam.

 

Kızlar konuşarak okuldan çıkıyorlardı ki bahçede Minho ve Felix, bizim kızları fark ettiler.

 

Felix:- Şunlar bizimkiler değiller mi?

 

Minho:- Onlar. Ne işleri var bi saatte okulda?

 

Felix:- Bilmem, kendilerine soralım. Kızlar! Diye seslendi.

 

Kızlar dönüp onlara baktılar.

 

Lena:- Hihhhh! Felix ve Minho bu.

 

Hazel:- Daha gitmemişler mi yaa!

 

Ceylin:- Buraya geliyorlar.

 

Ekin:- Sakin olun, yok bir şey.

 

Minho ve Felix yanlarına geldiler.

 

Felix:- Siz eve gitmediniz mi?

 

Hazel:- Şeyy, işimiz, işimiz vardı.

 

Hazel:- Ne işi bu?

 

Bahar atıldı birden.

 

Bahar:- Ben taekwondo çalıştımda kızlar da beni beklediler dedi üzerimde ki Taekwondo kıyafetini göstererek.

 

Minho:- Neden çalıştın bu saate kadar?

 

Bahar:- Bazılarımız sizin kadar iyi Taekwondocu değil Bay Minho, iyi olmam için çok çalışmam gerekiyor.

 

Minho:- Kendini bu kadar yormana gerek yok. Sağlığından olursun. Eve gidiyoruz yürü bakalım. Kesin kızları da sen bekletmişsindir onca saat.


Eve doğru yürümeye başladılar.

 

Ceylin güldü:- Nereden bildin?

 

Minho:- Ben minik kedimin huyunu bilmez miyim.

 

Ceylin:- Kedim?

 

Minho:- Şeyy yani kedi. Kedimiz.

 

Ceylin güldü:- Tamam tamam sakin ol.

 

Felix:- Keşke haber verseydin, yanına gelirdim.

 

Hazel:- Ama sen de meşguldün nasıl haber verebilirdim dedi gülümseyerek.

 

Felix:- Seni görmek için kaçar gelirdim.

 

Hazel:- Daha bol bol görüşürüz sen merak etme.

 

Kızlar usulca çekildiler yanlarından. Onları yanlız bırakmaktı niyetleri.

 

Bahar ve Minho yan yana yürüyorlardı.


Minho:- Çok sıkıntı yapma kendine. Taekwondo 'nun başında olman, ilerlemeyeceğin anlamına gelmez.

 

Bahar:- Öyle de yine de çalışmak iyi geliyor bana. Seviyorum.

 

Minho:- Şu turnuva bir bitsin ben seni çalıştırırım.

 

Bahar gülümsedi:- Sağol. Ama beni bu kadar düşünmene gerek yok.

 

Minho:- Ne demek istediğini anladım. Benimle çalışmak istemiyorsun.

 

Bahar:- Hiçte bile öyle bir şey demek istemedim.

 

Minho:- Erkekleri sevmediğini biliyorum. Ama benim hakkımda farklı düşünürsün diye umuyordum. Ama belli ki benimde onlardan farkım yok senin için.

 

Bahar:- Alakası bile yok. Sen gerçekten farklısın. Doğru ummuşsun dedi hafif utanarak. Belki de yanımda yürümene izin verdiğim ilk erkeksin.

 

Minho:- Merak ediyorum. Hiç sevdiğin biri olmayacak mı? Yani erkek olarak. Daha açık söylemem gerekirse sevgilin.

 

Bahar:- Sevmeye değer biri çıkarsa olur belki. Beklemedeyim. Bu düşmanlıkla zor tabii dedi gülerek.

 

Minho:- Peki nasıl biri? Beklediğin o kişi.

 

Bahar derin bir nefes aldı, Minho 'ya baktı. Beklediği kişi onu zaten bulmuştu.

 

Bahar:- Bilmiyorum. Sipariş üzerine mi oluyor bu işler?

 

Minho:- Herkesin kalbinde istediği bir şeyler vardır. Mesela bir erkek sevdiği kadına sadık olmalı. Ondan başkasını gözü görmemeli. Sonra, onu mutlu etmek için elinden geleni yapmalı. Sevdiğini belli edemese bile sevdiğini bir şekilde göstermeli. Sevdiği kadına öyle değer vermeli ki her anını, mutluluğunu da göz yaşını da saklamalı.

 

Bahar:- Mutluluk tamam da göz yaşını nasıl saklayacak?

 

Minho:- O da ona kalmış. Yani demek istediğim o kadının her şeyine değer vermeli işte. Göz yaşına bile.

 

Bahar:- Öyle bir erkek var mı ki?

 

Minho:- Vardır belki.

 

Kızlar eve gelmişlerdi.

 

Hazel:- Biz eve geldik!

 

Felix:- Yol biraz daha uzun olsaydı keşke. Seninle biraz daha yürürdüm.

 

Hazel:- Yarın okulda görüşürüz.

 

Minho:- Yarın turnuvaya geliyorsunuz değil mi?

 

Anka:- Kesinlikle geliyoruz.

 

Ekin:- Sana destek olmak için kesinlikle oradayız.

 

Anka:- 83 Minho 'cuyuz biz.

 

Hepsi birden güldüler.

 

Minho gülümsedi:- İyi ki varsınız. Yarın mutlaka gel olur mu? Dedi Bahar'a dönüp. Sana ihtiyacım var. Şey yani desteğine.

 

Bahar:- Destek kuvvet yarın gelmeye hazır komutanım dedi ve selam durdu. Minho güldü Bahar'ın bu tatli hâline.

 

Akşam olmuştu. Minho yarınki turnuva için erkenden uyumuştu. Jeongin ve Han ise pencerenin önüne oturmuşlar sessizce konuşuyorlardı.

 

Han:- Lena ile bir yola girmeye cesaretim yoktu. Geçen her gün için o kadar pişmanım ki. Güzel şeylerk bu kadar geciktirdiğim için kendimi asla affetmeyeceğim.

 

Jeongin:- Lena'nın sana olan hisleri belliydi. Ama Ekin öyle değil. Onu anlayamıyorum. Yanımda mutlu gibi ama sonra durup düşününce o hep gelecek odaklı düşünüp hareket ediyor. Çalışkan, azimli. Ona açılsam, kabul etse bu seferde onun için bir engel mi olurum diye düşünmeden edemiyorum.

 

Han:- Aslında bunlar kendimize ürettiğimiz bahaneler. Cesaret edemiyoruz. Reddedilme korkusu. Ekin'in seni sevdiğini bilsen, koşa koşa gider ona açılırsın.

 

Jeongin toparlandı oturduğu yerde.

 

Jeongin:- Sence, Ekin Kai'den hoşlanıyor mudur?

 

Han:- Sanmam. Bilmiyorum belki de yakıştıramıyorum ama içimde bir şey Ekin, Kai'ye o gözle bakmıyor diyor. İnsanların zevkleri benzeyebilir ama bu illaki birbirlerine aşıklar demek değildir. Minho ve Soo Yeon'u hatırla.

 

Jeongin:- Umarım öyledir Han. Onu başkasının yanında görürsem ne yaparım bilmiyorum.

 

Kızlar ise evde, odalarında sohbet ortamı oluşturmuşlar konuşuyorlardı. Konu Kai idi bu akşam.

 

Alya:- Ne? Ekin bu nasıl olabilir?

 

Ekin:- Olmuş işte. Zaten belli ediyordu ufak ufak ben üstüne kondurmuyordum.

 

Ceylin:- Hani asosyaldi bu çocuk? Çatır çatır itiraf etmiş aşkını. Jeongin dursun daha öyle.

 

Bahar:- İstersen, bu aşktan onu vazgeçirebilirim.

 

Ekin:- Aman Bahar!

 

Hazel:- Sen ona yakın davranınca o da farklı mı algıladı acaba?

 

Ekin:- Ben ona ümit vermedim ki. Ben onunla sadece kitaplar hakkında konuştum. Sonra, yazdıkları ile ilgili destek olmaya çalıştım. Yani başka bir şey yok ki.

 

Bahar:- Ne demiş ünlü bir düşünür, erkekten arkadaş olmaz.

 

Mira:- Ünlü düşünür sen mi oluyorsun?

 

Bahar:- Ben söylediğime göre ben oluyorum.

 

Seçil Öğretmen geldi o an eve. Burnu akıyor başı ağrıyordu. Kanepeye oturdu. Kızlar kapı sesini duyunca koşar adım indiler merdivenlerden aşağı.

 

Ekin:- Hocam, gelmişsiniz.

 

Seçil Öğretmen:- Geldim canım. Kızlar, bana yaklaşmayın şifayı kaptım galiba.

 

Mira:- Hocam, çorba vardı ısıtıp getirelim.

 

Ekin:- Bir de nane limon.

 

Seçil Öğretmen:- Sağolun kızlar. Ben hallederim. Siz odanıza çıkıp yatın.

 

Ceylin:- Emin misiniz hocam?

 

Seçil Öğretmen:- Eminim, son kararım. Hadi yataklara. Öyle önemli bir şeyim yok. Endişelenmeyin. Hem yarın okulda turnuva yok muydu? Oraya gideceksiniz. Hasta gitmek istemezsiniz herhalde.

 

Kızlar, usul çıktılar merdivenlerden.

 

Mira:- Yardımcı da olamadık.

 

Ekin:- İstemedi ki.

 

Lena:- Yatalım bari. Dediği gibi yarın turnuva var. Minho 'ya destek olmaya gideceğiz. Değil mi Bahar dedi imâ ile.

 

Bahar:- Gideyim de sevdiceğime destek olayım dedi gülerek.

 

Anka:- Bak sen, sevdicek mevdicek.

 

Kızlar da gülüyorlardı. Ondan böyle cümleler duymak mucize gibi birşeydi.

 

Ertesi gün olmuştu. Bu gün Cumartesiydi ve büyük turnuva günü. Kızlar hazırlanmışlardı evden çıkmak üzere. Merdivenlerden iniyorlardı.

 

Ekin:- Hadi kızlar, geç kalacağız. Neden erken çıkmazsınız ki?

 

Bahar:- Sence? Ceylin Hanım'ın makyajı bitiyor mu acaba?

 

Ceylin:- Okulun en güzel kızı olarak makyajsız mı gideyim? Bu kıyafet olmuş mu? Daha şık bir şeyler giymeliydim.

 

Mira:- Sahneye çıkmayacaksın. Seğirci olarak gidiyorsun.

 

Bahar:- Ceylin 'i evde bıraksak geç kalma gibi bir sorunumuz olmayacak.

 

Hazel:- Tamam sorun etmeyin. Çocuklar bize yer tutmuşlar Felix mesaj attı dedi fısıldayarak.

 

Lena:- İyi bari.

 

Anka:- Sonunda şu Bom Cho denen kızı görebileceğim.

 

Alya:- Taktın sende kıza.

 

Anka:- Ne yapayım merak ettim. Bence Bahar'da merak etmeli.

 

Bahar:- Evden çıkabilirsek, kızı da görebiliriz.

 

Birden koltukta yatan Seçil Öğretmen 'i gördüler.

 

Ceylin:- Hocam, iyi misiniz?

 

Seçil Öğretmen:- Daha iyiyim kızlar. Nane limon iyi geldi.

 

Ekin:- Hocam hiç iyi görünmüyorsunuz bi doktara mı gitseniz?

 

Seçil Öğretmen:- Düne göre daha iyiyim canım merak etme. Birazdan kalkıp ilaç almaya gideceğim. Onu da içince ayağa kalkarım.

 

Lena:- E biz alıp gelelim.

 

Mira:- Evet.

 

Seçil Öğretmen:- Gerek yok canım ben giderim.

 

Ekin:- Olmaz hocam, siz kalkmayın. Biz alıp geliriz dedi ve orta sehpanın üzerinde bulunan kağıdı aldı.

 

Seçil Öğretmen:- Teşekkür ederim canım.

 

Kızlar dışarı çıktılar.

 

Ekin:- Siz gidin ben alıp gelirim.

 

Ceylin:- Ama turnuvaya az kaldı.

 

Bahar:- Ben koşarak alıp gelirim. Turnuvaya da yetişirim.

 

Ekin:- Olmaz özellikle senin gitmen gerekiyor.

 

Bahar:- Sorun yok. Hem ben hepimizden hızlı koşuyorum. Eczane de yakın. Alır gelirim. Size yetişirim.

 

Ceylin:- İstersen ben gideyim.

 

Mira:- O topuklularla mı?

 

Bahar:- Hadi gidin siz. Dedi ve elinden kağıdı aldı Ekin'in ve koştu.

 

Erkekler çoktan gelmişlerdi turnuva salonuna. Seğirci koltuğunda oturuyorlardı.

 

Changbin:- Neden hâla gelmediler?

 

Jeongin:- Gelirler birazdan.

 

Bang Chan:- Özellikle Minho'nun buna çok ihtiyacı var.

 

Minho kenarda seğirci koltuklarına doğru bakıyordu. Gözleri Bahar'ı arıyordu.

 

Minho:- Neden hâla gelmedi?

 

Felix:- Bahar mı? Bom Cho mu?

 

Minho:- Bir de o vardı değil mi? Ama ben Bahar'ı sordum.

 

Felix:- Aa bak kızlar geldiler.

 

Minho heyecanla baktı seğirci koltuklarına. Ama Bahar yoktu.

 

Bang Chan:- Nerede kaldınız? Turnuva başlamak üzere.

 

Anka:- Ceylin 'i evden çıkarabilseydik geç kalmayacaktık.

 

Ceylin:- Tamam geldik işte geçte kalmadık bakın turnuva başlamamış.

 

Lena:- Ay Ceylin!

 

Han:- Bahar nerede?

 

Lena:- Birazdan gelir.

 

Anka:- Şu kız geldi mi peki? Minho'nun takım arkadaşı.

 

Bang Chan:- Gelmiştir herhalde. Sizin haberiniz var mı?

 

Seungmin:- Hiç bilmiyorum.

 

Soo Yeon, Felix ve Minho'nun yanına geldi. Yine sinirleriyle oynayacaktı.

 

Soo Yeon:- Sonunda o gün geldi. Sevgili rakibime başarılar dilemeye geldim.

 

Felix göz devirdi.

 

Minho:- Keske hiç zahmet etmeseydin.

 

Soo Yeon:- Şampiyon olacağımı biliyorsun değil mi? Yine. Ama olsun. Sen ikinci olmaya alışkınsın.

 

Minho:- O zaman tek derdim turnuva birincisi olmaktı. Şimdi birinciliği istemek için başka bir nedenim var. Umarım anlatabilmişimdir.

 

Soo Yeon:- Öyle mi? Zahmet edip sana destek olmaya gelmemiş bile benim sevgili arkadaşım. Bahar.

 

O anda arkadan bir ses duyuldu.

 

:- Biz Türkler'de bir söz vardır. İyi insan lafın üzerine gelir diye. Demek ki iyi bir insanım.

 

Felix:- Bahar!

 

Minho'nun yüzü gülüyordu. Bahar gelmişti sonunda. Tam tersine Soo Yeon'un yüzü de düşmüştü.

 

Bahar:- Beni çok özledin galiba sevgili arkadaşım dedi üzerine basa basa. Adımı andığına göre.

 

Minho:- Aynen. Seni çok seviyor.

 

Bahar:- Ben de onu. En az onun beni sevdiği kadar.

 

Soo Yeon konuşamamıştı. Minho 'nun moralini bozacak bir şey bulamamıştı ki takım arkadaşı geldi aklına.

 

Soo Yeon:- Bence bu kadar mutlu olma. Henüz takım arkadaşın gelmedi. Belki de gelmeyecek.

 

Bahar:- Yoo geldi. Az önce imza verirken gördüm onu.

 

Minho ve Felix:- Ne, geldi mi?

 

Bahar gülümsedi:- Evet. Buraya gelirken gördüm.

 

Soo Yeon ters ters baktı ve sonra ayrıldı yanlarından.

 

Felix:- Bozuldu dedi gülerek.

 

Minho:- Bahar, gelemene çok sevindim.

 

Bahar:- Seni yalnız bırakır mıyım hiç dedi gülümseyerek. Birbirine bakıyorlardı.

 

Birden anons geçti turnuvanın başlayacağına dair.

 

Bahar:- Şampiyon ol ya da olma. Ama biliyorum ki sen harika bir iş çıkaracaksın.

 

Minho:- Teşekkür ederim. Geldiğim için.

 

Bahar ve Felix diğerlerinin yanına doğru gittiler.

 

Turnuva başlamıştı. Erkekler ilk çıkacaklardı. Kızlar ise ikinci. İlk eşleşmeler yapılmıştı. Herkes rakibi ile karşı karşıya geldiler.

 

Ve turnuva başladı.

 

Hyunjin:- Minho'nun takım arkadaşının gelmesine çok sevindim. Umarım iyi bir dövüşçüdür.

 

Bahar:- Orasını bilmem artık.

 

Anka:- Nasıl bir kızdı peki? Tipi filan?

 

Bahar:- Normal bir kızdı işte. Çok dikkat etmedim.

 

Anka:- İnsan iyice bakmaz mı Bahar?

 

Bahar:- Bilseydim GBT filan sorardım. Şimdi fotoğrafı çıkınca görürsün işte.

 

Turnuva başlamıştı. Eşleşmeler yapılmıştı. Minho minderin üzerine geldi rakibi ile birlikte. Döndü ve Bahar'a baktı. Mutluydu. Bahar ona el salladı gülümseyerek.

 

Ve dövüş başladı. Sporcular harika işler çıkarıyolardı. Elbette Minho 'da. Son üç yarışmacaya kadar kalabalık hâlinde devam edilecekti. Minho 'nun eşleri sürekli değişiyordu ama her seferinde, her bir rakibinde usta bir sporcu olduğunu kanıtlıyordu. Tabiiki bu durum Soo Yeon 'u oldukça endişelendiriryordu.

 

Minho rakiplerini her eleyişinde level atlıyor, zirveye doğru ilerliyordu. Büyük ekranda gösteriliyordu fotoğrafı ile ilerleyişi.

 

Soo Yeon:- Çok iyi dövüşüyor. Kendini bayağı geliştirmiş. Tabii bu Minho 'nun gücü mü yoksa Bahar'ın Minho 'ya verdiği güç mü tartışılır.

 

:- Ne yapacağız? Diye sordu takımdan başka bir arkadaşı.

 

Soo Yeon:- Ben kendime güveniyorum. Takım arkadaşını yendiğim zaman ne yapacak bakalım?

 

Han:- Kesin Minho şampiyon olacak. Kesin!

 

Hyunjin:- Bana da öyle geliyor. Stray Kids 'e böyle bir kupa yakışır ama değil mi?

 

Seungmin:- Öyle. Arkadaşım ile gurur duyuyorum. Çok başarılı.

 

Jeongin:- Buna Bahar etkisi diyebilir miyiz? Diye fısıldadı.

 

Changbin:- Diyebiliriz. Hatta demeliyiz. Baksana gözünü buradan alamıyor.

 

Minho ilk üçe kalmıştı. Soo Yeon'un grubunda ki arkadaşı da öyle. Büyük savaş şimdi başlamıştı. Ama o profesyonel bir sporcuydu ve ilk iki sporcuyu da gayet iyi bir şekilde mağlup etti. Şimdi sıra esas dövüşteydi.

 

Mira:- Minho çok iyi değil mi?

 

Bahar:- Harika.

 

Alya:- Beğendin yani dedi fısıldayarak.

 

Bahar:- Ben şey, evet beğendim dedi sesi içine kaçmış bir hâlde.

 

Alya:- Bahar, bence Minho 'da sana karşı bir şeyler var. Yani, seni burada istemesi, seninle uğraşmak adı altında tatlı tatlı şeyler söylemesi, bunlar sanki bir şeyler anlatıyor.

 

Bahar:- Adı üstünde bunları benimle uğraşmak için yapıyor. Buraya çağırması da benim Taekwondo sevgimden dolayı.

 

Alya:- Kabul etmekten korkuyorsun değil mi? O da seni severse ne yaparım diye korkuyorsun.

 

Bahar:- Öyle bir şey yok Alya. Olsa bile biz diye bir şey olamaz.

 

Alya:- İyi de neden?

 

Bahar:- Kapatalım bu konuyu. Ben, ben bi lavaboya gideyim.

 

Mira:- Kaç bakalım nereye kadar kaçabileceksin.

 

Minho'nun yarışması sona geliyordu. Soo Yeon'un da dediği gibi Bahar'dan aldığı bir güç vardı sanki. Soo Yeon'un takımı ve Minho. Son savaş veriliyordu. Minho döndü ve bizimkilerin olduğu yere doğru baktı. Ama Bahar yoktu. Diğerlerine işaret etti nerede diye. Kızlar sorun yok şimdi gelir diye işaret ettiler.

 

Soo Yeon, Bahar'ın olduğu tarafa baktı.

 

Soo Yeon:- Nereye gitti acaba? Umarım hiç gelmez.

 

:- Minho alır mı bu maçı?

 

Soo Yeon:- Minho alır. Diğer maçı ise ben alacağım merak etme.

 

:- Erkekleri Minho, kızları da sen alırsan ne olur peki?

 

Soo Yeon:- Maç tekrarlanır. Aynı şekilde biterse, kura çekilir. Tabii ben buna fırsat vermeyeceğim.

 

Bahar, lavaboya gitmişti ama bir türlü gelmemişti. Minho son maçını veriyordu, arada dönüp diğerlerinin olduğu yere bakıyordu. Hâla yoktu. Bahar'ın bu maçı nasıl aldığını görsün istiyordu. Onun gözüne girmek istiyordu.

 

Ve sonuçlandı turnuvanın erkekler kısmı. Minho kazanmıştı. Erkekler birincisi Minho idi. Bizimkiler sevinçle alkışlayıp birbirine sarılarak kutluyorlardı bu zaferi. Şimdi ise kızların birincisi için dövüşme zamanıydı. Bu da Bom Cho 'nun sırasının geldiğini gösteriyordu.

 

Minho hemen diğerlerinin yanına geldi.

 

Minho:- Hoş geldiniz kızlar.

 

Kızlar:- Teşekkürler.

 

Ceylin:- Minho, harikaydın. Tebrik ederiz.

 

Hazel:-

Minho gülümsedi:- Teşekkür ederim. Bahar nerede?

 

Ekin:- Lavaboya kadar gitmişti. Gelir şimdi.

 

O anda kız sporcular için anons verildi.

 

Anka:- Kızlar, sıra kız sporcularda. Sonun da şu Bom Cho 'yu görebileceğim.

 

Ekin:- Bu kız sende bir merak olmaktan çıktı, takıntı olmaya başladı Anka.

 

Anka:- Nasıl biri merak ediyorum.

 

Mira:- Kızlar, bizimki hâla yok, ben endişelenmeye başladım gidip Bahar'a bakacağım.

 

Minho:- Ben de.

 

Birden kız sporcular minderin üzerine doğru geldiler. Takımların kızlı erkekli fotoğrafları gösteriliyordu dev ekranda. Birden Minho 'nun fotoğrafı geldi ekrana. Hepsi birden ekrana odaklandılar. O anda yanında da Bahar'ın fotoğrafı gösterildi. Ama isim olarak Bom Cho değil de Bahar yazıyordu.

 

Hyunjin:- Benim gördüğümü sizde görüyor musunuz?

:- Evet.

 

Mira:- Yok artık!

 

Anka:- Bom Cho, Bahar mıymış?

 

Birden aşağıdan Bahar seslendi kızlara üzerinde taekwondo kıyafeti ile.

 

Bahar:- Kızlar! Gördünüz mü beni dedi el sallayarak. Gülüyordu.

 

Alya:- Bahar sen orada ne yapıyorsun?

 

Anka:- Bom Cho sen misin?

 

Bahar:- Evet, nasıl sürpriz ama?

 

Ekin'in gözleri daha bir açılmıştı.

 

Ekim:- Bahar, çabuk gel buraya! Ben sana Taekwondo yasak demedim mi? Bir de gülüyor ya. Çık çabuk şuraya. Dedi bağırarak. Aşağı atlamaya çalışıyordu. Kızlarsa kollarından yapışmışlardı.

 

Bahar korkarak geri gitti iki üç adım.

 

Bahar:- Ne bağırıyorsun Ekin? Altı üstü iki yekme bir yumruk.

 

Ekin:-Alay ediyor benimle ya. Sırf benden gizlenmek için böyle yaptın değil mi?

 

Bahar güldü:- Nereden bildin?

 

Ekin:- Şimdi oraya gelip... Hâla gülüyor.

 

Ceylin:- Sakin ol Ekin.

 

Ekin:- Nasıl sakin olayım, bacağın ne olacak?

 

Bahar:- Bir şey olmaz korkma. Dikkat ederim.

 

Minho:- Bahar, bu turnuva seni aşar. Gel buraya. Oradaki sporcuların en az bir bölge birincilikleri var. Seni ezer geçerler.

 

Bahar:- Bana güven.

 

Minho:- Güven meselesi değil bu. Ben sana zaten güveniyorum ama zarar görmeni istemiyorum. Gel hadi, yarışmadan çekiliriz olur biter senden kıymetli değil.

 

Bahar gülümsedi:- Minho, sen ve ben bir arada olunca çok güçlü oluyoruz değil mi?

 

Minho:- Evet.

 

Bahar:- O zaman bana güven dedi ve gitti.

 

Ekin:- Ah Bahar, ah ah ah!

 

Minho:- Onu vazgeçirmemiz lazım.

 

Ekin:- İnatçı keçi o vazgeçmez. Hem onca zaman bizi nasıl kandırmış.

 

Felix:- Doğru. Bom Cho diye biri olduğuna bile inandık.

 

Anka:- Bom Cho. Bom Korece'de Bahar demek Cho da güzel. Aslında baştan beri benim demişte biz anlamamışız.

 

Minho:- Ben onu geri getirmeye gidiyorum. Dediğim gibi oradakiler tecrübeli. Bahar'ı yerler resmen.

 

Hazel:- O konu da pek emin olma. Yani, Bahar'ı yemeleri konusunda. Bahar oradaki çoğu kişiden daha usta.

 

Minho:- Nasıl yani?

 

Mira:- Bahar aslında Türkiye şampiyonudur.

 

Erkekler:- Ne?

 

Ekin:- Uzun zamandır Taekwondo ile ilgilendi. Önce bölge sonra il sonra da farklı turnuvalara katıldı. Her birinde de başarılar gösterdi. En son ülke elemelerine katıldı. Onda da gayet iyiydi. Türkiye şampiyonu oldu. Madalyalar aldı. Yurt dışında ülkemizi temsil etmesi istendi fakat onunla birlikte üç sporcu daha vardı. Federasyon bunu bir müsabaka ile kararlaştırmak istedi. Bahar gayet başarılı iken son sporcunun yaptığı bir hile ile sakatlandı. Bacağının arkasına ağır bir darbe aldı. Bu onun Taekwondo'dan uzak durması demekti. Tedavi gördü, Taekwondo'ya geri dönmek için ama artık çok zor. Bitti gibi bir şey oldu. Yine de vazgeçemedi işte.

 

Minho:- İyi de neden hiç bahsetmedi ki?

 

Lena:- Bahar, öyle başarılarını övmeyi pek sevmez.

 

Minho güldü:- Vay be ben kimlerle uğraşmışım öyle.

 

Mira:- Ucuz kurtuldun ona göre dedi gülerek.

 

Soo Yeon 'da bu duruma oldukça şaşkındı. Bahar'ın bu yarışma da hele de en iyiler liginde olacağı aklının ucundan geçmemişti.

 

Soo Yeon:- Bu kız delirmiş. Onun gibi acemi birinin bu turnuvada ne işi var?

 

Takım arkadaşı:- Keşke senin karşında olsaydı. Hemen yenerdin.

 

Soo Yeon:- Sen Minho 'yu yenemediğim için o iş de bana kaldı dedi takım arkadaşına kızarak. Ama bu kız ilk üçe kalmadan yenilir. Resmen cahil cesareti. Bu kadar iyilerin içinde ne işin var senin?

 

Kızların yarışması başlamak üzereydi. Minho, Bahar'ın yanına geldi.

 

Minho:- Bahar, hadi gidiyoruz.

 

Bahar:- Ne gitmesi ben hiçbir yere ayrılmam buradan.

 

Minho:- Ama bacağın?

 

Bahar:- Bacağım iyi. Gerçekten. Endişelenme benim için.

 

Minho:- Çok inatçısın.

 

Bahar güldü:- Ee ben inatçı kediyim unuttun mu? Güven bana herşey iyi gidecek.

 

Minho:- Türkiye şampiyonu olduğunu neden hiç söylemedin?

 

Bahar:- Sen nereden biliyorsun? Kızlar değil mi?

 

Minho:- O ilk Taekwondo dersinde bana yenildiğinde bilerek olduğunu anlamıştım ama altından böyle bir şey çıkacağını hiç beklemiyordum.

 

Bahar:- Benim için unutmam gereken bir anıydı.

 

Minho:- Bu gün bizim için harika bir anı olacak. Kazansakta kaybetsekte. İnatçı kedinin yanımda olduğunu öğrendim.

 

Bahar gülümsedi:- Bu sefer kaybetmeye hiç niyetim yok. Senin için dedi Minho 'ya bakarak.

 

O anda erkek sporcuların ayrılmaları istendi.

 

Minho:- Kalbim seninle.

 

Bahar gülümsedi ve ilerledi.

 

Yarış başlamıştı. Kız taekwondocuların maçı soluk soluğa devam ediyordu. Bahar'da Minho gibi harika ilerliyordu. Son üçe kalması an meselesiydi. Soo Yeon'un bir gözü Bahar'da idi. Hemen elenmesini bekliyordu ama o elenmemişti üstelik kötü de dövüşmüyordu. Hatta çok iyiydi.

 

Hyunjin:- Bahar'a bak sen!

 

Alya:- Ne sandın, benim arkadaşım çok iyidir bu konuda.

 

Minho hayranlık ile bakıyordu Bahar'a. O onu etkilemek isterken, Bahar onu daha da çok etkiliyordu.

 

Ve evet. İlk üçe kalmıştı Bahar. Sona doğru yaklaşıyorsu. Bizimkiler heyecanla bekliyorlardı sonucu.

 

Seungmin:- Sizce, Bahar alır mı?

 

Mira:- Bacağı ile ilgili bir sorun yaşamazsa alır.

 

Ekin:- O bu maçı alsın, ben de evde onun ifadesini bir güzel alacağım.

 

Ceylin:- Hakikaten nasıl da kandırdı bizi. Hain. Bi cezayı haketti.

 

Minho:- Ona bir şey olmadan şu turnuva bir bitsin de ne istiyorsanız yapabilirsiniz.

 

Kızlar, Minho 'ya baktılar. Minho ise dev ekrandaki Bahar ve kendisinin yan yana olan fotoğrafına bakıyordu. Eşler Taekwondon Turnuvası'nı kazanmasa da olurdu. O Bahar'ın kalbine girdiği an zaten kazanmış olacaktı.

 

Final yarışı sürüyordu. Bahar ve Soo Yeon rakiplerini elemeyi başarmışlardı. Şimdi sıra Soo Yeon ve Bahar'daydı. Asıl turnuva şimdi başlıyordu.

 

Lena:- Finale kaldı, yaşasın!

 

Alya:- Allah'ım inşallah şu kupayı alırda Türkiye 'de yaşadığı şeyi unutur.

 

Ekin:- Ayrıca Allah'ım ne olur sakatlanmadan bitsin şu iş.

 

Lena:- Kötü düşünme Ekin, evrene kötü mesaj gönderme.

 

Ekin:- Ne yapayım, korkuyorum.

 

Minho:- Bahar, üstesinden gelir. Ben ona güveniyorum.

 

Kızlar, erkekler ve Minho. Kalpleri ağızlarında finali bekliyorlardı. Heyecanlı bekleyiş sonunda bitecekti. Ya Soo Yeon ya da Bahar kazanacaktı.

Ve Final Maçı.

Salon tıklım tıklım doluydu. Seyircilerin heyecanlı fısıltıları, yerini anonsçunun coşkulu sesine bırakıyordu.

 

:- Ve işte final! Türkiye'den Bahar Türkoğlu ve Kore Cumhuriyeti'nden Soo Yeon Park!

Ringin ortasındaydı Bahar. Sevimli yüzünde tatlı bir gülümseme, ama gözlerinde kararlılık parlıyordu. Rakibine doğru hafifçe eğilerek selam verdi.

 

Tribünlerden coşkulu bir alkış yükseliyordu.

 

Karşısında duran Soo Yeon, keskin bakışlı, dudaklarında küçümseyici bir ifade ile başını hafifçe sallayarak karşılık verdi. Etrafına kibirli bir bakış atıyordu.

 

Soo Yeon:- Sonunda karşıya geldik. Arkadaşım.

 

Bahar:- Hep karşı karşıya değil miydik zaten, arkadaşım.

 

Soo Yeon:- Ben de ne aptal kız bir hâla anlamıyor demiştim. Sessizliğinden onu anlamıştım.

 

Bahar:- Hesabı bu güne bıraktım diyelim. Sen olmadan önce kayıt olmuştum bu turnuvaya ama bu günün hesaplaşma günü olacağı aklıma bile gelmedi. İlahi adalete güvenirim. Dedi gülümseyerek.

 

Soo Yeon:- Kendine fazla güvenme. Sakatlandığın bacağına hiç güvenme.

 

Bahar güldü:- Dedim ya. İlahi adalete güvenirim.

 

Hakem, orta hakem pozisyonunu aldı ve "Şijak!" komutuyla maç başlattı.

 

Soo Yeon, ilk saniyeden itibaren agresif bir şekilde saldırıya geçti. Bahar'a fırsat vermemeye çalışıyordu. Hızlı ve sert AP CHAGI (önden tekme) serileriyle Bahar'ı köşeye sıkıştırmaya çalışıyordu. Bahar ise çevik hareketlerle tekmelerden ustaca sıyrılıyor, bloklarla kendini koruyordu.

 

Soo Yeon'un bu hareketleri Bahar'ı engelleyemedi. Ani bir kontra atakla öne atıldı. Hızlı bir BANDAL CHAGI (yarım ay tekme) ile Soo Yeon'un gövdesine nişan aldı. Soo Yeon son anda kolunu kaldırarak darbeyi savuşturdu ama Bahar'ın hızı onu şaşırtmayı başarmıştı. Bahar'dan bir tekme daha aldı ve yere düştü. Yine de çabuk toparladı ve ayağa kalktı.

 

Bahar, kısıtlandığı bacağı ile harika bir iş çıkarıyordu. Bu Soo Yeon'u daha da hırslandırmıştı. Bir an önce onu yenmek istiyordu. Yenilmek kelimesini aklından bile geçirmiyordu.

 

İkinci round başladığında Soo Yeon'un taktik değiştirdiği görülüyordu. Daha dikkatli ve sinsi hareket ediyordu. Bacağının sakatlığından haberi vardı ve bir kez daha bir kötülük ile karşılaşabilirdi Bahar. Rakibinin her an bir hile yapabileceği sezgisiyle tetikte duruyordu.


Minho:- Harikasın Bahar, işte böyle!

 

Dakikalar birbirini kovalarken, iki sporcu da inanılmaz bir mücadele sergiliyordu. Havada uçuşan tekmeler, keskin dönüşler, bloklar... Seyirciler nefeslerini tutmuş izliyordu. Çünkü harika bir maç keyfi sunuyorlardı.

 

Tam o sırada, Soo Yeon beklenmedik bir hamle yaptı.. Bahar bir NARYO CHAGI (aşağı doğru tekme) için yükseldiği anda, Soo Yeon alçak bir tekme ile Bahar'ın daha önce sakatlandığı sol bacağına acımasızca vurdu.

 

Bahar:- Aaaaııhhhh! Diye bağırdı acıyla. Herkes ona dikkat kesilmişti.

 

Ekin:- Olamaz, olamaz korktuğum şey!

 

Bahar'ın yüzü acıyla burkuldu. Sol bacağını tutarak yere yığıldı. Tribünlerden şaşkınlık ve öfke sesleri yükseliyordu. Bu bir hileydi çünkü.

 

Erkekler aşağı inmek isteyen kızları durdular ama Minho durmadı. Hemen atladı ve mindere doğru koştu ama Bahar, acıyla başını doğrultup Minho 'ya baktı. Eliyle orada kalmasını işaret etti. Minho kıpırdayamadı. Derin nefesler alıp veriyordu Bahar. Bacağı gerçekten çok acımıştı. Minderi sıktı avuçlarının arasında. Toparlanmaya çalışıyordu. Minho bir kez daha yanına gelecek gibi oldu ama Bahar başını sağa sola salladı. Resmen kan ter içinde kalmıştı.

 

Seğirci ise Bahar'ın devam edip edemeyeceğini merakla bekliyordu.

 

Hakem Soo Yeon'a uyarı verdi. Ama Soo Yeon pişman bile değildi. Rakibini elemek için her şeyi yapardı. Hırslıydı. Fazla hırslı.

 

Soo Yeon, alaycı bir gülümsemeyle Bahar'a bakıyordu. Maçı kazanacağından emin bir şekilde bekliyordu vazgeçmesini. O bacakla tekrar dövüşemez diye düşünüyordu.

 

Ama Bahar pes etmeyi reddetti. Gözlerini sıkıca kapattı, derin bir nefes aldı ve içindeki tüm gücü toplamaya çalıştı. Sakat bacağındaki zonklayan acıya rağmen, yavaşça doğruldu.

 

Bahar:- Bu sefer değil!

 

Hafif sendeleyerek ayağa kalktı, terini sildi koluna ve Minho 'ya baktı. Gülümsedi. Minho ise onun için endişeliydi. Bahar yumruğunu gösterdi gülümseyerek. Minho gözlerini hafiften kapatıp açtı ve o da gülümsedi Bahar'a.

 

Seyirciler Bahar'ın ayağa kalkmasıyla birlikte büyük bir alkış sesi inledi salonda. Galiba kaybetse de gönüllerin şampiyonu o olacaktı.

 

Bahar sert bir hareket ile döndü Soo Yeon'a. Saçındaki tokayı çıkarıp attı kenara. Dalgalı saçları omuzundan aşağı doğru döküldü. Bahar'ın yüzündeki o şirin ifade yerini çelik gibi bir kararlılığa bırakmıştı. Gözlerinde intikam değil, kazanma azmi parlıyordu. Minho için.

 

Maç yeniden başladı. Bahar, sakat bacağını daha az kullanarak, üst vücut hareketlerine ve inanılmaz dönüşlerine odaklanıyor, ardı ardına ÇİT HURİGİ (çift dönüş tekme) ve BİSADEURO MOM DOLYA CHAGİ (makasla dönerek tekme) gibi zorlu ve estetik hareketlerle Soo Yeon'u hem darbeleri ile sersemletiyor, hem de performansı ile şaşkına çeviriyordu.

 

Bang Chan:- Bravo Bahar!

 

Felix:- Hareketlere bak. Çok iyi çok.

 

Ekin:- Harikasın Bahar, devam!

 

Hazel:- Az önce Bahar'ı pataklamak isteyen sen değil miydin?

 

Ekin:- Ona daha var. Şimdi destek zamanı. Hadi Bahar!

 

Kızlar güldüler ve tezahürata devam ettiler.

 

Minho:- Çok ama çok iyi. Her hareketinde beni kendine bir kez daha aşık ediyor.

 

Soo Yeon neye uğradığını şaşırmıştı. Bahar'ın sakatlığına rağmen bu kadar hızlı ve güçlü hareket etmesine inanamıyordu. Paniklemeye başlıyor, dengesini tamamen kaybediyordu.

 

Bahar, bir anlık boşluğu değerlendirdi ve hızla rakibine yaklaşıp, havada süzülerek inanılmaz bir TWİ HURİGİ (arkaya doğru çift dönüş tekme) ile Soo Yeon'un kafasına mükemmel bir vuruş yaptı.

 

Harika bir vuruş!

 

Soo Yeon yere yığıldı. Hakem saymaya başladı. Ona kadar saydı. Soo Yeon hareket etmiyordu. Maç bitmişti.

 

Hakem:- Kazanan! Türkiye'den Bahar Türkoğlu!

 

Salonda büyük bir coşku patlak verdi. Seyirciler ayağa kalkıp Bahar'ı alkış yağmuruna tutuyordu.

 

O anda Minho sevinçle koştu ve Bahar'ın omuzlarından tuttu.

 

Minho:- Sen harika, mükemmel, süper bir kızsın! Dedi yüzüne bakarak.

 

Bahar:- Biz kazandık değil mi?

 

Minho - Evet bitanem biz kazandık dedi ve birden Bahar'a sarıldı. Öyle sıkı sarılıyordu ki kızlar, erkekler ve hatta Bahar bile şaşkındı bu durum karşısında.

 

Bahar:- Minho, kemiklerimi kıracaksın.

 

Minho o an durdu ve hâline baktı. Hemen geri çekildi.

 

Minho:- Aaa afedersin dedi elini ensesine götürerek.

 

Bahar utanmıştı:- Sorun değil.

 

Hakem yanlarına geldi ve Bahar ve Minho 'nun kollarını havaya kaldırdı. Ve şampiyonları ilân etti.

 

Kızlar ve erkekler yanlarına geldi.

 

Felix:- Tebrikler çocuklar!

 

Minho ve Bahar:- Teşekkür ederiz.

 

Jeongin:- Bahar, sen neymişsin böyle. Süper bir dövüş izledik.

 

Bahar:- Utandım, çok teşekkür ederim. Yaptım bir şeyler işte. Dedi utanarak.

 

Hyunjin:- Bir şeyler mi? Sen mükemmel bir Taekwondo izlettin herkese. Süperdin.

 

Ekin:- Arkadaşım harika bir sporcudur. Değil mi Bom Cho?

 

Bahar:- Eyvah!

 

Ekin:- Zaferin tadını çıkar evde vereceğin hesap var ona göre.

 

Jeongin:- Bu gün izin ver bari yarım azarlarsın dedi gülerek.

 

Kupa töreni zamanıydı. Bahar ve Minho aldıkları kupayı havaya kaldırdılar konfetiler eşliğinde. Büyük ekrandaki yan yana olan fotoğrafları gibi yan yana bir zafer kutluyorlardı. Çünkü onlar birlikte iken çok güçlülerdi.

 

:- Şampiyonlar, fotoğraf zamanı!

 

Mira:- Biz kenarda bekliyoruz.

 

Minho:- Gitmeyin. Biz hep birlikte bir takımız. Siz olmazsanız ve desteğiniz, biz bir hiçiz.

 

Kızlar ve erkekler bir araya toplandılar. Aralarında da Bahar ve Minho.

 

Minho:- İnatçı kedi deyin!

 

:- İnatçı kediii!

 

Fotoğraf çekimi de tamamlanmıştı. Salon tamamen boşalmıştı. Bahar, Minho ile seğirci koltuklarında oturuyordu.

 

Minho:- Teşekkür ederim.

 

Bahar, Minho 'ya baktı.

 

Minho:- Yanımda olduğun için. Hayatıma girdiğin için.

 

Bahar:- Allah Allah, bir yerine darbe filan mı aldın acaba?

 

Minho:- Sana her güzel söz söylediğimde bunu söylüyorsun. İllaki darbe mi almam lazım?

 

Bahar:- E yani.

 

Minho:- Neden kendini sakladın? Bana söyleyebilirdin.

 

Bahar:- Bacağımdan dolayı kızlar izin vermezlerdi. Özellikle de Ekin. Seninle ilgisi yok anlayacağın. Hoş yarışmaya da Bom Cho olarak katılacaktım ama katıldığıma dair imza verirken kendi adımla katılmam gerektiğini söylediler.

 

Minho sessizleşti.

 

Bahar:- Valla seninle alakası yok. Sana güvenmediğimden değil. Kızdın mı bana?

 

Minho gülümsedi ve Bahar'a baktı.

 

Minho:- Sana nasıl kızabilirim ki.

 

Bahar:- Kızma bana. Küsmede.

 

Minho:- Türk kahvesi gözlerine nasıl küsebilirim ki!

 

Bahar utanmıştı. Başını çevirdi diğer tarafa.

 

Minho:- Hadi söyle. Seni seviyorum de. Tam zamanı. Şu an mutlu sana bir şey demez. Diye düşündü.

 

Bahar:- Böyle konuşunca kalbim acayip çarpıyor. Onu sevdiğim için ne söylese çarpıyor zaten. Şu an yanımda olması bile heyecanlanmama yetiyor. Ne yapacağım bu çocukla ben böyle.

 

Minho:- Bahar, sana bir şey söyleyeceğim. Söyleyebilirsem tabii dedi sonda mırıldanarak.

 

Bahar:- Seni dinliyorum.

 

Minho:- Biri var.

 

Bahar:- Nasıl yani?

 

Minho:- Şöyle. Kalbim onu her gördüğümde tuhaflaşıyor. Böyle çok güzel gözleri var. Ona baktığım zaman sanki içinde kayboluyorum. Sonra, saçları. Dalga dalga. Deniz gibi. Öyle güzel kokuyor ki sanki kır bahçesindeki çiçekleri kıskandırır.

 

Bahar, duydukları karşısında şaşkındı. Çünkü biri vardı Minho'nun kalbinde ve şu an kendisine onu anlatıyordu.

 

Minho:- Biraz asi, inatçı. Ama kalbi çok ama çok güzel. Sevdiklerini kucaklayıp, koruyup kolluyor. O kalbime beni de alsın istiyorum ama onun benim sevgimden haberi bile yok.

 

Bahar:- Kim bu? Ben tanıyor muyum?

 

Minho:- Şeyy. Evet. Sürekli görüyorum.

 

Bahar fena bozulmuştu. Kıskançlıktan Minho'nun söyledikleri özelliklerin kendisinde olduğunu bile bilmiyordu.

 

Bahar:- Öyle mi? Neden gidip onunla konuş muyorsun dedi kısık bir sesle.

 

Minho:- O beni dinlemez ki. Onun yanındayım ama sanki aramızda uçurumlar var.

 

Bahar:- Yine de sessiz kalmak bir çözüm değil. Gidip onunla konuşmalısın. Onu kaybedersen daha çok üzülürsün.

 

Bahar tavsiye veriyordu Minho 'ya ama içi kan ağlıyordu.

 

Minho:- Konuş diyorsun yani.

 

Bahar:- Evet.

 

Minho:- O zaman dinle beni. Bahar ben se....

 

Birden Bahar'ın bacağına bir ağrı girdi. Sakat bacağına. Derin bir ahh çekti. Bacağını tuttu.

 

Minho:- Bahar, iyi misin?

 

Bahar:- Bacağım, bi ağrı girdi birden. Kalbime daha çok girdi ama neyse.

 

Minho:- Kalbin mi?

 

Bahar:- Ne olur korktuğum şey olmasın!

 

Minho:- Soo Yeon'un tekmesi yüzünden değil mi? Yürü doktora gidiyoruz.

 

Ağrı yavaş yavaş geçmeye başladı.

 

Bahar:- Dur, tamam tamam geçiyor.

 

Minho:- Geçmesini beklemeyelim doktora gidelim.

 

Bahar:- Öyle bir ağrıdı herhalde. Geçti şimdi. Sen ne diyecektin?

 

Minho:- Neyi?

 

Bahar:- Anlatıyordun ya devam et işte. Kalbini tuhaflaştıran, konuşmaya korktuğum kişi.

 

Minho:- Ha o. O şey canım. Annem. Annemle problemlerim varda Nasıl konuşurum diyordum işte. Senden fikir almak istemiştim.

 

Bahar:- Annen mi? Oh be! Dedi sevinerek.

 

Minho:- Oh?

 

Bahar:- Yani bi oh çek rahatla. Anneler her zaman affedicidir. Rahat rahat konuşun probleminizi. Ben de saçlarını gözlerini övünce sevdiğin biri var sandım.

 

Minho:- E annem işte. Sen yoksa kıskandın mı?

 

Bahar:- Hayır tabiiki. Niye kıskanacakmışım seni? Yok öyle bir şey.

 

Minho:- Yine komuşamadım diye geçirdi içinden.

 

Bahar gülümsedi:- Ama sevindim. Şey yani anneni böyle sevmen çok güzel. Ona, onu sevdiğini söyle. Sevginin üstesinden gelemeyeceği bir şey yoktur.

 

Minho gülümsedi Bahar'ın gözlerine bakıp.

 

Minho:- Söyleyeceğim. En kısa zamanda cesaretimi toplayıp söyleyeceğim.

 

Bahar'da Minho 'ya gülümsedi.

 

Bahar, o şirin ve sevimli kız. Ringde bir savaşçıya dönüşerek herkesi kendine hayran bırakmıştı. Bu zafer sadece bir maçın kazanılması değil, aynı zamanda haksızlığa karşı direncin ve azmin zaferi olmuştu. Bir de sevginin. Belki de Minho olmasaydı Bahar bu işe asla girmezdi. Bu da demek oluyordu ki Minho artık tamamen Bahar'ın bir parçası olmuştu.

 

 

 

 

 

Bölüm : 16.08.2025 21:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...