

Bu gün son gündü. Erkekler yurda geri dönüyorlardı. Bir kaç günlüğüne aile gibi olmuşlardı. Her şeyi paylaşmışlardı. İçlerindeki sevgi de dahil. Şimdi ise misafirleri yolcu etme zamanıydı.
Erkekler kıyafetlerini toparlıyorlardı. Kızlar da onlara yardımcı oluyorlardı kıyafetleri katlayarak.
Anka:- Bu kadar kısa mı kalacaktınız yani?
Bang Chan:- Seninle aynı evde kalmak hayal edebileceğim en güzel şeydi diye fısıldadı Anka'ya.
Anka:- Yine de biraz daha...
Felix:- Ne vardı sanki hemen tadilat yapacak? Ne güzel burada kalıyorduk.
Hazel:- Sıkmayın canınızı okulda her gün görüyoruz birbirimizi.
Hyunjin:- Sanki ailemi bırakıp gidiyor gibi hissediyorum.
Alya:- Aile gibi oldukta ondan.
Hyunjin:- Belki de ileride bir aile olacağımız içindir bu hisler.
Alya:- Nasıl yani?
Hyunjin:- E evleneceğiz ya!
Alya güldü:- Nasıl da bağladın oraya.
Minho:- Şaka maka bir hafta da alıştım buraya. Düşünün Bahar'a rağmen.
Bahar:- Nankör! Seni rahat hissettirmekten başka ne yaptım acaba?
Minho:- İnatçı kedilik yaptığın için olabilir mi?
Bahar:- Yok sana yaranılmıyor.
Ekin:- Şansınız var ki hemen tadilat yapıldı yurt. Yoksa daha bir iki ay yer yatağında yatardınız.
Jeongin:- Kuş tüyü yataklarda yatmaktan daha güzeldi sizin evde yerde yatmak dedi Ekin'e bakarak. Hayatımda uyuduğum en güzel uykuyu bu evde aldım.
Diğerleri:- Ooooooo!
Bahar:- Bak bakta insanlık, kibarlık gör.
Minho:- O Jeongin için geçerli bir durum. Sonuçta onun uykuda boğazlanmak gibi bir durumu yok.
Bahar:- Biraz o çeneni tutsan senin de öyle bir derdin olmayacak.
Lena:- Ay yeter. Bence siz bir araya gelmeyin. Bu ayrılık bir tek sizin açınızdan iyi zaten. Siz ayrı evlerin insanlarısınız. Her dakika birbirinize sokacak lafı nasıl buluyorsunuz anlamıyorum.
Han güldü:- Beyinlerinde bunun için ayrı bir lob, ayrı bir merkez var galiba.
Minho:- Bahar her zaman aklımda. Onun için ayrı bir loba gerek yok.
Erkekler:- Vaaaaayyy!
Seungmin:- Bu bir iltifat mıydı?
Bang Chan:- Ya da itiraf?
Bahar:- Hayır. Kendince laf sokuyor. İşte.
Lena:- Biraz daha kalamaz mısınız?
Han:- En iyisi gitmek. Seçil Öğretmen ve size yeteri kadar zahmet verdik zaten.
Lena:- Zahmet olur mu hiç? İnsan sevdiğine yük olmaz.
Han gülümsedi.
Lena:- Şeyy yani birbirimizi çok seviyoruz ya ondan dedim.
Bahar:- Ben hariç. Minho 'yu hiç sevmiyorum.
Minho güldü ve omuz attı Bahar'a.
Minho:- Hadi hadi sende de var bir şeyler. Jaemin'e Minho 'yu seviyorum demişsin. Seviyorsun beni itiraf et.
Bahar ayağa zıpladı ve Minho 'yu yatırıp boğazına yapıştı.
Bahar:- Bıktım senden de çenenden de, seviyorum oldu mu seviyorum! Dedi boynuna ellerini sarmış.
Minho boynunda Bahar'ın elleri hâla gülüyordu.
Minho:- Şahitsiniz seviyormuş beni!
Bahar:- Aaaahhhh dedi ve daha sıkı sarıldı Minho'nun boğazına.
Kızlar araya girdiler ve Bahar'ı ayırdılar Minho'nun boğazından.
Ekin:- Bahar, bi doğru dur artık!
Minho:- Bu aşk beni öldürür dedi gülerek.
Bahar:- Bunun katli vaciptir bırakın!
Seungmin:- Minho sus sende!
Seçil Öğretmen içeri girdi.
Seçil Öğretmen:- Bahar, rahat bırak arkadaşını.
Kızlar ve Bahar oturdular. Minho gülüyordu Bahar'a bakarak. Bahar ise elinde ki bluzu alıp Minho 'ya attı.
Seçil Öğretmen usulca koltuğa oturdu. Ellerini dizinde birleştirdi ve gençlere baktı.
Seçil Öğretmen:- Çocuklar, bu günden itibaren yurtta kalmaya devam edeceksiniz. Ama şunu bilin ki biz sizi çok sevdik. Temiz, terbiyeli çocuklarsınız. Size alışmıştım ne yalan söyleyeyim. Ne zaman isterseniz, buraya tekrar gelebilirsiniz. İstediğiniz zaman, zor durumda kalın ya da kalmayın, beni arayabilirsiniz.
Erkekler gülümseyerek baktılar Seçil Öğretmen 'e.
Bang Chan:- Teşekkür ederiz hocam. Bir hafta bizi kendi evimizde gibi hissettirdiniz. Yemekten tutunda kıyafetlere kadar ihtiyaçlarımızı karşıladınız. Siz çok iyi birisiniz. Bu iyiliğinizi asla unutmayacağız.
Evden ayrılma vakti gelmişti. Seçil Öğretmen ve kızlar kapıdan yolcu ediyorlardı Stray Kids 'i. El sallıyorlardı. O kadar üzülmüşlerdi ki gittiklerine Lena ağlıyordu arkalarından.
Mira:- Niye ağlıyorsun?
Lena:- Ay ne bileyim alışmıştım.
Hazel güldü:- Yarın okulda göreceğiz ya.
Lena:- Yine de evde görmek gibi değil.
Erkekler arabaya bindiler tek tek. Han döndü ve Lena'ya baktı. Gözlerini sil diye işaret etti gülümseyerek. Lena ise sildi ve gülümsedi.
Minho:- Yarın okulda görüşürüz kedi! Diye bağırdı.
Bahar:- Bak ya hâla benimle uğraşıyor dedi ve ayağından terliğini çıkarıp Minho 'ya fırlattı. Minho başını eğdi ve üzerinden geçti.
Minho:- Tutturamadın biraz daha çalış dedi ve arabaya bindi.
Bahar:- Git artık git!
Seçil Öğretmen:- Allah okuldakilere yardım etsin. Neymişsiniz siz böyle.
Bahar:- Şu okçuluk şeysi bitsin ilk iş bunu döveceğim hocam.
Seçil Öğretmen güldü:- Bakarız. Hadi içeri üşümeyin.
İçeri girmişlerdi. Her biri bir yere oturdular.
Seçil Öğretmen:- Çocuklar gittiğine göre asıl meseleye gelelim.
Mira:- Mesele mi?
Seçil Öğretmen:- Okçuluk turnuvasının ilk elemelerine az kaldı. Elemeler Japonya'da yapılacak.
Ekin:- Neden Kore'de değil hocam?
Seçil Öğretmen:- Malum olaylarla ilgisi yok kızlar içiniz rahat olsun. Sadece sponsor firmaların isteğive Japonya Güney Kore barış günleri etkinliği o güne geldiği için biyle bir şey yapmaya karar verilmiş. Aslında şöyle düşünürsek, sporculara zarar gelmeden rahat rahat yarışmayı da tamamlarsınız. Sonuçta ilk elemelere sadece sporcular katılacak. Diğer aşama da canlı yayın verilecek tüm ülke kanallarından.
Ceylin:- Düşünsenize bizimkiler bizi izleyecekler.
Lena:- Ne yalan söyleyeyim heyecanlandım.
Alya:- Şu ilk elemeyi bi geçelim de.
Ceylin:- Hallederiz ya! Ben bize güveniyorum.
Seçil Öğretmen:- Grup Ay Yıldız. Unutmayın. Size harika bir ekipsiniz ve çok çalıştınız. Harika bir derece alacağımıza güvenim tam.
Kızlar gülümsediler birbirlerine bakarak.
Gece olmuştu. Kızlar odada oturuyorlardı.
Anka:- Evin içi bomboş sanki.
Ceylin:- Hakikaten. Gözlerim onları arıyor. Kulaklarımda seslerini. Changbin 'i özledim ben!
Bahar:- Valla ben de.
Mira:- Sende mi? İnanmam. Gidene kadar Minho'nun burnundan getirdin. Çocuğun boğazından zor aldık seni.
Bahar:- Sinir ediyor beni ne yapayım! Gıcık mıcık kalbimi kaptırdım bir kere ne yapayım.
Alya:- Sen kendine bak önce. Çocuğu resmen kışkırtıyorsun.
Bahar:-Sen de ne Minho 'cu çıktın ha!
Ekin:- Şahsen ben de.
Mira:- Beni de say.
Ceylin:- 83 Minho 'cuyuz biz dedi gülerek.
Bahar:- Arkadaşlarıma bak.
Bahar, gecelik takımını almak için gardrobunu açtı ve Minho'nun kendisine verdiği kutuyu gördü.
Bahar:- Aaaa kutusu burada kalmış.
Hazel:- Minho 'nun sana sakla diye verdiği kutu mu?
Bahar:- Evet.
Ekin:- Sonra verirsin. Geç oldu biz de odamıza gidip yatalım.
Lena:- Ben bu gece uyuyamam ki.
Bahar:- Abartma. Sanki her gece Han bu evde kalıyordu.
Lena:- Taş kalplisin Bahar taş! Onun simcap suratını görmeden uyumak ne kadar zor biliyor musun?
Ekin:- Hadiiiii! Sabah okul var. Okulda görürsün nasılsa dedi ve Lena'yı sırtından ittirerek odasına götürdü.
Erkeklerde de durum aynıydı. Kızları düşünüyorlardı.
Seungmin:- Kıvırcığımı görmeden nasıl uyuyacağım ben?
Felix:- Ben de Hazel'i. Farkında olmadan oraya çok alışmışım.
Hyunjin:- Sizce onlarda bizi düşünüyorlar mıdır?
Minho:- Sizinkileri bilmem de Bahar kesin beni düşünmüyordur. Hatta yatmış uyumuştur bile.
Hepsi birden güldüler.
Changbin:- Orası kesin öyledir. En azından bu gün boğazıma yapışınca anladık seni düşünmediğini.
Minho:- Sağol çok güzel motive ediyorsun.
Han:- Lena nasıl da ağladı biz giderken.
Hyunjin:- Bizden çok senin içindi o ağlama.
Jeongin:- Sana karşı samimi hisleri var gibi. Sende ona büyük şeyler hissediyorsun. Neden açmıyorsun duygularını?
Han:- Açsam ne olacak. Benim gibi sorunlu birini kabul eder mi? Hadi etti diyelim. Bi bana bakın bir ona. Psikolojik sorunları olan bir erkek ve dünyalar tatlısı bir kız. Sürekli panik atak geçirerek mi onu mutlu edeceğim?
Seungmin:- Yine de Lena'nın hisleri...
Han:- Lena'nın hisleri diye bir şey yok benim için. Olmamalı. Neyse ben bi elimi yüzümü yıkayıp geleyim dedi ve çıktı odadan.
Changbin:-Başta Lena diye şiirler yazan çocuk şimdi hislerini görmezden geliyor. Sıkıntılı günler bizi bekliyor.
Seungmin:- Yine de bu aşk eğer gerçek aşksa, emin ol kazanan o olacaktır. Aksi hâlde Lena'nın kalbi çok kırılacak.
Ertesi gün olmuştu. Okul günü. Han ve Lena için önemli bir gün. Çünkü ikisi de artık bir şeylerle yüz yüze geleceklerdi. İyi ya da kötü.
Ertesi gün olmuştu. Kızlar okula geldiler.
Lena:- Sabaha kadar uyuyamadım.
Hazel:- Fark ettim döndün durdun.
Bahar:- Neden?
Lena:- Bizimkilerin gitmesine üzüldüm. Garip bir hüzün çöktü üzerime.
Alya:- Okula geldik işte. Çıkışa kadar doya doya bakarsın Han'cığına.
Lena gülümsedi. Sınıfa girdiler kızlar. Erkekler çoktan gelmiş yerlerine oturmuşlardı.
Anka:- Günaydın!
Erkekler:- Günaydın!
Mira:- Eee ne yaptınız yurtta? Rahat edebildiniz mi?
Seungmin:- Hepimiz de zor uyuduk. Alışmışızya garip geldi yurt.
Changbin:- Prensesi olmadan bir prens nasıl uyuyabilir ki?
Ceylin:- Ayy çok tatlısın.
Bahar:- Valla biz de aradık sizi.
Bang Chan:- Hadi canım, sen mi?
Minho:- Bakma soğuk davrandığına o da seviyor beni. Çok mu aradın beni?
Bahar:- Hııı. Sen olmayınca boğazlayacak birini bulamadım. Ellerim boş kaldı resmen.
Minho:- Sevgin gözlerimi yaşartıyor.
Ceylin:- En çokta Lena. Lena özledi sizi. Sabaha kadar uyumadı.
Han, Lena'ya baktı. Lena'da Han'a. Gülümsedi ama Han karşılık vermedi kendisine.
Felix:- Yapma şunu.
Han:- Bu ona ceza olur anlasana.
Hyunjin:- Bizi mi yoksa Han'ı mı?
Ceylin:- Bilmem? Dedi imâ ile.
Han, Hyunjin 'e baktı ve birden ayaklandı.
Han:- Hyunjin, boş boğazlık yapma!
Ortada buz gibi rüzgârlar esmişti sanki. Bu soğukluk herkesin dikkatini çekmişti.
Ders arasıydı. Erkekler kendi aralarında konuşuyorlardı. Kızlarda sırada.
Ceylin:- Şu moda dergisinin editörü benimle konuşmak istediğini söyledi.
Anka:- Şu ünlü modacının sahip olduğu dergi mi?
Ceylin:- Evet. Bir toplantı yapmak istediklerini söylemişlerdi hatırlıyor musunuz? Hatta Bahar'ı da istemişlerdi o elbiseyi giyinmesi için tekrar. Dedi fısıldayarak. Kendi sırasında oturan Bahar duysun istemiyordu.
Alya:- Bahar'ı nasıl ikna edeceksin? Bir daha asla giyinmem demişti.
Ceylin:- Hiç bir fikrim yok. O gün gelsin düşüneceğim bir şeyler.
Mira:- Bahar sana kıyamaz, giyer o elbiseyi.
Hazel:- Mira'ya katılıyorum. Ne istedikte yapmadı ki.
Lena sessizdi. Kızlar ona baktılar.
Ekin:- Lena, sen neden sessizsin?
Lena:- Yoo sessiz değilim. Uykusuzum ya ondan.
Mira:- Han mı?
Lena:- Hı hı. Bir şey var.
Ekin:- Belki bir sağlık sorunu vardır. Anksiyetesi vardı belki de onunla ilgili bir şeydir.
Lena:- Hyunjin 'i nasıl azarladı gördünüz. Konu bendim üstelik. Onu ilk defa böyle gördüm.
Hyunjin:- Ne bu agresiflik Han?
Han:- Neden öyle konuşuyorsun Lena'nın önünde?
Hyunjin:- Ne var bunda ona olan hislerin...
Han:- Bu konuda konuşmak ya da konuşulmak istemiyorum. Sende kelimelerine dikkat et biraz.
Hyunjin ayaklandı:- Sende tavırlarına dikkat et senin karşında çocuk yok!
Kızlar onlara baktılar. Hyunjin ve Han arasında gerilim yükseliyordu.
Han:- Çocuk gibi hareketler yapma o zaman.
Hyunjin:- Bana bak, sorunun ne ise git hallet bize de bulaşma.
Alya:- Hyunjin ne oluyor?
Bang Chan:- Saçmalamayın oturun ikinizde yerinize.
Seungmin:- Sakin olun ne bu birden bire?
Han:- Sorunum sensin. İnsanların hayatına burnunu sokma. Dedi ve çıktı sınıftan.
Hyunjin, sırasının üzerinde ki kitap ve defteri eliyle dağıttı. Hırslanmıştı.
Jeongin:- Hyunjin bi otur istersen.
Hyunjin duramadı ve çıktı sınıftan. Alya'da peşinden çıktı.
Hazel:- Ne oldu birden bire bunlara?
Felix:- Biraz gerildiler. Barışırlar metak etmeyin siz.
Minho, Bahar'ın yanına sırasına geçti.
Bahar:- Valla bir an kavga edecekler diye çok korktum.
Minho:- O kadar olmaz merak etmeyin.
Ekin:- İnşallah çabuk barışırlar. Sizi böyle görmek hiç güzel değil.
Mira:- İyi de sebebi neydi ki?
Erkekler sustular.
Mira:- Anladım özel galiba.
Lena:- Ben miyim? Dedi ve onlara baktı. Benim.
Alya, Hyunjin 'i yakaladı koridorda. Kolundan tuttu.
Alya:- Hyunjin, arkandan sesleniyorum neden durmuyorsun?
Hyunjin:- Biraz yalnız kalsam?
Alya:- Yok öyle yalnız kalmak filan. Bir iki tartıştınız diye hemen küsecek değilsiniz ya.
Hyunjin:- Bana söyledikleri...
Alya:- Bu gün bir gariplik vardı. Her zaman yüzü gülerdi bu gün tam tersi. Han'ın neyi var? Yoksa yine anksiyetesi mi?
Hyunjin:- Benim bunu söylemem doğru olmaz. Biraz kişisel bir mesele.
Alya:- Anladım.
Hyunjin:- Çok mu koştun peşinden? Nefes nefeseydin.
Alya:- Evet. Leylek gibi bacaklarınla aça aça gidiyordun.
Birden ikisi de güldüler.
Hyunjin:- İyi ki yanımdasın.
Alya:- Her zaman. Sıkma canını. Olur arkadaşlar arasında.
Biraz uzaktan Han göründü. İçi rahat etmemişti.
Alya:- Geliyor seninki.
Hyunjin gülümsedi Han'a. Han'da ona.
Han geldi yanlarına.
Han:- Özür dilerim Hyunjin. Saçmalıktı söylediklerim.
Hyunjin:- Ben de özür dilerim. Canının sıkkın olduğunu bildiğim hâlde alınganlık yaptım.
Alya:- Ohh be. Sizi böyle görmek çok güzel. Siz konuşun ben sınıfa gidiyorum.
Hyunjin:- Tamam.
Alya sınıfa geldi.
Alya:- Arkadaşlar, müjdemi isterim!
Mira:- Ne oldu?
Alya:- Hyunjin ve Han barıştılar.
Changbin:- Gerçekten mi?
Alya:- Evet. Han duramadı ve gelip Hyunjin 'den özür diledi. Hyunjin 'de Han'dan.
Jeongin:- Biliyordum. Duramaz, barışırlar.
Lena sessizdi.
Ekin:- Bak Lena barışmışlar. Sebebi sen değilsin yani. Hoş bu kanıya nereden vardın onu da anlamış değilim.
Lena:- Hislerim Ekin. Hislerim yanılmaz.
Hyunjin ve Han bahçede oturuyorlardı.
Hyunjin:- Lena'nın hislerini biliyorsun değil mi?
Han:- Kendi hislerimden daha çok biliyorum onun hislerini.
Hyunjin:- Peki seni böyle çok seven biri varken ondan uzak durmak neden? Yoksa ona olan aşkından emin değil misin?
Han:- Lena'yı çok seviyorum Hyunjin. Onun benim kalbimdeki yerini bir bilsen. Ama benim hâlim belli. Onun yumuşacık, pamuk gibi bir kalbi var. Ben onun o kalbini paramparça etmek istemiyorum. O her şeyin en güzelini hak ediyor. Ben ise anksiyetem yüzünden ona sadece sıkıntı veririm. Düşünsene en güzel anımızı yaşıyoruz ve birden bire benim elim ayağım titremeye başlıyor. O bile benden soğuyacak bunları gördükçe.
Hyunjin:- Çok aptalsın.
Han, Hyunjin 'e baktı.
Hyunjin:- Bakma öyle aptalsın. Lena seni yarı yolda bırakacak bir kız mı? O seninle her şeyin üstesinden gelir.
Han:- Ben de bunu istemiyorum işte Hyunjin. Sırf ben iyi olayım diye bir şeylere katlansın istemiyorum.
Lena bahçeye çıktı o an. Hyunjin ve Han'ın yanına geldi.
Lena:- Biraz konuşabilir miyiz?
Han:- Benim sınıfta işim vardı dedi ve yanından geçip ilerledi Han'ın ama Lena önüne geçti.
Lena:- Seninle konuşmam gerek! Dedi sert bir şekilde.
Han:- Dinliyorum.
Hyunjin biraz uzaklaştı.
Lena:- Probleminin ne olduğunu söyleyecek misin?
Han:- Problem filan yok.
Lena:- Var. Hissediyorum. Biliyorum. Sen, sen bana bu kadar soğuk davranmazdın. Benimle bir sorunun var değil mi?
Han:- Bak Lena....
Derken bir anda oraya Taeyong belirdi bahçede. Yanlarına geldi.
Taeyong:- Lena, bahçede ne yapıyorsun? Bende seni aradım okulun içinde.
Lena:- Buradayım. Sey Taeyong biz Han ile konuşuyorduk.
Han:- Hayır konuşmuyorduk. Siz devam edin dedi ve ilerledi.
Lena önüne geçti.
Lena:- Han!
Han:- Taeyong, Lena'ya söyleyeceklerin var galiba. Siz konuşun ben gidiyorum.
Lena kızmıştı Han'ın bu tavırları nedeniyle. Han'a baktı öfkeyle. Sonra da Taeyong 'a döndü.
Lena:- Konuş Taeyong. Han'da duymak ister bence
Taeyong:- Ama Lena bu özel.
Lena:- Sorun yok. Konuşabilirsin.
Taeyong durdu biraz ve sonra ceketinin iç cebinden bir kırmızı gül çıkardı. Lena'ya uzattı.
Taeyong:- Lena ben sana çok, ama çok aşığım. Benimle çıkar mısın?
Lena bunu beklemiyordu. Aynı şekilde Han'da. İkisininde gözleri açıldı.
Hyunjin:- Yok artık. Bu gözlerim bunu da mı görecekti?
Lena:- Bbbb ben...
Han, Lena'ya baktı. Vereceği cevap onu korkutmaya başladı o an. Gidecek gibi oldu ama kıpırdayamadı. Lena'yı o çocuğa kaptıramazdı ama aynı şekilde Lena'nın da mutlu olmasını istiyordu. Kendisiyle olursa bunun ihtimali bile olmayacaktı belkide.
Taeyong:- Bana bir cevap verecek misin?
Lena Han'a döndü.
Lena:- Benim kalbimde sana yer yok Taeyong. Başka biri var.
Taeyong:- O kişi Han mı?
Han:- Hayır ben değilim.
Taeyong:- Sana değil Lena'ya sordum.
Lena derin bir nefes aldı. Başını salladı.
Taeyong:- Han, bu karşılıklı değil mi?
Han:- Sana ne? Ayrıca ben Lena'ya karşı hiç bir şey hissetmiyorum. Sadece arkadaş olarak ilgilendim onunla. Daha ilerisi yok. Olmadı olmayacakta.
Lena:- Peki yazdığın şiirler?
Han:- Sadece şiirdi.
Lena:- Basit bir şiir miydi yani? Peki benim onları okurken hissettiklerim?
Han:- Şiir yazma yeteneğimin suçlusu ben olamam değil mi? Bana karşı hislerinin olmasınında. Hem, sen üzerine alınmışsın. Ben o şiirleri her hangi bir kız için de yazabilirim.
Lena:- Her hangi bir kız için öyle mi?
Han:- Evet.
Lena'nın gözlerinden iki damla yaş aktı ve birden Han'a okkalı bir tokat attı. Han'ın yüzü diğer tarafta dönük kalmıştı. Lena ise yanından geçip gitti. Üstelik ağlayarak.
Taeyong:- Sen ne yaptın?
Han:- Yapmam gerekeni dedi ve o da gitti.
Hyunjin, Taeyong 'un yanına geldi.
Hyunjin:- Şimdi aldın mı cevabını?
Taeyong:- Aldım.
Lena ağlayarak sınıfa çıktı. Sırasına oturdu. Kızlar hemen başına toplanmışlardı. Onun bu hâlini gören erkekler de hemen yanında belirdiler.
Hazel:- Lena!
Mira:- Lena iyi misin?
Jeongin:- Biri bir şey mi yaptı?
Lena:- Evet dedi hıçkıra hıçkıra ağlayarak.
Minho:- Kim o söyle icabına bakalım.
Lena:- Han!
Minho:- Ne?
Bahar:- Nasıl? Diye sordu şaşkınlıkla.
Lena:- Konuşmasak olur mu? Ben çok kötüyüm dedi zorlanarak.
Ekin:- Tamam bi sakin ol. Hadi elini yüzünü bir yıkayalım dedi ve Lena'yı ayağa kaldırıp kızlar tuvaletine götürdü.
Lena, kızlarla gitti. Erkekler şaşkınlıkla birbirine bakıyorlardı.
Jeongin:- Han bir şey yaptı dedi, doğru duydum değil mi?
Changbin:- Ne yaşıyor bu çocuk?
Hyunjin içeri girdi:- Dediğini yaptı. Kızcağızı kendinden uzaklaştırmayı başardı. Üstelik büyük hayal kırıklığına uğratarak. Daha net anlatırım.
Seungmin:- Lena gibi duygusal birinin bu durumu atlatması zor olacak.
Han sınıfa bir daha gelmemişti. Lena ise bütün okul gününü ağlamaklı gözler ve moral bozukluğu ile geçirmişti.
Eve gelmişti kızlar. Lena yatağında dört büklüm oturmuş hem ağlıyor hem de olanları kızlara anlatıyordu.
Lena:- Sonra bana ben o şiirleri herhangi bir kız için yazabilirim dedi. Benim aşkla okuduğum o şiirleri.
Ceylin:- Han mı?
Ekin:- O bizim bildiğimiz dünyalar sevimlisi Han!
Lena:- Yanlış tanımışım meğer onu.
Bahar, avucuna yumruğunu vurdu.
Bahar:- Gördüğüm yerde ağzına iki tane geçirmez miyim seninben Han!
Lena:- Hayır Bahar! Yine de onu seviyorum.
Bahar:- Hâla mı?
Lena:- Hâla.
Mira:- Unutmak biraz zor olacak desene.
Lena:- Kendimi kandırılmış gibi hissediyorum. Benimle oynamış resmen.
Hazel gözyaşlarını sildi Lena'nın.
Hazel:- Bütün gün ağladın bitanem. Kendini durdurmaya çalış ne olur.
Bahar:- Yarın ne yapacaksın okulda? Ağlayacak mısın böyle?
Lena:- Okula gitmek istemiyorum.
Ekin:- Tamam, sen biraz yat dinlen. Sabah olunca düşünürüz. Dedi ve Lena'yı yatırıp üzerini örttü.
Ekin:- Hadi biz çıkalım. Ağlamak yok tamam mı?
Lena:- Tamam!
Ekin abajurun ışığını açıp odanınkini kapattı ve hepsi çıktılar odadan.
Lena oturağına geldi. Pencereden dışarı doğru baktı. Han'ın kendisine gülüşünü, şiirlerini onurkenki bakışlarını, ilk tanışmaları dayere düşünce kucağında taşıdığı ve utandığı o anı hatta nicelerini tek tek geçirdi aklından. Bu aşk için ümitlenmek onun suçu muydu? Kendisini suçlu hissetti o an. Kalbi kırılmıştı. Bu gece uyumak zor olacaktı anlaşılan. Anıları ve acıları geride bırakmak zor olacaktı.
Erkeklerde de bu günün etkisi sürüyordu. Han sessiz sakin hatta fazla sakindi. Yatağında oturuyordu.
Hyunjin:- Hep böyle susacak mısın?
Han:- Ne yapmam gerekiyor?
Hyunjin:- Lena'yı arayıp bunun saçma sapan bir plan olduğunu söylemen gerekiyor.
Han:- Yapamam. O benimle mutsuz olur diyorum anlamıyor musunuz?
Minho ayağa kalktı ve sesini yükseltti Han'a.
Minho:- Aptal mısın sen? O kız seni seviyordu. Sen ise bir hastalığın arkasına saklanıp onu üzdün. Kimsenin mutsuz olacağı filsn yok. Bu senin aptal anksiyetinin vetmiş olduğu aptal bir vesvese. Sen gerçekten Lena'yı sevmiyorsun. Sevsen, o mutlu olsun diye onu üzmessin. Seven insan sevdiği için biraz savaşır. Benim bildiğim Han, Lena'nın gözünden düşecek bir damla yaş için dünyayı yıkar.
Han:- Ben o Han değilim.
Seungmin:- Sen o Han'sın. Neden Lena'dan vazgeçmek yerine, onunla mutlu olmak için hastalığın ile savaşmıyorsun? Ne çabuk pes ettin.
Han:- Anlamıyorsunuz. Beni her seferinde o aciz halimle görecek.
Jeongin:- Lena sana iyi geliyor Han. O seni mutlu ediyor. Ama sen bu gün o kızı mutsuz ettin.
Han, iki eliyle başını sıvazladı.
Han:- Çok ağladı mı?
Jeongin:- Sence?
Han:- Onun o boncuk gözlerini severim ben. Ne yaptım ben ya, ben ne yaptım?
Hyunjin:- Taeyong bile anladı Lena'nın ve senin sevginizi. Sen hâla cesaret edemiyorsun. Ara konuş bence.
Han:- Dinler mi?
Jeongin:- Lena mı? Elbette dinler.
Bang Chan:- Dur ben arayayım Anka'yı. Şimdi sen arayınca açmayabilir Lena. Hem bi durum yoklaması yapmış oluruz.
Han:- İyi düşündün.
Bang Chan telefonu eline almış tam arıyordu ki Anka'yı telefonu yatağın üzerine attı.
Bang Chan: Ben aramam!
Seungmin:- Ne oldu?
Bang Chan:- Anka şimdi Han'a sinirlidir Lena'yı üzdü diye. Sinirini benden çıkarır. İlişkimi riske atamam. Siz arayın.
Hyunjin:- Ben de aramam.
Changbin:- Ceylin beni çiğ çiğ yer. Ben de aramam.
Felix:- Hazel yumuşak huyludur ama bu durumda o da kızgındır Han'a.
Seungmin:- Ben de yokum.
Han:- Eee kim arayacak?
Jeongin:- Sevgilisi olmayan bir ben bir de Minho var ama ben bile arayamam. Ekin ile sevgili olna ihtimalimi riske atamam.
Hepsi birden dönüp Minho 'ya baktılar. Gülümsedi sinsi sinsi.
Minho:-Yoo ben olmaz. Bahar diğerlerinden daha fena biliyorsunuz.
Han:- Hadi be Minho! Benim için yapamaz mısın?
Minho:- Onu o haltı yemeden önce düşünseydin!
Changbin:- Düşünememiž işte ne yapsın? Hadi kırma çocuğu.
Felix:- Hem sen Bahar'ın üstesinden gelirsin. Aslansın sen, kaplansın.
Han:- Hadi Minho!
Minho telefonunu aldı eline ve Bahar'ı aradı.
Kızlar diğer odada oturuyorlardı.
Hazel:- Han neden böyle bir şey yaptı ki?
Mira:- Ailecek şaşkınız. Oysa Lena'ya karşı hisleri olduğu konusunda ne kadar emindik.
Ekin:- Hiç beklemezdim ondan.Ay birde Lena tokat atmış.Bizim Lena. Şaşılacak şey doğrusu.
Bahar:- İyi yapmış.Ders vereceğim yarın gidince şöyle okkalı bir tokat daha atsın.
Mira:- Aman sen ders verme. Seninkileri de biliyoruz.
Ceylin:- Minho 'ya attığın tokatın sesi hâla kulaklarımda.
Alya:- Ay evet. Han yese öyle bir şey ölür herhalde.
Bahar:- Ne abarttınız ha!
O an Bahar'ın telefonu çaldı.
Bahar:- Minho arıyor!
Mira:- İyi insan lafın üzerine ararmış.
Bahar:- Dayak isteyen insan demek istedin galiba. Dedi ve telefonu açtı.Ne var niye arıyorsun. Diye bağırdı.
Minho sıçradı birden. Telefonu yatağın üzerine attı.
Jeongin:- Konuş konuş!
Minho:- Korkuyorum!
Han alıp Minho 'ya geri verdi.
Han:- Devam et.
Minho ters ters baktı Han'a.
Bahar:- Konuşsana!
Minho:- Bi alo deseydin önce.
Bahar:- Uzatma ne istiyorsun?
Minho-: Han'ın hatası yüzünden bana neden bağırıyorsun?
Han dürttü Minho 'yu.
Minho:- Lena'yı merak ettikte.
Anka:- Bang Chan orada mı?
Minho:- Burada ne oldu ki?
Bang Chan:- Bu bu buradayım aşkım! Dedi korkarak.
Mira:- Diğerleri?
Seungmin:- Buradayız? Dedi sesi titreyerek.
Mira:- Lena iyi olana kadar sizinle konuşmayacağız ona göre.
Changbin:- Ceylin?
Ceylin:- Kudura bakmayın bu bir profesto. Promesto Neydi o?
Ekin:- Protesto.
Ceylin:- Ha işte ondan.
Jeongin:- Ama biz ne yaptık?
Hyunjin:- Bizim bir suçunuz yokmi. Hepsi Han'ın salaklığı dedi diğerleri ile ters ters Han'a bakarak.
Bahar:- Ayrıca söyleyin o zirzop sincap Han'a. Yarın gözüme gözükmesin. Eline geçtiği yerde ağzını burnunu kıracağım.
Kızlar:- Bizde. Dediler ve telefonu kapattılar.
Han: - Eyvah!
Bang Chan:- Bence de Eyvah dedi Han'a kızarak.
Jeongin:- Bu kadar öfkeli olduklarına göre Lena'nın durumu pek iyi değil.
Han:- Salak kafam. Nasıl üzdüm ben onu ya nasıl yaparım bunu? Hem gönlünü alıp hem de hislerimi açacağım ona. Tabii beni affederse.
Jeongin:- Seninle birlikte bizim de affedilmemiz dileğiyle. Üstelik hiç bir kabahat işlememişken.
Ertesi gün olmuştu. Kızlar bahçeden içeri girdiler. Aralarında Lena yoktu.
Hazel:- Lena'yı okula gelmeye iknâ edemedik.
Ekin:- Seçil Hoca Lena'yı görünce okula gitmemesi için bizden önce öneri sundu.
Mira:- Yüzü gözü öyle kırmızı ve şiş görünce grip oldu sandı kadıncağız. Ne bilsin ağlamaktan helak olduğunu.
Ceylin:- En azından yalan söylemek zorunda kalmadık.
Alya:- Çok üzüldüm Lena'nın bu hâline. Nasıl düzelecek?
Bahar:- Han'ı döverek.
Ekin:- Bahar bir de seninle uğraşmayaylım. Uslu dur lütfen.
Birden erkekler ve Han göründü karşıdan. Han koşarak kızların yanına geldi.
Han:- Kızlar! Lena, Lena nasıl?
Bahar birden atladı Han'ın üzerine.
Bahar:- Seni parçalarım! Lena ne hâlde sen biliyor musun ha? Ağlamaktan gözleri kan çanağı oldu. Gel buraya gel!
Han korkudan Minho'nun arkasına sığındı. Kızlar ise Bahar'ı zor tutuyorlardı.
Hazel:- Bahar dur!
Mira:- Bahar!
Han:- Ben, çok pişmanım. Özür dilerim dedi Minho'nun arkasından.
Bahar durdu:- Bizden dileyeceğine git Lena'dan dile.
Minho:- İnatçı Kedi haklı.
Ekin:- Sen bunu nasıl yapabildin Han? Lena'nın kalbi ne kadar kırıldı biliyor musun sen?
Han:- Beni dinlerseniz anlatırım dedi korkarak.
Bahar:- Tamam çık ortaya. Bir şey yapmayacağım.
Han, Minho 'ya baktı.
Han:- Koru beni!
Minho:-: Arkandayım devam et. Dedi ve Han'ı önüne aldı.
Han:- Çok sağol dedi imâ ile.
Seungmin:- Durum bildiğinizden biraz daha farklı.
Han:- Seungmin haklı. Ben, ben Lena'yı çok seviyorum. On okula geldiği ilk günden beri âşığım. Ama sağlık durumum, beni ümitsizliğe düşürdü.
Alya:- Sağlık durumun mu?
Han:- Son zamanlarda geçirdiğim anksiyete krizim ve beni düşürdüğü ümitsiz durum, Lena'dan uzak durmam gerektiğini ve benimle olursa onu mutsuz edeceğim düşüncesi beynimi ele geçirmiş gibiydi. Lena'yı düşündüm. Benim onu sokacağım o mutsuz anları düşündüm. O benim için öyle kıymetliki kendimden uzak tutmam daha mantıklıydı. Taki dün akşam aklım başıma gelene kadar. Bir anda kalbim aklıma hükmetmeye başladı. Doğru düşünmeye başladım belki de bilmiyorum ama kendimi asla affetmeyeceğim. Lena'yı üzdüğümonun canını yaktığım için. Lena nerede onunla konuşmak istiyorum.
Ceylin:- Evde. Okula gelmek istemedi. Zaten sayende okula gelecek hâli de kalmadı. Yüzü gözü ağlamaktan şiş hâlde.
Han:- Kafamı kırmak istiyorum.
Bahar:- Ben memnuniyetle kırarım çok istiyorsan.
Minho:- Tamam artık. Bir hata yaptı Han ama düzeltebiliriz değil mi?
Mira:- Nasıl olacak o?
Han:- Lena'nın beni affetmesi için ne gerekiyorsa yaparım. O benim kıymetlim, her şeyim. Boncuk gözlüm.
Birden beklenmedik bir şey oldu. Lena, okulun bahçesinde belirdi.
Seungmin:- Bu Lena değil mi? Hani gelmeyecekti?
Han:- Lena!
Kızlar arkalarına dönüp baktılar. Eve bu gerçekten Lena idi ve gayet de iyi görünüyordu.
Alya:- Aaaa Lena geldi.
Tam yanına gidiyorlardı ki aynı şekilde bahçeye Taeyong 'da girdi. Lena'nın yanına geldi.
Taeyong:- Günaydın!
Lena:- Sana da dedi gülümseyerek.
Taeyong:- Daha iyi görünüyorsun. Yani düne göre. Çok üzgündün.
Lena gülümsedi:- Daha iyiyim.
Taeyong:- Hadi beraber girelim sınıfa.
Lena:- Olur!
Lena Taeyong ile gitmişti. Erkekler ve kızların gözleri açılıp kalmıştı. Ama Han'ın hem gözleri hem de ağzı.
Han:- Bu nasıl olur ya? Nasıl onunla gider?
Bahar:- Sence? Zirzop zibidi fırsattan istifade ediyor.
Han:- O dediğin ne demek bilmiyorum ama sana katılıyorum.
Bang Chan:- Lena sana kızıp, Taeyong ile çıkmaya başlamasın?
Anka:- Lena yapmaz öyle şey.
Mira:- Ya yapıyorsa?
Minho:- Burada aptal aptal dikileceğine git konuş!
Han:- Doğru dedi ve koştu peşlerinden.
Ceylin:- İnşallah Lena Han'ı affeder. Aksi hâlde ağlama sırası Han'a gelir.
Han, Lena ve Taeyong 'un peşinden koştu yetişmek için. Yanlarına geldi nihayet. Diğerleri de. Onları izliyorlardı.
Felix:- Hadi Han, hallet şi işi.
Hazel:- Lena pamuk kalplidir. Affeder bence.
Felix:- Umarım.
Han:- Lena, Lena konusabilir miyiz dedi nefes nefese.
Lena:- Hayır konuşamayız dedi ve yürümeye devam etti.
Han yeniden geçti önüne.
Han:- Bi dinlesen. Bak dün aslında...
Lena:- Dinlemek istemiyorum dedim ya!
Han:- Lena, en özür dilerim dün söylediklerim...
Taeyong itti birden Han'ı. Han sendeleyip yere düştü.
Taeyong:- Seninle konuşmak istemediğini söylüyor anlamıyor musun?
Lena'nın kalbi cız etti birden. Üzülmüştü. Han'a eğilecek gibi oldu ama dün söyledikleri kulaklarında çınladı resmen. Geri çekildi.
Han, Lena'nın gözlerine bakıyordu.
Erkekler ve hatta Bahar duramadı yerinde ve koştular. En arkadan da kızlar.
Bahar önden fırladı hemen.
Bahar:- Sen ne cürretle onu itersin ha! Hata da yapsa o bizim arkadaşımız. Ben gösteririm şimdi sana.
Ekin:- Bahar!
Minho arkasından geldi Bahar'ın ve kucakladığı gibi kenara koydu.
Minho:- Sen dur bakalım. Bana bak Taeyong musun nesin? Hareketlerine dikkat et istersen.
Taeyong:- Ne olur?
Minho:- Bilmek ister misin?
Lena:- Durun! Kavga mı edeceksiniz? Lütfen olay çıksın istemiyorum. Yürü Taeyong dedi ve geçip gittiler.
Han:- Lena tercihini yaptı galiba dedi ümitsizce oturduğu yerde.
Bahar gelip kafasının arkasına bir şaplak indirdi.
Bahar:- Bana bak! Burada somurtup oturacağına gidip Lena'nın yeniden kalbini kazan. Dedi işaret parmağını sallayarak. Biraz savaşçı ol, aşkının peşine düş.
Minho:- Bahar doğru söylüyor. Kalk ayağa dedi ve Han'ın bileğinden tutup ayağa kalkmasına yardımcı oldu.
Bahar:- Bahar haklı mı dedi o?
Erkekler güldüler.
Jeongin:- Lena çok kırılmış belli ki.
Han:- Benim yüzümden. Onun kalbini yeniden ısıtacağım. Vaz geçmeyeceğim ondan.
Bang Chan:- İşte görmek istediğimiz hareketler.
Hyunjin:- Bu Taeyong dün Lena'nın hislerini gördü. Anladım dedi. Neden hâla onun peşinde dolaşıyor?
Changbin:- Ne olacak, fırsatçılık yapıyor işte.
Mira:- Biz yine de Lena ile konuşuruz ama asıl iş sende bitiyor Han.
Han:- Bitireceğim dedi kararlılıkla.
Ders vaktiydi. Hazel yanında oturan Lena'ya baktı.
Hazel:- Lena, iyi misin?
Lena:- İyiyim ne oldu ki?
Hazel:- İyi değilsin Lena. Ayrıca bu sen değilsin. Sen Han'ı öylece yerde bırakmazdın.
Lena:- Bırakmazdım. Ama ben o eski Lena değilim. Akşama kadar ağlayıp, sabaha kadar düşününce aklım başıma geldi. Eski Lena her şeye, herkese kalbi ile yaklaşırdı. Bu Lena farklı. Dünden sonra akıllandım. Kalbimi değil de aklımı kullanmayı öğrendim.
Hazel:- Bence sen, eski Lena olmaya devam et. Çünkü eski Lena'nın kalbi pamuk gibi. Eski Lena, gerçek Lena bunu unutma.
Han'ın gözleri Lena'nın üzerindeydi.
Han:- Boncuk gözlüm. Seni yeniden kazanacağım. Sen benim mutluluğumsun çünkü.
Bu gün Bahar'ın Taekwondo çalışması vardı ama salon farklı bir amaç için kullanılacaktı. Henüz kimse gelmemişti. Kızlar ise koluna girdikleri Lena'yı zorla getirdiler. Bahar ise üzerinde Taekwondo kıyafetiyle en son girdi içeri.
Bahar:- Kimse gelmesen konuşun hadi.
Lena:- Konuşun derken? Hem neden zorla getirdiniz beni buraya?
Anka:- Ben aslında spor salonuna götürelim dedim ama.
Ekin:- Her yerde kulüp çalışması var.
Lena:- Ne iş çeviriyorsunuz yine?
Mira:- Asıl sen ne çeviriyorsun? Bu hâlin nedir?
Lena:- Bir şey yok. Biliyorsunuz.
Ekin:- Hayır bilmiyoruz. Bir gariplik var sende.
Lena, yerdeki minderin üzerine oturdu. Kızlarda yanına.
Lena:- Konu Han ise onun benim için bir önemi yok artık. Dün söyledikleri, kulaklarımda çınlıyor sanki. Sanki kalbimi tırnakları ile çizip geçti. Canım çok acıdı anlıyor musunuz?
Bahar:- Bence Han'ın da canı çok yanıyor.
Lena:- Beni kıran o. İnciten o. O ne olmuşta canı yanıyormuş? Hem siz neden şimdi Han'ı savunuyorsunuz? Sabahtan beri gözümden kaçmadı.
Bahar:- Hiçte avunmuyoruz. Daha sabah elimden zor aldılar.
Anka:- Doğru söylüyor. Ama Han'ın nedenleri var. Lena aslında....
Lena:- Duymak istemiyorum. Lütfen.
Mira:- Lena, biz buraya seni getirdik çünkü Han ile konuşup aranızdaki meseleyi çözün diye.
Lena:- Ne? Dedi ve ayaklandı. Kızlarda.
O an Han girdi içeri. Elinde koskoca bir çiçek buketi ile. Lena'nın karşısında durdu.
Han:- Özür dilerim. Seni üzdüğüm için çok özür dilerim. Lena ben sonunu düşünedim. Söylediğim şeylerin hiç biri gerçek değildi. Beni affeser misin? Dedi ve çiçekleri uzattı Lena'ya.
Lena, çiçek buketini aldı ve Han'a doğru attı. Kızlara döndü.
Lena:- Yaptığınız şey emrivakiden başka bir şey değil. İstemediğim hâlde neden yapıyorsunuz?
Han:- Kızların suçu yok.
Lena sinirlendi ve Han'ın yanında geçip ilerledi ama Han hızla Lena'nın bileğinden tuttu ve durdurdu onu.
Han:- Seni seviyorum!
Lena'nın kalbini saf dışı bıraksa da kalbi ondan vaz geçmiyordu. Hem ondan hem de Han'dan. B cümleyi duymak o kadar güzeldi ki üstelik Han'dan ama bunun zamanı bu olmamalıydı. Kırılmış kalbine ilâç gibi gelir miydi bilinmez ama Lena'nın gururu bu cümlenin önüne geçmişti bile.
Lena hızla çekti kolunu ve çıktı salondan.
Mira:- Elbet kalbi yumuşayacak. Seni affedecek. Sadece dün olanların nedenini bilmiyorum.
Han:- Pes etmeyeceğim.
Hazel:- Biz eve gidelim Bahar. Sen çalışmadan sonra gelirsin.
Bahar:- Tamam evde görüşürüz.
Han ve kızlar çıktılar. Erkeklerle beraber eve doğru geliyorlardı.
Hazel:- Sıkma canını, Lena'nın sana kızgınlığı geçince nasıl olsa dinler seni.
Han:- Ben o zamana kadar sabredemem ki. İçim rahat değil bir kere. Bir şey sanki boğazıma yapışıyor kalbimi sıkıyor. O benimle iken hiç böyle olmuyordum.
Felix:- Bu belirtiler, anksiyete olmasın? Han lütfen kendine dikkat et.
Han:- Lena'ya kendimi anlatmadan anksiyeteye filan tutulmayacağım.
Changbin:- Lena nerede bu arada?
Ceylin:- Bize kızınca önden gitti eve.
Han:- Bir şeyler yapmam lazım.
Ceylin:- Seçil Hoca bu akşam eve geç gelecekmiş. Biz güzelce oturur dövüş kavga artık Allah ne verdiyse anlatırız durumu.
Jeongin:- Dövüş kavga deyince Minho ve Bahar yoklar.
Ekin:- Taekwondo turnuvası için çalışıyorlar. Sessizlik dikkatini çekti değil mi dedi gülerek.
Jeongin:- Evet. Ama o gürültü bir gün kesilirse çok üzülürüm.
Bahar ve Minho ise antremandalardı. Çalışmalar hızla ilerliyordu. Turnuvaya az kalmıştı çünkü. Bahar ayrı yerde hareketler yapıyordu. Minho ise arkadaşı ile dövüş provası yapıyordu. Bahar, durdu ve Minho 'yu izlemeye başladı. Ona ve hareketlerine odaklanmıştı. Minho ise bir ara Bahar'a baktı. Kendisini izliyordu. Onun dikkatini çekmek hoşuna gitmişti. Daha bir güçlü dövüşmeye başladı.
Minho:- Bana bakıyor. İyi olmam gerek. Onun beni beğenmesi için çok iyi olmam gerek.
Bahar hayranlık ile izliyordu Minho 'yu. Onun hakkında konuşan kızlar çarptı gözüne.
:- Bakar mısınız harika dövüşüyor. Çok yakışıklı değil mi?
:- Ahh öyle. Benimle çıkması için dünyaları verirdim.
:- Taekwondo turnuvasında onunla takım arkadaşı olacak kız çok şanslı.
:- O ben olmalıydım.
Bahar kıskançlıktan avuçlarını suyunu çıkarırcasına sıktı.
Bahar:- Neymiş onunla takım arkadaşı olacak kız çok şanslıymışta o ben olmalıymışım.
Çok iyi dövüşmüştü Minho. Arkadaşları ve hocası tebrik ediyorlardı.
:- Harikasın. Bu turnuvada çok güzel bir sonuç alacaksın.
:- Tabii takım arkadaşına da bağlı bu. İkinizin ortak puanı hesaplanacak sonuçta. Umarım iyi bir taekwondocudur.
Minho:- Görmedim kendisini henüz. Ama ben elimden geleni yapacağım. Dedi gülümseyerek.
Minho, gülümseyerek ayrıldı arkadaşlarının yanından ve Bahar'ın yanına geldi.
Minho:- Bahar beni izledin mi? Nasıldım?
Bahar gülümsedi:- Çok iyiydin. Bu turnuva iyi geçeceğe benziyor.
Minho:- Bilmiyorum Bahar. Takım arkadaşım nasıl biri hiçbir fikrim yok.
Bahar:- Çok mu merak ediyorsun onu diye sordu kıskançlık ile.
Minho:- Kızı değil. Taekwondo da nasıl bilmiyorum. Bak şimdi. Erkek kategorisinde ben dövüşerek en yüksek puanı almaya çalışacağım. Kızlar kategorisinde de o. Yani her yendiğimiz rakip bizi bir tık öne geçirecek. Anlayacağın onun da iyi olması gerekiyor. Ortalama bir dövüş sergilerse bile yeterli olabilir ama zayıf bir sporcu ise orada benim işimde zor.
Bahar:- Anladım. Belki iyi bir dövüşçü çıkar bu kız. İnşallah öyle olur.
Minho:- İnşallah.
Bahar güldü:- İnşallah mı dedin sen?
Minho:- Senden geçti sanırım dedi gülerek. Bir de şey var. Zirzop zibidi. Ne demek?
Bahar:- Boşver sinirlenince söylüyorum işte dedi gülerek. Buna da mı dikkat ettin sen?
Minho:- İster istemez. Hatta isteyerek.
Bahar utanmıştı:- İster misin senin bu takım arkadaşın Soo Yeon olsun?
Minho:- Yok o değil. Neydi kızın ismi? Aklımda da kalmadı. Hatırladım, Bom Cha.
Bahar:- Neyse, tanışırsınız nasılsa turnuva günü.
Minho:- Az kaldı.
Bahar:- Minho, ne olacak bu Han ve Lena'nın halleri?
Minho:- Ne yapmalı bilmiyorum. İkisi de birbirini çok seviyorlar. Lena Han'ı bir dinlese keşke.
Bahar:- İnadı tuttu. Normalde inat biri de değildir. Çiçekleri de çok severdi mesela. Bu gün Han'ın çiçekleri bir atışı vardı.
Minho durdu ve Bahar'a baktı.
Minho:- Aslında buradan yola çıkarak bir şeyler yapabiliriz.
Bahar:- Lena'nın sevdikleri mi?
Minho:- Evet. Düşün bakalım Len'yı ne yumuşatır.
Bahar düşünmeye başladı.
Bahar:- Çiçek olmaz bu gündü zaten. Şiir de olmaz. Son olanların üzerine şiir okumak isteyeceğini sanmıyorum. Amaaa romantiktir. Han romantik bir şeyler yapabilir.
Minho:- Tamam da ne?
Bahar:- Han gitar çalabilir mi?
Minho:- Çok iyi çalar.
Bahar:- Aklıma çok güzel bir fikir geldi Minho!
Minho:- Yerim senin aklını. Anlat hadi.
Bahar:- Ne?
Minho:- Mutluluktan ağzımdan kaçtı. Devam et sen.
Bahar heyecanlandı ve Minho 'ya anlatmaya başladı planı.
Bahar eve gelmişti. Lena odasında kızlar ise salonda oturuyorlardı.
Ekin:- Nerede kaldın?
Bahar:- Anca bitti çalışma. Lena nerede?
Ekin:- Gelir gelmez odasına çıktı. Bize de kızgın biraz. Öğlenki mesele.
Bahar:- Kızlar, biz Minho ile bir plan yaptık konuda.
Ceylin:- Minho ile siz bir plan yaptınız. Minho ile sen!
Hazel:- Siz ikiniz ne zamandan beri birlikte plan yapıyorsunuz? Dedi imâ ile.
Bahar:- Alay etmeyi bırakın da beni dinleyin. Bu akşam Lena Han'ı affedecek.
Mira:- Nasıl olacak o?
Bahar:- Dinleyin dedi ve anlatmaya başladı kızlara.
Lena ise yatağın üzerine oturmuş Han'ı düşünüyordu. Bu günkü halini. Taeyong 'un ittiğinde yere düştüğü hâlini. Taekwondo salonunda ki elimde çiçekler ile mahçup halini. Ama en önemlisi de Seni seviyorum dediği o an. Lena'nın kalbinin yerinden çıkacakmış gibi attığı o an. Onca zaman bu cümlenin ondan çıkmasını beklemişti. Hatta çok istemişti ama bir önceki gün onu başka kızlarla bir tutumuştu resmen. Onun hakkında ne kadar kötü düşünceler geçse de kafasından, yine de kalbine söz geçiremiyordu.
Hava kararmıştı. Kızlar Lena'nın odasına geldiler. Kapıya vurdu Alya ve içeri girdiler.
Alya:- Gelebilir miyiz?
Lena:- Gelin tabii burası sizin de odanız.
Alya:- Şeyy. Bu gün sana söylemeden şey yaptıkya. Özür dileriz. Dedi çekinerek.
Ceylin:- Niyetimiz seni kızdırmak değildi. Afedersin.
Lena:- Kusuruma bakmayın biraz sert çıkıştım size. Bir an onu görünce, karşımda, beklemiyordum yani. Görmek istiyordum da.
Ekin:- Belki aynı şeyi tekrar edeceğim ama Han'ı bir dinlesen mi?
Lena:- İçimdeki sevgi ile gururum savaş hâlinde. İnanın bana hangisinin üstün geleceğini de bilmiyorum. Tek bildiğim Han'ı çok sevdiğim ve ona çok ama çok kırıldığım.Şu an üzüntüm bir adım daha önde. Ve bu şekilde Han ile konuşmak pek mantıklı olmayacak.
Mira:- Ama Han'ın mazereti mantıklı Lena. Korkular içinde kendisiyle savaşan bir Han var. Kafasının içinde sürekli onu dolduran biri var ve Han o gün o kişiyle savaş halindeymiş.
Lena:- Ne demek bu?
Ekin:- Bunu sana en iyi o anlatabilir.
Bahar:- Bence onu bi dinle. Ama iki günlük sen değil. Bizim pamuk kalpli Lena'mız olarak dinle olur mu? Çünkü onu anlayacak tek kişi sensin. İki gün önceki sen.
Birden bir müzik sesi yükseldi bahçeden. Bir gitar sesi.
Lena:- Bu ses de ne?
Mira:- Çıkıp kendin bak istersen.
Lena, balkona çıktı. Arkasından da kızlar. Balkonun altında gitar çalan ve şarkı söyleyen biri vardı. Han.
Lena:- Han!
Han'ın sesi harikaydı. Şarkısı da sesi kadar güzeldi. Lena o an her şeyi unutmuştu sanki. Onun sesi ile farklı bir dünyaya geçmişti. Kalp kırıklıklarının olmadığı, sevgi ve mutluluğun olduğu bir dünyaydı burası. Bu da Han'ın sayesinde oluyordu. Bu sadece Han ile oluyordu. Çünkü her şeye rağmen Lena Han'ı çok seviyordu. Gururu olmasa affetmeye hazırdı.
Han, şarkısını bitirip ayağa kalktı ve Lena'ya doğru başını kaldırıp yukarı baktı. Hyunjin elinde tuttuğu çiçek buketini getirip Han'a uzattı hemen. Kırmızı güller olan çiçek buketi.
Han:- Boncuk gözlüm, seni çok seviyorum. Şiirlerim de şarkılarım da sadece ama sadece senin için. Çünkü sen olmadan ne bir şarkı ne de bir şiir çıkar bu kalpten. Sen benim ilham perimsin. Sen benim her şeyimsin.
Lena hafiften gülümsedi ve içeri gitti.
Ceylin:- Nereye gitti?
Han:- Bana kızdığı için mi girdi içeri?
Hazel:- Bence aşağıya gelip boynuna sarılacak.
Bahar:- Boğmak anlamında mı?
Ekin:- İnsanlar sadece boğmak için başkasının boğazına sarılmazlar.
Mira:- Kendisi hep öyle yaptığı için herkesi de öyle sanıyor.
Minho:- Bunu en iyi ben biliyorum. Maalesef!
Bahar:- Benden başka işiniz yok mu sizin?
Birden elinde su dolu kova ile geldi Lena ve Han'a baktı. Elinde ki kovayı havaya kaldırdı ve Han'ın tepesinden aşağı döküverdi.
Kızlar:- Aaaa!
Ekin:- Lena ne yaptın?
Lena:- Akşam akşam genç kızların olduğu bir eve gelip rahatsız etmeye utanmıyor musun sen?
Han, üzerine baktı. Sırılsıklam olmuştu. Hatta saçlarından su damlacıkları düşüyordu yere.
Erkekler balkonun altından çıktılar birden.
Seungmin:- Han, iyi misin?
Han:- Şu an donmam haricinde, iyiyim.
Lena:- Git başkasının balkonu altında seranat yap. Ne de olsa herkese şiir yazabilme kapasitesine sahipsin.
Han:- Benim kimseye şiir yazdığım filan yok dedi titreyerek.
Alya:- Lena yaptığın oldu mu şimdi?
Lena:- Onu buraya gelmeden önce düşünecekti.
Han:- Başıma taş yağdıracağını bilsem yine gelirim. Senden ne gelirse kabulüm.
Han'ın gözlerine baktı Lena. Yaptığı şeye pişman olmuş gibiydi.
Anka:- Hava da buz gibi Ah Lena!
Lena:- Ay titriyor! Dedi üzülerek.
Bahar:- Acaba kimin yüzünden dedi etrafa bakarak. Aaa senin yüzündenmiş dedi ve Lena'ya baktı göz devirerek.
Lena:- Aman bana ne. Gitsin yurduna değiştirsin üzerini. Ama beni ilgilendirmez.
Han:- Sen beni dinleyene kadar hiç bir yere gitmeyeceğim.
Jeongin:- Han, hastalanacaksın,yürü gidelim.
Han:- Gitmiyorum.
Han inat etmişti gitmemek için ama soğuktan da donuyordu resmen.
Hazel:- Lena dinle şu çocuğu. Donacak.
Lena:- Dinlemeyeceğim bana ne!
Hyunjin kolunu tuttu Han'ın ve çekiştirdi.
Hyunjin:- Han yürüsene!
Han:- Gitmiyorum. Soğuktan burada kaskatı kesilsemde gitmiyorum. En azından aşkı için dondu dersiniz. Beni dinleyeceksin Lena!
Lena:- Seni dinlemek istemiyorum. Hatta seni burada da görmek istemiyorum. Ayrıca, ayrıca benim yüzümden hastalanmanı da istemiyorum dedi sonda üzülerek.
Han:- Seni Seviyorum!
Lena'nı aşkı gururunun önüne geçmeye başlamıştı. Zor şeyler yaşamış olsa da Han'a olan sevgisi üstün geleceğe benziyordu. Gerçek Lena, geri dönüyordu belki de.
İçeri girdi yeniden. Erkekler balkonun altından bakıyorlardı yukarı.
Felix:- Nereye gitti?
Minho:- İkinci kova geliyor galiba.
Bahar:- Bu sefer hortumla sulayacak galiba dedi gülerek. Minho 'da dayanamadı güldü o an.
Mira:- Çok mu komik komedi dans ikilisi?
Han:- Değil kova, tankerle gelse yine şuradan şuraya kıpırdamam. Beni dinlemesi lazım.
Lena, bahçeye çıktı elinde battaniye ile. Han'ın yanına geldi ve baktı ona. Gözlerine. Battaniyeyi omuzlarına örttü.
Lena: Seni dinleyeceğim. Ama önce seni kurutalım dedi gülümseyerek.
Kızlar mutlu olmuşlardı. Birbirine bakarak çak beşlik yaptılar. Erkekler de aynı şekilde mutlulardı. Sonunda bu kötü günler son bulacak gibiydi.
Han'ı eve getirmişti Lena. Hâla elindeydi çiçekler. Lena ona baktı ve elinden çiçek buketini alıp masanın üzerine bıraktı.
Lena:- Hadi üzerini değiştir. Sonrada...
Han:- Seninle konuşmadan gitmem.
Lena:- Sonrada konuşalım.
Han'ın üzerine bir bornoz verdiler. Kıyafetlerini de kurutma makinesine attılar.
Koltuğun üzerine oturdu Han. Lena, eline havluyu aldı ve Han'ın saçlarına sardı. Bir anlığına durdular ve ikisi de birbirine baktılar. Lena hemen geri çekildi.
Han:- Sen, benim kıymetlimsin. Boncuk gözlümsün. Seni nasıl üzdüm, kırdım inan bilmiyorum. Sanki o an kendimde değildim. Bir süreliğine anksiyete etkisindeydim. Aptalca düşüncelere kapıldım. Senin gibi bir kızın benim gibi sorunlu birini sevmesi sadece bir hata olabilirdi. Sana mutsuzluk ve üzüntüden başka bir şey veremem diye düşündüm. Senin için sadece yük olurdum. Duygularına, kalbine. Bu bile anksiyetenin bana vermiş olduğu olumsuz düşüncelerden biriydi ve ben o an ona kulak verdim. Hak verdim. Sen daha iyilerine layıktın. Kendimden uzak tutmakla seni tüm sorunlardan uzak tutacakmışım gibi hissettim. O gün söylediklerim kalbini kırmak için değildi. Seni kendimden uzak tutmak içindi. Ama ben senden uzak duramadım. Sen benim şiirlerimin ilhâm kaynağısın. Yüzümün gülme sebebisin. Sen varken dünya daha da güzelleşiyor benim için.
Lena, durdu bir süre. Minik bir gülümseme belirdi yüzünde. Ama konuşmadı.Bu sözler karşısında utanmıştı. Sonra Han'a dönüp başında ki havluyu aldı ve saçlarını kurulamaya başladı.
Birden Han elini tuttu Lena'nın. Saçımda ki havlu yere düşmüştü. Alnına dağılmış ıslak saçlarının arasından baktı Lena'ya.
Han:- Seni seviyorum!
Lena gülümsedi:- Ben de.
Kızlar odadanın kapısından başlarını uzatmışlar onlara bakıyorlardı.
Hazel:- Yaşasın sonunda!
Alya:- Ohh be. Ayy itiraf ettiler.
Ceylin:- Aşk sen ne güzel şeysin!
Mira:- Seninki ne zaman kııız! Dedi Bahar'ı dürterek.
Bahar:- Yok benimki filan.
Ekin:- Ahahshsh yokmuş.
Ceylin:- Seni de unutmadık Bayan Yang.
Ekin:- Bayan Yang mı?
Ceylin:- Yang Jeongin!
Ekin:- Üff saçmalamayın. Dedi gülerek.
Anka:- Hoşuna gitti değil mi?
Ekim:- Ya kızlar.
Alya:- Bak bak nasıl da gülüyor.
Han üzerini giyinmişti. Gitme vakti gelmişti.
Han:- Seçil Hoca gelmeden kaçayım en iyisi.
Lena güldü- Dayak yemeden git en iyisi.
Han:- Senin için dayak bile yerim. Hoş Bahar'dan bir iki şaplak yedim de kafama.
Lena:- Onunla kurtulduğuna dua et.
İkisi de güldüler.
Han:- Beni affettin değil mi?
Lena gülümsedi:- Affettim.
Han: - Seni bir daha asla üzmeyeceğim. Boncuk gözlerinden bir daha yaş akmayacak.
Lena gülümsedi.
Han:- Ayrıca yarın okula gidince Taeyong ile görüşmem gereken konular var.
Lena:- Han sakın! Artık kaos istemiyorum.
Han:- Ben de artık kaos istemiyorum. Sadece seni istiyorum boncuğum.
Lena utanmıştı. Han'ı sırtından itmeye başladı.
Lena:- Sen fena olmaya başladın hadi git artık!
Han:- Gidiyorum, ama yine geleceğim.
Lena:- Artık kapıyı Seçil Hoca açar dedi gülümseyerek.
Han:- Öptüm seni okulda görüşürüz dedi ve arka arka yürümeye başladı.Lena'ya bakacağım derken birden yere düşüverdi.
Lena gülüyordu:- Şapşik sincap.
Han hemen ayağa kalktı utanarak. Elini başının arkasına götürdü. Sonra da gülerek el salladı Lena'ya.
Kapıya yaşlandı gülümseyerek. Ellerini arkasında birleştirdi. Ağzı kulaklarına gidiyordu mutluluktan. Ağlamaktan şişen gözleri şimdi gülüyordu.
Han ise sokakta dans ede ede yürüyordu. Ne anksiyete, ne kötü düşünceler. Her birini gömmüş üstüne toprak atmıştı. Artık Lena vardı. Artık aşk, sevgi ve mutluluk vardı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.09k Okunma |
415 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |