36. Bölüm
Mavi Melek / Başıboş Çocuklar / 35. Bölüm-Aynı Evde-2

35. Bölüm-Aynı Evde-2

Mavi Melek
mavimelek

Aynı okulda, aynı evde derken bizimkiler aynı hayatı paylaşıyorlardı yavaş yavaş. Birbirlerinin hayatlarının bir parçası oluyorlardı tamamen. Sevgiyi paylaşmak, yediğin ekmeği paylaşmak kadar güzeldi.

Tuhaf bir sabah karşılaşmasından sonra bizimkiler birlikte kahvaltı hazırlamışlar masaya kurulmuşlardı bile. Baş köşede de Seçil Öğretmen. Aynı masada olmak birbirini seven gençler için harika bir duyguydu. Belli edemeselerde aslında hepsi de çok mutlulardı. Komik olacak ama bu masaya bir kez daha oturmuşlardı bizim Stray Kids. Kız kılığında. Şimdi direk kendi hallerinde bu evdelerdi.

Seçil Öğretmen, erkeklere baktı. Çekinerek yiyorlardı yemeklerini.

Seçil Öğretmen:- Çocuklar, neden öyle yavaş yavaş yiyorsunuz? Yoksa beğenmediniz mi?

Bang Chan:- Olur mu efendim beğenmez olur muyuz hiç!

Anka:- Ben yaptım nasıl beğenmeyecekmiş dedi gülerek ve kendinden emin.

Seçil Öğretmen Anka'ya baktı:- Sen yapınca ne oluyor?

Anka telaşlandı birden.

Anka:- Ay, şey yani güzel yapıyorum ya ondan dedim.

Bang Chan:- Evet, evet güzel olmuş. Elinize sağlık.

Ekin gözlerini açtı ve baktı Anka'ya uyarırcasına.

Seçil Öğretmen:- Öyle çekingen durmayın hadi bakalım yediğinizi görmek istiyorum dedi gülümseyerek. Kızlar sizde kıyafetlerinizden uygun olanları verin çocuklara üzerlerini değiştirsinler.

Kızlar:- Tamam hocam.

Seçil Öğretmen:- Çocuklar sizde yıkanın temizlenin ben kıyafet işini halledeceğim.

Changbin:- Zahmet olmasın!

Jeongin:- Evinize de aldınız zaten. Bir sürü iş çıkardık size.

Seçil Öğretmen:- Sus bakayım. O ne demek öyle. Siz dediklerimi yapın.

Yemek yenmişti. Erkekler banyo işlerini hallediyorlardı. Kızlar ise onlara kıyafet arıyorlardı odada.

Hazel:- Onlara uygun ne verebiliriz?

Alya:- Hyunjin benden uzun benim bir şeyim ona olmaz ki.

Bahar:- Benimkiler olur salaş giyindiğim için. İsterseniz benim swetlerden verebilirsiniz.

Ceylin:- Artık şort niyetine giyerler seninkileri.

Bahar, bluz alıp Ceylin 'e attı.

Bahar:- Burada sevgilini giydirmeye çalışıyoruz hanımefendi farkında mısın?

Ceylin:- Seninkiler Changbin 'e olur bak boydan dolayı dedi gülerek.

Bahar ayaklandı:- Allaaaaah yedim seni!

Ekin oturttu Bahar'ı geri.

Ekin:- Bi durun ya! Ceylin sus sende. Bizimkiler olmaz da artık olabilecek en uygun şeyi vereceğiz.

Lena:- Ben bir şeyler buldum.

Anka:- Bende. Olur herhalde. Dedi elinde ki sweatshirte bakarak. Geniş omuzlu aşkım benim. Dedi Bang Chan'ı düşünerek.

Alya:- İnanamıyorum buradalar dedi sesini kısıp, sevinerek.

Ceylin:- Hem de yatıya kalıyorlar.

Lena:- Ayyyyy çok güzel hepimiz bir aradayız.

Bahar gülümsedi.

Hazel:- Güldü güldü! Dedi parmağı ile Bahar'ı göstererek.

Bahar:- Şey oldum bir an. Dedi utanarak.

Mira:- Mutlu oldun değil mi? Minho yani.

Bahar:- Sabah aynı masada yemek yememiz filan. Üstelik normal halleriyle. Kız filan olmadan dedi gülerek. Kızlar da güldüler. Kalbimin boğazımda atması normal mi?

Mira:- En normali bu.

Erkeklerde diğer odada konuşuyorlardı. Banyodan çıkmışlar, kızlardan gelecek kıyafetleri bekliyorlardı.

Seungmin:- Saçım başım is kokmuş. İyi oldu bu banyo.

Felix:- Sorma üstüm başım nasıl kirlenmişti. O halimizle eve kabul edip bir de yatırdı bizi kızların öğretmeni.

Bang Chan:- Rüya gibi değil mi? Kızlarla aynı evdeyiz. Dedi sevinerek.

Han:- Neredeyse yangın çıktı diye sevineceğim.

Seungmin:- Ne yalan söyleyeyim ben de.

Felix:- Seçil Hoca çok iyi biri. Bizi ne kadar çok önemsiyor. Rahat etmemiz için elinden geleni yapıyor.

Hyunjin:- Öyle. Bizi eve alması bile mucize.

Han:- Lena yan odada. Harika bir duygu. Dönüp dönüp bakasım geliyor boncuk gözlerine.

Seungmin:- Kızlarla ilgili hareketlerimize dikkat etsek iyi olur. Bir şey belli etmememiz gerek.

Changbin:- Hakkın var. Ee Minho, sesin çıkmıyor?

Minho:- Sabah gözümü açınca Bahar'ı görmek, onunla aynı evde kahvaltı hazırlamak, hayal bile edemeyeceğim kadar güzeldi. Bize kahvaltı getirmeyi düşünüyordu. Çok güzel bir kalbi var. Onun o güzel kalbine aşığım. Benim o kalpte yerim var mı bilmem de onun benim bedenimin her zerresinde yeri var onu bir kez daha anladım.

Changbin:- Belki bu olay sayesinde o da seninle ilgili bir şeyler düşünmeye başlar. Belki Bahar'ın da hisleri vardır ve uyanmaya başlamıştır.

Minho:- Bahar beni sever mi sevmez mi bilmem. Tek bildiğim o bana karşılık vermese bile ben onu karşılık beklemeden sevmeye devam edeceğim.

O an odanın kapısı çaldı.

Bahar:- Arkadaşlar, kıyafetleri kapının önüne koyuyoruz. Buradan alırsınız dedi ve uzaklaştı.

Minho:- Sesinin tonunu bile seviyorum dedi gülümseyerek.

Jeongin:- Hadi deli aşık. Kıyafetleri alıp giyinelim.

Kızlar salona indiler. Etrafı toparlıyorlardı. Seçil Öğretmen ise önünde bir sürü dosya ile yemek masasında oturmuş bir şeyler yazıyordu.

Erkekler kıyafetlerini düzelterek merdivenlerden indiler.

Seçil Öğretmen:- Çocuklar, geldiniz mi? Dedi ve erkeklere baktı. Aynı şekilde kızlarda işlerini bırakıp onlara odaklandılar. Birden kıkırdamaya başladılar.

Hyunjin:- Neden gülüyorsunuz?

Alya:- Şey, şey olmuş. Üzerinde ki dedi ve ağzını kapatıp gülmeye başladı.

Anka:- Chan'ın geniş omuzlarından dolayı buluzün kolları küçülmüş dedi ve arkasına dönüp güldü.

Bang Chan:- Çok komik değil mi?

Erkekler birbirine baktılar. Gerçekten komiklerdi ama belli etmemeye çalışıyorlardı.

Bahar:- Minho, pembe seni açmış dedi ve gülmeye başladı.

Minho:- Pembe takım ile beni ilk görüşün değil bu kadar komik olan ne? Dedi laf sokarak.

Bahar durdu birden gözlerini açarak Minho 'yu uyardı.

Minho:- Ohh!

Lena:- Çok tatlı olmuşsunuz!

Mira:- Seungmin, benim eşofman sen de şort olmuş dedi gülerek.

Seungmin kendisini süzdü baştan aşağı.

Seçil Öğretmen yanlarına geldi.

Seçil Öğretmen:- Tamam artık. Gülmeyin sizde. Çocuklar bu gün idare edin olur mu? Halledeceğim ben bu işi. Dedi ve arabanın anahtarını aldı, montunu giyindi ve çıktı evden.

Changbin:- Bakıyorum da iyi eğlendiniz ha!

Ceylin:- Eğlenmek filân yok sadece hoşumuza gitti.

Changbin:- Hıı öyle.

Bahar:- Sen neden Seçil Hoca 'nın yanında öyle söylüyorsun, ya anlasaydı dedi Minho 'ya.

Minho:- Sen niye gülüyorsun? Hem yalan mı daha önce de giyinmedim mi sanki senin pembiş takımını dedi imâ ile.

Bahar:- İllâki pişman edeceksin değil mi?

Ekin:- Siz ikiniz, bırakın kavgayı. Hem bu gün temizlik günü unutmayın. Temizlik yapacağız.

Mira:- Ama Ekin, bu gün misafirlerimiz var temizlik mi yapacağız?

Ekin:- Onlar bir köşede otururlar biz hemen hallederiz.

Bahar:- Ayıp olur ayıp! Türk misafirperverliğine yakışmaz.

Minho:- Bizim için sorun olmaz biz de yardım ederiz hem. Değil mi çocuklar? Dedi Bahar'a nispet.

Bahar:- Seçil Hoca seni orada bıraksaydı keşke.

Jeongin:- Ben varım patron dedi Ekin'e gülümseyerek. Ekin de ona.

Bang Chan:- Sen bize görev yerlerimizi söyle biz işimizi yapalım.

Hazel:- Birlikte olunca çabucak bitiririz.

Ekin:- O zaman, Bang Chan siz Anka ile bizim odayı temizleyin. Alya ve Hyunjin siz de diğer odayı.

:- Tamamdır!

Ekin:-Felix ve Hazel siz camları silin. Seungmin ve Mira eşyaları silin sizde. Han ve Lena perdeler yıkandı siz de onları takarsınız.

Mira:- O iş bizde.

Ekin:- Jeongin ve ben salonu halledelim. Changbin ve Ceylin siz mutfağa. Yemek sizde.

Alya:- Yemek Ceylin'de mi? Emin misin?

Ekin:- Minho ve Bahar'ı mutfağa verirsem tencere tava komple aşağı iner ama.

Mira:- O da mantıklı.

Ceylin:- Abartmayın isterseniz!

Bahar:- Mutfağın dağılmasındansa zehirlenmeyi göze alıyor.

Minho:- O kadar kötü mü ya?

Bahar:- Çok fena.

Anka:- İsterseniz yemeği ben yapayım.

Ekin:- Ben Ceylin'e güveniyorum. Harika bir akşam yemeği hazırlayacağına da eminim. Hem Changbin'de yanında.

Ceylin:- Canım arkadaşım benim. Güven bana. Hadi gel Changbin! Dedi ve kolundan tutup mutfağa götürdü onu.

Bahar:-İllaki zehirleteceksin birimizi.

Ceylin:- Duyuyorum seni!

Ekin:- Hadi işlere. Ha bu arada siz ikiniz. Bizim arkamızdan sileceksiniz yerleri. Size ayrı bir görev versem, az çok ne olacağını tahmin edebiliyorum.

Bahar:- Adımız çıkmış bir kere.

Minho:- Hiç!

Herkes temizlik yerine geçmişti. Bang Chan ve Anka yukarı da odada yatakların çarşaflarını değiştiriyorlardı.

Bang Chan:- Anka!

Anka:- Efendim.

Bang Chan:- Sence ben rüyada mıyım? Yani, seninle aynı evde uyanıyorum, kahvaltı yapıyorum sonra seninle bir çarşafın ucundan tutup yatak topluyorum.

Anka güldü:- Rüya gibi gerçekten. Seçil Hoca size nasıl izin verdi hâla şoktayım.

Bang Chan çarsafı kendine doğru çekti Anka ona doğru savruldu. Gözlerinin içine bakıyordu.

Bang Chan:- Bir tane öpsem anlarım rüya mı değil mi diye.

Anka:- Çok beklersin canım dedi ve çarşafı Bang Chan'ın başına attı ve kaçtı. Bang Chan ise peşine koşacak gibi oldu Anka'nın ama çarşafa dolandı ve yere düştü. Anka ellerini dizine vura vura gülüyordu.

Anka:- Anladın mı rüya mı değil mi şimdi ? Dedi gülerek.

Bang Chan:- Dizim acıyınca anladım.

Anka:- Gel buraya gel! Dedi ve Bang Chan'ın dolandığı çarsafı yavaş yavaş açmaya başladı.

Bang Chan:- Seni seviyorum dedi Anka'nın gözlerine bakarak.

Anka:- Ben de seni dedi ve yanağına elini koydu. O yangında sana bir şey olsaydı Kore benim için cehennem olurdu. Kendine dikkat et ne olur.

Bang Chan:- Senin gözlerin olmadan her yer benim için cehennem. O yüzden en çok sen kendine dikkat et.

Anka gülümsedi ve geri çekildi. Hadi bakalım tut çarşafın ucundan. Dedi ve yatak düzlemeye geri döndüler.

Anka ve Hyunjin'de diğer odayı temizlemekle meşguldüler. Hyunjin çarşafı alıp boynuna bağladı ve pelerin yaptı.

Hyunjin:- Alya bak!

Alya:- Süperman mi oldun? Dedi gülerek.

Hyunjin:- Hayır prens oldum. Senin prensin. Sen de benim prensesim.

Alya:- Bak sen. Peki benim senin prensesin olduğumu nereden çıkardın?

Hyunjin:- Ben prens olduğum için değil. Sen prenses olduğun için ben prens oluyorum. O yüzden sen benim prensesimsin.

Alya:- Öyle olsun bakalım.

Hyunjin:- Senin yatağın hangisi?

Alya:- Tahmin et bakalım hangisi?

Hyunjin yataklardan birisinin yanına geldi ve yastığı alıp kokladı.

Hyunjin:- Bu yatak.

Alya:- Nereden anladın?

Hyunjin:- Yastığın saçların gibi kokuyor.

Alya gülümsedi:- Sen çok romantik birisin.

Hyunjin:- Senin romantiğin.

Alya:- Ayrıca çok ta yakışıklı.

Hyunjin:- Senin yakışıklın.

Alya güldü.

Hyunjin:- Sadece sana ait bir aşığım ben.

Alya duraksadı birden.

Alya:- Hyunjin, hani demiştin ya. Bi kız vardı diye.

Hyunjin:- Evet?

Alya:- Ona da böyle güzel şeyler söylemiş miydin? Senin içinde büyük bir yara açmıştı. Öyle demiştin.

Hyunjin, boynunda bağlı çarşafı ile Alya'nın yanına geldi. Ellerini tutup gözlerine baktı.

Hyunjin:- Benim için o sayfa çoktan kapandı. Senden öncesi diye bir şey yok. Senden sonrası da olmayacak. Şu an var. Sen varsın.

Alya:- Yine de...

Hyunjin:- Yine de kafanı karıştırmasına izin vermeyeceğim. Sevgi ve aşk arasında büyük farklılıklar varmış. Aslında büyük uçurumlar. Ben aşkı yaşamadım onda diyemem. Kadınlara bakış açımı değiştirdi. Kızgındım. Beni başkası için terk ettiğinde aşka da sevgiye de inancımı yitirmiştim. Her şey bitmiş gibiydi. Ama kader seni karşıma çıkardı. Beni yeniden kalbime, içime döndürdü. Ben oldum yeniden. Ben seninle temizlendim. Aşkı değil, sevgiyi öğrendim. Söylediklerimin hiç biri yalan değil. Yemin ederim.

Alya başını öne eğdi.

Alya:- Aramıza ne birilerinin ne yalanların ne de oyunların girmesini istemiyorum.

Hyunjin:- Yalan, oyun?

Alya:- Lafın gelişi öyle dedim.

Hyunjin, Alya'ya baktı ve sarıldı.

Hyunjin:- Aramız diye bir şey yok. Biz biriz. En ufak bir açıklık olmayacak. En ufak bir ayrılık.

Alya geri çekildi:- Hadi bakalım beyaz çarşaflı prens. Lafa tutulduk işi unuttuk. Dedi gülümseyerek Hyunjin 'in boynunda ki çarşafı çözmeye çalıştı.

Hyunjin:- Emriniz olur prensesim.

Felix ve Hazel camları siliyorlardı. Hem silip hem de birbirlerine bakıp gülüyorlardı. Felix dışarıdan, Hazel ise içeriden bezle dolanıyorlardı.

Felix cama tıklattı Hazel'in kendisine bakması için.

Hazel elinde bez ile ona doğru gitti iç camdan.

Felix cama hohladı ve buharlaştırdı. Sonrada bir kalp çizdi. İçine de F ve H harfini yazdı.

Hazel gülümsüyordu.

Felix:- Bunu silmeyelim burada kalsın.

Hazel:- Seçil Hoca görürse, ikimizi de isimlerimizle beraber o cama kazır dedi gülerek. Sil haydi.

Felix:- Neyse. Ben seni kalbime yazdım. Seçil Hoca orada göremez nasılsa.

Hazel utanarak başını öne eğdi.

Hazel:- İçeri gel. Üşüyeceksin ama.

Felix:- Şurası kaldı bak dedi ve cama öpücük kondurdu. Bu senin için.

Hazel:- Ya Felix dedi gülerek. Haydi içeri gel artık hastalanacaksın.

Ekin ve Jeongin onlara bakıyorlardı.

Jeongin:- Çok tatlılar değil mi?

Ekin gülümsedi:- Evet öyleler.

Jeongin:- Aşk güzel şey.

Ekin:- Belki de.

Jeongin:- Neden bu kadar soğuksun? Yani aşka karşı.

Ekin:- Soğuk değilim. Sadece...

Jeongin:- Dersler. Yine.

Ekin:- Yine başladık. Bu konuları konuşalı uzun zaman olmadı mı?

Jeongin:- Oldu. Demek ki arada bir senin kalbini yoklamak gerekiyor. Biri seni sevdiğinde ona kayıtsız kalacaksın yani öyle mi?

Ekin:- Evet, hayır ben bilmiyorum Jeongin. Biraz da kim olduğuna bağlı.

Jeongin:- Nasıl yani? Hoşlandığın biri mi var yoksa? Yoksa Kai mi?

Ekin:- Bu konu gereğinden fazla uzadı bence dedi ve tam gidiyordu ki Jeongin kolunu tutup kendine çekti.

Jeongin:- Ekin?

Ekin:- İllâ birine aşık olmam mı gerekiyor? Yani böyle tek başıma takılamaz mıyım? Çiftler halinde mi gezmeliyim?

Jeongin:- Tabiiki hayır. Mesela Anka ve Chan, Mira ve Seungmin sonra...

Ekin:- Hepimiz birbirimiz ile çift olacağız diye bir şey yok.

Jeongin:- Olsa güzel olurdu ama dedi ve ilerleyip elektrik süpürgesinin sapını aldı yerden ve çalıştırdı. Süpürürken ayağı hortuma takıldı ve yere düştü. Ekin hemen yanına koştu.

Ekin:- İyi misin?

Jeongin:- Dizim boruya geldi ya! Uff acıdı. Dedi ve elini dizine koydu.

Ekin kıkırdadı birden sonra susup Jeongin 'e baktı.

Jeongin:- Gül gül. Sabahtan beri gülüyorsun zaten.

Ekin:- E biraz dikkat et sende.

Jeongin:- İnsan da akıl mı bırakıyorsun!

Ekin, elini Jeongin 'in elinin üzerine koydu.

Ekin:- Sıyır paçanı da bakalım haydi. Dedi sevimli bir ses tonuyla.

Jeongin:- Çarptım sadece bir şey yok.

Ekin:- Hadi üzülürüm bak! Dedi ve Jeongin 'in yüzüne doğru eğilip gözlerine baktı.

Jeongin:- Biraz daha yaklaşırsan öperim bak!

Ekin birden telaşla geri çekildi. Üstelik yanakları kırmızı kırmızı olmuştu.

Ekin:- Ben, ben şurayı da süpüreyim dedi ve telaştan elektrik süpürgesini kucaklayıp ilerledi. Jeongin gülüyordu Ekin'in bu şaşkoloz hallerine.

Mira ve Seungmin 'de masayı sandalyeleri siliyorlardı.

Mira, Seungmin 'e baktı.

Mira:- Ev işleri konusunda biraz sakarsınız galiba.

Seungmin:- Yooo. Ben gayet hamarat bir ev erkeğiyim.

Mira:- Bak sen!

Seungmin:- Temizlik yaparım, yemek yaparım. Benden harika bir eş olur.

Mira:- Nasıl anlayacağız acaba bunu?

Seungmin:- Tabiiki benimle evlenerek Bayan kıvırcık.

Mira:- İllaki evlenmemiz gerekiyor yani.

Seungmin:- Öyle. Beni bekleyeceksin değil mi?

Mira:- Söz veremem. Yani taliplerime bağlı.

Seungmin celallendi birden.

Seungmin:- Ne demek söz veremem! Başkası ile mi evleneceksin? Dedi ve birden elinde ki sildiği vazo yere düştü büyük bir gürültüyle.

Mira:- Hihhh! Seungmin ne yaptın? Dedi ve parçaları toplamak için yere eğildi.

Seungmin:- Dur ben toplarım eline batar.

Mira:- Ah Seungmin, şaka olsun diye dedim neden ciddiye alıyorsun ki. Dedi ve Seungmin ile parçaları toplamaya başladı.

Seungmin:- Bu konunun şakası olmaz.

Mira gülümsedi:- Tamam bir daha yapmam. Ayrıca ben senden başkası ile asla evlenmem dedi gülümseyerek ve ayağa kalktı.

Seungmin gülümsedi:- Şunu baştan söylesene. Aklımı başımdan aldın.

Minho ve Bahar yerleri siliyorlardı. Bahar viledayı kanepenin altına doğru uzattı.

Bahar:- Koltuğu çekmemiz gerekiyor.

Minho:- O kolay dedi ve birden kaldırdı havaya. Bahar'a güç gösterisi yapıyordu kendince.

Bahar:- İtmemiz yeterli olurdu.

Minho:- Gücümü hafife alıyorsun sanki.

Bahar:- Kas gücü kadar, beyin gücü de önemli.

Minho:- Ne yani ben gerizekalı mıyım? Diye sordu ve kanepeyi bıraktı hızla.

Bahar:- Yavaş kıracaksın!

Minho:- Bana gerizekalı dedin. Sana neden yaranamıyorum acaba?

Bahar:- Öyle demedim. Belini sakatlayacaksın. O kadar ağır şey kaldırılır mı hiç?

Minho:- Yani beni düşündüğün için.

Bahar:- Evet, şey yani hayır. Ay Minho! Hadi işimize.

Minho, koltuğun üzerinde ki kırlentleri birbirine vurarak çırptı.

Bahar:- Yapmasana!

Minho:- Temizlik yapıyorum temizlik.

Bahar:- Ben bununla çalışmak zorunda mıyım ya?

Ekin:- Başladılar yine dedi elini alnına vurarak.

Minho:- Beğenemedin mi hanımefendi.

Bahar:- Beğenemedim! Git az ötede yap işini.

Minho:- Demek beni istemiyorsun yanında ha, iyi giderim ben de dedi ve hızla ilerlerken ayağını kovanın içine soktu ve kovayı devirdi. Olanca su yere dökülmüştü.

Bahar:- Hihhhh! Minho ne yaptın?

Minho yere oturup suyu avuçlamaya çalıştı.

Mira:- Az önce sakar olduğunuz ile ilgili söylediğim seyler vardı ya.

Seungmin:- Evet?

Mira:- Haklıymışım.

Bahar, Ekin'e baktı. Gözlerini açmış onlara bakıyordu. O da Minho'nun yanına oturdu ve suyu avuçladı.

Bahar:- Birazdan Ekin'den dayak yiyeceğiz ona göre.

Minho:- Senin yüzünden.

Bahar:- Ne demek senin yüzünden sakarsın sakar!

Minho:- Hiçte bile.

Ekin geldi yanlarına ve paspası eline alıp ortalarına daldırıverdi.

Ekin:- Birbirinizi yemek yerine silseniz mi acaba?

Minho ve Bahar suçlu suçlu ayağa kalktılar. Minho paspası aldı eline ve silmeye başladı ortalığı.

Bahar:- Şurayı da silelim Minho olur mu arkadaşım dedi ve yalandan gülümseyip Minho 'yu iteledi kenara doğru.

Minho:- İtme siliyorum.

Bahar:- Çabuk ol, dayak yiyeceğiz dedi fısıldayarak.

Jeongin, Ekin'e bakmış gülüyordu.

Changbin ve Ceylin mutfakta yemek hazırlıyorlardı. Yan yana öyle tatlılardı ki. Changbin domates dilimliyor, Ceylin ise soğanları doğruyordu. Salona bakıp mutfağa geri döndü Changbin.

Changbin:- Salonda ortalık birbirine girmiş.

Ceylin ise soğandan sulanan gözlerini sildi.

Ceylin:-Yine Bahar ve Minho öyle değil mi?

Changbin, Ceylin 'e baktı.

Changbin:- Ceylin! Sen ağladın mı?

Ceylin:- Yok soğandan. Dedi gözlerini tekrar siliyordu ki Changbin yaklaştı ve gözlerini sildi Ceylin 'in.

Changbin:- Gözlerinde yaş görmek istemiyorum. Sadece gülümse.

Ceylin gülümsedi.

Ceylin:- Soğan çok acıymış.

Changbin:- Sen yemek yapmayı biliyor muydun?

Ceylin:- Ne sandın. Tabiiki biliyorum. Sadece moda ile ilgilenmiyorum herhalde.

Changbin:- Benim sevgilim yeteneklidir, hiç bir şüphem yok. Aksam yemeği de çok lezzetli olacak eminim.

Ceylin:- Yaa canım.

Changbin domates doğramaya geri döndü. Ama bir anda dikkat etmedi ve parmağını kesti ufaktan.

Changbin:- Ahh! Dedi ve tuttu parmağını.

Ceylin:- Changbin, parmağın! Dedi ve elini tuttu hemen. Gel hemen suya tutalım. Dedi ve çeşmeyi açıp suyun altına tuttu elini.

Changbin:- Çok kesilmedi merak etme.

Ceylin:- Az kesikte olsa acır o bilirim. Dur şurada yarabandı olacaktı dedi ve çekmeceden yarabandı alıp parmağını sardı.

Changbin:- Acımıyor. Sen dokunduğun için. Senin sevgin dünyanın bütün acılarını hafifletir.

Ceylin:- Böyle duygusal konuşmaya devam edersen, ben sana daha çok aşık olurum.

Han ve Lena da perdeler makineden çıkarmışlar, sepeti Seçil Öğretmenin odasına getiriyorlardı. İkisi de iki ucundan tutmuşlardı.

Lena:-Ben taşıyabilirim.

Han:- Senin yanında bir erkek var. O sepeti sana taşıtmam.

Lena:- Pek bir centilmensiniz Bay Han.

Han:- Öyleyimdir.

Sepeti yere bıraktılar. Han kucakladı perdeyi. Lena cama yaklaştırdı merdiveni.

Han:- Ben çıkıp takayım dedi ve ileri atıldı.

Lena:- Hallediyorum! Dedi ve tek tek çıktı basamakları. En tepeye gelip durdu. Elini aşağıya uzattı.

Lena:- Perdenin ucunu verir misin?

Han yukarı doğru uzattı perdenin ucunu. Lena uzanıp tuttu ayağa kalktı ve kornişe doğru uzandı ama birden merdiven ayağının altından kaydı. O an dengesini sağlayamadı ve aşağı düşmeye başladı.

Han hızlı davrandı ve Lena'yı yere düşmeden yakaladı.

Lena, korku ve heyecan ile Han'a bakıyordu. Han ise hedefine kilitlenmiş füze gibi kilitlenmişti Lena'nın gözlerine. Düşüncelere dalmıştı.

Han:- Çok güzel. Gözleri ok misali saplanıyor kalbime. Anksiyete krizinde bile böyle çarpıntı hissetmedim. Sevmek istiyorum seni. Daha çok sevmek. Daha çok bağlanmak. Sanki dünya da sadece sen vamışsın gibi sevmek. Alıp seni kalbime sokabilsem keşke. Orada saklasam. Sarılmak istiyorum. Sarılıp saçlarını okşamak. Ah seni ne çok seviyorum bir bilsen.

Lena:- Bakma bana öyle. Her seferinde kalbimi söküyor sanki bakışların. Sanki kalbim sen de atıyor. Sevmek istiyorum seni. Hiç bıkmadan. Bırakmadan. Söylesen, seni seviyorum desen her şey öyle güzel olacak ki. Susmasan keşke. Konuşsan. Dinlerim. Bıkmadan dinlerim.

Han:- İyi misin?

Lena:- Sence? Diye sordu heyecanla ve indi Han'ın kucağından.

Han:- Bir yerine bir şey olmadı değil mi?

Lena:- Tutmasaydın olacaktı dedi üzerini düzelterek.

Diğerleri odaya koştular hemen.

Ekin:- Bir şey mi oldu neydi o gürültü?

Han:- Lena merdivenden düştü.

Ekin:- Ne iyi misin?

Minho:- Bir şey oldu mu?

Lena:- Yok yok iyiyim. Han tuttu neyseki.

Bahar:- Tuttu derken?

Minho Bahar'a kucağında taşıma hareketi yaptı. Bahar'ın gözleri açılmıştı.

Hazel:- Kırmızı yanaklardan anlaşılacağı gibi nasıl tuttuğu belli oluyor dedi gülerek.

Bahar Hazel'e baktı. Sert bir bakışla.

Hazel:- Sustum.

Anka:- Neyse ki sana bir şey olmamış.

Han:- Genelde sakarlığı ben yapardım dedi gülerek.

Evde ortalık karışırken, Seçil Öğretmen alışveriş merkezindeydi. Alışveriş zamanıydı. Ama kendisi için değil bizim çocuklar için kıyafet alışverişi yapmıştı. Elinde alışveriş poşetleri ile çıktı bir mağazadan.

Seçil Öğretmen:- Alt üst her şeyi aldım. Başka neye ihtiyaçları olabilir? Pantolon, t-shirt, çorap diye kendi kendine sayıyordu elindeki poşetlere bakarak.

Birden karşıdan gelen biri ile çarpıştı. İkisi de önüne bakmamışlardı. Üstelik ellerinde ki poşetler sağa sola savrulmuştu.

Seçil Öğretmen:- Çok özü dilerim. Farkında olmadan oldu.

:- Önemli değil. Siz iyi misiniz?

Seçil Öğretmen:- İyiyim iyiyim. Ah poşetler her yere dağılmış. Dedi etrafına bakınarak. Usulca kalktı ayağa. Çarptığı kişi de kalkmasına yardımcı oldu ve poşetleri yerden alıp verdi Seçil Öğretmen'e. Dikkatle baktı. Güzel bir kadın vardı karşısında. Kibar ve güler yüzlü. Evet etkilenmişti.

:- İyi olduğunuza emin misiniz? Kötü çarpıştık. Dedi zaman kazanmak amacıyla. Konuşmak istiyordu biraz daha.

Seçil Öğretmen:- Sorun yok. Dediğim gibi. Ben gideyim artık. Dedi ve ilerledi.

Genç adam arkasından bakakalmıştı. Gülümseyerek.

:- Bir daha görür müyüm acaba seni? Diye mırıldandı ve o da ilerledi.

Akşam olmuştu. Yemek vaktiydi. Evin işleri bitmiş yemeğe oturulmuştu. Seçil Öğretmen baş köşedeydi yine. Diğerleri ise erkekler ve kızlar olarak masanın iki kenarına dizilmişlerdi resmen.

Ceylin elinde tencere ile geldi masaya.

Ceylin:- Yemek hazır! Herkes tabağını uzatsın bakalım. Lezzetli bir yemek yiyeceksiniz bu akşam.

Lena:- Yeyince ölmeyeceğiz öyle değil mi? Diye sordu ve tabağını uzattı Ceylin 'e.

Bahar:- Ölmezsin. En fazla sakat kalırsın.

Lena:- O daha kötü ya.

Mira tabağında ki yemeğe baktı.

Mira:- Iyy ne bu?

Alya:- Ceylin yaptığına göre bir düşün bakalım.

Ceylin:- Çenenizi kapatıp yemeğinizi yiyecek misiniz siz?

Hazel:- Bu yemek mi?

Felix:- Ne çok laf ettiniz. Kız uğraştı o kadar.

Ceylin:- Sağol Felix.

Bahar, Alya'nın önündeki tabağa baktı.

Ceylin:- Ünlü bir şeften harika bir tarif hazırladım size.

Ekin:- Sağol dedi tiksinerek tabağını aldı.

Bahar:- Ünlü bir bilim adamından harika bir Uranyum tarifi galiba.

Ceylin:- Siz ne anlarsınız yemekten.

Erkekler tabaklarını önlerine aldılar. Kızlara baktılar direk.

Bang Chan:- Değişik bir koku geliyor ama...

Minho tam ağzına bir kaşık alıyordu ki Bahar masanın altından bacağına tekme attı.

Minho:- Ahhh ne vuruyorsun ya!

Bahar:- Yeme, yeme! Diye kaş göz işareti ile fısıldadı.

Minho:- Çok mu kötü?

Bahar başını salladı:- Hem de nasıl.

Ceylin:- Bahar! Görüyorum seni! Bırak çocuğu yesin.

Bahar:- Ölmek istiyorsa yesin tabii dedi ve geri çekildi.

Changbin:- Laf etmeyin kız arkadaşıma. Çok güzel bir yemek hazırladı sizler için.

Ceylin dürttü hemen koluyla gizliden.

Diğerleri Changbin 'in gözüne baktılar uyarırcasına. Seçil Öğretmen'de Changbin 'e baktı, ne demek istediğini öğrenmek istiyordu sanki.

Changbin:- Yani kız arkadaşımız. Yani arkadaşımız. Canımız bizim için o kadar uğraştı.

Seçil Öğretmen:- Ne çok laf ettiniz. Arkadaşınız neler yapmış. Hadi herkes yemeğini yesin.

Ceylin:- Hadi yeyin artık.

Erkekler ve Seçil Öğretmen birer kaşık aldılar yemekten. Birbirlerine baktılar. Sonra hepsi birden ellerinde peçete apar topar kalktılar masadan. Lavaboya koştular itiş kakış. Seçil Öğretmen bile.

Bahar:- Size yemeyin dedik o kadar.

Anka:- Erkek arkadaşım senin yüzünden ölmek üzere Ceylin.

Ceylin:- Tarifte ne yazıyorsa onu koydum ama.

Bahar:- Uranyum tarifni nereden buldun diye sormuyorum çünkü kendi başına üretme becerisine sahipsin anlaşılan. Çocuklar tek lokmada kimyasal zehirlenme yaşadılar.

Ceylin:- Keşke ilk lokmayı sana yedirseydim. En azından konuşamazdın.

Bahar:- Hııı.

Ekin:- Bahar'ın hakkı var Ceylin. Seçil Hoca bile lavaboya ışınlandı resmen.

Diğerleri güldüler.

Seçil Öğretmen ve erkekler masaya geldiler.

Ceylin:- Özür dilerim çocuklar. Keşke daha iyi yemek yapabilseydim.

Bahar:- Daha iyi değil, keşke yemek yapabilseydim diyeceksin ona.

Ceylin:- Bahar!

Bahar:- Gerçeklere hiç tahammülü yok.

Diğerleri kıkırdadılar.

Seçil Öğretmen:- Tamam sorun yok. Bu gün pizza söyleriz bizde. Yemekten sonra da size aldıklarıma bakarız olur mu?

Jeongin:- Bize mi?

Seçil Öğretmen:- Önce yemek Dedi ve pizza söylemeye gitti telefonunu alıp.

Changbin:- Üzülme canım. Bir şeyler ters gitmiş olmalı.

Bahar:- Yok bu bile bile cinayete teşebbüs.

Ceylin:- Ben bu gün bu kızı öldürürüm. Dedi ve ayaklandı. Ekin ve Lena oturttular yerine.

Ekin:- Bahar tamam ama artık.

Minho:- Benim neler çektiğimi anladınız mı şimdi?

Bahar:- İki dakikada sat beni. Keşke yeme diye uyarmasaydım seni. Keşke kendi ellerimle yedirseydim onu sana.

Minho:- Senin ellerinden zehir olsa yerim dedi Bahar'a çapkın bakışlar atarak.

Bahar:- Dolaylı yollardan, zehir yemiş oluyorsun zaten dedi ve birden Minho'nun dediği şeyi anlayıp ona baktı. Utanmıştı. Oturduğu yerde küçülüverdi.

Diğerleri gülüyorlardı.

Han:- Krizi fırsata çevirmek diye ben buna derim.

Felix:- Gider ayak kriz çıkmasında. Bahar'ın Minho 'yu boğmaya kalkması gibi.

Minho:- Bunu böyle susturacaksın işte.

Seungmin:- Susturmak değil de daha ziyade senin ki aşk ilanı gibi duruyor.

Pizzalar gelmişti. Hep birlikte oturup afiyetle yediler. Ama bu akşamın eğlencesi henüz bitmemişti. Erkekler ve kızlar bir aradayken eğlence kolay kolay bitmezdi zaten.

Seçil Öğretmen Stray Kids için aldığı alışveriş çantalarını getirdi.

Seçil Öğretmen:- Bunlar sizin için çocuklar.

Han:- Bize kıyafet mi aldınız? Dedi çantanın içine bakarak.

Seçil Öğretmen:- Hadi giyinin de bir bakalım nasıl olmuş. İnşallah bedeninizi tutturabilmişimdir.

Hyunjin:- Teşekkür ederiz.

Seçil Öğretmen:- Teşekküre gerek yok. Hadi giyinin gelin. Bence size çok yakışacak.

Erkekler kıyafetlerini giyinmişlerdi ama bi tuhaflık vardı. Seçil Öğretmen bu kıyafeti bile isteye mi getirmişti acaba Çünkü bu tuhaflıktan daha da fazlasıydı. Erkekler birbirlerine baktılar. Giyinmek istememişlerdi ama Seçil Öğretmen ısrarla giyinip gelmelerini istiyordu.

Seçil Öğretmen:- Hadi çocuklar sizi bekliyoruz. Üzerinizde nasıl durdu merak ediyorum.

Seungmin:- Hocam emin misiniz?

Seçil Öğretmen:- Sekiziniz de gayet yakışıklı çocuklarsınız. Bence yakışmıştır. Ama bedenlerine bakacağım. Uymadıysa değiştiririz.

Han:- Bizimle alay etmiyorsunuz değil mi hocam?

Seçil Öğretmen:- O ne demek öyle?

Bizimkiler tek tek odadan çıktılar. Kızlar onlara baktılar o an. Ama bakar bakmaz kahkaha atmaya başladılar. Çünkü halleri fenaydı. Hatta fazlasıyla komik.

 

 

 

O kadar komiklerdi ki kızlar oturdukları koltuktan düşmüşlerdi gülmekten.

Alya:- Hyunjin bu hâlin ne ? Dedi ve gülmekten kanepeden düştü.

Hazel:- Ay Hele Felix. Leopar yakışmış yanlız.

Anka:- Bang Chan, pullu donun yakıyor!

Ceylin:- Changbin bu üzerindekinden babaannemin de vardı bilseydim sana getirirdim.

Changbin:- Rezil oldum.

Felix:- Rezil olduk de sen ona.

Bahar:- Minho, goril olduğunu göğsünü gere gere gösteriyorsun artık ha! İnsanın kendisiyle barışık olması ne güzel dedi gülerek.

Minho:- Fırsatını buldun geç dalganı.

Bahar:- Hiç kaçırmam bilirsin.

Mira:- Seungmin aslında fena olmamış dedi süzerek.

Bahar dürttü Mira'yı.

Bahar:- Az bak istersen.

Mira:- Yakışmış dedim ne dedim sanki?

Lena:- Han! Çok tatlı olmuşsun. Civcivli filan. Sarı sarı.

Han:- Sarı civciv. Bilmem anlatabildim mi? Dedi Lena'ya göz kırparak.

Ekin:- Jeongin senin üzerinde ki normal sanki.

Jeongin:- Bir de arkadan bak istersen dedi ve dönüp ayman açık görünen sırtını gösterdi.

Kızlar:- Aaaayyy! Deyip hep bir ağızdan, gözlerini kapattılar hemen.

Bang Chan:- Hocam bunları bizimle alay etmek için mi aldınız?

Seçil Öğretmen:- Olur mu öyle şey. Bunlar benim aldıklarım değil ki. Çıkarken biriyle çarpışmıştım onun kıyafetleri galiba. Şunlara bak. Kıyafet demeye bin şahit ister. Halbuki adam doğru düzgün birine benziyordu. Neyse. Çıkarın şunları hemen gidip iade edeyim.

Seçil Öğretmen saatine baktı. Hemen çıktı evden çantaları alıp.

Erkekler kanepe de oturmuş somurtuyorlardı.

Anka:- Hadi ama somurtmayın. Şaka yaptık sadece.

Bang Chan:- Şaka değildi. Gayet de güzel eğleniyordunuz.

Felix:- Neymiş Leopar beni açmışmış.

Hazel:- Valla şakaydı. Tamam pişman olduk.

Lena:- Özür dileriz. Hadi Han. Somurtma artık.

Ekin:- Evet saçma sapan bir şakaydı. Özür dileriz.

Minho:- Sen? Dedi Bahar'a bakarak.

Bahar:- Ben pişman değilim. Yine olsa yine gülerim dedi gülerek.

Minho ve diğerleri ellerine geçirdikleri kırlentleri Bahar'a attılar.

Hyunjin:- Kusura bakma hak ettin.

Ceylin:- Bu günü küserek geçirmeyelim. Eğlenceli bir şeyler yapalım.

Hazel:- Ne gibi?

Ceylin:- Oyun oynayalım mı?

Changbin:- Düşünmemiz lazım.

Ceylin:- Hadi Changbin, kırma beni.

Changbin, Ceylin 'e baktı aşık aşık.

Changbin:- Seni nasıl kırabilirim ki. Hadi oynayalım.

Ekin :- Ne oynayacağız?

Bahar:- Şey olsun, şey isim eşya.

Ekin:- Bilgi gerektiriyor ben varım.

Mira:- Bilgi deyince, önden koşar.

Hazel:- Takım olalım.

Bahar:- Tamam. Sen Leopar ile ol, ben de goril ile.

Minho:- Goril şimdi seni parçalayacak ona göre dedi ve Bahar'ın üzerine atıldı. Jeongin ve Han tuttular onu.

Bahar:- Tamam, kızma. Bu goril milleti de çok asabi oluyorlar canım.

Minho:- Tutmayın beni!

Bahar hemen fırladı koltuğun arkasına.

Ceylin:- Yakalarsan benim için de parçala. Çenesi açıldı bu gün bunun.

Ekin:- Tamam sakin. Hadi oyuna.

İkişerli gurup olmuşlardı. Her biri yan yana oturup kağıt kalem aldılar önlerine.

Anka:- Oyunu Korece mi oynayacağız, Türkçe mi? Eşya, hayvan isimleri değişiyor sonuçta.

Ekin:- Onu düşünmedik. Korece Türkçe karışık olsun erkek arkadaşlar Türkçe bilmiyorlar sonuçta.

Mira:- Doğru. Hadi başlayalım.

Oyun başlamıştı. İkişerli grup şeklinde daha da eğlenceli oluyordu bu oyunu oynamak.

Ekin:- Harf veriyorum G.

Anka:- Chan, isim ne yazalım?

Bang Chan:- Gun yaz.

Anka:- Yazdım. Eşya, ne olsun, g ,g. Hah buldum. Gırgır.

Bang Chan:- Gırgır nedir?

Anka:- Halıda ki ufatefek şeyleri süpüren mi bir alet. Öyle bir şey işte.

Bang Chan:- Tamam iyi buldun.

Felix:- Eşya ne var G ile?

Hazel:- Aklıma hep Türkçe şeyler geliyor.

Felix:- Türkçe yazalım o zaman.

Hazel ve Felix gülümsediler birbirlerine.

Felix:- Oyunu bırakıp sonsuza kadar seni izleyesim var.

Hazel:- Ama bizim bir eşya bulmamız lazım.

Felix:- Yaaa! Bahar ile Minho 'ya bak. Canavar gibi yazıyorlar.

Bahar:- Artist ve Hayvan kaldı.

Minho:- Artisti buldum. Dedi ve kalemi alıp yazdı. Bahar ile birbirine bakıp çak beşlik yaptılar.

Bahar:- İyi düşündün.

Minho:- Biz de bir şeyler biliyoruz herhalde.

Bahar:- Hayvanı da ben buldum. Dedi Minho 'ya bakarak. Güldü kaşlarını yukarı aşağı kaldırarak.

Minho:- Goril mi diye sordu göz devirerek.

Bahar:- Tamamen istem dışı gelişti dedi ve sırıta sırıta yazdı.

Minho:- Diline düştükya kurtuluş yok artık.

Han ve Lena başlarını uzatmış Bahar'ın kucağında ki kağıda bakıyorlardı.

Bahar:- Ne bakıyorsunuz ya?

Han:- Artist bulamadık. Ne var baksak?

Bahar:- Tabiiki hayır. Dedi ve kağıdı kaçıracağım derken Minho 'ya doğru sokuldu. Yaptığı hareketin farkında da değildi. Ama Minho gayette farkındaydı.

Lena:- Hadi ama!

Bahar:- Ekin şunlara bir şey söyle kopya çekiyorlar!

Ekin:- Şişttt kopya çekmek yok!

Bahar:- Biz çok uğraştık bunları bulmak için. Değil mi Minho! Dedi ve Minho 'ya döndü birden, göz göze geldiler. Çok yakınlardı.

Minho:- Öyle dedi Bahar'a aşık aşık bakarak.

Bahar hemen geri çekildi ve toparlandı.

Bahar:- Şeyy. Yazalım. Hayvanı yazalım dedi utanarak.

Han ve Lena gülüyorlardı.

İsim Eşya oyunu Bahar ve Minho'nun birinciliği ile bitmişti. Sıra da sessiz sinema vardı. Lena Han'a sinema filmi anlatmaya çalışıyordu ama bir türlü anlatamıyordu. Han çok şapşik görünüyordu anlamaya çalışırken. Aynı şekilde Bang Chan ve Anka'da. Bang Chan bilemedikçe Anka sinir krizleri geçiriyordu. Alya ve Hyunjin ikilisinde sinir krizi geçiren kişi Alya idi. Elinde filmin yazılı olduğu kağıtları en son Hyunjin 'in tepesinden aşağı fırlatmıştı. Günün en çok kriz geçireni oydu galiba . Felix ve Hazel bu oyun için yaratılmışlardı sanki. Bütün filmleri biliyorlardı. Seungmin ve Mira'da da durum aynıydı. En büyük rakipleri ise Jeongin ve Ekin idi. En az onlar kadar iyi gidiyorlardı. Ama birinciliği de yine Ekin ve Jeongin almışlardı.

Seçil Öğretmen ise alışveriş merkezine gelmişti. Kapanmasına çok az kalmıştı dükkânların bu yüzden koşar adım ilerliyordu. Hemen girdi mağazaya ve kasaya geldi. Onunla birlikte biri daha.

:- Benim paketlerim karışmış!

Seçil Öğretmen ve genç adam birbirine baktılar. Alışveriş yapıp çıkarken çarpıştığı adamdı bu.

Seçil Öğretmen:- Hihhh sen, pis sapık dedi ve elindeki torbaları adamın kafasına geçiriverdi. Adam yere düşmüştü.

:- Ne yapıyorsunuz hanımefendi? Hem, ne sapığı?

Seçil Öğretmen:- Sapık değilsen ne o saçma sapan kıyafetler ha? Dedi ve paketin içinden bir tanesini alıp kafasına vurdu yeniden. Genç adam yerden kalktı ve Seçil Öğretmen 'in elini tuttu.

:- Yeter artık. Bilip bilmeden yargılamayın.

Seçil Öğretmen:- Şunun ne gibi bir açıklaması var acaba? Dedi ve yerden aldığı bir kıyafeti elinde sallayarak.

:- Komik kıyafetler gecesi yapıyorduk arkadaşlarla. Onun içindi bunlar.

Seçil Öğretmen:- Hadi canım sende! Dedi ve genç adamın yüzüne baktı. Doğru söylüyordu.

:- Bunlar da sizin kıyafetleriniz.Erkek kıyafetleri çıktı içinden.

Seçil Öğretmen elinden çekti alışveriş çantalarını.

Seçil Öğretmen:- İçine mi baktın?

:- İçine bakmadan paketlerin karıştığını nasıl anlayabilirim acaba? Dedi ve yerdeki kıyafetleri topladı birer birer.

Seçil Öğretmen:- O da doğru. Neyse teşekkür ederim. Getirdiğiniz için.

:- Rica ederim. Bu arada adım Kyu Yong. Dedi ve elini uzattı.

Seçil Öğretmen:- Sormadım dedi ve ilerledi.

Kyu Yong gülüyordu arkasından koştu elinde paketleri ile

Kyu Yong:- Biraz kızdırdım galiba.

Seçil Öğretmen:- İşim var beyefendi. Lütfen kendi işinize bakar mısınız?

Kyu Yong:- Özür dilemek istemiştim.

Seçil Öğretmen:- Gerek yok. İyi akşamlar.

Kyu Yong birden bir çiçekçi gördü. Hemen aldı bir tane ve Seçil Öğretmen 'in önüne geçti.

Kyu Yong:- Bunu kabul edin bari. Özür olarak.

Seçil Öğretmen:- Beni rahat bırakacak mısınız?

Kyu Yong:- Rahatsız etmek istemedim. Ama bu çiçeği almadan önünüzden çekilmem.

Seçil Öğretmen hızlıca çekti çiçeği elinden.

Seçil Öğretmen:- Özrün kabul edildi şimdi lütfen sal beni dedi ve ilerledi. Sonra durdu ve arkasına baktı. Kyu Yong 'a. Hızla ilerledi arabasına doğru.

Bu akşam oyunların sonu gelmiyordu. Sıradaki oyun belirlenecekti.

Mira:- Şimdi ne oynuyoruz?

Bang Chan:- Siz seçin.

Seungmin:- Tabu oynayalım.

Minho:- Yine takım olalım. Bahar benim takımımda.

Alya:- Sen de iyi alıştın Bahar ile takım olmaya dedi imâ ile.

Hyunjin:- İkisi bir olunca çok güçlü oluyorlarda ondan. Kazanıyorlar oyunları.

Alya:- Sessiz sinema oyununda sana anlattığım filmi doğru bilseydin biz de kazanacaktık. Dedi sinirlenerek.

Hyunjin:- Sen anlatamadın yoksa ben bilirdim.

Alya:- Bak sen! İki saat Jurassic Park filmini anlattım sana. Dinozor takliti yapmaktan belim büküldü.

Hyunjin:- O dinozor muydu? Ben onu peygamber devesi zannettim. Böyle durunca dedi ve eğilip ellerini tersine açtı.

Alya, arkasında ki kırlenti alıp Hyunjin 'e fırlattı.

Alya:- Ondan mı Kung-fu Panda deyip durdun?

Hyunjin:- Çekirge varya.

Alya:- Hangi çekirge kükrüyor acaba?

Diğerleri gülüyorlardı.

Ekin:- Tamam sırada Tabu var. Oyuna başlayalım.

Yine gurup olmuşlardı. Hararetli bir oyundu. Alya oyunu fazla ciddiye almış Hyunjin 'in üzerine bir kez daha atlamaya kalkışmıştı. Ekin, Jeongin 'e anlatıyordu kelimesini ama Jeongin ona bakmaktan oyuna bir türlü odaklanamıyordu. Ekin bu duruma kızamıyordu hatta hoşuna bile gidiyordu. İlk defa bir şeyi ciddiye almadan eğleniyordu. Bir de Jeongin. Onun varlığı kendisini mutlu ediyordu.

Mira ve Seungmin önde götürüyor gibi görünüyorlardı oyunu. Ama en dişli rakipleri Bahar ve Minho idi. Bu ikili bir araya geldiklerinde gerçekten çok güçlü oluyorlardı. Bahar anlatıyor, Minho ise hemen cevap veriyordu. Sevindikleri zaman birbirlerine bakıp gülüyorlar hatta çak beşlik bile yapıyorlardı. Gülüşleri öyle güzeldi ki birbirine, gözlerinin içi parlıyordu resmen. Ve bu sevginin vermiş olduğu bir güzellikti.

Bu oyunda nihayet bitmişti. Eğlenceli bir oyun daha.

Hazel:- Yine siz birinci oldunuz.

Felix:- Bu ikisi güçlerini birleştirince herkesi saf dışı bırakabiliyorlar.

Bahar:- Minho ve ben. Bırak aynı cümlenin içinde olmayı, aynı oyunda takım olmak bile şaka gibi bir şey dedi gülerek. Böyle de güzelmiş ha!

Minho:- Güzelim, sen bana bir şans versen ben sana daha ne güzellikler yaşatacağım. Ama inatçı bir kedisin. Dedi ve kolunu Bahar'ın omuzuna attı.

Bahar ters ters baktı Minho 'ya. Minho ise dalgınlık ile attığı kolunu hızla geri çekti.

Bahar:- Ben inatçı kediysem sen de inatçı keçisin. Gıcıkların efendisisin.

Minho:- Özüne dönmesi dakikayı bulmuyor. Ne yaparsın işte. Ben de bunu böyle kabul ettim.

Bahar:- Allah Allah neyim varmış benim?

Changbin:- Tamam tamam durun. Kavganın sırası değil. Barışı bozmak için bahane aramayın. Aklıma ne geldi. Hadi şişe çevirmece oynayalım.

Lena:- Aaa hadi oynayalım. Ben çok severim.

Bahar:- Saçma sapan şeyler yapmayacaksanız olur.

Minho:- Umarım sen bana denk düşersin de bak neler yaptırıyorum sana.

Bahar:- Duydunuz, ben yokum.

Bang Chan güldü:- Korkma korkma biz ona saçma şeyler yaptırmayız. Siz kavgaya başlamadan oyuna oturalım.

Kızlar bir tane şişe getirdiler. Daire şeklinde oturdular yere. Bang Chan şişeyi aldı ve çevirmeye başladı.

Bahar, Minho 'ya baktı dik dik.

Bahar:- Sana hiç güvenmiyorum!

Minho:- Yerim seni!

Bahar:- Ne demek o öyle?

Minho:- Sen ne anlarsan artık.

Bahar, gözlerini açmış bakıyordu Minho 'ya. Bir yandan da yanaklarının rengi kırmızıya çalıyordu utançtan.

Seungmin:- Çok fenasın dedi gülerek.

Minho:- Biliyorum.

Şişe dönüp Changbin ve Lena'ya geldi.

Lena:- Ay ben!

Changbin:- Soruyorum. Doğruluk mu cesaret mi?

Lena:- Cesaret. Ay dur yok doğruluk. Dedi heyecanla. Han, Changbin 'e baktı. Göz kırptı. Gözleriyle anlaşmışlardı bir an.

Changbin:- Tamam. Hımmm, buldum. Taeyong mu Han mı?

Lena o an ne diyeceğini bilemedi. Utanmıştı. Söyleyeceği kişi belliydi ama bunu söylerken bir kılıf uydurması gerekiyordu. Çünkü hisleri ortaya çıkabilirdi. Han ise merakla ondan gelecek cevabı bekliyordu.

Lena:- Şeyy. Bu kıyaslanamaz bile. Elbette Han!

Changbin:- Neden elbette Han?

Lena:- Çünkü, Taeyong 'u tanımıyorum. Ama Han'ı kendim kadar iyi biliyorum. Han, kibar, romantik, anlayışlı, komik ve her konuda arkamda. Özellikle şiir konusunda.

Bahar:- Ve o şiirleri hayal dahi edemezsiniz. Destek olmak, okumak kadar zor olmalı.

Ekin:- Bahar!

Lena:- Her şey bir yana, kalbi bir çocuk kalbi gibi tertemiz. Masum. Sıcacık. Sevgi dolu. Güldüğü zaman, kutuplardaki karları eğitiyor sanki. Ya da Sahra çölüne yağmur yağıyor. Öyle mucizevi, öyle hayat dolu.

Han gülümsedi. Ama içindeki ses, onu bir türlü rahat bırakmayacaktı. En güzel anlarını bile mahveden o ses.

Han:- Bana karşı hisleri var. Ve benim de ona. Ve benim hislerim içimde dağ gibi birikti. Ama beni kabul etmesi demek, zayıflıklarımla, acizliklerimle kabul etmesi demek. Ben ona sevgimi verirken yanında da acılarıma ortak etmiş olurum. O benim acılarıma kaylanamayacak kadar narin. Onu bu kötülüğü yapamam, yapmamalıyım. Uzak dur benden ne olur. Çünkü ben senden duramam.

Changbin çevirdi şişeyi. Alya'ya geldi. Diğer ucu da Felix'e.

Alya:- Aha sıra bende. Cevap ver bakalım Felix.

Felix:- Buyrun benim.

Alya:- Doğruluk mu cesaret mi?

Felix:- Cesaret.

Alya:- Seçil Hoca 'yı ara ve Hazel 'i seviyorum de.

Felix ve Hazel:- Ne?

Ekin:- Saçmalama Alya. Çocuğu öldürsün istiyorsun herhalde.

Alya:- Şaka şaka. Dedi gülerek.

Felix:- Bi an kalbime iniyordu.

Hazel:- Ne yani bunu benim için yapmaz mıydın?

Felix:- Yaparım tabiiki. Ama şu an doğru zaman değil.

Hazel somurttu.

Mira:- Aferin Alya. Aralarını bozdun.

Alya:- Şakaydı ya.

Hazel:- Zaten arayıp söyleyemezdi de.

Felix:- Ben mi? Sevgimi ispatlamaya ihtiyacım mı var?

Hazel:- İhtiyacın olduğu için değil. Cesaret meselesi.

Felix:- Tamam sen istiyorsan, dedi ve Hazel'in telefonunu aldı. Ara Seçil Hoca 'yı.

Anka:- Arayacak mısın?

Felix:- Evet. Ben yalan söylemem.

Hazel telefonu açtı, rehberden Seçil Öğretmen 'i arayıp Felix'e verdi.

Hazel:- Konuş, bekliyorum.

Telefon çaldı. Kalbi ise pır pır ediyordu. Korkuyordu kısacası. Seçil Öğretmen 'in vereceği tepkiden. Yoksa seviyorum demek zor değildi.

Jeongin:- Bu gün evden kovulacağız anlaşılan.

Ekin:- Kızlar saçmalamayın.

Hazel: -Söylemesini istiyorum.

Telefon açıldı.

Seçil Öğretmen:- Efendim Hazel?

Felix tam ağzını açmıştı ki Hazel telefonu aldı elinden.

Hazel:- Hocam, sizi merak ettikte. Biraz geciktiniz.

Seçil Öğretmen:- Yoldayım canım geliyorum.

Hazel:- Tamam hocam dedi ve kapattı.

Felix:- Neden aldın telefonu elimden?

Hazel gülümsedi:- Bu gece dışarıda yatmanı istemiyorum da ondan.

Ceylin:- Son anda vicdana geldim desene.

Hyunjin:- Hepimizi korkuttun yalnız.

Bang Chan şişeyi çevirdi. Şişe dönüyordu Minho, Bang Chan'a baktı o an. Chan usulca başını salladı. Yine gözleriyle bir anlaşma mevcuttu.

Bang Chan:- Seçil Öğretmen'in arabası mı şu?

Herkes birden pencereye doğru baktı. Chan şişeyi hemen Bahar ve Minho 'ya çevirdi.

Lena:- Hani ben göremedim.

Ceylin:- Kimse yok.

Bang Chan:- Ben yanlış gördüm galiba. Arabada geçti zaten. Aaa şişede durmuş. Bahar ve Minho 'da.

Minho:- Aaaa ben soruyorum dedi sırıtarak.

Bahar:- Yandık desene.

Minho:- Doğruluk mu cesaret mi kedi?

Bahar:- Doğruluk dersem saçma sapan şeyler sorarsın, cesaret desem daha fenası olur. Sana güvenmiyorum ya!

Mira:- Hadi Bahar seç birini?

Bahar:- İyi tamam doğruluk.

Minho:- Beni seviyor musun?

Bahar ayaklandı birden.

Bahar:- Bu nasıl soru ya oynamıyorum ben!

Minho:- Cevap versene?

Bahar:- Vaz geçtim ben. Cesaret.

Seungmin:- Değiştirilmez ama Bahar!

Bahar:- Ben değiştiririm. Cesaret dedim işte.

Minho:- Görürsün sen.

Bahar:- Ya ama! Açıkça tehdit ediyor beni. Cesaret dedim diye fena şeyler yaptıracak.

Minho:- Beni öp!

Bahar:- Boğarım seni! Dedi ve Minho'nun üzerine atıldı. Kızlar tutttular hemen.

Ceylin:- Ama Bahar sen seçtin cesareti dedi gülerek.

Ekin:- Minho, değiştir şunu yoksa seni boğazlar biz de elinden alamayız ona göre.

Bahar'ı yerine oturttular.

Minho:- Bana ne!

Bahar:- Ölmek istiyor o yüzden bırakın beni dedi ve yeniden ayaklandı ama kızlar geri oturttular.

Mira:- Bahar dur bi! Değiştir Minho aaaa! Çocuk gibisiniz.

Seungmin:- Bu ikisi çocuktan daha beterler. Hadi Minho.

Minho:- İyi tamam. Bu kez de itiraz etmek yok ama.

Bahar:- Adam gibi bir şey söylesen etmem herhalde.

Minho:- Ellerimi tutacaksın ve gözlerime bakıp, seni seviyorum diyeceksin.

Bahar:- Allaaaaah yedim seni! Dedi ve yeniden ayaklandı.

Minho:- Bu ne ya mızıkçılık yapacaksan neden oynuyoruz?

Han:- Zorlama bence.

Minho:- İyi be tamam. Sadece elimi tutup gözlerime bakacaksın. Bir dakika boyunca. Çekmek çekilmek yok. Bir goril ile el ele tutuşmak bile sana ceza olarak yeter bence.

Bahar:- Pis intikamcı.

Jeongin:- Bence bunu yap gitsin Bahar, bir sonraki istediği daha beter bir şey gibi duruyor.

Bahar:- Yapmam.

Minho:- Yapacaksın.

Bahar:- Yapmaaaaam!

Minho:- Yapmak zorundasın!

Jeongin:- Sizin yüzünüzden bize sıra gelmeyecek. Yap artık şunu Bahar!

Bahar, çaresiz gitti Minho'nun yanına. Karşısına oturdu. Minho ona baktı. Bahar'ın kaçırdığı gözlerine.

Minho:- Baksana bana!

Bahar, utana utana baktı Minho 'ya. Elini uzatıyordu ki Minho tuttu ellerini. Bahar, yeni yeni olgunlaşmaya başlayan kiraz gibi kızarmaya başlamıştı.

Minho Bahar'a yaklaştı. İkisinin de kalbi hızlanmaya başlamıştı. Minho daha bir sıkı tuttu elini Bahar'ın. Elinden kalbine bir şey gidiyordu sanki. Damarlarından Bahar geçiyordu.

Minho:- Avuçlarımda avuçların, gözlerimde kahve rengi gözlerin. Burnumda mis kokun. Ve kalbimde sevgin. Her çarpışında adını anıyor sanki. Sevmek, cennette olmak gibi evet. Seni sevmek o cennetin ta kendisi sanki. Kışıma çiçek açtıran, kalbime sevgiyi tattıran sen, sen benim baharımsın. Sen, benim Bahar'ımsın.

Bahar:- Gözlerinin her bir köşesinde yıldızları saklayan uzay gözlü sevgili. Sen böyle bana bakarken benim o karanlıkta kaybolmamam imkânsız. Yıldızlar arasında uçmak gibi gözlerine bakmak. Kalbime dokunan iki siyah çekik göz. İki çift el. Hapsettiğim kalbimi tutsak olduğu zindandan çıkarıp gözlerinde özgürlüğe doğru uçuruyor. Sevgiye, sana.

Bir dakika. Bu bir dakika öyle kıymetliydi ki. Milyon dakikaya bedel, Milyar saniyeden kıymetli, Trilyon saliseden daha güzeldi. Bu an Minho ve Bahar'ın anıları içinde bir anı daha olarak kayda geçmişti kalplerinde.

Bir anda Minho 'nun gerçekleri ağzından çıkıverdi. Mini bir mırıldanma seklinde.

Minho:- Seni seviyorum!

Bahar irkildi o an.

Bahar:- Ne?

Minho:- Şey. Yani bu kadar kolay. Seni seviyorum diyeceksin amma uzattın dedi telaşla.

Bahar hemen elini çekti.

Bahar:- Geçti bir dakika. Bir daha da böyle cezalar vermezsen sevinirim dedi ve utanarak yerine geçti.

Mira, Bahar'ın yanına geldi.

Mira:- Vay be ne bir dakikaydı o öyle. Diye fısıldadı.

Bahar:- Sus Mira, çok utanıyorum. Aklımdan neler geçti anlatamam. Dedi aynı şekilde.

Mira gülümsedi:- Tahmin edebiliyorum.

Bahar:- Ben korkuyorum galiba! Böyle şeyler hissetmek, ilk defa oluyor. Ve bu beni korkutuyor.

Mira:- Hayır. Çok seviyorsun. Sevgi güzel şey.

Şişe tekrar dönmüştü. Hyunjin ve Bahar'a gelmişti.

Bahar:- Bana geldi. Ben mi soracağım?

Lena:- Evet.

Bahar:- Doğruluk mu cesaret mi?

Hyunjin:- Sen şimdi Minho'nun intikamını benden alırsın. O nedenle doğruluk.

Bahar:- Peki, soruyorum. Alya 'dan gizlediğin bir şey var mı?

Hyunjin bir anlığına telaş yapmıştı. Bu Alya'nın dikkatinden kaçmadı.

Hyunjin:- Ben, ben mi? Şey. Yok yok tabiiki. Nasıl soru bu?

Minho:- İşi gücü ortalığı karıştırmak.

Bahar:- Sensin işi gücü ortalığı karıştırmak. Soru sorduk ne var bunda?

Alya:- Neden bu kadar telaşladın? Sadece soru.

Hyunjin:- Benim yok. Olsa söylerim. Peki senin var mı?

Alya gülümsedi bir şeyler imâ edercesine.

Alya:- Herkesin sakladığı bir şeyler vardır Hyunjin. Bence senin de var. Hatta Changbin 'in, Han'ın belki Minho'nun bile. Bizimde var. Bahar'ın bile.

Bahar:- Beni me karıştırıyorsun ya!

Minho:- Ne saklıyorsun sen? Biri mi var?

Bahar:- Ne saklayacağım be. Hem varsa sana ne?

Minho:- Ne demek sana ne. Biri var değil mi?

Bahar:- Var ulen var. Biri var. Dedi sinirlenerek.

Hazel:- Ne abarttınız. Alya herkesin kendine göre söylemek istemediği bir şey vardır demek istiyor. İllaki gizli bir şey anlamanıza gerek yok.

Felix:- Bence de.

Hyunjin, Alya'ya baktı.

Hyunjin:- Bir şeyler biliyor. Ya da şüpheleniyor. İyi de neden benim de sakladıklarım.var desin ki. Belki de başka bir şey demek istedi ben kuruntu yapıyorumdur. Bir an önce Alya ile konuşsam iyi olacak.

Hazel çevirdi bu kez de. Seungmin ve Han'a geldi. Han soruyordu.

Han:- Doğruluk mu cesaret mi?

Seungmin:- Doğruluk olsun.

Han:- Söyle bakalım Seungmin. Mira olmasaydı, Dahyun hayatında olur muydu?

Seungmin:- Mira benim hem hayalim hem gerçeğim. Hayalimde beklediğim, gerçekte yanımda olup elini tutmak istediğim tek kişi. O hariç herkes benim için sadece bir yanılgı. Sadece yanlış. Mira olmasaydı ben bir yanlış içinde olacaktım. Çünkü Dahyun ne beklediğim, ne de sevdiğim kişi değildi. Hislerimin yanılgısıydı. Onunla olsaydım gerçek sevgiyi hiç bir zaman tadamayacaktım. Mira benim tek doğrum. Kalbimi ısıtan, kıpırdatan, beni saran tek kişi o. Kaç kişi gerçek dünya da hayallerdeki mutluluğu verebilir? Mira bana bunu veriyor işte. Dedi ve elini tuttu. Benim gerçeğim de doğrum da Mira. Başlangıcım ve sonum.

Mira gülümsedi Seungmin 'e. Tatlı tatlı baktı.

Mira:- Sen de benim. Her şeyim.

Lena:- Çok tatlılar.

Minho:- Bahar'da benim dedi Bahar ile uğraşmak için. Elbette şu da var. Her şakanın altında bir gerçek yatar.

Bahar:- Ölmek için bu kadar istekli olma bence. Yaşın çok genç. Sevdiğim birinin katili olmak istemem.

Minho ayaklandı birden.

Minho:- Aha duydunuz sevdiğim dedi.

Bahar:- O anlamda değil!

Minho:- Ben bilmem. Sevdiğim dedin.

Bahar:- Yıldım artık yıldım! Çevirin şu şiseyi de bitsin şu işkence.

Hazel çevirdi tekrar. Jeongin ve Hyunjin 'e geldi.

Hyunjin:- Doğruluk mu cesaret mi?

Jeongin:- Hadi bu kez cesaret olsun.

Hyunjin:- Tamam o zaman. Ekin'e dans teklifinde bulun.

Ekin:- Ben ne alaka?

Hyunjin:- Ben bilmem. Cesaret dedi söyledim. Yapacak.

Jeongin, Ekin'in yanına geldi.

Jeongin:- Be benimle dans eder misin?

Ekin, kızlara baktı. Çekinme ve utanma aynı andaydı içinde.

Ekin:- Hayır, şey evet. Bilmiyorum!

Felix, televizyonu açtı ve bağlanıp romantik bir müzik açtı.

Jeongin, elini uzattı Ekin'e. Ekin tekrar baktı kızlara. Kızlar başlarını salladılar evet dercesine. Bahar hariç. Gözlerini açmış hayır diye işaret ediyordu.

Minho:- O göz bebeklerini yuvalarına sok.

Bahar:- Ama dans diyor.

Minho, Bahar'ın gözlerini kapattı. Onlar birbirileri ile uğraşadursunlar, Ekin Jeongin 'in elini tutup ayağa kalktı. İkisi de çekiniyorlardı birbirlerinden. Jeongin, yavaşça tuttu Ekin'in belinden. Ekin'de Jeongin 'in omuzuna koydu elini. Ve dans etmeye başladılar. Jeongin usulca eğildi Ekin'in kulağına doğru.

Jeongin:- Sen, dünyanın en güzel çiçeğisin. Nadir, kıymetli, kırılgan, sahipsiz. Açtığın yerlere güzellikler getiriyorsun. Açtığın kalplere. Ama kendin bunun farkında değilsin. Kendi güzelliğini görmüyorsun. O büyük sonu başı belli olmayan kırlar senin dünyan olmuş. Senin çabaların, uğraşların. Açtığın kırda kendi kendine yetmeye çalışıp, kendi kendini yetiştirmeye uğraşıyorsun. İstiyorsun ki kimse seni fark edip koparmasın. Çünkü koparırlarsa kendinden amaçlarından uzaklaşıp bir vazoda kuruyup gitmek istiyorsun. Öyle soyutlamışsın ki kendini seninle güzelleşen toparağın farkında değilsin. Toprak çiçeğe aşık, çiçek ise kırlara bağlı.

Ekin:- Ama bir çiçeğin yeri kırlar değil midir?

Jeongin:- Bir çiçek her yerde açar Ekin. Bir dağın doruğunda da, bir pencere önündeki saksıda da. Önemli olan toprağını bulabilmesi. Toprağını sevmesi.

Ekin:- Ya çiçek toprağını seviyor da toprak onu sevmiyorsa?

Jeongin:- Her toprak her çiçeği bağrına basmaz. Sen çiçek açtığın toprağa bak. Eğer yeşillenip güzelleşiyorsan, bil ki o toprakta seni seviyordur.

Müzik bitmişti. Ekin ve Jeongin yerlerine geçtiler.

Ceylin:- Ne konuştunuz?

Ekin:- Minik bir çiçek hakkında dedi ve gülümseyerek Jeongin 'e baktı. Hadi bu kez de şişeyi ben çevireyim.

Şişe yine döndü. Changbin ve Ekin'e geldi.

Ekin:- Aaa yine ben.

Ceylin:- Ekin ben sorayım mı? Ne olur!

Ekin:- Buyrun Ceylin hanım.

Ceylin:- Aşkım, doğruluk mu cesaret mi?

Changbin:- Doğruluk.

Ceylin:- Ne sorayım? Kızlar? Aa buldum. Beni ilk gördüğünde ne hissettin?

Changbin:- E bu çok kolay. O günü hâla hatırlıyorum. Merdivenlerden çıkarken bir kız düşüyordu. Tuttum. Kollarımda dünyanın en güzel kızı vardı. Sinir, gıcık, kendini beğenmiş bir kız ama gözlerinde masum, sevecen, sevgiyle bakan bir kız. Ben o kızı o gün gördüm. O gün sevdim. İlk görüşte aşk mıdır bilmem. Ama ilk görüşte dünya da dahil tüm güneş sistemi bizim etrafımızda döndü sanki. Çekimine kapıldım. Seninle uğraştım çünkü sevdiğim kız içeride bir yerde hapisti. Ben prensesimi oradan kurtardım. Sen benim prensesimsin.

Ceylin hayran hayran dinledi Changbin 'i. Aşk, sevgi bunlar güzel duygulardı. Ceylin yaşadığı kötü şeylerin sonunda bunu en güzel şekilde yaşıyordu. Belki de Changbin onun için verilmiş bir hediye bir mükafat idi.

Bang Chan şişeyi çevirdi tekrar. Anka ve Bang Chan'a geldi.

Bang Chan:- Sansa bak be dedi sevinerek. Aşkın gücü. Nasıl geldi sevgilime.

Anka güldü:- Hadi sor bakalım sevgiline.

Bang Chan:- Doğruluk mu cesaret mi?

Anka:- Cesaret.

Bang Chan:- Sokağa çıkıp Ben Bang Chan'ı çok seviyorum diye bağır.

Anka:- Bunu senin yapman gerekmiyor mu acaba?

Bang Chan:- Ama bir oyundayız değil mi? Yoksa beni sevmiyor musun?

Anka:- O nasıl söz. Tabiiki de şey yapıyorum. Şey işte dedi utanarak.

Bang Chan:- O zaman?

Anka:- Tamam hadi dışarıya.

Hepsi birden dışarı çıktılar. Sokağın ortasında durdular. Anka, Bang Chan 'a baktı ve derin bir nefes aldı.

Anka:- Ben, Chan'ı çok seviyorum diye bağırdı.

Bang Chan gülümsüyordu Anka'ya bakarak. Bunu duymak, onun için dünyanın en güzel müziğini duymak gibiydi. Sesi harika bir melodi gibi canlanıyordu kulağında ama seviyorum demesi, bunun da üstünde, bunun daha ötesindeydi.

Ama o anda Seçil Öğretmen 'in arabasının ışığı göründü.

Hazel:- Arkadaşlar, Seçil Hoca geliyor!

Seungmin:- Eyvah, içeri koşun!

Hepsi birden itiş kakış içeri koştular.

Minho:- Çabuk girin içeri!

Her biri geçip oturdular koltuğun üzerine. Seçil Öğretmen, arabasını park ettikten sonra eve geldi ve anahtarı ile açıp girdi eve.

Ekin:- Hoş geldiniz hocam!

Seçil Öğretmen:- Sağol canım. Gençler, bunlar kıyafetleriniz.Yatarken giyinmeniz için de bir şeyler var. Okula serbest kıyafetlerle gideceksiniz okuldan yeni kıyafetler verecekler.

Erkekler:- Tamam hocam.

Nihayet doğru düzgün bir şeyler giyinmişlerdi. Kızlar, erkekler için yatak yapılmasında erkeklere yardımcı oluyorlardı. Yorgan ve yastıkları getiriyorlardı. Han ve Lena'da çarşafları seriyordu.

Seçil Öğretmen:- Ha şöyle! Bu kıyafetler iyi oldu.

Seungmin:- Sağolun hocam. Tam üzerimize göre almışsınız.

Seçil Öğretmen gülümsedi:- Gözümün kararı iyidir diyelim. Siz şimdi yatıp dinlenin, yarın yurttan kalan bazı eşyalarınızı almaya gidelim.

Bang Chan:- Tamam hocam.

Seçil Öğretmen, odasına gitti. Bahar elinde katlanmış yorgan ile geldi.

Minho:- Seni seviyorum demese de sevdiğini belli eden kız dedi Bahar ile uğraşmak için. Bak benim için yorgan bile getiriyor.

Bahar elinde ki yorganı alıp Minho 'nun üzerine attı.

Bahar:- Evet o yorgan senin için. Seni sarıp sarmayalayıp boğacağım.

Minho:- Vahşi planlarını benden uzak tut.

Bahar:- Gece tepene çökersem görürsün.

Minho:- Gece bile görmek istiyorsun beni değil mi?

Bahar:- Uğraşma benimle bak!

Seungmin:- Akşama kadar didiştiniz durdunuz yorulmadınız mı?

Minho:- Bahar söz konusu olduğunda asla yorulmam dedi gülerek. Ne de olsa sevdiğim işi yapıyorum.

Hazel:- Bu da şakayla karışık sana yürüyor ha! Dedi fısıldayarak.

Bahar:- Yok canım, işi gıcıklık onun.

Hyunjin:- Akşama kadar temizlik yaptık. Yorulmuşum.

Alya:- Eee Ekin ile tanıştınız artık.

Lena:- Biz neler çekiyoruz görün.

Ekin:- Yatın artık!

Bang Chan koşup yer yatağına atladı. Yastığın üzerinde döndü.

Bang Chan:- İyi geceler sevgilim dedi sessizce Anka'ya.

Anka gülümsedi:- İyi geceler, aşkım.

Jeongin:- İyi geceler patron dedi Ekin'e. Ekin güldü.

Ekin:- Sana da. Herkese!

Felix, Hazel'e öpücük attı.

Hazel:- Şişttt yapma dedi utanarak.

Seungmin:- Kıvırcık, sabah yüzünü görerek uyanmak çok güzel olacak.

Seungmin:- Yiaaaa çok tatlısın.

Bahar:- Odamıza çıkabilir miyiz artık? Ne uzattınız ya.

Lena:- Romantik anları baltalamakta üstüne yok.

Han:- İyi geceler Lena !

Lena el salladı Han'a.

Bahar:- Kesecem kendimi burada yeter artık!

Minho:- Bana odun diyene bak.

Bahar:- Herkese iyi geceler. Sana değil dedi Minho 'ya bakarak.

İyi geceler faslından sonra herkes nihayet yatmıştı. Gece' nin bir yarısıydı. Erkekler salonda yerde, kızlar ise odalarında yatıyorlardı.

Ceylin, yüzünde bakım için yaptığı yeşil yüz maskesi ile kıpırdandı yatağında. Usulca kalktı. O anda Bahar'da yatağında kıpırdandı.

Ceylin:- Bahar, Bahar!

Bahar:- Hııı!

Ceylin:- Bahar!

Bahar:- Ne var Ceylin?

Ceylin:- Uyanık mısın?

Bahar, kalktı ve oturağına geldi yatağın içinde.

Bahar:- Sayende uyanığım artık.

Ceylin:- Bahar, çok susadım. Mutfaktan bir bardak su getirir misin?

Bahar:- İnip kendin alsana!

Ceylin:- Yüzümde maske var. Changbin beni böyle görürse, rezil olurum nooolur! Çok susadım dedi tatlılık yaparak.

Bahar:- Ceylin ya! Dedi yorganı iteleyerek kalktı yataktan. Diğerlerini kaldırsana!

Ceylin:- Sen kıpırdanınca...

Bahar:- Gözüne beni kestirdin yani. Dedi ve çıktı odadan.

Bu arada erkeklerde de kıpırdanma vardı. Han hemen yanında ki Minho 'yu dürttü fısıldayarak.

Han:- Minho, Minho kalksana!

Minho:- Ne var Han?

Han:- Minho, çok sıkıştım.

Minho:- Biraz çekileyim mi?

Han:- Öyle değil. Tuvaletim geldi.

Minho kalkıp oturdu:- Ee git yukarıda tuvalet.

Han:- Tamam gideceğim de. Kapıda bekle beni. Kızlardan biri gelirse çok utanırım. Hadi Minho!

Minho:- Uff tamam ya.

Bahar merdivenlerden indi. O an da Han ve Minho ayaklandılar.

Minho:- Bahar! Dedi üzerini düzelterek.

Bahar:- Mutfağa su almaya inmiştim dedi saçlarını düzelterek.

Bahar:- Siz niye ayaktasınız bu saatte?

Minho gözüyle Han'ı işaret etti.

Han ise kendini sıkıyordu.

Bahar:- Ayy anladım. Yukarı çıkabilirsiniz dedi ve mutfağa gitti. Minho'da peşinden.

Han:- Minho nereye?

Minho:- Geliyorum tut biraz daha.

Bahar, dolaptan bardak aldı ve sürahideki suyu boşalttı.

Minho:- Bir bardakta ben alabilir miyim?

Bahar:- Tabiiki. Dedi ve bir bardakta ona doldurdu. Minho içti suyunu ve bardağı tezgahın üzerine koydu.

Minho:- Üzerine iyi gitti su içmek.

Bahar:- Üzerine mi? Neyin?

Minho:- Türk kahvesi'nin.

Bahar:- Kahve mi? Ne zaman kahve içtin ki?

Minho:- Türk kahvesi gözlerin. Bakınca içmiş kadar oldum.

Bahar, garip hissetmişti. Bir yandan telaşlanmış, bir yandan da heyecanlanmıştı. Kaçamak gözlerle baktı Minho 'ya.

Minho:- Kızdın mı?

Bahar:- Han, Han'ın şeye gitmesi gerekiyordu ya.

Bahar, Ceylin 'e götüreceği bardağı unutup çıktı mutfaktan. Minho'da arkasından.

Bahar:- Yürü Han, götürelim seni lavaboya.

Han, arkasında Bahar ilerlediler.

Han:- Minho, sen de gel!

Han önde, arkasında Bahar en arkada da Minho merdivenlerden çıkmaya başladılar.

Minho:- Neden tepki vermiyor? Bir işaret, sadece bir işaret ver be Bahar!

Önlü arkalı çıkıyorlardı merdivenlerden. Birden Ceylin odadan çıktı ve merdivenlerin başına geldi.

Ceylin:- Bahar suyum nerede kaldı?

Han başını kaldırıp Ceylin 'e baktı. Yemyeşil yüzünü gördü o an. Korkudan çığlığı basıverdi.

Han:- Aaaaaaaaa!

Ceylin:- Aaaaaaaaa!

Korkudan, kaçacağım derken bir adım geri attı, sendeledi Han, o an Bahar'a çarptı. Bahar'da Minho 'ya.

Üçü birden merdivenden düşmeye başladılar.

Kızlar gelen çığlıklar ile ayaklandılar.

Anka:- O ses neydi?

Lena:- Han'ın sesi bu!

Ekin:- Koşun kızlar birine bir şey oldu kesin!

Aynı şekilde erkeklerde zıplayıp kalktılar yattıkları yerden ayağa.

İlk Minho düştü yere. Bahar onun üzerine. Başı Minho'nun dizleri üzerindeydi. Han ise merdivenlerin ortasında kalmıştı.

Seungmin:- O çığlıkta neydi?

Bang Chan:- Han ve Minho nerede?

Seçil Öğretmen çıktı odasından. Işığı yaktı. Yerde yatan Bahar ve Minho 'yu, merdivende serilmiş kalan Han'ı gördü.

Seungmin merdivenleri işaret etti.

Seungmin:- İşte oradalar!

Seçil Öğretmen:- Ne oldu size? Neden yerdesiniz?

Bahar:- Aaahh! Neyse ki iyiyim. Altımda ki ne? Dedi ve başını kaldırıp Minho 'nun bacağından başına kadar süzdü. Hihhhh! Dedi ve kalkıp oturağına geldi.

Minho:- Sayemde iyisin. Ahhh sırtım!

Lena, merdivende ki Han'ı görür görmez koştu yanına ve kaldırmaya çalıştı.

Lena:- Han! Han iyi misin? Ne olur iyiyim de. Ölme ne olur ölme!

Han:- Lena, iyiyim o kadar da değil.

Mira:- Abartma Lena, iyi işte dedi ve tuttu Han'ın diğer kolundan. Merdivenlerden indirdiler Han 'ı.

Seçil Öğretmen:- Ne bu haliniz bu saatte?

Jeongin:- Niye çığlık attın Han?

Han:- Korktum da ondan. Dedi Ceylin 'i göstererek.

Birden hepsi birden Ceylin 'e baktılar.

Erkekler:- Anneciğim!

Hep bir ağızdan irkildiler Ceylin ve yeşil maskesinden.

Changbin:- Hakikaten korkutucuymuş!

Ceylin:- Ne dedin sen!

Changbin:- Bir şey demedim dedi sesi içine kaçmış şekilde.

Seçil Öğretmen:- Kalkın bi hastaneye gidelim.

Minho:- Sorun yok efendim. İyiyiz.

Han:- Ben de iyiyim. Problem yok.

Bahar:- Ben de hocam. İyiyim.

Ceylin:- Bir şey yokmuş hocam. Hepsi de iyi. Yüzüm kırış kırış olacak hadi yatalım.

Hazel:- Bi özür bari dileseydin. Sonuçta bu senin eserin.

Ceylin:- Gece gece önlerine bakmamışlar suç benim mi?

Alya:- Pes doğrusu. Masken sayesinde üçü birden merdivenden yuvarlandılar farkındaysan dedi ve sonra bir gülme aldı. Ardından diğerlerini de.

Han:- Çok mu komik?

Alya:- Ay kusura bakma çok komiktiniz .

Seçil Öğretmen:- Tamam gece gece bu kadar eğlence yeter. Herkes yatağa!

Sabah olmuştu. Kızlar ve erkekler yatak yorganları topluyorlardı.

Hazel:- Çok komiktiniz. Sabaha kadar gülüm halinize.

Bahar:- Duydum canım kıkırdamalarınızı.

Jeongin:- Ne yalan söyleyeyim biz de çok güldük.

Changbin:- Ceylin, o maske neydi öyle? Canım senin böyle şeylere ihtiyacın yok.

Ceylin:- Gerçekten mi?

Changbin:- En azından ev halkının sağlığı için.

Ceylin yastık ile vurdu Changbin 'e.

Bahar:- Bu iyidi dedi gülerek.

Minho ise babaannesi ile telefonda konuşuyordu. Yine kız meselesi.

Minho:- Babaanne neden anlamak istemiyorsun hiç kimseyi istemiyorum.

:- Nedenmiş o?

Minho:- Yaşım daha çok genç. Ben daha lisedeyim.

:- Senin yaşında benim karnımda baban vardı! Ne demek evlenmem. Çok güzel bir kız buldum sana. Bir görsen!

Minho:- Babaanneciğim, ben evlenemem. Yapamam neden anlamak istemiyorsun?

:- Nedenini söyle. Yoksa sen erkek değil misin? Bir problem mi var?

Minho:- A ama o nasıl söz babaanne! Tabiiki erkeğim. Hem ben, ben evlendim.

:- Yalan söylüyorsun!

Minho:- Hiçte bile yalan değil.

:- Arar bulurum bak ona göre. Araştırırım. Elim kolum uzundur.

Minho:- Araştır ya da araştırma dur. Şeyy. Kız yabancı. Kore'de bekar görünebilirim ama onun ülkesinde evli görünüyoruz. İstersen şimdi araştır bakalım. Hadi kapattım ben. Dedi ve kaçarcasına kapattı telefonu. Diğerlerinin yanına geldi.

Hyunjin:- Yine mi babaannen?

Minho:- Tutturdu.

Bahar:- Ne istiyor ki?

Jeongin:- Minho 'yu evlendirmeye çalışıyor da.

Bahar:- Ne? Diye bağırdı birden. Kendisine bakan garip bakışlardan sonra toparlandı hemen. Şeyy yani, bu yaşta evlilik olur mu hiç?

Minho:- Anlamaz o. Yaşlandı. Kafasının dikine gidiyor. Çok az ömrüm kaldı senin evlendiğini görmek istiyorum deyip duruyor.

Lena:- Ayy canım. Ne yapsın o da torununun mutlu olduğunu görmek istiyor kendince.

Anka:- İyi de gönlü olsun diye evlenecek değil ya bu çocuk?

Minho:- Yani.

Bahar:- Evlende kurtulayım senden. Ama yazık. Evleneceğin kızın başını yakma şimdi.

Minho:- Bu sözlerini masaya oturduğumuz da hatırlatırım ama.

Bahar:- Ne masası?

Minho:- Nikah masası.

Bahar ne diyeceğini bilemedi. Kelimeleri yuttu. Kızlar onun bu tatlı hallerine gülüyorlardı.

Bahar:- Ben, ben seninle evlenmem bi kere dedi ve kucağına yastıkları basıp odaya ilerledi.

Felix:- Harikasın dedi gülerek.

Minho'da güldü:- Böyle susuyor aksi halde susmaz.

Ekin:- Çok fenasın. Bahar'ın zayıf yanını buldun.

Aynı evde komik maceralar devam ediyordu. Bakalım bizim tatlı gençlerimiz daha neler yaşayacaklar birlikte?

 

 

 

 

Minho:-

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 28.05.2025 22:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...