Erkekler kızları yolcu etmişlerdi. Yurda gelmişlerdi ama Changbin 'in kalbi havaalanında kalmıştı. Hatta Ceylin ile Türkiye 'ye gitmişti. Çünkü kalbi artık ona ait değildi. Sevmek böyle değil midir? Sevdiğinle bir olmak. Aynı kalbi taşımak. Paylaşmak. Bir beden de iki olmak. İki bedende bir olmak ya da. Changbin ve Ceylin birdiler artık. Bir kişiydiler.
Ağzı kulaklarındaydı deyim yerindeyse Changbin 'in. Yerinde duramıyor odanın ortasında dört dönüyordu.
Felix:- Changbin, mutluluktan havalara uçuyorsun.
Changbin:- Ne havası Nirvanadayım Nirvanaaa!
Bang Chan:- O kadar kaostan sonra işlerin bu noktaya gelmesi harika şey doğrusu.
Changbin:- Öyle. Şimdi bir haftanın geçmesini bekleyeceğim. Bir sene gibi gelecek bana.
Minho:- Bana da.
Han:- Sonuca odaklan. En azından Ceylin ile kavuştunuz.
Changbin:- Öyle gerçekten. Hadi bir hafta çabuk geç lütfen. Keşke zamanı ileri almanın bir yolu olsa.
Ertesi gün olmuştu. Erkekler okula geliyorlardı. Yolda sıralanmış yürüyorlardı.
Changbin:- Bir hafta. Kaldı altı gün. Altı gün çabuk geçer mi?
Minho:- Geçmez.
Bang Chan:- Anka'yı özledim bile. Arayıp azarlamadı da.
Seungmin:- Bu iyi bir şey sanki.
Bang Chan:- İyi bir şey değil. Sesini duymam gerekiyor. Yoksa geçmez altı gün.
Minho:- Şu şekil hanımcı olacaksın.
Hep beraber güldüler.
Birden Minho 'nun ensesine bir kar topu geldi.
Minho:- O nereden geldi be?
Hepsi birden arkalarına döndüler. Elinde kar topu ile Bahar'ı ve diğer kızları gördüler karşılarında.
Minho:- Siz!
Ceylin:- Şişt yakışıklı, çıktığın biri var mı?
Changbin:- Ceylin!
Ceylin:- Evet ben!
Changbin:- Sen, burada!
İkisi de koşup birbirine sarıldılar.
Changbin:- Seni çok özledim.
Ceylin:- Daha dün görüştük ya dedi gülerek.
Changbin:- Dün mü? Seni görmemin üzerinden sene geçti benim için.
Jeongin:- Siz, gitmediniz mi?
Ekin:- Gidiyorduk ama yoğun kar yağışı yüzünden uçak havaalanına geri döndü. Gidemedik yani.
Jeongin:- İyi ki gitmediniz. Kar ve kışı seviyorum.
Ekin gülümsedi.
Anka:- Madem , sesimi özledin söyle bakalım bay Bang Chan. Neden telefonum açılmadı o akşam?
Felix:- Evet, buyur bakalım Chan. Yeterki Anka'nın sesini duyayım beni azarlasa azarlasın diyordun.
Hazel:- Bu soru hepiniz için geçerli.
Han:- Ben açıklasam daha mantıklı olacak sanki. Biz o gece hastanedeydik. Benim için.
Kızlar:- Ne?
Lena:- Han, ne demek bu ne oldu?
Han:- Şey. Benim anksiyetem var. Bazen kriz geliyor. İlaç kullanıyorum bunun için.
Lena endişelenmişti:- Neden bunu daha önce söylemedin? Neden şimdi haberim oluyor hastaneye gittiğinden?
Hyunjin:- Söyleyip sizi üzmek istemedik.
Lena:- Han asıl şu an çok üzüldüm. Lütfen bir daha saklamayın bizden. Hele de böyle ciddi bir durumu.
Han gülümsedi:- Korkma geçti gitti.
Ceylin:- Ayy çok geçmiş olsun Han. Biz de neler düşündük.
Bahar:- Ben ne dedim size?
Jeongin:- Ne düşündünüz bakalım? Diye sordu şüpheyle.
Kızlar etrafa bakındılar gözlerini kaçırarak. Ekin hemen toparladı ortalığı.
Ekin:- Ee Jeongin ne yaptınız bizim gideceğimizi düşününce anlatsana dedi ve Jeongin 'in koluna girdi ve ilerlediler.
Hyunjin:- O zaman bu gün okul her zaman ki gibi güzel geçecek çünkü benim kız arkadaşım okula gelmiş dedi ve Alya'nın kolunu koluna taktı ve yürümeye başladılar.
Alya:- Bak sen. Ben yokken güzel olmuyor mu?
Hyunjin:- Sensiz her yer cehennem.
Seungmin:- Benim kıvırcığım da geldiğine göre hayat artık daha güzel. Hadi okula dedi ve Mira'nın elini tutup ilerledi.
Anka:- Yürüyünüz bakalım Bay Chan. Dua et geçerli bir bahanen var.
Bang Chan:- Herkese kafa tutan ben, bir senin yanında köpek yavrusuna dönüyorum ya ona şaşıyorum.
Anka güldü:- Yürü hadi yürü. Dedi ve sırtından itekledi Bang Chan'ı.
Lena, Han'ın yanına geldi.
Lena:- İyisin değil mi gerçekten?
Han:- İyiyim endişelenme. Sen yanımda olduğun sürece ben hep iyiyim.
Konuşarak okula doğru ilerlediler. Bahar ve Minho kalmışlardı. Birbirine baktılar.
Minho:- Hoş geldin kedi! Yeniden.Dedi gülümseyerek.
Bahar:- Kaldığımız yerden devam.
Minho:- Önden buyrun dedi ve yolu gösterdi Bahar'a.
Bahar:- Teşekkürler.
Minho:- O kar topunu da unutmayacağım.
Bahar:- Unutursan söyle yenisini atarım.
Minho güldü:- Kedisin kedi.
Bizim grup okula gelmişti. Güle oynaya bahçeye gidiler. Bazı gözler üzerlerindeydi. Özellikle de Bahar ve Minho'nun.
Minho:- Özledin mi beni?
Bahar:- Ben mi? Ne münasebet.
Minho:- Herkes birbirini özlemiş bak.
Bahar:- Senden bir haftalığına kurtulacağım diye seviniyordum bi kere. Ama nerdeeee.
Minho:- Büyük konuşma gün gelir, özlersin ona göre.
Bahar güldü:- Hiç bir zaman özlemeyeceğim için büyük konuşabilirim.
Minho güldü ve Bahar'a baktı. Gözlerine.
Minho:- O hiç belli olmaz. Ben büyük konuştum başıma geldi dedi gülerek.
Soo Yeon bu gün de okuldaydı. Birbirine gülen Bahar ve Minho 'ya bakıyordu pür dikkat. Yuna yanına geldi.
Yuna:- Sen bu okulda ha. Burayı terk etmemiş miydin?
Soo Yeon:- Efsane geri döndü diyelim.
Yuna:- Efsane değilsin artık. En azından Minho için.
Soo Yeon:- Sen hâlâ Minho'nun peşinde misin?
Yuna:- En azından ben hâlâ peşindeyim. Senin gibi aptallık yapıp onu terk edip gitmedim.
Soo Yeon:- Ve hâlâ seni görmüyor. Neyse bırakalım bunları. Bu kızın olayı nedir?
Yuna:- Bahar. Okula değişim öğrencisi olarak geldi Türkiye 'den.
Soo Yeon:- Sürekli Minho'nun yanında görüyorum.
Yuna:- Tam tersi. Minho onun yanında.
Soo Yeon:- Yani?
Yuna:- Düşündüğün gibi. Minho, Bahar'a aşık. Bahar ise oralı bile değil.
Soo Yeon:- Açık konuşacağım. Minho 'yu istiyorum.
Yuna:- Ben varken mi? Hadi oradan.
Soo Yeon:- Şimdilik dost olabiliriz değil mi?
Yuna:- Seninle ben?
Soo Yeon:- Seninle, güçlerimizi birleştireceğiz. Minho o kızdan soğuduğunda yeniden düşman olabilirsin bana. Bilgi getir bana yeterli.
Yuna:- Sana güvenmiyorum.
Soo Yeon:- Düşmanımın düşmanı dostumdur. Şimdilik.
Yuna'nın aklına yatmıştı bu iş.
Yuna:- Olabilir.
Soo Yeon:- Ne biliyorsun bu kız hakkında?
Yuna:- Kız, tam bir erkek düşmanı. Minho ile de arası iyi değil. Okula ilk geldiklerinde birbirine sıkı düşmandılar. Hatta arada tartışıyorlar.
Soo Yeon:- Demek düşman ve kız erkeklerden nefret ediyor. Harika.
Yuna:- Planın nedir?
Soo Yeon:- Minho 'yu bu kızın gözünde iyice düşüreceğiz. Ve bu çok kolay olacak. Aralarında geçecek bir tartışma, kıvılcım çıkması için yeterli olacak. Kız Minho 'ya daha da düşman olunca araya mesafe girecek ve Minho 'da ondan soğuyacak.
Yuna:- Çok kötüsün.
Soo Yeon güldü:- Biliyorum.
Bahar ve Minho hatta diğerleri bu korkunç planlandan habersiz günlük okul hayatına devam ediyorlardı.
Ekin, kütüphaneye geldi kitap almak için. Elini bir kaç kitap üzerinde gezdirdi. Bir süre düşündü ve aralarından bir tanesini seçip aldı. İnceleyerek geçip oturdu yerine. Arkasından bir ses duyuldu o an. Bu Kai'ydi.
Kai:- Kitap kurdu yuvasında. Dedi ve oturdu karşısına.
Ekin:- Burası evim gibi dedi gülümseyerek.
Kai:- Bu konuda seni en iyi ben anlarım. Bir süredir sesin çıkmıyordu neler yapıyorsun bakalım?
Ekin:- İyi. Okul filan işte. Sende var mı bir şeyler?
Kai:- Senin tavsiyen üzerine kitabım için bir yayın evi ile konuşmaya gittim. Sonuç ne olur bilmiyorum ama.
Ekin:- Eminim onlar da çok beğenecekler. Beğenmezlerse de ben senin bütün kitaplarını okurum. Dedi gülümseyerek.
Kai:- İyi ki varsın. Bak sana ne getirdim. Dedi ve masaya bir kitap bıraktı.
Ekin kitabı alıp baktı.
Ekin:- Bir Koreli'nin gözünden Türkiye. Çok merak ettim kesinlikle okuyacağım.
Kai:- Koreli bir gezginin kitabı. İçinde bol bol fotoğraf var. Ben İstanbul fotoğraflarını çok beğendim mesela. Özlemişsindir ülkeni.
Ekin:- Çok teşekkür ederim. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Dedi ve kitabı alıp ayaklandı. Ders başlamadan gideyim ben.
Kai:- İyi okumalar.
Ekin:- Teşekkürler dedi ve çıktı.
Felix ve Hazel Kuki ile ilgileniyorlardı. Bir araya gelip baş başa konuşmak nasip olmamıştı henüz. Bu fırsatı Kuki'nin yanında bulmuşlardı. Bir yandan mama ve su koyup, diğer yandan konuşuyorlardı.
Felix:- Gittin diye çok korktum. Zaten çok geç kavuştum sana bir de ellerimden kayıp gitmene dayanamazdım.
Hazel:- Galiba ben de. Türkiye benim ana vatanım ama seni de bırakmak istemiyorum. İşin gerçek tarafı, bu ayrılık bir gün gerçekleşecek.
Felix:- Ben o günü düşünmek bile istemiyorum. Sen benim hayatımın merkezindesin ve gidersen ne yaparım, nasıl yaparım bilmiyorum.
Hazel: - Uzak kalırsak, beni sevmeye devam edecek misin?
Felix:- Hayır, başka birini bulacağım hemen gittiğin gün.
Hazel:- Ne, başka birimi? Ne kadar da açık sözlüsünüz bay Felix! İyi çok bekleme şimdi bul dedi ve yanından geçip ilerledi.
Felix:- Dur bi dur dedi gülerek ve kolundan tutup kendine çevirdi Hazel'i.
Hazel:- Ne var niye vaz geçtin?
Felix:- Şaka yapıyorum. Senden başkasına bakar mıyım hiç? Aklımı yitirmem gerek seni unutmam için. Bir de kalbimi fırlatıp atmam. Aklımda kalbim de seninle olduğu sürece senden başkası da olmayacak. Dedi ve Hazel'e sarıldı.
Hazel:- Çok korkuyorum bir gün ayrılacağız diye.
Felix:- Öyle bir şey asla olmayacak. Asla.
Ekin, sınıfa Bahar'ın yanına geldi. Elinde Kai'nin verdiği kitap ile. Bahar sırasına oturmuş uzaklara dalmıştı.
Ekin:- Ne yapıyorsun burada tek başına?
Bahar:- Annemle konuştum da az önce.
Ekin:- Üzüldün mü?
Bahar:- Hıı. Bu Türkiye 'ye gitme işi benim için çok iyi olacaktı aslında. Çok özlemiştim.
Ekin:- Fark edilmeyecek gibi değil. Üzülme başka zaman nasılsa gideriz.
Birden Jeongin girdi sınıfa. Ekin, onu görünce telaş yaptı. Elinde ki kitabı koyacak yer aradı birden. Ne de olsa Kai vermişti bunu ona. Jeongin 'i aldatmak gibi hissediyordu kendi içinde. Öyle dürüsttü içinde ki aşka. Üstelik geçen gün Kai hislerini tam açacakken Jeongin üstüne gelmişti. Onunla yalnız kaldığını da bilsin istemiyordu.
Jeongin:- Ekin, kütüphaneden mi?
Ekin:- Ee evet. Nereden anladın?
Jeongin:- Yeni bir kitap almışsın galiba da sen neden böyle bir garipsin? Dedi Ekin'e bakarak.
Ekin:- Yok canım, ne garipliği.
Jeongin:- Kai kütüphanedeydi galiba. Kitabı da o mu hediye etti?
Ekin'in telaşını fark etmişti Bahar. Durumu da.
Bahar:- Kitap benim. Ekin benim için getirmiş dedi ve elinden çekip aldı kitabı Ekin'in. Jeongin 'e gösterdi.
Jeongin:- Aa ben bu kitabı biliyorum. Senden sonra da ben okurum olur mu?
Bahar:- Tamam dedi gülümseyerek ve kitaba baktı. Türkiye ile ilgiliydi. Hemen içini açıp okumaya başladı.
Jeongin:- Ben de sana bir kitap getirmiştim.
Ekin:- Bu gün de kitap veren verene dedi ve ağzını kapattı.
Jeongin:- Başka kim verdi?
Ekin:- Ben işte, Bahar'a.
Jeongin gülümsedi:- Psikoloji sever misin?
Ekin:- En az senin kadar. Dedi gülümseyerek.
Jeongin:- O zaman, bu kitap senin için.
Ekin:- Neden profesör gibi konuştuğunuz şimdi belli oluyor Bay psikoloji uzmanı Jeongin. Dedi kitaba bakarak.
Jeongin:- Seviyorum diyelim dedi Ekin'e bakarak.
Ekin:- E ben bu kitabı okumaya başlayayım o zaman dedi ve gülümseyerek sırasına geçti. Jeongin 'de kendi sırasına geçip, Ekin'i izlemeye başladı.
Changbin ve Ceylin okulun kantininde oturuyorlardı. Changbin toz şekeri paketinden çıkardı ve masanın üzerine serpti. Sonra parmağı ile iki tane birbirine bakan C harfi çizdi.
Ceylin:- Bu nedir?
Changbin:- Ceylin 'in ve Changbin 'in C leri.
Ceylin:- İyi de bunun biri ters. Diğer tarafa bakması gerekmez mi?
Changbin:- Ne ben sana sırtımı dönebilirim ne de sen bana dön. Biz hep göz göze bakışacağız.
Ceylin gülümsedi:- Sen meğer gizli romantikmişsin de haberimiz yokmuş.
Changbin:- Herkese değil. Sadece sana. Ait olduğum yer sensin çünkü. Sadece senin gözlerine baktığımda içimde ki en güzel şeyler gün yüzüne çıkıyor.
Ceylin:- Bu zamana kadar neredeydin Changbin? Ben, herkeste seni aramışım sanki. Biliyor musun seninle ilgili her şeyi bilmek istiyorum. Dedi heyecanla.
Changbin:- Ceylin, sana söylemem gereken bazı şeyler var. Baştan söylemek istiyorum. Biz yani ailem varlıklı bir aileyiz. Benim ailem ile aram iyi olmadığı için babamın kazancından, mal varlığından elimi çektim. Ablam Jae Hee çoğu şeyde bana yardımcı oluyor. Ben kendimi yetiştirip ekonomik güce sahip olana kadar diyelim. Bu okulun sahibi de ablam. Rahat hareket etmemde onun etkisi büyük diyebilirim. Ailemle aramın açılma sebebine gelince...
Ceylin:- Bu beni ilgilendirmez Changbin. Ben sadece seni bilmek istiyorum. Ekonomik durumun, ailenle problemlerin bunlar aramıza girecek şeyler değil. Sadece sen önemlisin benim için.
Changbin, Ceylin 'in elinin üzerine koydu elini.
Changbin:- Sen benim karşıma çıkmış en güzel şeysin. Dedi gözlerine bakarak.
Ceylin:- Bu arada Jae Hee deme bana.
Changbin:- Neden?
Ceylin:- Utanıyorum Changbin. İkinizi nasıl sevgili sandım ben ya! Ama sana sarılıp öpünce filan...
Changbin:- Kıskandın.
Ceylin:- Evet! Şey aman hayır. Yok yani.
Changbin:- Kabul et kıskandın.
Ceylin:- Hayır dedim.
Changbin:- Hadi hadi.
Ceylin güldü:- Tamam kapatalım konuyu. Hâlâ utanıyorum zaten.
Bahar ise Ekin'in elinden aldığı kitabın sayfalarını çevirmeye başladı. Güzel fotoğraflar vardı. Onu etkileyen hatta Türkiye 'ye olan özlemini kabartan fotoğraflar. Minho geldi ve yanına oturdu ama Bahar onu fark etmemişti bile. Sanki kopmuştu dünyadan. Belki de Kore'den.
Minho:- Bahar! Diye seslendi ama Bahar duymuyordu kendisini. Bir iki kere daha seslendi. Cevap alamayınca omuzuna dokundu. Bahar o dokunuş ile irkildi birden.
Bahar:- Ayy!
Minho:- Korkuttum mu? Özür dilerim.
Bahar:- Dalmışım.
Minho:- İstanbul Boğazı değil mi burası? Diye sordu fotoğrafa bakarak.
Bahar:- Evet. Çok güzel değil mi?
Minho Bahar'da ki özlemin farkına vardı. Bir de garip bir hâl sezinlemişti onda.
Minho:- Çok özledin galiba.
Bahar:- Öyle.
Minho:- Sen Ankara'lı değil miydin?
Bahar:- Ankara'da güzel yerdir. Deniz olmasa bile.
Minho:- Aklıma ne geldi. Madem çok özledin ve İstanbul Ankara fark etmiyor sana, seni Han nehrinin kenarında gezmeye çıkarayım. En azından İstanbul özlemin gider.
Bahar, başını eğdi:- Teşekkür ederim. Ama benimki Türkiye 'ye dönmeden geçmeyecek galiba.
Minho:- Anladım. Okuldan sonra, Tekvondo çalışmamız var unutmadın değil mi?
Bahar:- Ben onu unutmuştum. Tamam gelirim. Şey, ben bi dışarı çıkıp geleyim dedi ve kalkıp dışarı çıktı.
Yuna onları izliyordu. Ne de olsa malumat gitmesi gerekiyordu Soo Yeon'a. Bahar'da ki hallerin o da farkına varmıştı. Bu onu sevindirmişti.
Lena ve Han baş başa yürüyorlardı koridorda. Lena, Han'ın durumu için oldukça endişeliydi.
Han:- Tamam Lena endişelenme artık geçti gitti.
Lena:- Neden ilaçlarını düzenli almıyorsun? Beni korkudan öldürmek mi istiyorsun?
Han:- Sen böyle sürekli benimle ilgileneceksen ben hiç almam o ilaçları.
Lena:- Bak sen. O zaman tam tersini yapalım. Ben gideyim sen de ilaçlarını al. Dedi ve önden ilerlemeye başladı.
Han:- Dur tamam dur dedi ve Lena'nın önüne geçti. Benimle ilgilenmen hoşuma gitti. O nedenle dedim.
Lena:- Han bu ciddi bir konu. Senin iyiliğini istiyorum bunu anla lütfen.
Han:- Ben her zaman senin yanında iken iyiyim. O zaman hep yanımda ol.
Lena utanmışı. Büzüşüverdi olduğu yerde. Han güldü onun bu tatlı utangaç hallerine.
Lena:- Ne diyor bu çocuk böyle? Ay utandım. Evet hep yanındayım desem mi acaba? Ya duygularımı belli edersem? Yaa çok tatlısın Han. Diye geçirdi içinden.
Han:- Bundan sonra ilaçlarımı sen içir. Yoksa içmem.
Lena:- Ne? Ben nasıl?
Han:- Lena sen yanımda ol yeterki ilaca filan gerek yok inan dedi ciddileşerek.
Lena ona bakakalmıştı. O an da Taeyong 'u gördü Han. Lena ile konuşmak istediği konu vardı ve Han onun ne konuda olduğunu gayet iyi biliyordu. Lena' nın kolundan tutup çekti ve koşmaya başladı.
Lena:- Han ne yapıyorsun?
Han:- Şiir kulübüne gidiyoruz. Sana, yazdığım bir şiiri okuyacağım.
Lena:- Dur düşeceğim.
Han:- Ders zili çalmadan göstermem lazım.
Kimya dersiydi bu ders. Herkes öğretmene odaklanmış dersi dinliyordu deney eşliğinde. Bang Chan ve Anka yan yana yapıyorlardı deneylerini.
:- Evet çocuklar. Burayı dinleyin. İki farklı maddenin birleşmesi ile oluşan başka bir maddeye bileşikler denir. Bu yeni madde eski maddenin özelliğini taşımazlar. Tamamen yeni bir madde olacak unutmayın.
Bang Chan:- Tıpkı sen ve ben gibi.
Anka:- Bak sen dedi gülerek. Nasıl oluyor o?
Bang Chan:- Ben hidrojen, sen oksijen. Bak dikkat et sen oksijensin. Benim oksijenim. Biz ikimiz birleşince Su olusuyor. Yani aşkımız. Aşkımız olmasa ben hayatta kalamam. En fazla üç gün.
Anka güldü:- Bize nasıl bağladın kimyayı?
Bang Chan:- Bağlamak benim işim. Benim her şeyim sensin. Nereye baksam sen. Bırak kimyaya bağlamayı, hayatımdaki her şeyi ben sana bağlıyorum.
Anka gülümsedi.
:- Bang Chan, bu kadar konuştuğuna göre konuya hakim olmalısın. Bi örnek ver bakalım birleşik maddelere.
Bang Chan:- Su hocam. Hidrojen ve Oksijen gibi. Tıpkı Anka ve ben gibi dedi sonda.
Anka:- Chan!
Seungmin:- Chan yine doruklarında aşkın.
Mira:- Harika bir ikili oldular.
Seungmin:- Git gide takımı tamamlıyoruz biz ha!
Mira:- O ne demek?
Seungmin:- Sekiz de sekiz diyorum.
Mira:- Ne güzel olur değil mi Seungmin! Ama Bahar olmaz ya.
Seungmin:- Orası hiç belli olmaz aşkım.
Mira:- Aşkım mı? Dedi utanarak.
Seungmin:- Ya da dünyam mı demeliydim?
Mira'nın yanakları kızarmıştı.
Seungmin:- Kızıl kıvırcığım benim dedi Mira 'yı daha da utandırmak istercesine.
Mira güldü:- Tamam yeter. Dersi dinle hoca bakıyor!
Yuna, Soo Yeon 'u bulmuştu koridorda. Hemen yanına geldi.
Yuna:- Haberler ben de.
Soo Yeon:- Neymiş bakalım haberler?
Yuna:- Bahar ve Minho'nun Tekvondo çalışması varmış okuldan sonra.
Soo Yeon:- Öyle mi? Bak bu haber benim çok işime yarar.
Yuna:- Ne yapacaksın?
Soo Yeon:- Kaos. Sever misin?
Yuna:- Bayılırım.
Dersler, aşklar derken bu gün de okul bitmişti. Minho, spor salonuna geldi üzerinde Tekvondo kıyafetleri ile. Bahar henüz gelmemişti. Üzerini giyiniyordu.
Bahar:- Geç kaldım ya çocuğu da bekletiyorum orada. Nereden çıktı şu kitap, okumaya daldım. Dedi ve birden durdu. Gıcıkların efendisine bi sıcak çikolata alıpta gideyim. Kendimi affetirmiş olurum.
Minho, Bahar'ı bekliyordu hâlâ. Birden ayak sesleri duyuldu. Heyecanla arkasına döndü.
Minho:- Sonunda gelebildin!
Soo Yeon:- Beni beklediğini bilseydim daha hızlı gelirdim.
Minho:- Sen, senin ne işin var burada?
Soo Yeon:- Turnuva yarışmacısı olarak bizim de burada çalışmaya hakkımız olduğunu bilmediğini sanmıyorum. Ne dersin birlikte çalışalım mı?
Minho:- Hayır arkadaşım gelecek.
Soo Yeon, Minho 'ya yaklaştı.
Soo Yeon:- Eskiden bu kadar soğuk değildin. Sürekli benimle vakit geçirmek isterdin.
Minho:- Bizim o kadar güzel anılarımız olmadı. Olsa da hiç birini hatırlamazdım zaten.
Minho geri çekildi. Ama Soo Yeon yaklaştıkça yaklaşıyordu. Aynı şekilde Bahar'da spor salonuna.
Soo Yeon:- Söylesene beni hiç mi özlemedin mi? Beraber çalıştığımız o günleri, güzel vakitleri. Ben seni çok özledim. Dedi ve Minho 'ya yaklaşıp dudağından öptü. O anda Bahar belirdi kapıda. Elinde sıcak çikolata ile. Minho, Bahar'ı fark etti. Bahar ise yaşadığı şokun etkisiyle elinde ki sıcak kahveyi tutamadı, eline ve üzerine döküverdi.
Bahar:- Hihhh!
Minho:- Bahar! Dedi ve Soo Yeon'u itip Bahar'a koştu.
Minho:- Bahar, iyi misin?
Bahar, ne diyeceğini, ne yapacağını bilemiyordu. Kalbi öyle çok acıyordu ki vücuduna kan yerine acı pompalıyordu sanki. Elindeki kahve eline değil de vücudundan baş aşağı dökülmüştü. Öyle sızlıyordu her hücresi. Daha aşkı tatmadan, aşk acısını tatmıştı. Daha doğru düzgün sevemeden, başta bırakmayı öğrenmişti.
Minho hızla geldi ve Bahar'ın elini tuttu. Kızarmıştı.
Minho:- Çok acıyor olmalı. Kızarmış. Hadi bi soğuk suya tutalım.
Bahar:- Gerek yok ben giderim. Dedi ve çekmeye çalıştı elini.
Minho:- Saçmalama yürü hadi. Üzerinde kirlenmiş. Değiştirmek ister misin?
Bahar'ın eli titriyordu. Cevap veremedi.
Minho:- Önce soğuk su tutmaya gidiyoruz haydi.
Minho, Bahar'ı lavaboya getirdi. Çeşmeyi açtı ve Bahar'ın elini soğuk suyun altına tuttu.
Bahar'a baktı. Başını eğmiş sesi çıkmıyordu. Kolunun altına almıştı onu Minho. Sağ eli hâlâ kızarıktı. Aynadan baktı Bahar'a.
Minho:- O anı gördü mü acaba? Gördü ki şaşkınlıktan böyle oldu. Gözünde ne hâle geldim kim bilir.
Bahar ise ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Başını eğip etrafa bakmaması da bu yüzdendi belki de. Şimdi daha iyi anlıyordu belki de. Hayal kırıklığı, düş kırıklığı ne varsa hepsini yaşıyordu.
Bahar:- Tamam, geçti acısı.
Minho çeşmeyi kapattı ve çıkardı dışarı.
Minho:- Ecza dolabında bir şeyler vardır. Ben alıp geleyim.
Spor salonuna getirip oturttu Bahar'ı.
Minho:- Bekle geliyorum.
Bahar, eline baktı. Ağır ağır kalktı yerinden. Eli fazla yanmamıştı aslında. Sıcak çikolata o kadar da sıcak değildi ama canı çok fazla yanmıştı. Gözlerini sildi. Ayağa kalktı usulca. Hemen çıktı spor salonundan ve gidip kıyafetlerini aldı dolabından. Sonra da eve gitmek üzere çıktı okuldan.
Minho geldi salona ama Bahar'ı göremedi. Elinde ki kremler yere düştü teker teker.
Kızlar eve gelmişlerdi. Ceylin 'in dilinden aşk şarkıları duyuluyordu.
Lena:- Pek bir mutluyuz, maşallah maşallah aman nazar değmesin.
Ceylin:- Öyleyiz. Seviyorum kızlar, seviyorum!
Hazel:- Seni yeniden enerjik görmek çok güzel. O somurtan halin çok can sıkıcıydı.
Ceylin:- Bence de. Kalbimde kelebekler kanat çırpıyor sanki.
Mira:- Oyy sen aşık mı oldun bakalım? Milyonlarca erkek arasında, Changbin nasıl oldu da kalbine düştü acaba? Dedi gülerek.
Ceylin:- Hiç biri Changbin değildi ve kalbim onu seçti.
Hazel:- O zaman aferin kalbine.
Ceylin:- Hadi tatlı yapalım. Canım nasıl istedi.
Ekin güldü:- Buna aniden bir hamaratlık geldi farkında mısınız?
Alya:- Hakikaten. Elini işe sürmezdin sen.
Anka:- Aşk canım aşk. Adamı yüz seksen derece döndürüyor.
Ceylin:- Hadi kızlar!
O anda kapı açıldı. Bahar gelmişti. Kızlar direk ona baktılar.
Mira:- Bahar, kıyafetlerine ne oldu?
Bahar:- Sıcak çikolata döküldü bir şey yok.
Ekin eline baktı Bahar'ın. Tuttu hemen.
Ekin:- Nasıl yok, elinde kıpkırmızı. Ne oldu sana.
Bahar:- Elime de döküldü.
Lena:- Hihhh çok fena olmuş. Hemen krem getiriyorum.
Bahar:- Çok acımıyor zahmet etme.
Hazel:- Minho ile Tekvondo çalışmıyor muydunuz siz?
Bahar:- Erken geldim ben. Neyse kızlar sorun yok. Ben üzerimi değiştireyim.
Kızlar arkasından bakakaldılar. Garip bir hâli vardı. Bir kaç gündür garipti zaten. Bahar gibi hareketli, güler yüzlü, komik bir kızın bir anda sessizleşmesi tuhaf bir şeyler olduğunun habercisi olabiliyordu.
Üzerini değiştirip kızların yanına indi Bahar. Kızlar mutfaktan çıktılar birer birer.
Alya:- Anlat bakalım neydi o hâlin?
Bahar:- Çok önemli bir şey değil.
Ceylin:- Bahar, anlat hadi.
Bahar, ellerini dizlerinin üzerinde birleştirdi. Konuşmak ya da kabullenmek biraz zor olacağa benziyordu.
Bahar:- Ben, spor salonuna giderken Minho ve kendim için sıcak çikolata almıştım. Elimde aldıklarımla salona girerken, onları gördüm.
Lena:- Onlar?
Bahar:- Soo Yeon ve Minho 'yu.
Kızlar, birbirine baktılar.
Mira:- Anladım, kıskandın değil mi Minho 'cuğunu dedi gülerek. Ama Bahar gülmüyordu.
Bahar:- Öpüşürlerken gördüm.
Kızların gözleri açıldı o an.
Hazel:- Minho mu?
Alya:- O yüzden mi? Dedi ve sustu.
Ceylin:- Minho 'ya bak sen.
Mira dürttü Ceylin 'i.
Ekin:- Siz, inanıyor musunuz buna? Soo Yeon denilen kız bunu bilerek yapmış.
Lena:- Nasıl yani?
Ekin:- Minho oraya Bahar'ı çağıracak ve çalışma olduğunu üstelik Bahar'ın da geleceğini bile bile bir de o kızı öpecek öyle mi? Minho salak mı?
Mira:- E yani.
Hazel:- Belki duygularına hakim olamadı?
Mira sus işareti yaptı Hazel'e. Hazel pişmanlık ile ağzını kapattı.
Ekin:- Hangi hisler? Minho 'nun ona hisleri filan yok.
Lena:- Bence de yok. Hem akrep burcu erkekleri biraz kincidir. Bu kızın yaptıklarına karşı hâlâ ona hisleri mi olacak, gülerim buna.
Alya:- Sen Minho 'nun burcunu nereden biliyorsun?
Lena:- Han'a sormuştum. Şeyy, Bahar ile uyumları nasıl diye merak ettim de. Akrep balık diye.
Kızlar güldüler.
Mira:-Aralarında bir şey yoktur. Bahar, kıskandın dimi itiraf et hadi.
Ceylin:- Nasıl kıskandıysa, sıcak çikolata filan durmamış elinde dedi gülerek. Bahar gülmüyordu hâlâ.
Bahar:- Bir anlık şaşkınlıktan işte elimde ki sıcak çikolata dökülüverdi. Benimle alakası yok. Kıskanmadım. Sizden rica ediyorum Minho ve benimle ilgili her hangi bir yakıştırmada bulunmayın olur mu? Neyse ben biraz dinleneyim. Dedi ve gerisin geri odasına çıktı.
Bahar, odaya çıktı. Yatağının üzerine oturdu.
Bahar:- Salak kafam salak, salak! Sen kendini ne sanıyorsun ha! Sen kimsin de aşk... Dedi ve sustu. Hâlâ itiraf edemiyordu kendisine. Duyguları hâlâ saklıydı içinde.
Lena:- Bir şey var kızlar. İyi değil.
Anka:- O da biliyor Minho 'nun bunu yapmayacağını.
Lena:- İyi de neden hâlâ kabul etmiyor?
Anka:- Kıskandığını kabul edemiyor. Ettiği an bütün duyguları serbest kalacak çünkü.
Ekin:- Duvarları var. Kabul etmesi duvarların yıkılması ve korunmasız kalması demek.
Alya:- Bahar çok aşık arkadaşlar. Bundan sonra büyük bir fırtına bekliyor bizi.
Hazel:- Bu gün de bir garipti zaten. Dalgın gibi. Türkiye 'ye gidemedik diye de üzgündü.
Ceylin:- Her şey üst üste gelir zaten. Dua edelim de sakatlanmadan atlatalım şu dönemi.
Alya:- Hadi gidip bi bakalım.
Odaya gelmişlerdi. Bahar yatağına uzanmış uyuyordu.
Ekin:- Uyumuş. Dedi ve üzerine battaniye örtüp çıktı.
Bahar'ın gözleri açıktı. Düşünüyordu. Düşünceler geziyordu beyninde.
Bahar:- Eskisi gibi olacaksın Bahar. Kore'ye geldiğin günkü gibi. Kimse olmayacak içinde. Hiç bir erkeğe fırsat vermeyeceksin.
Akşam olmuştu. Kızlar, toplandılar, tatlı keyfi yapıyorlardı. Bahar normal davranıyordu hatta gereğinden fazla esprili ve komik ama bir şekilde kendinde ki anormalliği de ele veriyordu. Kızlar birbirine bakıyorlardı.
Erkeklerde de durum can sıkıcıydı. Minho 'nun durumu gecenin konusuydu.
Minho:- Bahar'ın bizi öyle görmesi çok kötü oldu. En azından benim açımdan. O çikolatayı da şaşkınlıktan dökmediyse bir şey bilmiyorum.
Han:- Bahar için desteklemeyeceği bir durum.
Minho:- Öyle. Onda olabilecek bütün şansımı kaybettim anlayacağınız. Neden böyle tuhaf şeyler sürekli bizi buluyor kafayı yiyeceğim. Sanki evren bizim bir araya gelmemizi istemiyor.
Bang Chan:- Ne diyeceğimi bilmiyorum artık. Ama Soo Yeon'un bunu yapması, planlı olabilir gibi geliyor.
Minho:- Bahar'ı neden gözüne kestirsin ki?
Bang Chan:- Bahar'ı değil seni. Onunla ilgilendiğini düşünüyor olabilir.
Minho:- Jaemin, Yuna, derken şimdi de Soo Yeon. Bi bitmediler.
Saat sabahı gösteriyordu. Okul saati yaklaşmıştı. O rüya. Yine aynı rüyayı görüyordu Bahar. Ama daha net, daha canlı. En küçük , en özel ayrıntısına kadar hatırlıyordu. Ayaklandı birden. Onun hareketlenmesine de kızlar kalktılar.
Mira:- Bahar, ne oldu kabus mu gördün?
Bahar:- Labaratuvar. Orada.
Anka gözlerini ovuşturdu.
Anka:- Ne labaratuvarı? Uyanamamış bu hâlâ rüyada.
Bahar:- Labaratuvarda oldu ne olduysa. Minho ve ben...
Kızlar, diğer odadan uyanıp geldiler.
Lena:- Günaydın kızlar, Sesiniz odaya geliyor. Ne konuşuyorsunuz?
Bahar:- O rüyayı gördüm. Hani sürekli gördüğüm. Minho'nun bana yaklaştığı. Çok netti bu kez. Açık açık gördüm kızlar. Labaratuvarda oldu. Zehirlendiğimiz gün.
Mira:- Yani gerçekten seni...
Bahar:- Tamamlama o cümleyi.
Mira:- Sustum.
Bahar:- Hemen okula gidelim.
Alya:- Acaba Minho 'da hatırlıyor mu o anı?
Aynı telaş Minho ve erkeklerde de vardı. Minho hepsini ayağa dikti.
Minho:- Kalkın çabuk kalkın!
Hyunjin:- Sabah sabah neden ayağa diktin bizi?
Minho:- Gördüm. O rüyayı yine gördüm ama bu sefer çok netti.
Seungmin:- Ne gördün Minho?
Minho:- Labaratuvarda Bahar'ı öptüm.
Seungmin şaşkınlıktan yataktan düştü.
Seungmin:- Nasıl?
Minho:- Bu olay gerçekleşti inanın bana. Hatırlıyorum. Ama emin değilim. Hâlâ hayal gibi hissediyorum.
Jeongin:- Umarım, hislerin haklıdır aksi hâlde gerçekse Bahar seni çiğ çiğ yer.
Minho:- Yanağından öptüğümü gördüm. Acaba daha fazlası oldu mu?
Felix:- Ne diyorsun Minho?
Minho:- Hislerimden bahsetmiş olabilirim. Ya dudağından filan öptüysem? O gün dışarıda neler yapmışım hatırlasanıza.
Bang Chan:- Dua et de Bahar bunları hatırlamamış olsun.
Han:- Yoksa, parçalarını toplarız etraftan.
Minho:- Hemen okula gitmemiz gerekiyor. Bahar'dan önce. Changbin, biz bu labaratuvarın kamera kayıtlarına bakabilir miyiz?
Changbin:- O iş ben de hadi. Okulda kimse yoktur henüz.
Changbin'in bilgisayarını da alıp çıktılar hemen.
Okula geldiler. Kimsecikler yoktu. Changbin bilgisayarı açıp oturdusıraya. Yanına da Han ve Hyunjin.
Bang Chan:- Şunu yurtta yapamaz mıydık?
Changbin:- Okulun wifi ağı ile bağlanmam gerekiyor. Ablam öyle söylemişti. Garip garip şeyler.
Minho:- Acele et kimse gelmeden.
Hyunjin:- Bu saatte kim gelecek?
Minho:- Korkuyorum işte.
Changbin:- Bağlandım. Şimdi uygun tarihi bulmamız gerekiyor. Tarihi hatırlıyor musun Minho?
Minho:- Kendimi hatırlamıyorum onu nasıl hatırlayayım?
Changbin:- Dur çıkar şimdi. Labaratuvar kayıtları diyelim. Dedi ve baktı dikkatlice. Tamam buldum.
Hepsi birden eğilip izlemeye baktılar.
Minho:- Bakın burada kavga ediyoruz. İleri al Changbin.
Changbin kayıtı sardı ileri. Ve mâlum kısma gelmişti. Minho'nun Bahar'a yavaş yavaş yaklaştığı o an. Eğildi dudağına doğru. O an hepsi birden gözlerini kapattılar. Minho izliyordu. Sonra yanağına döndü ve öptü. Daha sonrasında Bahar'ın tokat atayım derken düşmesi ve yere oturmalarına doğru geldi video.
Hyunjin:- Var mı bir şey?
Minho:- Yok yok merak etmeyin. Ohh içim rahat etti.
Diğerleri önlerine döndüler.
Felix:- Neyse ucuz atlattın.
Minho:- Şu kadarını bile görmesi ölmem anlamına gelir. Bahar bunu görmemeli. Dedi gülerek.
Erkekler de gülüyorlardı.
Birden koşarak Bahar girdi içeri. Arkasından da kızlar. Changbin hemen kapattı bilgisayarın ekranını.
Bahar:- Minho!
Minho:- Bahar!
Bahar:- Ben telaşlar içinde okula kadar koşayım, bu burada, keyifler yerinde bilgisayar da bir şeyler izliyor.
Anka:- Ne izliyordunuz siz?
Ceylin:- Biz gelince hemen kapattılar. Aç bakayım aç aç aç!
Changbin:- Ceylin ne yapıyorsun narkotik baskını gibi.
Alya:- Bay Hyunjin, keyifler yerinde mi en ön sıraya da kurulmuşsun?
Hyunjin:- Bi şey izlemedim, izlemedik yani.
Anka:- Karı kız mı kesiyorsunuz siz ha!
Bang Chan:- Karı kız ne demek?
Anka:- Açın çabuk o laptopu demek!
Bahar:- Ya bi durun, Minho, labaratuvar...
Hyunjin:- Biz de ona baktık yok bir şey...
Minho kafasına vurdu Hyunjin 'in.
Minho:- İki dakika susacaksın. Onu bari becer.
Bahar:- Ne demek onu izledik? Hyunjin, Changbin, Han?
Üçü birden Minho 'ya baktılar. Minho kaşlarını kaldırdı "hayır" dercesine.
Üç maymun oldular bizimkiler birden.
Hyunjin gözünü, Changbin kulağını, Han'da ağzını kapattı.
Bahar:- Kalkın çabuk şuradan kalkın ! Dedi ve tek tek yakasından tutup kaldırdı yerlerinden. Minho otur şuraya!
Minho usulca oturdu. Bahar ise sırayı itip arkasına geçti.
Bahar:- Aç şunu.
Minho, bilgisayarın ekranını kaldırdı.
Bahar:- Aç!
Minho:- Şarjı bitmiş.
Bahar:- Saçını başını yolarım bak aç şunu.
Anka:- Neymiş o kadar güldükleri şey bakalım.
Bang Chan:- Anka, yapma.
Kızlar Bahar'ın yanına geçtiler. Minho istemeyerekde olsa bastı tuşa. O anı oynatıyordu.
Bahar ve kızlar şaşkınlık ile izliyorlardı. Bahar'ın gözleri kocaman olmuştu. Rüyası ile birebirdi izledikleri. Minho yutkundu. Elini kucağında topladı. Ensesinde bekliyordu Bahar. Kalkacak gibi oldu Minho ama Bahar omuzuna bastırıp oturttu.
Bahar kapattı ekranı. Usul usul doladı kolunu Minho'nun boynuna arkasından.
Bahar:- Şimdi ben ne yapayım seni? Dedi ve birden boğazını sıktı.
Minho:- Bahar bilerek olmadı. Yemin ederim gazdan oldu.
Bahar:- Beni öpmek ne demek ha! Sen beni nasıl öpersin öldüreyim mi?
Kızlar, Bahar'ı ayırmaya çalışıyorlardı Minho 'dan.
Ekin:- Bahar bırak çocuğu boğulacak.
Bahar:- Ben de bunu istiyorum ya. Çekiştirmeyin beni.
Mira:- Asıl sen çekiştirme. Yardım etsenize dedi erkeklere bakarak.
Erkekler tam el atıyorlardı ki Minho 'ya, Bahar'a baktılar.
Bahar:- Dokunanı öldürürüm.
Bang Chan:- Dokunmak mı? Yok canım ne haddimize.
Minho:- Bilerek yapmadım diyorum dedi Bahar'ın boynunu sıkan kolları arasında.
Bahar:- Bu bir gerekçe değil, öleceksin!
Minho birden zor da olsa kurtuldu Bahar'ın kolundan.
Bahar:- Gel buraya gel. Daha bitmedi.
Minho:- Sana bilerek olmadı diyorum neden anlamak istemiyorsun.
Bahar:- Sen kimsin de beni öpüyorsun! Bir de oturmuş arkadaşlarına izletiyor. Erkeklik tabii bu yaptığın. Bir kızı öptün ya nasıl gururlusundur şimdi. İyi övünseydin.
Minho:- Sen ne diyorsun ha? Ben böyle biri miyim?
Bahar:- Sen, böyle birisin dedi bilgisayarı göstererek. Fırsatçısın. Benim zayıf anımdan faydalandın.
Minho:- Sen de etkisindeydin gazın. İzin vermeseydin o zaman.
Bahar:- Aklım başımda olsaydı izin vermezdim zaten.
Minho:- Benim aklım başımda olsaydı seni, senin gibi birini asla öpmezdim. Başıma gelecekleri biliyorum çünkü. Farkında olmadan yaptığım şey için beni suçluyorsun. Yerin dibine sokuyorsun. Kırıcı oluyorsun.
Bahar:- Keyifle izlediğin o video benim için ne kadar önemli biliyor musun? Bir de kahkahalarla izledin bunu. Belki de Jaemin haklıydı. Senin tarafında olmamalıydım.
Minho, sıraya vurdu yumruğunu.
Minho:- Öyle mi? O zaman git Jaemin' in yanına. Madem ben fırsatçı, ırz düşmanıyım git ona. Bunu demek istemiyor muydun?
Bahar:- Evet bunu dedim. Bundan sonra sadece düşmanız. Yanıma yaklaşma. Yanımdan geçme çünkü seni görmek dahi istemiyorum.
Minho:- Tamam, istediğin gibi olsun. Seninle konuşmayacağım, varlığının olduğu yerde olmayacağım. Bundan sonra sadece düşmanız. Dedi ve çıktı sınıftan.
Bahar hırsını alamamıştı.
Bahar:- Benimle oynuyor, ya benimle oynuyor! Dedi nefes nefese ve o da vurdu sıraya. Sonra o da çıktı sınıftan.
Diğerleri öylece kalmışlardı.
Ceylin:- Ne kavgaydı ya!
Changbin:- Siz neden ısrar ediyorsunuz bilgisayarı açın diye?
Bang Chan:- Anka bu ara kıskançlıkta birinci sıralarda zaten. Ne oluyor böyle Anka söyler misin?
Anka:- Chan, özür dilerim. Yani öyle kahkaha atarak bilgisayara bakınca kızlara bakıyorsunuz sandık.
Ekin:- Hem sizde neden izlediniz o görüntüleri ayıp ayıp. Minho 'ya da aşk olsun yani.
Jeongin:- Ne yaptıkları konusunda zerre fikrimiz yok. Bakmadık bile. Arkadaşımızın özel hayatını izleyecek değiliz herhalde.
Ekin:- Yanağından öpmüş işte dedi ve birden ağzını kapattı.
Han:- Minho rüyasında görüyordu sürekli biz de hemen gelip kamerelara bakalım dedik. Sadece bir rüya mı yoksa gerçekten oldu mu diye emin olmak istedi Minho.
Changbin:- Kamera kayıtlarına ben bağlandım. Şifreyi filan da ben girdim. Ama bakmadım görüntülere.
Mira:- Peki şimdi ne olacak? Bunlar birbirine düşmanım deyip gittiler.
Alya:- Olacağı belliydi. Çokta ağır konuştular. Yani Bahar, daha fazla.
Felix:- Bunun Bahar için önemli olduğunu biliyoruz da yine de Minho hak etmedi. Bilerek yapılan bir şey değil.
Hazel:- Aslında, Bahar mental olarak iyi değil. Türkiye'yi özledim deyip duruyor. Biraz onun etkisiyle böyle davrandı sanırım.
Jeongin:- Umarım çabuk düzelir araları. Eskiden de sürekli atışıyorlardı da bu hepsinden ağır oldu.
Fırtına bir an da başlamıştı. Ve daha da büyüyeceğe benziyordu. En azından düşmanları bu durumu değerlendirecekti.
Okul büyük bir kaos ile başlamıştı. Sessiz ama içlerinde büyük bir fırtına ile devam ediyordu. Minho, arka tarafta bir sıraya geçip oturmuştu. Yuna Minho 'ya baktı. Yanına gelip oturdu.
Yuna:- Minho, iyi misin?
Minho:- Çok iyiyim. Hatta bazı insanlardan uzaklaşınca üzerimden büyük bir yük kalktı diye konuştu yüksek sesle.
Bahar, duymamazlıktan geldi.
Yuna:- Bahar ile kavga mı ettiniz?
Minho:- Bahar değil. Eskiden kalma yeni düşmanın diyeceksin.
Bahar:- Bir Türk atasözü derki, eski düşmandan dost olmaz. Bazıları sayesinde tecrübe edindik.
Ekin:- Eski dosttan düşman olmaz değil miydi o?
Hazel:- Bahar işte kendine yorumluyor.
Minho:- Hıı hatta benim bildiğim bir söz daha var. Düşmanımın düşmanı dostumdur diye. Bazıları şimdi hemen Jaemin 'e koşar.
Bahar ayaklandı:- Ben şimdi seni...
Mira koşup oturttu Bahar'ı.
Mira:- Aman Bahar dur.
Bahar:- Ay evet. En azından Jaemin beni anlıyordu. Değerini bilemedim çocuğun. Bazı odunların yüzünden. Hatta dost görünen düşmanlar desem daha doğru. Fırsatçı da diyebiliriz.
Minho ayaklandı:- Ben gösteririm fırsatçıyı.
Bahar:- Göstersene! Gelsene gel, gel!
Yuna kolundan tutup oturttu Minho 'yu.
Yuna:- Siz bayağı bayağı düşman olmuşsunuz. Dedi ve gizliden sırıttı.
Minho:-Bundan sonra hak edene hak ettiği gibi.
Bahar:- Konuş, konuş!
Mira:- Bahar tamam sus!
Han:- Bu böyle sürüp gidecek galiba. Nasıl düzelecek bunların arası?
Hyunjin:- Git gide daha da kırıcı olmaya başladılar. Chan ne yapabiliriz?
Bang Chan:- Aradan bi kaç gün geçmesini bekleyelim. Belki sakinleşip biraz mantıklı düşünmeye başlarlar. Minho 'nun hisleri elbet kendini hatırlatacaktır.
Felix:- Umarım. Yoksa birbirlerinin kalbini kırmakla kalmayıp, nefret ile dolacaklar.
Haber Soo Yeon 'a çabuk uçmuştu. Yuna, beklemeden geldi. Planları için harika fırsat hemen geçmişti ellerine.
Soo Yeon:- Demek araları bozuk. Neden acaba?
Yuna:- Her zaman böyleler zaten. Son zamanlarda biraz yakınlaşmışlardı sadece. Bahar, erkeklerden nefret ediyor.
Soo Yeon:- Bahar denen o kızı erkeklerden biraz daha nefret ettirirsek her şey daha iyi olacak.
Yuna:- Bu sefer ne planladığını anlatırsın herhalde.
Soo Yeon:- Aklımda süper bir şey var. Bu ikisi birbirinden çok fena nefret edecek. Sana da ihtiyacım var.
Yuna:- Ne yapmam gerekiyor?
Soo Yeon:- Okulda sevenlerin vardır umarım.
Yuna:- Çook.
Soo Yeon, Yuna'ya planını anlattı. Yuna güldü. Zafere giden yolda bir oyun kalmıştı sadece. Ve bu Bahar'ı resmen hayattan soğutacaktı. Hatta Kore'den de.
Eve gelmişlerdi. Bahar önde kızlar arkada. Çantasını bırakıp koltuğun üzerine oturdu.
Ekin:- Bu sessizliğin korkutuyor beni.
Bahar:- Ahlaksız. Şuna bak ya. Sen beni nasıl öpersin nasıl? Bu benim için ne kadar önemli biliyor musunuz siz? Önüne geleni öpmeyi huy etmiş. Bana da yazıklar olsun ki ağzının ortasına bi tane yumruk koyamamışım. Hadsiz. Sen kimsin ha kimsin?
Ekin:- Tamam Bahar, vaz geçtim konuşmaman daha iyi.
Lena:- Taramalı tüfek gibisin.
Bahar:- Daha içimde neler var da susuyorum.
Mira:- Dışındakiler bunlarsa içindekileri düşünemiyorum.
Ceylin:- Çok ağır konuştun çocuğa.
Bahar:- Ben ağır konuştum da o altta mı kaldı?
Alya:- Çocuğa resmen ırz düşmanı dedin Bahar.
Bahar:- Onun yaptığı şey normal mi? Bir de kahkaha atarak izlediler. Beni izletti, o halimi hem de. Yerin dibine girdim resmen.
Hazel:- Çocuklar bir şey görmemişler. İzlemedik dediler. Zaten sen de gördün, yanağından...
Bahar:- Yanaktan ya da dudaktan olunca fark mı ediyor?
Alya:- Bahar, şunu artık kabul et. İkiniz de gazın etkisindeydiniz. Aksi halde Minho böyle bir şey yapar mıydı sence?
Bahar:- Yapardı. Soo Yeon 'a yaptığı gibi.
Ekin:- Sen apaçık bir şekilde Minho 'yu o kızdan kıslanıyorum desene şuna? Minho'nun yapmayacağı şeyi de Minho 'ya yüklüyorsun. Çünkü ondan uzak durman gerek ve bunu olmayan şeyleri kendine zorla kabul ettirerek ondan soğumaya çalışıyorsun.
Bahar:- Neden yapayım bunu?
Ekin:- Çünkü kabul etmesen de sen Minho 'ya aşıksın!
Bahar:- Ben, o odunumsu varlığa aşık olacağım öyle mi?
Anka:- Evet öyle.
Bahar:- Saçmaladınız. O benim düşmanım düşman. Bana yaptıklarını ne çabuk unuttunuz?
Anka:- Sürekli bunu kendine hatırlatıp durarak ondan nefret edeceğini düşünmeyi bırak bence.
Hazel:- Duygularını artık gizleyemezsin Bahar.
Bahar, kızlara baktı. Haklılardı. Ama bunu kabul edemezdi. Apar topar odasına çıktı. Çantasını yatağın üzerine attı ve oturdu. Sustu. Sadece sustu. Konuşupta inkar etmesinin kendisine hiç bir faydası yoktu. O sussa da beyninin içi konuşmaya devam ediyordu.
Bahar:- Doğru söylüyor olabilirler mi? Ben, benim içimdeki şey, Minho 'ya karşı... Aaa hayır, hayır. Sus artık sus dedi başına vurarak.
Akşam yemeği vaktiydi. Seçil Öğretmen ve kızlar masa başında ki yerlerini aldılar.
Seçil Öğretmen:- Ee kızlar, nasıl geçti bu gün okul?
Anka:- Bol aksiyonlu.
Seçil Öğretmen:- Aksiyon?
Ekin:- Dersler biraz ağırlaştı da. Anka onu söylüyor. Dedi lafı çevirerek.
Seçil Öğretmen:- Halledersiniz siz. Çalışkan kızlarım benim. Bu akşam pek bir sessiz gibisiniz. Özellikle de Bahar. Neyin var canım?
Bahar, irkilip Seçil Öğretmen 'e baktı.
Bahar:- Efendim hocam?
Seçil Öğretmen:- Sessizsin diyorum. Bir sorun mu var?
Bahar:- Hocam, Türkiye 'ye ne zaman döneriz?
Seçil Öğretmen:- Anladım sen Türkiye 'ye gidemedik diye üzülüyorsun. Havalar düzelince gideriz herhalde.
Bahar:- Hocam ben Türkiye 'yi çok özledim. Elimden gelse, şimdi kalkıp gideceğim o derce.
Kızlar, endişelenmişlerdi. Birbirine baktılar.
Seçil Öğretmen:-Turnuva bittikten sonra elimizde kupalarla gideceğiz. Gururla ineceğiz o uçaktan. Bir de öyle düşün.
Bahar:- Haklısınız hocam dedi kısık bir ses tonuyla.
Bahar'da ki garipliği sezmişti Seçil Öğretmen. O hareketli, esprili kızdan bu akşam eser yoktu. Bir kaç akşamdır hatta.
Erkeklerin de gece mesaisi başlamıştı. Minho, üzgündü. Aynı zamanda kırgın.
Han:- Üzülme aranız yeniden düzelir.
Minho:- Bu sefer zor. Bana neler söylediğini duydunuz. Resmen namus düşmanı dedi bana yalan mı?
Hyunjin:- O halinizi görünce kızdı. Bahar bu. Onun için önemli şeyler bunlar biliyorsun.
Minho:- Kendimde değildim dedim ama ısrarla beni suçladı. Bir de demez mi Jaemin haklıymış diye. Ben onu Jaemin'den bile sakındım zarar gelmesin diye. Benim gözümle ona kimse bakmasın istedim. Ama o benimle düşman olmayı tercih etti.
Bang Chan:- Sen Bahar'dan ayrı kalmazsın. Bence sakince bi konuşun. O da sakinleşir yarın. Seni boşa suçlayarak hata yaptığını anlayacaktır. İkiniz de fazla yükseldiniz birbirinize.
Changbin:- Chan haklı. Yarın gönlünü al. Zaten biraz kötüymüş durumu.
Minho:- Nasıl?
Changbin:- Kızların dediğine göre, Türkiye özlemi biraz ağır basmış. Belki onun yüzünden gergindir. Kaç aydır buradalar. Minik bir bunalıma girmiş olabilir. Asabi olmasının sebebi bu olabilir.
Minho:- Ben, o zaman konuşsam mı yarın?
Felix:- Konuş ama güzel güzel konuş. Onu kaybetmek istemiyorsun. Kaybetmemek için yap bunu.
Minho:- O zaman ben bi çiçek alayım, onu öptüğüm için de özür dileyeyim. Yumuşar değil mi?
Hyunjin:- Yumuşar. Hatta bence , söylediği her şeyden pişman olup o da senden özür diler.
Jeongin:- Bizim tanıdığımız Bahar böyle yapar.
Minho sevinmişti. Her şey yoluna girecekti. Bahar ile arasını düzeltebileceği bir yol vardı önünde. Ya da daha kötüsü. Ortalık daha da kızışabilirdi.
Ertesi gün olmuştu. Kızlar okula gelmişler bahçede sınıfa doğru ilerliyorlardı. Daha kötü olaylara doğru.
Ekin:- Lütfen bu gün de tartışma olmasın. Sakin bir gün geçirip bitirelim şu günü kazasız.
Bahar:- Başladık yine.
Ekin:- Sayende hiç sonlanmayacak galiba. Çeneni tutsan mı biraz?
Bahar:- Her şeye de beni suçlayın!
Ceylin, birden kendilerine doğru bakarak konuşan öğrencileri fark etti. Tuhaf bir durum olduğu belliydi.
Ceylin:- Şu kızlar, bize bakarak bir şeyler konuşuyorlar kızlar.
Lena:- Kim?
Ceylin tüm bahçeye baktı. Diğerleri de aynı şekilde bakıyorlardı tuhaf tuhaf.
Ceylin:- Herkes.
Alya:- Yine okulun en güzeli olduysan ona bakıyorlardır dedi gülerek.
Anka:- Güzellik başa bela. Tüm gözler üstünde.
Ceylin:- Bakıp bakıp gülüyorlar kızlar. Ben mi yanlış görüyorum.
Ekin:- Ceylin haklı. Bunlar ne konuşuyorlar böyle?
Hazel:- Can sıkıcı bu ne böyle ya?
Birden bir kaç erkek öğrenci kızların yanına geldi.
:- Ooo kimler gelmiş okula.
Bahar:- Biz bu okula yeni gelmiyoruz sevgili kör arkadaş. Sen yeni fark ettin galiba.
Ekin:- Bahar, dur.
:- Bizim gözlerimiz de seni arıyordu.
Bahar:- Bak sen. Çıkarayım diye mi?
Bahçede ki herkes çevrelerinde toplanmaya başladı. Büyük bir kaos başlayacağa benziyordu ortamda.
:- Ama çok ayıp. Bize neden böyle davranıyorsun? Halbuki Minho 'ya nasıl güzel davranıyorsun. Bize ayıp oluyor ama değil mi?
:- Bizim ondan ne eksiğimiz var?
Bahar:- Ne diyorsunuz siz be?
:- Erkekleri sevmeyen Bahar, Minho 'yu evine almış diyorlar.
Bahar'ın gözleri açıldı öfkeden. Tam karşısındakilerin üzerine atılacaktı ki kızlar tuttu onu.
Bahar:- Sizi mahvederim ne diyorsunuz siz ha! Bırakın siz de beni.
Hazel:- Bahar sakin ol.
Bahar:- Olamam.
Alya:- Siz ne biçim konuşuyorsunuz dengesiz şeyler!
Ekin:- Terbiyesizler. Sizi şikayet edeceğim.
Anka:- Gidin işinize dayak yemeyin durduk yere.
:- Bu kızdan mı? Sen Minho 'ya da öyle diyordun. Sonrası malum...
Bahar:- Ağzınızı burnunuzu kırarım sizin. Serserilere bak. Siz kimsiniz ha kimsiniz bu lafları kullanıyorsunuz?
Bahar, kızların elinden kurtuldu ve üzerlerine saldırdı. Konuşan çocuğun karnına bir tekme attı. Çocuk dört büklüm kıvrılıp kaldı. Araya bir kaç kişi girip ayırdı hemen yoksa Bahar parçalayacaktı hepsini.
Ceylin:- Bahar, tamam dur!
Lena:- Sakin ol, dinleme şunları.
Mira:- Defolun gidin şuradan.
Bahar:- Ya neler diyorlar duymuyor musunuz? Ben bunların konuşmasına izin verir miyim dedi ve tekrar atıldı ama tuttular onu.
:- Yalan mı? Minho senin evinde kalmadı mı? Namuslu geçiniyorsun bir de.
Bahar:- Delireceğim şimdi aaaahhhhh!
Ekin:- İşiniz gücünüz dedikodu. Kim uyduruyor bunları? Yalan Bahar böyle bir şey yapmaz.
:- Bizi ne suçluyorsun biz nereden bilelim Minho'nun Bahar'ın evinde kaldığını? Hem kim bilir neler oldu değil mi aralarında?
Bahar durdu birden. Kızlara baktı.
Bahar:- O söyledi, söylemeyeceğim demişti. Dedi mırıldanarak.
Mira:- Söylemiş midir?
Bahar:- Bundan sonra düsmanız dedi. Yaptı dedi nefes nefese ve çantasını atıp kalabalığın içinden geçerek okula koştu.
Ekin:- Bu kadarını yapmış olamaz. Minho, bunu yapmış olamaz.
Hazel:- Koşun kızlar! Dedi ve yerden çantasını alıp peşinden koştular Bahar'ın.
Lena:- Başta çok şey yaptı ama bu bu affedilemez.
Mira:- Bahar mahvolur. Bu kez mahvolur.
Minho'da sınıfta Bahar'ı bekliyordu. Konuşmak için. Heyecanlıydı. Bir o yana bir bu yana yürüyordu. Hem de elinde ona aldığı kır çiçekleri ile.
Han:- Biraz sakin mi olsan?
Minho:- Olamam. Onun gözlerine bakıp konuşmak kolay mı sanıyorsun? Umarım bu kez beni dinler.
Hyunjin:- Çiçekler değismiş? Bu kez gül değil.
Minho:- O benim kır çiçeğim de ondan.
Bang Chan:- Aranız düzelsin artık. Bu küslük can sıkıyor.
Seungmin:- Evet ya. Siz ikili olarak harikasınız.
Birden Bahar girdi sınıfa. Minho 'yu fark etti. Arkasından da kızlar girdiler.
Minho:- Bahar!
Bahar'ın gözlerinden öfke saçılıyordu. Sadece öfke de değil. Kırgınlık, kızgınlık, hayal kırıklığı. Güveni bitmişti tamamen. Erkeklere olan güveni. En önemlisi de Minho 'ya olan güveni. O an her şeyini yitirdi Minho 'ya karşı. Öfkesi mantığını yıkıp geçmişti.
Bahar öylesine dolmuştu ki o sözler ile hızla gelip Minho 'ya bir tokat attı. Sert mi sert bir tokat. Resmen yankılandı sesi.
Erkekler ayağa kalktılar. Kızlar ise şaşkındılar.
Lena:- Hihhh! Dedi elini ağzına kapatarak.
Hyunjin:- Hayır!
Minho'nun yüzü dönük kalmıştı. Bahar'a bakamadı bile. Yanağı acıyordu, canı daha çok. Elinde ki kır çiçekleri yere düştü. Gözünden yaş aktı akacaktı. Kızardı gözleri. Sulandı ama akmadı. Tutabildi güçte olsa.
Bahar:- Söz vermiştin bana. Söylemeyeceğim demiştin. Seni eve getirdiğimi kimse duymasın gizli kalsın benim için önemli dedim ama sen yine Minho' luğunu yaptın. Bunu bile benden intikam almak için kullandın. Oysa ben sana güvenmiştim. Yapmaz dedim. Salaklık ben de. Kime ne yapıyorsun ki. Bana olan düşmanlığının hakkını verdin yine. Namusumla oynadın, herkesin diline düştüm. Tebrikler kazandın. Dedi ve hızla çıktı sınıftan. Kızlar arkasından bakakalmıştı.
Mira:- Sonun da bu da oldu.
Alya:- Minho 'yu da dövmedi demeyiz artık.
Felix:- Minho iyi misin?
Minho duramadı ve kızların arasından geçip çıktı sınıftan.
Jeongin:- Bahar bunu neden yaptı? Dedi arkadaşını korumak isteyerek.
Ekin:- Sence? Minho 'nun yaptığı şey affedilir bir şey mi?
Bang Chan:- Minho bir şey yapmadı.
Anka:- Sana inanamıyorum bir de bir şey yapmadı diyor. Bahar'ın evinde kaldım diye laf çıkarmış. Bahçe de önümüze geçtiler ileri geri konuştular Bahar hakkında.
Ceylin:- Haberiniz var mı Minho 'nun yaptığından?
Changbin:- Minho böyle bir şey yapmaz.
Ceylin:- Yapmış işte. O zaman onlar nereden biliyorlar Bahar'ın Minho 'yu eve getirdiğini? Onu korumayın.
Felix:- Bunca zaman ne Bahar ne de siz, Minho 'yu tanıyamadınız mı? O her şeyde Bahar'ın yanında oldu.
Mira:- Hiç birimiz başta olanları unutmadık.
Seungmin bağırdı birden. Yerden çiçekleri aldığı.
Seungmin:- Sürekli başa takılıyorsunuz. Siz de Bahar'da. O bir yanlış anlamaydı anlayın artık şunu. Minho, bu gün bu çiçekler ile Bahar'dan özür dilemek için erkenden sınıfa geldi. Barışmak için. Ama siz anlamadan dinlemeden yargıladınız.
Kızlar, birbirine baktılar.
Ekin:- Tamam sakin olun. Ama sizde bizi anlayın. Bahar'a neler söylediler dışarıda bir bilseniz.
Hazel:- Madem Minho konuşmadı, bunlar nereden biliyor Minho 'nun biz de kaldığını?
Bang Chan:- Bilmiyorum. Ama bunu kim yaptı bulacağım. Bulunca da çok fena yapacağım.
Minho spor salonuna geldi. Zor tutmuştu buraya kadar kendini. Gelir gelmez bıraktı kendini. Göz yaşlarını.
Minho:- Aaahhhhhhh!
Duvarları yumruklamaya, tekmelemeye başladı. Oysa ki dün akşam ne kadar mutluydu, içinde onca ümitle yatmıştı yatağına. Barışmak, Bahar'ı yeniden kazanmak ümidi ile. Ama her şey tepetaklak olmuştu. Belki de aralarında olacak her şey bitmişti başlamadan. O tokat Minho'nun yüzüne değil, kalbine ve başlamadan sonlanan aşkına, hayallerine inmişti.
Duvara yaslandı. Yavaş yavaş oturağına geldi yerde. Göz yaşları akıp gidiyordu. Elinin tersiyle sildi yüzünü ama hayal kırıklığı yüzünden arkası kesilmiyordu.
Bahar'da aynı durumdaydı. Okulun arka tarafına gitti. Ağladığını kimse görmesin diye. Minho bu kadarını yapmış olamazdı. Kendisine öyle güzel bakan, sıcacık hissettiren Minho bunu yapamazdı. Minho gibi o da hayal kırıklığı içinde boğuluyordu sanki. Öyle çok güveniyordu ki ona, elinde olmadan öyle çok sahiplenmişti ki bu yaptığı Bahar için cezadan beter bir şeydi. Düşman olmayı seçmişti de ona, bu kadarı aklının ucundan geçmemişti. Minho 'ya tokat atan eline baktı. Titriyordu. Her ne kadar kızsa da Minho 'ya, ona tokat attığı için kalbi kendisine hesap soruyordu sanki. Bahar' dı bu. Sevdikleri tarafından ihanet görse de kötülük yapamıyordu.
Ağlamaya başladı. Onca söylenenleri gururuna yediremiyordu. Küçük düşmüştü. Küçük düşürülmüştü. Öfkesi vücudunu daha bir sarmaya başladı. Mantık namına bir şey kalmamıştı artık. Göz yaşlarını sildi. Nefes aldı.
Diğerleri ise sınıfta bir suçlu arıyorlardı. Hâlâ kim olduğunu bilmiyorlardı ama bulunca da ellerinden çekeceği vardı.
Alya:- Minho 'dan boşu boşuna şüphelendik. Ama bahçedeki o çocuklar Minho'nun konuştuğunu imâ ettiler.
Mira:- Onun yapmayacağı o an hiç birimizin aklına gelmedi çünkü sanki Minho anlatmış gibi konuştular. Bir de dün düşman filan deyince.
Felix:- Tamam sıkmayın canınızı. Elbet bulacağız.
Hazel:- İyi de kim yapar bunu Bahar'a? Onun kimseye zararı yok ki.
Bang Chan durdu ve elini çenesine koydu.
Bang Chan:- Bahar'ın yok. Minho'nun.
Changbin:- Ne yani, Jaemin mi?
Bang Chan:- Başka kim olacak? Minho 'yu arayalım hemen.
Alya:- Minho 'yu aramak iyi fikir mi sizce?
Hyunjin:- Durumu anlatmamız gerekiyor ona.
Minho spor salonunda oturuyordu. Dizlerini kendine toplamış başını ellerinin arasına almıştı. Telefonu çaldı o an.
Minho telefona baktı. Açmak ve açmamak arasında gidip geldi ama açmaya karar verdi.
Minho:- Bang Chan! Dedi kısık bir sesle.
Bang Chan:- Hemen sınıfa gel. Durum bildiğin gibi değil. Arkandan dönen işler var.
Minho sınıfa geldi. Kızlar ve erkekler onu bekliyordu.
Lena:- Minho, Bahar'a çok kötü şeyler söylediler dedi ve yutkundu. Cümlenin gerisini getirmek kolay değildi. En azından edeben.
Minho:- Ne dediler?
Alya:- Şeyy nasıl söylesek...
Changbin araya girdi.
Changbin:- Sen ve Bahar ile ilgili. Seni eve aldığını ve senin bunu söylediğini.
Minho artık baştan aşağı sinir olmuştu. Ve yapacaklarından sorumlu değildi artık. Kendisini geçmişti de olan her şeye rağmen hâlâ Bahar' ı düşünüyordu.
Minho:- Bahar'ın canını yakmak neymiş göstereceğim onlara. Kim o?
Bang Chan:- Galiba Jaemin.
Minho şimşek gibi çıktı sınıftan. Arkasından da erkekler apar topar Jaemin 'in sınıfına geldiler.
Minho:- Jaemin!
Jaemin ayağa kalktı onları görünce. Minho hemen koşup yüzüne bir yumruk attı. Jaemin sendelemişti. Yakasına yapıştı ve yerden kaldırdı.
Minho:- Sen nasıl bir pisliksin ha! Bir kızın namusu ile ilgili ileri geri konuşmak erkeklik mi!
Jaemin, Minho 'yu itti geri.
Jaemin:- Ne diyorsun sen? Ben kimse ile ilgili konuşmadım.
Hyunjin:- Bahar hakkında konuştuğunu biliyoruz. İnkâr etme. Utanmaz kız ne hâlde biliyor musun sen?
Jaemin:- Bahar mı? Ne oldu ona? Kim konuşmuş.
Minho bağırdı birden:- İnkar etme. Benim ve Bahar hakkında ağıza alınmayacak şeyler yaymışsın ortalığa. Senden başka kim yapar bunu?
Jaemin:- Ben yapmadım. Bahar'a yapmam bunu. Onu seviyorum, onu küçük düşürmem.
Minho sarstı Jaemin 'i tutup.
Minho:- Onun adını ağzına alma!
Jaemin:- Madem ona sahip çıkamayacaktın neden benim elimden aldın ha!
Kızlar birbirine baktılar.
Minho:- O senin gibi birine layık değil de ondan..
Jaemin:- Ben yapmadım diyorum. Ama başka biri dedi ve durdu.
Minho geri çekildi:- Kim?
Jaemin:- Yuna. Yuna yaptı bunu. Sebebi de sensin. Bahar'a bir şey olursa Minho...
Minho, Jaemin 'e baktı ve çıktı sınıftan. Peşinden de diğerleri.
Hazel:- Şu kıza bak ya, şuna bak!
Anka:- Bahar 'a haber verelim. Kızlar, Minho için üzülmüş olmalı şimdi.
Lena, Bahar'ı aradı. Bahar, duvara yaslanmış oturuyordu. Kendinde değil gibiydi. Yorgun gibiydi. Çökmüş gibi. Anlam veremiyordu hiç bir şeye artık. İhanete uğramış hissediyordu. Ve aşağılanmış. Telefonu çaldı. Montunun cebine elini attı ve açtı.
Lena:- Bahar, neredesin?
Bahar:- Okuldayım merak etmeyin. Bahçedeyim.
Lena:- Bahar, bilmediğin şeyler var. Minho değilmiş bunları yapan. Yuna'ymış. Minho'nun suçu yok.
Bahar:- Ne? Dedi gözleri dolu dolu. Boşu boşuna kırmıştı Minho'nun kalbini. O tokat, şimdi Bahar'ın canını yakmaya başlamıştı.
Bahar:- Ben, ne yaptım Lena!
Ekin:- Sakin ol biz geliyoruz yanına.
Bahar:- Sakin olur muyum göreceği.
Ekin:- Hemen Bahar'ın yanına gidiyoruz! İsler karışacak.
Bahçeye doğru ilerledi. Hızlı adımlarla Bahar. Birden karşısında bir kaç çocuk ile Yuna'yı buldu.
Lena:- Bahar!
Bahar:- Kapat Lena, küçük bir işim var.
Anka:- Ne oldu Lena geliyor mu?
Lena:- İşim var dedi.
Mira:- Bahçeye kızlar koşun!
Yuna:- Ooooo namus abidesi de buradaymış.
:- Minho nerede acaba?
Yuna:- Nerede olacak. Bahar' ın evindedir.
Bahar koştu birden ve Yuna'nın boğazına yapıştı. Sımsıkı tutuyordu.
Yuna:- Bırak beni bırak!
Bahar:- Ne biçim insanlarsınız siz. İftira atmak size nasıl bu kadar kolay geliyor ha!
Kızlar koştular hemen bahçeye. Bahar'ı gördüler o halde.
Ekin:- Bahar, Bahar yapma!
Tam Bahar'ın yanına gidiyorlardı ki durdurdu Bahar onları.
Bahar:- Siz karışmayın! Yeriniz de kalın.
Hazel:- Bahar sakin ol.
Lena ağlamaya başladı hatta. Onun bu halinden korkmaya başlamıştı.
Lena:- Bahar, bırak onu ne olur.
Bahar:- Bir insanı harcamak nasıl kolay değil mi. Zorbalamak, hayattan koparmak ne kadar kolay sizin için. Elde etmek istediğiniz her şey için, birinin psikolojisini, acısını görmezden geliyorsunuz.
Yuna:- Bırak, boğazım acıyor!
Bahar:- Acısın. Acısın da anlayın artık insanların hayatları ile oynamayı. Sıra bende mi ? Minho 'da mı? Şunu qnlayın artık. Ben kolay lokma değilim. Lokma sizsiniz Dedi ve Yuna'yı kendine çekti. Şimdi itiraf et herkese. Söyle de bu dedikodudan, insanlar hakkında yalan yanlış bilgilerle onları yargılayan, çok sevgili arkadaşların her şeyi öğrensin.
Bir canavar gibiydi Bahar. Kimseyi dinlemiyor, kimseyi görmüyordu. Yuna ise Soo Yeon'un planına dahil olduğuna bin pişman olmuştu bile.
Yuna:- Tamam, tamam ben yaptım. İftira attım sana ve Minho 'ya. Bırak boğazım acıyor.
Yuna'nın yanında ki çocuklar tam Bahar'ın üzerine atılıyordu arkadan bir ses duyuldu.
:- Kıpırdayanı mahvederim.
Bahar durdu. Minho idi bu. Gelmişti. Bırakmamıştı onu yanlız. Yine.
Minho:- Bahar, bırak onu!
Sesi de varlığı gibi ilaç oluyordu Bahar'a. Elleri gevşedi. Usulca Minho 'ya döndü. Gözleri dolu dolu baktı ona. O tokat Minho'nun kalbine nasıl ok gibi saplandıysa, Bahar'a da aynı şekilde azap veriyordu.
Minho, Bahar'a doğru geldi ve baktı. Yere eğildi ve Yuna'yı kaldırdı.
Minho:- İyi misin?
Yuna:- Canımı acıttı bu kız. Delirmiş resmen.
Bahar, öylece kala kalmıştı. Derin derin nefes alıp verdi.
Minho, ayağa kaldırdı Yuna'yı. Bahar ve kendisi ile ilgili konuşan çocuklara döndü.
Minho:- Bizim hakkımızda ileri geri konuşan siz miydiniz?
:- Ha ha hayır!
Minho ikisine de birer yumruk attı. Çocuklar yere düşmüştü. Gidip yakalarından tuttu. Sonra bahçedekilere seslendi.
Minho:- Bir daha, bir daha bu kıza bulaşanlar, karşılarında beni bulacaklar ona göre. Çenenize sahip çıkmazsanız bir daha ki seferine onları da kırarım dedi ve Bahar'ın elinden tuttuğu gibi içeri doğru götürdü.
Bahar, hem yürüyor, hem de elinde ki Minho'nun eline bakıyordu. Tokat attığı elini tutuyordu Minho.
Kızlar ve erkekler birbirine baktılar gülümseyerek. Kavga sona ermiş gibi duruyordu.
Minho, Bahar' ı spor salonuna getirdi. Elini bıraktı.
Minho:- Bundan sonra sana dokunamazlar.
Bahar, yüzünü yere eğdi.
Minho:- Bana neden güvenmedin? Neden yapmaz demedin? Gözünde hiç bir değerim yok biliyorum.
Bahar:- Ben....
Minho:- Senden uzak duracağım. Arkadaş, dost ya da her ne ise. Hiç biri bizim için geçerli değil bundan sonra. Artık aramızda bir cümle dahi geçmeyecek. Senin istediğin gibi. Sen rahat ol diye. Zaten ben seninle olduğum sürece başın beladan kurtulmayacak. Dedi ve çıktı.
Bahar için yolun sonu gibiydi. Bahar için, Kore'nin sonu gelmişti. Zaten bir buhran içerisindeydi bu da tuzu biberi olmuştu. Eline baktı. O tokatın Minho nun canını acıttığını düşündükçe kalbi biraz daha acıyordu.
Usul usul çıktı spor salonundan. Şişmiş gözleri, titreyen eli ve yorgun bedeni ile.
Sınıfa geldi. Kızlar onu karşıladılar hemen. Yerine geçip oturdu.
Hazel:- Bahar, iyi misin canım?
Ekin, başını okşadı Bahar'ın.
Ekin:- Geçti arkadaşım. Herkes ağzının payını aldı ve sustu.
Mira:- Minho ile barıştınız değil mi?
Bahar:- Artık arkadaşlıkta dahil hiç bir şey yok.
Mira, kızlara baktı. Sonra da Bahar'a sarıldı.
Mira:- Biz seninleyiz tamam mı?
Minho, sınıfa girdi o an. Arkadaki sırasına geçiyordu.
Bahar:- Ben, Türkiye 'ye dönmek istiyorum.
Ceylin:- Biz, hiç bir zaman ayrılmayacaktık unuttun mu? Türkiye 'ye de beraber gideceğiz.
Minho, Bahar'ı duymuştu. Yavaşladı. Ağır adımlarla geçti yerine.
Bahar:- Burası beni boğuyor artık. Ben, dönmek istiyorum.
Ders öğretmeni içeri girdi o an. Kızların her biri yerine geçtiler
Hyunjin, Alya'ya ne oluyor diye işaret etti. Alya başını sağa sola salladı. Durum iyi değildi.
Ders boyunca Bahar, sınıfta değildi sanki. Ne derse odaklanabilmişti ne de kafasını toplayabilmişti. Aklında sadece Türkiye 'ye dönmek vardı. Bu olay, içinde Türkiye özlemi olan Bahar'ın gitme istediğini daha da harlamıştı.
Minho 'da durumlar Bahar'ınkinden farklı değildi. Ders boyunca dönüp dönüp ona baktı. Araya mesafe koymuştu ama kalbine söz geçiremiyordu. Kolay değildi. Hiç kolay değildi hem de.
Aynı sınıftaki Yuna ise bu gün yaşadıklarından dolayı tedirgindi. Bahar'ın öfkesini görmüştü. Minho 'nun vereceği tepkiden dolayı da rahat değildi içi. Ama bir zafer kazanmıştı ve biraz da olsa mutlu hissediyordu kendini. Bahar ve Minho için olacak olan tüm ihtimaller tükenmişti artık. Bilmediği tek şey vardı ama. Soo Yeon kendisini maşa olarak kullanmıştı ve hâlâ bunun farkında değildi. Bunun sonucunu da fena ödeyecekti.
Ders bitimine doğruydu. Sınıfın kapısı çalındı ve bir öğrenci içeri girdi.
:- Hocam Bayan So Dam Minho, Yuna ve Bahar'ı odasına istiyor.
Kızlar, Bahar'a baktılar o an. Endişe ile.
:- Derste bitti sayılır. Çocuklar gidebilirsiniz.
Lena:- Bahar, teneffüste yanındayız.
Bahar önden çıktı sınıftan. Arkasından Minho ve onun arkasından da Yuna. Üçü birden müdüre hanımın odasının yolunu tuttular.
Yuna:- Minho ben...
Minho durdu ve Yuna'yı bekledi. Bahar, onlara baktı. Sonra devam etti.
Yuna:- Korkuyorum ya ceza alırsam?
Minho:- Yaptıklarından sonra ne bekliyorsun? Umarım alırsın dedi ve devam etti.
Müdürün odasına geldiler. Bahar, kapıya vurdu ve içeri girdiler teker teker.
Bayan So Dam:- Neler oluyor çocuklar? Bu okulda neler oluyor?
Üçü de sustular.
Bayan So Dam:- Yuna açıklamak ister misin?
Yuna telaşlanmıştı:- Şey, ben bir şey yapmadım hocam.
Minho imâlı bir şekilde güldü.
Bayan So Dam:- Her şeyden haberim var Yuna. Yaptıklarından. Arkadaşların hakkında çirkin dedikolar yaymak bir öğrenciye yakışıyor mu? Burası bir okul. Nerede olduğunuzun farkına varın artık.
Yuna:- Hocam ben...
Bayan So Dam:- Bahar peki sen? Adaleti kendin sağlamaya çalışman ne oluyor? Burada ben varım. Neden gelip bana söylemedin?
Bahar:- Özür dilerim hocam. Duyduklarım karşısında sakin kalamadım. Yaptığım şey hoş değildi ama konuşulan şeyler direk benim namusumla ilgili olunca, mantıklı düşünemedim.
Yuna:- Minho?
Minho:- İkimiz ile ilgili söylenen çirkin sözlerden sonra, ben de kendimi tutamadım. Bahar haklıydı.
Bayan So Dam:- Okulda değilim diye ortalığı birbirine katmışsınız. Önümüzde bir Tekvondo turnuvası var ve ben okulumuzun bu şekilde anılmasını istemiyorum. Ama misafir öğrencilerden biri gelip bana durumu bildirmese haberim olmayacak.
Yuna:- Ne? Kim? Dedi ve durdu. Soo Yeon.
Bayan So Dam:- Bu hareketin okulumuza yakışmadı Yuna. O nedenle ailene haber veriyoruz ve okuldan ayrlıyorsun. Ben okulumda bu tarz şeyler istemiyorum.
Yuna:- Ama, ama hocam ailem beni mahveder. Ne olur yapmayın yalvarıyorum.
Bayan So Dam:- Üzgünüm Yuna. Disiplin kurulunu bile toplama gereği duymuyorum sen düşün ne kadar ciddi olduğumu.
Yuna ağlamaya başladı.
Yuna:- Hocam lütfen hocam! Ne ceza verirseniz razıyım ama okuldan atmayın.
Bayan So Dam:- Üzgünüm.
Bahar:- Hocam eğer sizin için bir önemi varsa ben, Yuna'yı affettim.
Minho ve Yuna Bahar'a baktılar.
Bahar:- Biz barıştık. Yuna pişman benden özür diledi. Ben de ondan özür diledim boğazına yapıştığım için. Sonra barıştık.
Bayan So Dam:- Şikayetçi değil misin?
Bahar:- Değilim hocam. Dediğim gibi barıştık.
Bayan So Dam:- Sana inanıyorum Bahar. Ama gözüm, üçünüzünde üstünde ona göre.
Bahar:- Emin olabilirsiniz hocam. Bir daha olmayacak dedi Yuna'ya bakarak.
Bayan So Dam:- Peki. Çıkabilirsiniz.
Üçüde çıktılar odadan. Kızlar onları bekliyorlardı.
Alya:- Bahar, ne oldu içeride?
Bahar:- Sorun yok hallettik.
Bang Chan:- Ceza filan?
Minho:- Yok. Ucuz atlattık.
Yuna, Bahar'ın yanına geldi. Utana sıkıla.
Yuna:- Şeyy, özür dilerim. Sana yaptığım şey, affedilecek bir şey değil. Ama sen, beni, teşekkür ederim. Beni o durumdan kurtardığın için. Sen olmasaydın...
Bahar:- Teşekküre gerek yok. Bitti gitti. Kızlar, hadi gidelim.
Yuna ve erkekler arkalarından baktılar.
Minho:- Yine kurtuldun. Umarım akıllanmışsındır ama pek sanmıyorum. Huylu huyundan vaz geçmez ne de olsa.
Yuna:- Minho, benim suçum büyük biliyorum ama bu benim planım değildi.
Minho:- Şimdi kime iftira atacaksın acaba?
Yuna:- İftira değil. Soo Yeon. Bu onun planıydı.
Minho:- Ne?
Yuna:- Bu dedikoduları çıkarıp, seni Bahar'ın gözünde düşürmek aranızı açmak için yaptı. Ben de salak gibi onun planına dahil oldum.
Minho:- Soo Yeon bunu niye yapsın?
Yuna:- Senin için. Senin hislerini biliyor. Bayan So Dam 'ın sizi misafir öğrencilerden biri şikayet etti dediği kişi o. Beni de tuzağına düşürdü. Oyununa alet etti, sonra da beni de aradan çıkartmak istedi. Çok tehlikeli biri o. Dikkat et bence dedi ve gitti.
Felix:- İnanılır gibi değil.
Jeongin:- Ortada hiç bir şey yokken Bahar ve senin aranı da bozdu.
Minho- Aslında var. Laboratuvarda olanlar. Her şeyi gayet net hatırlıyorum. Bahar'a yaklaştığımda içimde hiç bir kötü niyet yoktu. Ben onu tertemiz seviyorum. Ama o beni başkaları olarak görüyor. Dediklerini unutmadım. Ama bildiğim bir şey varsa, benim yüzümden yine Bahar'ın canı yandı. Ondan uzak durmakla doğru karar vermişim dedi ve ilerlediler.
Gün boyunca Bahar, kendinde değilmişçesine oturdu sınıfta. Ne bahçeye çıktı, ne konuştu ne de bir şey yeyip içti. Hayat durmuş gibiydi onun için. Aklında Türkiye 'ye dönmek ve haksız yere Minho 'ya attığı o tokat vardı.
Birazdan bu günkü okul günü de bitecekti. Ekin yanına geldi. Oturdu.
Ekin:- Kalbindekini anlayabiliyorum. Minho 'ya attığın tokatın vicdan azabını yaşıyorsun. Özür dilemek istediğini de biliyorum. Çünkü sen Bahar'sın. Kimseye haksızlık yapmazsın. Şimdi ne yap biliyor musun? Bahçeye çık ve Minho 'yu bekle. Çıkmadan yakala ve özür dile. Benim arkadaşım böyle yapar.
Bahar gülümsedi ve ayağa kalktı. Bahçeye koştu. Minho ve arkadaşları henüz çıkmamıştı. Bahçedeki banka oturdu ve onun gelmesini bekledi.
Minho çantası tek omuzunda, elleri cebinde çıktı okuldan. Bahar'a doğru geliyordu ki birden onu fark etti. Diğerleri de. Yanından biraz öteye doğru ayrıldılar.
Han:- Hadi, bu sefer barışın.
Felix:- Lütfen artık lütfen.
Bahar, ayağa kalktı. Minho 'ya baktı nemli gözlerle. Onu bekliyordu. Minho 'da Bahar'a baktı. Durdu. Konuşmak istiyordu ama yapmadı. Adımları değişti. Başını çevirdi, önüne döndü ve ilerledi.
Bahar, bir kez daha vurulmuştu kalbinden. Bir kez daha sızladı kalbi. Çok fena hem de. Boğazı düğümlendi. Minho 'ya söylemek istedikleri bir bir dizilmişti sanki. Bir kez daha anlamıştı. Aralarında ne varsa, arkadaşlık, minnettarlık, her ne ise işte hepsi bitmişti.
Kızlar yanına geldiler. Elinde Bahar'ın çantası ile Ekin koluna girdi.
Ekin:- Hadi eve gidelim.
Eve gelmişlerdi. Zor bir günden sonra, toparlanmakta zor olacak gibiydi. Özellikle de Bahar için. Kafasını toplamak için arka bahçede ok atma çalışması yapıyordu. Ama hiç bir faydası yoktu. Defalarca, defalarca attı oku hedefe. Bazen beş, bazen üç bazen de yediden vurdu. Dikkatini bir türlü toplayamıyordu. O anı, o tokat anı sürekli gözünün önündeydi. Soğuk demiyor defalarca atış yapıyordu.
Ceylin:- Git gide kaybediyoruz.
Anka:- O da kendisini kaybediyor. Kendi içinde.
Lena:- Kendine getirmemiz lazım.
Mira:- Buldum. Türkiye 'de iken çekindiğimiz fotoğraflara bakalım, anıları konuşalım belki özlemi geçer biraz olsun.
Ekin:- Bilmiyorum.
Hazel:- Denemekten zarar olmaz.
Bu gün Seçil Öğretmen 'de erken gelmişti.
Bahar ve kızlar salonda ki koltuğun üzerine oturdular. Telefonlarını açmışlar, fotoğraflara bakıyorlardı.
Alya:- Şu fotoğrafı hatırlıyor musunuz kızlar? Ankara kalesine çıkmıştık. Yaz sıcağıydı.
Bahar güldü:- Evet ertesi gün başıma güneş geçmişti de cır cır olmuştum. Benim için hiç iyi bir anı değildi.
Lena:- Ceylin yüzünden, iki saat gördüğü yakışıklı bir çocuğun peşinden sürüklemişti bizi. Güneş filan dinlememişti.
Ceylin:- Ayy evet. Çocuğu hatırladım da çok yakışıklıydı.
Mira:- Changbin duymasın.
Ceylin:- Benim Changbin 'im daha yakışıklı.
Hazel:- Bakın ben de ne var. Pikniğe gitmiştik sınıfça. Dedi ve kızlara gösterdi.
Ceylin telefona yakınlaştı:- Bakayım, ay burada ne güzel çıkmışım ben. Bunu bana atsana Hazel.
Ekin:- O gün de çok güzel geçmişti. Mogan gölüydü değil mi?
Alya:- Evet. Bizim sınıfta ki Orhan yüzmeye kalkmıştı kızlara hava atcam diye, neredeyse boğulacaktı dedi gülerek.
Mira:- Şuna bakın. Çanakkale gezimizden. Ayy ne güzeldi dimi baharda oralar.
Bahar:- Hepimiz de Çanakkale'den deniz gören bir ev bulup taşınmayı hayal etmiştik.
Anka:- Ege ya da Çanakkale. Biz, hiç ayrılmayacağız değil mi kızlar?
Alya:- Hayallerimiz hep birbirimizin üzerine. Ayrılmak mı? Asla.
Birbirine sarıldılar. Hayallerine, arkadaşlıklarına, sevgilerine sarıldılar. Sımsıkı. Sımsıcak.
Bu anı tazelemesi Bahar için iyi gelmiş gibi görünüyordu. Biraz olsun yüzü gülmüştü. Her zamanki gibi olmasada.
Seçil Öğretmen ile akşam yemeği vaktiydi. Bahar'ın iştahsızlığı dikkatini çekmişti. Durgunluğu, solgunluğu.
Yine erken yatmak istemişti. Odasına çıktı kızlardan önce. Yatağına girdi. Ekin'in kendisine verdiği kitabı açıp incelemeye başladı.
O anda Seçil Öğretmen geldi odaya. Kapıya vurdu.
Seçil Öğretmen:- Gelebilir miyim?
Bahar toparlandı:- Tabii hocam.
Seçil Öğretmen geldi ve yanına oturdu. Okuduğu kitabı farketti.
Seçil Öğretmen:- İyi misin?
Bahar, yutkundu. Anlamıştı Seçil Öğretmen. Elini tuttu.
Bahar:- Ben, Türkiye 'ye dönsem hocam? Buraya alışamadım. Türkiye değil burası. İnsanları farklı, kültürleri farklı, sıcaklığı farklı. Sokakları, dükkânları bile farklı. İki Türkçe kelime daha duymazsam, kaybolduğumu hissetmeye başlayacağım. Ben Ankara'yı özledim. Komşu Ayşe teyze 'yi, manav Mustafa amcayı, bahçedeki kiraz ağacını, sokakta duvarın üzerini saran hanımelinin kokusunu, huysuz turuncu kediyi özledim. Ne yaparsam yapayım aklımdan çıkmıyor. Milli sporcu olmam bile artık beynimi ikna etmeye yetmiyor. Sizi yalnız bırakmak istemiyorum da ama sanki arafta gibiyim. Sanki evsiz sokakta kalmış gibi hissediyorum kendimi. Kaç aydır kendimi kandırdım ama artık gücüm kalmamış gibi. Evimi, ailemi yurdumu özledim.
Seçil Öğretmen:- Biliyorum. Çok zor. Çok özledin. Belki gücün de kalmadı. Belki seni burada tutan bir şey de yok. Koşturduğunuz sokak, neşeyle kahkaha attığınız lise ya da ailenin sıcaklığı yok. Ama ben varım, arkadaşların var. Garip olacak ama o Koreli çocuklar var. Arkadaş olarak ama dedi gülerek.
Bahar gülümsedi.
Seçil Öğretmen:- Arkadaşlarının sana olan sevgisi, Hanım eli sokağının çiçekleri gibi tertemiz. Kokusu kadar güzel. Taptaze. Dünya Ankara'nın sınırlarından ibaret değil bitanem. Sen daha güzel yerler göreceksin. Belki Türkiye kadar olmayacak ama yine de güzel yerler. Hadi bakalım dinlen biraz şimdi dedi ve çıktı.
Kızlar, odanın kapında bekliyorlardı. Seçil Öğretmen 'i duymuşlardı. Öyle ki Lena' gözlerini sildi. Ağlamıştı pamuk kalpli kız.
Seçil Öğretmen:- İyi olacak. Hadi salonda konuşalım. Bahar'da dinlensin.
Lena:- Çabuk iyileşsin.
Seçil Öğretmen:- Okulda olanlardan haberim var.
Kızlar birbirine baktılar.
Seçil Öğretmen:- Bahar'ın durumunu bir arkadaşıma danıştım. Vatan özlemi. Bahar gibi bazı değerlerine bağlı insanlarda görülebilecek bir durummuş bu. Uzun süredir var olan bir şey bu Bahar'da. Dikkatimi çekiyordu zaten. Bu kadar ilerleyebileceğini kestiremedim. Okulda olanlarda bunun dışa vurmasına neden olmuş olmalı. Hani derler ya. Tuzu biberi oldu diye.
Bahar, yatağından kalktı ve kapıyı açtı. O anda kızların ve Seçil Öğretmenin konuşmasını duydu.
Seçil Öğretmen:- Okul müdürü durumdan haberdar edince bir iki gün izin istedim Bahar için. Dinlensin. Kafasını toplayıp o ortamdan uzak kalsın. Güçlü görünen ama tam tersi hassas bir yapısı var. Kendini toplaması biraz uzun sürebilir dedi arkadaşım. Ya da...
Mira:- Yok hocam, olmaz. Bahar gidemez. Yani o giderse biz eksik kalırız.
Ceylin:- Mira haklı. Olmaz, onsuz takım diye bir şey olmaz hocam. Biz diye bir şey asla olmaz.
Seçil Öğretmen:- Tamam sakin olun. Belki çabuk atlatır. Endişelenmeyin hemen. Biz bu konuda ona gereken desteği vereceğiz zaten.
Alya:- Tabii, tabii vereceğiz hocam. Onu tek başına bırakır mıyız hiç?
Hazel:- O bizim her şeyimiz.
Mira:- Eskisi gibi gülümsemesi için elimizden ne geliyorsa yaparız hocam.
Seçil Öğretmen gülümsedi:- Siz harika bir arkadaşsınız.
Bahar, usulca girdi odasına ve kapıyı kapattı. Yatağına oturdu ve dışarı baktı.
Ertesi gün olmuştu. Kızlar okula geldiler. Bahar yoktu. İstemeye istemeye yürüyorlardı koridorda. Öyle ki okula bile gelesileri yoktu.
Hazel:- İnşallah çabucak iyi olur. Böyle hiç olmuyoruz. Eksik.
Ekin:- Korkuyorum.
Lena:- Sen mi? Bunu genelde ben söylerdim.
Ekin:- Ya iyi olmazsa? Yani, giderse?
Anka:- Bahar güçlü kızdır. İyi olacak.
Ceylin:- Olmadı bir kaç erkek döver kendine gelir.
Ceylin espri yapmıştı ama hiç biri gülmedi. Canları sıkkındı çünkü.
Ceylin:- Espri filan hiç gitmiyor şu durumda.
Sınıfa girdiler. Yerlerine oturdular. Erkekler gelmişlerdi. Minho önce Bahar'ı aradı gözleriyle. Sonra da kendi yerine geçti. Erkekler ise kızların yanına.
Hyunjin:- Günaydın kızlar.
Kızlar:- Günaydın.
Bang Chan:- Yüzünüzden anlaşıldığı kadarıyla, durumlar pek iyi değil.
Hazel:- Bahar, hiç iyi değil. Durumu git gide kötüleşiyor.
Felix:- Nasıl yani?
Minho, onları dinlemeye başladı.
Hazel:- Bahar, Türkiye özlemine dayanamadığı için psikolojik olarak çöküşte. Bir şey yemiyor, gülmüyor, konuşmuyor. Sizin gördüğünüz, bizim arkadaşımız olan Bahar gitti yerine tükenmiş biri geldi sanki.
Hyunjin:- Dün olanlarda var tabii.
Alya:- İyileşmezse, Türkiye 'ye döner dedi Seçil Öğretmen.
Minho ayaklandı o an. Diğerleri ona baktılar. Yanlarına geldi.
Minho:- Gider mi? Diye sordu endişeyle.
Ceylin:- İyi olmazsa, evet. Dün Seçil Öğretmen ile konuştular. Özledim, dayanamıyorum dedi. Ankara'yı, mahalleyi, ailesini çok özlediğini söyledi.
Lena:- Çok önceden varmış bu Bahar'da. Belki de o çok savaştı içinde. Biz anlamamışız. Kendi derdimize düşmüşüz. Ama biliyor musun Minho, bence sen Bahar'a iyi geliyordun. Komik olacak belki ama kavga ederken bile o iyi hissediyordu senin yanında galiba.
Anka:- Dün seninle konuşmak istedi. Keşke, dinlenseydin.
Minho:- Tek istediğim bana güvenmesiydi. Onca şeyden sonra Minho yapmaz demedi. Attığı tokat acıtmadı. Ama insanların sözlerine inanıp beni suçlaması, daha çok yaktı içimi. Bana hiç güvenmemiş. Kırıldım galiba. Benim verdiğim değeri vermediği için belki de bilmiyorum.
Jeongin:- Belki de ikiniz de büyük bir sınav veriyorsunuz. Arkadaş olarak birnirinizi kaybetmek üzeresiniz.
Minho durdu. Bahar'ı kaybetmek istemiyordu. Ama kalp kırıklıkları da çok fazlaydı.
Öğretmen geldi o an. Ders başlamıştı. Minho yerine geçti. Onunla birlikte diğerleri de.
Teneffüs olmuştu. Minho, sırasında oturmuş derin düşünceler arasında geziniyordu. Telefonunu çıkardı ve fotoğraflara girdi. Bahar ile dergi için çekindikleri fotoğraflara baktı. Seviyordu ve olanlara rağmen sevgisinde gram eksilme yoktu. Bahar'ı hatırladı sonra. Duvara yasladığında saçının açılıp göz göze gelişlerini, taburanin üzerinde sarılışını, çöp atarken karşılaşmaları, eve getirip yaralı iken kendisine bakışını, okul gezisinde başlarına gelenleri, tatlı kavgalarını her şeyi geçirdi kalbinden. Ve sonra laboratuvar. Onunla öyle güzel anıları vardı ki. Seviyordu. Çok hemde.
Bahar ise evde beyninin içini tırmalayan sesler ile başbaşaydı. Yatağından kalktı. Terliklerini giyindi ayağına. Usul usul yürüdü evin içinde. Kimse yoktu. Kızların odasına girip etrafa baktı. Komidinin üzerinde duran fotoğrafı aldı ve baktı. Hep beraber çekindikleri fotoğraf. Gülerken, eğlenirken. Öyle güzel görünüyorlardı ki o fotoğrafta. Türkiye 'de gerçekten mutlulardı.Aynada kendisini gördü o an. Yere oturdu ve dizlerini kendine topladı. Aynada kendini süzdü. Solgun yüzü, yorgun gözleri. Saçları bile dağınık gibiydi sanki. Kendinde değil gibiydi. Artık eski Bahar değildi.
Bahar:- Gitmem lazım. Ben onlara sadece yük olurum. Buraya ait değilim. Ait olmadığım yerde verimli de olamam. Konsolosluğa gitmem gerekiyor . Sonra da Türkiye 'ye dedi ve ayağa kalktı. Odasına gidip sırt çantasını aldı. İçine pasaportunu koydu. Üzerini değiştirdi ve evden çıktı.
Okul bitmişti bu günlük. Kızlar eve gelmişlerdi. Kapıyı açtı anahtar ile Ekin ve girdiler. Ortalığa şöyle bir göz gezdirdiler.
Mira:- Bahar ne yaptı acaba?
Lena:- İnşallah iyileşmiştir.
Ceylin:- Hadi gidip bakalım.
Kızlar koşa koşa odaya çıktılar.
Alya:- Bahar, biz geldik! Dedi ve peş peşe girdiler odaya. Ama Bahar yoktu.
Hazel:- Yok!
Anka:- Diğer odadadır belki dedi ve koşa koşa odaya gitti. Telaşla döndü.
Anka:- Kızlar yok! Bahar yok.
Mira:- Banyodadır. Telaş yapmayın dedi ve banyoya da baktı ama orada da yoktu.
Kızlar etrafa bakındılar. Telefonu yoktu. Sarj aleti de. Çantası da dahil di bunlara.
Lena:- Aradım, telefonu kapalı.
Ekin durdu birden. Aklına bir şey gelmişti. Çekmeceye koştu.
Ekin:- Pasaportu yok. Yok gitmiş! Türkiye 'ye dönüyor.
Mira:- Ne yapacağız şimdi?
Ekin:- Gitmeden yetişelim. Çıkıp arayalım.
Alya:- Nerede arayacağız buraları tam olarak bilmiyoruz ki.
Anka:- Chan, Chan'ı arayacağım.
Anka hemen aradı Bang Chan'ı. Onlar da yurda gelmişlerdi.
Felix:- Ne düşünüyorsun Minho?
Minho:- Yeniden deneyeceğim. Bahar ile konuşmayı. Gitmesine izin vermem çünkü giderse biliyorum ki kalbimi de götürür beraberinde.
Hyunjin:- Seviyorsun dedi gülümseyerek.
Minho:- Hem de çok.
O anda Bang Chan'ın telefonu çaldı.
Bang Chan:- Anka arıyor. Dedi ve açtı telefonu. Anka alo demesine fırsat bile vermemişti.
Anka:- Chan, Bahar, Bahar yok.
Bang Chan:- Anka bi dakika nasıl yok?
Anka:- Bahar yok diyorum. Gitmiş. Hem de Türkiye 'ye gitmiş.
Hyunjin:- Ne olmuş?
Bang Chan, Minho 'ya baktı.
Bang Chan:- Bahar, Türkiye 'ye gitmiş.
Minho oturduğu yerden ayaklandı birden.
Minho:- Nasıl? Nasıl gider?
Anka:- Chan, belki daha gitmemiştir bilmiyoruz. Aramamız lazım. Havaalanına filan yani, bilmiyorum işte bulmamız lazım onu.
Jeongin:- Onlar evde kalsınlar biz bakarız. Şimdi bilemezler buraları.
Changbin:- Havaalanına ben sordurabilirim ablama. Adamları bakarlar kayıtlara. Giriş yapılmış mı diye.
Minho:- İyi fikir. Biz de çıkıp arayalım. Gitmediyse onu bulup geri çevirmem lazım. Dedi ve t-shirtünün üzerine montunu giyip çıktı dışarı. Telaşından fermuarını bile çekmeden öylece çıktı dışarı.
Bahar ise evden biraz uzaklaşmıştı. Etrafa baktı. Seçil Öğretmenin kendisine dediklerini hatırladı. O akşam aralarında geçen konuşmayı. Sonra da kızları. Onlar Bahar'ın her şeyiydiler. Gitse bu seferde onlardan kopamayacağı için kalbinin bir kısmı burada kalacaktı. Durdu.
Bahar:- Ne saçmalıyorum ben ya, nereye gidiyorum? Bu ben değilim. Arkadaşlarımı yarı yolda mı bırakacağım? Ama gücümün tükendiğini hissediyorum. Birde dedi ve eline baktı. O tokat. Onu derinden etkileyen şeydi. Ekin'in kendisine verdiği kitap geldi aklına. İstanbul boğazı fotoğrafları. Sonra Minho'nun dediği şey. Han nehri. İlerledi.
Minho ve diğerleri yana yakıla onu arıyorlardı sokakta. Nereye bakacakları, Bahar'ın nereye gidebileceği konusunda hiç bir fikirleri de yoktu.
Minho:- Neredesin Bahar, neredesin? Aptal kafam dinleyecektim seni dinlemeliydim. Benim yüzümden bu haldesin. Sebebin benim. Ne olur gitmemiş ol. Ne olur! Sen benim her şeyimsin. Aşkım, dünyam, hayallerim.Yapamam sensiz. Sensiz her şey tepetaklak olur.
Changbin aradı o an. Minho açtı hemen telefonunu.
Minho:- Seni dinliyorum Changbin.
Changbin:- Minho, Bahar adına herhangi bir giriş yapılmamış. Son uçakta yarım saat önce kalkmış. İstanbul' a iniş yapacak bir uçakmış zaten. Bahar gitse Ankara 'ya iner uçağı diye düşündüm. Neyse bunlar detaylar zaten. Yani Bahar şu an Kore'de. Bu arada bizimkiler de evin çevresinde bulamamışlar.
Minho:- Tamam Changbin. Devam edin aramaya. Dedi ve kapattı. Nereye gitmiş olabilir? Bir dakika. İstanbul mu dedi Changbin?
O an da sınıfta İstanbul ile ilgili konuştukları o an geldi aklına. Koşmaya başladı.
Bahar ise Han Nehri'ne gelmişti. Taksiden indi. Manzarası güzeldi. İstanbul boğazı değildi ama yine de güzel bir manzarası vardı. Bir bank buldu ve geçip oturdu manzaraya karşı . İzlemeye başladı sakin sakin baktı. Bir kaç günün yorgunluğunu çıkarıyordu sanki vücudu. Yine de gözleri rahat durmuyordu. Ama ağlamamakta direniyordu Bahar. Oturduğu banktan kalktı. Derin bir nefes aldı ve nehrin kenarına gelip durdu. Başını kaldırdı gök yüzüne doğru ve esen soğuk rüzgara verdi kendini. Alıp götürse, savrulsa rüzgarla içindeki her şey. Korkularını, yüklerini, özlemlerini, pişmanlığını ve en önemlisi de onu.
Başını eğdi ve nehire doğru baktı. Yansımasına. Birden arkasından bir ses duyuldu.
:- Bahar!
Minho idi bu. Döndü hemen. Ona baktı. Varlığı ile kalbi yeniden hayat doluyordu sanki. Görmesi yetiyordu ona kalbini açması için. Yanına yaklaşmayacağım demişti, gelmişti. Adını anmayacağım demişti ve şu an kendisine sesleniyordu.
Minho koşarak geldi yanına yaklaşmadı tam olarak, durdu. Zorladı kendini durmak için. Bahar'ın gözleri onu görür görmez boşalmaya başladı. Zor tutmuştu kendini ama artık tutması imkânsızdı.
Minho:- Neredesin sen ha! Delirtmek mi istiyorsun beni?
Bahar'ın eli gözlerine gitti. Siliyordu ama durduramıyordu kendini. Ardı arkası kesilmiyordu göz yaşlarının. Yapamıyordu. Saklamak kstiyordu ama Minho 'yu gördükçe daha da coşkulu akıyordu. Belki ki içinde ne varsa gözleri ile akıtıyordu Bahar.
Minho daha fazla dayanamadı ve sarıldı Bahar'a. Çok korkmuştu gitti diye. Ve çok korkmuştu onu sonsuza kadar kaybetmekten. Başına elini koydu,göğsüne bastırdı başını. Sımsıkı sarıldı. Onu koruyordu sanki. Hüzünlerden, kötülükten. İki kolunun arasında öyle sarmıştı. Gitmesin diye. İçinde ne varsa bitmesin diye.
Bahar ise daha yüksek sesle ağlamaya başladı. Elini koydu göğsüne. Kıvrılı verdi. Ya da sığındı ona. Başı Minho'nun göğsünde, evinde gibiydi. Öyle bir ev sıcaklığı vardı onda. Sevginin vatanıydı sanki onun göğsü. Sanki başını koyduğu bu kalp, onun kaybettiği, beklediği ya da aradığı şeylerin gizli kutusuydu. Belki de kalbini koydu Minho'nun kalbinin yanına. Ondandı bu göz yaşları belki de. Kırgınlıkların, küslüklerin akıp gitmesi için. Temizlenmesi için ruhunun. Ve yerini sadece bir şeyin alması için. Aşk ve sevginin.
Öyle ağlıyordu ki Bahar, Minho 'nun t-shirtü ıslanmıştı göz yaşlarından. Vücudunda hissediyordu o göz yaşlarını. Tam kalbinin üzerindeydi başı Başı. Atışı bile değişmişti kalbinin. Vuruşu bile sevgi üzerineydi sanki. Başını yasladı başına. Saçlarını okşadı. Kokladı.
Minho:- Ben yanındayım. Senin üzülmene asla izin vermeyeceğim. Asla. Kimse sana zarar veremeyecek.
Bahar'ın göz yaşları yavaş yavaş dinmeye başladı. Ama düşünceler dinmemişti.
Bahar:-İçimi kaplayan bir şey var. Sıcacık bir şey. Göz yaşlarımın arasından, gülümsememi sağlıyor sanki. Hüzünlerimin arasından sevinçlerimi bulmama yardım ediyor. Yağmur sonrası çıkan gökkuşağı gibi. İçimde ki çocuğu mutlu eden bir şey var. Biliyorum. Şimdi biliyorum bunun ne demek olduğunu. Ben beni anlayabiliyorum artık. Onca zamandır sakladığım, kalbime gömdüğüm duygunun adını biliyorum. İçimde farkında olmadan yeşeren, çiçek açan fidanın adını biliyorum. Seni seviyorum. Minho ben seni çok seviyorum...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
2.01k Okunma |
231 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |