32. Bölüm

32. Bölüm-Pamuk Prenses Ceylin ♥️ Changbin

Mavi Melek
mavimelek

 

Hisler. Derin, narin, rengarenk hisler. Bazen bir bahar günü güneşin ısıtmasıyla kırlara yayılan rengarenk çiçekler açtırır içinde. Bazen de kış mevsiminde esen rüzgarla dondurucu soğuğu getirip karla kaplar kalbini. Hisler. Güzel rüyalar gördürür bazen. Bulutların üzerinde uçurur seni. Gök kuşağı üzerinden kayar ya da güneşe sarılır gibi imkânsız hayallere daldırır. Bazen de kâbuslar gördürür. Yalnız başına , karanlık bir ormanın ortasında bırakıp, korkup sindirir bir ağacın dibinde.

Anka, Mira, Alya ve Hazel kötü rüyalardan uyanmıştı da diğerlerinin durumu hâla belli değildi. Özellikle hislerini içine gömdükçe gömen ama her seferinde dışa vuran hisleri ile yüzleşmek zorunda kalan Bahar için durum karmaşık bir hâle geliyordu her seferinde.

Bahar güçlü bir kızdı. Azimli, savaşçı, her şeyin üzerine giden ama bir o kadar da korkaktı. Kalbinden, hislerinden, en çokta birini sevmekten. Ve kalbi belki de Minho'yu orada hissetmeye başladığı ilk günden beri bir mezarlığa dönüşmüştü. Minho ile ilgili varolan, büyüyen ve kendisine baş kaldıran her hissi, her anı, kalbinin bir yerlerine gömmüştü.

Bu gün de ilk defa karşılık verecek olmuştu hislerine. İlk defa atağa geçmişti ki, zaten korkakça yaklaştığı aşk onu tepetaklak edivermişti.Vaz geçti yeniden. Yeniden dirilen bir hissi daha canlı canlı gömdü içine.

Bahar, Minho ve Soo Yeon 'u görmüştü. Minho 'nun elinde ki kırmızı gülleri Soo Yeon'un alması. Demek ki onun içindi bu güller. Hem de kırmızı. Hem de anlamı seni seviyorum demek iken.

Kızlar bir Minho 'ya bir de Bahar'a baktılar.

Ceylin:- Kim ki bu kız?

Lena:- Anlamadım ki. Baksana kırmızı güllerle karşılandığına göre, Minho için önemli biri olmalı.

Mira Lena'yı dürttü ve Bahar'ı gösterdi. Bahar ise yüzünü döndü önüne.

Lena:- Amaaan kim olacak bi tanıdığı filandır işte.

Bahar:- Bize ne canım kimse kim. Hadi biz sınıfa gidelim. Gıcıkların efendisi kalbini birine kaptırdıysa en çok ben rahat ederim. En azından benimle uğraşmaz dedi gülerek ve sınıfa doğru ilerledi.

Ceylin:- Bu neydi şimdi?

Anka:- Kızlar, hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz galiba. Bahar aşık...

Ekin, Anka'nın ağzını kapattı eliyle.

Ekin:- O cümle tamamlandığında, Bahar'ın dünyası nasıl değişir düşündün mü?

Alya:- Tepetaklak olur. Hem Bahar, hem Minho.

Bahar ve kızlar, sınıfa gittiler önlü arkalı.

Minho, giden Bahar'a baktı. Sonra 'da Soo Yeon'a.

Minho:- Sen burada?

Soo Yeon:- Tekvondo turnuvası için geldim. Seul' ün en iyi tekvondocusu geri döndü diyelim. Bu sene sizin okulda düzenleniyormuş eşler turnuvası. Özlemişsimizdir beni. Ne de olsa eski okulum, eski takımım ve eski, sevgilim dedi Minho 'ya bakarak.

Minho:- Eski okuluna hoş geldin de eski takım ve sevgilin yerinde durmuyor ona göre.

Soo Yeon:- Benden sonra pek kimse olmamış senin için. Öyle duydum.

Minho:- Yanlış duymuşsun. Şu da var. Biz seninle hiç bir zaman sevgili olmadık. Denedik ama olmadı. Zaten birbirimize karşı bir şey de hissetmiyorduk. Beğenmekten başka.

Soo Yeon:- O zaman öyleydi. Şimdi farklı dedi Minho 'yu süzercesine.

Minho:- O zamanlar senden hoşlandım evet. Yalan değil. Benim gibi biriydin. Tekvondo ile uğraşman başarılı hatta güzel olman senden etkilenmeme sebep oldu ama bir şeyi unuttum. Kalp. Kalbin sevilmek için uygun değildi. Sırf hırsın için takımını ve okulunu bırakmanı unutmuş değilim. Biz ikinciydik ama sen hep birinci olmak istiyordun. Bu yüzden birinci olan okula gittin. Neyse ki sana karşı hislerim yoktu da ayrılığına üzülmedim.

Soo Yeon:- Erken konuşma istersen. Bakarsın bu okula geri dönerim. Hatta belki yine benim takımım şampiyon olur.

Minho:- Hiç değişmemişsin! Dedi ve uzaklaştı Soo Yeon'un yanından. Sonra geri döndü ve yanına geldi. Bu güller senin için değil dedi ve buketi elinden çekip aldı. Erkeklerin yanına geldi.

Minho:- Bir insan iki sene de hiç değişmez mi?

Bang Chan:- Turnuva için mi gelmiş?

Minho:- Hıı. Ne güzel hazırlanmıştım Bahar'a açılmaya. Yanına gitsem mi?

Seungmin:- O çiçeklerle Soo Yeon ve seni gördü. Olmaz başka çiçek al.

Minho:- Umarım yanlış anlamamıştır bizi.

Changbin:- Sevgili filan sandı mı acaba?

Minho:- Bir bu eksikti dedi ve gülleri yere atıp gitti.

Jeongin:- Yazık oldu. Ne güzel cesarete gelmişti oysa.

Felix:- Dua edelim de Bahar yanlış anlamasın. Hoş, Bahar'ın hisleri varsa bile Minho 'ya karşı, bu gün onlarda yerle bir olmuştur.

Erkekler sınıfa girdiler. Her biri yerine geçip oturdular. Bang Chan, Anka'ya bakıp göz kırptı.

Anka gülümseyerek el salladı ona. Hyunjin 'de Alya'ya.

Felix, Hazel 'in yanına geldi. Ellerini arkaya attı ve hafifçe eğildi.

Felix:- Bu gün nasılsın canım?

Hazel:- Canım mı? Diye sordu utanarak.

Felix:- Benim seninle ilk günüm. Çok mutluyum.

Hazel gülümsedi:- Şeyy. Ben de.

Felix:- Sana bir şey söyleyeceğim.

Hazel:- Nedir?

Felix:- Seni seviyorum dedi ve haylaz çocuklar gibi kaçıp sırasına oturdu.

Hazel gülümsüyordu.

Mira:- Sizi böyle görmek çok güzel. Sonunda kavuştunuz birbirinize.

Hazel:- Çok mutluyum Mira. Böyle koşup, ota, çiçeğe, böceğe sarılasım var.

Mira güldü:- Aşk ne tuhaf şey değil mi? İnsanı bulutların üstünde gezdiriyor resmen.

Hazel:- Öyle. Çok güzel dedi gülümseyerek.

Minho sınıfa girdi. Bahar'a baktı.

Minho:- Lütfen yanlış anlamamış ol. Lütfen diye mırıldandı ve yanına geldi. Usulca yanına oturdu. Bahar'a baktı. Saçları açıktı. Omuzundan aşağı dökülüyordu dalga misali. Elini uzatıp saçlarını okşamamak için kendisini zor tutuyordu. Bir de seni seviyorum dememek için. Keşke tutmasaydı da kendisini haykırsaydı. Çünkü seviyordu. Çok seviyordu.

Bahar, ona hiç bakmıyordu. Kalbinde bir şey batıyor gibiydi. Bir şey canını yakıyordu sanki. Ama hiç bir şey olmamış, üzülmemiş gibinyapmaya devam edecekti. Hatta Minho 'ya o gözle hiç bakmamış gibi yapmaya, devam edecekti.

Minho:- Günaydın yok mu?

Bahar:- Günaydın dedi gülümseyerek baktı Minho 'ya.İçinde fırtınalar koparjen o hiç bir şey olmamış gibi davranmayı seçmişti.

Minho:- Dalgın gibiydin. Bir sorun yok değil mi?

Bahar:- Hayatımda senden büyük sorun mu var? Sen bir şeyler yapmadığın sürece sorun da yoktur değil mi?

Minho biraz bozulmuştu. Bu sözleri duymak, canını yakıyodu artık. Eski Minho değildi çünkü. Onun gözünde Bahar'da eski Bahar değildi.

Minho:- Öyle. Saçlarını açmışsın. Yakışıyor sana.

Bahar'ın eli saçına gitti. Unutmuştu. Onun için açmıştı saçını. Minho 'ya baktı kısa süreliğine. Gözlerine. Sonra hemen kaçırdı. Çantasında tokası vardı. Aldı ve topladı saçlarını.

Minho:- Neden topladınki şimdi?

Bahar:- Böyle daha rahat. Ee haberler sende? Kim o bahçedeki kız? Hı var mı bir şeyler? Çiçekler filan. Aşık mı oldun sen dedi gülerek.

Minho:- Bahar o kız...

Bahar:- Senin gibi odunu ayrıca gıcıkların efendisini de sevenler oluyormuş demek ki dedi gülerek ama Minho gülmüyordu. Ama tebrik etmek lazım. Romantiklikten anlıyormuşsun. Güller filan.

Minho, Bahar'a baktı.

Minho:- Benden bunları beklemediğine göre, içinde bana karşı ufacık bir şey yok demektir.

Bahar:- Ne gibi?

Minho:- Boşver. Senin için çok önemli olmayan bir şey.

İkisi de önüne döndüler.Bahar son kez baktı Minho 'ya. Üzülerek. Derin bir nefes çekti içine. Omuzları kalkıp indi. Üzgündü kimseye çaktırmasada.

Hemen arkalarında oturan Han ve Changbin birbirine baktılar.

Han:- Bahar, Minho 'ya karşı çok katı diye fısıldadı.

Changbin:- Bir zamanlar Minho'nun Bahar'a karşı olduğu gibi. Minho bu eseri kendi elleri ile inşa etti. Ama bilmiyorum Bahar, bu sefer farklı sanki.

Han:- Sen de fark ettin değil mi?

Changbin:- Evet. Bir şey var gibi.

Ders arası olmuştu. Kızlar sohbet ediyorlardı kendi aralarında. Erkekler de kendi sıralarında.

Ekin:- Anka, nerede?

Hazel:- Bir tiyatro gösterisi mi ne vardı. Ona katılmıştı ya oraya gitti.

Lena:- Nasıl bir oyun sergilenecek acaba?

Bahar:- İnşallah öpüşmeli filan değildir. Saçma sapan şeyler.

Mira:- Biliyoruz ortalığı yıkarsın.

Bahar:- Yalnız ben mi dedi gözleri ile Bang Chan'ı işaret ederek.

Alya:- Ay evet. Dedi tedirginlik ile.

Ekin:- Ne oynayacaklar acaba? Çok merak ettim. Şöyle romantik bir oyun izlemek güzel olurdu.

Hazel:- Sen ve romantik? Bilim kurgu filan demeni beklerdim.

Ekin:- Bu ara romantik dedi elini çenesine koyarak. Jeongin 'e baktı.

Bahar:- Ekin'i de kaybettik geçmiş olsun.

Kızlar güldüler.

Hyunjin:- Soo Yeon ile aramda bir şey yok diyemedin mi?

Minho:- Benim onun gözündeki varlığımı bilseniz! Gıcık ve odunum. Açıklama gereği bile duymadım çünkü onun için hiç bir değerim yok.

Bang Chan:- Yani, sana karşı hiç bir şey hissetmiyor öyle mi?

Minho:- Hiç bir şey.

Seungmin:- Şöyle düşünürsek bu Bahar'ın her zaman ki hâli. Farklı bir şey yapmıyor ki.

Minho:- Sevse beni daha şefkatle davranmaz mıydı?

Jeongin:- Bahar farklı bir kız. Duvarları var ve bu duvarların arkasına ustaca saklanabiliyor. Seni ümitlendirmek istemem ama sana hisleri olsa bile bunu göstermez. Kimseye göstermez. O duvarların arkasında güvende çünkü. Aşk, onun korkularının en büyüğü belki de.

Minho, Bahar'a baktı. Gülümsüyordu. Gülümserken de çok güzel görünüyordu.

Minho:- Dediğin doğru ise ben o duvarları yıkarım. Onu orada bırakmam ama bana karşı hisleri yoksa, ve onu kaybedersem, işte o duvarın altında ben kalırım.

Seungmin:- Sıkma canını. Hadi gidip bir şeyler içelim.

Changbin:- Hadi gidelim.

O anda Lena'nın yanına Taeyong geldi. Han ayaklanmıştı ki gerisin geri oturdu.

Han:- Siz gidin ben geliyorum.

Changbin:- Senin mesai başladı desene dedi ve ortamın gerilme ihtimaline karşı gerisin geri yerine oturdu diğerleri ile birlikte.

Han:- Öyle.

Han pür dikkat Lena ve Taeyong 'a bakıyordu.

Taeyong:- Uzun zaman oldu sanki seni görmeyeli.

Lena:- Yok canım sana öyle geliyor.

Taeyong:- Ben,açık söylemem gerekirse seni artık sık görmek istiyorum.

Mira:- Ay ne oluyor?

Ceylin:- Taeyong, birazdan çıkma teklifi edecek galiba Lena'ya.

Alya:- Onu bırakında , Han'a bakın siz.

Ekin:- Han'a ne oluyor şimdi? Sevgilisi değil bir şeyi değil yani.

Mira:- Ama aşık dedi kıkırdayarak.

Lena, anlamıştı Taeyong 'un ne demek istediğini. Ama anlamamazlığa vuruyordu.

Lena:- Arkadaşlar, birbirini özlerler değil mi? Dedi tedirgin bir gülüş ile.

Taeyong:- Arkadaşları bilmem ama ben seni arkadaş olarak özlemiyorum.

Lena, Han'a baktı birden. Gözlerini dikmiş onlara bakıyordu.

Han:- Harekete geçtin demek. Lena'yı sana kaptırır mıyım ben dedi ve ayaklanıp yanlarına gitti. Lena'yı yan sıraya doğru itti ve onun yerine kendisi oturdu. Taeyong 'dan uzaklaştırmıştı bir nevi.

Lena:- Han ne yapıyorsun?

Han:- Ee ne konuşuyorsunuz bakalım?

Taeyong:- Lena ile aramızda olan bir konu konuşuyoruz.

Han:- Hadi canım, neymiş bu konu, söyle de bilelim.

Taeyong:- Özel dedik ya.

Han:- Konuşabilirsin ben dinlemiyorum dedi ve önce sıranın üzerine göz gezdirdi sonra Lena'nın defterini alıp okumaya başladı.

Kızlar, arkada kıkırdıyorlardı.

Taeyong:- Şey Lena, ben demek istiyorum ki...

Han birden lafa girdi.

Han:- Lena, bak şurayı yanlış yazmışsın. Silgini ver düzeltelim dedi ve Lena'nın dikkatini kendine çekmeye çalıştı.

Lena:- Bakayım neresi? Diye sordu ama sonra kendine geldi. Han'a baktı. Sonra da Taeyong 'a.

Taeyong ofladı Han anlasın diye ama Han oralı olmuyordu.

Taeyong:- Sen izin verecek misin bizim konuşmamıza?

Han:- Konuşun ben bir şey yapmıyorum ki. Lena baksana sana Korece çalıştırayım mı? Bazı kelimeleri yanlış yazıyorsun.

Lena:- Yapar mısın gerçekten? Çok sevinirim.

Han, Lena'ya baktı gülümseyerek.

Han:- Çok güzel gülüyor. Peri kızı gibi. Çok seviyorum seni boncuk gözlüm. Seni başkasına asla vermem asla. Diye geçirdi içinden.

Taeyong sıkılmıştı bu durumdan. Ayakta bir o yana bir bu yana dönüyordu.

Han:- O zaman fazla beklemeyelim, şimdi çalışalım. Ders önemli.

Taeyong:- Anlaşıldı sen rahat vermeyeceksin.

Han:- Hayret nasıl anladın? Zeki şey seni.

Taeyong:- Lena, daha müsait bir zamanda konuşalım olur mu?

Lena:- Tamam.

Taeyong, Han'a bakarak çıktı sınıftan.

Hyunjin:- Uzaklaştırma operasyonu başarılı dedi gülerek.

Bang Chan:- Komedi bu çocuk.

Han:- Neden tamam diyorsun?

Lena:- E ne deseydim, geldin oturdun konuşmanın ortasında.

Han:- Geveze, kim bilir hangi boş konuşmayı yapacaktı. Neyse boşver onu hadi gel biz Korece çalışalım. Hep yanlış yazmışsın.

Lena:- Bak sen, demek yanlış yazmışım. Çok mu bari yanlış?

Han:- Neredeyse hepsi.

Lena, aldı defterini Han'ın elinden ve çevirip sıranın üzerine koydu. Ters tutuyordu şapşal çocuk defteri.

Lena:- Bir de şimdi bak istersen.

Han, sağa sola bakınıyor, gözlerini kaçırıyordu.

Han:- Ben de diyorum bu kız Korece'den hiç mi anlamıyor diye.

Lena güldü:- Çok sapşalsın. Ve galiba ben de bunu seviyorum dedi son kısmı mırıldanarak.

Birden Anka girdi sınıfa koşarak.

Anka:- Kızlaaaaar!

Kızlar irkilip ona baktılar.

Bang Chan:- Anka, neredesin sen?

Anka:- Tiyatro seçmelerine gittim.Çok güzel bir haber ile de geldim dedi sevinerek.

Bang Chan:- Başrol mü oldun yoksa?

Ekin:- Ondan önce hangi oyun diye sorsan daha iyi olurdu sanki.

Anka:- Henüz değil ama belki aramızdan biri bir prenses olacak.

Hyunjin:- O ne demek?

Anka:- Yönetmen, yani oyunun yönetmeni üç masal arasında kalmış. Pamuk prenses ve yedi cüceler, Uyuyan güzel ve Sindirella.

Mira:- Eyvah!

Ceylin:- Aklımıza gelen şey mi?

Mira:- Galiba. Bang Chan'ı tutsak iyi olacak.

Bang Chan:- Eeee dedi şüpheyle.

Anka:- Bu oyunlardan birini günümüze uyarlayıp seğirci ile buluşturmak istiyor. Ama rol için farklı yüzler, farklı tavırları olan birileri aradığını söyledi.

Bahar:- Farklı yüz olarak bizi söylemedin herhalde değil mi dedi gülerek. Sonu öpüşme ile biten bir oyunda özellikle diye de ekledi ciddileşerek.

Han:- Lena sen prenses ol ben de prens nasıl fikir?

Lena gülümsedi:- Neden olmasın.

Bahar dürttü Lena'yı.

Bahar:- Kendine gel.

Han gülümsüyordu. Bu fikir aklına yatmıştı çünkü.

Minho:- Fırsatçı seni dedi gülerek.

Han:- Belki aramızda güzel şeyler olur. Düşünsene oyunun sonunda onu öpmek.

Minho:- Prens sen değil de başkası olursa görürsün o zaman.

Han:- Hayal kırıcı sen de.

Minho:- Öyle olsa ne gülerim dedi ve elinde ki suyunu açtı içmek üzere ve yudumladı.

Anka:- Farklı yüz, farklı bir kız arıyorum deyince ben de Bahar'ı önerdim.

Bahar ayaklandı birden. Hatta herkes.

Bahar:- Nee?

Öyle ki Minho, içtiği suyu püskürdü ağzından.

Minho:- Ne demek Bahar?

Herkes Minho 'ya baktı.

Han:- Başkası Bahar'ı öpsün de gör sen. Dedi fısıldayarak.

Minho'nun gözleri açılmıştı.

Minho:- Olmaz

Anka:- Niye olmazmış?

Bahar:- Saçmalama Anka, git söyle ben oynayamam.

Minho:- Evet oynayamaz.

Anka:- Yoo oynar. Hem niye Bahar olmaz onu söylesene?

Minho:- Şeyden. Beceremez. Beceremez iste. Boyu da küçük, yedi cücelerden biri olur anca.

Bahar:- Allah Allah. Sen kendine bak. Benden gayette prenses olur bi kere.

Minho:- Erkek gibi prenses mi olur? Otur işte.

Seungmin:- Minho git gide batıyorsun sus bence diye mırıldandı ve çekiştirdi Minho 'yu.

Minho:- Sevdiğim kızı başkası öpecek Seungmin dedi aynı şekilde ve çaresizce.

Anka:- O zaman kabul ediyorsun değil mi?

Bahar, Minho 'ya baktı.

Bahar:- Tabiiki ediyorum. Hadi gidelim.

Minho:- Olmaz, olmaz diyorum sana. O zaman ben de prens olurum.

Bahar:- Saçmalama.

Minho:- Saçmalayacağım. Şimdi gidip başvurmaz mıyım ben? Dedi ve koştu önden.

Bahar:- Bu oyunda prens olursa başka kızı öpecek. Başka kızı öpmek. Hayır ya kıskanıyor muyum ben? Yok buna müsaade edemem diye geçirdi içinden ve peşinden koştu.

Bahar:- Gel buraya önce ben dedim.

Minho:- Bana ne!

Bang Chan, Anka 'nın yanına geldi.

Bang Chan:- Canım, bu işe hiç bulaşmasamıydın acaba?

Anka:- Haklısın galiba dedi çaresizlikle.

Mira:- Hadi biz de tiyatro salonuna gidelim. Bu eğlenceyi kaçıramam.

Ceylin:- Sen buna eğlence mi diyorsun? Bu ikisinin kavgasından tiyatro salonu başlarına yıkalacak insanların yazık.

Mira:- Ay doğru.

Alya:- Gidelim de durduralım bari.

Changbin, Ceylin 'in yanına geldi.

Changbin:- Minik kuş ister misin prens ve prensesi biz oynayalım?

Ceylin:- İstemem. Senin hazırda vardır prensesin. Git onunla oyna! Dedi ve önden önden ilerledi.

Changbin:- Hangi prenses ya? Senden başka prenses mi var hayatımda?

Tiyatro salonuna gelmişlerdi, Bahar ve Minho. Diğerleri de hemen arkalarından. Ama Bahar, içeri girince geldiğine pişman olmuştu sanki. Gaza gelmişti evet. Geri çekildi hafiften.

Anka:- Hocam! Diye seslendi. Size bahsettiğim arkadaşlarım dedi Bahar ve diğerlerini göstererek.

Tiyatro hocası yanlarına geldi

:- Merhaba çocuklar!

Kızlar ve erkekler:- Merhaba hocam.

:- Hepiniz oyunculuk için geldiniz galiba. Ne kadar güzel. Bu kadar katılım olması sevindirdi beni.

Bahar:- Aslında ben izleyici olarak katılıyorum hocam. Dedi ve tam kaçıyordu ki tiyatro hocası durdurdu onu.

:- Sen, sen olursun, saçlarını bi aç bakalım.

Bahar, elini saçına götürdü:- Ama, neden?

:- Başrolümü görmek istiyorum. Dedi ve elini Bahar'ın tokasına götürdü ama Minho, önüne geçti Bahar'ın. Kimsenin ona dokunmasını istemiyordu. Tokasına bile.

Kızlar, birbirine baktılar. Evet, Minho kendini belli ediyordu. Bahar, Minho 'ya baktı. Kendisini başkalarından sakınan Minho. Ve git gide ona düşen Bahar.

Minho:- Şart mı?

:- Görmem gerek çünkü hayal ettiğim karaktere uygun mu diye bakmam gerekiyor. Sorun mu var?

Minho, Bahar'a baktı. Onun güzelliğini kimse görsün istemiyordu. Ya biri çıkarda kendisinin Bahar'da gördüğü güzellikleri görürse diye korkuyordu. Bahar, usulca açtı saçlarını. İstemeyerek.

:- Çok güzel! Tam hayal ettiğim gibisin. Sen olmalısın.

Minho, kıskançlıktan çatlarken, Bahar da sinir krizi geçiriyordu.

Bahar:- Hocam ben aslında olmam diyecektim. Yani oynayamam, beceremem.

:- Denemekten zarar gelmez değil mi? Sen olmazsan arkadaşlarından birini seçeriz. Hepiniz farklı ve bir o kadar da role uygunsunuz. Hadi gel seninle rolünü konuşalım.

Bahar, kızlara bakarak gitti.

Seungmin:- Prens kim olacak acaba?

Minho 'nun gözleri açıldı birden.

Minho:-Bir de prens vardı değil mi?

Jeongin:- E yani.

Minho:- Kafayı yiyeceğim.

Ceylin ve Hazel birbirine baktılar.

Ceylin:- Hazel, Minho'nun tavırlarına bakar mısın?

Hazel:- Şu bahçedeki gül verdiği kız olmasa Bahar'a aşık diyeceğim.

Kızlar birbirine baktılar. Minho 'nun halleri onlara bir şeyler fısıldıyordu sanki.

Tiyatro denemeleri başlamıştı. Bahar, sahneye çıktı. Diğerleri bir seğirci koltuklarına geçip onu ve tiyatro hocasını izliyorlardı.

Bahar:- Anka, hepsi senin yüzünden. Ben ne anlarım tiyatro oyunundan?

Anka:- Aaa suçlu mu oldum yani? Seni düşündüm ben belki oyuncu olacaksın

Bahar:- Kim oyuncu olmak istiyor acaba? Niye ben yani?

Anka:- Şuna bak. İyilik de yaramıyor. Minho ile inatlaşıp koşa koşa gelen bendim sanki. Hem sayemde bi erkek ile ilk defa bir anının olacak dedi şakasına.

Mira:- Hıı boğmadan durabilirse olur herhalde dedi gülerek.

Hazel:- Ya da anı olarak, çocuğu öldürmüş olur.

Bahar:- Ben size sormaz mıyım bunun hesabını? Bir de alay ediyorlar. Dedi ve kızların üzerine atladı. Kızlar, Ekin'in arkasına saklandılar.

Anka:- Bu çok oldu artık. Bi derse ihtiyacı var. Hocaam! Şu pamuk prensesi prensin öperek uyandırdığı yerden almaya ne dersiniz?

Bahar'ın gözleri açıldı birden.

Bahar:- Anka seni mahvedeceğim! Dedi ve atladı. Ekin ve Ceylin tuttular onu.

:- Eveeet. Bu çok iyi olur. İyi düşündün Anka. İlk denememiz prensin pamuk prensesi öptüğü sahne olacak.

Anka, "ooh oohh" yapıyordu Bahar 'a.

Bahar:- Evde sorarım ben sana.

Minho ayaklandı birden:- Ama hocam!

:- Bir itirazın mı var?

Minho geri çekildi:- Yok.

Sahne sırası gelmişti. Bahar, ortada ki masaya oturdu.

Bahar:- Hadi artık şu oyunu oynayalım da bitsin gitsin.

:- Prensimiz gelsin başlıyoruz.

Kızlar ve erkekler ona bakıyorlardı.

Hyunjin:- Minho!

Bang Chan:- Sanırım bu manzarayı görmeye katlansmayacak.

Changbin:- Burada olsaydı o rolü oynayacak olan çocuğu pataklayabilir dikkat edelim arkadaşlar.

:- Hadi artık başlıyoruz. Bahar, yat yerine!

Bahar uzandı. Ama yüzünü dönüp dönüp kızlara ve erkeklere bakıyordu. Oturağına geldi.

Bahar:- Hocam gerçekten şey olmayacak değil mi? Öpücük.

:- İnandırıcılığı size kalmış.

Bahar:- O ne demek ya?

:- Yat artık!

Bahar geri yattı. Birden prensi oynayacak çocuk gözüktü. Sahneye doğru ilerledi.

Hazel:- Ama bu!

Seungmin:- Yok artık!

Minho bakakalmıştı:- Jaemin!

Kızlar ve erkekler şaşkınlık içinde sahneye bakıyorlardı. Evet, istenmeyen bir misafir vardı. Bahar, ayaklandı.

Jaemin:- Merhaba arkadaşlar, beni özlediniz mi?

Minho:- Çok, çoook. Dedi yumruğunu sıkarak.

:- Hadi çocuklar, araya laf karıştırmadan, ilk denemeyi alalım.

Lena:- Bahar, çok fena olacak.

Han:- Sadece bir oyun bu dedi Minho 'ya bakarak. Niyeti onu sakinleştirmekti.

Lena:- Düşünsene ilk öpücüğünü Jaemin'den alacak. Sence normal bir şey mi bu?

Minho, Bahar'a baktı. Bahar 'da Minho 'ya.

Bang Chan:- Sen ne yaptın Anka?

Anka:- Bunun böyle olacağını bilseydim Bahar'ı buraya getirir miydim hiç?

Jaemin, Bahar'ın yanına yaklaştı. Bahsr oturağına geldi hemen.

Jaemin:- Prenses nasılsın?

Bahar:- Kötü dedi yüzünü asarak.

Jaemin güldü:- Değişmemişsin. Özlemişim, seni.

 

Bahar, Jaemin 'e bakmıyordu. Göz ucuyla Minho 'ya baktı.

Bahar:- Yanıma hangi erkek yaklaşsa ben sadece onu düşünüyorum. Ona sadık, ona bağlı gibiyim. Aklıma, kalbime, ruhuma o hükmediyor sanki. Onu ellerimle itip yüreğimle kendime çekiyorum. Yapma dedikçe yapıyorum. Hayır. Geçirmemeliyim aklımdan bunları. Asla.

Bahar'ın artık hislerini içine gömecek gücü kalmamıştı. Ama yine de hislerine toprak atmaktan da geri kalmıyordu. Eskisi gibi kazma kürek olmasa da avuç avuç çabalıyordu.

Minho:- Bu çocuk şimdi, Bahar'ı öpecek mi? Peki ben nasıl dayanacağım?

:-Hadi arkadaşlar.

Jaemin:- Bahar, bu sadece rol icabı. Yani, senin istemediğini biliyorum.

Bahar, ayaklarını uzatıp oturdu. Ellerini dayadı. İstemiyordu. Evet kalbi Minho 'ya öylesine sadıktı ki rol icabı bir öpücük de olsa, kimseyle işi olamazdı.

Bahar:- Eğer öpmeye kalkarsa tokadı basarım. Olmadı, basarım yumruğu ağzının ortasına.

Changbin:- Yumruğunu gevşet artık kangren olacaksın yoksa.

Minho:- Dayanamıyorum. Değil Jaemin, başkası da olsa Bahar'ı öpmesine izin veremem. Delireceğim ve delirip ortalığı yıkacağım şimdi.

Bahar, uzanacak gibi oldu ama durdu. İstemediği bir durumun içindeydi. Hatta hiç istemeyeceğin bir durum. Kızlara baktı önce yardım istercesine. Sonra da Minho 'ya.

Minho dayanamadı daha fazla. Yerinden sahneye fırladı. Bahar'ın elini tutup kaldırdı oturduğu yerden.

:- Ne oluyor ne yapıyorsun oğlum?

Minho:- Şey hocam, bizi taekwondo kulübünden çağırdılar da. Biz gidiyoruz dedi ve Bahar'ı alıp dışarı çıkarttı.

Jaemin ve tiyatro hocası hatta diğerleri arkasından bakakalmıştı.

Seungmin:- İşte bu!

Mira:- Ne oluyor Seungmin?

Seungmin gülümsedi:- Minho, Bahar'ı kurtarıyor işte.

Ceylin ve Hazel çak beşlik yaptılar gizliden.

Hazel:- Biliyordum!

Minho, Bahar 'ı tiyatro salonundan dışarı çıkarttı. Apar topar.

:- Bu ne şimdi? Başrol olmadan ne yapacağım ben?

Jaemin:- Başka bir prenses seçeceksiniz hocam.

:- İyi de kimi? Dedi ve kızlara baktı. Birden Ceylin ' i fark etti. Sen, neydi adın?

Ceylin:- Ben mi?

:- Evet sen. Ben seni nasıl olur da fark etmem. Sen olmalısın benim başrolüm.

Changbin:- Ne yani, şimdi Jaemin Ceylin 'i mi öpecek? Asla izin vermem.

Ceylin:- Ama hocam ben...

:- Seni istiyorum. Başrol sensin. Hadi sahneye dedi ve Ceylin 'i sahneye çıkardı.

Changbin:- Seni istiyorum filan ne oluyor ya!

Hyunjin:- Minho ile rolleri değiştiler bir anda.

Changbin:- Prens kim olacak hocam?

:- Tabiiki Jaemin...

Jaemin, Changbin 'in çabalamasının farkına vardı o sıra. Anlamıştı.

Jaemin:- Hocam, prens rolünü en güzel Changbin yapar. Emin olabilirsiniz.

Erkekler ve kızlar Jaemin 'e baktılar şaşkınlık ile.

Ekin:- Bu Jaemin o Jaemin mi?

Bu arada Bahar ve Minho' da dışarı çıkmışlardı. Bahçenin ortasında durdular. Bahar, eline baktı ve hemen çekti. Ama Minho 'ya gülümsemeyi de eksik etmedi.

Bahar:- Hay Allah razı olsun!

Minho gülümsedi:- Ben senin yanında iken kimse seni öpemez.

L

Bahar:- Öpemezdi zaten. O kadarına izin vermezdim emin ol. Saçma bir şekilde ilerledi başta hayır diyemediğim için.

Minho:- Jaemin 'in çıkıp gelmesi de ayrı bir olay. Sana ne dedi o fısır fısır?

Bahar:-Boşver çok önemli bir şey değil.

Minho:- Anladım ben anlayacağımı.

Bahar, Minho 'ya baktı.

Bahar:- Sağol. Yanımda olduğun için.

Minho:- Ben her zaman senin yanındayım unutma olur mu?

Minho gülümsedi Bahar'a. Birbirine o kadar tatlı bakıyorlardı ki hisleri gözlerinden okunuyordu sanki. Sanki duyguları gözlerinden ulaşıyordu yeryüzüne.

Ama o anda yanlarına Soo Yeon geldi. Bu güzel anı o bozuyordu şimdide. Bahar onu görünce toparlandı hemen. Bir kaç adım uzaklaştı Minho 'dan.

Bu arada yeni Pamuk Prenses 'de belli olmuştu. Jaemin 'in jesti üzerine de Changbin prens.

Ekin:- Jaemin az önce iyilik mi yaptı? Yoksa ben rüya mı görüyorum.

Alya:- Rüyada olsa hadi canım derdim. Ama gerçek.

Jeongin:- Şaşılacak şey doğrusu.

Lena:- Belki de onun istediği Bahar' dır.

Han:- Bize kötülük yapmak için her fırsatı değerlendirir o. Bu sefer farklı.

:- Tamam, prens de sen ol bakalım. Kaslı prens.

Jaemin sahneden indi ve Changbin 'in yanına geldi.

Jaemin: Ceylin 'in prensi sensin dedi ve omuzuna dokundu ve gitti.

Changbin:- Kafasına bir şey düştü herhalde.

Jeongin:- Galiba.

Changbin:- Neyse sonuca bakmak lazım. Prens ben oldum dimi.

Ceylin:- Neden Changbin prens oluyormuş?

Changbin:- Neden ben olmuyor muşum?

Ceylin:- Çünkü, çünkü olmaz işte.

Changbin:- Anladım minik kuş. Başka prensler bekliyorsun değil mi? Şöyle uzun boylu filan. Ne de olsa beni beğenmiyorsun.

Ceylin:- Ne alakası var ya? Ben öyle bir şey mi dedim?

 

Changbin:- Anladım ben anladım. Peki. Başkası olsun prens.

 

Ceylin:- O anlamda demedim diyorum aaa! Alınganlık yapıyorsun.

 

:- Ne uzadı bu iş böyle. Hadi artık! Ceylin, geç yerinem Changbin sen de prenssin yeter artık itiraz istemiyorum.

 

Changbin, Ceylin 'e baktı. Usul usul çıktı sahneye.

 

Ekin:- Ceylin 'in Changbin alınganlığı bitmeyecek gibi duruyor. Ama kabul etmesi gerekiyor ki Changbin'in bir kalbi var ve başkasını sevebilir.

 

Mira:- Bunu kabullenmek kolay mı sanıyorsun? Özellikle de Ceylin gibi biri için.

 

Soo Yeon:- Seni yeniden görmek ne güzel Minho.

 

Minho, Bahar'a baktı. Yanlış anlamasını istemiyordu. Yanlış anlaşılmak. Bahar ise Soo Yeon'a baktı. Hemen çekti gözlerini. Soo Yeon'un üstten üstten bakan gözleri ile göz göze geldi kısa süreliğine.

Soo Yeon:- Özel konuşabilir miyiz?

Bahar:- Ben gideyim. Dedi ve tam gidecekken Minho omuzuna kolunu attı.

Minho:- Gitmene gerek yok. Özel konuşacak bir şey de yok.

Bahar, omuzunda ki Minho'nun koluna baktı sonra da indirdi. Soo Yeon, Bahar'a baktı gizliden. Süzdü baştan aşağı.

Soo Yeon:- Sana bir teklifim var.

Bahar, göz ucuyla Minho ve Soo Yeon'a bakıyordu. Düşüncelere dalmıştı.

 

Bahar:- Teklif ha. Ne teklifi acaba? Diye sordu içinden. Tövbeee, bana ne ya? Güzel kız ama. Minho ile de yakışıyorlar. Bir de bana bak. Kavgacı, erkek düşmanı. Ne yapacağı belli olmayan. Minho 'yu kıskanıyor muyum ben ya? Saçmaladım iyice. Ayrıca bu kendi kendine konuşma işlerine de son vermeliyim.

 

Minho:- Ne teklifi ben teklif filan hatırlamıyorum.

 

Soo Yeon:- Birlikte taekwondo takımı olma teklifi. Düşünsene sen ve ben. İki başarılı taekwondocu. Rakip tanımayız. Kupa bizim olurdu.

 

Minho:- Benin bir takım arkadaşım var zaten. O da listeye ismini yazdırmış olan kişi. Onu yarı yolda bırakacak değilim.

Soo Yeon:- Peki, ya aceminin biriyse? Kaybetmeyi göze mi alıyorsun?

Minho:- Birini yarı yolda bırakmaktansa kaybederim daha iyi dedi Soo Yeon'a laf vurarak. Sonra ilerledi. Bir an durdu ve Bahar'a baktı.

Minho:- Yürü gidiyoruz.

Bahar, toparlandı ve Minho'nun yanından ilerledi.

Bahar gülümsedi:- İşte benim Minho 'm. Ay ay ne düşünüyorum ben? Sus bi artık sus!

Biraz ilerledikten sonra Minho durdu ve Bahar'a baktı.

Minho:- Bir kaç dakika oturalım mı?

Bahar:- Olur.

Bahçedeki banka geçip oturdular. İisi de karşıya baktılar.

Bahar:- Güzel kız. Niye tersledin, seninle takım olmak istiyor belli ki. Hem bir şeyler hissettiğin birini böyle tersleyip durursan, bir gün senden kaçar.

Minho:- Senin gibi mi?

Bahar:- Bbb ben mi?

Minho:- Şaka yapıyorum. Malûm ilk zamanlar dedi ve sustu.

Bahar:- Geçti gitti o zamanlar. Açmanın anlamı yok. Hem bak şimdi bu kız geldi. Senin için güzel olmalı her şey. Aşk, her ne kadar karşı çıksam da güzel şeydir. Sevmek sevilmek. Sen de güllerle filan, hadi hadi seviyorsun. Güzel kız ben beğendim. O da taekwondocuymuş. Olursunuz siz ha.

Minho düşünüyordu. Bahar'ı. Özellikle de kendisini Soo Yeon ile yakıştırmasını. Belli ki yanlış anlamıştı kendisini. Ama kendisini başkası ile yakıştırması da canını sıkmıyor değildi.

Minho:- Söyle hadi, söyle. Aramızda bir şey yok, hislerim yok de. Seni sevse de sevmese de bilsin.

Bahar:- Şu sözleri söylüyorum diye kalbim içeride boğazıma yapışıyor sanki. Kırılmış da üzerine çıkıp parça kalmasın diye tepiniyorlarmış gibi sızlıyor içim.

Minho toparlandı biraz daha. Bahar'a baktı.

Minho:- Bahar, Soo Yeon, benim eski sevgilim. O sıralar, taekwondo kulübünde takım arkadaşıydık. Fikirlerimiz, hobilerimiz uyuşuyor gibiydi. Bazen insanların aynı şeyi sevmek, aynı şeylerle ilgilenmesi hoşlanmak sebebi olabiliyor ama tanıdıkça bir şeylerin uyuşmadığını anlayabiliyorsun. Soo Yeon ile de böyleydik. Onun kalbimde yeri olmadığını anladım. Ama bitirmemize onun başka okulun takımı daha iyi diye tutup turnuvaya günler kala bizi yarı yolda bırakması neden oldu. Zaten hiç bağlanmamış iplerin kopmasına neden oldu.

Bahar:- Bunu bana neden anlatıyorsun?

Minho:- Sen, beni anladın hep. Bu gün de anlayacağından şüphem yok.

Bahar: Anladım da peki güller? Yani, beni ilgilendirmez tabii de.

 

Minho:- Hadi söyle senin içindi de. Seni seviyorum de. Diye geçirdi içinden. Ama konuşmaya cesareti yoktu.

 

Minho:- Şey. Bang Chan, Anka'ya almış. Bana iki dakika tutar mısın dedi o esnada elimdeydi. Soo Yeon da alıverdi elimden. Kendine zannetti.

 

Bahar gülümsedi. Saçma bir yalan da olsa inandı Minho 'ya. Minho yalan söylemekten nefret ediyordu ama hislerini söyleme cesaretini bulamadığı için istemediği hallerde buluyordu kendini.

Minho:- Şey Bahar. Senin birine hislerin oldu mu hiç? Yani aşk gibi hisler.

Bahar:- Ben, beğendiğim birileri olmuştur herhalde. İllaki olmuştur. Ama kimseyi sevmedim. Ya da dedi ve durdu.

 

Minho:- Ya da?

 

Bahar:- Hisler, bizim elimizde olmadan gelişir. Sen ne kadar engellersen engelle, ne kadar saklarsan sakla bir şekilde büyür kalbinde. O tohum iken önce dallanır budaklanır, yeşillenip yapraklanır ama sen onu çiçek açtığında fark edersin.

 

Minho:- Dediğini anladım da bunun seninle ilgisi ne? Bahar, biri mi var yani? Diye sordu tedirginlik ile.

 

Bahar:- Yok canım biri olduğundan değil. Ben fark etmeden olur belki de demek istedim. Neyse burada çok durduk hadi bizimkilerin yanına gidelim.

 

Tiyatro salonunda prens ve prenses için hazırlıklar tamamdı. Bahar ve Minho içeri geldiler. Koltukta oturan diğerlerinin yanına gelip oturdular.

 

Alya:- Nereye kayboldunuz siz?

 

Minho:- Bahar tutturdu beni kaçır senden başka erkek görmek bile istemiyorum diye. Ben de kaçırdım.

 

Diğerleri güldüler.

 

Bahar:- Haaaa çok komik. Komedi dünyasının bir numarası yaptı yine esprisini.

 

Hyunjin:- Minho seni kaçırmasaydı, Jaemin tarafından öpülecektin ama.

 

Bahar:- Ağzının ortasına vurdum mu kimse öpemezdi merak etme.

 

Lena:- Susun da Ceylin ve Changbin'in performansını izleyelim.

 

Minho:- Ceylin ve Changbin? Biz yokken neler oldu burada?

 

Han:- İzle ve gör.

 

Oyunun en can alıcı kısmı sahnelenmek üzereydi.

 

Ceylin, sahnedeydi. Kızlara baktı. Sonra usulca, masanın üzerine uzandı.

 

:- Evet Ceylin, gözlerini kapat tatlım.

 

Romantik müzik girdi o an. Ceylin gözlerini kapattı.

 

Changbin, yanına geldi. Önce bir durakladı. Ceylin 'e baktı.

 

Ceylin, onun geldiğini hissetmişti. Her şekilde hissettiği gibi. Kalbi hızla çarpmaya başladı.

Ceylin:- Aşk böyle bir şey mi? Kalbin hem acıdan, hem aşktan alev alev yanması mıydı? Yandığı hâlde ateşe atlamak mı inadına? İstediğim her şeyi, herkesi elde ettim. Bir sen, sadece sen beni yerle bir ettin. Beni bana hatırlattın. Aslıma döndürdün. Kalbime. Ama ben seni gördüm kalbimde. Sen benim içimde ki ateşi harlayan tek kişi sen oldun. Tek sorun, ben senin kalbini alevlendiremedim. Sevginin en saf hâlini sen de tattım ama sen de ben yokum.

Changbin, Ceylin'e doğru eğilmeye başladı. Usul usul. Yavaşça.

Changbin:- Ona yaklaşmak, sıcaklığını hissetmek çok güzel. Sen de kaybolduğumu hissediyorum her seferinde. Sana teslim olduğum günden beri sende kaldım. Hiç bir yere gitmeye de niyetim yok. Benim minik kuşum. Aşkım. Her şeyim. Benden uzak durma ne olur. Kalbimi al senin olsun. Zaten senin ama kaçma benden. Çünkü kalbim senin yokluğunda buz tutuyor. Üşütme beni ne olur. Senin sıcaklığında kalmak istiyorum. Seni seviyorum diye düşündü ve Ceylin 'e doğru eğildi. Dudağına doğru gidiyordu dudağı. Herkes pür dikkat onlara bakıyordu.

Ceylin:- Yapma, bunu yapma ne olur? Kalbim dayanamaz. Sen başkasının iken, beni kendine bağlama diye geçirdi içinden. Gözleri kapalı olsada hissediyordu onu.

Changbin:- Seni seviyorum minik kuş. Ama sen istemeden bunu yapmayacağım. Sen kalbini bana teslim edene kadar bekleyeceğim dedi ve alnına yöneldi ve alnından öptü. Öperken de kokusunu içine çekti saçlarının. Gözlerini kapatıp bir an.

Changbin usulca doğruldu. Ceylin, gözlerini açtı o an. Birbirlerine bakıyorlardı. Hatta öyle tatlı bakıyorlardı ki, sevgilerinin tek dili gözleriydi o an. Changbin, elini uzattı Ceylin 'e. Ceylin, utanarak tuttu Changbin 'in elini. Kalkmasına yardımcı oldu. Ceylin oturağına geldi. Işıklar yandı o an sahnenin. Ceylin ve Changbin, seğirci koltuğunda oturan arkadaşlarına baktılar. Kendilerini alkışlıyorlardı. Tek farkla. Anka ve Mira, Bahar'ın ağzını kapatmışlar, ellerini tutuyorlardı. Bahar ise çırpınıyordu.

Changbin:- Kızlar, ne yapıyorsunuz?

Anka:- Rahat durmadı. Yine.

Mira:- Sahneye fırlamasın diye tuttuk.

Bahar ellerinden kurtuldu.

Bahar:- Ben bunu hepinize sormaz mıyım ha!

Changbin ve Ceylin güldüler. Hatta diğerleride.

Tiyatro hocası geldi yanlarına alkışlayarak.

:- Mükemmel! Harikasınız. Bu roller ikinize de çok yakıştı. Hemen provalara başlıyoruz. Yarın burada olun dedi ve çıktı.

O anda olan oldu ve Ceylin 'in geçen gün Changbin 'in yanında gördüğü kız orada beliriverdi.

Jae Hee:- Changbin!

Changbin onu görür görmez sahneden aşağı atladı ve yanına geldi.

Jae Hee :- Burada olduğunu söylediler ben de geldim.

Changbin:- Sorun yok. Dışarıda konuşalım dedi ve çıktılar.

Ekin:- Bütün güzel anlar bozulmak zorunda mı?

Hazel:- Galiba.

Ceylin bozulmuştu. Kıskançlık tepesine tepesine vuruyordu sanki. Sahneden indi ve kızların yanına geldi.

Ekin:- Sıkma canını.

Ceylin:- Sıkmıyorum. Sadece salaklığıma üzüldüm.

Bahar:- Sevmek ne zamandan beri salaklık oluyor? Kendine haksızlık yapma.

Kızlar, Bahar'a bakıyorlardı şaşkınlıkla.

Bahar:- Ne bakıyorsunuz?

Mira:- Az önce sahneye atlamaya çalışan Bahar ve şimdi ki Bahar. Hayat insana neler gösteriyor!

Bahar:- Şu an acil durum söz konusu.

Ceylin:- Ben bunu hak ediyorum. Hareketleri bana bir şeyler hissediyor gibi gelmişti. Ümitlendirdi beni. Ben de sazan gibi atladım. Salak olmasam bu kadar kolay düşmezdim. Sanki geçmişte tecrübe etmedim bunu.

Lena:- Şunu kendine hatırlatıp durmasana.

Anka başını öne eğdi.

Alya:- Sen de kaldır başını. O yaşananlar senin suçun değildi.

Ceylin:- Ben, biraz dışarı çıkayım dedi ve tam çıkarken içeri giren Changbin ile çarpıştılar.

Changbin:- Minik kuş, nereye gidiyorsun? Çalışma yok mu?

Ceylin:- Yok. Prenseslikte yok. Kendine başka prenses bul dedi ve çıktı.

Changbin arkasından bakakalmıştı. Ama yerinde fazla kalmadı. Ceylin'in peşinden koştu. Seslendi arkasından.

Changbin:- Ceylin, Ceylin bekle!

Arkasından koşup bileğinden tuttu ve kendine çevirdi.

Changbin:- Ne bu hallerin?

Ceylin:- Yok bir şey. Sadece seninle oynamak istemiyorum. Dedi ve elini çekti.

Changbin:- Neden? Neden yapıyorsun bunu?

Ceylin:- Çünkü sen her seferinde benim kalbimi acıtmayı başarıyorsun.

Changbin:- Ben sana ne yaptım da canını yaktım? Seni üzecek en son kişi benim.

Ceylin:- Hayır beni en çok üzecek kişi sensin. Ve bunun farkında bile değilsin. Dedi ve tam gidiyordu ki Changbin kollarından tutup kendine çekti Ceylin 'i. Yüzleşmeleri gerekiyordu. Yüz yüze. Göz göze.

Changbin:- Ben, seni üzecek ne yaptım?

Ceylin, kıpırdayamıyordu. Gözlerine öyle bir bakıyordu ki Changbin, değil kıpırdaması aklını kullanması bile imkânsız gibiydi. Sadece kalbinden ibaretti o an.

Tıpkı Changbin gibi. Ceylin 'i tutan elleri onu bırakmak bilmiyordu. Gitsin istemiyordu. Kalbinin derinlerinde, en derinlerin o vardı çünkü ve tüm vücudunu Ceylin yönetiyordu şu an.

O an dayanamadı Changbin. Kendisine çekti Ceylin 'i ve sımsıkı sarıldı. Sıcacıktı. İkiside. Ceylin 'in gözleri açıldı. Çok güzel bir histi. Ama hayır. Başkası varken bunu yapamazdı kendisine. İtti Changbin 'i. Kızmıştı.

Ceylin:- Senin de ondan bir farkın yok.

Changbin, sorarcasına baktı Ceylin 'e. Ceylin ise hırslarını, geçmişin öfkesini ve içinde ki aşkın acısını Changbin 'den çıkarmaya hazırdı.

Bağırdı birden. Sesi öyle yüksek çıkıyordu ki yıllardır ve bir kaç gündür içinde biriktirdikleri boşalıyordu sanki. Ağlamaya başladı. Gözleri de kalbi gibiydi. İçinde ne varsa, bunca zaman ne beklettiyse atmaya hazırdı dışarı.

Ceylin:- Hepiniz aynısınız. Tıpkı Türkiye 'de ki o çocuk gibi. Anka'ya yaklaşmak için beni kullanan o çocuk gibi sen de yalancısın. O da sebepsiz, ruhsuz yaklaştı bana. Kandırdı yalanları ile. Güzel sözler söyledi, yanımda oldu ama hepsi sadece en yakın arkadaşıma yaklaşmak içindi. Sonra ne dedi bana biliyor musun? Güzel olmadığımı, beni asla beğenmediğini. Hiç bir erkeğin beni beğenmeyeceğini söyledi. O çocuk yüzünden, bilmiyorum belki de benim yüzümden Anka hep vicdan azabı çekti. Bahar, erkeklerden nefret etti. Kandırdı beni anlıyor musun? Şimdi sen de aynısını yapıyorsun ve ben sana inanmayacağım. Bu kez değil. Git o kız ile ilgilen onu da kandırma ve benden uzak dur!

Felix:- Ne oluyor?

Hazel:- Siz erkekler, her kıza yakın davranmak zorunda mısınız? İlgilenmiyorsanız neden dibinde geziyorsunuz?

Felix:- Biz ne yaptık ki şimdi?

Anka:- Sevmiyorsanız uzak durun kardeşim. Bu kadar basit.

Bang Chan:- Ben mi? İyi de ben seviyorum ki neden uzak durayım?

Mira:- Kendinize çeki düzen verin artık. Her kıza boncuk dağıtmak.

Seungmin:- O ne demek?

Alya:- Ayran gönüllüsünüz demek.

Hyunjin:- Onu da anlamadık. Daha açık konuşur musunuz?

Lena:- Salaksınız da ondan anlamıyorsunuz.

Han:- Ne ile ilgili suçlanıyoruz şu an?

Ekin:- Çapkınsınız çapkın! Anlayın artık.

Jeongin:- İyi de bizim ne suçumuz var burada duruyoruz sadece.

Alya:- Anlamaz bunlar yürüyün gidelim buradan!

Kızlar çıktılar.

Bahar:-Takılmayın, durum biraz farklı geçer nasılsa dedi ve kızların peşinden gitti.

Changbin içeri girdi yeniden. Koltuğa oturdu. Elini alnına dayadı.

Hyunjin:- Ne oldu durup dururken bunlara?

Minho:- Neyse ki ben trip yemekten kurtuldum.

Changbin:- Konu Ceylin ile alakalı galiba.

Okul bitmişti bu günlük. Kızlar eve doğru ilerliyorlardı. Ceylin 'in yüzü asıktı.

Lena:- Ceylin, sıkma artık canını.

Bahar:- Seni de aşk acısı çekerken görmek varmış şu hayatta. Şaka gibi.

Ceylin:- Ben bile şaşırıyorum ya bu duruma. İşin garibi ilk defa birine bu kadar derin hisler besliyorum.

Alya:- Geçer mi bilmem ama belki, zamanla geçer.

Ceylin - İnşallah.

Bahar, kolunu Ceylin 'in omuzuna attı.

Bahar:- Eve gidince kim bana makyaj yapmak ister?

Ceylin güldü yalancıktan.

Ceylin:- Emin misin?

Bahar:- Sen mutlu olacaksın da ben senden bir makyajı mı esirgeyeceğim?

Kızlar güldüler.

Ekin:- Hadi bakalım eve.

Kızlar, eve gelmişlerdi. Seçil Hoca bu gün evdeydi. Elinde bir zarf ile.

Anka:- Hocam, erken gelmişsiniz.

Seçil Öğretmen:- Öyle oldu. Size harika bir haberimi var.

Ekin:- Nedir?

Seçil Öğretmen:- Türkiye 'ye dönüyoruz!

Bahar:- Oleeeeyy! Diye bağırdı ama sevinç çığlığı atan tek kişi sadece kendisiydi. Yavaşça sustu.

Kızlar birbirine baktılar.

Seçil Öğretmen:- Pek sevinmediniz galiba?

Alya:- Okçuluk turnuvası bitmeden mi hocam?

Mira:- O kadar çalışma boşuna mıydı şimdi?

Seçil Öğretmen:- Ay kızlar. Eksik bilgi verince yanlış anlaşıldım. Federasyon size bir Türkiye tatili hediye ediyor. Ailelerinizi özlemişsinizdir diye. On beş gün kadar kalıp döneceğiz.

Anka:- Ha öyle! Dedi gülümseyerek.

Mira:- Ay Seungmin 'i düşündüm bir an dedi fısıldayarak.

Anka:- Ben de Chan'ı.

Bahar:- Ne zaman gidiyoruz hocam diye sordu heyecanla.

Seçil Öğretmen:- Yarın!

Lena:- O kadar çabuk mu?

Seçil Öğretmen:- Haydi üzerinizi değiştirin yemeğe oturalım. Detayları konuşuruz.

Kızlar üzerlerini değiştirmişler kıyafetlerini düzenliyorlardı.

Bahar:- Annemleri özlemiştim bu iyi oldu.

Lena:- Gerçekten ben de bizimkileri çok özledim.

Anka:- Seçil Hoca dönüyoruz deyince korktum. Chan'ı bir daha göremeyeceğim diye. Türkiye 'ye dönmeyi ben de çok istiyorum ama Bang Chan'ı da çok seviyorum. Bırakıp dönmeye hazır değilim.

Hazel:- Al benden de o kadar.

Ceylin:- Ben bile.

Ekin:- Yarışmaya çok az kaldı. Ve sonra...

Alya:- Şimdilik o son beklesin.

Bahar:- Daha milli sporcu olduğunuzu bile bilmiyorlar. Bunun tepkisini nasıl verecekler düşündünüz mü? Sonuçta onlardan saklıyorsunuz.

Anka:- Belki ilerleyen zamanlarda söyleriz.

Bahar:- Bizim için devlet sırrı bu.

Lena:- Sen de Minho'ya söylemedin, ne bu rahatlık?

Bahar:- Ben Minho ile sevgili miyim ki söyleyeyim. Neyse boşverin. Belki şu ortalık düzelir o zamana kadar siz de söylersiniz.

Ceylin:- Hem moralimizi bozup, hem de toparlamayı nasıl beceriyorsun acaba?

Bahar güldü:- O da benim sırrım. Türkiye 'ye gidiyoruz ya sevinin hadi!

Anka:- Yarın okula gitmiyormuşuz. Arayıp Bang Chan'a haber vereyim.

Alya:- Bizde söyleyeyim.

Ceylin:- Bir hafta yokuz burada. Biraz kafalarını dinlesinler dedi gülerek.

Erkekler yemekhanedelerdi. Konu Ceylin ve Changbin 'di.

Changbin:- Rüya gibiydi. Ceylin 'e dokunmak. Nasıl heyecanlandım anlatamam size.

Bang Chan:- Sonda topluca trip yedik ama.

Seungmin:- Ne oldu birden hepsine?

Minho:- Konu sizinle alakalı değil. Direk Changbin gibi görünüyor.

Changbin:- İyi de ben ne yaptım?

Minho:- Düşün bakalım ne yaptın?

Changbin:- Nasıl ağladı, nasıl üzüldü anlatamam.

Han:- Erkekleri oyuncak gibi görmesinin altında geçmişten kalma, kendini ispatlama gerçeği yatıyormuş demek ki.

Changbin:- O çocuğu bulup dövmek istiyorum. Bahar ve Anka ile ilgili söyledikleri de tuhaftı. Anka'ya ulaşmak için onu kullanmış olması iğrenç bir şey.

Bang Chan:- Anka, bu konuda çok üzülmüş olmalı. Hep vicdan azabı çekiyor dediğine göre. Bahar ne alaka acaba?

Minho:- Belki de aşk konusunda kötü bir örnek olmuştur. Onu demek istedi belli ki.

Changbin:- Olabilir. Yine de ben yaptım ona? Suçlanacak hiç bir şey yapmadım. Aklımda kalbimde ondan başka hiç kimse yok. Sarılıp onu sevdiğimi söylemek istedim. Ona bile fırsat vermedi.

Felix:- Changbin, Ceylin ne zamandan beri böyle?

Changbin düşündü biraz. Hatırlamaya çalıştı.

Changbin:- Bahar ve Minho 'nun fotoğraflarına baktığımız gün. Jae Hee gelmişti. O gün.

Felix:- Onunla ilgili olabilir mi?

Changbin:- Durumu biliyor olamaz değil mi?

Jeongin:- Ailenin seni başkası ile evlendirmek istediğini mi? Nişan hazırlıkları başlarken senin onlara rest çekip, babanın tüm parasından elini çektiğini filan mı? Bildiğini sanmıyorum.

Changbin:- O zaman ne?

Hyunjin:- Bunlar yüzünden Ceylin 'e açılamadığını da bilmiyordur.

Changbin:- Ailemde ki kaosun içine çekmek istemiyorum onu. Neden normal bir ailede doğmadım ki?

Bang Chan:- Seviyorsan cesur olmalısın. Hem Jae Hee senin yanında. Her koşulda seninle. Ailenin inadı da bir gün kırılacaktır.

Changbin:- Onu üzecek bir şey yapmak istemiyorum. Çok kırılgan bir kalbi var. Ailem ile olan anlaşmazlıklar ilişkimizi etkilerse durum ikimiz için de kötü olur. Jae Hee yanımda evet ama onun gücü de bir yere kadar.

Minho durdu. Changbin 'e baktı.

Minho:- Jae Hee, Changbin sorun Jae Hee. Ablan yani.

Changbin:- Ne? Ablamla Ceylin 'in ne alakası var?

Minho:- Galiba onu senin kız arkadaşın sanıyor. O gün bahçe de sizi görmüş olmalı.

Changbin:- Olabilir mi?

Han:- Lena'yı hatırlasana. Daha geçen gün bana nasıl trip attı.

Changbin:- O zaman söylemem gerek. Hay Allah. Bi dakika. Eğer dediğiniz gibiyse yani Ceylin ablamı kıskandıysa o zaman bana karşı o da aynı hisleri taşıyor.

Han güldü:- Galiba.

Changbin:- O kaslı, çekik gözlü çocuk benim o zaman. Evde tarif ettiği. Ohh rahatladım dedi ve kollarını başının arkasında birleştirdi.

Seungmin:- Şimdi ne olacak peki?

Changbin:- Söyleyeceğim. Onu sevdiğimi. Ailem filan umurumda değil.

Birden, Han kalbini tuttu. O an beklenmedik bir şey olmuştu. Eli ayağı titremeye başladı. Arkadaşları hemen ayaklandılar.

Bang Chan:- Han, iyi misin?

Han:- Nefes alamıyorum!

Hyunjin:- Anksiyetesi tuttu galiba. Hemen hastaneye gidelim Chan.

Felix:- Ben yurt müdürüne söylemeye gidiyorum dedi ve koştu.

Minho:- Han, sakin ol tamam mı hastaneye gidiyoruz.

Erkekler hastane yoluna düşmüşlerdi. Han ambulans ile götürülüyordu. Yanında Bang Chan , Minho ve Changbin vardı. Diğerleri de taksi gidiyorlardı.

Seungmin 'in telefonu çaldı.

Seungmin:- Mira arıyor dedi ve tam açacaktı ki Hyunjin durdurdu onu.

Hyunjin:- Açma. Şimdi kızlar Lena'ya söylerse telaşlanır. Gelmeye kalkar filan. Malum hocaları.

Felix:- Hazel kesin beni aradı. Telefonum yurtta kalmış galiba.

Jeongin:- Benimki de. Yemek yemeden önce odaya bırakmıştım.

Ambulansta da Bang Chan'ın telefonu çalıyordu. Ama açacak zamanı yoktu. Öyle telaşlıydı ki telefonu meşgule alıp cebine geri koydu.

Kızlar, onları arıyorlardı. Bir yandan da bavullar hazırlanıyordu

Mira:- Seungmin açmadı telefonunu.

Hazel:- Ben de Felix'i aradım. Bir şey mi var acaba?

Alya, telefonu yatağın üzerine attı.

Alya:- Yok açmıyor Hyunjin.

Anka:- Chan, meşgule aldı. Ne meşguliyeti var acaba bu çocuğun benden başka? Dedi kızarak.

Alya:- Bunlar birlikte bir şeyler karıştırıyorlar belli ki. Telefonlara bakılmadığına göre!

Ceylin:- Yoksa kız işleri mi?

Lena:- Hadi canım sizde. Han yapmaz. Yapar mı?

Ekin:- Erkek milleti işte diye ayaklandı hızını alamadan ayaklandı.

Mira:- Bu gün çıkıştık diye bize trip mi atıyor yoksa bunlar?

Anka:- Ben sorarım sana Bay Bang Chan bu gizemli işleri.

Bahar:- Allah'ım iyi ki sevgilim yok.

Ceylin:- Minho'nun da sevgilisi yok. Boş boş takılıyordur şimdi kızlarla.

Bahar:- Bana ne Minho 'dan be! Dedi ve gözlerini açtı birden. Hihh yapmış mıdır?

Alya:- Düşün daha aranızda bir şey yok. Rahat rahat takılıyordur şimdi.

Bahar:- Ben sorarım ona! Dedi ve kendine geldi. Aman be kıskançlık krizlerinize beni de dahil etmeyin.

Anka:- Telefonları kapatıyoruz kızlar. Artık Türkiye 'ye gidince haberleri olur!

Mira:- Yapalım.

Bahar:- Saçmalamayın bi haber mi verseniz?

Lena:- Minho başka kızlarla fingirdeşirken sen burada o merak etmesin diye onu mu düşüneceksin?

Hazel:- Hayal et bakalım?

Bahar:- Durup dururken çocuğu da fingirdeştirdiniz. Psikolojik sorunlarınız var sizin. Ne biliyorsanız onu yapın. Yapar mı acaba? Soo Yeon ile. Ayy yeter, beni de kendinize benzettiniz. Dedi kızarak.

Erkekler hastaneye gelmişlerdi. Han'ı hemen acile aldılar. Diğerleri onu bekliyorlardı.

Hyunjin:- Uzun zamandır olmuyordu. Neden oldu ki şimdi bu?

Bang Chan:- Geçecek. Bu da geçecek.

Minho:- Onu o halde görmekten nefret ediyorum.

Changbin:- Ablamı aradım. En iyi doktorlardan ayarladı.

Jeongin:- Sağolsun en zor anımızda yanımızda oluyor hep.

Doktor çıktı odadan. Diğerleri hemen yanına geldiler.

Felix:- Doktor nasıl arkadaşımız?

:- Sakinleştirici yaptık. İlaçlarını kullanmamış bu ara. Dikkat etmesi lazım.

Bang Chan:- Bundan sonra kendi ellerimle içireceğim merak etmeyin.

:- Biraz dinlensin, yanına girebilirsiniz. Geçmiş olsun! Dedi ve gitti doktor.

Changbin:- Ohh rahatladım. Moralim yerine geldi.

Seungmin:- Kızları arayabiliriz artık.

Bang Chan:- Anka'yı meşgule atmıştım. Arayayım hemen.

Changbin:- Ben de Ceylin ile konuşma provaları yapacağım. Yarın konuşacağım onunla.

Minho:- Neden şimdi arayıp söylemiyorsun?

Changbin :- Telefonda mı?

Minho:- Zaman kaybetme. Konuş hemen.

Changbin:- Peki sen?

Minho:-; Benim durumum birqz farklı. Sen konuş hemen.

Changbin gülümsedi ve Ceylin 'i aramaya gitti.

Erkekler kızları aradılar ama hepsinin de telefonu kapalıydı.

Jeongin:- Ne o yüzünüz düştü.

Bang Chan:- Anka'nın telefonu kapalı.

Seungmin:- Mira'nın da.

Hyunjin:- Alya'ya da ulaşılmıyor.

Changbin geldi yanlarına:- Ceylin kapatmış telefonunu.

Felix:- İkinci bir trip dalgası geliyor galiba.

Jeongin:- Hepsi birden arayıp, hepsinin birden ulaşılmaz olması garip geldi.

Minho:- Kötü düşünmeyin. Öğretmenleri ders çalışacakları zaman telefonlarını kapattırıyordu hatırlarsanız. Belki öyle bir durumdur.

Bang Chan:- Anka beni fırçalamak için arar nasılsa dedi gülerek. Hadi Han'ın yanına gidelim.

Gece olmuştu. Changbin yatağında oturmuş telefonuna bakıyordu. Ceylin'i aradı. Hâla ulaşılmıyordu. Mesajlar kısmına girdi. Bir şeyler yazmaya başladı.

Ertesi gün olmuştu. Okul günüydü. Erkekler sınıfa doğru geliyorlardı.

Jeongin:- Han, keşke bu gün okula gelmeseydin. Dinlenseydin biraz.

Han:- Daha iyiyim merak etme. İlaçları ihmal etmenem gerektiğini öğrendim dedi gülerek.

Hyunjin güldü:- Onun ilacı sınıfta onu bekliyordur.

Han:- Hep yanımda olsa, anksiyete filan kalmayacak.

Felix:- İyileşmiş bu bir şeyi yok.

Bang Chan:- Ee nede olsa aşk her şeyin ilacı değil mi?

Han:- Öyle. Hadi gidip aşkımı göreyim.

Minho:- Deli çocuk dedi gülerek.

Sınıfa geldiler. Kızları görmek ümidiyle hızla girdiler.

Changbin:- Daha gelmemişler. Dedi elinde hediye paketinin olduğu çanta ile.

Jeongin:- Ekin'i aradım sabah kitap isteme bahanesi ile. Telefonu kapalıydı.

Hyunjin:- Fırtına öncesi sessizlik. Korkuyorum.

Felix:- Daha yeni sevgilim oldu benim ilk günden azar yemek istemiyorum.

Han:- Durumu anlatırsınız bir şey demezler.

Kızlar, evden çıkmışlardı ellerinde bavullar ile. Taksilere yetleştiler.

Seçil Öğretmen:- Kızlar, pasaportlarınız yanınızda değil mi? Havaalanında telefonlarınızı uçak moduna alıyorsunuz ona göre.

Ceylin:- Aldık bile hocam. Hatta kapattık.

Seçil Öğretmen:- İyi hadi bakalım. Gidiyoruz.

Bahar:- Çocuklara haber vermeyecek misiniz?

Ceylin:- Onların umurunda mıyız acaba?

Alya:- Türkiye 'de öğrenirler artık.

Bahar:- Siz bilirsiniz.

Ceylin:- Changbin efendi rahat rahat takılsın bensiz. Ben de bir hafta onu unutmaya çalışırım artık.

Taksilere binilmişti. Havaalanına doğru yola çıktı kızlar.

Birinci ders bitmek üzereydi. Changbin 'in gözü Ceylin 'i arıyordu. Elinde onun için aldığı hediye ile oturuyordu ve gelmesini bekliyordu.

Teneffüs zili çaldı. Changbin ayaklandı.

Changbin:- Gelmedi.

Felix:- Nerede bunlar dedi ve tekrar sarıldı telefona.

Changbin:- Ulaşılamıyor değil mi?

Felix başını salladı sağa sola.

Bang Chan:- Bir şey var. Kesin bir şey oldu. Hepimiz aradık. Kapalı.

Minho:- Ben aramadım.

Han:- Ne?

Minho:- Bahar'ı aramadım.

Jeongin:- Diğerlerine ulaşılmıyorsa ona da ulaşılmıyordur herhalde.

Minho telefonunu çıkardı ve Bahar'ı aradı.

Minho:- Çalıyor! Dedi ve telefonu hoparlöre aldı.

Changbin:- Hadi aç telefonu Bahar.

Kızlar ve Seçil Öğretmen tek sıra halinde pasaport işlemleri için ilerliyorlardı. Bahar, en arkadaydı. Birden telefonu çaldı. Sırt çantasındaydı çok duyulmuyordu ama titrediğini hissetti. Çantasını kendine çekti.

Ekin:- Ne yapıyorsun?

Bahar:- Telefonu kapatmadım galiba.

Ekin:- Cabuk ol, uçak moduna al

Bahar:- Tamam. Dedi ve telefonunu çıkarıp baktı. Minho arıyordu. Kızlara baktı tedirginlik ile.

Ceylin:- Kim o?

Bahar:- Operatör. Siz ilerleyin kapatıyorum ben.

Bahar gizliden kulağına götürdü telefonu çantasını da bağrına bastı görünmemek için. Telefonu açtı.

Bahar:- Minho!

Minho:- Aha açtı.

Changbin:- Sor nerelerdelermiş? Bahar Ceylin nerede?

Felix:- Hazel nerede Haxel?

Minho:- Durun bi dakika. Bahar, neredesiniz okula niye gelmediniz?

Bahar:- Minho biz Türkiye 'ye dönüyoruz.

Minho:- Ne?

Erkeklerin gözleri açılmıştı şaşkınlık, korku ve ani şoktan. Birbirine baktılar.

Birden Seçil Öğretmen yanına geldi. Bahar hemen indirdi kulağından telefonu ve ters çevirdi.

Seçil Öğretmen:- Bahar pasaportunu çıkardın mı?

Bahar :- Evet hocam.

Seçil Öğretmen:- Kızlar, uçak rötar yapmış. Kar yağışı nedeniyle bir saat bekleyeceğiz. Hadi bakalım. Dedi ve öne gitti.

Bahar:- Kapatmak zorundayım dedi ve telefonu kapattı. Uçak moduna aldı ve çantasına koydu.

Changbin:- Gidiyor. Pamuk Prensesim gidiyor. Her şey yarım yamalak kalacak.

Minho:- Nasıl giderler ya!

Bang Chan:- Ne yapacağız şimdi?

Han:- Seçil Öğretmenin dediğini duydumuz değil mi? Bir saat buradayız uçak rötarlı filan bir şeyler dedi Bahar kapatmadan önce.

Jeongin:- Evet, öyle dedi.

Changbin:- Hayır. İzin vermeyeceğim. Sevdiğimi söylemeden gitmesine izin vermeyeceğim. Ablamı arıyorum. Hadi gidiyoruz.

Apar topar çıktılar okuldan. Changbin Jae Hee 'yi aradı. O da bir kaç araba ile geldi.

Jae Hee:- Changbin, sorun nedir? Acele gel deyince çok korktum.

Changbin:- Seni hayatımın aşkınile tanıştıracağım abla.

Jae Hee gülümsedi:- Ne diyorsun?

Changbin:- Havaalanına gidiyoruz. Gitmeden ona yetişmem gerekiyor. Söylemek istediklerim var.

Erkekler arabalara bindiler ve havaalanına doğru yola çıktılar.

Hyunjin:- Nasıl giderler anlamıyorum.

Jeongin:- Daha Ekin'e açılmadım bile.

Han:- Ben de.

Minho direksiyondaydı. Gaza bastıkça bastı.

Minho:- Yetiştireceğim sizi. Kendi mi Böyle gitmesine izin vermeyeceğim.

Jae Hee:- Kim bu kız?

Changbin:- Çok güzel bir Türk kızı. Abla bir görsen peri gibi. Dünyamı güzelleştiren çiçeğim o benim. Pamuk gibi yanakları ipek gibi saçları var. Pamuk Prensesim o benim.

Jae Hee:- Benim minik kardeşim aşık olmuş ha! Oyyy dedi yanaklarını sıktı Changbin 'in.

Changbin:- Ya abla ya!

Jae Hee:- Tamam tamam. Hadi kız gitmeden yetişelim.

Kızlar hava alanındaki bekleme salonunda oturuyorlardı.

Mira:- Acaba Seungmin beni aradı mı? Bi açsam mı telefonumu?

Bahar:- Pişman oldun değil mi?

Lena:- Saçmaladık mı acaba?

Ceylin, Changbin 'i düşünüyordu. Ağlayarak söylediklerini.

Hazel:- Biraz kafa dağıtmak iyi gelecek sana.

Ceylin:- Onu unutamayacakmışım gibi geliyor. Ben geçen gün Changbin 'e her şeyi anlattım.

Bahar:- Hangi her şeyi?

Ceylin:- Lisede ki o çocuk ile olanları. Kızgınlık ile söyledim. Sen de onun gibisin dedim. Hislerimi anlamış mıdır?

Alya:- Anlarsa anlasın. Seninle ilgilenip başka kızla çıkmasaymış o da.

Lena:- Hiç. O ümit verdi sana bir kere.

Ceylin:- Yine de bilmesine gerek yoktu.

Birden anons sesi duyuldu. Türkiye uçağı yolcularının kapıya yönelmeleri isteniyordu.

Seçil Öğretmen yanlarına geldi.

Seçil Öğretmen:- Kızlar, hadi bakalım. Gitme vakti.

Ekin:- Gitme vakti. Bir hafta yokuz.

Hazel:- Yine de son kez görsek güzel olurdu.

Kızlar ayaklandılar ve Seçil Öğretmenin peşinden ilerlediler. Kapıya doğru ilerlediler.

Erkekler ve Jae Hee oraya geldiler koşarak.

Minho:- Anons, anons verildi.

Bang Chan:- Kapıya koşun çocuklar.

Hyunjin:- Neredeler görebiliyor musunuz?

Jae Hee:- Şunlar onlar mı?

Sırt çantaları ile kızlar göründüler biraz uzakta.

Changbin:- Evet onlar! Ceylin, Ceylin orada. Dedi ve koştu hızla.

Kızlar kapıdan girmek izerelerdi.

Changbin:- Gidiyorlar, Ceylin gitmeden yetişmeliyim dedi ve daha bir hızla koştu.

Seçil Öğretmen kapıdan içeri girecekti ki durdu.

Kızlar, pasaportumu inceleme noktasında unutmuşum galiba. Hemen geliyorum dedi ve gitti.

Ekin:- Gidemedik bi türlü dedi gülerek.

Bahar:- Vardır bunda da bir hayır.

Erkekler o anda kırmızı şeritin arkasına geldiler.

Changbin:- Ceylin!

Ceylin:- Biri bana mı seslendi? Dedi ve arkasına döndü. Döner dönmez de Changbin ile göz göze geldiler.

Ceylin:- Changbin! Dedi şaşkınlık ile.

Lena:- Ceylin senin için gelmiş.

Diğerleri de arkasından geldiler oraya. Ceylin gülümsüyordu. Taa ki Jae Hee 'yi görene kadar. Düştü yüzü.

Ceylin:- Hıı yanında sevgilisi ile.

Changbin:- Ceylin! Ablam Jae Hee burada. Senin için geldik.

Ceylin şaşırmıştı:- Ablan mı? Diye bağırdı.

Hazel:- Ablasımış. Ceylin, o kız ablasıymış dedi ve Ceylin 'i sarsatı

Uzaktan Seçil Öğretmen göründü.

Han:- Çabul ol Changbin hocası geliyor.

Changbin, Ceylin 'e baktı.

Changbin:- Ceylin, seni seviyorum!

Ceylin gülümsedi. Daha öteye gidemiyordu çünkü sevinçten kal gelmişti. Ama mutluluğu yüzünden okunuyordu.

Changbin:- Bir şey söyle yoksa öleceğim diye bağırdı.

Ceylin:- Ben de!

Erkekler sevinçle Changbin 'in omuzuna, sırtına vurmaya başladılar. Kızlarda da aynı mutluluk vardı. Ama yakalanma korkusundan tepki veremiyorlardı.

Changbin yerinde zıplıyordu sevinçten.

Changbin:- Evet sonunda!

Ekin:- Allah'ım çok romantik!

Bahar:- Heveslendin mi kız? Dedi gülerek.

Ceylin:- Bir hafta sonra görüşürüz!

Bang Chan:- Bir hafta mıymış?

Jeongin:- Tamamen gitmiyorlar yani. Doğru mu anladım?

Minho:- İçim rahatladı. Ohh! Neyse ki.

Seçil Öğretmen geldi yanlarına. Etrafa bakındı. Erkekler arkalarına döndüler ve sağa sola bakmaya başladılar. Yakalanmamaları gerekiyordu. Kızlar güldüler kendi aralarında.

Seçil Öğretmen:- Hadi bakalım. Türkiye yolcusu kalmasın dedi ve önden girdi içeri. Arkasından da kızlar. Dönüp baktılar erkeklere. Gizliden el salladılar. Ceylin son kes dönüp baktı Changbin 'e. Changbin eliyle kalp yaptı ve uğurladı Ceylin 'i.

Kızların Türkiye yolculuğu başlamıştı. Uçak havalandı. Ama gökyüzünde olan tek şey kozlar değildi. Changbin 'in kalbi. Onda Ceylin ile gidiyordu Türkiye 'ye. Bir hafta sonra hayat onun için tamamen değişecekti.Daha güzel, daha renkli, daha aşık...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 27.02.2025 23:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...