Kış beyaz gelinliğini giyinmişti. Bu sabah kızlara kar dolu bir sürpriz yapacaktı Güney Kore. Bu kış onlar için harika bir anı olacaktı. Harikalarla dolu bir anı.
Bahar, bu gün garip bir rüya görüyordu. Net değildi rüyası aslında. Bulanıktı. Net olan tek şey onu rüyasında karşılayan Minho idi. Sadece onu net görmüştü. Diğer her şey bulanık. Anlam yüklenilmesi gerektiren bir rüya gibi değildi. Sadece Minho vardı ve bulanıklık. Ne olduğu ve ne anlattığı henüz belli olmayan bir rüya. Henüz bir rüya!
Bahar, gözlerini araladı yavaş yavaş. Yatağında doğruldu. Ne işi vardı ki Minho'nun rüyasında? Kendisini sinir etmekten başka bir işe yaramayan Minho'nun ne işi vardı rüyasında?
Tek rüya gören Bahar değildi ama. Alya'da da bir şeyler vardı. Tatlı bir rüya. İçine mutluluk veren aşk dolu. Sevgi dolu bir rüya görüyordu. Beyaz bir yerdi. Bembeyaz. Minik kar taneleri tepelerinden aşağı dökülüyordu. Birbirine bakan iki çift göz vardı. Kendisine bakan iki çekik göz. O sarı saçlara kar taneleri düşüyordu. Sarı saçlar, yanağını okuşuyordu Alya'nın. Hyunjin'di bu. Hyunjin 'in sevgisinin sıcaklığı idi kendisini saran. Sevgi dolu bir bakış ile bakıyordu Alya'ya. Sevgi dolu iki kalp vardı. Alya mutluydu ama aynı zamanda da kırgın hissediyordu kendini. Kandırılmış hissediyordu. Mutluluğunun kısa süreceğini hissetti o an. Her şey yalanmış gibi hissetti. Belki de her şeyin sadece bir rüya olduğunu anladı o an. Belki de daha fazla kapılmadan uyanması gerekiyordu. Birden uyandı. Gözlerini araladı. Yatakta oturan Bahar'a baktı.
Alya:- Günaydın.
Bahar:- Günaydın.
Alya:- Hayırdır? Oturup kalmışsın.
Bahar:- Rüya gördüm de. Garip bir rüyaydı. Minho vardı ne alaka ise.
Alya:- Ben de.
Bahar:- Sen de mi Minho 'yu gördün dedi gülerek.
Alya güldü:- Yok bende Hyunjin vardı. Değişik bir şeydi işte. Hayır olsun. Haydi kalkalım.
Anka uyandı o an. Sonra da Mira.
Anka:- Sabah sabah ne sohbeti bu?
Bahar:- Münasebetsizin biri rüyamda da beni rahat bırakmıyor da.
Anka:- Kim o?
Mira gülümsedi:- Minho 'dan bahsediyor anlasana. Aman işte seviyorum da rüyamda görüyorum demiyor da münasebetisiz filan diye isim takıyor.
Bahar:- Ya çok seviyorum. Nasıl sevgiyse artık boynuna sarılıp boğmak geliyor içimden.
Kızlar odaya girdiler.
Lena:- Oooo bunlar kalkmış ta sohbet bile ediyorlar.
Ekin:- Günaydın kızlar. Dışarıyı gördünüz mü?
Bahar:- Ne var dışarıda? Dedi ve pencereye doğru gitti. Kızlar, kar yağmış!
Kızlar pencereye koştular. Her yer karla kaplanmıştı.
Anka:- Yaaa çok güzel. Daha da yağıyor.
Bahar:- Kardan adam yaparız değil mi?
Ekin:- Yaparız tabii. Ama okuldan gelince. Haydi şimdi herkes kahvaltıya.
Aynı şekilde rüya görenlerin içinde Minho 'da vardı bu gece. Sabah o da gördüğü rüyanın etkisi ile uyandı. İşin garibi, Bahar ve Minho 'nun rüyası Alya'nınkinden daha farklıydı. Ama Minho'nun rüyası Bahar'ınkinden de netti. Galiba zihinleri bir şeyleri hatırlatmak istiyordu kendilerine.
Karlı bir okul günü başlamak üzereydi. Erkekler okula geliyorlardı. Bahçe kapısının önünde gelip durdu Seungmin. Etrafına bakındı.
Felix:- Neden durdun?
Seungmin:- Acaba Mira gelmiş midir?
Felix:- Kızların hiç biri ortada görünmüyor.
Seungmin:- Hasta filan olmuş olabilir mi? Hava soğuk ya.
Felix:- Yok canım gelirler şimdi.
O an da kızlar konuşa konuşa girdiler bahçeye.
Ceylin:- Bana ne, söyleyeyim Minho 'ya onu rüyanda gördüğünü de gör sen.
Bahar:- Ceylin sakın bak. Sakın!
Alya:- Söyleyelim tabii.
Anka güldü:- İntikam zamanı!
Bahar:- Beni arkadaş katili mi etmek istiyorsunuz siz ya? Ekin şunlara bir şey söylesene!
Ekin:- Hak ettin sen yapacak bir şey yok.
Bahar:- Elime düşersiniz siz.
Hazel birden karşısında Felix 'i gördü. Felix 'de onu.
Changbin:- Sorup duruyordun geldiler işte.
Seungmin:- İyi ki geldiler.
Minho, Bahar'a baktı. Sonra hemen yüzünü döndü.
Bang Chan:- Minho, utanıyor musun sen?
Minho:- O rüyadan sonra garip hissettim işte.
Bang Chan güldü:- Nasıl bir rüya ki seni bu kadar etkiledi?
Minho:- İnan bana bu kadar gerçekçi bir rüya görmedim hayatımda.
Bahar:- Hihh gelmiş, gelmişler! Bak susacaksınız ona göre. Bi daha bir şey anlatmam size ona göre.
Mira:- Tamam tamam sen merak etme. Susacağız.
Bahar:- İnşallah!
Erkekler kızların yanına geldiler.
Erkekler:- Günaydın!
Kızlar:- Günaydın!
Changbin:- Ceylin, defileden sonra nasılsın bakalım?
Ceylin:- Yorgunluğumu attım diyelim dedi gülümseyerek.
Jeongin, Ekin 'e baktı.
Jeongin:- Ekin, sen nasılsın?
Ekin:- Teşekkür ederim.
Jeongin:- Arkadaşın nasıl?
Ekin:- Kim?
Jeongin:- Kai. Çok iyi anlaşıyormuşsunuz arkadaş olmuşsunuzdur herhalde.
Ekin:- Öyle. Kafalarımız uyuştu. İyi çocuk bence. İnsanlar ona asosyal diyorlarmış ama alâkası yok. Çok iyi çok tatlı.
Jeongin:- Tatlı ha? Tatlı olduğunu nereden anladın?
Ekin:- Davranışlarından.
Lena:- Bu konuşma nereye gidiyor sence? Diye fısıldadı Alya'nın kulağına.
Alya:- Hiç bir fikrim yok.
Birden kızların üzerine bir kalabalık gelmeye başladı. Kızlı erkekli hem de.
Bang Chan:- Bunlar, neden bize doğru geliyorlar? Anka, böyle gel.
Bang Chan, Anka'yı kendisine doğru çekti.
Han ise Lena'yı uzaklaştırdı.
Han:- Böyle gel seni ezerler bunlar.
Lena:- Ne oluyor yine?
Han:- Anlamadım ki?
Birden Ceylin ve Bahar, kalabalık içinde kaldılar.
:- Bahar! Moda günü harikaydın.
:- Çok güzelsin. Bayıldım sana. Diye bağırdı erkek öğrencilerden biri.
Minho:- Ne diyor bu be?
Hyunjin:- Bahar'a iltifat ediyorlar.
Minho:- Duyuyorum ve dövmek istiyorum.
Hazel:- Bahar'a mı dedi o?
Mira:- Doğru duydun.
Hazel:- Hihhh! O çocuk öldü desene!
Bahar'ın gözleri açıldı bir o kadar da kulakları.
Bahar:- Ne dedi o? Bana mı dedi?
Ceylin:- Bahar, moda gününden bahsediyor. Olay çıkartma.
Bahar:- Bana dedi. Bayıldım dedi. Ağzını kırmam lazım. Dedi ve ileri atıldı.
Ceylin, Bahar'ı tuttu. Diğer kolundan da Ekin.
Ekin:- Yok sana demedi. Ceylin 'e dedi. Değil mi Ceylin? He de he de!
Ceylin:- He, he aman evet bana dedi.
:- Sana aşık oldum Bahar, lütfen beni reddetme. Diye bağırdı başka biri.
Bahar:- Laaaaan!
:- O elbise içinde peri gibiydin. Sana aşık oldum. Diye bağırdı başka biri.
Bahar:- Allah'ım, damarlarım çekiliyor. Beynim tepemden fırlamak üzere.
Minho:- Ne tesadüf benimde. Dedi ters ters bakarak.
Mira:- Beynini tut. Fırlamasın Bahar. Kapat kulaklarını, bak hiç bir şey duymuyorsun dedi iki eliyle Bahar'ın kulaklarını kapatmış.
Bahar:- Saldıracağım bırakın beni! Dövmem lazım. Dövmemliyim salın beni!
Minho 'da yerinde zor duruyordu.
Seungmin:- Minho sen dur!
Minho:- Duramam! Şunları dövmeden duramam. Gözümün önünde sevdiğim kıza ilanı aşk ediyorlar Seungmin dedi Seungmin 'e dönmüş.
Hyunjin:- Bu böyle olmayacak. Kızlar, Bahar'ı sınıfa götürün.
Alya:- Ay evet. Hadi kızlar gidiyoruz.
Kızlar, Bahar'ı çekiştire çekiştire sınıfa götürdüler. Erkeklerde Minho 'yu. İkisini de tehlikeden uzak tutmak gerekiyordu ne de olsa.
Sınıfa girdiler nihayet.
Bahar:- Ne cesaret ya? Ne cesaret bana aşk ilanı yapıyorlar. Ne cesaret?
Minho:- Ben sorarım onlara! Dedi ve sınıftan çıkıyordu ki Bang Chan, Minho 'yu durdurdu.
Bang Chan:- Sen nereye?
Bahar:- Ben döverim sen dur. Kim bunlar tek tek kimlik tespiti yapmam lazım.
Hazel:- Sen sakin ol yaparız canım arkadaşım. GBT lerini çıkarırız onların.
Bahar:- Canlarını çıkaracağım!
Ekin:- Aa ama yeter Bahar! Ettilerse ettiler. Karşılık vermezsin olur biter.
Bahar:- Yok karşılık vermezsem olmaz. Vermem lazım. Döverek, dayak atarak vermem lazım karşılığını.
Minho:- Tamam ben de sana yardım ederim!
Bahar:- Hadi gidip dövelim.
Minho:- Hadi!
Han:- Ya siz ne saçmalıyorsunuz? Bir de ciddi ciddi dövmeye gidiyorlar.
Bang Chan:- İkisi de deli de ondan. Oturun yerinize. Bahar, sen sakinleş çabuk. Minho sen de, sen de otur, karışma.
Birden elinde hayran mektupları olan ahşap bir sandık ile bir kaç kişi girdi sınıfa.
:- Merhaba Bahar! Biz seni moda gösterisinden beri takip ediyoruz. O elbiseyi çok güzel taşımıştın ve inan bana çokta güzeldin. Şey, bunlar sana hayran olanların yazdığı mektuplar.
Minho, dişlerini ve yumruğunu sıkmış bir hâlde, Bang Chan 'a baktı.
Anka:- Arkadaşlar gitseniz iyi olacak.
:- Neden?
Anka:- Siz gidin. Hemen gidin hemde. Hatta kaçın!
Bahar, usulca ayaklandı. Birden yumruğunu havaya kaldırdı ve ahşap kutuya vurdu. Kutu içeri doğru parçalanmıştı.
Minho ve diğer erkekler şaşkınlıkla Bahar'a bakıyorlardı.
Changbin, Minho'nun kulağına eğilip fısıldadı.
Changbin:- Bu kız seni fena döver ona göre!
Bahar:- Biri şunu kaldırsın lütfen dedi nefes nefese yerine oturdu.
Hazel:- Ben hallederim dedi ve parçalanmış kutuyu alıp dışarı çıktı.
Lena:- Sorun ortadan kalktığına göre artık sinirlenmemize gerek yok değil mi? Dedi ve tedirginlik ile Bahar'ın saçını okşadı.
Okul günü büyük aksiyon ile başlamıştı. Minho, lavobadan çıktı. Elini yüzünü yıkamıştı.
Minho:- Biri daha çıkıp Bahar'a iltifat ederse onun kafasını şu lavoboya sokarım.
Seungmin:- Tamam artık bitti.
Minho:- Bitti mi sence? Okulun internet sitesinde o güne ait videoları ve fotoğrafları paylaşmışlar. Gören soluğu Bahar'ın yanında alacak.
Felix:- Senden önce Bahar parçalar onları merak etme dedi gülerek.
Seungmin:- Minho iyiyse ben bi Mira'nın yanına gidiyorum.
Bang Chan:- Ben de Anka'ya bakacağım.
Felix:- Gidin siz. Biz Minho 'yu tutarız.
Changbin:- Bekleyin ben de Ceylin 'in yanına gideyim.
Han:- Gidin tabi. Bizde burada Minho ile kalalım dedi somurtarak.
Minho:- Bir şikayetin mi var?
Han:- Yok canım ne şikayeti? Lena'nın yanına gidip güzel gözlerinde kaybolmanın ne gereği var şimdi değil mi?
Minho:- Han bütün sinirimi senden çıkaracağım şimdi. Benim gözlerimde kaybolacaksın ona göre.
Han:- Ben en iyisi kaybolmadan susayım.
Minho:- İyi olur!
Kızlar da kantinde Bahar'ı zapt etmeye çalışıyorlardı.
Ekin:- Tamam artık Bahar, üstünden iki ders geçti hâla geçmedi mi sinirin?
Bahar:- Birini dövmeyince geçmeyecek. O elbiseyi giymeyecektim işte. Ceylin bu senin suçun!
Ceylin:- Ben ne yaptım ya!
Alya:- Tamam artık. Rüyanı hatırla geçer sinirin. Minho'nun olduğu rüya hani.
Bahar, sert sert baktı Alya'ya.
Bahar:- Dayak yiyecek kişi belli oldu.
Alya:- Tamam sustum.
Ekin:- Onu bunu bırakında Minho, Bahar'a nasıl sahip çıktı gördünüz mü?
Lena:- Hakikaten o neden sinirlendi ki o kadar. Bahçede Bahar'a aşk ilanı yapanların üzerine atlayacaktı neredeyse. Arkadaşları zor tuttular.
Anka:- Bahar, yoksa Minho 'da bu hayranlardan biri mi?
Bahar:- Aman eksik kalsın. Hayran falan filan duymak istemiyorum artık. Yoksa cinnet geçirip elimden bir kaza hatta bir kaç kaza çıkarabilir ona göre.
Ekin:- Aman kızlar susun!
O an da masaya biri geldi. Tanıdık değildi.
:- Merhaba arkadaşlar. Merhaba Bayan Ceylin!
Ceylin:- Merhaba da tanışıyor muyuz?
:- Tanışıyoruz sayılır. Ben, tasarım yarışması sayesinde tanıdım sizi ve güzel mankeninizi dedi Bahar'a bakarak.
Mira, kendini zar zor tutan Bahar'ın elini tuttu.
:- Sadede geleyim. Birinci olduğunuz için bazı ödüller kazandınız biliyorsunuz. Bunlar hakkında konuşacağım sizinle.
Ceylin:- Aa evet dedi heyecanla.
Erkekler, okulun kafesine girdiler. Changbin, Ceylin ile konuşan gence baktı.
Changbin:- Bu da kim?
Bang Chan:- Bilmem, Ceylin ile bayağı derin konuşuyorlar.
Changbin:- Öyle. O da pek bir gülümsüyor baksanıza.
Seungmin:- Kıskandın mı?
Changbin:- Sen olsan kıskanmaz mısın? Minho 'yu çok iyi anlıyorum şu an.
Diğerleri güldüler.
:- İsmimi söylemeyi unuttum afedersin. İsmim Kim Youngsaeng.
Ceylin:- Tanıştığıma memnun oldum. Beni tanıyorsunuz zaten.
:- Tasarımların oylanma sürecinde benim de katkım oldu. Sizinki gerçekten başka bir düzeydeydi.
Ceylin:- Teşekkür ederim. Sözleriniz beni fazlasıyla mutlu etti.
:-Sizinle müsait bir zamanınızda daha detaylı konuşmak istiyoruz. Jüri üyelerimizle birlikte.
Ceylin:- Tabii siz ne zaman isterseniz.
:- O zaman, biz bir toplantı ayarladığımızda size uygun zamanı bildirelim ne dersiniz?
Ceylin:- Çok sevinirim.
:- O zaman, toplantı da görüşmek üzere dedi ve gitti.
Genç adam, Ceylin 'in yanından ayrıldı. Changbin ve diğerleri geldiler yanlarına zaman kaybetmeden.
Changbin:- Konu derindi galiba.
Ceylin:- Konu mu?
Changbin:- O çocuk ile konuşuyordunuz da. Onu diyorum.
Ceylin:- Ha o. Bu tasarım yarışması için gelmiş. Bi toplantıya davet etti beni.
Changbin:- O çocuk ile baş başa mı?
Ceylin:- Hıı evet. Yalnızca ikimiz. Ödülümü de kendisi verecekmiş.
Changbin:- Ne?
Ceylin:- Ah Changbin dedi gülerek. Komite ile birlikte bir toplantı olacakmış onun için.
Changbin:- Ha öyle.
Seungmin ve Bang Chan güldüler gizliden.
Bang Chan:- Anka, biraz yürüyelim mi bahçede?
Anka, ayağa kalktı ve montunu aldı.
Anka:- Hadi çıkalım.
Bang Chan:- Sınıfta görüşürüz.
Anka ve Bang Chan dışarı çıktılar. Changbin, bir sandalye çekip oturdu.
Changbin:- Ee anlat bakalım bu çocuğun olayı ne? Şey yani. Bu toplantının demek istedim.
Ceylin:- Ödül için işte dedim ya.
Changbin:- Kendileri gelselermiş bu çocuğu neden göndermişler? Hayvan gibi de yakışıklı çocuk.
Kızlar güldüler.
Seungmin bir sandalye çekip, Mira'nın yanına oturdu.
Ekin:- Sen neden bu kadar ilgilendin bu konu ile bakalım?
Ceylin:- Cidden ya?
Changbin:- Yok canım ne ilgilenmesi. Merak ettim sadece.
Ekin:- Fazla merak ettin gibi ama neyse.
Seungmin:- Bu ara kendisi biraz fazla meraklı da ondan.
Ceylin:- Aslında toplantının içeriğini tam olarak bilmiyorum ama tahmin ettiğim gibiyse çok heyecanlanıyorum.
Changbin:- Tahminin nedir peki?
Ceylin:- Güney Kore 'nin en ünlü tasarımcıları ile tanışma fırsatı vardı ödül olarak. Eğer kendimi kabul ettirebilirsem, benim için güzel şeyler olabilir. Düşünsenize Song Kang ile tanıştığımı, ay heyecandan ölebilirim karşısında.
Changbin:- Kim o?
Ceylin:- Ünlü bir tasarımcı. Veee
Bahar:- Vee kesin çok yakışıklı.
Ceylin:- Evet!
Bahar:- Dedim ya.
Changbin:- Çok mu yaklaşıklı?
Ceylin:- Evet öyle ama çok ta başarılı. Ona kendimi sevdirirsem, belki asistanı olabilirim. Belki, belki onunla birlikte çok güzel işlere imza atabilirim.
Changbin, kıskançlığı zirvede yaşıyordu ama belli de edemiyordu. Seungmin, Changbin 'e baktı.
Seungmin:- Ceylin için güzel fırsatmış gerçekten. Ee kızlar, siz nasılsınız bakalım? Dedi konuyu değiştirmek için.
Lena:- Gördüğün gibi aksiyon ve adrenalin doluyuz. Yine.
Seungmin:- Doğru. Sormam hataydı. Mira, sen nasılsın canım?
Bahar:- Canım mı?
Mira:- Canım demedi. Canım yok. Sen yanlış anladın ki. Biz dışarı çıkalım ya! Kalk Seungmin dedi ve çekiştire çekiştire dışarı çıkardı.
Bahar:- Canım demedi mi o?
Ekin:- Ah Bahar ah!
Seungmin:- Ne oluyor Mira?
Mira:- Bahar'ın yanında biraz daha dikkatli konuşsan iyi olur.
Seungmin:- Neden ki? Çıktığımızı biliyor.
Mira:- Sen yine de dikkat et. Sürpriz bir kazaya kurban gitmeni istemem. Sevgili olduğumuzu hatırlatmaya hiç gerek yok.
Seungmin:- Tamam anladım dedi gülerek. Suikaste uğrama olasılığım var.
Mira:- Ama baş başa iken diyebilirsin dedi gülümseyerek.
Seungmin:- Seve seve. Bu arada çekimler gecikti biliyorsun. Hemen başlamamız gerekiyor.
Mira:- Ben onu tamamen unuttum. Malum olaylar, olaylar.
Seungmin:- Hyun olayı evet. Tedavi görüyormuş. Sevdiği kızı kaybettiği için içinde bazı duyguları yenememiş. Seni de ona benzetince, durum yaşadıklarımız işte.
Mira:- Ona kızmıştım ama böyle davranması belki de onun elinde değildi.
Seungmin:- Öyle ya da böyle. Eğer sana zarar verseydi, ona asla acımazdım.
Mira gülümsedi.
Seungmin:- Seni benden ayıracak en ufak şeyde deliririm dedi ve Mira'nın saçını okşadı.
Kızlar, masada oturuyorlardı. Ekin ayağa kalktı.
Ekin:- Kızlar, ben kitap almaya gidiyorum. Siz burada mısınız?
Bahar:- Ben de biraz dışarı çıkayım. Hava almam lazım.
Lena:- Bence de sen biraz temiz hava al. Hatta temiz havayı ciğerlerine depola bu gün lazım olacak gibi.
Hazel:- Ben de Kuki'ye bakacağım.
Lena:- E sınıfta görüşürüz o zaman.
Bang Chan ve Anka bahçede yürüyorlardı.
Anka:- Bazen bizimkilerin yanında başım ağrıyor. Bu kadar olay olması normal mi?
Bang Chan:- Aslında kızlar, o kadar gürültücü kızlar değiller. Olaylar tetikliyor bence.
Anka:- Bahar desem?
Bang Chan güldü:- Evet o farklı bir dünya.
Anka:- Kesinlikle öyle. Bahçeye çıkmak iyi geldi.
Bang Chan:- Bahçeye çıkmak mı yanımda olmak mı?
Anka:- Bahçeye seninle çıkmak dedi gülümseyerek.
Bang Chan:- Keşke birlikte bir yerlere de çıkabilsek. Güzel olmaz mı?
Anka:- Durumu biliyorsun Chan. Seçil Öğretmen bu konuda çok katı. Dışarıda buluşmamız biraz zor. Yoksa ben de isterim seninle gezelim, bir şeyler içelim ama şartlar.
Bang Chan:- Yine de bir yolunu bulursam, benimle gelir misin?
Anka gülümsedi:- Seninle her yere gelirim.
Bang Chan Anka'ya baktı gülümseyerek.
Bang Chan:- Okulda bile olsa seni görmek çok güzel. Ya hiç göremesem, ya ayrılmak zorunda kalsaydık? Düşünmek bile istemiyorum.
Anka:- Üzülme. Belki bi şey olur da buluşabiliriz.
Bang Chan:- Sen yanımda ol da ben başka hiç bir şey istemiyorum.
Bahar, bahçeye çıkmıştı hava almak için. Birden kenarda bi öğrenciyi sıkıştırmış döven, beş kişi gördü.
Bahar:- Ne oluyor orada ya? Hey siz ne yapıyorsunuz?
Bahar, koşarak gitti ve çocuğu onların elinden aldı ve kenara çekti.
Bahar:- Utanmıyor musunuz siz o kadar kişi bi kişinin üzerine saldırmaya? Utanmaz zorbalar!
:- Benim için kendini neden tehlikeye attın ki?
Bahar:- Ben bunları yerim sen merak etme.
Diğerleri güldüler.
:- Şuna bak bizi yiyecekmiş.
:- Dikkat et de biz seni yemeyelim güzelim.
:- Bu kız şey değil mi ya? Geçen gün ki tasarım yarışmasında ki manken.
:- Pembe elbiseli kız! Nasıl bir güzelliğe denk geldik biz böyle?
Bahar:- Ay siz beni güzel mi buluyorsunuz? Teşekkür ederim. Şirin bir yüz ifadesi ile.
:- Ne diyorsun sen?
Bahar:- Ama ben sizin sandığınızın aksine, beni güzel buldunuz diye sevinmem. Döverim. Dedi ciddileşerek.
:- Sen bizi mi döveceksin? Dedi gülerek.
Bahar:- Evet, bu gün şanşlı gününüz. Sonunda içimdeki siniri atacak beş kişi buldum. Hah hayt! Dedi ve çocuğun birinin karnıma tekme attı. Diğeri kolunu uzattı Bahar'a ama Bahar çocuğun kolunu kıvıp yere oturttu. Sonra kafasına iki şaplak attı.
Bahar:- Eee daha isteyen?
:- Vay be sen meymişsin! Dedi çocukların dövdüğü genç.
Bahar:- Var biraz bildiğimiz şeyler. Daha göstereyim mi bildiklerimi?
:- Gel buraya!
Üç çocuğun üçü birden Bahar'ın üzerine saldırdı. O an Minho geldi ve ikisinin kolunu tutup, diğerine tekme attı. Kolunu tuttuklarından birine kafa attı. Burnu kanıyordu. İçlerinden biri kalktı ve Minho 'ya vuracaktı ki Bahar hızlı davranıp kasığına bir tekme attı. Çocuk dört büklüm olmuştu. Minho, bir diğerini de tekme tokat ile etkisiz hale getirdi. Son kalanın boynuna kolunu sarıp diğer tarafa savurdu ve karnına bir tekme ve yüzüne bir yumruk ile uzaklaştırdı. Akıllanmadıkları o kadar belliydi ki Bahar ve Minho 'nun üzerine yürüdüler ve saldırdılar üç kişi.
Minho Bahar'a baktı ve başını salladı. Bahar gülümsedi. Sırt sırta verdiler. Bahar üzerine gelen çocuğa, döner tekme ile Minho 'ya postaladı. Minho ise yüzüne iki yumruk attığı çocuğu yere fırlatıyordu. Diğerinin bacağına vurdu kolunu çevirdi arkasına. Bahar ise burnuna yumruk attığı çocuğu yere yığdı resmen.
İkisi de birbirine baktılar ve gülümseyerek çak beşlik yaptılar.
Minho:- Kimseye bulaşmamaları gerektiğini öğrenmişlerdir artık.
Bahar:- Sanmam çok kalın kafalılar.
:- Teşekkür ederim.
Minho:- Sorun değil. Seni revire götürelim.
:- Ben kendim giderim tekrar teşekkürler dedi ve gitti çocuk.
Bahar ve Minho, konuşarak içeri giriyorlardı.
Minho:- Tekvandoyu seviyorsun galiba. Şöyle bir baktım da iyi gibisin.
Bahar:- Yok canım ne iyisi. İki tane tekme bir tane yumruk işte.
Minho:- Bizimle birlikte Tekvondo derslerine devam edersen daha iyi olursun. Ben sana yardım ederim kendini geliştirmende.
Bahar:- Ben, Tekvondo yapamam. Yani çok iyisini yapamam. Bacağımdan dolayı.
Minho, Bahar'a baktı nedenini sorarcasına.
Bahar:- Boşver. Şeyy Minho kızlara söyleme olur mu? Bunları dövdüğümü duyarlarsa...
Minho:- Tamam tamam ben de o iş dedi gülerek.
Bahar:- Sen benim burada olduğumu nereden anladın?
Minho:- Kızlara sordum bahçede dediler. Ben de yine asılan filan olursa diye yanına geleyim dedim. Yani, işte sen yine birilerini dövme diye. Dedi çekinerek.
Bahar gülümsedi. Hoşuna gitmişti. Hoşuna gitmeye başlamıştı Minho'nun bu hâl ve hareketleri. Mesela şu an yan yana okula girmeleri de hoşuna gidiyordu, kendisine tatlı gülümsemesi de. Bu ara Minho ile ilgili her şey Bahar'ın hoşuna gidiyor ve gidecekti.
Hazel, Kuki'nin yanına geldi. Taemin, Kuki'nin yanındaydı.
Hazel:- Taemin? Sen burada ne yapıyorsun?
Taemin:- Hava soğuk bi Kuki'ye bakayım demiştim.
Hazel gülümsedi:- Ne güzel. Ben de onun için gelmiştim.
Taemin:- İyi ki geldin.
Felix, arkalarından geldi oraya. Ama ilerlemedi. Kenarda durdu. Taemin ve Hazel'i izliyordu.
Hazel eğilip, Kuki'yi kucağına aldı.
Taemin:- Seni çok seviyor bence dedi hayranlık ile Hazel 'e bakarak.
Hazel:- Ben de onu çok seviyorum. Baksana nasıl da tatlı.
Taemin:- Seni sevmeyecek hiç bir canlı yoktur bence. Kendini bir şekilde sevdiriyorsun çünkü.
Hazel, gülerek baktı Taemin 'e. O an, Taemin 'in kendisine olan bakışlarını fark etti. Gözlerini çekti hemen.
Taemin:- Neden gözlerini kaçırıyorsun benden?
Hazel:- Yok, kaçırmıyorum. Sadece...
Taemin:- Hazel ben, ben seni çok beğeniyorum.
Felix, kenardan onları izliyordu ama ortaya çıkmamak için de kendisini zor tutuyordu. Hoş, oraya atılıp ne diyecekti ki. Sonuçta bir zamanlar Hazel'in kendisine olan duygularını geri çevirmişti.
Hazel:- Şey, şey ben ne desem ki.
Taemin:- Bir şey söylemene gerek yok. Ben içimden geçeni söylemek istedim sana.
Hazel ayaklandı birden.
Hazel:- Kuki'yi yuvasına koyup gideyim ben en iyisi.
Taemin:- Seni rahatsız mı ettim?
Hazel:- Yok hayır. Hayır.
Taemin, Hazel 'in karşısına geçti. Gözlerine baktı. Elini Hazel'e uzattı.
Taemin:- Benimle denemeye ne dersin?
Hazel, Taemin 'e baktı. Elini tutup tutmamakta kararsız kalmıştı. Elini kaldırdı. Taemin 'in eline doğru uzattı. Tutacak mıydı? Yoksa kalbinde Felix 'e karşı olan hisleri baskın mı gelecekti o an kendisi de bilmiyordu. Ama eli Taemin 'e doğru gidiyor gibiydi.
Hazel:- Yap hadi. Yap Hazel. Felix seni hiç bir zaman sevmeyecek. Onu aklından da kalbinden de tamamen silmek için, yeni bir aşka şans vermen gerekiyor. Taemin iyi biri. Hoş biri. Felix 'i unutup önüne bak. Bu aşkı da yok say. Seni yıpratmaktan başka bir işe yaramayacak.
Felix iki adım attı ileri doğru. Hazel'i durdurmak istedi. Yapsın istemiyordu. Başka sevgilere başka sevgililere gitsin istemiyordu.
Durdu. Felix.
Felix:- Hazel!
Hazel birden başını çevirip Felix 'e baktı. Eli kendiliğinden geri çekildi.
Taemin:- Hazel, karar ver.
Hazel bir Taemin'e bir de Felix 'e baktı.
O an Alya koşarak Hazel'in yanına geldi.
Alya:- Hazel! Ne oluyor burada? Dedi ikisine de bakarak. Felix sen de mi buradaydın?
Hazel:- Alya, tam zamanında geldin.
Alya:- Hazel, koş, Felix sen de.
Felix:- Ne oluyor?
Alya:- Tahmin edin yine kim? Ya da kimler?
Hazel ve Felix:- Bahar ve Minho.
Alya:- Aynen öyle koşun haydi!
Hazel:- Taemin, benim gitmem gerekiyor.
Taemin:- Sorun yok dedi gülümseyerek.
Hazel:- Sağol.
Felix ve Hazel birbirine baktılar ve Alya'nın arkasından gittiler.
Alya, dans kulübüne gelmişti. İçeri girdi. Hyunjin bir kız ile konuşuyordu.
Hyunjin:- Dans ederken biraz daha kendini vermelisin. Hareketleri ezberlemeye çalışma. Onları yaparken, keyif almaya çalışırsan, daha çok aklında kalır.
:- Tamam Hyunjin bir de bu şekilde yapmaya çalışacağım. Belki sırayı karıştırmam.
Hyunjin gülümsedi karşısında ki kıza. Kız ise hayranlık ile bakan gözlerini ondan alamıyordu.
Alya:- Yine milleti kendine aşık etme mesaisinde. Sinir şey. Ben buna neden aşık oldum ki ya bunun cazibesi ve hayranları ile nasıl başa çıkarım ya?
Hyunjin, Alya'yı gördü. Yanına geldi.
Hyunjin:- Alya, gelmişsin!
Alya:- Geldim. Nasıl gidiyor çalışma?
Hyunjin:- Gitmiyor. Eşim olmadığı için çalışamıyorum da.
Alya:- Etrafında bir sürü kız var seçseydin ya bir tane.
Hyunjin:- Benim eşim sensin. Biz birlikte katıldık bu yarışmaya. Sen yoksan ben de yokum.
Alya:- Aslında ben, ben kulüpten çıkmak için geldim.
Hyunjin:- Ne? Neden? Benim yüzümden değil mi? O gün öyle yapmasaydım...
Alya:- Yok o gün ile alakası yok. Sadece, yapamayacağım galiba. Olmayacak gibi.
Hyunjin, Alya'nın elini tuttu.
Hyunjin:- Hayır, sen çok iyiydin. İyi dans ediyorsun. Yalan söylüyorsun sebebi o gün.
Alya elini geri çekti.
Alya:- Yok diyorum Hyunjin.
Hyunjin:- Alya konuşmamız gerek. Artık gerçekten konuşmamız gerek aksi halde ben kafayı yiyeceğim.
Alya güldü:- Kaç zamandır konuşamıyoruz bile.
Hyunjin:- Evet bunun zamanı geldi de geçiyor bile.
Alya:- Hyunjin, bak o gün olan şeyi unutalım. Hem, ben senden uzak dursam daha iyi olacak galiba.
Hyunjin durdu. Alya bunu neden söylemişti ki kendisine anlam veremiyordu.
Hyunjin:- Neden?
Alya:- Birbirimize zarar vereceğimizi düşünüyorum.
Hyunjin:- Bu, bu ne demek anlamıyorum. Sen bana neden zarar veresin ki?
Alya:- Dövecek değilim seni. Ama duygusal olarak biz, Biz farklıyız. Aman neyse boşver dedi ve çıktı.
Hyunjin:- Ne demek istedin Alya? Umarım korktuğum şey değildir.
Ekin, kütüphaneye gidiyordu. Kai arkasından yetişti.
Kai:- Ekin!
Ekin gülümseyerek döndü Kai'ye.
Ekin:- Kai!
Kai:- Seni burada bulabileceğimi biliyordum.
Ekin:- Ben de seni. Ne bu acele?
Kai:- Bak sana ne getirdim.
Ekin:- Neymiş bakalım?
Kai, çantasından bir dosya çıkardı. Ekin'e uzattı.
Ekin:- Ne var burada?
Kai:- Kitabım.
Ekin:- Nee? Okumama izin mi veriyorsun?
Kai:- Fikirlerini çok merak ediyorum.
Ekin sevinmişti. Kai'ye baktı gülümseyerek. Kai ise onun gülümsemesine hayran hayran bakıyordu. İçinde bir şeyler yeşeriyordu sanki. Evet Asosyal bir çocuktu Kai. Ama galiba Ekin, onu bu durumdan kurtaracaktı.
Ekin:- Okumaz mıyım hiç? Ay çok heyecanlandım. Eminim çok güzel yazmışsındır.
Onlar birbirine gülümseyerek bakarken, Jeongin arkalarından geldi.
Jeongin:- Seni burada bulabileceğimi biliyordum. Dedi ve bir Kai'ye bir de Ekin'e baktı.
Ekin birden Jeongin 'e döndü. Birden elinde ki dosya düştü yere.
Ekin:- Jeongin?
Jeongin:- Seni arıyorum.
Ekin, yere eğilip dosyayı aldı. Sonra da telefonunu çıkardı cebinden ve baktı.
Ekin:- Şey. Derste sessize almıştım unutmuşum.
Jeongin:- Pekâlâ.
Ekin, Kai'ye baktı. Kai ise Jeongin ile Ekin'in konuşmasında ki ince ayrıntıya odaklanmıştı. Ekin'in Jeongin 'i gördüğü o an elinden düşürdüğü dosya her şeyi anlatıyordu aslında.
Ekin:- Jeongin, bir şey mi oldu?
Jeongin:- Oldu. Bahar ve Minho.
Ekim:- Yine mi ya? Ya yine mi? Ay bu Bahar beni deli edecek. Hadi gidelim dedi ve bir an durup Kai'ye baktı.
Ekin:- Özür dilerim. Gitmem gerek.
Kai gülümsedi:- Sorun değil.
Ekin ve Jeongin ilerlediler. Jeongin dönüp Kai'ye baktı. Kai'de Jeongin 'e.
Minho ve dayak yiyen erkekler odaya girmişlerdi. Okul müdüresinin odasında tek sıra halinde duruyorlardı.
Müdüre hanım:- Evet bu sefer ki kavga neden?
:- Bu çocuk, Minho bizi dövdü.
Minho:- Hak etmeselerdi dövmezdim.
:- Yanında da bir kız vardı.
Minho:- Kız filan yoktu. Ben tek başıma dövdüm bunları.
:- Vardı Türk kız.
Müdüre hanım:- Kim di o kız?
Bahar, odanın kapısından başını içeri uzattı.
Bahar:- Been!
Müdüre hanım:- Neden şaşırmadım acaba? İçeri gel bakalım.
Bahar içeri girdi.
Minho:- Neden karışırıyorsun sen?
Bahar:- Seni tek başına bırakacak değilim.
Müdüre hanım:- Bahar bunu nasıl yaparsın?
Bahar:- Anlatayım hocam, şimdi şu arkadaşa tekme attım. Görüldüğü üzere, yumulup kalmış. Galiba bazı yerlerine tekme atmışım. Sinirlenince nereye vurduğumu pek göremiyorum da. Bunun kolunu kıvırdım ama pek etkili olmamış. Bu konuda biraz daha çalısmam lazım anlaşılan. Şuna da yumruk atmıştım. İmza çalışmam oldu kendisi. Bakınız şöyle göz altında ki kırmızıdan mora geçen fırçamsı darbeler, motifler ve ara ara morluklar ile bezenmiş elmacık kemiği eziklikleri benim eserim olmaktadır.
Minho gizliden güldü o an.
Müdüre hanım:- Kızım sen ne anlatıyorsun?
Bahar:- Anlat dediniz hocam.
Müdüre hanım:- Nasıl dövdüğünü anlat demedim.
Minho:- Hocam Bahar'ın suçu yok. Olayla alakası da yok.
Bahar, Minho 'ya baktı.
:- Hayır var. Arkadaşımın şeyine tekme attı.
Müdüre hanım:- Doğru mu Bahar?
:- Doğru hocam. Bu kız da oradaydı.
Minho:- Değil hocam iftira atıyorlar.
Kızlar ve erkekler okul müdürünün kapısının önünde toplandılar. Ekin ve Jeongin koşarak geldiler. Arkalarından da Bang Chan ve Anka.
Ekin:- Kızlar, durum nedir? Yine birbirine mi girdiler?
Lena:- Yok bu sefer birbirine değil, birleşip başkasına girmişler.
Ekin:- Birleşmişler? Minho ve Bahar mı?
Han:- Şaşırma ama gerçek.
Anka:- Ben şok.
Alya:- Vallahi biz de.
Jeongin:- Hasar çok mu?
Hazel:- Olmaz mı?
Bang Chan:- Hasar raporu alalım.
Han:- Bir adet göz morluğu, karın bölgesine tekme, bir de şey var. Birinin şeyi dedi fısıldayarak.
Bang Chan:- Neyi?
Han:- Şey işte anlasana.
Bang Chan:- Neyi söylesene?
Han:- Chan anlasana. Birinin çocuğu olmayabilir.
Bang Chan:- Hihhh! Ne?
Anka:- Ne olmuş?
Bang Chan:- Boşver.
Anka, sonradan anladı:- Aaaaayyy! Hangisinin işi o?
Han:- Bahar'ın, kendisi söyledi dedi göz devirerek.
Mira:- Ay inşallah şikayetçi olmazlar.
Felix:- Merak etmeyin Minho Bahar'ı onların eline bırakmaz.
Gerçekten de içeride Minho, Bahar'ı kurtarmaya çalışıyordu.
Minho:- Bahar'ın bu konu ile alakası yok o gidebilir mi artık?
Müdüre hanım:- Diğerleri öyle demiyorlar ama.
Minho:- Onlar, kafalarına darbe aldıkları için ne dediklerinin pek farkında değiller hocam.
:- Hocam, bu kız çok fena tekme atıyor. Şeyim, karnım hâla ağrıyor.
Minho:- Şimdi senin şeyini...
O anda bi öğrenci girdi içeri.
:- Hocam, sizi bahçeden çağırıyorlar.
Müdüre hanım:- Ben gelene kadar sakince bekleyin. Şimdi geliyorum. Kimse kimseyi dövmesin.
Odada tek başlarına kalmışlardı.
Minho çocukların üzerine doğru yürüdü.
Minho:- Bana bakın salak beşli. Bu kızın, bu olayda hiç suçu yok ona göre.
:- Ama...
Minho:- Biri ama mı dedi?
Bahar, Minho 'nun kolunu tuttu.
Bahar:- Minho, dur! Hem bunlar ne derse desin ben haklıyım. Ayrıca seni tek başına burada bırakmam ona göre.
Minho:- Bahar, dışarı çıkacaksın. Senin bir suçun yok. Sen onları dövmedin.
Bahar:- Minho...
Minho:- Ne diyorum ben Bahar.
Bahar:- Ama, bütün suç sana kalacak. Ben seni bırakamam.
:- Ay ne romantik!
Bahar:- Şimdi ağzının ortasına çakacam iki tane daha. Geri beyin zekalı!
Minho:- Bana bakın. Okulda bir kızdan dayak yediğinizi herkes duysun istemiyorsanız, bu konu ile bu kızın alakası yok diyeceksiniz ona göre.
Diğerleri birbirine baktılar. Minho 'ya hak vermişlerdi.
Müdüre hanım içeri girdi.
Müdüre hanım:- Eveet kaldığımız yerden devam edebiliriz.
:- Hocam, şey. Bu kızın bu konu ile alakası yok.
:- Biz, o bizi dövdü diye yalan söyledik.
Müdüre hanım:- Demek yalan söylediniz. Bu arada diğer arkadaşınız da burada. Hani beşinizin birden sıkıştırıp dövdüğü arkadaşınız.
Çocuk içeri girdi. Bahar'ın kendisini koruduğunu, çocukların ona asıldığını ve Minho'nun gelip onları kurtardığını bir bir anlattı. Neyse ki bizimkiler aklanmıştı.
Bahar, odadan çıktı. Diğerleri onu bekliyorlardı.
Ekin:- Bahar! Ne yaptın yine sen?
Bahar:- Sorun yok merak etmeyin.
Ceylin:- Çocukları dövmüşsün ama.
Minho ve diğer çocukta çıktılar.
Bahar:- Birini sıkıştırmışlar dövüyorlardı dayanamadım. Üstelik bir de bana asıldılar filan.
Minho:- Ne? Bunu neden söylemedin? Dur biraz daha döveyim dedi ve gidiyordu ki Bahar kolunu tuttu.
Bahar:- Tamam yeteri kadar dayak yediler zaten.
Minho:- Bana bak. Biri gelip sana asılırsa hemen bana söyleyeceksin ona göre.
Bahar:- Ben kendim de dövebiliyorum.
Minho:- Tamam mı dedim?
Bahar:- İyi tamam.
:- Ben sana teşekkür ederim.İsmin Bahar sanırım. Ayrıca Minho, sana da. Siz ikiniz harikasınız. Sevgili filan mısınız siz?
Bahar ve Minho:- Yooo! Dediler utanarak.
:- Birbirinizi öyle güzel korudunuz ki, çok seviyor olmalısınız diye düşündüm.
Hyunjin:- Bu ikisi senin görüp görebileceğin en büyük düşmanlar.
Çocuk güldü.
:- Çok yakışıyorsunuz bir düşünün derim. Tekrar teşekkürler dedi ve gitti.
Bahar:- Piihh biz mi dedi gülerek.
Minho:- Sen ve ben hiç güleceğim yoktu.
Diğerleri onlara bakmış gülüyorlardı.
Mira:- Bahar bak bundan da kazasız sıyrıldın ama bir daha ki sefere bu kadar kolay olmayabilir.
Bahar:- Çocuğu dayak yemekten kurtardım ben.
Ekin:- Olaya sen müdahale etme. Haber ver müdüre öğretmene filan. Onlar hallederler. Bak başın belaya girecek.
Felix:- Kızlar haklılar.
Bahar:- Huyum kurusun duramıyorum işte.
Minho:- Burnumu sokmadan duramıyorum demiyorsun da.
Bahar:- Bu sefer sana kızmayacağım. Hiiiç boşa uğraşma.
Minho:- Neden?
Bahar:- Hem kavga da hem de müdüre hanımın odasında beni koruduğun için dedi ve gülümseyerek baktı Minho 'ya. Sonra önden önden ilerledi.
Minho gülümsüyordu.
Mira:- Kavga ederken kafasına darbe filan mı aldı bu kız?
Hyunjin:- Darbe alan bi tek o değil galiba dedi ve sırıtan Minho 'yu işaret etti.
Lena, bahçede oturuyordu. Yazmaya çalıştığı kağıdı ve elinde çevirdiği kalemi ile soğuk demiyor, şii
r yazmaya çalışıyordu yine.
Han, yanına geldi. Elinde sıcak çikolata ile.
Han:- Neden tek başınasın? Bu soğukta hem de.
Lena:- Biraz yalnız kalmak istedim.
Han:- Rahatsız ettiysem gidebilirim dedi ve ayaklandı.
Lena:- Yok hayır. Otur lütfen.
Han geri oturdu. Elinde ki sıcak çikolatayı uzattı.
Lena gülümsedi:- Teşekkür ederim.
Han:- Rica ederim. Yine mi şiir çalışması? Dedi ve karalanmış sayfaları çevirdi.
Lena:- Yok bu sefer değil. Aklımdan bir şeyler geçiyordu not almak istedim.
Han sıcak çikolatasını yudumladı.
Han:- Yine yazamıyorum diye üzülmüyorsan sorun yok.
Lena gülümsedi Han'a bakarak.
Lena:- Sayen de hayır. Üzülmüyorum.
Han:- Ben ne yaptım ki?
Lena:- Çok şey yaptın. Özellikle de benim için. Ama şunu anladım. Bazı şeyleri zorlamanın anlamı yok. Belki de başka arayışlara girmem gerekiyor.
Han:- Mesela?
Lena:- Mesela kitap yazmak olabilir. Bizim kızların hayatını yazsam, her biri farklı bir dünya. Ya da şu an birlikte yaşadıklarımızı. Sizi de yazabilirim. Ya da seni.
Han, Lena'ya baktı.
Han:- Kalbine yazacaksan ne mutlu.
Lena:- Ne?
Han kendine geldi birden.
Han:- Şey yani. Kalbinle yazabilirsen demek istedim. Yaptığımız işi kalbimizle yapmak iyidir.
Lena:- Haklısın. Bilmiyorum belki bir heves ama içim de çok güçlü bir yazma isteği var. Seni yazayım mı?
Han gülümsedi:- Yaz. Beni yaz!
Lena:- Kalbimle.
Han:- Kalbinle!
Sınıfa gelmişlerdi. Ders başlamak üzereydi. Anka ve Bang Chan birbirine bakıyorlardı.
Bang Chan Anka'ya bir not yazdı kağıdı top yapıp ona attı. Anka, havada yakalamıştı. Açıp okudu.
Bang Chan:- Seni seviyorum. Yanında da parmak kalp çizmişti.
Anka gülümsedi ve kağıdı düzeltip defterinin arasına koydu. Bunu saklayacağım diye işaret etti. Bang Chan ona bakıyordu gülümseyerek. Başını salladı.
Seungmin ve Mira'da birbirine bakmakla meşguldü.
Bahar, kitabını açmış konu tekrarı yapıyordu. Minho ise ara ara Bahar'a bakıyordu çaktırmadan.
Minho:- Bu gün bana karşı biraz daha ılımlı. Acaba onun gözünde iyi biri mi oluyorum artık?
Felix, arkasına yaslandı. Hazel'e baktı.
Han:- Durumlar nasıl?
Felix:- Ben, bu gün ilk defa korktum. Hazel'i kaybetmekten çok korktum Han. Eğer, Minho ve Bahar'ın olayı için Alya bizi çağırmaya gelmeseydi, Hazel, Taemin 'in teklifini kabul edecekti galiba.
Han:- Ne yani, Taemin, Hazel'i mi seviyormuş?
Felix:- Seni beğeniyorum dedi. Elimi tut dedi. Hazel'de tutmak için uzatıyordu ama o esnada Alya geldi. İyi ki de geldi.
Han:- Bence artık söyle. Bahset hislerinden.
Felix:- Çok korkuyorum Han. Reddedilmekten çok korkuyorum. Ya Taemin'i seviyorsa gerçekten?
Han:- Seni o kadar iyi anlıyorum ki dedi Lena'ya bakarak.
Hyunjin, Alya'ya bakıyordu. Hâla konuşamamış, ne duygularını ne de gercekleri ona söyleyebilmişti.
Changbin:- Yine daldın?
Hyunjin:- Benim bir şeyler yapmam lazım. Alya'ya açılmam gerek.
Changbin:- Seni tutan nedir açıl diyeceğim de malum konu değil mi?
Hyunjin:- Vereceği tepkiden dolayı korkuyorum. Ama duygularıma da engel olamıyorum işte.
Changbin:- Önce duygularını sonra da oynadığın o saçma oyunu anlat.
Hyunjin:- Onu öyle çok seviyorum ki. Tamamen kaybetmekten çok korkuyorum.
Jeongin, Ekin'e bakıyordu. Ekin ise elinde ki dosyadan bir şeyler okuyordu. Okurken de yüzünde bir gülümseme. Bu Jeongin 'i oldukça tedirgin ediyordu.
Ders öğretmeninin sınıfa girmesi ile herkes ona doğru odaklandı.
:- İyi dersler çocuklar.
:- Teşekkürler hocam!
:- Derse başlamadan önce bir duyuru yapacağım. Çocuklar, hafta sonu iki günlük kar tatili yapıyoruz!
:- Ne?
:- Bu çok güzel bir haber.
Ceylin:- Tatil mi?
:- Evet gençler. Ailelerinden izin alan öğrencilerle birlikte bir kayak merkezinde kar keyfi yapacağız.
Ekin:- E bu harika!
Changbin:- Gençler hafta sonu tatil var!
Han:- Kızlarda gelirler mi?
Hyunjin:- Lütfen gelsinler.
Mira:- Kızlar, Seçil Hoca izin verir mi gitmemize?
Lena:- Bilmiyorum ama gitsek çok güzel olurdu.
Mira:- Evet ya! Ayy kayak filan da yaparız.
Okul çıkışıydı. Kızlar eve gitmek için bahçeden çıkıyorlardı.
Bang Chan:- Kızlar, hafta sonu sizde gelirsiniz değil mi?
Anka:- Hiç bilmiyorum Chan. Seçil Hoca ne der belli olmaz.
Bang Chan:- Neden izin vermeyecek ki?
Ceylin:- Zarar görmeyelim diye. Sakatlanmamız gerekiyor.
Changbin:- Ne?
Hazel, Ceylin 'i dürttü.
Ceylin:- Yani, bize bir şey olmasın diye. Üzerimize çok düşer de.
Changbin:- Ne yani sen olmayacak mısın şimdi hafta sonu? O zaman tatilin ne anlamı var?
Ceylin gülümsedi:- Ne?
Changbin:- Ben, şeyy. Şey için. Birlikte güzel olurdu diye.
Seungmin:- Changbin 'in de dediği gibi birlikte güzel olurdu. Biraz yalnız kalırdık dedi Mira'ya bakarak.
Mira gülümsedi.
Bahar:- Yalnız kalmak derken?
Mira:- Kendisi sevgilim oluyorda.
Bahar:- Allah Allah bilmiyordum. Gitmiyoruz. Ha oldu gittik, yalnız kalmak filan yok. Hatta mümkünse ayrı ayrı takılalım.
Anka:- Ya ama Bahar ya!
Bahar:- Sus! Sevgililerinizi dağdan aşağı atmamı istemiyorsanız susun.
Mira:- Senden nefret ediyorum.
Minho:- Milletin ilişkisine burnunu sokmasana.
Bahar:- Sen de benim işime burnunu sokma. Yürüyün eve! Sevgiliymiş.
Kızlar, arkalarına baka baka gittiler.
Bang Chan:- Bu Bahar bizi rahat bırakmaz.
Seungmin:- Çok üstelersek dağdan aşağı bile atabilir.
Diğerleri güldüler.
Minho:- Siz merak etmeyin. O bende dedi arkasından bakarak.
Akşam olmuştu. Yemek masasına oturmuştu kızlar ve Seçil Öğretmen.
Seçil Öğretmen:- Eee kızlar, nasıl gidiyor bakalım okul.
Ekin:- İyi hocam. Hem de çok iyi.
Seçil Öğretmen:- Sevindim. Çalışmanız konusunda şüphem yok zaten. Okçuluk turnuvasının elemelerine de bayağı az kaldı. Kore'de kalıp kalmamak size kaldı.
Lena:- Ay bi tuhaf oldum şimdi.
Seçil Öğretmen güldü:- Heyecanlanmana gerek yok. Siz zaten çok iyisiniz. Gayet iyi ilerliyoruz. Sakatlık filan olmadığı sürece alırız bu ilk yarışı. Programın ilerisindeyiz.
Kızlar, Ekin'e baktılar söyle diye. Kaş göz işareti yapıyorlardı.
Alya:- Hadi Ekin! Diye fısıldadı.
Ekin:- Nasıl söyleyeceğim?
Mira:- Gir işte lafa bir şekilde.
Anka:- Hadi Ekin ya!
Ekin önce boğazını temizledi. Sonra Seçil Öğretmen 'e döndü.
Ekin:- Hocam! Dedi dalgalanan sesi ile.
Seçil Öğretmen:- Efendim tatlım.
Ekin:- Hocam, bizim okulda bu hafta sonu şey var. Tatil. Tatil gezisi. Kar tatili.
Seçil Öğretmen:- Evet?
Ekin:- Ailesi izin veren herkes katılabilecekmişte.
Seçil Öğretmen:- Siz de mi katılmak istiyorsunuz?
Kızlar:- Evet hocam!
Seçil Öğretmen:- Yalnız kızlar benim böyle bir yetkim yok. İzin veremem. Biliyorsunuz size gelecek herhangi bir sakatlıktan ben sorumluyum. Sizi bundan korumam lazım. O nedenle izin vermem imkansız.
Kızlar hayal kırıklığına uğramışlardı. Başlarını öne eğdi sekizi de.
Ceylin:- Ben demiştim.
Hazel:- Siz de haklısınız tabii.
Seçil Öğretmen:- Çok istiyorsanız, bahçe de filan oynayın.
Lena:- Yani, bahçe de oynamak varken kayak merkezi de neymiş.
Seçil Öğretmen güldü.
Seçil Öğretmen:- Hadi hadi. Üzülmeyin şaka yaptım. İzin verdim gitti.
Kızlar:- İzin verdiniz mi?
Seçil Öğretmen:- Şapşik kızlarım benim. Okuldan müdüre hanım arayıp haber verdi bana. Ben de hemen gerekli izinleri alıp, gidebileceğinizi söyledim.
Kızlar:- Heyooooo!
Öyle bir sevinmişlerdi ki koşup hemen Seçil Öğretmen 'e sarıldılar.
Mira:- Teşekkür ederiz hocam.
Anka:- Çok iyisiniz.
Seçil Öğretmen:- Böyle bir tatil size de iyi gelecek.
Ceylin:- Yaşasın gidiyoruz! Dedi el çırparak.
Kızlar odalarındalardı. Yatağın üzerine oturuyorlardı.
Bahar:- Siz ikinizin neden bu kadar sevindiğinizi bilmediğimi sanmayın sakın dedi Anka ve Mira'yı göstererek.
Mira:- Nedenmiş acaba?
Bahar:- Nidinmiş icibi? O erkek arkadaşlarınızla rahat rahat görüşmek için tabii.
Anka:- Evet öyle. İki gün Bang Chan ile. Ahh çok romantik olacak.
Mira:- Tane tane yağan kar altında Seungmin ve ben. Aaaaaa çok güzel.
Bahar:- Döverim bak. Bak beni kızdırmayın!
Ekin:- Uğraşmayın kızla! Sen de inanma bunlara, seni kızdırmak için yapıyorlar.
Kızlar gülüyorlardı.
Anka:- Mira, hadi bizimkileri arayıp gelemeyeceğiz diye kandıralım.
Mira:- Hadi! Kızlar, üzgün durun ha!
Anka, Bang Chan 'i aradı. Görüntülüydü. Chan, hiç vakit kaybetmeden açtı telefonu.
Bang Chan:- Anka! Seni görmek ne güzel. Kızlar merhaba!
Kızlar el salladılar.
Seungmin:- İzin alabildiniz mi?
Han:- Yüzünüze bakılırsa alamamışsınız galiba.
Lena:- Maalesef.
Ceylin:- Ben dedim. İzin vermez dedim size.
Changbin:- Ama yaaa!
Hyunjin:- Belki güzel bir tatil geçirirdik birlikte. Ama olmadı işte.
Seungmin:- Gelseydin, fotoğraf çekimini de orada yapardık.
Minho:- O kedi, gelmiyorsunuz diye seviniyordur şimdi kesin.
Bahar, ekrana kafasını soktu birden.
Bahar:- Sen yine benimle mi uğraşıyorsun bakalım?
Minho:- Adını da nasıl biliyor.
Bahar:- Şimdi seni varya, seni o dağda, o karda yuvarlamazsam bana da Bahar demesinler.
Minho:- Ne? Geliyor musun?
Diğerleri, kızlara baktı.
Felix:- Geliyor musunuz?
Kızlar:- Eveeeet!
Erkekler sevinmişlerdi.
Hyunjin:- İşte bu!
Seungmin:- Ya neden korkutuyorsunuz ki!
Mira:- Şaka yapalım dedik.
Bang Chan:- Ohh bu çok iyi. Rahatladım.
Minho:- Küçük kedi, karda oynayacak ha!
Bahar:- Bekle beni bekle. Senin kafanı kara sokup sokup çıkartacağım.
Alya :- Bunlar, telefonun içinden geçmeden biz kapatalım en iyisi.
Hyunjin:- Orada görüşürüz o zaman.
Kızlar el salladılar ve telefonu kapattılar.
Changbin:- Geliyorlarmış! Harika bir haber bu.
Jeongin:- Sen de şu kızla çok uğraşıyorsun Minho!
Minho:- Kızınca çok tatlı oluyorda ondan. Küçücük boyuyla meydan okuyor ya, sinirli tavuklara benziyor.
Hepsi birden güldüler.
Han:- Bahar duymasın.
Minho:- Yine de o benim minik kedim.
Jeongin:- Minik kedi bir gün seni iyi bir tırmalayacak ona göre.
Minho:- Beni bırakta sen bu gün, bi sessizdin. Canın bir şeye mi sıkkın?
Jeongin:- Ekin. Galiba, o çocuktan Kai'den yani. Hoşlanıyor.
Han:- Emin misin?
Jeongin:- Emin gibiyim.
Han:- Üzüldüm şimdi. Bence siz, olurdunuz ya!
Jeongin:- Şöyle düşünüyorum da. Ondan hoşlanması için sebepleri var. Dersleri iyi, kitaplarla arası çok çok iyi filan işte. Boşverin kendisi bilir. Bu onun kararı dedi ve kalkıp odadan çıktı.
Bang Chan:- Her gün birimiz aşk acısı çekmek zorunda mıyız?
Felix:- Öyleyiz galiba.
Vee hafta sonu gelmişti. Kar tatiline çıkmak için herkes okulun bahçesine gelmişti. Onları kayak merkezine götürecek olan otobüs hazırdı.
Ceylin:- Kızlar, tatile gidiyoruz! Bol bol fotoğraf çekilip instagrama atacağım.
Ekin:- Yanıma bir kaç kitap aldım. Orada okurum diye.
Mira:- Tatil canım tatil. Adı üstünde.
Ekin:- Bu da benim tatil anlayışım.
Bahar:- Şişt kızlar, orada kayarız dimi? Yanımıza leğen alsaydık be.
Hazel:- Leğenle mi kayacaksın?
Bahar:- Evet ne var? Hem leğen daha zevkli.
Kızlar güldüler.
Ekin:- Kızak verirler orada.
Bahar:- İstemem. Geleneksel yöntemler daha çekici geliyor bana. Bizim Elmadağ Kayak Merkezi ne güzeldi be!
Alya:- Yine özledim desene.
Bahar:- Öyle oldu valla.
Hazel:- Ne yalan söyleyeyim ben bile özledim.
Mira:- Bu gün üzülmek yok. Tatile gideceğiz ve tadını çıkaracağız. Tamam mı?
Kızlar:- Tamam!
Changbin:- Ne oluyor acaba orada?
Hyunjin gülümsedi:- Kızlar işte.
Bang Chan:- Anka ile kar tatili. Çok güzel olacak! Dedi heyecanla.
Seungmin:- Mira ile zaman geçirmek de çok güzel olacak.
Changbin:- Sizce bu mümkün olacak mı? Yalnız kalmak filan yani. Pek ümitlenmeyin bence.
Seungmin:- Nedenmiş o?
Changbin, Bahar'ı işaret etti.
Bang Chan:- Hakikaten ne yapacağız onu ya?
Felix:- E Minho var!
Minho:- E ben varım! Dedi gülerek.
Seungmin:- Ne olur yardım et bize.
Minho:- O iş bende merak etmeyin siz. Yanımdan ayırmam. Yanından ayrılmaya da pek niyetim yok zaten.
Otobüse binmişlerdi. Kızlar sıralandılar koltuklara. Erkekler de hemen aynı otobüse bindiler. Gözlerini onlardan ayıramıyorlardı.
Mira cam kenarında oturuyordu. Dışarıya dalmıştı gözleri. Yol boyu onlara eşlik eden ağaçlara, beyazlarla bezenmiş dağa ve ara ara gökten düşen cılız kar tanelerine bakakalmıştı Alya. Ona hayranlık ile baktı Hyunjin. Gözlerini alamıyordu. Telefonunu çıkardı ve Alya'nın fotoğrafını çekti. Çektiği fotoğrafa baktı sonra. Gülümsedi. Onu görmekten hep mutlu oluyordu. Mutlu olduğu için gülümsedi.
Alya birden Hyunjin 'e doğru döndü. Göz göze gelmişlerdi. Gözlerini kısarak gülümsedi. Başı ile selamladı sonra. Hyunjin 'in yüzünde ki gülümseme bir kat daha arttı o an. Onu gördüğü her saniye hatta salise çok güzel çok özeldi onun için. Zaman dilimi sadece Alya'dan ibaret oluyor gibiydi. Aşk böyle bir şeydi Hyunjin için. Gün geçtikçe kendisini saran ve sarsan bir şeydi.
Ekin ve Lena kitap oluyorlardı. Ekinden farklı olarak Lena burçlarla ilgili bir kitap okuyordu. Arada çevirip Ekin'e göstererek onu darlıyordu.
Lena:- Bak, Ekin, yengeç burçları çok anaçmış. Duygusal ve alınganmış. Aynı ben değil mi?
Ekin:- Evet aynı sen dedi önünde ki kitaba bakarak.
Lena:- Ekin bu çok güzel bir kitap. Çok değişik bilgiler var dedi Ekin'i dürterek. Oğlak burçları çok calışkan ve hedefine odaklıdır diyor. E bu sen! Bi ara sen de okumalısın bu kitabı.
Ekin:- Tamam Lena, okurum!
Bahar:- Mira baksana ne güzel manzara değil mi?
Mira:- Evet, çok güzel. Her yer bembeyaz. Yine bir aksiyon yaratma da tadını çıkaralım şu tatilin olur mu?
Bahar:- Bak işte! Ne yaptım ben şimdi durup dururken ya?
Ekin:- Senin ne yapacağın belli mi olur? Biz önden tembihleyelim de.
Erkekler onları dinliyorlar bir yandan da gülüyorlardı.
Hazel:- Ekin haklı. Atom karınca gibisin.
Bahar:- Karınca kısmını boyumdan dolayı imâ etmediğini düşünmek istiyorum.
Hazel:- Tam da onu imâ ederek söyledim.
Bahar:- Hatırlatın otobüsten inince ilk Hazel 'i kara gömeceğim.
Anka:- Hayır canım doğru duracaksın. Seçil Hoca 'ya söz verdin unutma.
Ekin:- Kadında travma oldun. Nereye gidersek gidelim ilk seni tembihliyor.
Lena:- Sanki biz çok farklıyızda. Bahar, sen nasıl balık burcusun ya? Sen koç filan olmalısın.
Hazel güldü.
Bahar:- İyi be dedi ve cama doğru döndü.
Minho:- Balık burcuymuş. Ben de akrep. Oluruz biz ha.
Bang Chan güldü Minho 'ya.
Jeongin 'de Ekin'e bakıyordu. Ekin, birden üzerinde bir çift göz hissetti. Otobüsün içinde aradı bakışları ve Jeongin 'i fark etti. Jeongin ise kendisine kayan bakışları fark ettiği halde çekmedi gözlerini Ekin'den. İnadına baktı. Ekin bir ara kaçırdı gözlerini ama tekrar baktı. Sanki kendisine baktığından emin olmak istercesine baktı. Kai kendisi gibiydi. Kitapları seviyordu. Sakindi. Kitap filan da yazıyordu hem ama Jeongin, o kalbine hitap ediyordu. Kendisini anlıyordu. Daha fazlası da vardı. Ama o gün kütüphanede gördüğü şey, onu Jeongin 'e karşı tavır almasına neden oluyordu. Biliyordu kalbinde ki derin hislerini, farkındaydı ama üzülmüştü. Kızmıştı. Ve yine biliyordu ki bu tavrının sebebi Jeongin 'i kıskanmasıydı. Yine de olmamalıydı. O kız ile o anı yaşamamalıydı.
İki saniye baktı Jeongin 'in gözlerine. İki milyon kelime geçti aklından.
Nihayet kayak merkezine gelmişlerdi. Tüm öğrenciler araçlardan iniyorlardı. Erkeklerin gözü kızlarda idi. Herkes otobüslerin yanında sıralandı.
:- Çocuklar, şimdi herkes odasına gitsin yerleşsin. Sonra dışarı çıkabilirsiniz.
Bizim kızlar ve erkekler odalarına geçtiler. Kıyafetlerini yerleştirdiler.
Erkekler, dörderli ayrıldılar odalarına. Kızlar da aynı şekilde. Hepsi de çok mutluydular bu gün. Böyle bir tatile gerçekten ihtiyaçları vardı. Dersler, olaylar ve kızların okçuluk çalışmaları yormuştu onları.
Kızlar, kıyafetlerini giyinip dışarı çıktılar hemen. Bembeyaz bir manzara onları karşıladı. Yeşil ağaçlar, beyaz gelinliklerini giyinmişlerdi. Beyaz, sadece beyaz vardı. Doğanın en masum elbisesi. Kızların kalbi gibi.
Anka, temiz havayı içine çekti.
Anka:- Ohh mis gibi hava.
Lena'da aynı şekilde çekti havayı içine. Birden öksürdü. Bahar, sırtına vurdu.
Bahar:- Helal helal!
Ceylin:- Dikkat edin oksijen çarpmasın dedi gülerek.
Erkekler de dışarıya çıktılar o an. Bang Chan ve Seungmin, Anka ve Mira'ya el salladılar.
Bahar:- Oksijeni bilmem de ben birilerini çarpacağım şimdi.
Ekin:- Bahar! Ne dedik biz?
Bahar:- Hangisini soruyorsun? Sürekli bir şey diyorsunuz çünkü.
Ekin:- Hep aynı konudan bahsettiğimiz için anlaman lazım artık.
Mira:- Atalar boşuna dememiş. Az söyleme hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin diye.
Anka:- Bizimki de arsız oldu!
Bahar:- Ya kızlar ne var sanki bu tatili beraber geçirsek ha! Kar topu oynasak, kaysak filan. Hem kardan adam sözünüz vardı bana.
Hazel güldü:- İyi hadi yapalım kardan adamını da kurtulalım.
Lena:- Bence de.
Seungmin:- Kızlarla nasıl konuşacağız?
Changbin:- Mesaj filan atsana Mira'ya.
Felix:- Sorun nasıl ulaşması değil. Baksana Bahar'a.
Minho:- Dayak yersiniz ona göre.
Bang Chan:- Hani Bahar'ı oyalayacaktın sen?
Jeongin güldü:- O iş ben de diyordun?
Minho:- Hâla diyorum.
Kızlar kar kucaklayıp Bahar'a getiriyorlardı. O da kardan adamı yapıyordu.
Bahar:- Bu yetmez biraz daha getirin. Lena, şurasını düzeltsene. Kocaman bir şey olsun. Benden büyük Dedi gülerek ve kendisi de yuvarladığı kar yığınını kucaklayıp getirdi zorla.
Lena:- Yetmez mi Bahar, gökdelen mi dikiyoruz?
Bahar:- Çok güzel bir şey olacak çok güzel dedi ve kollarını iki yana açıp çılgınca güldü.
Bahar:- Kocaman olacak ahahahah!
Ceylin:- Tabiiki kıymetlimissss!
Alya:- Emrin olur!
Bahar:- Çalışın! Dedi elinde ki dal parçasını yere vurarak.
Minho:- Bu kız deli! Ama ben deli seviyorum.
Changbin:- Aynı birine benziyor dedi gözlerini devirmiş.
Anka:- Mira, baksana Chan buraya bakıyor. Aşkım yiaa!
Mira:- Seungmin 'de. Kıyamam ben.
Bahar:- Şiştt ikiniz, önünüze dönün
Şunlara bak ciğerci kedisi gibi bakıyolar buraya.
Anka, elinde ki kar parçasını yere attı.
Anka:- Biz buna katlanmak zorunda mıyız?
Mira:- Hiç! Kardan adamını da kendin yap dedi o da elinde ki karı yere atarak.
Ceylin:- Evet ya çok yoruldum!
Lena:- Bahar, biraz dinlenemez miyiz?
Bahar:- Hihhhh isyan ha! Hem de bana. Marabalaaaaarrr!
Alya:- Sen iyice sapıttın galiba.
Bahar:- Çabuk işinize yoksa sevgililerinizi döverim. Hem biraz daha çalışın bi üç dakika filan dinlenebilirsiniz sonra. Hadi o da benden. Acıdım.
Hazel:- Agam bizimle eğlenir!
Alya:- Allah razı olsun. Üç dakika çok bile. Valla gidecem şimdi, tatile geldik çalışmaya değil.
Anka:- Ekin, şuna bir şey desene ya!
Ekin:- İşin ucunda sevgilieriniz var. Bence bir daha düşünün dedi gülerek.
Mira:- İnşallah aşık olursun da sen de bizim gibi...
Bahar:- Sus maraba. Çalışın hadi.
Alya:- Allah'ım şunun karşısına hakkından gelecek birini gönder ne olur yarabbim!
Birden Bahar'ın kafasına bir kartopu geldi.
Bahar:- O ne be!
Sonra bir kartopu daha. Bahar etrafında arıyordu bunu atanı. Ama çok uzağa bakmasına gerek kalmadı. Keskin nişancının kim olduğu belliydi. Minho.
Alya:- Gönderdi. Allah'ım sana şükürler olsun! Dedi ellerini havaya açmış.
Minho:- Çok arama benim ben.
Bahar:- Burada da mı sen?
Minho:- Her yerde ben!
Bahar:- Git başımdan, işin yok mu senin?
Minho bir kaç kar topu daha attı.
Minho:- Benim işim seninle uğraşmak.
Bahar, suratına gelen kar topu ile sabrının sonuna gelmişti.
Bahar:- Ben seni napayım şimdi ha! Dedi ve yerden aldığı karları top yapıp Minho 'ya atmaya başladı.
Kızlar gülüyorlardı ikisinin bu tatlı atışmasına.
Minho 'nun attığı kar topundan biri Ceylin 'e geldi.
Ceylin:- Hihh bana!
Minho:- Yanlış oldu özür dilerim demesine kalmadı Ceylin de alıp ona doğru attı fakat Felix'e geldi. Felix ona, Lena erkeklere derken Birinci Kore Kartopu Savaşı başlamış oldu.
Öyle güzel eğleniyorlardı ki kar topları kime gelmiş, kim vurulmuş bilmiyorlardı bile.
Bahar:- Askerlerim size güveniyorum haydi yenelim şunları. Şunu canlı istiyorum ama dedi Minho 'yu göstererek.
Minho:- Askerlerim şu pembe bereli kedi benim ona göre. Dokunmayın hesabı ben de.
Bahar:- Hâla kedi diyor. Yakın temas kızlar! Hücuuuuum!
Bang Chan:- Anka, seni vurmak istemiyorum.
Anka:- Canım ya!
Anka'ya bir kartopu geldi o an.
Bang Chan:- Özür dilerim yanlışlıkla oldu!
Ekin güldü:- Erkeklere fazla güvenmemek lazım.
Anka:- İçine Bahar kaçtı galiba. Aynı yerde birlikte fazla kalınca oluyor öyle.
Hazel:- Hyunjin 'i vurun çok fena atıyor.
Alya:- O kızları avlamak konusunda usta canım. Hem de kalbinden.
Hyunjin:- Ben ne yaptım şimdi oyun oynuyoruz ya.
Alya:- Sen daha iyi bilirsin. Dedi ve bir tane kar topu attı Hyunjin 'e. Suratına gelmişti.
Jeongin:- Yavaş atın kız onlar sonuçta.
Ekin:- Bize acımayın. Biz de vururuz istersek de kıyamıyoruz.
Ceylin:- Changbin, saçım bozulursa seni gebertirim.
Changbin:- İyi de nasıl oynayacağım ben bu oyunu o zaman?
Ceylin:- Ben bilmem. Dikkat et işte.
Lena:- Han! Sert atma olur mu? Canım acıyor.
Han:- E ben şimdi bu kızı nasıl vurayım? Dedi gülümseyerek.
Changbin:- Düşman taraf olduk durup dururken iyi mi?
Seungmin:- En güzeli hepimiz Bahar'a atalım.
Diğerleri güldüler.
Hyunjin bir kartopu attı Alya'ya. Tam yüzüne geldi.
Alya:- Ahh yüzüm!
Alya'nın canı yanmıştı belli ki. İki eli ile yüzünü kapatarak düştü yere. Kızlar da erkekler de durdular birden.
Hyunjin:- Alya, Alya!
Korkuyla koştu yanına Hyunjin. Çok fena korkmuştu hem de. Alya öylece duruyordu. Oturağında kalmış, bir eli ile yerden destek alıyordu.
Hyunjin yanına geldi ve önüne oturdu hemen. Çok korktu o an. Çok korkuyordu. Zarar vermekten, yaralamaktan, canını yakmaktan çok korkuyordu. Omuzuna koydu ellerini. Endişeli hâli çok belli oluyordu.
Hyunjin:- Alya, iyi misin? Özür dilerim canını yakmak istemedim dedi ve Alya'ya sarıldı. Alya birden geri çekildi ve destek aldığı eliyle yerden biraz kar alıp Hyunjin 'in yüzüne yapıştırıverdi. Hyunjin diğer tarafa döndü.
Alya:- Vurdum seni!
Hyunjin ayaklandı hemen. Alya'ya baktı. Kızgındı. Alya bir terslik olduğunu anlamıştı. Ayağa kalktı o da.
Alya:- Hyunjin, ben oyun diye...
Hyunjin:- Mutlu oldun mu? Mutluysan sorun yok dedi ve gitti.
Alya:- Hyunjin!
Erkekler, Hyunjin 'in peşinden gittiler. Kızlar Alya'nın yanına geldiler.
Lena:- Senin için çok korktu. Çok endişelendi belli oluyordu tavrından.
Alya:- Ben oyun diye yapmıştım.
Ekin:- Tamam sakin. Özür dilersin barışırsınız.
Bahar:- Her şeyi ben başlattım. Kusura bakmayın.
Alya:- Senin suçun yok. Ben, yanlış yaptım.
Erkekler otelin lobisine geldiler. Hyunjin kızgındı. Koltuğa oturdu. Diğerleri de yanına ve karşısına.
Han:- Kızma Hyunjin. Kız o an düşünmedi işte. Kazanma hırsı yüzünden bence.
Hyunjin:- Nasıl koktum anlayamazsın. Ona zarar verdim diye çok korktum. O ise bana basit bir oyunu kazanmak için numara yapıyormuş. Aklım çıktı bir şey oldu diye.
Bang Chan:- Ona zarar vermekten korkuyorsun. Bunun nedeni kar topu savaşı mı yoksa ona oynadığın oyun mu? Hyunjin, sen Alya'ya zarar vermekten her zaman korkacaksın ki. İki dakika birlikte mutlu oldunuz ve vicdanın hemen bunu hatırlattı sana. Suçlu Alya değil. Suçlu sensin. O zaten bir zarar görecek diye daha fazlasını yapmaktan korkuyorsun. Yanlışlıkla olsa bile.
Hyunjin:- Ben Alya'yı öyle çok seviyorum ki, öyle çok! Önce kendimden korumam lazım galiba dedi ve ayaklanıp odasına gitti.
Han:- Acaba biz mi söylesek?
Bang Chan:- Bizim karışmamız doğru değil. Hyunjin 'in bunu kendisi itiraf etmeli.
Han:- O da doğru. İkisi de bu işin sonunda büyük yara alacaklar gibi duruyor.
Felix:- Belki de bu yarayı ikisi birden sarmalı.
Güzel giden bir gün, bir oyun, bir an. Son anda fırtına, beyaz kar tanelerini dağıtmıştı. Son anda tepe takla olmuşlardı. Alya'nın Hyunjin 'e kendisini affettirmesi gerekecekti galiba. Hyunjin 'in ise önce kendi kendini affetmesi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
2.01k Okunma |
231 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |