27. Bölüm

27. Bölüm-Elbise

Mavi Melek
mavimelek

 

Bahar ve Minho 'nun dans ettikleri şarkı

 

 

Aile seni büyüten yer midir sadece? Hayır. Seni yaşatan yerdir. Seni düşünen, önemseyen, mutlu olmanı isteyen, üzüldüğün de göz yaşlarını silen, sevindiğinde senden çok sevinen, başardığında seninle birlikte başaran kişilerin olduğu topluluktur. Ailen, arkadaşındır. Arkadaşın ailen.

 

 

Kızlar, bir aile idiler. Her şeyiydiler birbirlerinin. Küsseler de şakalaşsalar da,gülüp eğlenseler de bir sürü duygu ile birbirlerinin her şeyiydiler.

 

 

Aynı şekilde erkeklerde de öyleydi. Hep iç içe, hep kalp kalbeydiler. El ele. Ailelerinden uzakta, ayrı idiler ve birbirinin ailesi olmuşlardı.

 

 

Şimdi kızlar ve erkekler bir bütün olma yolunda ilerliyorlardı. Bir aile.

 

 

Mira'yı eve getirmişlerdi. Ortalarına almışlar, koltukta sıkışmış oturuyorlardı. Sevinç Öğretmen 'in mutluluğu gözlerinden, hareketlerinden okunuyordu. Mira'yı görür görmez kocaman sarılmıştı.

 

 

Öğrencilerini çocukları gibi görüyordu. Üstelik kendisine emanetti aileleri tarafından. Kızlar gibi o da çok mutluydu şu an. İşin garibi, erkeklerde oradalardı. Mira'nın kurtarılma operasyonunda yüksek katkıları bukunduğu için özellikle.

 

 

Seçil Öğretmen:- İyi misin Mira, hastaneye filan gidelim mi kızım? Dedi Mira'nın saçlarını okşayarak.

 

 

Mira:- Çok iyiyim hocam. Hiç bir şeyim yok dedi gülümseyerek.

 

 

Seçil Öğretmen:- O kişi, sana dokunmadı değil mi?

 

 

Mira:- Hayır hayır. Aksine iyi bile davrandı.

 

 

Seçil Öğretmen:- Nasıl bir şey yaşadık biz böyle.

 

 

Mira:- Siz, nasıl buldunuz beni?

 

 

Ceylin:- Herşey, onlar sayesinde oldu dedi erkekleri göstererek.

 

 

Seçil Öğretmen:- Çocuklar, çok teşekkür ederim size. Kızımı kurtardınız, kızlarımı da korudunuz. Size borçluyum.

 

 

Seungmin:- Hayır efendim. Borçlu değilsiniz. Onlar bizim arkadaşlarımız. İyi olmalarını biz de istiyoruz elbette.

 

 

Seçil Öğretmen:- İyi ki varsınız.

 

 

Mira:- Ben de teşekkür ederim. Yanımda, yanımızda olduğunuz için.

 

 

Lena:- Seni bir daha göremeyeceğiz diye çok korktuk.

 

 

Mira:- Ben sizi bırakıp gider miyim hiç? Hem daha birlikte yapacak çok şeyimiz var.

 

 

Seungmin ve Mira, birbirine baktılar.

 

 

Hazel:- Ya Seungmin, sen nasıl dövdün Hyun'u öyle? Ne güç varmış sen de.

 

 

Alya:- Sessiz durandan korkacaksın dedi gülerek.

 

 

Seungmin gülümsedi:- Sevdikleri tehlikeye girdiğinde insana farklı bir güç geliyor galiba. Arkadaşlığın gücü diyelim.

 

 

Diğerleri gülümsediler.

 

 

Bahar:- Vallahi iyi dövüşüyordunuz. Adamların hepsini yere serdiniz bravo dedi alkışlayarak.

 

 

Minho:- Senin de bizden kalır yanın yoktu dedi gülerek.

 

 

Bahar güldü:- İşte elimizden geldiğince.

 

 

Minho:- Sen yine de elinden geleni filan yapma. Sakin dur.

 

 

Bahar:- Bak işte. İki dakika övecekti ya. Olmadı.

 

 

Minho:- Seni övmek mi? Seninle uğraşmayı tercih ediyorum.

 

 

Seçil Öğretmen:- Bir daha yaşamayalım böyle şeyler mümkünse. Korkudan ölecektim. Neyse ki herkes iyi.

 

 

Seungmin:- İyi olduğunuza göre biz artık gidelim.

 

 

Seçil Öğretmen:- Tekrar teşekkür ederim size çocuklar. Her şey için.

 

 

Mira:- Hocam, arkadaşları yolcu edebilir miyim?

 

 

Seçil Öğretmen gülümsedi ve başını salladı "evet" dercesine.

 

 

Erkekler, çıktılar. Kızlarda onlarla beraber çıktı.

 

 

Mira:- Arkadaşlar, teşekkür ederim. Her birinize.

 

 

Bang Chan:- Sorun değil. Sen iyi ol yeterli bizim için dedi gülümseyerek.

  

 

Han:-Hem biz arkadaşız değil mi? Elbette birbirimizin yardımına koşacağız.

 

 

Hazel:- Gidip iyi bir dinlenin. Bütün gün bizimleydiniz.

 

 

Felix:- Siz de dinlenin.

 

 

Seungmin ve Mira birbirine baktılar. O an da diğerleri uzaklaştılar biraz.

 

 

Mira:- O evde iken, kimsenin olmadığını, yalnız kaldığımı düşünmeye başlamışken, senin sesini duymak, o kadar iyi geldi ki bana. Üstelik gelip, o sözleri söylemen...

 

 

Seungmin:- Geç kalmış bazı sözlerdi onlar. Gerçek hislerim. Benim sevdiğim kişi Dahyun değildi. Ben o zannettim ama o değildi. Ben seni bekliyormuşum da, seni bulamayınca başka aşkların peşinden koşmuşum. Aklım başıma geldi. Sen geldikten sonra geldi. Seni gördükten sonra, sevmeye başlayınca geldi. İyi ki de geldi. Şu an öğretmenine yakalanmayacağımızı bilsem, sana öyle bir sarılırdım ki seni beklediğim onca yılın acısını çıkarırdım.

 

 

Mira, gülümsedi.

 

 

Seungmin:- Şey. Orada söylediğin şey, doğru muydu?

 

 

Mira:- Hangisi?

 

 

Seungmin:- Benimle ilgili olan.

 

 

Mira gülümsedi ve Seungmin 'e baktı.

 

 

Mira:- Doğruydu. İçimden söyledim. Taa derinden.

 

 

Seungmin, öyle mutlu oldu ki bir an Mira'ya sarılacak gibi oldu sonra geri çekildi. Ama yerinde de duramıyordu

 

Seungmin:- Sarılabilir miyim sana? Dedi. Heyecandan kıpır kıpır olmuş vücudunu zaptedemiyordu.

 

 

Mira güldü:- Burada mı?

 

 

Seungmin:- Doğruya, burada olmaz. O zaman...

 

 

Mira:- O zaman okulda görüşürüz.

 

 

Seungmin:- Tamam. Tamam ama yarın okula gel tamam mı?

 

 

Mira:- Tabii ki geleceğim dedi gülerek.

 

 

Seungmin:- Neyse biz gidelim o zaman.

 

 

Erkekler ve kızlar onlara bakıyorlardı uzaktan.

 

 

Changbin:- Bu günün böyle sonlanacağını kim bilirdi?

 

 

Bang Chan:- Aşk böyle bir şey işte. Olur olmadık zamanda çıkıveriyor insanın karşısına dedi Anka'ya bakarak.

 

 

Hazel:- Çok yakışıyorlar.

 

 

Ceylin:- Öyle güzeller ki.

 

 

Ekin:- Aşk güzel şey sanki ha?

 

 

Jeongin, Ekin'e baktı.

 

 

Minho:- Karşılıklı sevenler için evet, güzel şey.

 

 

Han:- Ee iki oldu bu bizim aramızdaki aşk işleri!

 

 

Lena güldü:- İki de kalmayacak sanki.

 

 

Hyunjin:- Böyle giderse sekize tamamlayacağız gibi duruyor.

 

 

Alya:- Çok bekleyeceksiniz gibi duruyor. Dedi Hyunjin 'e misilleme yaparak.

 

 

Diğerleri güldüler.

 

 

Hafta sonuydu. Kızlar, evde camın önünde oturmuş, dışarıyı seyrediyorlardı. Kiminin elinde çay, kiminin elinde sıcak çikolata ve kahve.

 

 

Mira:- Evim, güzel evim. Burada olmak öyle güzel ki

 

 

Ekin:- Oyy sen evini mi özledin?

 

 

Mira:- Evimi, sizi, Seçil Hoca 'yı.

 

 

Alya:- Ne garip bir olaydı ya. Sırf o kız sana benziyor diye seni kaçırdı o adam.

 

 

Mira:- Gerçekten nasıl da benziyormuşuz. Ama Hyun, ona kızmamak gerek belki de.

 

 

Ceylin:- Ama o seni kaçırdı.

 

 

Mira:- Evet de kendince sebepleri var. Çok sevmiş. Evet sevmesi bunu yapmasına hak vermem anlamına gelmiyor ama o bunu düşünecek kadar sağlıklı değil. Belki de o kızı çok sevdi. Çok sevmiş daha doğrusu.

 

 

Hazel:- Yine de cezası neyse çekmeli. Bizi ne hâle soktu biliyor musun?

 

 

Bahar:- Şöyle iki üç vuraydım iyiydi.

 

 

Ekin:- Adamları dövdün ya!

 

 

Bahar:- İyi oldu ha. Böyle bi üzerimde ki negatifliği attım ya! Bir günde üç dört kişi dövmek iyi geldi.

 

 

Kızlar güldüler.

 

 

Anka:- Merak etme. Minho sana o negatifliği geri yükler.

 

 

Bahar:- Yok, artık ona iyi davranmaya karar verdim.

 

 

Mira:- Aaa neden acaba? Ondan hoşlanmaya mı başladın?

 

 

Bahar:- Kırk kere söyledim, kırk birinciyi söylüyorum ondan hoşlanmıyorum. Ayrıca ona iyi davranmamın nedeni de Mira'yı kurtarmak için bize yardımcı olması.

 

 

Ekin:- Senin sözüne de pek bir güven olmaz da hadi bakalım. Yine de iyi düşünmüşsün.

 

 

Bahar:- Bak şimdi. Aramız iyi olursa, kavga etmeyiz de. Kavga ettikçe daha samimi olmaya başlıyoruz çünkü. Saçmalık olmaya başladı bu iş. Hem hayatta üç M den uzak duracaksın.

 

 

Alya:- Neymiş o üç M?

 

 

Bahar:- Bir, mikroplar. Hasta ederler.

 

 

Lena:- İki?

 

 

Bahar:- İki manyaklar. Zarar verirler. Ve üç...

 

 

Lena:- Üç?

 

 

Bahar:- Üç Minho'lar. Minho 'lar...

 

 

Mira:- Aşık ederler.

 

 

Bahar:- Evet, aaa hayır. Ya ne diyorsun sen?

 

 

Kızlar güldüler.

 

 

Ceylin:- Çocuğu hem mikrop, hem manyak kategorisine koydun.

 

 

Bahar:- Hayatımı birbirine katan birine baş tacım, aşkım kategorisine mi koymalıydım?

 

 

Alya:- Sen de az değilsin bir de öyle düşün.

 

 

Bahar:- Ben ona bir şey yapmıyorum ki o kendisi sataşıyor. Bana bir kere çirkin demişti unutmayın.

 

 

Ceylin:- Senin de zoruna gitmiş ki çocuk sana şaka yaptım sadece dediği halde sürekli gündeme bunu getiriyorsun.

 

 

Bahar:- Sana deseler zoruna gitmez miydi?

 

 

Ceylin:- Ne zoruma gitmesi, katil olurdum.

 

 

Kızlar gülüyorlardı.

 

 

Anka:- Ama bence senin bunu sürekli dile getirmenin altında başka sebep var.

 

 

Bahar:- Anlat bakalım neymiş.

 

 

Anka:- Sen bunu sürekli gündeme getiriyorsun ki Minho 'ya karşı hislerini bastırmak istiyorsun. Kendine sürekli bunu hatırlatıyorsun.

 

 

Bahar:- Yok artık!

 

 

Ekin:- Var artık. Anka doğru söylüyor.

 

 

Bahar:- Saçmalamayın. Yok diyorum, yok. Bir de ona duygularım varmış. Ona olan tek duygum, onu dövmek istemem.

 

 

Lena:- Hmm öyle.

 

 

Ceylin:- Aslında biraz böyle kendini değiştirsen?

 

 

Bahar:- Neden değiştirecekmişim kendimi? Daha doğrusu neyimi?

 

 

Ceylin:- Yanlış anlama da mesela erkek gibi olma.

 

 

Bahar:- Ben erkek gibi miyim? Diye sordu kızlara.

 

 

Kızlar, sağa sola baktılar.

 

 

Bahar:- Ben cevabımı aldım.

 

 

Ceylin:- Hadi seni değiştirelim.

 

 

Bahar:- Ben böyle mutluyum.

 

 

Ceylin:- Hadi Bahar! Bir kerecik olsun bir şeyler yapalım. Hem biz de senden memnunuz ki zaten. Maksat eğlence olsun.

 

 

Alya:- Hadi yapalım!

 

 

Bahar:- İyi hadi yap ne yapacaksan.

 

 

Salonun ortasına karşılıklı iki çizgi belirlemişti Ceylin. Bahar'ı da başa koydu.

 

 

Bahar:- Bu ne?

 

 

Ceylin:- Bu çizgilerin arasından yürüyeceksin.

 

 

Bahar:- Deney faresi miyim ben çizgiden gideyim? Ortaya ekmek de ufalasaydın da yoldan çıkmasaydım dedi gülerek.

 

 

Ceylin:- Bırak dalgayı. Bak burası podyum ilk önce yürüyüşünü düzelteceğiz. Şimdi buradan dümdüz yürü bakalım.

 

 

Bahar, çizgiden yürüyordu ama nasıl bir yürüyüş. Kızlar, ona bakıyorlardı.

 

 

Hazel:- Hayırdır? Bir yerde kavga mı var? Mevzuya gider gibisin.

 

 

Bahar:- İyi de ben her gün böyle yürüyorum.

 

 

Ceylin, sırtına vurdu elinde ki çubuk ile. Sonra karnına.

 

 

Ceylin:- Dik dur, karnını içine çek.

 

 

En son başına vurdu Bahar'ın.

 

 

Bahar:- Ah kafam! Ne vuruyorsun ya.

 

 

Ceylin:- Başını kaldır.

 

 

Bahar, Ceylin'in dediklerini yaptı.

 

 

Ceylin:- Yürü şimdi. Ama adımlarını nazik at. Lap diye basma yere.

 

 

Bahar, nazik nazik yürürken ayakları birbirine dolandı ve yere düştü.

 

 

Kızlar gülmeye başladılar.

 

 

Bahar:- İstemiyorum ben bu ne ya.

 

 

Ceylin:- Kalk hadi dedi kafasına vurdu tekrar.

 

 

Bahar:- Ceylin, kıracağım şimdi sopanı ona göre.

 

 

Mira:- Çok güzel gidiyor. Devam edin.

 

 

Bahar:- Tabii çok güzel gidiyor. Eğleniyorsunuz dimi.

 

 

Ceylin, beş tane kitabı bir araya topladı ve Bahar'ın başına koydu.

 

 

Ceylin:- Pes etmek yok. Bunlarla yürü.

 

 

Bahar, başında kitaplarla düşürmeden yürümeye çalışıyordu ama pek te kibar değildi. Kızlar ise gülmekten yerlere yatıyorlardı.

 

 

Ceylin:- Oluyor ve daha iyisi olana kadar tekrar yapacaksın. Hadi!

 

 

Bahar:- İyiyse bunlar niye gülüyor?

 

 

Ceylin:- Oluyor dediysem, kitapları düşürmedin diye dedim. Kurbağa gibi yürüyorsun hâla.

 

 

Bahar:- Bak şimdi.

 

 

Ceylin:- Dediklerimi yap hadi dedi ve Bahar'ın bacağına çubukla vurdu. Bahar, çekileyim derken kitapları düşürdü.

 

 

Bahar:- Al işte düştü hepsi. İstemiyorum ben.

 

 

Ceylin:- Ya Bahar ya!

 

 

Bahar:- Siz de gülmeyin dedi kızlara dönüp. Bunlara da eğlence çıktı ha!

 

 

Lena:- İyi gidiyordun neden bıraktın? Dedi gülerek.

 

 

Anka:- Bi yürümeyi beceremedin yani.

 

 

Bahar:- Size uyan da kabahat dedi ve kitapları toplayıp üzerlerine attı.

 

 

Hazel:- Tamam tamam kızma. Olur böyle ilk denemede. Devam edin.

 

 

Bahar:- Yok bitti. Yürümek filan yok. Ben buyum arkadaş.

 

 

Ceylin:- Daha sırada topuklu ayakkabı ile yürüme vardı.

 

 

Ekin:- Topuklu ayakkabı mı? Kız daha, ayakkabısız yürüyemiyor ki dedi gülerek. Kızlar da gülüyorlardı.

 

 

Bahar:- Biraz sonra sizi topuklu ayakkabı ile döveceğim ona göre. İstemiyorum ya öğretmeyin bana bir şey. Sizinle mi uğraşacağım ben.

 

 

Ceylin:- Ya tamam o zaman sadece konuşmana biraz dikkat et. Kibar ol, nazik ol.

 

 

Bahar:- Duyan da yedi yirmi dört höt zöt biriyim. Ben buyum. Değişemem.

 

 

Ceylin:- İyi ya tamam boş verin. Seni de alacak bi dağ ayısı bulunur nasılsa.

 

 

Bahar, Ceylin 'e baktı.

 

 

Bahar:- Gel buraya Ceylin yeter artık!

 

 

Ceylin kaçmaya, Bahar kovalamaya başlamıştı.

 

 

Ceylin:- Şaka yaptım, Vallahi şaka yaptım Bahar!

 

 

Bahar:- Ben sana şaka yapacağım gel sen.

 

 

Ertesi gün olmuştu. Okul günü. Kızlar okula giriş yaptılar. Ceylin 'in bu gün farklı bir heyecanı vardı. Moda kulübü öğrencileri tarafından yapılan ve Ceylin tarafından tasarlanan elbise bu gün podyuma çıkacaktı. Üstelik bu bir yarışmaydı ve Ceylin ve arkadaşları bu yarışma için gerçekten çok çalışmışlardı.

 

 

Ekin:- Ceylin, heyecanlı mısın?

 

 

Ceylin:- Evet hem de çok.

 

 

Alya:- Elbiseyi görmek için sabırsızlanıyorum. Sırf model çalınmasın diye günlerdir herkesten saklıyordunuz.

 

 

Ceylin:- Ve bu gün son gün. Yarışmayı kazanmayı öyle çok istiyorum ki.

 

 

Ekin:- Bence sen kazanacaksın. Ben biliyorum.

 

 

Bahar:- Bence de.

 

 

Lena:- Kazanana ne vereceklermiş ödül olarak?

 

 

Ceylin:- Sürpriz ödüllü diyorlar bir de Seul'ün ünlü tasarımcıları ile tanışma imkanı varmış. Ayyy çok heyecanlıyım kızlar. Acaba bizim mankenler geldi mi? Son dokunuşları filan yapacağım da.

 

 

Hazel:- Elbiseyi sen giyinseydinya manken gibi kızsın.

 

 

Ceylin:- Ayyy canım arkadaşım. Teşekkür ederim. Bir manken istedikleri için, giymem yasak maalesef. Ama podyuma tasarımcı olarak çıkacağım için kendime çok güzel bir elbise ayarladım.

 

 

Anka:- Sen her halükarda güzelsin. Elbise sadece süsün olur senin.

 

 

Ceylin:- Ay bu gün ne güzel övgüler alıyorum ben böyle. Kraliçe gibi hissettim şu an.

 

 

Alya:- Moda kraliçesi benim arkadaşım.

 

 

Ekin:- Hadi derse gidelim kraliçem. Yoksa ilk dersi kaçıracağız.

 

 

Ceylin:- Gidelim tabii

 

 

Mira:- Önden buyrun hanımefendi.

 

 

Kızlar, sınıfa doğru ilerliyorlardı. Erkekler ise sınıfta oturuyorlardı. Minho biraz sessizdi.

 

 

Han:- Bay Seungmin, bu gün yüzünüz gülüyor?

 

 

Hyunjin:- Aşk ilk günden etkisini göstermiş anlaşılan.

 

 

Seungmin güldü:- Sevdiğim kız ile birlikte olmak çok güzel bir duygu.

 

 

Bang Chan:- Kesinlikle. O yüzden sevdiklerinize hemen açılın.

 

 

Minho:- Sevdiklerimiz bizi sevmiyorsa ne yapalım?

 

 

Changbin:- Minho, üzüldüğünü biliyorum ama...

 

 

Minho:- Aması, elden bir şey gelmiyor. Yarın bir gün bahçede el ele dolaşırlar, ben de aşklarına şahit olurum işte. Ama kalbim, dayanabilir mi bilmiyorum.

 

 

Felix:- Seni o kadar iyi anlıyorum ki. Başta yaptığımız hataların bedelini böyle ödüyoruz biz de.

 

 

Han:- Tamam ama düzeltemezsiniz diye bir şey yok değil mi?

 

 

Hyunjin:- Sizin en azından onarmak için bir seçeneğiniz var. Ben de o da yok.

 

 

Felix:- Maalesef yok. Onlar, başkalarını seviyorlar.

 

 

Jeongin:- Yine de böyle keyifsiz durmayın. Gerçi, Ekin'i düşündükçe ben de de bazı şeyler kötüleşiyor. Nereden çıktı ki bu Kai?

 

 

Minho:- Aşk gerçekten güzel ama acı verdiğinde çok can yakıyor. Dedi ve kollarını toplayıp ,başını sıraya koydu. Küsmüştü bir nevi. Aşka ve Bahar'a.

 

 

Kızlar, sınıfa girmişlerdi. Her biri geçip yerine oturdu. Bahar, yerine oturacaktı ki birden başını kolları ile kapatmış Minho 'yu gördü.

 

 

Neyi var diye erkeklere işaret etti ama onlar bir şey diyemediler. Bahar, sıranın önüne geçti, çömeldi ve Minho 'ya baktı.

 

 

Bahar:- Minho iyi misin?

 

 

Minho, başını kaldırıp Bahar'a baktı. Göz göze gelmişlerdi. Sonra, geriye doğru çekildi.

 

 

Bahar:- Bi sorun mu var?

 

 

Minho şaşırmıştı. Özellikle de Bahar'ın kendisi ile ilgilenmesine.

 

 

Minho:- Bb ben iyiyim.

 

 

Bahar:- Eğer benim yardımcı olabileceğim bir şey ise yardım etmeye hazırım.

 

 

Minho:- Yok, gerçekten iyiyim. Sorun yok. Biraz uykusuzum o kadar.

 

 

Bahar gülümsedi. Öyle güzel gülümsemişti ki Minho o gülüşte kaybolmuştu sanki. Ve o kayboluşta sadace Minho ve Bahar vardı. Bir de ona olan aşkı.

 

 

Bahar:- Sorun olursa söyle tamam mı? Birlikte hallederiz.

 

 

Minho, Bahar'a doğru eğildi. Arada ki mesafe oldukça kısaydı.

 

 

Minho:- Sen böyle bana bak, tatlı tatlı gülümse yeterli. Hiç bir sorun kalmaz o zaman.

 

 

Bahar, şaşırmıştı. Kaçmak istedi ama birden çömeldiği yerde dengesini sağlayamadı ve arkaya doğru düşecekti ki Minho tuttu elini. Bahar'ı kaldırdı.

 

 

Minho:- Dikkat et.

 

 

Bahar, eteğini düzeltti ve yerine geçti. Utançtan, kızaran yanaklarını saklamak için diğer tarafa döndü.

 

 

Han:- Siz, bu kızın Jaemin 'e aşık olduğunu düşünüyor musunuz? Diye fısıldadı.

 

 

Erkekler:- Hayır!

 

 

Han:- Ben de öyle düşünmüştüm. Komuştuklarını kulaklarımla duymasam, Minho'yu sevdiğine yemin edebilirim.

 

 

Kızlar Bahar'a gülüyorlardı sessizce.

 

 

Alya:- Ne yapıyor bu kız?

 

 

Mira:- Galiba aşık oluyor. Hem de Minho'ya.

 

 

Ders arasıydı. Seungmin ve Mira kantinde oturuyorlardı. İlk buluşmaları sayılırdı belki de.

 

 

Seungmin:- Sonun da yalnız kalabildik.

 

 

Mira:- Senin bu gürültülere alışkın olman lazım. Zira, sizin olaysız gününüz geçmiyor.

 

 

Seungmin:- Sadece bizim mi? Sizin de bizden aşağı kalır yanınız yok.

 

 

Mira:- Orası öyle.

 

 

Seungmin:- Böyle güzelmiş.

 

 

Mira:- Neymiş o güzel olan bakalım?

 

 

Seungmin:- Şey işte. Hislerini saklamadan, açık açık yaşamak. Saklamak çok zor çünkü. Özellikle sevdiğinden.

 

 

Mira:- Öyle. Ama saklasamda bir yanımda seni taşımakta güzel. Ama tabii bu şekilde daha güzel. Karşılıklı sevmek. Sevildiğini bilmek filan.

 

 

Seungmin:- Seni Hyun ile gördüğüm her an canım nasıl acıyordu anlatamam. Kalbimi söküyorlardı sanki.

 

 

Mira:- Benim ki farklı mıydı ki? Dahyun ve senin aranı yapıyordum üstelik. Bir de aptal gibi hislerimi de anlamadım.Hoş, kalbim sonra bana gayet güzel anlattı, üzüldüm arada filan ama şu an iyi ki yanımdasın Seungmin.

 

 

Seungmin:- Ben bundan sonra hep senin yanındayım. İkimiz de bazı duyguları anlamakta gecikmiş olabiliriz ama bundan sonra hiçbir şeye geç kalmak yok. Özellikle de konu sen isen.

 

 

Mira gülümsedi. Seungmin 'de ona.

 

 

Stray Kids'in ve bizim kızların arasından iki kuş daha uçmuştu. Aşka doğru. Ama diğerleri de uçacak gibi gözüküyordu bu gidişle.

 

 

Lena, şiir kulübü için şiir yazmıştı. Okuyarak koridorda dolanıyordu. Yanında da Bahar. Hayattan bıkmış bir şekilde hem de. O kadar dalgındı ki kafiyeleri ayarlamak için silip silip yazmaktan kağıt yıpranmıştı. Yine de elinden geleni yapıp bir şeyler yazmıştı. Ama yine de içine sinmeyen şeyler vardı. Elinde kalem, kağıt her an ilham gelir diye hazır geziyordu.

 

 

Bahar:- Yeter artık Lena, hayata dön artık.

 

 

Lena:- Dönemem dedi kağıda bakarak. Sence nasıl olmuş bu şiir?

 

 

Bahar:- Doğruyu mu söyleyeyim yalan mı?

 

 

Lena:- Doğru desem kırılırım, yalan desem, yalan söyle.

 

 

Bahar:- Harika olmuş. Hatta harikanın da harikası. Ben hayatım da bu kadar duygu yüklü, anlamlı sanatın eşsiz dünyasının derinliklerinden kopup gelen mistik bir şiir okumamıştım.

 

 

Lena:- Yaa o kadar güzel mi? Ayy beğenmene çok sevindim. Dur bi dakika. Az önce yalan mı söyledin sen?

 

 

Bahar:- Sen onu seçtin.

 

 

Lena:- Doğruya. Aaaahh ben bunu nasıl yazacağım ya?

 

 

Bahar:- Yazmayacaksın. Herkes herşeyi yapacak diye bir şey yok ki Lena.

 

 

Lena şiiri ile o kadar ilgiliydi ki karşıdan gelen Taeyong 'u fark etmemişti.

 

 

Taeyong:- Lena!

 

 

Lena:- Aaa Taeyong!

 

 

Taeyong:- Dalgın gö

 

rünüyorsun. İyi misin?

 

 

Lena:- A yok. Yani sorun yok. Şiir yazmaya çalışıyorum da.

 

 

Taeyong:- Şiir ile mi ilgileniyorsun hâla?

 

 

Bahar:- Şiir ile ilgileniyor ama şiir onunla ilgilenmiyor.

 

 

Lena:- Pek beceremiyorum da.

 

 

Taeyong:- Ben çok iyi olmasam da yazabiliyorum.

 

 

Lena:- Gerçekten mi?

 

 

Taeyong:- Evet. Okuyayım mı bir tane?

 

 

Lena:- Çok sevinirim.

 

 

Bahar:- Senin ki de onunkine benziyorsa ben yokum. Daha gidip kulaklarımı temizleteceğim. Size iyi şiir okumalar dedi ve kaçarak gitti.

 

Lena, gülümsedi:- Bahar işte. Ama haksız da sayılmaz.

 

 

Taeyong:- Neden öyle söyledin ki?

 

 

Lena:- Ben şiir yazma da pek iyi değilim de ondan.

 

 

Taeyong gülümsedi:- Herkes şiir yazacak, resim yapacak ya da çok güzel şarkılar besteleyecek diye bir şey yok. Senin de yeteneğinin olduğu çok güzel şeyler olabilir. Baska şeylere yöneltebilirsin.

 

 

Han, sınıftan çıkmış Lena'ya bakınıyordu. Elinde onun için aldığı hediyesi ile. Ama kapıdan çıkar çıkmaz karşısında Taeyong ile konuşan Lena'yı buldu.

 

 

Lena:- Yeteneğim var ise ben bilmiyorum.

 

 

Taeyong:- İstersen, ben sana yardımcı olurum. Yani şiir yazmak için üzerine gitmek istiyorsan.

 

 

Lena gülümsedi:- Teşekkür ederim. O konu da Han bana yardımcı oluyor.

 

 

Taeyong:- Han mı?

 

 

Lena:- Evet. Ben olmayan şiirlerimi ona okutarak işkence yapıyorum ama o beni hep sabırla dinliyor.

 

 

Han gülümsedi. Lena'nın, Taeyong 'u kendisi için reddetmesi hoşuna gitmişti. Korkmuştu ilk başta bir şeyler olacak diye ama neyse ki korktuğu olmamıştı.

 

 

Taeyong:- Anladım. Yine de ihtiyacın olursa, ben buradayım. Sana yardımcı olurum.

 

 

Lena:- Teşekkür ederim dedi ve döndü. Birden karşısında Han'ı gördü. Hemen yanına geldi.

 

 

Han:- Konuşuyordunuz, rahatsız etmek istemedim.

 

 

Lena:- Şey, Taeyong'da şiir ile ilgileniyor onun hakkında konuşuyorduk.

 

 

Han:- Ne güzel. Eee elinde ki kağıt nedir?

 

 

Lena:- Pratik yapıyordum. Ama olmuyor dedi gülerek.

 

 

Han:- Bir de şöyle düşün. Yazamıyorum diye üzülme. Bence sen, şiirin ta kendisisin.

 

 

Lena çok mutlu olmuştu bu sözler ile. İşin garibi Taeyong, başka şeylere yönelebileceğini söylerken Lena'ya, Han en olmamış şiirlerine bile katlanıp, desteğini çekmiyordu ondan. Hoş Taeyong 'da bir şey dememişti ama Han'ın yaklaşımı daha güzel, daha tatlıydı.

 

 

Lena:- Beni iyileştirmeyi nasıl başarıyorsun bilmiyorum ama sen bu dünyaya insanlara kendini iyi hissetsin diye gönderilmiş gibisin.

 

 

Han gülümsedi:- Bunu senden duymak ne güzel. Bu arada unutacaktım dedi ve elinde ki paketi Lena'ya uzattı.

 

 

Lena:- Bu, benim için mi?

 

 

Han:- Evet.

 

 

Lena, hediyesini açtı. Bir şiir kitabı çıkmıştı. Koreli bir şaiirden.

 

 

Lena:- Han, bu çok güzel.

 

 

Han:- Pes etmek yok. Şiir yazmaya devam ona göre.

 

 

Lena:- Ne güzel düşünmüşsün. Ayy çok beğendim. Kesinlikle okuyacağım.

 

 

Han ve Lena arasında ki bağ git gide güçleniyordu. Çünkü Han, sevimli olduğu kadar düşünceli biriydi de. Empati yeteneği oldukça yüksekti. O nedenleydi Lena'ya verdiği destek. Ama bunda duygularının etkisi de vardı elbette.

 

 

Hyunjin ise Alya'yı arıyordu okulda. Bu gün de. Kafeye geldi. Alya, oturmuş sıcak çikolata içiyordu. Karşısında ise kızlardan biri vardı. Hyunjin daha dikkatli bakınca fark etti. Bu kızlardan biri değildi. Bu kız, kendisinin iddiaya girdiği kızdı. Hyunjin telaşlandı birden.

 

 

Hyunjin:- Bu kızın ne işi var Alya'nın yanında?

 

 

Alya ve kız konuşuyorlardı. Oldukça koyu bir sohbetti. Geri adım attı Hyunjin. Bir kaç adım. Ama kaldı orada gitmedi.

 

 

Hyunjin:- Bu kız ne yapamaya çalışıyor? Alya'ya anlattı mı acaba?

 

 

Alya, Hyunjin 'i gördü o an. El salladı. Hyunjin' de ona salladı elini ve sonra yanlarına doğru ilerledi. Korkarak ve yavaş adımlarla. Masanın yanına geldi ve durdu.

 

 

Hyunjin:- Merhaba.

 

 

:- Merhaba Hyunjin! Dedi kız imâ ile.

 

 

Alya:- Otursana.

 

 

Hyunjin, bir sandalye çekip oturdu. Kıza sinir olduğu bakışlarından belliydi. Hatta ona bakmayışından.

 

 

Hyunjin:- Ne konuşuyorsunuz burada böyle oturmuş?

 

 

Alya:- Shin Hye ile biraz sohbet ediyorduk.

 

 

Hyunjin:- Öyle mi? Ne ara tanıştınız bakalım?

 

 

Alya:- Az önce. Bana, bir şeyler anlattı. Okulla, öğrencilerle ilgili.

 

 

Hyunjin:- Öyle mi? Mesela nasıl şeyler?

 

 

Shin Hye:- Senin de bildiğin şeyler işte. Hepimizin bildikleri.

 

 

Hyunjin:- Neymiş onlar?

 

 

Alya:- Mesela seninle ilgili konuştuk. Kızların seni ne kadar çok beğendiklerini anlattı Shin Hye.

 

 

Hyunjin:- Hiç birinin umurumda olmadığını da anlattı mı?

 

 

Shin Hye:- Hayır onu unutmuşum. Ama şeyi söyledim. Bir kızı, yakışıklılığını kullanarak kendine nasıl aşık edebileceğini.

 

 

Alya, Hyunjin 'e baktı.

 

 

Hyunjin:- Hiç bir kız, gerçekten etkilemek istediğim kızdan daha önemli değil benim için. Bunu da anlat diyeceğim ama gerek yok. Ben anlatırım Alya'ya dedi ve elinden tutup kaldırdı. Alya, bu hareketine anlam verememişti. Hyunjin, Shin Hye'ye ters ters bakıp Alya'yı dışarı çıkardı.

 

 

Alya:- Ne oluyor Hyunjin? Niye kaldırdın beni masadan.

 

 

Hyunjin:- Bu kız ile bir daha görüşme.

 

 

Alya:- Neden? İyi birine benziyordu.

 

 

Hyunjin:- Ne iyisi, dediklerini duymadın mı? Saçma sapan konuşuyor.

 

 

Alya:- Neden öyle dedin ki? Oturduk sohbet filan ettik. Senin hakkında kötü bir şeyler söylemedi. Sadece okulda olanları filan anlattı.

 

 

Hyunjin:- Anladım ama yine de çok görüşme olur mu?

 

 

Alya:- Tamam sen öyle diyorsan, öyle olsun.

 

 

Hyunjin gülümsedi.

 

 

Hyunjin:- Hadi gel bizimkilerin yanına gidelim.

 

 

Alya:- Gidelim.

 

 

Minho, bahçede tek başına dolaşıyordu. Bir duvarın dibine gelip durdu. Yaslandı ve düşünmeye başladı. Olanları. Özellikle Bahar ile olanları.

 

 

Changbin, yanına geldi.

 

 

Changbin:- İyi misin?

 

 

Minho:- Olmaya çalışıyorum.

 

 

Changbin:- Sıkma canını artık. Üzülüyorum senin adına. Çocuklarda öyle.

 

 

Minho:- Çabuk geçmesini beklemekten başka çarem yok galiba.

 

 

O anda Bahar ve Jaemin, okulun merdivenlerinden indiler. Yan yana yürümeye başladılar. Minho, doğruldu yerinden onları görünce. Garip hissediyordu. Ama en çokta canının yandığını hissediyordu şu an. Onları izliyordu.

 

 

Jaemin:- Benimle konuşmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim.

 

 

Bahar:- Sadece şu işin bir an önce bitmesini istiyorum.

 

 

Jaemin:- Tahmin edebiliyorum. Sana bunu söylemem gerektiğini düşündüm.

 

 

Bahar:- Dinliyorum.

 

 

Jaemin:- Dediğin şeyde haklıydın. Kalbinde biri varken, başkası ile olman imkânsız. Böyle bir sevgiyi ben de istemem.

 

 

Minho:- Acaba ne konuşuyorlar?

 

 

Changbin:- Okul filandır. Dedi Minho 'yu üzmemek için.

 

 

Minho:- Sevgililer okuldan konuşmazlar.

 

 

Changbin:- Hadi gidelim buradan.

 

 

Minho:- Yok, kalalım.

 

 

Changbin:- Acı çekmek hoşuna mı gidiyor?

 

 

Minho:- Ondan vaz geçmek için acı çekmem gerekiyor Changbin.

 

 

Bahar:- Anlamana sevindim Jaemin. Yapamam. Sen olsun desen de ben yapamazdım zaten.

 

 

Jaemin:- Senin gibi bir kız yapmaz zaten. Sırf Minho 'yu rahat bırakayım diye kabul ederdin ama.

 

 

Bahar, başını öne eğdi:- Ederdim dedi kısık bir sesle.

 

 

Jaemin:- Minho 'dan uzak duracağım merak etme.

 

 

Bahar:- Yani? Seninle çıkmam karşılığında mı?

 

 

Jaemin gülümsedi:- Hayır. Minho 'yu da seni de rahat bırakacağım. Sen mutlu ol diye dedi ve yaklaşıp, eğildi ve Bahar'ın gözlerine baktı.

 

 

Minho ise delirmek üzereydi sanki. Herkesten kıskandığı kıza, başkası bakıyor, başkası gülümsüyordu. Kalbine binlerce bıçak darbesi yiyordu sanki şu an.

 

 

Changbin:- Minho, onlar sevgili unutma.

 

 

Minho, sinirinden ağlamak üzereydi. Hatta bir kaç göz yaşı aktı akacaktı. İyi olmak için acıyı kendi üzerinde uyguluyordu. Zehire katlanıyordu bir nevi. Yarasına tuz basıyordu. Daha fazla dayanamadı ve hızla ayrıldı oradan. Changbin 'de peşinden.

 

 

Okulun arka tarafına geldiler. Minho duvarı yumrukluyordu resmen. Changbin, kolunu tuttu.

 

 

Changbin:- Minho, kendine gel!

 

 

Minho, duvara yaslandı ve yavaş yavaş diz çöktü. Ağlamaya başladı.

 

 

Minho:- Dayanamıyorum Changbin, dayanamıyorum dedi ve gözlerini sildi koluna.

 

 

Changbin:- Bana bak. Minho bana bak! Dayanman lazım. Çünkü onlar, hep böyle gözünün önünde olacaklar.

 

 

Minho:- Ben, Bahar'ı silemiyorum Changbin. Aklımın bir köşesinde hep o var. Kalbimin ortasında, nefes alırken ciğerlerim de sanki. Ben bunu görmeye dayanamam.

 

 

Changbin:- Sen ne güzel sevmişsin böyle. Ama elimizden bir şey gelmez. Bahar seçimini yaptı. Bunu kabul etmen gerekiyor.

 

 

Minho 'nun eli duvara vurunca çizilmiş, biraz da yaralanmıştı.

 

 

Changbin:- Gel şu elini saralım. Bu gidişle her yerini kıracaksın zaten.

 

 

Bahar ve Jaemin ise konuşuyorlardı.

 

 

Bahar geri çekildi.

 

 

Bahar:- Beni anlayabilmene sevindim.

 

 

Jaemin:- Seni anladım. Hem de çok iyi. Sana şunu da söylemek istiyorum. Kalbine şu an söz geçiriyor olabilirsin ama içinde ki daha da büyüyünce baş edemeyeceksin bunu bil ve fazla direnme. Kendini susturmayı bırakmalısın.

 

 

Bahar:- Bunu neden dedin ki?

 

 

Jaemin:- Bil istedim. Kendine iyi bak olur mu?

 

 

Bahar:- Sen de.

 

 

Jaemin ayrıldı Bahar'ın yanından. Giderken Bahar'a baktı son kez.

 

 

Jaemin:- Sen, Minho'yu çok seviyorsun Bahar. Anladım ki ben onun yerini alamam. Minho 'ya zarar vermemem için benimle çıkmak istediğinde anladım. Diye geçirdi içinden ve arkasına dönüp ilerledi.

 

 

Bahar:- Oley be, Oley sonunda. Bu işten kazasız belasız kurtuldum. Gidip kızlara haber vereyim.

 

 

Minho ve Changbin, sınıfa girdiler. Minho 'nun eli sarılıydı.

 

 

Changbin:- Üzülmek yok artık tamam mı?

 

 

Minho:- Tamam, merak etme.

 

 

Erkekler, Changbin 'e ne oldu diye işaret ettiler.

 

 

Changbin:- Bahar ve Jaemin 'i gördü diye fısıldadı.

 

 

Jeongin:- Tüh be! Hep böyle mi olacak bu?

 

 

Changbin:- Galiba. Çok fenaydı hali. Ağladı bile

 

 

Felix:- Minho mu?

 

 

Changbin:- Evet Minho. Ağlamak nedir bilmeyen Minho.

 

 

Han:- Onun için bir şey yapmalıyız.

 

 

Felix:- Ne yapacağız? Bahar ve Jaemin 'i ayıracak halimiz yok ya.

 

 

Bang Chan:- Bahar, bu çocuk ile nasıl çıkar ya? Benim yakışıklı, dünya iyisi arkadaşım varken.

 

 

Han:- Senin o dünya iyisi arkadaşın, kıza yapamadığını bırakmadı ki.

 

 

Bang Chan:- O da doğru.

 

 

Bahar, koşarak girdi sınıfa. Mutluluğu, yüzünden okunuyordu.

 

 

Bahar:- Kızlar! Dedi sevinçten haykırarak.

 

 

Lena:- Geldi bizim ki.

 

 

Kızlar ona baktılar.

 

 

Ekin:- Bahar, neredesin sen?

 

 

Hazel:- Pek bir mutlusun. Birini dövmedin umarım.

 

 

Bahar:- Yok yok. Jaemin ile birlikteydim. Ay çok güzeldi.

 

 

Minho, Bahar'a baktı.

 

 

Anka:- Jaemin ile konuştun diye mi bu mutluluk?

 

 

Bahar:- Evet!

 

 

Jeongin, Minho 'nun yanına geldi.

 

 

Jeongin:- Biraz çıkalım sınıftan haydi.

 

 

Minho:- Kalsam daha iyi.

 

 

Bahar:- Sonra anlatırım, Ceylin 'in yanına gitmeyecek miyiz?

 

 

Anka:- Doğruya biz onu unuttuk. Gidelim, yardıma ihtiyacı var mı soralım.

 

 

Hazel:- Geçerken Mira ve Alya'yı da alalım.

 

 

Changbin:- Ceylin nerede ki?

 

 

Ekin:- Bu gün moda kulübünün tasarladığı elbiselerin yarışması var. Okullar arası. O nedenle izinli sayılır. Elbiseyi hazırlayacak arkadaşları ile birlikte.

 

 

Changbin:- Yaa nerede? Biz de gelelim izlemeye. Destek olalım ona.

 

 

Anka:- Bence çok sevinir gelmenize. Okul çıkışında. Chan, gelirsin değil mi?

 

 

Bang Chan:- Sen gidersin de gelmez miyim?

 

 

Anka gülümsedi.

 

 

Bang Chan:- Beraber gideriz o zaman.

 

 

Anka:- Tamam bekliyor olacağım seni.

 

 

Kızlar, sınıftan çıktılar.

 

 

Changbin:- Nasıl bir şey tasarladı acaba? Gerçekten yetenekli bir kız Ceylin.

 

 

Jeongin:- Bu kızlar, gerçekten yetenekliler.

 

 

Bang Chan:- Sizde gelin, beraber gidelim. Hem destek oluruz, hem de kızların yanında oluruz. Minho geleceksin değil mi?

 

 

Minho:- Beni saymayın. Ya da sayın. Geleceğim. Unutmak için üstüne gitmem gerekecek.

 

 

Hyunjin, omuzuna dokundu Minho 'nun.

 

 

Hyunjin:- Geçecek.

 

 

Minho:- Geçmek zorunda. Hiç bir şey yok. Bahar'a karşı bir şey hissetmiyorum. Eskisi gibi devam dedi gülümseyerek. Ben size birer kahve alıp geliyorum dedi ve gitti.

 

 

Han:- Sizce her şey eskisi gibi mi olacak?

 

 

Felix:- Asla olmayacak.

 

 

Kızlar, Ceylin 'in yanına geldiler. Ceylin, elbisenin sağına soluna bakıyor kontrol ediyordu.

 

 

Mira:- Biz geldik!

 

 

Ceylin:- Kızlar, hoş geldiniz.

 

 

Mira:- Ne yapıyorsun bakalım, çalışmaya devam mı?

 

 

Ceylin:- Aynen devam. Saattler kaldı biliyorsunuz. Elbisenin son dokunuşlarını yapmamız lazım.

 

 

O an Ceylin 'in proje arkadaşlarından biri geldi yanlarına.

 

 

:- Ceylin, kötü bir haberim var.

 

 

Ceylin:- Deme, ne oldu?

 

 

:- Manken kız, trafiğe takılmış. Gecikeceğim diyor.

 

 

Ceylin:- Ne demek geç kalacakmış. Ama bizim bu elbiseyi giydirip son kez düzenlememiz lazım.

 

 

:- Ne yapacağız?

 

 

Ceylin:- Bilmiyorum. Her şeyi ona göre ayarladık biz.

 

 

Ekin:- Ceylin, başka birini bulsan?

 

 

Ceylin:- Ya nasıl bulacağız? Ölçüleri filan uyacak birini nereden bulacağım? Kızın hiç gelemeyeceğini düşündüm de, Aman Allah'ım!

 

 

Ekin:- Şöyle yapalım. Şimdi elbisenin son provasını yapacak birini bulalım, sen ayarlamaları ona göre yap. Belki sergilenecek yere gidene kadar, mankenin de yetişir. Yetişemezse de o kız mankenin olur.

 

 

Ceylin:- Olabilir aslında. Saç makyaj var daha en azından elbise aradan çıkmış olur.

 

 

Alya:- O zaman, biz senin elbisene uygun Koreli kızı bulmaya gidelim.

 

 

Ceylin:- Ayy çok iyi olur, sağolun kızlar.

 

 

Ekin:- Kızlar biriniz burada durup, Ceylin'e yardımcı olun.

 

 

Ceylin:- İyi olur yoksa stresten ölcem.

 

 

Bahar:- Tamam ben buradayım dedi ve Ceylin 'in elini tuttu.

 

 

Kızlar, koştur koştur çıktılar, bahçeye ve koridora dağıldılar.

 

 

Ceylin:- Geç kalacağız ya hayır bütün emekler

 

boşa gidecek.

 

 

Bahar:- Düşünme öyle.

 

 

Ceylin:- Bahar, ya bu kız hiç gelmezse?

 

 

Bahar:- Gelir gelir. Sen merak etme.

 

 

Ceylin, Bahar'a baktı. Baştan aşağı süzdü onu.

 

 

Ceylin:- Biz neden kız arıyoruz ki?

 

 

Bahar:- Sana mankenlik yapsın diye işte.

 

 

Ceylin:- Tamam. Kızlar, manken bulana kadar elbiseyi sana giydirelim. Senin ölçülerin de iyi.

 

Bahar:- Ben mi? Bana olur mu ki? Hem ben mankenlik yapamam Ceylin.

 

 

Ceylin:- Mankenlik yap demiyorum ki, elbiseyi dene, son bir prova alalım diyorum.

 

 

Bahar:- Sana yardımcı olacaksam, tamam denerim.

 

 

Bahar, elbiseyi giyindi ama elbisenin gözükmemesi için üzerine çarsaf benzeri bir de örtü gerdiler. Ceylin tasarımını sadece podyum da gösterecekti herkese.

 

 

Bahar:- Siz bunun ölçü bilmem nesini böyle alabilecek misiniz?

 

 

Ceylin örtünün altından seslendi.

 

 

Ceylin:- Hallediyoruz sorun yok. Hem, tasarımın çalınmaması için böyle bir şey yapmamız lazım.

 

 

Bahar:- Elbiseyi giydim ama ben bile göremedim modeli. Son gün zaten çalsalar ne olacak?

 

 

Ceylin:- Sen anlamazsın takılma ona.

 

 

Ceylin, ve arkadaşları, düzenlemeleri yaptılar. Örtünün altından çıktılar bir bir.

 

 

Ceylin gülümsedi:- Ohh çok şükür, hiç bir sorun olmadı. Elbise tam olarak, podyuma çıkmaya hazır.

 

 

:- Ellerimize sağlık güzel oldu.

 

 

Ceylin:- Eveeet.

 

 

Bahar:- Tamamsa artık çıkarın. Bunaldım.

 

 

Ceylin, yeniden örtünün altına girdi. Elbisenin fermuarını açmaya çalıştı fakat, fermuar tutukluluk yapmıştı. Ceylin bir kaç defa uğraştı ama olmuyor, açılmıyordu. Tekrar tekrar denedi ama maalesef. Biraz daha zorlasa elbise yırtılacaktı.

 

 

Ceylin:- Eyvah!

 

 

Bahar:- Ceylin, ne oluyor? Açsana şunu.

 

 

Ceylin, örtünün altından çıktı.

 

 

Ceylin:- Ayvayı yedim!

 

 

Bahar:- Ne oldu? Diye sordu tedirginlik ile.

 

 

Ceylin:- Fermuar bozuldu!

 

 

Bahar:- Ne?

 

 

Tasarımcılar hepsi birden örtünün altına girdiler. Uğraşıyorlardı.

 

 

Bahar:- Ne oluyor orada acaba? Açılmıyor mu hâlâ?

 

 

Ceylin:- Arkadaşlar, biraz daha zorlarsak, elbise yırtılacak.

 

 

:- Maalesef öyle.

 

 

:- Fermuarı söküp çıkarsak elbiseyi, yeniden dikecek vaktimiz yok.

 

 

Örtünün altından çıktılar.

 

 

Ceylin:- Aksilikler hep üst üste gelir zaten.

 

 

Bahar:- Ne yani şimdi elbise üstümde mi kaldı?

 

 

Ceylin:- Aynen öyle.

 

 

Kızlar, bir kaç kişi bulup geldiler oraya. Odanın kapısından içeri seslendiler.

 

 

Alya:- Ceylin, gelelim mi?

 

 

Ceylin, dışarı çıktı.

 

 

Ceylin:- Gerek kalmadı kızlar.

 

 

Anka:- Neden?

 

 

Ceylin:- Yarışmadan çekiliyoruz.

 

 

Lena:- Ama çekilmek olur mu hiç?

 

 

Ceylin, gelen kızlara baktı.

 

 

Ceylin:- Özür dilerim kızlar. Sizi de buraya kadar yordum.

 

 

:- Sorun değil!

 

 

Koreli kızlar gittiler.

 

 

Lena:- Neden, çekildiniz yarışmadan?

 

 

Ceylin:- Gelin de kendiniz görün.

 

 

Kızlar içeri girdiler.

 

 

Bahar, kızlara baktı. Örtü ile ortada dikiliyordu hâla.

 

 

Ceylin:- Elbiseyi Bahar'ın üzerinde deneyelim dedik, fermuar bozuldu. Sökmeden çıkaramayacağız. Bu da ekstra zaman demek.

 

 

Alya:- İyi de o kadar emek ne olacak?

 

 

Ceylin:- Hiç olacak galiba.

 

 

Ekin:- Neden çıkarıyorsunuz ki elbiseyi? Bahar gitsin elbisenin gösterimine.

 

 

Ceylin 'in gözleri parladı bir an. Bahar'a baktı.

 

 

Bahar:- Ben mi?

 

 

Anka:- Evet, Bahar gitsin.

 

 

Ceylin:- Hakikaten ben bunu neden düşünemedim ki?

 

 

Bahar:- Kızlar, saçmalamayın. Ben ne anlarım, podyumda yürümekten?

 

 

Ekin:- Anlarsın anlarsın.

 

 

Bahar:- Delirdiniz mi? Topuklu ile filan yürüyemem ben.

 

 

Ceylin:- Kolayı var, podyum da spor ayakkabı giyersin. Elbise zaten çok uzun. Gözükmez.

 

 

Lena:- Hadi Bahar, ya. Sen Ceylin için, Changbin ile çıkma numarası yapmış kızsın. Bunu mu yapamayacaksın?

 

 

Ceylin, yavru köpek bakışı ile baktı Bahar'a.

 

 

Bahar gülümsedi:- İyi hadi tamam. Yapalım ne gerekiyorsa.

 

 

Ceylin:- Sen bir tanesin. Dedi ve Bahar'a sarıldı.

 

 

Ekin:- Kızlar, Hazel nerede?

 

 

Lena:- Sınıfa gitmişti manken aramaya. Ben gidip haber vereyim gerek kalmadığını.

 

 

:- Ceylin, erkek mankenimiz geldi!

 

 

Ceylin:- Tamam kızlar. Siz onu hazırlayın, ben Bahar'ın saçı ve makyajı ile ilgileneceğim.

 

 

Mira:- Erkek mankende mi varmış?

 

 

Lena:- Demekki. Neyse ben gidiyorum.

 

 

Lena, sınıfa koştu. Hazel, kızlarla konuşuyordu ki Lena, kapıdan içeri girdi.

 

 

Lena:- Hazel, Hazel bekle.

 

 

Hazel:- Ne oldu?

 

 

Lena:- İşler değişti.

 

 

Felix:- Yine niye koşuşturuyorsunuz siz?

 

 

Han:- Bir şey olmuş belli.

 

 

Hazel:- Sormayın. Ceylin 'in mankeni gelmemiş. Manken arıyorduk.

 

 

Changbin:- Eee, ne yaptınız? Bulabildiniz mi?

 

 

Lena:- Elbiseyi Bahar'a giydirmiş. Aksilik fermuarı bozulmuş elbise şimdi çıkmıyor.

 

 

Minho:- Ne? Bu kız girdiği her şeyi nasıl karıştırıyor anlamıyorum.

 

 

Lena:- Karıştırmak demeyelim. Aksilik. Ceylin 'in yeni mankeni Bahar oldu.

 

 

Minho:- Bahar mı?

 

 

Changbin:- Bizim yapmamız gereken bir şey var ise yardım ederiz.

 

 

Lena:- Merak etmeyin hallettik.

 

 

Minho ayaklandı:- Ben gidip şununla biraz alay edeyim. Bu anı kaçıramam. Yürüyün kızlar.

 

 

Bang Chan:- Meraktan gitmiyorsa ben de bir şey bilmiyorum.

 

 

Minho, Hazel ve Lena, hazırlıkların yapıldığı yere geldiler. Bahar, örtünün altında duruyordu hâla. Kuaför hazırlıkları yapılıyordu.

 

 

Minho, geldi yanlarına.

 

 

Ekin:- Aaa Minho gelmiş.

 

 

Minho:- Yardıma ihtiyacınız var mı?

 

 

Bahar:- Sen eksiktin tam olduk.

 

 

Minho:- Ben de öyle düşünüp geldim zaten. Tebrikler elbiseyi de bozmuşsun.

 

 

Bahar:- Sana ne!

 

 

Minho:- Doğru söyle. Kilo aldın elbise olmadı, fermuarı zorladın değil mi?

 

 

Bahar:- Minho şimdi seni ben...

 

 

Bahar, kıpırdadı ama kızlar onu tuttular.

 

 

Hazel:- Aman Bahar, sakın. Elbise gözükmeyecekmiş.

 

 

Bahar:- Hiç bir fırsatı kaçırma aman. Buraya sırf benimle alay etmeye geldin değil mi?

 

 

Minho:- Evet!

 

 

Bahar:- Güvenlik, security! Arkadaşı dışarı atabiliyor muyuz acaba?

 

 

Minho:- Burada güvenlik benim. Güvenlik olarak geleceğim ben de sizinle.

 

 

Bahar:- Ay dalga geçiyor benimle. Sen yanımda iken güvende mi olurum ben acaba? Asıl sen benimleyken kimse güven de değil çünkü elimden bir kaza çıkarabilirsin.

 

 

Minho:- Sinirli sinirli bakma. Sen mankensin gül biraz. Bu arada güvenliğe ihtiyacınız var mı kızlar gelebilirim.

 

 

Ekin:- Bilmem, Ceylin bilir onu.

 

 

Birden, erkek manken geldi yanlarına.

 

 

:- Merhaba!

 

 

Ceylin:- Kendisi, bizim erkek mankenimiz. Podyum da Bahar'a eşlik edecek.

 

 

Minho ve Bahar:- Ne?

 

 

Kızlar, Minho 'ya baktılar.

 

 

Minho, sağa sola baktı birden yakalanmış olmanın telaşı ile.

 

 

:- Beraber harika iş çıkaracağımıza emin olabilirsin. Mankenimizin güzelliğinden hiç bahsetmediniz.

 

 

Ceylin:- Güzeldir benim arkadaşım.

 

 

Bahar, ses çıkarmadı. Minho ise içinden bir sürü ses çıkarıyordu şu an. Nasıl sesler olduğu malûm.

 

 

Hazel:- Bahar, bu çocuğu podyumda yemezse ben de bir şey bilmiyorum.

 

 

Ekin:- Aman sus Hazel.

 

 

Bahar ters ters baktı manken çocuğa. Aynı şekilde Minho 'da.

 

 

Ceylin:- Hadi sen de hazırlanmaya dedi ve hazırlığa gönderdi mankenini.

 

 

O anda elinde fotoğraf makinesi ile Seungmin geldi.

 

 

Mira:- Seungmin, senin ne işin var burada?

 

 

Seungmin:- Fotoğraf çekimleri için beni çağırdılar. Malûm kişi ortada yok ya. İşi bana kaldı.

 

 

Ceylin:- Yaaa hepimiz bir arada. Harika olacak bu iş dedi alkışlayarak.

 

 

Minho, Bahar'ın yanına geldi.

 

 

Minho:- Bu çocuktan uzak dur. Hareketleri, tavırları hiç hoşuma gitmedi.

 

 

Bahar:- Senin gibi insanlarla alay etmiyor diye mi? Gayet kibar biri.

 

 

Minho:- Doğruya bana ne. Çağır Jaemin'ciğini o ilgilensin seninle. Sanki benim sevgilimsin.

 

 

Bahar:- Yine nereden çıktı Jaemin?

 

 

Minho:- Ben sana karışmıyorum o kadar.

 

 

Minho, Seungmin 'in yanına geldi.

 

 

Minho:- Fotoğraf çekiminde yardımcıya ihtiyacın var mı?

 

 

Seungmin:- Olabilir ne oldu ki?

 

 

Minho:- Tamam işte o yardımcı benim.

 

 

Seungmin:- Tamam, olur.

 

 

:- Bahar, saç makyaj zamanı.

 

 

Ceylin:- Hadi Bahar!

 

 

Ceylin Bahar'ı koskoca örtüsü ile saç ve makyaj yapımına götürdü. Diğerleri dışarı çıktılar.

 

 

Alya:- Erkek mankeni görünce Minho 'nun yüzünü gördünüz mü?

 

 

Mira güldü:- Görmez miyiz? Alay ederken bir anda nasıl bozuldu.

 

 

Hazel:- Çocukta pek bir yakışıklıymış. Kıskanılmayacak gibi değil.

 

 

Lena:- Bu Minho 'da bir şeyler var, yakında çıkar kokusu.

 

 

Bahar'ın saçı ve makyajı yapılıyordu.

 

 

Bahar:- Ceylin , ben ne yapacağım? Hiç bir bilgim yok!

 

 

Ceylin:- Sadece gülümse. Tamam mı? Güzel bir gülümseme artı bir puandır. Bak şimdi. Senin için dışarı da kırmızı halı serildi. Buradan çıkarken bu kırmızı halı üzerinde yürüyeceksin. Bütün öğrenciler seni görecek. Herkes yani. Sonra arabaya bineceksin. Sadece düzgün bir yürüyüş ve güzel bir gülümseme. Tamam mı?

 

 

Bahar:- Tamam. Bir de şey var, kim o çocuk?

 

 

Ceylin:- Ya bu yetenek bölümü için seçtiğimiz çocuk.

 

 

Bahar:- Ne yeteneği bu?

 

 

Ceylin:- Boşver anlatırım sonra. Şu an önceliğimiz senin hazırlanman. Sen hazırlanmana bak gerisini düşünme dedi ve gitti.

 

 

O kadar telaşlıydı ki halletmesi gereken bazı işleri unutmuştu bile. Yetenek bölümü gibi.

 

 

:- Ceylin, sen hazırlanmayacak mısın? Sonuçta tasarımcı olarak sahneye çıkacaksın.

 

 

Ceylin:- Elbisemi getirmiştim. Hemen giyinip geliyorum.

 

 

Bahar'ın saçı ve makyajı bitmişti. Kızlar onu bekliyorlardı.

 

 

Lena:- Çok merak ediyorum acaba Bahar, nasıl oldu?

 

 

Alya:- Ay ben de.

 

 

Mira:- Dışarı serilen kırmızı halıyı gördünüz mü? Oradan mı geçecek?

 

 

Hazel:- Galiba. Bir sürü kalabalık var. Sizce Bahar, heyecanlanmadan ilerleyebilir mi?

 

 

Ekin:- Halleder bence.

 

 

Anka:- Ay hadi inşallah.

 

 

Mira:- Fotoğrafları Seungmin çekecekmiş. Minho da yardımcı olacakmış.

 

 

Ekin:- Allah vere de Bahar'ı kızdıracak bir şey yapmasa.

 

 

Alya:- Ay yapar mı?

 

 

Ekin:- Bunların sağı solu belli olmaz ki. Her an kavgaya tutuşuyorlar.

 

 

Alya:- Doğru dururlar umarım.

 

 

Bahar hazırdı. Dışarı çıkma vakti gelmişti. Herkes kırmızı halının etrafında merakla bekliyordu. Ceylin 'in tasarımı nasıl karşılanacaktı acaba? Minho ve erkekler, halının kenarında yanında da kızlar bekliyorlardı çıkmasını.

 

 

Jeongin:- Bahar nasıl ikna oldu manken olmaya?

 

 

Ekin:- Arkadaşlığın gücü diyelim.

 

 

Hazel:- Minho, Bahar'a sataşmadan dur sen de.

 

 

Minho:- Ben bir şey yapmıyorum ki kendisi benimle kavga ediyor. Kabul edin o bücür kız kavgacının teki.

 

 

Anka:- Senin de ondan kalır yanın yok.

 

 

Minho:- O da doğru.

 

 

Ekin:- O nedenle doğru duracaksın.

 

 

Changbin:- Ceylin, bu gün için çok çalışmış olmalı.

 

 

Lena:- Öyle. Çok heyecanlıydı.

 

 

Mira:- Canım arkadaşım inşallah birinci olur.

 

 

Alya:- Ay inşallah.

 

 

O anda konfetiler patladı. Ceylin 'in tasarımını taşıyan Bahar'ın çıkacağını haber veriyordu bir nevi.

 

 

Alya:- Aaaa geliyor galiba.

 

 

Minho:- Bakalım nasıl oldu bizim kedi dedi gülerek.

 

 

Bahar, kırmızı halıya çıkmıştı. Pembe uzun ve kabarık bir elbise ile. Saçları açılmış arkadan hafif toplanmıştı. Çiçek detayları Bahar'ın adını müjdeliyordu sanki. Ama en güzeli yüzünde ki o tatlı gülümseme. Makyajından daha güzel yakışıyordu gülen gözleri yüzüne.

 

 

Bahar, usul usul yürüyordu. İki yana salmıştı ellerini. Omuzuna dökülmüştü saçları.

 

Bahar'ın elbisesi

  

 

 

Ayakkabısı

 

 

Bahar'ın saçları

 

 

Minho, az önce söylediği tüm sözleri yutmuştu o an. Bahar'a bakakalmıştı. Gözlerini ondan alamıyordu. Kalbi olduğundan daha da hızlı atıyordu.

 

 

Anka:- Gördünüz mü? Çok güzel olmuş!

 

 

Hazel:- Yaaaa harika görünüyor.

 

 

Mira:- Canım yaa, peri kızı gibi olmuş.

 

 

Bahar, önlerinden geçti. Minho' nun gözleri onda takılıp kalmıştı sanki. Aynı şekilde kalbi de.

 

 

Hyunjin:- Minho, ağzını kapat bence.

 

 

Minho:- Hı?

 

 

Han:- Ağzın açık bakakaldın da onu diyoruz.

 

 

Minho:- Çok, çok güzel olmuş...

 

 

Erkekler güldüler.

 

Felix:- Az önce kıza kedi diyordun, bücür diyordun ne oldu?

 

 

Minho:- Hepsine pişman oldum. Ya ben bu kızı nasıl unutacağım söylesenize?

 

 

Ekin:- Hadi kızlar, biz de gidelim. Siz geliyor musunuz?

 

 

Changbin:- Hemen arkanızdan geliyoruz.

 

 

Jeongin:- Minho 'yu yerinden kıpırdatabilirsek geleceğiz.

 

 

Minho kendine geldi o an.

 

 

Minho:- Bu manken çocuk, Bahar ile yan yana filan olamaz.

 

 

Bang Chan:- Kim o?

 

 

Minho:- Başımın yeni belası.

 

 

Han:- Manken çocuk şu Bahar'ın arkasında ki arabada giden mi?

 

 

Minho:- Seungmin çabuk gidiyoruz.

 

 

Seungmin:- Tamam ne bu acele?

 

 

Minho:- Kız elden gidiyor dedi ve koşarak gitti.

 

 

Seungmin:- Üzerimizi değiştirip gidelim bekle.

 

 

Felix:- Bahar, Jaemin ile çıkmıyor muydu? Elden gitmek?

 

 

Bang Chan:- Unuttu işte. Aşık Minho daha bi tatlı oluyormuş dedi gülerek.

 

 

Felix:- Jaemin nerede bu arada? Kız arkadaşı, burada iken o yok.

 

 

Changbin:- Hakikaten çoktan burada olmalıydı. Belki oraya gidecektir o da?

 

 

Hyunjin:- Olabilir. Eğer oradaysa Minho 'yu sıkı tutmak gerek.

 

 

Bang Chan:- Aynen.

 

 

Bahar ve Ceylin moda gösterisinin yapılacağı yere gelmişlerdi. Arabadan inip, hazırlıkların yapıldığı odaya girdiler.

 

 

Bahar:- Ceylin, çok heyecanlandım. Dedi ellerini ovuşturarak.

 

 

Ceylin:- Rahat ol arkadaşım, şu an çok güzelsin ve harika bir iş çıkarıyorsun. Şimdi podyuma çıkıp, elbisemi ve beni harika bir şekilde temsil edeceksin.

 

 

Bahar:- Öyle mi yapacağım?

 

 

Ceylin, omuzuna elini koydu.

 

 

Ceylin:- Yapmak zorundasın.

 

 

Bahar, yutkundu:- Tamam.

 

 

Kızlar ve erkekler, gelmişlerdi. Sandalyelere geçip oturdular. Minho, Seungmin 'in yanına oturdu.

 

 

Seungmin:- Senin bu apar topar fotoğraf çekimine gönüllü olman, beni şaşırttı doğrusu. Aslında şaşırmadım işin ucunda Bahar var çünkü.

 

 

Minho:- Görmedin mi? Ne kadar güzel olmuştu. Kim bilir kaç erkek peşine düşecek. Dedi heyecanla.

 

 

Seungmin:- Minho, onun bir sevgilisi var sen bunu kabul etmemiş miydin?

 

 

Minho:- Bahar'ı öyle görünce aklım gitti yerinden. Bir sevgilisi olduğunu unuttum.

 

 

Seungmin:- Hatırlatmak istemezdim ama bu bir gerçek.

 

 

Minho:- Sorun yok. Hatırladığım iyi oldu. Dedi ve duruldu. Evet hatırladı ve yeniden üzüldü.

 

 

Kızlar, yerlerine geçtiler. Bang Chan, Anka'nın yanına oturdu.

 

 

Bang Chan:- Yanınıza oturabilir miyim hanımefendi?

 

 

Anka güldü:- Oturdun bile.

 

 

Bang Chan:- Bu gün göreceğimiz manken kızlar, çok güzeller biliyor musun?

 

 

Anka:- Eee yani? Onları güzel buluyorsun herhalde dedi kıskançlık ile.

 

 

Bang Chan:- Evet güzel olabilirler ama senin eline su dökemezler. Benim için en güzeli sensin.

 

 

Anka:- İltifat edeyim derken dayak yiyecektin.

 

 

Bang Chan gülümsedi:- Biraz öyle olacaktı.

 

 

Anka güldü:- Neyse son anda toparladın.

 

 

Ekin:- Elbise çok güzel değil miydi kızlar?

 

 

Lena:- Evet. Bahar'da yakışmıştı, prensesler gibi olmuştu.

 

 

Minho:- Hem de ne prenses!

 

Seungmin, dürttü onu.

 

 

Changbin:- Ceylin nerede onu göremedik?

 

 

Hazel:- Sen ne çok sordun bu gün Ceylin 'i?

 

 

Changbin:- Merak ettim. Ortalarda yokta.

 

 

Mankenler, tasarımcıların elbiselerini giyinmiş, jüri önünde sergilemeye başlayacaklardı. Teker teker sahneye çıkmaya başladılar. Aynı zamanda sahneye çıkan her manken, bir performans sergiliyordu. Yarışmaya farklı bir hava katmak için yapılmış bir formattı. Ceylin bunu tamamen unutmuştu.

 

 

Kızlar, teker teker podyuma çıkmaya başladılar.

 

 

Anons ile birlikte ilk yarışmacı podyumda yürümeye başladı.

 

 

Alya:- Aaa kızlar, çıkmaya başladılar galiba.

 

 

Lena:- Geliyorlar evet. Bizimkiler kaçıncı sırada çıkacaklar?

 

 

Alya:- Bilmiyorum ki. Ay çok heyecanlı.

 

 

Mira:- Kız ne güzel yürüyor gördünüz mü?

 

 

Ekin:- Evet. Siz de benim düşündüğümü mü düşünüyorsunuz?

 

 

Kızlar:- Galiba.

 

 

Mira:- İnşallah, Bahar, geçen akşamki gibi yürümez.

 

 

Kızlar, birer birer çıkıyorlardı. Ceylin ve Bahar, sıralarını bekliyorlardı.

 

 

Ceylin:- Bahar, geçen akşam ki çalışmamızı unutma tamam mı?

 

 

Bahar:- Tamam. Tamam aklımda dedi heyecanla.

 

 

Ceylin:- Hadi göreyim seni. Gülümsemeyi unutma!

 

 

Sıra Bahar'a gelmişti. Podyumda tatlı bir müzik çalmaya başladı.

 

 

:- Şimdi de karşınıza Pembe Bahar adlı tasarımı ile Ceylin Gündoğdu 'nun tasarımı geliyor.

 

 

Hazel:- Aaaaa geliyor bizimki! Dedi parmağı ile işaret ederek.

 

 

Bahar, podyuma çıktı. Ceylin 'in kendisine gösterdiği gibi yürümeye başladı. Utangaç ama tatlı bir gülümseme ve pembe elbisesi, saçlarını süsleyen çiçekler ile podyumda bahar havası estiriyordu. Onu izleyen Minho 'nun kalbinde ise aşk rüzgârları.

 

 

Seungmin, fotoğraflarını çekiyordu. Bahar, sadece yürümek derdinde olduğu için kimsenin farkında değildi. Podyumu dolandı ve ilerledi. Sonra, Ceylin'in yanına geldi. Elini tuttu ve tekrar yürüdüler. Elbisenin tasarımcısı olarak podyumda yürüyordu.

 

 

Changbin, Ceylin 'in güzelliği karşısında öylece bakakalmıştı. Onu ilk defa böyle görmüştü. Şu an Minho 'dan kalır bir yanı yoktu.

 

 

 

Ceylin 'in elbisesi.

 

 

 

Changbin:- Ceylin!

 

 

Jeongin:- Bu gün çarpılan çarpılana.

 

 

Changbin:- Galiba tekrar aşık oldum.

 

 

Jeongin:- Belli oluyor.

 

 

Changbin:- Ona bakan birini gördününüz mü? Asılan filan var mı?

 

 

Minho:- Ne? Bahar'a biri mi asılmış?

 

 

Han:- İyiden iyiye kafayı sıyırdılar. Vidaları sıkılamamız gerekecek.

 

 

Hyunjin:- Aşık onlar aşık! Normal bunlar.

 

 

Han:- O da doğru.

 

 

Lena:- Ayy gururdan ağlayacağım şimdi. İkisi de ne kadar tatlılar.

 

 

Mira:- İnan ben de. Bu elbise kesinlikle birinciliği hak ediyor.

 

 

Changbin:- Ceylin 'e birinciliği vermezlerse onları döverim.

 

 

Minho:- Ben de. Çıkışta yakalarım.

 

 

Anka:- Bunlara ne oluyor?

 

 

Bang Chan:- Arkadaşlığı biraz fazla abarttılar o kadar. Fanatik boyuta çoktan geçiş yaptılar.

 

 

Hazel:- Changbin tamam da Minho 'dan beklenmedik hareketler dedi gülerek.

 

 

Bang Chan:- Siz bakmayın Bahar ile uğraştığına içten içe o da seviyor onu.

 

 

Kızlar, Bang Chan 'a baktılar.

 

 

Bang Chan:- Arkadaş olarak.

 

 

Bahar ve Ceylin, podyumda yürüyüp içeri geçtiler.

 

 

Bahar ve Ceylin:- Aaaa!

 

 

Birbirine çak beşlik yapıp sarıldılar.

 

 

Ceylin:- Harikaydın!

 

 

Bahar:- Sende. Ceylin, bitti mi? Tamam mı şimdi?

 

 

Ceylin:- Son bir şey kaldı. Yetenek gösterisi.

 

 

Bahar:- Ne yeteneği Ceylin?

 

 

Ceylin:- Dans işte dedi ve Bahar'a baktı. Gözleri açıldı.

 

 

Bahar:- Ceylin?

 

 

Ceylin:- Ben unuttum. Onu unuttum Bahar!

 

 

Bahar:- Ceylin, sen neden bahsediyorsun? Ne yeteneği?

 

 

Ceylin:- Yetenek gösterisi vardı. Dans gösterisi. O gelen çocuk sana dans ederken eşlik etmek içindi.

 

 

Bahar:- Bana? Peki benim bundan haberim var mı? Yoook!

 

 

Ceylin:- Ya Bahar, yüzdük yüzdük ucuna geldik ne olur o çocuk ile dans et.

 

 

Bahar:- Ceylin, ben danstan ne anlarım? Danstan kastın halay filan çekmek ise o ayrı tabii.

 

 

Ceylin:- Sen hangisini kastettiğimi anladın bence.

 

 

Bahar:- Yok ben en başta bu elbiseyi giyinmek ile yaptım hatayı. Ben elin adamı ile sarmaş dolaş dans mı edeceğim bir de?

 

 

Ceylin:- Adam değil genç bir çocuk.

 

 

Bahar:- Cinsiyeti erkek ama.

 

 

Ceylin:- Bahar nooolur!

 

 

Bahar:- Ben senin fifi köpeğin miyim acaba her dediğini yapıyorum?

 

 

Ceylin:- Ne var bu günlük fifi köpeğim oluversen sanki?

 

 

Bahar:- Oldu canım.

 

 

Ceylin:- Hadi canım arkadaşım. Bak ne istersen yapacağım.

 

 

Bahar:- Üç kuruşluk ödül kazanacağız diye yapmadığım şey kalmadı. İyi tamam! Dedi çemkirerek.

 

 

Ceylin:- Sağol, sen bir tanesin. Dedi yanaklarını sıkarak.

 

 

Changbin, Seungmin ve Minho Ceylin 'in yanına geldiler.

 

 

Ceylin:- Changbin, sen burada mıydın?

 

 

Changbin:- Seni yalnız bırakır mıyım hiç?

 

 

Ceylin gülümsedi:- Teşekkür ederim.

 

 

Minho, biraz uzakta oturmakta olan Bahar'a baktı. Makyajı tazeleniyordu.

 

 

Seungmin:- Çektiğim fotoğrafları göstermek için geldim. Nasıl olmuş?

 

 

Seungmin, fotoğrafları Ceylin 'e gösteriyordu.

 

 

Ceylin:- Yaa Seungmin, çok güzel çekmişsin. Bayıldım. Sen harika bir fotoğrafçısın.

 

 

O anda manken çocuk, geldi yanlarına.

 

 

:- Ben hazırım dans etmek için.

 

 

Ceylin:- Tamam seni odada biraz bekleteceğim.

 

 

:- Tamamdır.

 

 

Changbin:- Dans etmek derken? Sen bu çocuk ile dans mı edeceksin? Diye sordu kıskançlık ile.

 

 

Ceylin:- Benimle değil, Bahar ile.

 

 

Minho:- Kim ile dedin?

 

 

Ceylin:- Bahar ile dans edecekler. Yetenek gösterisi için.

 

 

Changbin ve Seungmin:- Eyvah!

 

 

Minho:- Bahar, bunu kabul etti mi?

 

 

Ceylin:- Zorlandım ama etti.

 

 

Minho, tekrar Bahar'a baktı. Sonra diğerlerine. Garip bir çaresizlik vardı üstünde. Bir sey yapamıyor olmanın çaresizliği.

 

 

Ceylin:- Ben bi Bahar'a bakıp geliyorum dedi ve Bahar'ın yanına gitti.

 

 

Manken çocuk Bahar'ın yanındaydı. Bacak bacak üstüne atmış oturuyor Bahar'ı süzüyordu.

 

 

:- Dans partnerim çok güzelmiş.

 

 

Bahar:- Sağol dedi yalancıktan gülümseyerek. İçinden dövmek istiyordu onu.

 

 

:- Sabırsızlanıyorum seninle dans etmek için. Çok güzel bir gösteri sunacağız birlikte.

 

 

Bahar:- Dikkat et de sahneden atmayayım seni.

 

 

:- Ahaha esprili kızsın. Komik kızları severim.

 

 

Bahar:- Espri yapmıyorum dedi ciddileşerek.

 

 

:- Dans etmeyi bilmiyorsan kendini kollarıma bırakabilirsin. Seni farklı dünyalara uçuracağım.

 

 

Bahar:- Az kaldı biraz uzaklaşmazsan, ben de seni uçuracağım. Öbür tarafa.

 

 

Minho:- Ben bu çocuğu Bahar'ın yanına yaklaştırmam ona göre.

 

 

Changbin:- Gösteri yapacaklarmış nereye yaklaştırmıyorsun?

 

 

Minho:- Changbin, o çocuk Bahar ile dans edemez. Gerekirse, gerekirse ben dans ederim ama o Bahar'a dokunamaz. Ya Bahar'a baktığını, elini tuttuğunu, beline filan sarıldığını düşünmek istemiyorum.

 

 

Changbin:- Kızın gösterisini sabote mi edeceğiz?

 

 

Minho:- Bu çocuk, Ceylin ile dans etseydi ne yapardın?

 

 

Changbin:- Ortadan kaldırırdım.

 

 

Minho:- Ben de ayınını yapacağım. Git ve Bang Chan 'ı ve diğerlerini buraya getir. Ortadan kaybolması gerekenler var.

 

 

Seungmin:- Sen ciddi misin?

 

 

Minho:- Hem de nasıl.

 

 

Minho, Bang Chan ve diğerlerini topladı yanında. Bahar'ın o çocuk ile olmasını hiç bir şekilde istemiyordu. Bu konuda gayet katıydı. Çünkü aşkı, kalbi gibi beynini de ele geçirmişti. Manken çocuğun boş anını kolluyorlardı. Köşeden başlarını uzatmışlar onları izliyorlardı.

 

 

Minho:- Odadan çıkınca bu çocuğu paket yapacağız.

 

 

Bang Chan:- İyi de bu bir yere kıpırdamıyor Minho!

 

 

Minho:- Yapıştı kaldı oraya. Buldu güzel kızı.

 

 

Diğerleri güldüler.

 

 

Han:- Bücürden, güzel kıza ha? Bu kulaklar bunları da duydu sonunda.

 

 

Minho:- Çenesi düştü kızı darladı resmen.

 

 

Öyle de olmuştu. Bahar, çocuğa dalmamak için kendini zor tutuyordu çünkü aleni olarak Bahar'a asılıyordu.

 

 

:- Bak şimdi. Buradan çıktıktan sonra, seninle bir şeyler yapalım mı güzellik?

 

 

Bahar:- Yapmayalım. Senin işin yok mu ya?

 

 

:- Şu an benim işim sensin.

 

 

Bahar:- Allah'ım yarabbim sen sabır ver. Bibitseydi şu iş. Dedi simirli sinirli çocuğa bakarak.

 

 

:- Seni çok beğendim sen de beni beğenmiş olabilir misin? Dedi ve Bahar'ın yanağına elini uzattı. Makas alacaktı.

 

 

Bahar daha fazla dayanamadı ve çocuğun elini tuttu ve itti.

 

 

Minho:- Ne yaptı o çocuk ha!

 

 

Jeongin, Minho 'yu tuttu.

 

Bahar:- Senin elini kırarım. Dedi ve ayağa kalktı oturduğu yerden.

 

 

:- Hadi ama naz yapma!

 

 

Bahar dayanamadı ve bir tokat attı. Daha fazlasını da yapmak üzereydi ki Minho, duramadı yerinde ve koşup çocuğu tuttu ve bi kafa attı. Yere düşmüştü. Kendinde değildi.

 

 

Bahar:- Hihhh! Minho ne yaptın?

 

 

Minho:- Gerekeni! Sana dokunmak neymiş gösterdim.

 

 

Herkes çocuğun başına toplanmıştı.

 

 

Ceylin koşarak geldi.

 

 

Ceylin:- Ne oldu burada? Bu neden yerde?

 

 

Hyunjin:- Bilmesen daha iyi.

 

 

Ceylin:- Kim dövdü? Hem siz hepiniz ne yapıyorsunuz burada?

 

 

Bang Chan:- Şey, seni ziyarete gelmiştik dedi sağa sola bakarak.

 

 

Ceylin:- Bu çocuğa ne oldu? Bahar sen mi dövdün?

 

 

Minho:- Ben dövdüm. Haddini bildirmem gerekiyordu bildirdim.

 

 

Bahar:- Bana sarkıntılık etti.

 

 

Ceylin:- Ne? Pis sapık. İyi olmuş. Bir de benim için vursaydınız. Bi dakika ne yapacağım ben şimdi? Dans?

 

 

Birden Ceylin 'in ismi anons edildi. Bahar ile birbirlerine baktılar.

 

 

Ceylin:- Eyvah!

 

 

Changbin:- Sakin ol, hallederiz.

 

 

Ceylin:- Nasıl hallederiz Changbin?

 

 

Changbin:- Dans klübünden biri var burada. Onu ayarlayacağız. Hadi siz çıkın Bahar ile.

 

 

Ceylin:- Emin misin?

 

 

Changbin:- Yavaş yavaş çıkın. Biz halledeceğiz. Bang Chan, sen sahneye git ve piyanonun başına geç. Müzik işi sende.

 

 

Bang Chan:- Tamamdır.

 

 

Bang Chan, sahne de ki piyanonun başına geçti. Erkekler ise modeli kaldırdılar yerden. Soyunma odasına geçtiler.

 

 

Bahar ve Ceylin, sahneye çıkmak üzerelerdi. Ceylin, Bahar'a baktı.

 

 

Ceylin:- Sakin ol tamam mı? Bu sadece bir dans. Sana eşlik edecek kişiye uy yeterli.

 

 

Bahar:- Sen endişelenme. Elimden geleni yapacağım. Seni mahçup etmeyeceğim.

 

 

Ceylin:- Sen beni mahçup etmezsin. Bana hep yardım ettin. Senin gibi bir arkadaşa sahip olduğum için mutluyum bunu bil. Yanlış yapsan da hiç önemli değil. Benim en büyük ödülüm, sizin gibi arkadaşlara sahip olmam.

 

 

Bahar, gülümsedi. Ceylin ile birbirlerine sarıldılar. Sahneye çıktılar usul usul. Ceylin, elbisesini düzenledi. Bahar'ın elini tuttu ve gülümsedi. Bahar'da ona.

 

 

Bahar'ı bıraktı sahnede. Işıklar karartıldı birden. Sonra tek bir ışık yandı Bahar'ın üzerinde. Ve piyano çalan Bang Chan 'da aydınlatılmıştı başlayan müzik ile birlikte. Bahar, derin bir nefes aldı. Ne yapması gerektiği, nasıl dans etmesi hakkında konusunda hiç bir fikri yoktu.

 

 

Birden karanlığın içinden biri çıka geldi. Karşısında durdu Bahar'ın. Bahar, ona baktı. Nasıl bir bakış. Yalnız ve çaresiz kaldığı her anda ki gibi yine o gelmişti. Minho.

 

 

Kızlar:- Minho!

 

 

Ekin:- Sizce, Bahar, Minho ile dans edecek mi?

 

 

Changbin:- Şu an başka çaresi var mı?

 

 

Hazel:- Bahar'dan bahsediyoruz. Ne yapacağı belli olmaz.

 

 

Elini uzattı Bahar'a Minho. Tutmasını istercesine. Tuttuğu an kalbin de fırtınalar kopacağını bile bile uzattı elini.

 

 

Bahar, onu karşısında görmüş olmanın şaşkınlığını üzerinden atmamışken, bir de elini tutup tutmamak arasında gidip geliyordu. Minho, gülümsedi Bahar'a. Çok güzel gülümsüyordu. Hayranlıkla, aşkla, kalbiyle. Bahar, o an karar verdi. Tuttu Minho'nun elini. Minho, gözlerine baktı Bahar'ın. Yavaş yavaş yaklaştı ve belinden sardı usulca. Onun hassas olduğu konularda, o da hassastı çünkü. Çünkü sevgi bunu gerektirirdi. İlk adımı attı sağa doğru. Sonra devam etti. Bahar, ona ayak uydurmaya çalışıyordu. Şarkının ritmine göre hızlanıp yavaşlıyordu Minho. Kalbinin ritmine göre ise sevgisini doruklarında yaşıyordu şu an.

 

 

Minho:- Seviyorum. Seviyorum hem de öyle çok seviyorum ki seni kimse ile paylaşamam. Kalbimi acıtsan da Seni sevmekten vaz geçemem. Sen benim yeni dünyamsın. Sen benim baharımsın. Benim, gülme sebebim, kalbime düşen sıcacık aşk tanemsin. Benim olmanı öyle çok istiyorum ki. Dalgalı saçlarını yalnız ben okşayayım. Kokunu sadece ben çekeyim içime. Seni sadece ben sarayım. Başkası olmasın ne olur. Her gün ölürüm o zaman. Güzel gözlerin sadece bana baksın. Sadece bana gülsün. Seni öyle çok seviyorum, öyle çok istiyorum ki, benim olduğunda dünyam seninle tamamlanacak. Boyumdan büyük bir aşkım var biliyorum. Ama alelade bir aşk değil bu. Sanki sonsuza kadar sürecekmiş de sen olmadan kalbimde her şey yarım kalacakmış gibi hissediyorum. Lütfen sev beni. Ne olur sev. Aşkım. Bahar'ım.

 

 

Minho, gözlerine baktığı Bahar'ın içinde kaybolmuştu. Orada o koskoca salonda Bahar ve kendisinden başka kimse yoktu o an. Zaman mekan anlayışı silinmişti benliğinden ve belleğinden. Sadece onlar vardı. Sadece, ikisi.

 

 

Bahar ise utanç ve heyecan içerisinde bir duygu karmaşası yaşıyordu. Üstelik, Minho 'nun gözlerine baktığı sürece kalp krizi geçirme olasılığı da çok yüksekti. Öyle ki kendisinden bile sakladığı bir şeyler gün yüzüne de çıkmaya başlamıştı. İnkâr ettiği hisleri gibi.

 

 

Bahar:- Gözleri, çekik gözleri çok güzel bakıyor. Bütün korkum, bütün heyecanım gidiyor onun yanında. Güveniyorum. Aşka, erkeklere, insanlara güveniyorum. Gerçek aşkı buluyorum sanki. Yıllardır kendimden esirgediğim, kendimi sakladığım, kaçtığım gerçek sevgiyi onda görüyorum sanki. Ama neden kalbim böyle çarpıyor ki? Elimi tutuyor diye mi? Gözlerime böyle güzel bakıyor diye mi? Allah'ım korktuğum şey mi? Hayır, hayır olamaz. Yapamam. Sevemem. Kalbim ile aklım kavga ediyorlar şu an. İlk defa, ilk defa bu kadar net hissediyorum bir şeyleri. Adını söylemekten korktuğum o şeyi ben Minho 'da hissediyorum. Yapma kalbim, yapma ne olur. Bunca zaman, bastırdığım hislere neden bu gün gücüm yetmiyor? Yapma Bahar, kendine gel!

 

 

Bahar, bir an geri çekildi ama eli Minho 'da kaldı. Minho, bırakmadı çünkü. Bahar, ne yapacağını bilemiyordu. Sahneyi terk edemezdi. Minho, yanına yaklaştı ve eğildi Bahar'a doğru. Kendine hakim olamıyordu artık. Hislerine, hareketlerine en önemlisi de kalbine. Yeniden elini koydu Bahar'ın beline. Başını başına yasladı. Gözlerini kapattı ve saçını kokladı. Daha da sarıldı Bahar'a. Bahar'ın eli, Minho 'nun göğsündeydi. Baktı Minho 'ya. Minho 'da ona. Birbirlerine hasret kalmış gibi, özlemlerini gidermek istercesine baktılar. Minho, Bahar'ın başına yasladı yanağını. Bahar ise daha fazla savaşamadı kalbi ile. Yavaş yavaş koydu başını Minho'nun göğsüne. Kendini geri çekmeyi bıraktı. Bıraktı kendini o an Minho 'ya. Çünkü ne kadar inatlaşsa kalbi ile Minho'ya bir o kadar yaklaşıyordu.

 

 

İşin garibi, jüri sahnede gerçekleşen her şeyi gösterinin bir parçası zannediyor, hayranlık ile bakıyorlardı. Özellikle de o son kısım. Sarıldıkları o kısım. Onlara göre ne kadar da gerçekçiydi. Minho ve Bahar için gerçeğin ta kendisi olan o an.

 

 

Dans bitmişti. Minho'nun bitmesini istemediği o dans. Bahar'a sarılıp kalmıştı. Ne dansı bitirmek, ne de şu an ondan ayrılmak istemiyordu. Ayrıldığı an o Jaemin'e gidecekti çünkü. Ayrıldığı an, kokusu da ayrılacaktı. Güzel gülüşü, tatlı bakışları da ayrılacaktı. Ve dansın başından beri tuttuğu eli de ayrılacaktı.

 

 

Bahar, usul usul çekildi. Utangaçlığı yüzüne vuruyordu. Minho hâla tutuyordu elini. Jüriye ve seyircilere selam verip ayrıldılar sahneden el ele.

 

 

İçeri girdiler. Ceylin alkışladı onları. Mutluluk ve heyecanla.

 

 

Ceylin:- Yaaaaa harikaydınız!

 

 

Bahar, eline baktı ve hemen çekti.

 

 

Bahar:- Sen, sen de nereden çıktın?

 

 

Minho:- Sabahtan beri buradayım sen fark etmediğin için şaşırdın tabii.

 

 

Bahar:- Şaşırdım evet ama bize, daha doğrusu bana yardım etmene daha çok şaşırdım.

 

 

Minho:- Ben her zaman senin yanındayım.

 

 

Bahar:- Evet, genelde alay etmek için.

 

 

Minho:- Ne? Evet uğraştım seninle ama bu alay etmek değil. Sen de benimle uğraştın bir sürü şey söyledin ben sana kırıldım mı?

 

 

Bahar:- Benim sana kırıldığımı da nereden çıkardın bir kere? Ne kırıldım ne de üzüldüm. İnsan önemsediği kişilere kırılır.

 

 

Minho:- Yani, senin gözünde hiç bir önemim yok öyle mi?

 

 

Bahar:- Şey. Yok, o kelime yanlış oldu. Öyle demek istemedim.

 

 

Minho:- Ama ben öyle anladım. Haklısın aslında. Senin önemsemen gereken insanlar var. Jaemin gibi. Ben kimim de senden bir şeyler bekliyorum ki dedi ve çıktı.

 

 

Ceylin:- Neden öyle şeyler söyledin Bahar, bak kalbi kırıldı.

 

 

Bahar:- Ya öyle demeyecektim aslında yanlış kelimeler çıktı ağzımdan.

 

 

Evet yanlış kelimeler çıkmıştı Bahar'ın ağzından. Çünkü gün yüzüne çıkan hislerin yeniden saklanması, bastırılması gerekiyordu. Kalbi, gözleri, vücudu saklayamasa da tek gizleyecek olan şey sözleriydi. Onlarda yanlış çıkıyordu işt.

 

 

Ceylin:- Kazanan açıklanmadan gidip şu çocuğun gönlünü al bence. Hem ne demek yanımızda değiller? Daha az önce senin için o çocuğa kafa attı.

 

 

Bahar, üzülmüştü. Minho, dışarı çıktı. Sinirlenmişti. Bir o kadar da hayal kırıklığı. Changbin, yanına geldi.

 

 

Changbin:- Ceylin, dışarı çıktığını söyledi.

 

 

Minho:- Ben varya, ben aptalın biriyim. Bu kızın beni gördüğü filan yok. Onun için hiç bir şey ifade etmiyorum.

 

 

Changbin:- Önce ki olanlardan dolayı kırgın sanırım. Belki umrumda değil dediği şeylere üzülmüştür. Az etmedin kıza unutma.

 

 

Minho:- O yüzden kızamıyorum ya Bahar'a. Sinirim de öfkem de kendime. Onun bana aşık olmasından ümidi kestim zaten. Sadece beni görsün istiyorum.

 

 

Changbin:- Ama o Jaemin 'i seviyor Minho. Bunu ne zaman kabul edeceksin?

 

 

Minho:- Ben kabul ediyorum da. Kalbim yok öyle bir şey diyor sürekli.

 

 

Changbin:- Belki de kalbin haklıdır ha?

 

 

Bahar, geldi yanlarına. Dışarıya çıktı üzerinde elbise ile. Oldukça soğuktu hava. Minho fark etti onu.

 

 

Minho:- Bahar! Bu hava da böyle mi çıktın?

 

 

Bahar:- Biraz konuşalım mı?

 

 

Minho:- İçeride konuşalım hastalanırsın.

 

 

Bahar titredi birden.

 

 

Minho, ceketini çıkarıp Bahar'ın omuzlarına örttü.

 

 

Changbin:- Ben Ceylin 'in yanındayım dedi ve Minho 'ya göz kırpıp gitti.

 

 

Bahar:- Gerek yoktu.

 

 

Minho:- Hastalanmanı istemem.

 

 

İçeri girdiler. Pencere önünde bir yerde durdular.

 

 

Bahar:- Ben, öyle demek istemedim. Kelimeleri yanlış seçtim bir an.

 

 

Minho:- Sana kızmıyorum. İlk başta sana yaptıklarım yüzünden, bu davranışları hak ettim ben. Çok yakın arkadaş olmayı isteyemem senden. Buna yüzüm yok.

 

 

Bahar:- İlk başta bana davranışlarının sebebini ikimiz de biliyoruz. Düşmanın olduğumu sandığın için.

 

 

Minho:- Öyle.

 

 

Bahar:- Minho, ben bir tek sana karşı böyle değilim. Ben Türkiye 'de de böyleydim, senin dışındaki erkeklere karşı da böyleyim. Ben, erkeklerle anlaşamıyorum. Yapı meselesi gibi düşün. Bu az önce söylediğim şeyleri haklı çıkarmaz biliyorum. O nedenle şey, özür dilerim. Önemsiz değilsin. Benim için. Sen, Bang Chan, Seungmin ve diğerleri. Siz bizim için çok değerlisiniz.

 

 

Minho:- Peki Jaemin?

 

 

Bahar:- Jaemin? O ne alaka şimdi?

 

 

Minho:- Beni onunla bir mi tutuyorsun? Tutamazsın. O senin erkek arkadaşın sonuçta. Hiç bir kız sevdiği çocuğu başkası ile bir tutamaz bence.

 

 

Bahar, Minho 'ya baktı. Minho 'da Bahar 'a.

 

 

Minho:- Neden öyle bakıyorsun?

 

 

Bahar:- Jaemin 'e nasıl geldi konu? Hem erkek arkadaşı filan...

 

 

Minho:- Boşver. Bu saatten sonra pek bir önemi yok senin için sanki.

 

 

Bahar:- Bazen o kadar karmaşık konuşuyorsun ki seni anlamakta güçlük çekiyorum. Yani burada Jaemin ne alaka şimdi?

 

 

O anda Ceylin seslendi.

 

 

Ceylin:- Bahar! Haydi gel kazanan açıklanacak.

 

 

Bahar:- Geliyorum! Ben gideyim.

 

 

Minho:- Tabii.

 

 

Bahar ilerledi ve bir an da durdu. Minho'nun ceketi omuzunda kalmıştı. Yanına geldi Minho'nun ve ceketi çıkarıp uzattı.

 

 

Bahar:- Teşekkür ederim dedi ve geri döndü.

 

 

Minho, arkasından bakıyordu.

 

 

Bahar'ın makyajı bir kez daha tazeleniyordu.

 

 

Changbin, Ceylin 'in yanına geldi.

 

 

Changbin:- Bence bu günün en güzel kızı sensin.

 

 

Ceylin:- Teşekkür ederim de neden bu iltifat?

 

 

Changbin:- İltifat değil. Gerçekler. Güzel iş çıkarmışsın. Sen, gerçekten yetenekli bir kızsın.

 

 

Ceylin gülümsedi:- Sadece elimden geleni yaptım. Şey, Changbin, geçen gün dediklerim sana. Kızgınlık ile söyledim inan.

 

 

Changbin:- Benim hakkımda böyle düşünmen beni oldukça üzdü. Sen, benim tertemiz duygularımsın. Sen, senin hakkında düşüncelerimi bilseydin, bunu asla söylemezdin.

 

 

Ceylin:- Benimle ilgili düşüncelerin nedir?

 

 

Changbin:- Senin düşündüklerinin tam tersi.

 

 

Ceylin:- Ben senin ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum.

 

 

Changbin:- Sapık şeyler diye başlama yine.

 

 

Ceylin:- Hayır. Beni destekliyorsun ama içinden ne şımarık kız, sadece sevmeyi değil, sevilmeyi bile bilmiyor. Aklı fikri güzel görünmek, erkekler filan. Dünya kendisinin çevresinde dönüyor zannediyor. Üstelik, kendisini bir şey zannediyor. Başarabilecek tek bir şeyi bile yokken hemde.

 

 

Changbin:- Bunları ben mi düşünüyorum?

 

 

Ceylin:- Sen, o, bu, herkes. Bak kelimesi kelimesine söyledim düşündüklerini. Bu defile benim için bu yüzden önemli işte. İnsanlara benim de bir şeyler başarabileceğimi gösterebilmek.

 

 

Changbin:- Ben, senin bir şeyler başarabileceğini zannetmiyorum. Biliyorum. O nedenle buradayım. Bu gün tasarladığın elbise ile alacağın birinciliğe şahit olmak, mutluluğunu paylaşmak için buradayım. Ama sen beni hem sapık hem de seni küçük gördüğümü sandığın için ben düşüncelerimi söylemesem daha iyi.

 

 

Ceylin:- Changbin!

 

 

Changbin:- Özür dilerken bile sen beni olmayan şeylerle suçluyorsun. Beni tanımadığın belli ve sen beni tanıyana kadar ben yanında olmasam daha iyi dedi ve gitti.

 

Ceylin, arkasından baka kalmıştı Changbin'in.

 

 

Ceylin, kendi travmalarının sonuçlarını Changbin'e ödetiyordu belki de. Belki de son yaşadığı olayın da etkisi de vardı kim bilir.

 

 

Changbin, salona erkeklerin yanına gelip oturdu.

 

 

Jeongin:- Yüzün neden asık? Bir sey oldu galiba.

 

 

Changbin:- Olmayacak şeyler için çabaladığım için.

 

 

Minho:- Kulübe hoş geldin.

 

 

Hyunjin:- Yine ne dedi?

 

 

Changbin:- Hem sapık, hem küçümseyen kişi oldum.

 

 

Sahneye çıkma vakti gelmişti. Birinci nihayet açıklanacaktı.

 

 

Ceylin:- Bahar, çok heyecanlıyım.

 

 

Bahar:- Ben de sonun da bu hengamenin bittiğine seviniyorum.

 

 

Hazel:- Kızlar, açıklanıyor, sonun da açıklanıyor!

 

 

Lena:- İnşallah Ceylin birinci olur. Allah'ım inşallah inşallah!

 

 

Mira:- Kızlar, ben heyecandan öleceğim galiba.

 

 

Seungmin:- Sakın, sen bana lazımsın!

 

 

Mira gülümsedi.

 

 

:- Öncelikle yarışmamıza katılan herkese çok teşekkür ederim. Kıyafetler, mankenler ve yetenek bölümü öyle güzeldi ki yarışmamıza renk kattınız. İyi ki geldiniz!

 

 

Salonda ki herkes alkışladı.

 

 

:- Bizim gözümüzde burada ki herkes kazanan ama bir tane birinci olacak. Şimdi sizlere jüri kararı ile birinci olan tasarım ve tasarımcımızı açıklıyorum.

 

 

Kızlar, derin bir nefes alıp verdiler. El ele tutuşup totem yapıyorlardı.

 

 

:- Tasarım yarışmamızın birincisi, Pembe Bahar adlı tasarımı ile Ceylin Gündoğdu!

 

 

Ceylin ve Bahar:- Aaaaaaaaaaa!

 

 

Ceylin:- Biz kazandık Bahar!

 

 

Bahar:- Hayır sen kazandın bitanem.

 

 

Bahar ve Ceylin sarıldılar.

 

 

Alya:- Ceylin kazandı!

 

 

Hazel:- Oley be oleeeeeyyyy!

 

 

Ceylin Bahar'a baktı. Son kez podyum yürüyüşü yapacaklardı. Minho 'ya el salladı Ceylin gelmesi için.

 

 

Lena:- Minho, seni çağırıyorlar.

 

 

Minho:- Beni mi?

 

 

Hyunjin:- Git haydi yanlarına.

 

 

Minho, ayağa kalktı ve sahneye doğru ilerledi ve çıktı.

 

 

Ceylin, Bahar ve Minho 'nun elini aldı ve tuttuşturdu ve podyumu gösterdi.

 

 

Bahar ve Minho birbirine baktılar.

 

Bahar, gülümsedi Minho 'ya. O gülümseyince Minho 'da gülümsedi.

 

 

Bahar:- Elimi sıkı tut, ayağımda topuklu ayakkabı var diye mırıldandı gülümseyerek.

 

 

Minho:- Madem yürüyemiyorsun neden giyiyorsun şunu?

 

 

Bahar:- Moda gösterisi olduğu için olabilir mi?

 

 

Minho:- Yoksa elimi tutmak için bahanemi arıyorsun?

 

 

Bahar:- Hıı sorma. Yürü hadi yürü.

 

 

Minho, sımsıkı tuttu elini Bahar'ın. Asıl bahane arayan kendisiydi aslında.

 

 

Anka:- Bu ikisini böyle göreceğimi hayatta tahmin edemezdim.

 

 

Lena:- Ne yalan söyleyeyim ben de. Ama çok yakışmıyorlar mı sizce de?

 

 

Han:- Jaemin, bu anın fotoğraflarını görünce kızmaz mı Bahar'a? Ben olsam çok kıskanırdım mesela.

 

 

Lena:- Jaemin ne alaka?

 

 

Han:- Ee Bahar ile sevgililer ya.

 

 

Lena:- Yoo Bahar ile Jaemin sevgili değiller ki. O da nereden çıktı?

 

 

Han:- Ama biz duyduk. Yani şey, Jaemin ve Bahar konuşuyorlardı revirde. Bahar, seninle çıkarım dedi.

 

 

Lena:- Ha sen onu diyorsun. Olay şöyle aslında. Bahar Jaemin 'e eğer Minho'ya sataşmayı bırakırsan seninle çıkarım demiş.

 

 

Han:- Ne yani, Minho için mi çıkacaktı Jaemin ile?

 

 

Lena:- Evet Minho 'yu korumak için.

 

 

Han:- Yani şimdi, sevgili değiller öyle mi?

 

 

Lena gülümsedi:- Değiller dedim ya. Jaemin bunu duyunca kendini geri çekmiş işte.

 

 

Han:- Minho, Bahar için bu kadar önemli yani.

 

 

Lena:- Bahar öyle delidir doludur ama sevdikleri için kendini feda etmekten çekinmez emin ol.

 

 

Han:- Sevdikleri için dedi gülümseyerek.

 

 

Bahar ve Minho el ele podyum da yürüyorlardı. Minho, halinden gayet memnundu. Bahar ise utanıyordu. Hem de çok.

 

 

Sahneye geldiler. Ceylin, Bahar ve Minho. Minho hâla tutuyordu Bahar'ın elini.

 

 

Bahar:- Elimi alabilir miyim? Lazım oluyorda.

 

 

Minho:- Afedersin elimde kalmış dedi ve bıraktı.

 

 

Birincilik ödülü getirilmişti. Seul'ün en iyi moda tasarımcısı tarafından hem de.

 

 

:- Tebrik ederim canım!

 

 

Ceylin:- Teşekkür ederim efendim.

 

 

Ceylin, çok heyecanlıydı. Elleri titriyordu ödülünü alırken. Konuşma yapması istendi.

 

 

Ceylin, mikrofonu aldı.

 

 

Ceylin:- Bu ödülü kazanmak, özellikle Güney Kore 'nin en iyi moda tasarımcılar tarafından seçilmek, benim için öyle güzel bir duygu ki anlatamam. Aslında bu ödülü benimle birlikte çalışan, elbise de emeği olan herkes kazandı. Çalışma arkadaşlarım, onlarla harika bir ekip olduk. Ama birileri daha var teşekkür etmem gereken. Yol arkadaşlarım, can arkadaşlarım, ailem, her şeyim iyi ki varsınız. İyi ki sizlerle arkadaş olmuşum. Hep yanımda olduğunuz için teşekkür ederim dedi kızlara bakarak. Sonra, erkeklere döndü gülümseyerek. Bir de onlar var. Stray Kids. Başım her sıkıştığında yanımızda oldunuz. Destek verdiniz. İyi ki varsınız. Ve son olarak Changbin.

 

 

Changbin şaşkındı. Ceylin 'e baktı. Ceylin 'de ona.

 

 

Ceylin:- Bana hep inandın, hep yanımda durdun. Gereken yerde korudun. Bazen, huysuzluğuma, saçmalıklarıma katlandın. Yanımda durmaya da devam ediyorsun. Sen, benim için çok kıymetlisin. Benimle olduğun için, bana inandığın için teşekkür ederim.

 

 

Changbin gülümsedi. Özellikle "sen benim için çok kıymetlisin" cümlesi Changbin için çok şey ifade ediyordu.

 

 

Ceylin:- Bu ödülü kazanmam da payı olan herkese çok ama çok teşekkür ediyorum. Hepinizi çok seviyorum!

 

 

Bu gün bir elbise nelere sebep olmuştu. Bahar ve Minho 'yu yakınlaştırırken, Changbin ve Ceylin 'i de birleştirmişti.

 

 

Bahar'ın elbise ile fotoğraf çekimi vardı.

 

 

Bahar:- Tam bitti diyorum, bi daha. Bitiyor gibi oluyor, bi sey daha.

 

 

Ceylin:- Bu sefer bitti. Birinci olduk onun için bu fotoğraflar. Bu son, gerçekten.

 

 

Erkekler yanlarına geldiler.

 

 

Jeongin:- Tebrikler Ceylin. Birinciliği gerçekten hak ettin.

 

 

Felix:- Tebrik ederiz.

 

 

Ceylin:- Teşekkür ederim. Sayenizde. Bana yardımcı oldunuz hakkınızı ödeyemem.

 

 

Bang Chan:- Lafı bile olmaz. Sen kendi emeklerin ile hak ettin bu ödülü.

 

 

Ceylin gülümsedi:- Çok naziksiniz.

 

 

Felix:- Ee sırada ne var?

 

 

Ceylin:- Birincilik kazandıkya dergi için çekimler var. Genç Tasarımcılar diye bir dergi.

 

 

Seungmin:- Fotoğraf çekimini ben yapacağım.

 

 

Felix:- E bu harika.

 

 

Mira:- Arkadaşımızın güzel bir fotoğrafını çekersin artık.

 

 

Seungmin:- Bahar, bana emanet.

 

 

Bahar:- Bir bitemedi.

 

 

Kızlar güldüler.

 

 

Seungmin:- Başlayalım o zaman.

 

 

Fotoğraf çekiminin yapıldığı yer

 

 

Fotoğraf çekimi başlamıştı. Seungmin Bahar'ı yönlendiriyor, Bahar ona göre poz veriyordu. Merdivende, bisikletin yanında, salıncakta çekildi fotoğraf. Minho ise hayran hayran ona bakıyordu.

 

 

Han, Minho'nun yanına geldi.

 

 

Han:- Bahar'ı çok seviyorsun değil mi?

 

 

Minho:- Hem de nasıl. Ama onun kalbi başkasında.

 

 

Han:- Değil.

 

 

Minho:- Ne değil?

 

 

Han:- Bahar'ın kalbi işte.

 

 

Minho:- Açık konuş Han.

 

 

Han:- Bahar ve Jaemin sevgili değillermiş. Seninle çıkarım demişti ya Jaemin 'e çıkmıyorlarmış.

 

 

Minho:- Nasıl yani?

 

 

Han:- Seninle çıkarım ama Minho ile uğraşmayı bırakırsan demiş.

 

 

Minho gülümsedi:- Ne? Sen bunu nereden, Lena'dan duydun.

 

 

Han:- Aynen öyle.

 

 

Minho:- Benim için, benim iyiliğim için Jaemin ile çıkacaktı öyle mi?

 

 

Han:- Bence seni önemsiyor. Neden böyle bir şeyi kabul etsin ki yoksa. Sevmediği biri ile neden çıksın ki. Lena dedi ki Bahar sevdikleri için kendini feda etmekten çekimez. Anladın mı sevdikleri.

 

 

Minho:- Benim için yani dedi ve Bahar'a baktı.

 

 

Seungmin:- Bahar şimdi gülümse!

 

 

Bahar, gülümseyerek kameraya poz veriyordu ki birden kendisine bakan Minho'yu fark etti. Elin de olmadan hafiften sağa yatırdı başını ve gülümseyerek baktı Minho 'ya.

 

 

Seungmin:- Harika böyle devam.

 

 

Kızlar, onlara bakıyorlardı.

 

 

Alya:- Bu gün bunların arasında bir şey olmadıysa ben de bir şey bilmiyorum.

 

 

Hazel:- Olsa mucize olurdu. Ama mucizeler güzeldir.

 

 

Felix:- Mucizeler, güzeldir. Belki de inanmamız gereken tek şey mucizeler.

 

 

Hazel, Felix 'e baktı.

 

 

Seungmin:- Minho, sıra beraber çekimde.

 

 

Minho:- Çekimde ben de mi vardım?

 

 

Seungmin:- Ceylin öyle dedi.

 

 

Ceylin:- Evet, evet sen de varsın.

 

 

Bahar:- Başka bilmem gereken şey var mı Ceylin? Taksit taksit öğreniyorum da her şeyi.

 

 

Ceylin gülümsedi:- Vallahi bu son.

 

 

Minho:- Ne o memnun kalmadın mı?

 

 

Bahar:- Kalmadım tabii. Seninle bu gün gereğinden fazla yakınlaştık. Hoş değil. Bir tek seni dövmek için yaklaşabilirim sana.

 

 

Minho:- Şu elbisene saçlarına bakan da hanımefendi kız sanır seni. Ne bilecekler senin kedi olduğunu.

 

 

Ceylin:- Artık çekimlere başlayabilir miyiz lütfen?

 

 

Minho Bahar'ın yanına geldi.

 

 

Bahar:- Çok yaklaşma ona göre!

 

 

Minho:- Sana bayılmıyorum!

 

 

Erkekler kıkırdadılar o an.

 

 

Bahar:- Neden gülüyor bunlar?

 

 

Minho:- Hiç işte gıcıklıklarından dedi imâ ile.

 

 

Seungmin:- Hadi artık. Evet, çekim başlıyor. Minho, Bahar'a sarıl.

 

 

Bahar:- Sarıl derken?

 

 

Seungmin:- Sarılmak işte.

 

 

Minho, Bahar'a doğru yaklaştı. Elini beline atıyordu ki geri çekildi.

 

 

Ceylin:- Bahar ne olur!

 

 

Bahar:- İsyan etmeme az kaldı ona göre.

 

 

Minho, sarıldı yavaşça. Tedirgindi. Bahar'ın memnun olmayacağı bir davranışta bulunmak istemiyordu.

 

 

Seungmin:- Çok iyi. Birbirinize bakıp gülümseyin. Biraz yaklaş Minho. Bahar, Minho 'ya bak.

 

 

Minho, Bahar'a yaklaştı.

 

 

Bahar:- Aynı hisler. Gözlerine baktığımda yine kalbim çıkacak gibi oluyor. Ama çok güzel bakıyor. Çok güzel gülüyor diye geçirdi içinden.

 

 

Minho:- Aramızda hiç bir engel yok. Kalbin de kimse yok. Sen benim sevdiğimsin. Seni kazanmam lazım. Kalbine girmem lazım. Saçlarını yalnız ben okşayacağım. Senden vaz geçemem. Benimsin çünkü.

 

 

Seungmin:- Minho, Bahar'ın yanağını okşa ve Bahar, kızarmayı bırak artık. Kıpkırmızı çıkacaksın fotoğrafta.

 

 

Bahar:- Kolaysa sen gel böyle poz ver.

 

 

Seungmin:- Mira ile ise seve seve.

 

 

Bahar:- Yok Minho ile.

 

 

Kızlar gülüyordu. Erkeklerde.

 

 

Minho, Seungmin 'in dediklerini birebir yapıyordu. Fotoğraflar çok güzel oluyordu. Merdiven de ve salıncakta birlikte otururken, birbirlerine bakıp gülümserken çekinmişlerdi. Hatta Bahar, bir ara başını Minho'nun omuzuna koymuştu. Sonra pencereden dışarı, Minho 'ya bakarken de bir kare aldı Seungmin.Hem çok tatlı, hem de çok romantik fotoğraflar çekilmişti. Daha sonrasında tasarımcı olarak Ceylin 'in fotoğraflarını da çekti. Seungmin işini harika yapmıştı.

 

 

Seungmin:- Tebrikler arkadaşlar çok güzel bir çekim oldu. Ben fotoğrafları dergiye göndermeye gidiyorum. Mira, gelmek ister misin?

 

 

Mira:- Olur dedi ve gitti Seungmin ile.

 

 

Ceylin:- Sonun da bitti.

 

 

Bahar:- Ohh çok şükür.

 

 

Minho:- Senden kurtuldum sonunda.

 

 

Bahar:- Asıl ben senden kurtuldum. Neyse gidip şu üzerimi değiştireyim artık. Hadi Ceylin.

 

 

Ceylin:- Siz önden gidin kızlar, ben Changbin ile biraz konuşup geliyorum.

 

 

Changbin, Ceylin 'e baktı.

 

 

Ceylin:- Konuşuruz değil mi?

 

 

Changbin, başını salladı.

 

 

Ceylin:- Ben, biraz abarttım biliyorum. Konuşmayı bilmiyorum. Duygularımı anlatmayı da. Anlatabilsem, kim bilir neler söyleyeceğim. Changbin ben, son olan şeyden sonra erkeklerin düşüncelerini sorgulamaya başladım. Aslında hata bendeydi. Tanımadığım, bilmediğim birinin sırf egomu tatmin etmek için bana yaklaşmasına izin verdim. Sevmediğim, arkadaşlık dahi hissetmediğim biri hem de. Bundan ders aldım. Ayrıca şunu da anladım ki ben aslında erkekleri oyuncak olarak görüyormuşum. Kendimi çözebiliyorum artık. Ama seni ne sapık, ne de oyuncak olarak görmedim. Bana kızma olur mu? Ben değiştim. Değişmeye de devam ediyorum. Yani elimden geldiğince. Ama bu değişimin nedeni sensin. Senin bende ki yerin çok ayrı.

 

Changbin:- Benim niyetim asla seni değiştirmek değil. Sadece kendinin iyi ve kötü yanlarını fark etmeni istedim. Bir de benim...

 

 

Ceylin:- Senin?

 

 

Changbin:- Hani benim düşüncelerim demiştim ya. Sen de saymıştın. Hiç biri benim düşüncelerim değil. Onlar, senin kendi kendin hakkında ki fikirlerin. Benim içimi açıp okusan, neler değişirdi bilmiyorum ama bende ki seni görürdün.

 

 

Changbin, duygularını iyiden iyiye açmaya başlamıştı. Kullandığı kelimeler Ceylin 'e ip uçları verir gibiydi ama Ceylin, onun tarafından sevilmeyeceğine öyle emindi ki üstüne konduramıyordu Changbin 'in kendisini sevebileceğini. Üstelik Changbin 'in kendisi hakkında olumsuz düşünceler içinde olduğunu sanıyordu hâla.

 

 

Ceylin:- Ben, benimle ilgili iyi şeyler düşüneceğine pek emin değilim. Ama iyi arkadaşım ben. Gerçekten. Sana karşı iyi arkadaşlık yaparım.

 

 

Changbin:- Arkadaşlık filan istediğim..

 

 

Yok diyecekken Ceylin 'in ekip arkadaşları seslendi kendisine.

 

 

:- Ceylin, röportaj için seni bekliyorlar.

 

 

Changbin:- Sana kendimi anlatmam gerek.

 

 

Ceylin:- Şimdi gitmeliyim. Sonra konuşuruz olur mu? Dedi ve gitti.

 

 

Changbin, arkasından baka kalmıştı.

 

 

Changbin:- Seni seviyorum Ceylin diyecektim. Çok seviyorum diyecektim.

 

 

Kızlar ve erkekler evin yolunu tutmuşlardı. Bahar ve Minho için hatta herkes için güzel biten bir gün daha geçip gitmişti. Geriye sadece anılar kalmıştı. Minho ve Bahar'ın çekindiği bu güne ait o anılar.

  

  

Bölüm : 03.12.2024 07:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...