26. Bölüm

26. Bölüm- Mira❤️ Seungmin

Mavi Melek
mavimelek

 

Ev. Kızların yeni evi Güney Kore idi. Alışmışlardı aslında buraya. Sevmişlerdi Kore'yi. Ama en çokta Stray Kids 'i. Sürekli macera yaşadıkları, kendilerini bir türlü yanlarından alamadıkları Stray Kids, onların bir parçası olmuştu. Neredeyse hayatlarının her anını onlarla yaşıyolardı. Hatta belki de bütünü kaplıyorlardı. Duyguları da bu yönde şekil almaya başlamıştı.

Mira mesela. Seungmin'e karşı hislerin de emindi artık. Kabul de etmişti. Hazel'in Felix 'e olan hislerinde gram azalma yoktu. Han ve Lena başka türlü ilerlemeye başlamışlardı. Anka ve Bang Chan hislerini doruklarında yaşıyorlardı. Changbin ve Ceylin, hâla açılamamış olsalarda gizliden, gizliden çok seviyordu birbirini. Hyunjin, Alya'ya gerçekleri söyleyecekti ama Alya'da olan gerçekleri onu engelliyordu. Cesaret edemiyordu. Jeongin, Ekin'i deli gibi kıskanıyordu. Elbette Ekin'de onu. Ve Minho. Aşkından saçmaladığı Bahar'a karşı susuyor olsa da bir şekilde davranışları onu ele veriyordu.

 

Ama bu kez araya ayrılık girecekti. Ve ayrılık birleşmeye sebep olacaktı.

 

Kızlar, okulda okçuluk çalışıyorlardı. Her önemli gün gibi o büyük gün de yaklaşıyordu. Kızlar ve erkekler için önemli olan o gün.

 

Seçil Öğretmen:- Japonya elemelerine az kaldı kızlar. Çalışmaları sıkılaştırmamız lazım.

 

Ekin:- Biz her zaman hazırız hocam.

 

Seçil Öğretmen gülümsedi:- Biliyorum canım. Sizden hiç şüphem yok. Sadece başınızda yeteri kadar duramıyorum. Türkçe öğretmenliğine hiç girmemeli miydim? Düşünüyorum bazen.

 

Mira:- Hocam neden böyle düşünüyorsunuz ki? Her şey çok güzel ilerliyor.

 

Seçil Öğretmen:- Orası öyle de sizi yanlız bırakmıyorum.

 

Ekin:- Hocam biz halimizden gayret memnunuz. Siz yüreğinizi ferah tutun.

 

Lena:- Hocam, buraya gelirken içimde istemsizce bir korku oluyor. Birileri bizi çalışırken görecek diye.

 

Ceylin:- Al benden de o kadar.

 

Seçil Öğretmen:- Korkmayın kızlar. Kimliğiniz gizleniyor. Okçuluk olimpiyatlarına kadar da öyle kalması sağlanacak. Bazen ben de korkmuyor değilim. İki gün önce, Finlandiyalı okçular ölümden dönmüşler maalesef.

 

Lena:- Anneciğim! Ben ölmek istemiyorum.

 

Ekin:- Şu an bizim korkacak bir durumumuz yok Lena merak etme.

 

Seçil Öğretmen:- Öğrenci değişim programı ile geldiğinize dair tüm belgeler hazırlandı. Kolay kolay açığa çıkmaalzsınız.

 

Bahar:- Şahsen, okula sekiz kişi olarak geldiğimiz için ben olsam anlardım.

 

Seçil Öğretmen:- O da ayarlandı. Sizinle birlikte gelen ve Kore'de okuyormuş olarak görülen beş öğrenci daha var. Ama başka okuldalar. Onlar gönüllü seçildiler.

 

Mira:- Ya biz sanıp onlara zarar verirlerse?

 

Seçil Öğretmen:- Veremezler çünkü onlar okçu değil. Sosyal medya hesaplarınız neden temizlendi sanıyorsunuz? Hepsi sizin güvenliğiniz için. Daha neler var neler.

 

Mira:- Helal olsun neler düşünmüşler.

 

Hazel:- Hocam iyi de yakalanmıyor mu bu suçlular?

 

Seçil Öğretmen:- Maalesef. Çok iyi saklanıyorlar. Ama bize gelen bilgilere göre yakalanmak üzereler. Şu an yapacağımız tek şey kimliğimizi açık etmemek.

 

Bahar:- Bence iyi bir dayak istiyorlar.

 

Seçil Öğretmen:- Dayak yok. Kendimizi açığa çıkaracak hiç bir şey yok. Normal çalışkan bir öğrenci gibi okuldan eve, evden okula.

 

Ekin:- Duydun mu Bahar?

 

Bahar:- Duydum.

 

Erkekler ise yurtta oturuyorlardı. Sohbet okulda Minho ve Bahar'ın halleriydi.

 

Seungmin ve Hyunjin, telefondan videoyu açıp izliyorlardı diğerleri ile birlikte. Eğlenecek yeni bir şey bulmuşlardı elbette.

 

Bang Chan:- Ahahahss şunların haline bakın.

 

Felix:- Çok komikler ya.

 

Bang Chan:- Bana atsana, Anka'ya atayım. Bunu kaçırmasın.

 

Seungmin:- Hemen gönderiyorum.

 

Bang Chan, videoyu Anka 'ya gönderdi.

 

Changbin:- Bunlar, zehirlenmeselerdi, hayatta böyle bir araya gelmezlerdi.

 

Han:- Hakikaten. Ama çok komikler.

 

Minho elindeki havlu ile yüzünü silerek girdi içeri.

 

Minho:- Kimin hakkında konuşuyorsunuz siz?

 

Han:- Bahar ve senin!

 

Seungmin, Han'ın ağzını kapattı.

 

Seungmin:- Komik bir video varda ona bakıyoruz.

 

Minho:- Ben de bakayım dedi ve telefona doğru yaklaştı. Hyunjin hemen kaçırdı telefonu, arkasına sakladı.

 

Hyunjin:- Boşver öyle çokta komik değil.

 

Minho:- Ama hepiniz gülüyordunuz demek ki komikti.

 

Hyunjin:- Değil değil.

 

Minho:- Bu kaçamak hallerin şüphe ormanlarında yolumu kaybetmeme neden oluyor ona göre.

 

Seungmin:- Komik değil işte. Bakmasan da olur.

 

Minho:- Verin şu telefonu.

 

Hyunjin, telefonu yavaşça Minho 'ya uzattı.

 

Hyunjin:- Seungmin çekti dedi ve hemen en arkaya saklandı.

 

Seungmin:- Satıcı ne olacak.

 

Minho, videonun üzerine tıkladı. Sonra labaratuvardan çıktıklarında ki hallerini izlemeye koyuldu. Hatta izlemek şöyle dursun, yaptığı şeylerden dolayı bir şoktan çıkıp, diğerine giriyordu.

 

Minho:- Bunlar, bunları ben mi yaptım? Diye sordu bir telefona bir de arladaşlarına bakarak.

 

Jeongin:- Videoda ki sen olduğuna göre, sen yaptın.

 

Minho:- Yok artık. Bir de seni seviyorum diye bağırmışım dedi çekik gözleri daha da açılarak.

 

Felix:- Yapmışsın.

 

Minho:- Oradan izleyeceğinize durdursaydınızya!

 

Felix:- Bizi yanınıza yaklaştırmadılar ki.

 

Changbin:- Merak ettiğim şey, dışarıda böyle iseniz, içeride neler olduğu.

 

Minho, birden erkeklere baktı.

 

Minho:- Ben hiç bir şey hatırlamıyorum. Önemli bir şey olsa hatırlardım değil mi?

 

Bang Chan:- Önemli bir şeyden kastın ne?

 

Minho:- Ya Bahar'ı öptüysem? Yapmış mıyımdır? Yok olmamıştır. Olmamıştır. Olduysa, Bahar beni bu defa sağ bırakmaz.

 

Diğerleri güldüler.

 

Minho:- Bana bakın! Bu videoyu kızlardan kimse görmeyecek ona göre.

 

Jeongin:- Çok geç, az önce kızlara gitti video.

 

Minho:- Ne demek gitti ya?

 

Bang Chan:- Şey. Ben Anka'ya attım.

 

Minho alkışladı:- Aferin size. Sizin gibi arkadaşım varken düşmana hiç ihtiyacım yok ki dedi ve odadan çıktı.

 

Diğerleri gülmeye başladılar.

 

Hyunjin:- İyi ki videoya almışız.

 

Minho içeri girdi geri.

 

Minho:- Gülmeyin!

 

Hepsi birden sustular ve başlarını öne eğdiler.

 

Kızlar da evde odalarında oturuyorlardı.

 

Lena:- Kızlar! Ben korkuyorum.

 

Ekin:- Neden?

 

Lena:- Şu okçuları öldürmek isteyenlerden.

 

Mira:- Seçil Hoca anlattıya. Çok iyi gizlendik. Sadece çenemize sahip çıkmamız gerekiyor.

 

Lena:- Ay ne bileyim yine de korktum işte.

 

Bahar:- Sen korkma ben varım. Sana zarar vermek isteyen olursa ben onları döverim.

 

Lena:- Canım Bahar'ım benim.

 

Ceylin:- Sen yine de Bahar'a çok güvenme.

 

Lena:- Nedenmiş o?

 

Ceylin:- Minho'nun, senin üzerine oturduğunu ne çabuk unuttun?

 

Bahar:- Hatırlatma şunu bana. Ona haddini bildirirdim de neyse.

 

Hazel:- Neden bildirmedin o zaman? Yoksa?

 

Bahar:- Yoksa moksa yok. Getirmeyin aklınıza öyle şeyler.

 

Lena:- Ya neden itiraz ediyorsun ki zehirlendiğiniz de gördük birbirinize nasıl kur yaptığınızı. Lena, birden ağzını kapattı. Bahar yanındaydı ve gözlerini açmış, Lena'ya baktı.

 

Bahar:- Ne yapmışız?

 

Lena:- Ben bir şey demedim dedi incecik çıkan sesi ile.

 

Alya:- Ama çok tatlıydınız.

 

Bahar:- Minho ve ben tatlı hah! Güleyim de boşa gitmesin.

 

Anka'nın telefonuna mesaj geldi.

 

Anka:- Chan'dan mesaj geldi.

 

Mira:- Yine odadan mı çıkacağız?

 

Lena:- Benim uykum geliyor ya! Çok konuşuyorsunuz.

 

Anka:- Yok yok. Bi video atmış dedi ve açtı. Kızlar bu, Bahar ve Minho!

 

Bahar:- Hani! Dedi ve ayaklandı.

 

Anka:- Gel bak siz.

 

Bahar, Minho ve kendisini izliyordu. Tıpkı Minho gibi, gözleri açılmıştı onunda. Bahar ile beraber kızlarda izliyorlardı.

 

Hazel:- Ahaha bak siz bu haldeydiniz işte dedi ve ağzını kapattı. Bahar'ın kendisine öldüresiye bakan bakışları ile.

 

Lena:- Sus bence.

 

Hazel:- Bence de.

 

Kızlar, gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Bahar ise telefonun ekranına bakakalmıştı. Hatta donmuştu.

 

Video bitmişti ve Bahar, kıpırdamıyordu. Anka, elinden telefonu aldı. Eli de öylece kalmıştı.

 

Mira:- Bahar, iyi misin? Diye sordu omuzuna dokunarak.

 

Ekin:- Şoka girdi galiba.

 

Anka:- Bahar! Ay, keşke izletmeseydik.

 

Bahar, birden yavaş yavaş devrildi dikildiği yerden yatağın üzerine.

 

Ceylin:- Kahrından öldü galiba.

 

Ertesi gün olmuştu.

Okula geliyorlardı. Bahçeden içdri girdiler konuşa konuşa. Bahar, eli ile yüzünü kapatıyordu.

 

Ekin:- Saçmalama Bahar, gizlenecek ne var? İndir şu elini.

 

Bahar:- Ne mi var? Videoyu izlediniz siz de.

 

Hazel:- Saçmalama. Zehirlendiğiniz için oldu.

 

Mira:- Hem dua et ki size bir şey olmadı.

 

Bahar:- Bütün okula rezil oldum ya!

 

Karşıdan Minho ve erkekler geliyordu.

 

Minho:- Hihhhh Bahar! İzledi mi acaba?

 

Jeongin:- Haline bakılırsa izlemiş gibi.

 

Bahar:- Minho!

 

Minho, erkeklerin arkasına geçti. Bahar, Minho'ya bakıyordu. Parçalamaya hazırlanıyordu bir nevi.

 

Lena:- Bahar'ı tutun!

 

Mira ve Anka, Bahar'ın koluna girdiler.

 

Ekin:- Bana bak Bahar! Seçil hocanın dediklerini unutma.

 

Bahar:- Unuttum bile.

 

Ekin:- Bahar diyorum bak. Uslu duracaksın.

 

Bahar:- Niye hep ben durmak zorundayım?

 

Ekin:- Cevabını bildiğin soruları sorma istersen.

 

Minho:- Bu sefer beni çiğ çiğ yer bu kız.

 

Bahar, birden fırladı kızların kolundan ok gibi. Minho 'nun üzerine.

 

Minho:- Geliyor, ben kaçtım dedi ve koştu.

 

Bahar:- Gel buraya Minho!

 

Minho:- Hayatta gelmem.

 

Bahar:- Gel sen gel!

 

Jeongin:- Galiba bunu her gün yaşamak zorundayız.

 

Kızlar, güldüler.

 

Hazel:- Galiba biz ne zaman Kore'den gidersek bu kovalamaca da o zaman son bulacak.

 

Seungmin:- Umarım, hiç bir zaman gitmezsiniz.

 

Mira, Seungmin 'e baktı.

 

Bang Chan:- Anka, ders başlayana kadar biraz dolaşalım mı?

 

Minho önde, Bahar arkada kovalaşıyorlardı.

 

Bahar:- Gel buraya çabuk gel!

 

Minho:- Yaa geleyim de parçala beni değil mi?

 

Bahar:- Evet nereden bildin!

 

Bahar, öyle bir koşuyordu ki Minho 'nun peşinden birden önünü görmedi ve okulun müdürüne çarptı.

 

Bayan So Dam:- Bahar! Ne bu koşturmaca?

Minho ileride kendisine gülüyordu. Müdüre hanım dönüp Minho 'ya baktı.

Bayan So Dam:- Minho! Gel buraya.

 

Minho koşarak geli yanlarına geldi.

 

Minho:- Buyrun hocam!

 

Bayan So Dam:- Siz yine kavga mı ediyorsunuz?

 

Bir an Bahar'ın aklından Seçil Öğretmen 'in dedikleri geçti. Kızların başını belaya sokmamaları gerektiği ve kendilerini gizli tutmalarını istediği o an.

 

Bahar:- Yok hocam biz, biz şey yapıyorduk.

 

Bayan So Dam:- Ne yapıyordunuz?

 

Bahar:- Şakalaşıyorduk.

 

Minho:- Hıı evet. Şakacı şey seni!

 

Bahar:- Hem ben Minho 'ya nasıl kıyayım hocam, şu tatlılığa bakar mısınız?

 

Minho:- Ben mi?

 

Bahar, Minho 'nun başını okşadı gülümseyerek.

 

Bahar:- Tabii. Şu çekik gözler, şu saçlar, şu boy pos. Bal resmen bal. Aııyy ağzım gicişlendi.

 

Minho ve müdüre hanım, Bahar'a bakıyorlardı.

 

Minho, elini Bahar'ın alnına koydu.

 

Minho:- Ateşin filan mı var senin?

 

Bahar:- Yok diye çemkirdi Minho 'ya.

 

Bayan So Dam:- Bunu içten söylediğini farz ediyorum.

 

Bahar:- Edin hocam edin.

 

:- İyi o zaman.

 

Müdüre hanım ayrıldı yanlarından.

 

Minho:- Sen iyi misin? Az önce saçlarımı okşadın.

 

Bahar, ellerini çırptı önce, sonra silkeledi.

 

Bahar:- Bana bak. Benden uzak duracaksın ona göre. Senin yüzünden başımı belaya sokamam.

 

Minho:- Haa durum anlaşıldı şimdi.

 

Bahar:- Minho bak zaten olanlardan dolayı sinirlerim tepemde ve tepemde ki o sinirleri yerinde tutmam gerekiyor, bir de benimle uğraşıp yenilerini ekleme dedi ve gitti.

 

Minho:- Bi an ne oluyor dedim. Senden insan olmanı bekleyen de kabahat zaten diye bağırdı arkasından.

 

Bang Chan ve Anka bahçe de yürüyorlardı.

 

Anka:- Bu sene kar gecikti değil mi?

 

Bang Chan:- Öyle oldu.

 

Anka:- Biz de Ankara'nın ayazı meşhurdur ama şu an Kore'de bayağı soğukmuş.

 

Bang Chan:- Üşüdün mü?

 

Anka:- Biraz.

 

Bang Chan, Anka'nın ellerini tuttu ve kendi avucunun içine aldı.

 

Bang Chan:- Isındın mı?

 

Anka utanmıştı.

 

Bang Chan:- İstersen sarılırım.

 

Anka:- Yok yok ısındı ellerim.

 

Bang Chan güldü:- Utandığına göre ısındın. Ben, seni görmediğim gün, özleminden ölecekmiş gibi hissediyorum. Nasıl böyle oldum bilmiyorum ama mutlu olduğumu hissediyorum. Böyle sanki damarlarımdan kan yerine sen geziyorsun

sanki.

 

Anka güldü:- Betimlemelerin harika.

 

Bang Chan:- Anka, bu betimleme değil. Ben seni çok seviyorum. Bir şey olacakta ayrılacağız diye çok korkuyorum.

 

Anka, usulca çekti elini. Başını yere eğdi üzülerek.

 

Anka:- İki sene sonra zaten ayrılacağız.

 

Bang Chan:- Düşünmek bile istemiyorum. O ihtimali kafamdan kaldırdım ben.

 

Anka:- Kabul etmesen de bu gerçek var.

Bang Chan:- Yine de...

 

Anka:- Yine de zamanımız var. Güzel anılar biriktirmek için.

 

Bang Chan:- Ben, gitsen bile senden asla vaz geçmeyeceğim. Gerekirse Türkiye 'ye yerleşirim ama seni bırakmam.

 

Anka gülümsedi:- Yapar mısın gerçekten?

 

Bang Chan:- Bunu bana mı soruyorsun?

 

Anka güldü:- Yaparsın. Lütfen yap.

 

Ders zili çalmıştı. Herkes içeri girdi. Hazel, Taemin'e kimya çalıştırıyordu yine. Ama bu sefer Taemin 'in gözü kitapta değil, Hazel'de idi. Felix, sınıfa girdi ve onlara baktı. Sinirlendiği her halinden belli oluyordu. Sinirlenmekten daha fazlası. Kıskançlık. Yine kıskançlık.

 

Yerine geçip oturdu Felix. Ama gözleri hâla onlardaydı. Hiç ayırmadan bakıyordu. Han yanına geldi ve oturdu.

 

Han:- Felix, iyi misin?

 

Felix:- Değilim. İyi olmayı da düşünmüyorum.

 

Han:- Hakkın var dedi Taemin ve Hazel'e bakarak.

 

Felix:- Ben bu çocuğu döverim bak demedi deme.

 

Han:- Saçmalama. Hazel'in gözünden daha da düşmek istemiyorsan, kendine hakim ol.

 

Felix:- Hazel'in gözünde miyim de düşeyim? Kız bana hislerinden bahsettiğinde onun hislerini görmezden geldim. Şimdi o mu beni görecek?

 

Han:- Yine de sakin kalmaya çalış.

 

Felix:- Yapamıyorum. Baksana Hazel'in içine düşecek.

 

Han:- Belki hisleri hâla aynıdır?

 

Felix:- Bana Taemin 'den hoşlandığını söyledi. Hangi hisler?

 

Hazel başını kaldırdı o an. Kendisine bakan Felix 'i gördü.

 

Hazel:- Neden bakıyor ki bana? Diye geçirdi içinden. Taemin ise birbirine bakan Felix ve Hazel'e baktı. Bakışları her şeyi anlatır cinstendi.

 

Taemin- Anlıyorum dedi birden.

 

Hazel, Taemin 'e döndü:- Neyi?

 

Taemin, kitaba bir şeyler yazdı. Hazel okuyordu.

 

Taemin "Sen Felix'e aşıksın" yazmıştı.

 

Hazel:- Ne, yok yok öyle bir şey.

 

Taemin:- Hazel, ona bakışlarını görüyorum.

 

Hazel:- Yok dedim Taemin dedi ve ayağa kalktı bir hışımla. Felix bir terslik olduğunu düşündü. Han'a baktı ve hemen Hazel'in yanına geldi.

 

Felix:- Ne oluyor? Seni rahatsız mı ediyor?

 

Hazel:- Hayır. Ders çalışıyoruz görmüyor musun?

 

Felix, Taemin 'e baktı.

 

Felix:- Ne yaptın ona söyle çabuk.

 

Hazel:- Sana ders çalışıyoruz diyorum duymuyor musun? Rahat bırakır mısın bizi?

 

Felix, geri geri adımlar attı. Sonra geçip yerine oturdu.

 

Hazel sinirlenmişti. Sırasından çıktı ve ilerledi. Sınıftan çıktı ve koridor duvarına yaslandı. Gözünün önünde sadece Felix 'in biz sadece arkadaşız dediği o an geçiyordu.

 

Hazel:- Hem, arkadaşız diyo hem... Dedi ve sustu.

 

Kızlar, koridorda sınıfa geliyorlardı.

 

Mira:- İki saat şu Minho 'yu kovalamasaydın biz de bahçede ağaç kılığında seni beklemezdik.

 

Bahar:- Bu Minho çok oldu. Çok oldu! Benim bunu bir yerde sıkıştırıp dövmem lazım.

 

Ekin:- Saçmalama.

 

Bahar:- Ne saçmalama ne? Eve girdiklerinde bana dokundu. Hem de dudağıma. Sonra o zehirlendiğimiz de benimle ilgili saçmalaması. Önceden olanlarda var. Bak ben, Minho ile ilgili bir şey daha yaşarsam, kendimi tutamam. Kendimi tutamazsam, onu tutarım, gebertirim.

 

Lena, karşısında duvara yaslanmış üzüntü ve düşünceler arasında boğulan Hazel'i gördü.

 

Lena:- Kızlar, Hazel orada.

 

Alya:- Ne olmuş ki? Hadi yanına gidelim.

 

Kızlar, koşar adım Hazel'in yanına geldiler.

 

Ceylin:- Hazel, iyi misin?

 

Hazel:- Değilim. Galiba değilim kızlar.

 

Bahar:- Biri bi şey mi dedi yoksa? İstersen çenesini dağıtayım.

 

Ekin, göz devirdi Bahar'a.

 

Bahar:- Ne var Ekin?

 

Lena, saçını okşadı Hazel 'in.

Lena:- Ne olmuş benim bal arkadaşıma. Kim üzmüş?

 

Bahar:- Üzeni üzerim!

 

Ekin:- Bahar!

 

Hazel:- Ya, ya ben kaçtıkça ondan, vicdan azabı gibi peşimde. Taemin 'e ders çalıştırıyorum yanıma geliyor. Temizlik yaparken yanıma geliyor. Ya ben anlamıyorum.

 

Ceylin:- Anlaşıldı. Anlaşıldı da bu böyle ne zamana kadar devam edecek?

 

Hazel:- Taemin 'den hoşlandığımı bile söyledim. Alâkam yok çocuk ile ama ben söyledim. Uzak dursun benden diye.

 

Bahar:- Belki, seni sevdiğini anlamıştır. Belki seviyordur seni.

 

Mira:- Bunu sen mi söylüyorsun?

 

Bahar:- Yani bilmiyorum ama pişman olmuştur belki sana söylediği şeyden. Şunu bana söylettiniz ya! Senin üzülmene dayanamam o nedenle söyledim.

 

Hazel:- Bana hisleri varsa bile olmaz bu iş.

 

Lena:- İyi de neden?

 

Hazel:- Seni sadece arkadaşım olarak görüyorum dedikten sonrası yok benim için. Benim ne kadar üzüldüğümü biliyor mu ki?

 

Ekin:- Belki yeni fark etmiştir. Hislerini, düşüncelerini. Hepimiz bir şeyleri geç fark ediyoruz unutma bunu.

 

Hazel, durdu. Kızlar her zaman ki gibi iyi gelmişti ona. Dolu dolu olmuş gözlerini ve göz ucunda akmak için bekleyen göz yaşlarını sildi.

 

Hazel:- Afedersiniz kızlar. Sizi de endişelendirdim. Saçma bir duygu patlamasıydı o kadar. Neyse, sınıfa geçelim bence.

 

Ekin:- Hadi gidelim.

 

Kızlar, sınıfa girdiler. Herkes geçip yerine oturdu.

 

Ders vaktiydi. Tahtaya odaklanmıştı tüm sınıf. Felix ise Hazel'e. Pişmandı. O gün Hazel'e söylediği "ben seni arkadaş olarak görüyorum" cümlesinin pişmanlığı vardı. Ama hiç bir art niyeti yoktu söylerken. O an Hazel'in farkında değildi. Gözü sonradan açılmıştı ama her şey için geç kalmıştı. En azından Hazel için durum buydu.

 

Seungmin, fotoğraf kulübünde idi. Çekimler için hazırlık yapıyordu. Bu gün okuldan sonra çekim yapacaktı. Hem de Mira ile. Aslında heyecanlıydı. Fazlasıyla heyecanlı. Mira'nın yanında olması, onunla ilgilenmesi hoşuna gidiyordu her aşık gibi.

 

Hyun, içeri girdi.

 

Hyun:- Hazırlanmışsın.

 

Seungmin:- Evet. Ön hazırlık her zaman iyidir diyen sizdiniz.

 

Hyun, Seungmin 'e baktı. Bir şeyler komuşulacaktı ve konu derindi galiba.

 

Hyun:- Hemen konuya gireceğim Seungmin. Uzatmaya gerek yok.

 

Seungmin:- Konu Mira mı?

 

Hyun:- Mira'ya karşı ne hissediyorsun?

 

Seungmin:- O benim arkadaşım.

 

Hyun:- Sen bu yalanı Mira'ya söyle. Ona bakışlarını gördüm.

 

Seungmin:- Yanlış görmüşsünüz. Ya da yanlış anlamışsınız.

 

Hyun, bir kaç adım ilerledi. Yeşil, pileli bir perdenin önünde durdu. Uzun zamandır bu perde buradaydı ve hiç kimse tarafından açılmamıştı. Hyun'un özeli olduğu için de kimse açıp bakmamıştı arkasında ne var diye. Aslında Seungmin 'de merak edip bakmamıştı.

 

Hyun:- Mira, bana geçmişten gönderildi. Bana bir hediye, teselli, yeni bir şans olarak verildi.

 

Seungmin:- Ne demek istediğinizi anlamadım.

 

Hyun, perdeyi iki yana doğru açtı. Ortada bir tablo vardı ve tablo da ki kişi Mira idi ve Hyun, Mira'ya sarılıyordu belinden. Mira'nın üzerinde beyaz bir elbise ve etekleri uçuşuyordu. Kıvırcık saçları rüzgarda savrulmuş, Hyun ise yanağına yanağını dayamıştı.

 

Seungmin:- Ama bu siz! Dedi şaşkınlıkla tabloya bakarak.

 

Hyun:- Biz çok önceden beri birbirimizi seviyoruz. O benim her şeyim. Seni düzgünce uyarıyorum. Mira'dan uzak dur ve ona her ne hissediyorsan unutmaya çalış. O benim. O benim her şeyim.

Seungmin, elinde ki fotoğraf makinesini yavaşça masanın üzerine bıraktı. Neye uğradığını şaşırmıştı. Yok demişti çünkü Mira. Hyun ile aramızda bir şey yok demişti. Seungmin, tekrar baktı dönüp o tabloya. Sonra çıktı odadan hızla. Garip duygular içerisindeydi. Mira, kendisine yalan söyleyecek bir kız değildi. Ona kızsa mı yoksa gördüğü şeye inansa mı bilemiyordu.

 

Bahçeye çıktı. Soğukta. Üzerinde mont yoktu ama soğuk işlemiyordu sanki o an ona.

 

Seungmin:- İnanmak istemiyorum. Mira, bana yalan söylemez. Söylemez yapmaz. Yapmaz işte! Peki o fotoğraf, o fotoğraf neydi o zaman? Yanak yanağa hem de.

 

Dahyun bahçeye çıkmıştı. Seungmin 'i gördü. Yanına geldi.

 

Dahyun:- Seungmin!

 

Seungmin, Dahyun'a döndü.

 

Dahyun:- Bi sorun mu var?

 

Seungmin:- Yok. Sorun yok. Sorunun kendisi ben olduğum için, benden başka hiç bir sorun yok.

 

Dahyun, omuzuna elini koydu Seungmin 'in.

 

Dahyun:- Anlatmak ister misin?

 

Seungmin:- Ben anlamadım ki sana anlatayım.

 

Dahyun:- Ama ben seni anladım biliyor musun? Sen, Mira'ya karşı boş değilsin.

 

Seungmin, Dahyun'a baktı. Bunu ona söylemeli miydi? Yoksa içinde mi kalmalıydı bilmiyordu.

 

Dahyun:- Ben ve Mira. İkimiz de çok farklı iki karakteriz. Bir süredir neden ayrıldığımızı düşünürken, kendimi de gözden geçirdim. Sonra senin Mira'ya olan bakışlarını gördüm. Dedim ki Seungmin'in kalbini anlayabilen tek kız Mira. Ben seni anlayamadım. Senin hislerini hissedemedim. Ama Mira öyle değil. O senin gibi. O, farklı.

 

Seungmin:- Bunu neden söylüyorsun ki şimdi?

 

Dahyun:- Birincisi ben değiştim. Seni anlayabiliyorum. İkincisi, eğer tekrar denemek istersen yani istediğin zaman ben...

 

Seungmin:- Az önce senin de dediğin gibi. Ben Mira'ya karşı boş değilim.

 

Dahyun:- Anladım. Ben, seni bekleyeceğim.

 

Seungmin:- Bekleme Dahyun. Bekleme dedi ve Dahyun'un yanından ayrılıyordu ki birden biraz uzağında Mira'yı gördü. O da kendisine bakıyordu.

 

Seungmin, hızla Mira'nın yanına geldi. Mira, üzülmüştü fakat belli etmemeye çalışıyordu.

 

Seungmin:- Mira!

 

Mira:- Şeyy. Ben seni arıyordum. Şu fotoğraf şeysi için.

 

Mira, duygularını saklamaya çalışıyordu fakat elleri ve dili birbirine dolanmıştı.

 

Seungmin:- Modellik için mi?

 

Mira:- Bbb ben, evet. Şey diyecektim. Kız arkadaşın, bence model olarak onu kullan. Kızar sana, gücenir.

 

Seungmin:- Mira sen ne diyorsun?

 

Mira:- Ayıp olur diyorum. Dahyun 'a. Hem o da çok güzel bir kız. Yani bir erkek için sevdiğinden başka hiç bir kadın güzel değildir değil mi?

 

Seungmin, durdu ve Mira'ya baktı. Anlamaya çalışıyordu onu.

 

Mira:- Sana bir şey soracağım.

 

Mira:- Seni dinliyorum.

 

Seungmin:- Bana yalan söyledin.

 

Mira:- Ne konu da?

 

Seungmin:- Hyun ve sen. Siz çıkıyorsunuz ve sen bana aranızda bir şey olmadığını söyledin.

 

Mira:- Ne? Yok öyle bir şey. Yalan değil. Aramızda doğru düzgün hiç bir şey yok.

 

Seungmin:- Bana hâla yalan söylüyorsun dedi sesi yükselerek. Kıskançlığının ve hayal kırıklığının vermiş olduğu bir etkiydi bu.

 

Mira:- Sana onunla aramda bir şey yok dedim. Neden yalan söylediğini söylüyorsun ısrarla?

 

Seungmin:- Gel o zaman. Dedi ve Mira'nın elinden tutup fotoğraf kulübünün olduğu yere götürdü.

 

Mira:- Nereye götürüyorsun beni?

 

Seungmin:- Gel de kendi gözlerinle gör.

 

Seungmin, elinden tuttuğu Mira'yı çekiştirerek getirdi. O meşhur perdenin olduğu yere geldiler.

 

Seungmin:- Hala aranızda bir şey olmadığını mı söylüyorsun?

 

Mira:- Evet dedim ya!

 

Seungmin:- Bekle o zaman.

 

Seungmin, perdenin yanına gitti ve hızla araladı.

 

Mira'nın gözleri yerinden çıkarcasına açılmıştı. Çünkü fotoğraftaki kişi kendisiydi. Değildi ama kendisiydi aynı zamanda.

Seungmin:- Şimdi söyle.

 

Mira:- Ama ama bu benim!

 

Seungmin:- Bana neden yalan söyledin? Buna ne gerek vardı?

 

Mira:- Seungmin sana yalan söylemedim. Aramızda bir şey yok.

 

Seungmin:- O zaman bu ne?

 

Mira:- Bilmiyorum.

 

Seungmin:- Bilmiyorum. Bu ne kadar mantıklı bir cevap böyle dedi sinirden gülerek.

 

Mira:- Bak şimdi. Hyun ile aramda arkadaşlık da dahil hiç bir şey yok. Ayrıca ben onunla böyle bir fotoğraf çekinmedim. Ama bu bu kim?

 

Seungmin:- Bi dakika, ne demek bu?

 

Mira:- Ben Hyun ile böyle bir fotoğraf çekinecek kadar doğru düzgün bir araya bile gelmedim. Bu fotomontaj filan olmalı.

 

Seungmin:- Fotomontaj değil. Orjinal bir fotoğraf.

 

Mira, fotoğrafa yaklaştı. Dikkatlice baktı. Anlamaya çalışıyordu fakat aklına hiç bir ihtimal gelmiyordu.

 

Seungmin:- Ne yani bu sen değil misin?

 

Mira:- Ben değilim. Senin çektiğin fotoğraftan başka fotoğraf yok ben de. Bu olsa olsa bana çok benzeyen birisi.

 

Seungmin:- İyi de kim ki bu?

 

Mira:- Nasıl bir şeyin içine düştüm ben?

 

Seungmin:- Mira, bu durum beni tedirgin etti. Bu adamdan uzak duracaksın tamam mı? Bir şey olursa beni ara. Ben hemen gelirim.

 

Mira:- Tamam. Tamam ama kormam gereken bir durum mu?

 

Seungmin, Mira'nın endişeli halini görüyordu. Onu rahatlatmak istedi.

 

Seungmin:- Hayır hayır korkma. Sadece bu neyin nesi onunla konuşacağım ben. Hyun sorunlu biri değil. Tamam mı için rahat olsun.

 

Mira, başını salladı.

 

Mira:- Teşekkür ederim. Yanımda olduğunu bilmek rahatlattı beni.

 

Seungmin:- Ben her zaman senin yanındayım. Bu arada bir şey daha söylemem gerek sana.

 

Mira, Seungmin 'e baktı.

 

Seungmin:- Dahyun ve ben çıkmıyoruz. O defter açılmamak üzere kapandı.

 

Mira:- Benim yüzümden mi?

 

Seungmin:- Hayır. Senin sayende aydınlandım diyelim dedi gülümseyerek.

 

Seungmin ve Mira olayı farklı bir yönde ilerlemeye başlamıştı. En azından bu tedirgin edici olaydan sonra, Mira Seungmin'den güzel şeyler duymuştu.

 

Sınıfta ise ortalık karışmak üzereydi. Jaemin ve Minho olayları baş gösterecekti yine. Zaten hiç durmak bilmiyordu.

 

Erkekler, sıralarında oturmuşlar muhabbet ediyorlardı.

 

Bang Chan:- İki sene sonra Kore'den giderlerse, daha doğrusu Anka giderse ne yaparım ben?

 

Minho:- Cidden öyle bir şey var değil mi?

 

Han:- Biz de gideriz.

 

Jeongin:- Gerçekçi olalım. Kore'den ayrılamayız.

 

Han:- Bana ne ben giderim.

 

Felix:- Zaten Hazel benim yüzüme bakmadığı için, çok bir şey değişmez. Yine de özlem duyarım. Böyle yanımdayken özlüyorum, öyle uzakta da ne yaparım bilmiyorum.

 

Minho:- Al benden de o kadar. Yine senin bir ihtimalin var benim o da yok.

 

Changbin:- Neden öyle diyorsun ki? Belli olmaz bu işler. Bir bakmışsın, Bahar'da sana aşık olmuş.

 

Minho:- Anca rüyam da. Ya da gaz filan solumamız lazım dedi gülerek.

 

Changbin:- Hatırlatma hâlâ gülesim geliyor.

 

Hyunjin:- Alya ile bir konuşsam, belki iki sene sonra o da beni severek gider buradan.

 

Jeongin:- Neden hâlâ konuşmuyorsun ki?

 

Hyunjin:- Yediğim halttan dolayı. Ona açılacağım ama korkuyorum. İddiaya girdiğimi öğrendiğinde vereceği tepkiden korkuyorum.

 

Han:- Bence elini çabuk tut ve açıl. Bakarsın kalbi yumuşar da affeder seni.

 

Hyunjin gülümsedi:- Hakkın var. Ben onun için güzel bir sürpriz hazırlayayım. Ne dersiniz?

 

Felix:- Çok güzel olur.

 

Jaemin, yine sınıfa geldi. Gözleri Bahar'ı arıyordu.

 

Changbin:- Bu yine neden geldi şimdi?

 

Minho:- Derdi belli değil mi?

 

Bang Chan:- Sakin olun.

 

Minho ayaklandı ve yanına gitti Jaemin'in. Sınıfa gelmesi, özellikle Bahar için gelmesi onun tarafından hoş karşılanmamıştı.

 

Minho:- Niye geldiğini sormayacağım. Senin canın dayak istiyor bence. Onun için gelmişsindir sen.

 

Jaemin:- Canımın istediğini sen veremezsin.

 

Minho, Jaemin 'in yakasından tutup duvara yasladı.

 

Minho:- Laflarına dikkat et.

 

Jeongin tuttu Minho 'yu. Arkasından da Hyunjin tuttu onu. Geri çektiler.

 

Hyunjin:- Sakin ol Minho.

 

Minho:- Bu buradayken olamam.

 

Jaemin, boğazını tutuyordu. Minho boğazını fena sıkmıştı çünkü.

 

Jaemin:- O benim. Sen olsanda olmasanda o kız benim.

 

Han:- Sen kendi sınıfına gitsene!

 

Jaemin:- Gitmiyorum çıkarsanıza!

 

Minho, kurtuldu ellerinden Hyunjin ve Jeongin 'in. Tekrar tuttu Jaemin 'i.

 

Minho:- Ondan uzak duracaksın. Anla artık bunu dedi ve sınıftan dışarı attı Jaemin 'i.

 

O anda Bahar ve Alya gözüktüler.

 

Bahar:- Anam kavga var! Koş Alya.

 

Alya:- Sen dur lütfen.

 

Bahar:- Duramam, bayılırım bilirsin.

 

Alya:- Bahar, bunlar seninkiler dedi oraya bakarak.

 

Bahar:- Benimkiler kim? Dedi ve daha dikkatli baktı. Jaemin 'in üzerine atlayan Minho 'muydu?

 

Alya:- Koş koş! Ayıralım şunları.

 

Bahar ve Alya oraya geldiler. Jaemin 'in arkadaşları da hemen belirdiler orada. Stray Kids 'de tamamlandı.

Minho, Jaemin 'in üzerine oturmuş yumruk atıyordu.

 

Jaemin:- Bahar'ı seviyorum ve sen ne yaparsan yap onu seveceğim.

 

Minho:- Sevemezsin anladın mı? Sen ona layık biri değilsin. O kızı sana yar etmem.

 

Jaemin:- Sana ne benim aşkımdan?

 

Jaemin, üzerinden attı Minho'yu. Ona bir yumruk vurdu. Minho sendelemişti. O da Jaemin'e yumruk attı.

 

Minho:- Tertemiz kalbi var onun. Senin kirletmene izin verir miyim ben!

 

Bahar duyuyordu ikisini de. Ama duymamamış gibi davranmak en iyisiydi. En azından şu an.

 

Bahar, araya girdi. Ayırdı onları.

 

Bahar:- Durun! Siz ne yapıyorsunuz?

 

Jaemin ve Minho ona baktılar. Nefes nefese kalmışlardı.

 

Bahar:- Şu halinize bakın!

 

Jaemin:- Tarafını seç artık.

 

Bahar:- Ne tarafından bahsediyorsun?

 

Jaemin:- Senin yanında olman gereken kişiden bahsediyorum.

 

Minho, yürüdü Jaemin 'in üzerine ama Jeongin tuttu onu. Kızlar, geldiler o an.

 

Bahar:- Beni düşürdüğünüz hâle bakın ya. Normal mi yani yaptığınız şu şey. Bir de taraf diyorsun. Ne tarafı? Kavga mı edeyim taraf seçip.

 

Jaemin, yanına geldi Bahar 'ın. Gözlerine baktı.

 

Jaemin:- Ona düşmanlık yapmak için yanımda ol demiyorum. Anla artık. Seni seviyorum!

 

Bahar olduğu yerde kalmıştı. Minho 'da. Bahar'a baktı Minho. Vereceği cevabı duymak için baktı. Bahar'ın ise vicdanı harekete geçmişti sanki. Çünkü Jaemin 'in yüzü yara bere içindeydi ve bunun sorumlusu kendisiydi.

 

Bahar, Minho 'ya bakma gereği duydu birden. Neden bilmiyordu gözlerine baktı. Bir an kendisine yaptıklarını hatırladı. Başından aşağı su dökmesi, çelme takması, söyledikleri ve olan onca kötü şey. Minho ise şu an Bahar'ın bunları düşündüğünden adı gibi emindi. Galiba Bahar tarafını seçiyordu ve gözlerinden kendisi hakkında iyi şeyler düşünmediğini anlayabiliyordu. Jaemin, onca şeyden sonra hâla onu seviyordu. Ama Minho, onu her seferinde küçük düşürüyordu. Sonra Jaemin 'e döndü Bahar. Yutkundu.

 

Bahar:- Hadi, revire gidelim!

 

Minho kalakalmıştı. Başından kaynar sular döküldü o an sanki. Bahar, Jaemin 'in koluna girmiş onu revire götürüyordu. Oysa Minho onu sevdiği için yapmıştı bunu. Arkadaşları ona bakıyorlardı. Şaşkınlığı, hayal kırıklığı yüzüne yansıyordu. Başında ki kalabalık dağılmıştı.

 

Hazel:- Ama nasıl?

 

Ekin:- Galiba, Bahar tercihini yaptı.

 

Ceylin:- Hak vermedim de değil. Yani Minho'nun yaptıklarını düşününce, neyse. Hadi gidelim sınıfa.

 

Minho:- Beni Jaemin 'e tercih eden Bahar, değil miydi? O gün öyle demişti.

 

Bang Chan:- Belki de ona karşı hisleri vardır.

 

Changbin:- Bahar'a da hak vermelisin. Sen Bahar'a, çok şey yaptın.

 

Minho:- Ben, bu gün Bahar'ı tamamen kaybettim.

 

Hyunjin:- Biz de revire gidelim mi?

 

Minho:- Yüzümü yıkasam yeterli.

 

Han:- Gel gidelim beraber.

 

Minho ve Han, lavaboya geldiler. Tam içeri gireceklerdi ki Minho durdu.

 

Minho:- Revire gidelim.

 

Han:- Minho...

 

Minho:- Gidelim Han.

 

Minho içinde kalanları bitirmek istiyordu bu gün. Biteceğini umuyordu. Onları birlikte görmekten, canının çıkıyormuşçasına acıyacağını bilse de gitmek istiyordu.

 

Han:- Peki.

 

Revire geldiler. Bahar, Jaemin 'in yanındaydı. Han ve Minho geldiler. İçeri girecek gibi oldular ama kapıda durdular. Kenara çekildiler.

 

Han:- Dayanabilecek misin?

 

Minho:- Hayır. Ama duymam lazım.

 

Jaemin:- Hemşire yok sanırım.

 

Bahar:- Gelir birazdan.

 

Jaemin:- Bahar, ben sana başta Minho 'ya düşman olmak için yaklaştım evet ama...

 

Bahar:- Biliyorum.

 

Jaemin:- Bahar, ben seni seviyorum.

 

Bahar, Jaemin 'in karşısında durdu.

 

Bahar:- Biliyor musun? Galiba kendi kendimle imtihan oluyorum.

 

Jaemin:- Ne?

 

Bahar:- Bunu bana Türkiye 'de biri söyleseydi, ağzını burnunu kırmıştım. Ama burası benim ülkem değil. İlk defa beni sevdiğini söyleyen birine karşı kendimi sabırla tutuyorum.

 

Jaemin gülümsedi:- İstersen vur. Acımaz. İnan bana reddedilmek kadar acıtmaz.

 

Bahar:- Vuramam. Yapamam. Beni seven sana, bunu yapamam.

 

Minho, duvara yaslandı. Başını dayadı.

 

Han:- İstersen gidelim.

 

Minho başını salladı sağa sola.

 

Bahar:- Yapamam Jaemin.

 

Minho, sonda gelecek kelimeden korkuyordu. Çok korkuyordu hem de. Elinden kaçırdığı sevgilinin başkasına gitmesinden korkuyordu.

 

Bahar:- Sana vuramam. Türkiye 'de ki Bahar ile bu Bahar arasında dağlar kadar fark var artık. Kendisini sevenlere tekme tokat girmiyor artık. Bu Bahar, birini sevmeyi öğreniyor galiba.

 

Jaemin:- Kim o?

 

Bahar durdu. Aklından geçen ilk kişiyi, kalbi söyleyecekken, susturdu kendini.

 

Jaemin, Bahar'a baktı. Cevap bekliyordu ondan.

 

Bahar:- Seninle çıkarım!

 

Jaemin:- Ne?

 

Bahar:- Sevgili olalım.

 

Son cümle. Minho 'yu yıkmak için yetmişti. Dayandığı duvar bile kendisini tutmuyordu sanki. Han ona baktı. O dışarıdan buz gibi yıkılmaz görünen Minho, ağaç misali devrilmişti sanki.

 

Han:- Minho! Hadi gidelim.

 

Minho:- Tamam, gidelim. Bu, bana yetti dedi ve Han ile birlikte gittiler.

Bahar ve Jaemin, konuşmaya devam ediyorlardı.

 

Jaemin gülümsedi:- Nasıl yani benimle çıkmak mi istiyorsun? Bu senin de benimle aynı duyguları hissettiğin anlamına mı geliyor?

 

Bahar:- Beni bu halimle kabul edecek misin?

 

Jaemin:- Hangi halinle? Anlamıyorum demek istediğini.

 

Bahar:- Kalbimde biri ile. Üç kişilik bir ilişki kabul edebilir misin?

 

Jaemin:- Ama sevgili olalım dedin?

 

Bahar:- Tamam işte. Eğer beni başkasını severken kabul edersen çıkalım. Ayrıca, bir şartım da var. Minho'ya sataşmayı da bırakacaksın.

 

Jaemin:- Bahar ben...

 

Bahar:- Beni sevdiğini söylüyordun. Benim de sevdiğim var.

 

Jaemin:- Sırf Minho 'ya zarar vermeyeyim diye mi benimle çıkacaksın?

 

Bahar:- Evet neden şaşırdın? Dedim ya sana. Üç kişilik bir ilişki kabul edersen çıkarım seninle. Ama dediğim gibi, şartım Minho 'ya bir daha sataşmaman.

 

Jaemin:- Peki ya ben?

 

Bahar:- Beni affet olur mu? Ben sana karşı bir şey hissetmiyorum. Bunu kabul et artık.

 

Jaemin, büyük hayal kırıklığına uğramıştı. Üstelik Bahar'ın kalbinde de biri vardı. Bu bilgi bile canını yakmaya yetmişti.

 

Jaemin:- Minho için, sevmediğin birine katlanmak ağır gelmeyecek mi sana?

 

Bahar:- Bırakta ağırlığını tartmak bana kalsın.

 

Jaemin:- Üçüncü kişi o değil mi? Minho.

 

Bahar:- O değil desem bana inanacak mısın?

 

Jaemin:- İnanmayacağım. Sen Minho 'yu seviyorsun.

 

Bahar:- Sen, burada hemşireyi bekle olur mu? Dedi ve tam çıkıyordu ki Jaemin arkasından seslendi.

 

Jaemin:- Bahar, o mu?

 

Bahar:- Yapma bunu kendine. Unut beni. Bizden olmaz zaten. Benden kimse ile olmaz. Hem Minho ya da başkası olması fark eder mi? Ha eğer Minho'nun başına çökmek için soruyorsan bunu, kendini daha fazla benim gözümden düşürmekten başka hiç bir işe yaramaz.

 

Jaemin, başını öne eğdi.

O an da hemşire geldi.

 

Jaemin:- Ben yine de bekleyeceğim.

 

Bahar, çıktı odadan. Uzakta ilerleyen Minho ve Han'ı fark etti. Yanlarına koştu.

 

Bahar:- Minho, Han!

 

Han, Minho 'ya baktı. Bir şeyler uydurması gerekiyordu.

 

Han:- Ben de Minho'yu getirmiştim.

 

Bahar:- İyi yapmışsın da neden geri döndünüz?

 

Minho:- Gerek kalmadı.

 

Bahar:- Olur mu öyle şey, hadi gel pansuman yaptıralım.

 

Han:- Bi el at o zaman.

 

Bahar, tuttu Minho 'yu.

 

Han:- Benim bir işim vardı sen ilgilen.

 

Bahar:- Ama Han!

 

Han:- Görüşmek üzere dedi ve gitti koşarak.

Bahar, Minho ile yürüdü odaya kadar. Yan odaya girdi. Onu da sedyeye oturttu.

 

Bahar:- Kaşın kanamış. Bir de gerek yok diyorsun.

 

Minho:- Gerek yok.

 

Bahar:- Ne var sanki kavga edecek?

 

Minho:- Sen git Jaemin ile ilgilen.

 

Bahar:- İlk ona yardım ettim diye kızdın biliyorum ama çocuğu ne hale getirmişsin. Ağzı gözü kan olmuş. Farklı bir şey çalışmışsın. Lee Casso musun sen?

 

Minho gülümsedi.

 

Bahar:- Gülme boşuna. İyi bir şey mi yaptığın? Ondan sonra sokakta kıyıda köşede dövüyorsunuz birbirinizi. Daha ziyade o seni.

 

Minho:- Bundan sonra takılmaz bana merak etme. Sayende.

 

Bahar:- O ne demek?

 

Minho:- Bir şey demek değil boşver sen beni. İçinden nasıl geliyorsa öyle yaşa. Sevdiklerinle mutlu ol işte.

 

Bahar:- Ne demek istediğini anlasam bir de. Ama lütfen birbirinize girmeyin artık. Sana zarar vermesini istemiyorum. Sana zarar verince ucu bana patlıyor çünkü.

 

Minho:- Yine aynısını yapsa, alıp beni evine getirmez misin?

 

Bahar, birden Minho'nun ağzını kapattı. Telaştan.

 

Bahar:- Sus aman!

 

Birden elinin Minho'nun dudaklarında olduğunu fark edip çekti hemen.

 

Minho:- Ben senin dudaklarına dokundum diye kızıyordun. Sen de benimkine dokundun işte. Kızdım mı sana?

 

Bahar utanmıştı:- Başladın yine tuhaf tuhaf konuşmaya. Hemşireyi bekle gelir şimdi.

 

Bahar, çıktı odadan hızla. Kalbine elini koydu. Hızlı hızlı atıyordu.

 

Bahar:- Yapma kalbim, ne olur yapma! Dedi ve koşarak gitti.

 

Minho gülümsedi ama acı dolu bir gülümseme.

 

Bahar, kızların yanına geldi.

 

Anka:- Sen ne yapıyorsun Bahar? Ne o Jaemin 'i alıp gitmeler filan?

 

Bahar:- Birinden birini almasaydım birbirini yerdi bunlar.

 

Ceylin:- Ama sen Jaemin'i seçtin.

 

Bahar:- İyi de ne var bunda? En hasar görmüş olanı o idi o nedenle onu götürdüm revire.

 

Ceylin:- İyi yaptın. Şu an da herkes senin Jaemin 'e karşı hislerin var zannediyor.

 

Bahar:- Ay bunlarda yakıştırmak için yer arıyorlar. Adımın çıkmadığı bi sınıftaki tahta kaldı. Önce Jaemin sonra Changbin. Hem yok öyle bir şey. Adam akıllı konuşmak için götürdüm onu.

 

Ekin:- Ne konuştunuz?

 

Bahar:- Seninle çıkarım dedim. Sevgili olalım dedim.

 

Mira:- Ne?

 

Hazel:- Şimdi Jaemin ile çıkıyor musunuz yani?

 

Erkekler duymuştu onları. Özellikle Hazel ve Mira'nın bağırarak verdikleri o tepkiden sonra.

 

Bang Chan:- Duydunuz mu? Bahar ve Jaemin çıkmaya başlamışlar.

 

Seungmin:- Minho, ne yapacak bunu duyunca?

 

Han:- Duydu bile. Revirde ve şu an çok kötü.

 

Jeongin:- Ne olacak bu çocuğun hâli?

 

Bang Chan:- Şu an sadece ona destek olabiliriz. Elimizden başka bir şey gelmez.

 

Bahar:- Az daha bağırın da Türkiye 'den de duysunlar.

 

Lena:- Sen ne dediğinin farkında mısın?

 

Minho, sınıfa girdi o an.

 

Bahar:- Sonra konuşuruz.

 

Lena:- Ay ben meraktan çatlarım şimdi.

 

Bahar:- Çatlama sakın dedi gülerek.

 

Minho, gelip yerine oturdu.

 

Han:- Daha iyi misin?

 

Minho:- Kaşım daha iyi. Kalbimi soruyorsan hiç bu kadar kötü olmamıştı.

 

Hyunjin:- Yapma böyle.

 

Minho:- Artık yapmayacağım. Artık hiç bir şey yapmayacağım. Bu onun hayatı, onun seçimi. Ben bütün duygularımı revirin önünde bıraktım. Onları duyduğum an.

 

Bang Chan, omuzuna dokundu Minho 'nun.

 

Bang Chan:- Umarım, çok çabuk iyi olursun.

 

Bahar, Minho'nun yanına geçip oturdu. Minho, kitabını açtı ve okumaya koyuldu. Bahar, ona baktı çaktırmadan. Sonra önüne döndü.

Olaylı bir teneffüsden sonra derse dönmüşlerdi. Ama biz de karakter çok olduğundan olay da bitmek bilmiyordu.

 

 

Kai

 

Ekin, elinde kitabı ile kantinde oturuyordu. Okumaya dalmıştı. Elin de kitabı ile Kai girdi içeri. Ekin'i oturmuş kitap okurken gördü. Uzun uzun baktı ona.

Kai insanlara karşı açık biri değildi. Hayatı kitaplardan ibaret olan biriydi. Hatta biraz da çekingen sayılırdı. İnsan ve insan ilişkilerinden pek haz duymuyordu. Yalnızlığı seviyordu. Kitaplar ile baş başa kalmayı seviyordu. Tıpkı Ekin gibi. Ekin'in erkek versiyonu. Hatta Ekin'in erkek ve Koreli versiyonu da denilebilirdi. Ama Ekin'in yedi tane kendisine zıt karakterde arkadaşı vardı. Kai'nin ise hiç kimsesi. Belki de o gün ona yaklaşıp kitapları toplamasına yardımcı olmasının sebebi de karakterlerinin birbirini çekmesiydi.

Kai Ekin'in yanına gidip gitmemekte kararsızdı. Ayağı öne arkaya gidip geliyordu. Utangaçtı. Ama sevmişti Ekin'i. Kitaplara davranışından anlamıştı o gün kendisine benzediğini. İlk defa arkadaş edinebileceği biri vardı.

 

Sonun da karar verdi. Ekin'in yanına geldi usul usul.

 

Kai:- Merhaba!

 

Ekin, başını kaldırıp Kai'ye baktı.

 

Ekin:- Merhaba! Otursana.

 

Kai usul usul oturdu masaya. Çekingendi. Ekin anlamıştı.

 

Ekin:- Biraz kitap okumak için kantine gelmiştim. Kafamı dinleyebilmek için diyelim.

 

Kai gülümsedi:- Çok hareketli bir hayatın olmalı.

 

Ekin:- Ben değil de arkadaşlarım fazla gürültücü.

 

Kai:- Arkadaşlarım dediğine göre onları çok seviyor olmalısın.

 

Ekin:- Onlar benim her şeyim. Dünyam. Senin arkadaşın var mı?

 

Kai, elinde ki kitabı gösterdi.

 

Kai:- Benim arkadaşım bu. Ve kütüphanede gördüklerin.

 

Ekin gülümsedi:- Demek istediğini anladım sanırım. Ne kadar da ilk öncelerde ki bana benziyorsun.

 

Kai:- Kötü bir şey mi bu?

 

Ekin:- Hayır tabiiki. Yine de arkadaşlar iyidir. Benimkiler gibiyse hele.

 

Kai:- Şanslısın diyelim o zaman.

 

Ekin:- Kitap yazıyorum demiştin. Ne durum da?

 

Kai:- Devam ediyorum işte. İyi gibi.

 

Ekin:- Çok merak ettim.

 

Kai gülümsedi:- Çok iyi değilim ama yazmak bana iyi geliyor.

 

Ekin:- Bittiğinde okuyabilecek miyim?

 

Kai:- Neden olmasın? Bana anlatsana nasıl birisin sen? Arkadaşların filan?

 

Ekin:- Neyimizi anlatayım ki.

 

Türkiye'den geldik işte. Öğrenci değişim programı ile. Buraya alışmaya çalışıyoruz diyelim.

 

Kai:- Arkadaş edinebildin mi?

 

Ekin:- Doğrusu tam olarak değil. Okuldan bazı kızlarla iyi anlaşıyoruz. Ama tam olarak bir arkadaş edindik diyemem. Ama şey var. Stray Kids ile çok iyi arkadaşız. Onları bilirsin herhalde.

 

Kai:- Tabii biliyorum. Okulda herkese yardımları dokunur. İyi kalpli çocuklardır.

 

Ekin:- Öyleler. Benim dışarı açılmamı da onlara borçluyum aslında.

 

Kai, Ekin'in değişen ses tonundan bir şey imâ ettiğini anlamıştı ama bu imâ Ekin'in kendi kendine bir şeyler hatırlatmasıydı. Jeongin'i hatırlatıyordu kendisine.

 

Kai:- Anladım. Ben de arkadaşın olabilir miyim peki?

 

Ekin gülümsedi:- Elbette.

 

Kai Ekin'e gülümsedi.

 

Sohbetleri ilerledikçe ilerlemişti. Kitaplar hakkında konuşuyorlardı. Roman karakterlerini değerlendiriyorlardı. Tatlı bir bilgi alışverişindeydiler.

 

Bu an Ekin'e çok güzel gelmişti. Kai ile sohbet etmek hoşuna gitmişti. Aynı şekilde Kai'de zevk alıyordu konuştukları her konudan. Bir yerlerde özledikleri şeyleri birbirlerinde bulmuş g

ibiydiler. Evet, Kai Ekin'e iyi geliyordu galiba. Bir zamanlar Jeongin 'in iyi geldiği gibi.

Changbin ve Felix, kantine girdi o an. Ekin ve Kai'nin konuşmalarına takılıp kaldılar.

Changbin:- Bu çocuk, şey değil mi ya? Hani asosyal diye alay ediyorlardı da alay edenleri dönmüştük.

 

Felix:- Evet o. Sandığımız kadar asosyal değilmiş galiba.

 

Changbin:- Değilmiş. Ekin ile koyu bir sohbete girmişler.

 

Felix:- Jeongin 'e söyleyecek miyiz?

 

Changbin:- Yok hayır. Nasıl söyleriz hem.

 

Felix:- Bence de söylemesek iyi olur.

 

Changbin:- Bu ara herkes aşk acısı çekme mevsiminde herhalde.

 

Felix:- İçecekleri alıp gidelim hadi.

 

Changbin ve Felix, çaktırmadan içeceklerini aldılar ve köşeye bir yere oturdular.

 

Hyunjin ise Alya'yı arıyordu okulda. Koridora baktı, bahçeye çıktı ama yoktu. Tekrar okulun koridorunda dolaşmaya başladı.

 

Hyunjin:- Nerede bu kız?

 

O an da Hyunjin 'in yanına şu her zamanki kız geldi. Hani onunla iddiaya giren.

 

:- Ne arıyorsun? Dur tahmin edeyim. Alya denen o kızı.

 

Hyunjin:- Bundan sana ne?

 

:- Yapma Hyunjin, girdiğimiz iddiayı ne çabuk unuttun?

 

Hyunjin:- Sana daha geçen gün söyledim. İddia filan yok. İptal. Kapandı, bitti. Anlayabiliyor musun?

 

:- Neden kızıyorsun şimdi? İddiaya giren sendin. Başlatan da sen. İki günde kendime aşık ederim demiştin unuttun mu? Ne oldu o mükemmel öz güvenine?

 

Hyunjin:- O özgüvenim de, iddianız da yerin dibine batsın. Bir kızın kalbini kıracağıma, ölürüm daha iyi. Ha şunu bilmek istiyorsan söyleyeyim. Onu kendime aşık edecektim ya hani, ben Alya'ya aşık oldum. Çünkü o hiç birinize benzemiyor. Şimdi git bunu tüm egoist arkadaşlarına anlat olur mu? Alya benim her şeyim. Dedi ve gitti.

 

:- Ben gösteririm sana egoisti. Şuna bak. Başka yerden gelecek, seni elimizden alacak. Göreceğiz bakalım Hwang Hyunjin. Seni ona kaptıracak mıyız!

 

Alya ve Ceylin konuşarak kantine doğru geliyorlardı.

 

Ceylin:- Hyunjin, seninle konuştu mu Alya? Hani diyordu ya bir şey söyleyeceğim filan diye.

 

Alya:- Yok. Ortada da görünmüyor. Ortalık sürekli ayaklandığı için bizim de konuşma fırsatımız olmadı. Bu arada Bahar nerede? Şu Jaemin ile ne konuştuğunu anlatacaktı.

 

Ceylin:- Bilmem, ortadan kayboldu. Boşver biraz kaybolsun mümkünse. Kafamızı dinleyelim.

 

Alya güldü:- Hakikaten öyle.

 

Kızlar kantine girmişlerdi. Birden herkes Ceylin 'in etrafına toplanmaya başladı.

 

Alya:- Ne oluyor ya?

 

:- Ceylin, çok güzelsin dedi oradan biri. Erkek biri.

 

:- Nasıl bu kadar hoş olduğunu bize de öğret lütfen.

 

Ceylin:- Tamam öğreteyim de ne oluyor böyle?

 

Felix ve Changbin o tarafa baktılar.

 

Felix:- Ceylin ve Alya değil mi onlar?

 

Changbin, ayaklandı hemen.

 

:- Çok güzelsin. Sana aşığım.

 

:- Benimle çıkar mısın?

 

Changbin:- Bazıları yine dayak istiyor galiba.

 

Felix:- Dur sakin!

 

Ceylin:- Ayyy Alya, popstar gibi karşılanıyorum baksana.

 

Alya:- Ceylin, tamam çok seviliyorsun anladıkta bu sevgi gösterisinin nedeni ne acaba?

 

Ceylin:- Beni seviyorlar işte.

 

Felix:- Changbin, otursana. Saldıracak gibi bakman beni korkutuyor.

 

Changbin:- Ceylin 'i yeniden kaybetmek istemiyorum Felix. Yeniden havalara girmeye başladı.

 

Ceylin:- Şey iltifatlarınız için teşekkür ederim de ne bu böyle?

 

:- Okulun en çok en güzel kızı seçimlerinde sen birinci oldun.

 

Ceylin güldü:- Yaaa teşekkür ederim. Siz bir tanesiniz.

 

:- Sana bayılıyorum.

Alya:- En çok en güzel kızı da neymiş?

 

Alya, Changbin 'i gördü o an. Fırlamaya hazır ok gibi bekliyordu.

 

Alya:- Ceylin, gitsek mi acaba?

 

Ceylin:- Dur birazcık. Hayranlarım ile vakit geçiriyorum.

 

Changbin hareketlendi birden. Ceylin 'in yanına geldi ve elini tutup uzaklaştırdı oradan.

 

Ceylin:- Ne yapıyorsun?

 

Changbin:- Asıl sen ne yapıyorsun? Biraz olsun akıllandın sanmıştım.

 

Ceylin:- Deli miyim ben akıllanayım? Hem, sevgilerini gösteriyorlar bana ne var bunda?

 

Changbin:- Bunu sana daha kaç kere anlatmam gerekiyor acaba? Onların sende sevdiği şey, sen değilsin. Güzelsin diye bu kutlamalar. O erkekler art niyetlerinden dolayı etrafında geziyorlar.

 

Ceylin:- Sen nereden biliyorsun onların düşüncelerini? Yoksa sen de mi onlar gibi düşünüyorsun?

 

Changbin:- Bunu bana dediğine inanamıyorum. Ben onlar gibi düşünseydim, seni uyarmazdım dedi ve gitti.

 

Alya, koşarak geldi Ceylin 'in yanına.

 

Alya:- Nereye gittiniz öyle koşar adım?

 

Ceylin:- Onların seni beğenmesi art niyetlerinden deyip duruyor.

 

Alya:- Sanki bunu bir kere daha söylemişti.

 

Ceylin:- Evet söylemişti. Ben de sen nereden biliyorsun yoksa sen de mi öyle düşünüyorsun dedim.

 

Alya:- Höh yani Ceylin! Söylenir mi bu?

 

Ceylin:- Ben de pişman oldum ama o an ağzımdan öyle çıktı işte. Ne yapayım? Özür dilesem mi?

 

Alya:- Olabilir.

 

O anda Hazel koşarak yanlarına geldi.

 

Hazel:- Kızlar, kızlar koşun!

 

Alya:- Ne bu telaş? Bir şey mi oldu?

 

Hazel:- Bahar!

 

Ceylin:- Ne yaptı yine?

 

Hazel:- Sence? Koşun hadi. Arıyorum neden açmıyorsunuz?

 

Ceylin:- Duymadık. Kalabalıktı ortam. Neyse hadi gidelim.

 

Mira ve Lena, Bahar'ı tutmuş sınıfa getiriyorlardı. Ceylin, Alya ve Hazel onları gördüler ve katıldılar.

 

Ekin:- Ne yaptın yine sen?

 

Bahar:- Ohhh ne güzel yaptım.

 

Ekin:- Ne yaptın ne?

 

Sınıfa girdiler. Minho sırasında oturuyordu. Jeongin, Han, Bang Chan, Seungmin, Changbin oturuyorlardı. Minho 'nun pek tadı yoktu. Kızlar girince onlara baktı direk.

 

Bahar:- Ne bağırıyorsun Ekin?

 

Ekin:- Ya bağırmıyorum. Ne yaptın diye soruyorum işte.

 

Hazel:- Çocuğu dövmüş.

 

Ekin:- Seni bağlamak lazım. Gerçekten böyle sıraya bağlayıp, eve gitme vakti gelince de çözeceksin.

 

Bang Chan:- Kızlar ne oluyor?

 

Anka:- Bahar işte.

 

Alya:- Ya bi dakika! Neden dövdün?

 

Bahar:- O çocuk, sana bir şey söyleyeceğim biraz gelir misin dedi bende gittim.

 

Lena:- Ne söyledi?

 

Bahar:- Neymiş, beni okula ilk geldiğinden beri beğeniyormuş, aklından çıkaramıyormuş, falan filan. Benimle çıkar mısın dedi.

 

Minho elini sıraya vurdu ve ayaklandı birden.

 

Minho:- Kim o?

 

Birden kendisine garip garip bakan kızlara ve erkeklere baktı. Sakince yerine oturdu.

 

Mira:- Dövdüğün bölüme gel.

 

Bahar:- Olmaz dedim. Israr etti. Ben de tokat attım.

 

Ceylin:- Sadece tokat mı?

 

Bahar:- Gerçekten sadece tokat.

 

Kızlar göz devirdiler Bahar'a.

 

Bahar:- Bir, kaç tane, den, biraz fazla tokat.

 

Ekin:- Ay delireceğim ben.

 

Bahar:- Delirme delirme.

 

Minho gülüyordu gizli gizli.

 

Han:- İyi de sana çıkma teklifi etti diye neden dövüyorsun çocuğu?

 

Bahar:- İstemiyorum arkadaşım başka kız mı yok?

 

Minho:- Jaemin 'e de tokat attın mı sana hislerini söylediğin de?

 

Bahar:- Ona da tokat atmışlığım var.

 

Minho:- Peki sonra ne değişti? Araya duyguların mı girdi?

 

Bahar:- Ne diyorsun anlamıyorum? Ne duygusu?

 

Minho:- Boşver. Benim ne dediğim çok önemli değil.

 

Kızlar, birbirine baktılar. Aynı şekilde erkeklerde.

 

Ekin:- O çocuk şimdi gidip müdüre hanıma şikayet ederse, Seçil Hoca 'ya ne diyeceğiz düşündün mü?

 

Bahar:- Bak şimdi. Benim de bir tahammül seviyem var. Bir yerden sonra elim otomatik hareket ediyor. Tutamıyorum.

 

Ekin:- Alay ediyor hâla.

 

Bang Chan ayağa kalktı:- Tamam sakin olun. Biz hallederiz onu şikayetçi olmaz.

 

Anka:- Çocuğu zorlamayacaksınız değil mi?

 

Bang Chan:- Yok, sen merak etme.

 

Ekin:- Bahar'ı da götürün, özür filan dilesin.

 

Minho ayağa kalktı:- Siz sakin olun. Özüre gerek yok. Ben hallederim şimdi dedi ve çıktı sınıftan.

 

Changbin:- Biz de mi gitsek? Çocuğu dövmesin şimdi desi fısıldayarak.

 

Bang Chan:- İyi olur.

 

Erkekler konuyu halletmişlerdi. Özellikle de Minho. Bahar'a çıkma teklifi eden çocukla konuşmuştu. Kendini zor da tutsa, bu konunun kapanmasını sağlayabilmişti.

 

Zor bir günden sonra erkekler yurda doğru ilerliyorlardı. Bir yandan da konuşuyorlardı. Konu ise duygu durumlarıydı. Sekizi de elini cebine koymuş, ağır ağır yürüyorlardı.

 

Felix:- Yurda gidesim yok. Başka bir yere mi gitsek?

 

Changbin:- Bilmem ama benim de canım sıkkın biraz.

 

Bang Chan:- Konu kızlar mı?

 

Felix:- Başka ne olabilir ki?

 

Hyunjin:- Ben de Alya ile konuşayım dedim ama bir türlü fırsat bulamadım. Daha doğrusu Alya'yı bulamadım.

 

Minho:- Bahar ortalığı karıştırmasa hepiniz sevdiğiniz kızlarla konuşacaksınız ama kız dur durak bilmiyor.

 

Jeongin:- Sen iyi misin bu günden sonra?

 

Minho:- Değilim. Bir kere daha Jaemin ile çıktıkları söylentileri olmuştu da sonrasında yalan olduğu anlaşılmıştı. Ama bu sefer farklı. Kulağımla duydum. Bahar, kendisi teklif etti hem de.

 

Felix:- Aslında bana inandırıcı gelmiyor. Bu gün çocuğu hoşlanıyorum dedi diye tokatlamış. Yani Jaemin'e karşı neden?

 

Minho:- Belki de onu seviyordu. Hislerini daha fazla engelleyemedi belki de daha fazlası vardı hep. Benim bunu kabul etmem gerekiyor. Hem, eskisi gibi Bahar'a da kızmıyorum. Beni seçmeyeceği belliydi zaten. Jaemin hislerinin hep arkasında durdu. Savaştı. Herhalde onu seçecek.

 

Seungmin:- Zor olacak biliyorsun değil mi?

 

Minho:- Biliyorum. Zaten onu unutmak isteyen kim ki? Beni boşverin ya. Siz neden bozuksunuz?

 

Felix:- Ben salaklığıma üzülüyorum. Bir de Hazel'i Taemin'e kaptırdığım için.

Changbin:- Ceylin, fabrika ayarlarına geri döndü. Neymiş, okula geldiğinden beri okulun en güzeli seçiliyormuş. Çok önemli bir şey ya. Ya bir de bana ne dedi biliyor musunuz? Ben diğer erkeklerin ne düşündüğünü nereden biliyor muşum da yoksa onlar gibi mi düşünüyormuşum? Lafa bak.

 

Jeongin:- Ben bu gün Ekin ile hiç doğru düzgün konuşmadım. Neden ki?

 

Felix:- Çünkü Ekin, Kai ile konuşuyordu.

 

Changbin birden Felix 'in ağzını kapattı.

 

Jeongin:- Ne? Ne dedin az önce? Diye sordu ve Changbin 'in elini çekti Felix 'in ağzından.

 

Changbin:- İyi ki söylemeyelim dedik.

 

Jeongin:- Konuşsanıza!

 

Felix:- Şey. Biz bu gün Ekin ile Kai'yi konuşurken gördük.

 

Jeongin:- Kai dediğiniz, şu...

 

Changbin:- Evet asosyal diye milletin alay ettiği çocuk.

 

Jeongin:- Geçen gün kütüphane de birliktelerdi.

 

Felix:- Hemen aklına bir şey getirme. Sadece konuşuyorlardı. Belki birazcık da gülüyorlardı.

 

Changbin, ters ters baktı Felix 'e.

 

Changbin:- Çenen açıldı.

 

Felix:- Hakikaten. Sadece arkadaşlardır ya çok şey yapma. Hadi konuyu değiştirelim.

 

Jeongin:- Aralarında bir şey mi var acaba?

Minho:- Ekin'in de erkekler konusunda Bahar'dan kalır yanı yok. Bence sadece arkadaş olarak takılıyorlardır.

 

Seungmin:- Ben bu gün tuhaf bir şey yaşadım.

 

Hyunjin:- Mira ile ilgili mi?

 

Seungmin:- Ya bu Hyun'un fotoğraf galerisinde garip şeyler bulduk. Önce beni çağırdı, Mira'dan uzak dur filan diye bir şeyler söyledi.

 

Han:- Nedenmiş o?

 

Seungmin:- Ona olan aşkından bahsetti. Bi perde var. Sürekli kapalı olan. Onu açtı. Bir fotoğraf. Mira ve kendisinin olduğu. Sarılmışlar ama Mira nasıl mutlu.

 

Han:- İyi de bunlar sevgili değil ki?

 

Seungmin:- Yine değiller. Mira'ya bana neden yalan söyledin hani sevgili değildiniz dedim. Değiliz dedi. Tutup fotoğrafı gösterdim. Şaşkındı. Fotoğrafı çekinmediği belliydi yani.

 

Hyunjin:- Sapık herif yoksa shop mu yapmış?

 

Seungmin:- Shop değil. Gerçek. Ama fotoğraftaki de Mira değil.

 

Han:- Nasıl yani? Kafam karıştı.

 

Seungmin:- Ben de anlamadım. Ama Mira'ya karşı takıntısı var onu anladım. Mira endişelenmesin diye bir şey demedim.

 

Changbin:- İstersen, biz bu Hyun'u bi araştıralım.

 

Seungmin:- Yapar mısın?

 

Changbin:- Babamın çevresi geniş bilirsin. Beş dakikada bilgiler hazır.

 

Kızlar da okuldan eve doğru geliyorlardı. Olacaklarfan habersiz.

 

Ekin:- Bahar bak bir daha, bir kez daha olursa seni Seçil hocaya söylerim ona göre.

 

Bahar güldü:- Söyleyemezsin ki!

 

Ekin:- Hey Allahım yarabbim. Acaba Minho konuştu mu çocukla?

 

Anka:- Halletmişlerdir bence.

 

Lena güldü:- Çocuğa da üzüldüm. Sana aşık olduğuna olacağına pişman olmuştur.

 

Hazel:- Halbuki bilse bizim deli arkadaşımızın kalbinde Jaemin var.

 

Bahar:- Kimin kalbinde?

 

Hazel:- E senin.

 

Bahar:- Yok canım kim dedi onu?

 

Ceylin:- Jaemin ile konuşmuşsun çıkma teklifi etmişsin ya.

 

Bahar:- Haa o. Teklif etmedim. Seninle çıkalım. Sevgili olalım. Ama istediğin üç kişilik bir ilişki ise kabul edersin dedim. Öyle bir şey işte.

 

Lena parmakları ile saymaya başladı.

 

Lena:- Sen bir, Jaemin iki, ee üçüncü kim?

 

Bahar:- Ya anlasana. Kalbimde başka biri var dedim işte.

 

Ceylin:- Başka biri mi var gerçekten?

 

Mira güldü:- Minho'dan bahsediyor işte.

 

Bahar:- Her şeyi Minho 'ya bağlamasanıza. Sevdiğim yok olamaz da dedim vaz geçmedi. Şimdi kalbim de biri var dedim. Belki ümidini keser.

 

Alya:- Yani çıkmak yok.

 

Bahar:- Jaemin ile hiç bir yere çıkmam. Merdiven bile çıkmam. Kimse ile çıkmam. Çıkmak ne ya ne tuhaf kelime.

 

Mira:- Ya merak ediyorum da. Sen gerçekten birini sevdiğin zaman, ona da tokat atacak mısın?

 

Bahar:- Bilmem, kıyamam herhalde dövmeye.

 

Kızlar güldüler.

 

Anka:- Şimdi, Jaemin 'i tokatladın. Bu çocuğu da tokatladın. Ama tokat yemeyen biri kaldı.

 

Bahar:- Kimmiş? Hemen onu da döveyim dedi gülerek. Eksik kalmış demekki atlamışım.

 

Anka:- Minho! Minho 'yu tokatlamadın. Yoksaaaa.

 

Bahar:- Başlayacam sizin bu Minho aşkınıza yeter artık.

 

Anka:- Tamam tamam bi şey demedim dedi gülerek.

 

Changbin, Hyun hakkında bilgileri toplamıştı. Daha doğrusu toplanmıştı. Babasının adamı, telefonda ona bilgi veriyordu. Changbin, telefonu hoparlöre aldı.

 

:- Efendim, kendisi Koreli öğretmen bir ailenin oğlu. Eğitimini yurt dışında fotoğraf üzerine almış. Bazı başarıları var.

 

Seungmin:- Bunları ben de biliyorum.

 

Changbin:- Daha farklı bilgiler verin lütfen.

 

:- Üniversitede aşık olduğu bir kız ile nişanlanmışlar. Sonra bu kız vefat etmiş. Bir süre eğitim hayatında etkin olamamış. Tedavi görmüş.

 

Seungmin :- Bu kızın bir fotoğrafı var mı?

 

:- Tabii. Bu kız ile ilgili bir sergi açmış. Bay Changbin 'ne gönderiyorum fotoğrafları.

 

Bang Chan:- Şüphelendiğin şey nedir?

 

Seungmin:- Var bir şeyler.

 

Changbin 'in telefonuna fotoğraflar geldi. Changbin, açtı. Yalnız çok şaşkındı. Gözleri açıldı.

 

Changbin:- Ama bu?

 

Han:- Ne var?

 

Seungmin, telefona baktı. Bu fotoğraflar, bildiğin Mira'nın fotoğrafları idi.

 

Minho:- Ama bu Mira mı?

 

Seungmin:- Hayır. Bu da o portre de ki de Hyun'un nişanlısı.

 

Jeongin:- Yok artık, bu kadar benzerlik olamaz.

 

Seungmin:- Çocuklar, Mira tehlikede. Benim onu korumam gerek.

 

Bang Chan:- Sen merak etme. Onu hep beraber koruyacağız.

 

Kızlar, konuşurak gidiyorlardı. Birden bir araba gelip yanlarında durdu ani fren yaparak.

 

Ceylin:- Ay ne oluyor?

 

Arabanın içinden üç tane adam indi.Elinde ki fotoğrafa bakıp, Mira'yı işaret etti biri. Üzerlerine doğru yürüdüler.

 

Kızlar, korkuyla bir araya toplaştılar.

 

Ekin:- Siz kimsiniz? Ne istiyorsunuz bizden?

 

Adamlar konuşmuyorlardı.

 

Lena:- Kızlar, korkuyorum!

 

Alya:- Korkma. Bir şey yok tamam mı?

 

Ekin:- Size diyorum kimsiniz siz?

 

Cevap yoktu yine.

 

Anka:- Bence bir daha sorma konuşmak istemiyorlar herhalde.

 

Ceylin:- Ya da sağırlar.

 

Hazel:- Kızlar, bunlar o turnuvaya katılanlara zarar verenler olmasın?

 

Lena:- Kızlar korkuyorum!

 

Alya:- Yok bi şey Lena sakin ol.

 

Bahar, öne geçti.

 

Bahar:- Defolun gidin buradan.

 

Hazel:- Gidin hoşt hoşt!

 

Mira:- Köpek mi kovalıyorsun Hazel? Gerçi tiplerine bakılırsa pek bi farkları yok gibi.

 

Lena:- Ay bayılacağım galiba!

 

Alya:- Hayır Lena, kaçmamız gerekebilir.

 

Bahar:- Kızlar polisi arayın dedi Türkçe.

 

Mira:- Polis, polisi arayalım. Telefonu neydi?

 

Ceylin:- Hatırlamıyorum yaaaa.

 

Ekin:- 112 işte bizim ki gibi.

 

Ceylin:- Bize diyeceğine arasana!

 

Ekin:- Korkudan elim ayağım tutmuyor ki!

 

Lena:- Korkuyorum yaa!

 

Alya:- Lena, sabrımı mı sınıyorsun?

 

Adam birden Mira'ya doğru kolunu uzattı. O an da Bahar tuttu kolunu.

 

Bahar:- Sen kime uzanıyorsun ha? Dedi ve adamın kolunu tuttuğu gibi arkasına kıvırdı. Sonra kasığına bir tekme attı. Adam kıvranarak uzaklaştı biraz.

 

Ceylin:- Bahar dikkat et!

 

Anka:- Chan, Chan'ı arayacağım dedi ve hemen tuşlara bastı. C de yok!

 

Bahar:- A ya bas aşkım diye kaydetmişsindir dedi ve kendisine doğru gelen adamın dizine tekne attı.

 

Anka:- Ay doğruya.

 

Ceylin:- Ara hadi!

 

Anka, Bang Chan'ı aradı.

 

Bang Chan:- Anka arıyor dedi ve açtı. Anka, canım!

 

Anka:- Chan, yardım edin!

 

Bang Chan:- Anka ne oldu?

 

Anka:- Önümüzü kestiler üç tane adam. Yaa çabuk gelin!

 

Lena:- Korkuyorum! Diye bağırdı.

 

O anda adamın bir tanesi geldi ve Anka'nın telefonunu alıp yere attı.

 

Anka:- Telefonum! Ne yaptın sen telefonuma.

 

Jeongin:- Ne olmuş?

 

Bang Chan:- Kızların başı dertte çabuk olun gidiyoruz.

 

Minho:- Ne? Nasıl?

 

Bang Chan:- Bilmiyorum adamlar yollarını kesmiş.

 

Seungmin:- Gidelim çocuklar çabuk!

 

Changbin:-Neredeler?

 

Bang Chan:- Muhtemelen evin yolunda.

 

Erkekler koşuyorlardı kızları kurtarmak için. Kızlar ise korkudan ne yapaklarını bilmiyorlardı.

 

Bahar, üzerine doğru gelen adamın kendisine uzanan kolundan sıyrıldı ve sırtında ki çantasını çıkarıp adamın suratına vurdu çanta ile.

 

Mira:- Ne istiyorlar bizden?

 

Ekin:- Canımızı.

 

Lena:- Keşke bu kadar açık sözlü olmasaydın.

 

Bahar:- Kızlar, üç deyince kaçıyorsunuz? Ben onları oyalayacağım dedi Türkçe.

 

Mira:- Olmaz, seni onlarla tek başına mı bırakacağız?

 

Bahar:- Size gidin dedim. Bir, iki, üç, gidin! Dedi ve diğer adama da tekme attı.

 

Hazel:- Hayır gitmiyoruz!

 

Diğer adam kızları sıkıştırdıkça sıkıştırıyordu.

 

:- Seni bücür! Dedi adam ve Bahar'ın üzerine yürüdü.

 

O an da erkekler göründü az ötede.

 

Minho:- Bahar! Diye bağırdı ve daha bir hızlı koşmaya başladı.

 

:- Alın şu kızı gidelim.

 

Birden adamlardan biri Mira'nın kolunu tutup çekti. Kızlar da diğer kolundan tuttular ve çekiştirmeye başladılar.

 

Mira:- Ne istiyorsunuz benden?

 

Alya:- Kızlar, sıkı tutun!

 

Bahar ona doğru giderken adamlardan biri önüne geçti.

 

:- Al şu kızı artık!

 

Bahar adama döner tekme attı ve adam yere düştü. Ayağa kalktı ve Bahar'ı oyalamaya başladı. Ama diğer iki adam Mira'yı alabilmişti bile.

 

Mira:- Bırakın beni!

 

:- Yürü!

 

Mira:- Hayır!

 

Kızlar:- Mira!

 

Bahar:- Ya bırakın onu!

 

Seungmin:- Mira bu, Mira'yı kaçırıyorlar.

 

Seungmin ve diğerleri oraya kadar gelmişlerdi ama Mira'yı arabaya bindirip kaçırmayı başarmışlardı.

 

Seungmin:- Mira, hayır!

 

Erkekler gelmişlerdi ama yetişememişlerdi maalesef. Nefes nefese kalmışlardı.

 

Minho:- Sen iyi misin? Bir yerine bir şey oldu mu?

 

Bahar:- Ben iyiyim ama Mira'yı kaçırdılar.

 

Lena:- Neden Mira?

 

Seungmin:- Hyun'un işi bu. Onun işi! O takıntılı manyağa gününü göstereceğim.

 

Anka:- Chan, Mira'yı götürdüler? Dedi ağlayarak.

 

Bang Chan:- Tamam sakin ol canım. Önce hepiniz sakin olun.

 

Kızlar, o kadar kötüydüler ki ayakta duracak halleri kalmamıştı. Lena ağlamaya başladı.

 

Han:- Lena, sakin ol tamam mı? Mira'yı bulacağız.

 

Bang Chan:- Kızlar, önce öğretmeninize haber verin. Sonra da polisi arayalım.

 

Ekin:- Ne yapacağız şimdi?

 

Jeongin:- Her şey iyi olacak tamam mı. Bize güvenin.

 

Ekin:- İnanmak istiyorum.

 

Ceylin:- O adam, Mira'dan ne istiyor olabilir?

 

Changbin:- Konu çok farklı. Anlatacağız.

 

Seçil Öğretmen 'i aramıştı kızlar. Erkekler onları, eve getirmişlerdi. Eve rahat girmişlerdi çünkü kimsenin bunu düşünecek hâli yoktu. Özellikle de Seçil Öğretmen 'in. Hiç biri de iyi değillerdi. Buna Seungmin 'de dahildi. Seçil Öğretmen, binbir telaş içinde polis memuru ile konuşuyordu.

 

:- Lütfen öğrencimi bulun lütfen. Geç olmadan ona ulaşmamız gerek.

 

Polis memuru:- Merak etmeyin hanımefendi. Çocuklardan da aldığımız bilgiler ile onu hemen bulacağız.

 

Minho:- Kızlar, çok kötü görünüyorlar.

 

Changbin:- Öyle. Umarım zarar vermez Mira'ya.

 

Seungmin:- Ben daha fazla duramayacağım gidip arayacağım.

 

Han:- Bizim elimizden ne gelirse biz de yapalım.

 

Seungmin:- Yok, ben giderim.

 

Hyunjin:- Tek başına olmaz. Geliyoruz.

 

Alya:- Biz de gelelim.

 

Hyunjin:- Hayır. Sizi de tehlikeye atamayız.

 

Bahar:- Gelelim. Lütfen!

 

Minho:- Özellikle sen, burada kalmalısın.

 

Bahar:- Senin arkadaşın kaçırılsa yerinde durabilecek miydin?

 

Minho:- Bahar, ısrar etme ne olur, olmaz.

 

Seçil Öğretmen, yanlarına geldi.

 

Seçil Öğretmen:- Kızlar, siz bir yere gitmiyorsunuz. Hepiniz burada kalacaksınız ona göre. Ve gençler, lütfen bu işi polise bırakın. Sizin de zarar görmenizi istemiyorum.

 

Seungmin:- Mira, bizim de arkadaşımız. Oturup bekleyemeyiz özür dilerim.

 

Ekin:- Hocam, biz de onlarla gitsek, Mira oradayken biz burada oturup bekleyemeyiz.

 

Seçil Öğretmen:- Kızlar!

 

Lena:- Hocam, gitmemiz gerek dedi ağlayarak.

 

Seçil Öğretmen:- Tamam. Tamam ama kendinizi tehlikeye atmak yok. Buralarda arayacaksınız. Polisin işine karışmak filan yok.

 

Alya:- Tamam hocam söz.

 

Seçil Öğretmen:- Çocuklar, kızlarım size emanet ona göre.

 

Bang Chan:- Tamam hocam merak etmeyin.

 

Kızlar ve erkekler evden koşarak çıktılar.

 

Hazel:- Nerede arayacağız? Bir fikriniz var mı?

 

Changbin:- Benim var.

 

Seungmin:- Hemen anlat.

 

Adamlar Mira'yı getirmişlerdi. Araba durdu ve Mira'yı indirdiler. Mira, itiyordu onları ama adamlar kollarından tutup çekiştirerek yürümeye zorluyorlardı.

 

Mira:- Bırakın beni bırakın! Buradan kurtulunca soracağım size. Kurtulamayacaksınız.

 

Burası bir dağ eviydi. Ahşap çok büyük olmayan, aslında şirin de bir dağ evi. Kapıyı açtı adam ve Mira'yı içeri soktular apar topar.

Mira, etrafa baktı. Şık bir yerdi. Hazırlanmış bir yemek masası vardı camın önünde. Yemekler Türk yemeklerine benziyordu. Şömine yanıyordu. İki koltuk atılmıştı önüne. Yer de beyaz post halı ve üzerine dökülmüş kırmızı gül yaprakları vardı. Yeşil koltuğun üzerinde ise bir çiçek buketi Mira'yı bekliyordu

Birden bir ses duyuldu.

 

:- Hoş geldin sevgilim!

Mira, sesin geldiği tarafa baktı.

 

Mira:- Hyun!

 

Hyun:- Beni gördüğüne sevindin mi? Birden Mira'nın kollarını tutan adamlara baktı.

 

Hyun:- Siz, ona nasıl böyle davranırsınız ha! Çekin ellerinizi ondan. Hadsizler dedi ve adamlara birer tokat attı. Defolun buradan!

 

Mira, irkilmişti. İşin aslı o tokattan sonra korkmuştu da.

 

Adamlar, dışarı çıktılar.

 

Hyun:- Özür dilerim sevgilim. Özür dilerim. Canını yaktılar mı?

 

Mira, geri çekildi:- Sen ne yaptığını sanıyorsun ha! Delirdin mi? Bizi nasıl korkuttun biliyor musun?

 

Hyun:- Yapmak zorundaydım. Çağırsam gelmezdin ki.

 

Mira:- Herhalde gelmezdim.

 

Hyun:- Seni o çocuğa mı kaptırsaydım? Sen burada, benim yanımda olmalısın. Sen benimsin.

 

Mira:- Ben kimsenin değilim. Özellikle senin hiç.

 

Hyun:- Geçmişim ve geleceğimsin sen benim. Seni asla bırakmayacağım.

 

Mira:- Hâla neler söylüyor ya. Hem, hem kim o fotoğrafta ki kadın? O perdenin arkasında ki kadın kim?

 

Hyun:- Sensin!

 

Mira:- Sen benimle alay mı ediyorsun?

 

Hyun:- Benim için o, sensin. Sen de o.

 

Mira:- Kafayı yedirtecek bana ya! Bana bak bırak beni gideyim. Söz polise bir şey söylemeyeceğim.

 

Hyun:- Sen, benimlesin bundan sonra. Bu yeni hayatına alışsa. İyi olacak. Hadi gel yemek yiyelim ve kavuşmamızı kutlayalım dedi ve elini tuttu Mira'nın.

 

Mira, hızla çekti elini.

 

Mira:- Dokunma bana!

 

Hyun:- O çocuğa aşıksın değil mi? Onun için yapıyorsun böyle.

 

Mira:- Evet. Ben, Seungmin 'i seviyorum. O nedenle çok beklersin beni.

 

Hyun:- Seveceksin. Sen de beni seveceksin aşkım.

 

Mira:- Aşkın kadar kafana taş düşsün emi!

 

Changbin, babasının arabalarından getirtmişti. Ayrıca yine babasının bağlantılarını kullanarak, Mira'nın yerini tespit etmeye çalışıyordu.

Seungmin, arabanın birini aldı. Direksiyona geçti. Alya ve Hyunjin onun arabasına bindi. Changbin başka bir arabaya geçti ve Ceylin, Jeongin, Ekin, Felix ve Hazel'i de yanına aldı. Minho ise diğer arabanın direksiyonuna geçti. Han, Lena, Bang Chan ve Anka, onun arabasındaydı. Bahar'ı da aldı.

 

Araba ile Changbin 'in kendisine bilgisi gelen yerlere gitmeye hazırlanıyordu.

 

Arabalar çalıştı. Hepsi de yola çıktılar.

Alya, arka koltuktan öne doğru eğildi.

 

Alya:- Mira'yı bulabiliriz değil mi?

 

Ön koltukta oturan Hyunjin, Alya'ya baktı.

 

Hyunjin:- Sen merak etme. Mira'yı bulup, geri getireceğiz.

 

Alya:- Ben çok korkuyorum. O adam, Mira'ya bir şey yaptıysa...

Seungmin:- Eğer onun saçının teline zarar gelirse onu doğduğuna pişman ederim. Mahvederim onu. Benim sevdiğime kıza buluşmak neymiş göstereceğim ona.

 

Alya, duyduğu şey ile önce Seungmin'e sonra 'da Hyunjin 'e baktı. Mira bile bilmiyordu bunu. Duysaydı nasıl da mutlu olurdu.

 

Hyunjin:- Bulacağız. İkiniz de sakin olun tamam mı?

 

Changbin 'in kullandığı araba Seungmin 'in arabasının arkasında ilerliyordu.

 

Hazel:- Nasıl bir şeye denk geldik biz ya?

 

Felix, ön koltukta oturuyordu.

 

Felix:- Garip bir olay doğrusu. Fotoğraf, bildiğin Mira çekinmiş gibi. O kıza nasıl da benziyormuş.

 

Jeongin:- Film gibi hikaye.

 

Ekin:- O da geldi bizi buldu.

 

Ceylin:- Changbin, sana da teşekkür ederiz. Arabaları getirttin filan. Hem bu gün de yanımızdasınız.

 

Changbin:- Lafı bile olmaz. Sizin yanınızda olmasaydık da evde mi otursaydık?

 

Ceylin:- Yine de ne bileyim, biz sizin için sadece sınıf arkadaşıyız. Bu kadar fedakarlık...

 

Changbin:- Bir daha bunu duymak istemiyorum. Siz sınıf arkadaşından fazlasısınız bizim için.

 

Ceylin gülümsedi:- Teşekkür ederim.

 

Minho 'nun arabasında da endişeli sessizlik hüküm sürüyordu. Kızlar, gelecek herhangi bir haber için kalbi ağızlarında bekliyorlardı. Hele de Lena. Ağladı ağlayacaktı.

 

Anka:- İnşallah iyidir Mira diye mırıldandı.

 

Bahar:- İnşallah.

 

Han:- Kızlar, biliyorum endişeli bir durum ama iyi olmaya çalışın. En azından Mira için.

 

Lena, gözlerini sildi.

 

Han:- Mira'ya hiç bir şey olmayacak. İçiniz rahat olsun.

 

Bang Chan önden kızlara döndü.

 

Bang Chan:- Changbin 'in babasının kuvvetli ilişkileri var. Emin olun Mira'yı bulacağız. Hem de sağ salim.

 

Minho:- Bulduğumuz da da o adamın canına okuyacağız.

 

Bahar:- Onu doğduğuna pişman edeceğim.

 

Minho:- Sen bu gün yeteri kadar adam dövdün bence. Kenarda duracaksın ona göre.

 

Bahar:- Ama...

 

Minho:- Aması yok. Zarar görmeni istemiyorum.

 

Bang Chan, Minho 'ya baktı. Minho hemen toparladı cümlesini.

 

Minho:- İstemiyoruz, hiç birinizin zarar görmesini.

 

İlerlerken, Changbin 'den telefon geldi. Bang Chan telefonu açtı.

 

Bang Chan:- Changbin, bir haber mi var?

 

Changbin:- Evet. Arabanın görüldüğü yeri attılar. Takipte kalın.

 

Bang Chan:- Tamamdır.

 

Changbin, gidilecek yeri Seungmin 'e bildirdi. Seungmin, gaza bastıkça basıyordu.

 

Hyunjin, Seungmin 'e baktı.

 

Seungmin:- Bir an önce yanında olmam lazım. Hemen.

Seungmin öyle endişeliydi ki Mira için, arabanın kanadı olsa uçurup gidecekti onun yanına. Sevgi ve sevgili.

 

Bir yere geldiler. Arabanın en son göründüğü yer idi burası. Dağ yoluna giden bir araba yolu. Hepsi arabadan indiler.

 

Bang Chan:- Neden durdunuz?

 

Changbin:- Buradan sonra mobese kamerası yokmuş. Mira'yı götüren aracın konumunu bulmaya çalışıyorlar.

 

Seungmin:- Delireceğim, nerede bu araba? Dedi ve arabanın ön kaputuna vurdu.

 

Han:- Tamam sakin ol. Bulacağız onu.

 

Seungmin:- Çabuk olmam gerek Han, o pislik Mira'ya zarar vermeden bulmam gerek.

 

Kızlar, korkarak onları dinliyorlardı.

 

Jeongin:- Sakin ol, kızlar korkuyorlar.

 

Seungmin:- Özür dilerim. Sinirlendim bir an.

 

Felix:- Buraya kadar geldik nasılsa. Buradan sonrasında da bulabiliriz onu.

 

Jeongin, yola doğru baktı. Tekerlek izleri vardı.

 

Jeongin:- Arkadaşlar, bence buradan geçmişler.

 

Hyunjin:- Nereden anladım?

 

Jeongin:- Bakın burası araba yolu. Arabalar geçiyor demek ki.

 

Seungmin:- Sen harikasın. Hemen gidelim.

 

Hepsi de tekrar bindiler arabalara. Dağ yoluna düştüler.

 

Bu arada Mira ve Hyun'da karşılıklı yemek masasında oturuyorlardı. Mira yüzünü çevirmiş başka tarafa bakıyordu.

 

Hyun:- Yesene sevgilim!

 

Mira, ters ters baktı Hyun'a.

 

Hyun:- Bu bizim ilk yemeğimiz. Ve daha niceleri olacak.

 

Mira:- Çok beklersin. Beni nasılsa bulacaklar.

 

Hyun:- Burada mı?

 

Mira:- Senden nefret ediyorum. Kim bilir nasıl endişelendiler. Hepsi senin yüzünden.

 

Hyun:- Onları benden daha çok sevmeni istemiyorum.

 

Mira:- Bence sevgi kıyaslaması yapma. Çünkü sana karşı sevgi filan yok içimde. Hiç bir şey yok.

 

Hyun:- Söylediklerinle kalbimi kırıyorsun.

 

Mira:- Sen bir de içimden geçenleri bilsen.

 

Hyun:- Zamanla seveceksin beni. İnanıyorum buna.

 

Mira:- Papağan gibi aynı şeyi tekrar edip durmasana.

 

Erkekler arabalar ile dağ yolunu aşmışlardı. Biraz uzakta bir kulübe göründü. Hepsi de arabadan indiler tekrardan. Changbin, hemen polise haber verdi. Diğerleri ise ağaçların ve otların arasına sinmişlerdi.

 

Felix:- Ne yapacağız? Polisi mi bekleyelim?

 

Seungmin:- Hayır. Zamanımız yok. Hyun'un ne yapacağı belli olmaz.

 

Bang Chan:- Tamam, adamları oyalarız biz. Sen de içeri girip Mira'yı alırsın.

 

Bahar:- Aynen, biz adamları oyalarken sen Mira'yı al.

 

Minho:- Sen nereye bakalım ? Buradan hiç bir yere kımıldamayacaksın.

 

Bahar:- Nedenmiş o?

 

Hazel:- Biz de gelelim.

 

Minho:- Bahar, burada kalacaksınız o kadar. Hem, Seçil Öğretmen 'e söz verdiniz unuttunuz mu?

 

Ekin:- Ama...

 

Jeongin:- Aması yok. Burada kalın.

 

Anka:- Tamam ama kendinize dikkat edin olur mu?

 

Bang Chan gülümsedi:- Merak etmeyin.

 

Seungmin:- Hadi çocuklar!

 

Stray Kids, Mira'yı kurtarmak için eve doğru ilerledi. Kızlar, uzaktan onları izliyorlardı.

 

Ceylin:- Kızlar, sizce Mira'yı kurtarabilecekler mi?

 

Lena:- Korkuyorum!

 

Alya:- Bu gün bunu ne çok söyledin Lena! Ama hakkın var çünkü ben de korkuyorum.

 

Hazel:- Allah'ım ne olur başlarına bir şey gelmesin. Allah'ım ne olur Mira'yı da kurtarsınlar.

 

Ekin:- Bu polisler nerede kaldılar?

 

Bahar:- İzlediğim tüm film ve okuduğum tüm hikayelerde polis hep geç gelir.

 

Ekin:- Bu bir hikaye değil.

 

Bahar:- E bizim hikayemiz.

 

Ceylin:- Keşke biz de onlarla gitseydik.

 

Anka:- Chan ve diğerleri haklı. Seçil Hoca'ya söz verdik. Ama duramıyorum.

 

Erkekler, gizlene gizlene bahçede duran adamların yanına geldiler. Kızlar ise onları uzaktan izliyorlardı. Chan, Minho 'ya işaret etti önde ki adamı. Minho başını salladı ve hemen adamın üzerine atıldı. Sonra diğerleri de çıktılar bulundukları yerden. Minho, tekme atarak adamı yere yıktı. Chan, da diğerini. Felix, arkasından gelen adamı etkisiz hâle getirebilmişti. Han, ise yerden kalkmak üzere olan adamı tekrar yere serdi. Seungmin, tam içeri girecekti, ki bi adam gelip önüne geçti.

 

Hyun:- Bu sesler de ne?

 

Mira, ayağa kalktı.

 

Seungmin:- Mira! Diye bağırdı içeri doğru.

 

Mira:- Seungmin, geldin.

 

Hyun:- Seni ona vereceğimi sanıyorsan, yanılıyorsun.

 

Mira:- Seninle kalacağımı düşünüyorsan, asıl sen yanılıyorsun dedi ve kapıya doğru koştu ama Hyun kolunu tuttu. Mira dışarı seslendi.

 

Mira:- Seungmin, buradayım.

 

Seungmin:- Kurtaracağım seni dedi ve var gücüyle adama vurup yere fırlattı resmen.

 

Changbin, üzerlerine gelen adamları yere seriyordu bir bir.

 

Jeongin, diğer taraftan gelen adamları fark etmişti.

 

Jeongin:- Çocuklar, dikkat edin.

Gelen adamlar silahlıydı ve bizimkileri durdurmayı başarmışlardı.

 

:- Hepiniz, hemen durun.

 

Stray Kids sıkışmıştı. Üç beş silahlı adam karşısında öylece kalakalmışlardı. Silahlar başlarına dayanmıştı.

 

Hyun, Mira ile çıktı yanlarına. Mira'nın bileğini tutuyordu. Mira, kolunu çekiştirmeye çalışıyordu.

 

Hyun:- Misafirlerimiz varmış.

 

Seungmin:- Mira, iyi misin? Sana dokundu mu?

 

Mira:- Ben iyiyim merak etme. Bırak onları gitsinler!

 

Hyun:- Merak etme gidecekler.

 

Mira:- Hyun bırak diyorum. Tamam ne istiyorsan onu yapacağım.

 

Seungmin:- Hayır Mira, hayır! Seni pislik herif. Bunu sana ödeteceğim.

 

Hazel:- Kızlar, Mira!

 

Bahar:- Ben bu Hyun'u döverim. Benim bir planım var ama önce yapmam gereken şeyler de var. Dedi ve gitti.

 

Lena:- Ama diğerleri?

 

Alya:- Yakalandılar dedi üzülerek.

 

Lena:- Ne yapacağız şimdi?

 

Ekin:- Bilmiyorum kızlar.

 

Alya:- Tek ümidimiz polis. İnşallah hemen gelirler

 

Ceylin, arkaya döndü.

 

Ceylin:- Kızlar, Bahar yok!

 

Ekin:- Ne olur oraya gitmiş olmasın. Ya da gitmeli mi? Ay bilmiyorum!

 

Hazel:- Burada böyle beklemek istemiyorum. Ama elimden bir şey de gelmiyor.

 

Ekin:- Tamam kızlar, sakin oluyoruz ve sakince düşünüyoruz.

 

Lena:- Kızlar, arkanıza bakın?

 

Ceylan:- Neden? Diye sordu ve o da baktı. Arkalarında bir adam vardı. Kendilerine silah tutan bir adam. Yakalanmışlardı.

 

Ekin:- Eyvah!

 

Hyun:- Sana uzak dur dedim. Sana, Mira'dan uzak dur dedim!

 

Seungmin:- Mira'dan uzak durması gereken tek kişi sensin. Hasta düşüncenden dolayı.

 

Hyun:- Benim düşüncem hastalık ise sen de hastasın. Ona aşık olduğunu bilmiyor muyum sanıyorsun?

 

Mira, Seungmin 'e baktı.

 

Seungmin:- Evet Mira'ya aşığım. Ama onu senin gibi bir adamdan kurtaramadım.

 

Mira, gülümsedi.

 

Mira:- Bana aşık mısın?

 

Seungmin:- Hem de çok seviyorum seni kıvırcık.

 

Hyun:- Romantik konuşmanızı bölüyorum ama artık sizin gitmeniz gerek buradan.

 

Seungmin:- Mira'yı almadan hiç bir yere gitmem. Bunu o kafana sok.

 

Hyun:- O zaman, ölürsün.

 

Mira:- Hayır, Seungmin hayır, gidin buradan. Lütfen.

 

Seungmin:- Gitmeyeceğim.

 

Mira:- Yapma ne olur! Gidin.

 

Seungmin:- Seni almadan asla gitmeyeceğim.

 

Birden uzaktan kızların çığlıkları duyuldu. Sonra bir kaç el silah sesi geldi.

 

Hyunjin:- Kızlar!

 

Bang Chan:- Kızlara bir şey oldu. Kesin bir şey oldu dedi telaşla.

 

Kızların yanına gitmek istediler o an. Ama başlarında ki adamlar onları engellemişlerdi. Debeleniyorlardı ama gitmenin imkanı yoktu.

 

Hyun:- Anlaşılan başka misafirlerde varmış. Ama halledildi.

 

Mira:- Olamaz. Kızlar mı? Kızlar buradalar mıydı? Onlara bir şey yaptıysan seni mahvederim Hyun! Dedi ve bir eliyle Hyun'un omuzuna vurmaya başladı.

 

Stray Kids hiç bu kadar, çaresiz kalmamıştı. Oldukları yerde kalakalmışlardı. Ellerinden hiç bir şey gelmiyordu ve üstelik kızlar zarar görmüş olabilirlerdi.

 

Minho:- Bir şey yapmalıyız. Kızlara bakmamız lazım.

 

Felix:- Silah sesi geldi. Endişeleniyorum.

 

Seungmin:- Sen tam bir pisliksin. Kolaysa silahları indirip karşıma çık. Ama sen, kız kaçıran bir adisin.

 

Hyun:- Aşk savaşında her şey mübahtır.

 

Seungmin:- Korkak!

 

Hyun, adamlara döndü.

 

Hyun:- Siz bunlarla ilgilenin. Polise de haber vermişlerdir bunlar. Biz gidip toparlanalım. Buradan ayrılsak iyi olacak.

 

:- Peki efendim.

 

Hyun, Mira'nın bileğini tutup içeri soktu zorla.

 

Seungmin:- Mira!

 

Mira, Seungmin 'e baka baka girdi içeri zorla.

 

Hyun:- Sen benimsin onun değil.

 

Mira:- Onlara zarar vermezsen ne istersen yaparım.

 

Hyun:- Benim güzel kalpli sevgilim.

Mira:- Kızlar, inşallah iyisinizdir! Diye mırıldandı.

 

Erkekler başlarına tutulan silahlar ile resmen esir durumuna düşmüşlerdi. Kızlar hakkında hiç bir bilgi de yoktu. Endişeleri zaman geçtikçe artıyordu.

 

Seungmin:- Sizi buraya getirerek başınızı derde soktum.

 

Han:- Bizim için endişelenme. Asıl endişelenmemiz gerekenler kızlar. Ne durumdalar bilmiyoruz.

 

Bang Chan:- Keşke buraya onları hiç getirmeseydik. Acaba ne durumdalar?

 

Changbin:- O silah sesleri, düşünmek istemiyorum.

 

Felix:- Buradan kurtulup, kızlara bakmamız lazım.

 

:- Buradan kurtulacağınıza pek emin olmayın.

 

:- Bu arada, ormanın içindekiler artık yok muhtemelen.

 

Jeongin, adamın üzerine saldırdı ama durduruldu maalesef.

 

Jeongin:- Sizi mahvedeceğim.

 

:- Edersiniz dedi adam gülerek.

 

Birden beklenmedik bir şey oldu. Elinde silah ile Lena, adamların karşısında belirdi. Üstelik korkudan, titriyordu.

 

Lena:- Lütfen, ellerinizde ki silahları bırakabilir misiniz?

 

Han:- Lena!

 

Lena:- Bakın zaten korkuyorum, elimden bir kaza çıkabilir, sizi vurabilirim.

 

Adamlar gülüyorlardı.

 

:- Daha silah tutamıyorsun. Sen mi bizi vuracaksın?

 

Birden, adamın arkasından ensesine bir odun indi. Sonra da diğerlerine.

 

Bahar:- Hayır, biz vuracağız. Tanıştırayım Haydar. Dedi elinde ki odun parçasını göstererek.

 

Adamlar, bayılmıştı. Kızlar, ellerinde ki odun parçaları ile vurmuşlardı onlara.

 

Changbin:- Kızlar, yaşıyorsunuz!

 

Ceylin:- Ne sandınız.

 

Alya:- Siz iyi misiniz?

 

Hyunjin, birden Alya'ya sarıldı. Alya şaşırmıştı.

 

Hyunjin:- Sana bir şey oldu sandım. Daha doğrusu size.

 

Kızlar, erkeklerin bağlı ellerini çözmeye başladılar. Bahar Seungmin 'in elini çözdü ilk. Seungmin, hemen içeri girdi.

 

Bang Chan:- Gerçekten çok korktuk.

 

Anka:- Aslında bizde. Hemen hemen, yakalanıp yanınıza gelecektik.

 

Minho:- O çığlık sesi neydi?

 

Az önce.....

Kızlar, erkekleri gözetliyorlardı ama arkalarından gelen tehlikeyi geç fark etmişlerdi. Silahlı adamlardan biri arkalarında belirmişti.

 

:- Bakın burada kimler varmış?

 

Lena:- Ekiiiinnn! Bu kim?

 

Ekin:- Hoşt hoşt!

 

Ceylin:- Hoşt ne?

 

Ekin:- Ne bileyim korkudan ne diyeceğimi bilemedim.

 

:- Yürüyün gidiyoruz.

 

Hazel:- Nereye?

 

:- Arkadaşlarınızın yanına.

 

Anka:- Biz gelmesek!

 

:- Yürüyün dedim.

 

Birden arkasından bir odun parçası ensesine indi. Adam bayıldı.

 

Bahar, gelmişti. Ellerinde de bir çok odun parçası ile.

 

Ekin:- Bahar, sen harikasın.

 

Bahar gülümsedi:- Şu odunları alın kızlar. Gidip kurtaralım bizimkileri.

 

Ceylin:- Sen odunları toplamaya mı gittin?

 

Bahar:- Aklıma başka bir şey gelmedi.

 

Ceylin:- İyi yaptın. Ee ne zaman kurtarıyoruz bizimkileri?

 

Anka:- Önce bir plan yapalım.

 

Ekin:- Yapalım. Plan benim işim bilirsiniz. Buldum! Kızlar, birimiz adamların dikkatini dağıtırken, diğerleri arkadan yaklaşacak.

 

Lena:- Peki kim adamları oyalayacak?

 

Ekin, Lena'ya baktı.

 

Lena:- Aramızda ki en narin kişi.

 

Ceylin:- Ben mi? Narin ve zarif.

 

Ekin:- Hayır Lena!

 

Lena:- Ben, yapamam. Korkarım.

 

Ekin:- O nedenle sen oyalayacaksın zaten. Bizde odunları kafalarına, kafalarına, kafalarına geçireceğiz dedi hırslanarak.

 

Anka:- Adamlar öldü desene.

 

Ekin:- Al şu silahı.

 

Lena:- Ben mi?

 

Ekin:- Sen dedim ya. Al hadi.

 

Lena, korkarak ve de titreyerek aldı silahı yerden. Kızlara doğru tuttu. Kızlar birden çığlık attılar.

 

Ekin:- Sessiz olun! Bize değil Lena.

 

Lena, silahı başka yere tuttu ve birden tetiğe bastı titreyen elleri yüzünden. Hatta bir kez daha bastı.

 

Kızlar, sağa sola kaçıştılar.

 

Hazel:- Vurulduk mu?

 

Alya:- Bakayım, yok iyisin. Ben?

 

Hazel:- Sen de.

 

Bahar:- Lena, indir şunu.

 

Ceylin:- Birimize bir şey olmadan gidelim artık.

 

Ekin:- Hadi kızlar!

 

Jeongin:- Neyse ki iyisiniz. Aklımızdan bir sürü şey geçti doğrusu.

 

Seungmin, içeri girdi. Hyun, Mira'nın önüne geçti hemen.

 

Seungmin:- Bırak Mira'yı.

 

Hyun:- Asla.

 

Mira, kendisini tutan Hyun'un kolunu ısırdı. Hyun acıyla çekti kolunu. Mira, hemen Seungmin 'in yanına koştu.

 

Hyun:- Mira, buraya gel.

 

Mira:- Sana söyledim. Ben Seungmin 'i seviyorum.

 

Seungmin, Mira'ya baktı. Gülümsedi. Arkasına aldı.

 

Hyun:- Bunu sana ödeteceğim. Sevdiğim kızı benden aldın.

 

Seungmin:- O zaten benimdi.

 

Hyun, Seungmin 'in üzerine atıldı. Ona vuracaktı ama Seungmin, önce davrandı ve Hyun'a bir yumruk attı. Diğerleri koşarak içeri girdiler. Kızlar, Mira'yı hemen aralarına aldılar.

 

Anka:- Mira, iyi misin?

 

Mira:- İyiyim, iyiyim.

 

Hyun, yere düşmüştü. Seungmin, eğildi ve ona yumruk atmaya başladı.

 

Seungmin:- Seni istemeyen kızları kendini sevmek için zorlayamazsın anladın mı? Hele de bu benim sevdiğim kız ise.

 

O anda polisler içeri girdiler. Seungmin kalktı yerden nefes nefese. Hyun'u polisler almıştı. Adamlarını da.

 

Seungmin, Mira'ya baktı. Mira, hemen koştu ve Seungmin'e sarıldı. Ellerini doladı Seungmin, Mira'ya. Saçlarını okşadı.

 

Seungmin:- Sana bir şey yaptı mı? Dokundu mu sana? Diye sordu Mira'ya bakarak.

 

Mira:- Hayır. İyi ki geldin Seungmin.

 

Seungmin:- Seni seviyorum. Seni çok seviyorum dedi ve tekrar sarıldı.

 

Mira, Hyun'dan kurtulmuştu nihayet. Evine ve arkadaşlarına kavuşmuştu. Ama en çok ta aşkına. Ömrü boyunca seveceği aşkına.

 

🌸🌸🌸Sevgili okurlarım. Bu bölümü acele yazıp, hemen yayınladığım için yanlışlarım var ise şimdiden affedin olur mu? Sizleri beklettiğim için özür dilerim bu arada. Bayağı uzun bir bölüm oldu. Keyifli okumalar sizleri çok seviyorum.🌸🌸🌸

Bölüm : 01.12.2024 13:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...