23. Bölüm
Mavi Melek / Başıboş Çocuklar / 21. Bölüm - Kız Partisi

21. Bölüm - Kız Partisi

Mavi Melek
mavimelek

Okulun asi çocukları aşk ile imtihan oluyorlardı. Okuldaki tüm zorbaları alt edebiliyorlardı ama sadece kalplerine söz geçiremiyorlardı. Sekizi birden hem de.

 

Sekizi de kendi dünyalarında filizlendirdikleri tohumları büyütüyorlardı. Üstelik hiç bir karşılık beklemeden. İstedikleri tek şey sevgiydi. Sevgi ise basit bir karşılık değil, dünyanın en güzel duygusuydu. Onlar ise sevilmek istiyorlardı karşılık değil.

 

Kızlar ve erkekler okuldalardı. Aksiyonlu okul günlerine bir yenisi daha eklenecek gibiydi bu gün de. Stray Kids'in olduğu bir yerde aksiyon olmaması imkansız gibi bir şeydi zaten. Öyle bir güne başlamışlardı.

 

Kantinde oturuyorlardı kızlar.

 

Bahar:- Hazel, şu kimya'yı bana da anlatsana. Kafam kazan gibi.

 

Hazel:- Anlatırım tabii.

 

Anka:- Ama önce Taemin'e anlatması gerekiyor. Sıranı bekle.

 

Bahar:- Ne sırası bu? Fırıncı da pide sırası mı? Taemin, Felix, ben. Var mı başka?

 

Hazel:- Sen merak etme arkadaşım. Sıranın başı senin.

 

Bahar:- Canımsın.

 

Ekin:- Mira nereye gitti?

 

Alya:- Hyun ile yürüşe gitti. Okulun bahçesinde yürüyeceklermiş.

 

Ceylin:- Okulun bahçesi mi?

 

Lena:- Onunla çıkmamak için bahane mi uyduruyor bana mı öyle geliyor?

 

Anka:- Bana da öyle geliyor.

 

Bahar:- Göz önünde olsun da.

 

Ekin:- Anne gibisin.

 

Bahar:- İşim bu. Daha fazlasını da yapardım da...

 

Ekin:- Sakın!

 

Ceylin:- Kızlar duydunuz mu?

 

Ekin:- Neyi?

 

Ceylin:- Diğer sınıflardan bir kız pijama partisi veriyormuş. Arkadaşlarını davet etmiş. Ne güzel!

 

Bahar:- Eee napak!

 

Ceylin:- Ay Bahar ya.

 

Ekin:- Ders çalışmamız lazım öyle partiymiş filan işimiz olmaz.

 

Anka:- İçiniz geçmiş sizin.

 

Lena:- Aslında, Ceylin haklı. Kore'ye geldiğimizden beri hiç arkadaşımız olmadı. Sınıftakilerle filan da çok samimi değiliz.

 

Hazel:- Hakikaten. Birbirimizden başka kimse yok.

 

Ekin güldü:- Stray Kids var ya.

 

Anka:- Onlar, hayatımızın bir parçası gibi oldular. Her anımızda bizimleler dedi gülerek.

 

Ekin:- Aslında itiraf etmeliyim ki Jeongin bana çok iyi geliyor. Bana benim derslerden daha önemli olduğumu hatırlatıyor hep. Kendimi değerli hissediyorum.

 

Anka:- Şey gibi mi?

 

Ekin:- İtiraf etmem gerekirse şey gibi ama ben, ben yapamam.

 

Ceylin:- Ekin, sen mi? Diye sordu şaşkınlıkla.

 

Ekin, başını salladı evet dercesine.

 

Hazel:- Kavga ettiklerinde, hiç düşünmeden gittiğinde anlamıştım.

 

Bahar:- Başka erkek yokmuş gibi hepiniz gidip bunlara düşün.

 

Alya:- Biz senin gibi kalbimize hakim olamıyoruz hanımefendi. Kalp işte. Sevince engelleyemiyorsun kendini.

 

Bahar:- Aşk diye bir şey yoktur. Kore'ye gelince kendinizi yalnız hissettiniz ve onlarda sizinle ilgilenince biraz mutlu oldunuz. Onu da aşk sanıyorsunuz. Kendinizi kandırmayın.

 

Lena:- Hiçte bile öyle değil. İnsan kendini bilmez mi?

 

Bahar:- Bilmez. Bu bir aldatmaca. Silkelenin ve kendinize gelin. Beni de katil etmeyin.

 

Hazel:- Sen tam bir aşk katilisin.

 

Bahar güldü:- Huyum kurusun öyleyimdir. Hihihhhiiii.

 

Anka:- İnşallah sen de aşık olursun!

 

Alya:- Hatta İnşallah Minho 'ya aşık olursun.

 

Bahar ayaklandı:- Doğru düzgün dua edin, beni sinir etmeyin! Bir de Minho diyorlar. Allah yazdıysa bozsun. Ben sınıfa gidiyorum, gelirsiniz dedi ve gitti.

 

Kızlar gülmeye başladılar arkasından.

 

Ceylin:- Bunun da zayıf noktası Minho. Adını anınca konu hemen kapanıveriyor dedi gülerek.

 

Lena:- Neden acaba?

 

Hyun ve Mira, okulun bahçesinde yürüyüş yapıyordu. Ama yalnız sayılmazlardı. Seungmin ise uzaktan onları izliyordu. Üç kişilik bir yürüyüştü bu aslında.

 

Hyun:- Bir yürüyüş olabilir dediğinde bunu hayal etmemiştim.

 

Mira:- Öğrenciyim ve boş vaktim yok demiştim hatırlarsan. Hem hafta sonu da sen müsait değilsin. Ya sergide oluyorsun, ya da şehir dışında.

 

Hyun:- Biliyorum. Seni anlayabiliyorum. Yine de dışarıda bir yerde daha güzel olmaz mıydı?

 

Mira:- Böyle idare edeceğiz.

 

Hyun gülümsedi:- Seni daha uzun görmek istiyorum. Güzel vakitler geçirmek, güzel anılar biriktirmek istiyorum. Şikayetim bu yüzden.

 

Mira:- Çok incesin.

 

Hyun:- Sen de çok güzelsin.

 

Seungmin:- Nasıl da konuşuyor şuna bak. Güya romantik olup etkileyecek Mira'yı.

 

Mira, utanarak başını eğdi.

 

Hyun:- Yanında, geçmişten kalmış, hiç yaşayamadığım duyguları yaşıyorum sanki. Hasret kaldığım şeyleri hissediyorum.

 

Seungmin:- Ne geçmişinden bahsediyor bu?

 

Hyun:- Sen benim geçmişim, bu günüm ve kabul edersen geleceğimsin.

 

Seungmin ve Mira:- Geleceğim mi?

 

Seungmin:- Evlenme mi teklif edecek bu yoksa? Ya kabul ederse Mira? Dedi ve daha bir kulak verdi onların konuşmalarına.

 

Hyun cebinden bir çiçek çıkardı.

 

Hyun:- Mira, benimle çıkar mısın?

 

Mira, şaşkındı. Seungmin'de şaşırmıştı ama bir kaç duyguyu aynı anda yaşıyordu. Garip hissediyordu. Bir o kadar da kızgın. Ve hatta kıskanç.

 

Hyun, Mira 'ya bakıyordu bir cevap beklercesine. Mira ise donmuştu sanki. Ne cevap vermeliydi o da bilmiyordu.

 

Seungmin ise gizlendiği yerde bir cevap bekliyordu Mira'dan. Korkuyordu aslında. Hyun 'a evet demesinden korkuyordu. O an da arkasından Han geldi.

 

Han:- Seungmin, ne yapıyorsun burada?

 

Seungmin:- Dur Han.

 

Han:- Mira'yı mı izliyorsun? Çok ayıp. Seni bekliyoruz sınıfta.

 

Seungmin:- Han sus. Duyamıyorum!

 

Han:- Seungmin sana diyorum. Mira seni görürse çok kızar gidelim hadi.

 

Seungmin:- Tamam git sen.

 

Seungmin, döndü Mira ve Hyun'a. Dinlemeye devam etti. Mira ise elinde gül, yanında Hyun ile birlikte gülümseyerek yürüyorlardı.

 

Seungmin, Han'a baktı ve çemkirmeye başladı.

 

Seungmin:- Senin yüzünden hiç bir şey duyamadım, seni boğacağım dedi ve boğazına yapıştı.

 

Han:- Seungmin bırak, boğulacağım!

 

Seungmin:- Ben de onu istiyorum. Susmadın iki dakika. Ya evet dediyse?

 

Han:- Ne eveti?

 

Seungmin:- Ağlayacağım şimdi sevdiğim kız elimden uçup gitti. Han seni öldüreceğim.

 

Kızlar, sınıftalardı. Erkeklerde. Han ve Seungmin sınıfa girdiler.

 

Seungmin:- Delireceğim şimdi ne cevap verdi nasıl öğreneceğim ben?

 

Bang Chan:- Ne oldu moralin bozuk gibi?

 

Seungmin:- Hyun, Mira'ya çıkma hatta evlenme teklifi etti.

 

Erkekler:- Ne?

 

Hyujin:- Eee Mira ne cevap verdi?

 

Seungmin:- Han sussaydı öğrenecektim dedi Han'a bakarak.

 

Jeongin:- Hayır demiştir herhalde. Bu yaşta evlenecek değil ya.

 

Seungmin:- Hiç öyle görünmüyordu. İkisi de gülüyorlardı.

 

Changbin:- O zaman şimdi nişanlanacaklar, okuldan sonra da evleneceklerdir.

 

Felix, Changbin 'i dürttü.

 

Seungmin:- Öyle mi yaparlar sizce?

 

Felix:- Tabii ki öyle yapmazlar.

 

Minho:- Seni bu halde görmek ne tuhaf. Gerçekten aşık olmuşsun sen.

 

Seungmin:- Evet oldum. Hem de çok. Acaba ne cevap verdi Hyun'a?

 

Han:- Hayır demiştir bence. Ben kız olsam, Hyun'a hayır, sana evet derdim. Şimdi düşündüm de iyi ki erkek olmuşum.

 

Seungmin:- Seni boğarım Han! Boğarım!

 

Seungmin, Han'ın boğazına yapıştı yine. Diğerleri ayırmaya çalışıyorlardı.

 

Hazel:- Ne yapıyorlar bunlar?

 

Ceylin:- Tipik erkek işte. Bunlar böyle anlaşıyorlar.

 

O anda bir çocuk geldi kızların yanına. Anka'ya doğru yaklaştı.

 

:- Merhaba Anka!

 

Anka, çocuğa baktı.

 

Anka:- Tanışıyor muyuz?

 

Çocuk gülümsedi:- Yok hayır. Yemek kulübünde geliyorum.

 

Bang Chan Han'ı boğmaya çalışan Seungmin 'i bırakıp Anka ve o çocuğa baktı.

 

Bang Chan:- Bu kim şimdi?

 

Changbin:- Yeni bir Yuta vakası olmasın?

 

Bang Chan:- Olmasın. Dur bakalım. Öğreniriz nasılsa.

 

:- Yemek kulübü için geldim. Konuşabilir miyiz?

 

Anka:- Tabiiki.

 

O an da Bang Chan 'ın sürekli ilgilendiği kız Nayeon yanına geldi. Şu Yuta tarafından zorbalığa uğrayan ve Bang Chan'ın kurtardığı kız.

 

Nayeon:- Chan, merhaba!

 

Bang Chan, Anka'ya bakıyordu.

 

Nayeon:- Chan, sözün vardı hatırlıyor musun? Dışarı çıkacaktık.

 

Anka, Bang Chan 'a baktı.

 

Anka:- Demek sözü vardı çıkmak için. Çıksınlar bakalım diye düşündü.

 

Bang Chan:- Evet Nayeon hatırlıyorum.

 

Anka ve çocuk sınıfın diğer tarafına geçtiler.

 

:- Sen benim yemek kulübünde eşim olmuşsun.

 

Anka:- Öyle mi?

 

:- Şey. Malzeme dağılımı verdi hoca. Kendimiz için alacaklarımız varmış. Senin listeni ben getirdim dedi ve alışveriş listesinin olduğu kağıdı Anka' ya uzattı.

 

Anka:- Bunları almam gerekiyor değil mi?

 

:- Evet.

 

Anka gülümsedi:- Teşekkür ederim. Zahmet etmişsin buraya kadar.

 

:- Rica ederim hiç sorun değil.

 

Bang Chan onlara bakıyordu.

 

Felix:- Ne konuşuyorlar orada?

 

Bang Chan:- O kağıtta ilanı aşk yazıyor kesin.

 

Felix:- Emin misin?

 

Bang Chan:- Şunlara baksana bir birbirlerine sarılmadıkları kaldı.

Minho:- Kıskançlıktan öyle görüyor olabilir misin?

 

Seungmin:- Bu gün de herkesin aşk ilan etme günü herhalde.

 

Nayeon:- Ne oluyor çocuklar?

 

Bang Chan:- Geliyorum şimdi dedi ve Anka'nın yanına geldi. Çocuk gitmişti Anka'nın yanından. Bang Chan ters ters bakıyordu çocuğun arkasından.

 

Anka:- Bir şey mi oldu?

 

Bang Chan:- Kim bu çocuk?

 

Anka:- Yemek kursundan.

 

Bang Chan:- Ne verdi sana? Mektup mu?

 

Anka:- Kağıt!

 

Bang Chan:- Kağıt olduğunu ben de biliyorum. Ne yazıyor onu soruyorum.

 

Anka:- Ne yapacaksın ne yazdığını? Seni ilgilendiren bir şey yok.

 

Bang Chan:- Var. Seninle ilgili her şey beni ilgilendirir.

 

Anka:- Bak sen, öyle mi? Ben sana soruyor muyum Nayeon ile ne konuşuyorsunuz diye? Çünkü beni ilgilendirmiyor. Anladın mı?

 

Anka, hızla ayrıldı Bang Chan'ın yanından.

 

Felix:- Nayeon, sen biraz sonra gel istersen.

 

Nayeon:- Neden?

 

Hyunjin:- Bang Chan, biraz meşgul. Sonra konuşmanız daha iyi olacak.

 

Nayeon:- Pekâla. Dedi ve çıktı sınıftan.

 

Bahar:- Ne diyormuş o çocuk? Bahar ablasından dayak mı istiyormuş?

 

Anka:- Önemli bir şey değil merak etme. Yemek kulübü ile ilgili.

 

Lena:- Bang Chan'a neden çemkirdin yine?

 

Anka, Bang Chan'a baktı. Kendisine bakıyordu. Hızla başını çevirdi.

 

Bahar:- Nayeon'u kıskanmış dedi gülerek.

 

Anka, kitabını aldı ve Bahar'ın başına vurdu.

 

Bahar:- Ahh! Ne vuruyorsun ya?

 

Hazel:- Her şey öyle ulu orta söylenmez dedi gülerek.

 

Bahar:- Aşık olup kıskanan kendisi dayak yiyen ben. Ne güzel ha!

 

Mira girdi sınıftan içeri. Anka, kollarını bağlamış oturuyordu.

 

Mira:- Ben yokken yine bir şeyler olmuş.

 

Ekin:- Olmaz mı?

 

Bahar:- Anka, Bang Chan'ı kıskandı.

 

Anka:- Bahaaaar! Sen kendi yerine gitsene.

 

Bahar:- Otur somurt burada dedi Anka' ya ve yerine geçti.

 

Seungmin:- Aha Mira geldi.

 

Minho:- Sakin ol Seungmin.

 

Seungmin:- Öğrenmem gerek Minho. Bir şekilde öğrenmeliyim ama nasıl. Ben bi sorayım.

 

Bang Chan:- Git sor.

 

Seungmin:- Sorayım mı gerçekten?

 

Bang Chan:- Sor da sana ne desin Anka'nın bana dediği gibi.

 

Seungmin:- Doğru ya. Bana ne. Ben onun neyi oluyorum ki?

 

Bang Chan:- Ha şöyle. Yerimizi bilelim dedi ve yerine oturdu. Arkasından da Seungmin. Sonra da diğerleri.

 

Minho:- Sakinleştiğinize göre ben yerime geçiyorum. Sevgilimin yanına dedi kısık bir sesle.

 

Felix güldü.

 

Minho gelip, Bahar'ın yanına oturdu. Bahar, kitabına bir şeyler yazıyordu. Eğilip yüzüne baktı. Sonra da gülümseyerek kitabını açtı.

 

Ders öğretmeni girmişti derse. Herkes pür dikkat ona odaklanmıştı.

 

:- Çocuklar, hatırlarsanız bir proje ödevimiz vardı ortak yapılmak üzere.

 

:- Evet hocam. Diye seslendi öğrencinin biri.

 

:- Onu iptal ediyoruz.

 

Bahar, derin bir oh çekti. Çünkü o zaman ki proje de Minho ve Jaemin ile çalışacaktı.

 

Herkes, birbirine baktı sevinerek. Öğrenci hali işte. Ödev iptal diye sevinmişlerdi.

 

:- Onun yerine, okulu temizleyeceğiz.

Bahar'ın gözleri açıldı.

 

Bahar:- Eşleştirme nasıl olacak hocam? Diye sordu.

 

:- Eşleştirmeyi ben yapacağım.

 

Bahar:- İyi bari.

 

Minho:- Ne o? Beni istemiyor musun da böyle derin bi oh çektin?

 

Bahar:- Jaemin ve seni aynı ortamda hayal edebiliyor musun?

 

Minho:- Yani istemiyorsun. Beni. Sorun yok. Sen de haklısın.

 

Bahar:- Neden alındın şimdi?

 

Minho:- Yok alınmadım. Merak etme teneffüste de yerime geçerim. Rahatsızlık verdiğim belli.

 

Bahar:- Ne dedim ki ben şimdi? Yalan mı Jaemin ve seninle temizlik mi yapılır? Aksine ortalık kirlenir. Dedi gülerek ama Minho gülmüyordu.

 

Ders bitmişti. Teneffüs vaktiydi. Kızlar, bahçeye çıkmak için hazırlanıyorlardı. Lena, sırasının altından Taeyong'un kendisine aldığı atkıyı çıkardı, boynuna sardı ve ayaklandı.

 

Hazel:- Atkıya gerek yok. Bir teneffüs biraz hava alıp geri içeri gireceğiz.

 

Lena:- Ama üşürüm.

 

Mira:- Donmazsın merak etme.

 

Lena, çıkarıp sıranın altına koydu atkısını.

 

Han bunu görmüştü.

 

Han:- O atkı!

 

Jeongin:- Ne diyorsun Han?

 

Han:- Taeyong atkı almış, ısrarla onu takıyor.

 

Jeongin:- Hmm derdin belli oldu.

 

Han:- Ben o Taeyong 'a da, atkısına da yapacağımı bilmiyorum.

 

Hyunjin:- Han bak akıllı dur. Ne yapacaksan düşünde yap.

 

Han:- Düşünüyorum, öylese varım. Yapacağımı bilmiyorum.

 

Bang Chan:- Çıkıp biraz hava alalım hadi. Han sen de yürü.

 

Han:- Tamam geliyorum.

 

Kızlar, dışarı çıkmak üzerelerdi.

 

Anka:- Bahar, biz bahçeye çıkıyoruz. Geliyor musun?

 

Bahar:- Siz gidin geliyorum.

 

Kızlar, çıktılar bahçeye.

 

Minho ise apar topar topladı kitabını defterini. Çantasını da aldı. Eski sırasına geçti. Bahar, ona bakıyordu.

 

Bahar:- Minho, yanlış anladın.

 

Minho, Yuna'nın yanına geçip oturdu.

Yuna, Bahar'a bakıp sırıtıyordu. Bahar, başını çevirdi.

 

Bahar:- Eee napayım gidersen git! Zaten erkeklerle oturamam ben. İyi oldu. Rahat rahat otururum artık.

 

Minho, çantasını koydu ve sınıftan çıktı. Erkeklerin peşinden gitti.

 

Yuna ayağa kalktı ve Bahar'ın yanına geldi.

 

Yuna:- Minho senin zannediyorsun değil mi? Ama o benim. Sen gelmeden önce de benim di sonra da.

 

Bahar:- Jaemin ve sen, ne yeyip içiyorsunuz bilmiyorum ama acilen bırakın. Bak şimdi. Son kez söyleyeceğim. Minho ve benim aramda hiç bir şey yok. Olmayacakta. Olmayacak. Tamam mı? Bir daha bana bu konu ile gelme. Şimdi git! Diye kızdı sonda.

 

Yuna, Bahar'a baktı ve sonra o da çıktı sınıftan.

 

Bahar:- Deli bunlar ya! Dedi ve ayağa kalktı. O anda sıranın altında ki telefon çaldı. Bahar, eğildi ve sıranın altından telefonu aldı.

 

Bahar:- Minho'nun telefonu kalmış dedi ve sırasına getirdi. Tam bırakacaktı ki vaz geçti. Kendim versem daha iyi olur. Çalınır filan. Kendini unutsaydın bari. Trip atacağım diye.

 

Bahar, dışarı çıktı. Bahçeye bakıyordu. Bahçenin diğer ucunda Minho 'yu gördü. Merdivenlerden indi ve yanına doğru ilerledi.

Minho 'nun yanına ise Yuna geldi ondan önce. Bu kızın burada olması ortalığın karışmasına alametti bir nevi.

 

Yuna:- Minho, ne yapıyorsun burada?

 

Minho:- Biraz yalnız kalmak istedim. Sakıncası mı var?

 

Yuna:- Sende bir değişiklik var. Bence sebebi Bahar denen o kız.

 

Minho:- Biraz yalnız kalmak istememin Bahar ile ne ilgisi olabilir?

 

Yuna:- Ona karşı hislerinin olduğunu düşünüyorum.

 

Minho, Yuna'ya ne demeliydi bilmiyordu. Seviyorum dese, Yuna asla durmaz Bahar ile uğraşırdı. Buna engel olması gerekiyordu. O an Bahar'ı kötülersem, belki ona düşmanlık yapmaktan vaz geçer diye düşündü.

 

Minho:- Evet hislerim var. Sinir oluyorum ona. Erkek olsa şimdiye benden dayak yemişti. Ona katlanamıyorum.

 

Yuna:- O zaman neden sürekli onun yanındasın?

 

Minho:- Sürekli yanında değilim. Öğretmen istediği için geçtim ben. Hem senin yanına geçtim ya. Değil aynı sıra, aynı sınıfta hatta okulda bile olmak istemiyorum onunla. İtici, gıcık, erkek gibi birşey.

 

Yuna:- Ay evet ya, kız değil o tam bir erkek. Bıyık filan bıraksa daha iyi erkek olur dedi gülerek.

 

Bir anda Yuna, Minho 'nun yanına doğru çekildi. O anda Minho, Bahar'ı gördü Yuna'nın arkasında. Herşeyi duymuştu. Minho 'ya bakıyordu.

 

Minho:- Bahar!

 

Bahar, elinde ki telefonu Minho 'ya uzattı.

 

Bahar:- Telefonunu unutmuşsun.

 

Minho, telefonu aldı.

 

Bahar:- Dikkat et. Unutma bir daha dedi ve ilerledi.

 

Minho durdu, durdu ama duramadı ve peşinden gitti.

 

Yuna:- Minho, nereye?

 

Minho:- Bahar, Bahar bir dakika.

 

Bahar:- Efendim? Dedi ve Minho 'ya döndü.

 

Minho:- Bak o duyduklarının hiç biri gerçek...

 

Bahar gülümsedi:- Haklısın. Ben erkek gibi bir kızım. İticiyim de. Bana sinir olman çok normal. Sorun yok.

 

Bahar, tam giderken, Minho tuttu kolunu.

 

Minho:- Bak, o sözler gerçek değildi.

 

Bahar:- Rahat ol. Alınmadım. Gerçekten.

 

Minho:- Alındın biliyorum. Sadece sadece...

 

Bahar:- Senden tek isteğim, bir daha biri ile alay ederken, duymayacağı bir yere geçin. Ben önemsemem ama başka biri fena alınabilir. Ve lütfen, lütfen benden uzak dur. Lütfen! Dedi ve gitti.

 

Minho, elini alnına götürdü.

 

Minho:- İyi halt yedin Lee Min Ho!

Bahar, kızların yanına gitmek için onları arıyordu. Bir anda durdu ve elini kalbine götürdü. Sanki kalbi yere düşmüşte param parça olmuştu. Öyle bir his vardı içinde. Öyle bir acı vardı bütün vücudunu sarsan. Yine de toparlandı ve kendine geldi. Kızları, gördü ve hemen yanlarına gitti.

 

Erkekler ve kızlar, bahçedelerdi. Bir kişi hariç. Han. Sınıfa girdi gizlice. Bakındı. Ortalıkta kimse yoktu. Arkasına baktı. Gelen giden de yoktu. Usul usul yaklaştı Lena'nın sırasına. Cebinden makası çıkardı. Altına eğildi sıranın ve atkıyı aldı. İlmeklerinden ayırmaya başladı. Söküyordu atkıyı.

 

Han:- Demek, sevdiğim kızı böyle etkileyeceğini sanıyorsun ha Taeyong? Ben buna izin verir miyim acaba. Bak gör ne yapıyorum senin o Fransa'dan aldığın kıymetli hediyene.

 

Atkıyı kırpık kırpık kesmişti. Sonra bir ayak sesi duydu ve hemen sıranın altına sıkıştırıp, yerine geçip oturdu.

Gelenler erkeklerdi.

 

Changbin:- Sen burada mıydın Han?

 

Han:- Üşüdüm dışarıda.

 

Hyunjin:- Apar topar sınıfa girince biz de Lena'yı gördün sandık dedi gülerek.

 

Han:- Lena'yı görüyorum ama o beni görmüyor. Gözü Taeyong 'da.

 

Changbin:- Yine atkı meselesi mi?

 

Han:- Taeyong aramıza girdi resmen.

 

Minho sinirliydi. Erkeklerin arkasından girdi sınıfa bir hışımla.

 

Seungmin:- Neredesin sen? Neden gelmedin bahçeye?

 

Minho:- Delireceğim ben. Hiç mi bir şey yolunda gitmez?

 

Han:- Ne oldu yine?

 

Jeongin:- Ne olacak Bahar ile kavga etmişlerdir.

 

Minho:- Keşke kavga etseydik. Bahar, arkasından söylediğim onca hakareti duydu.

 

Bang Chan:- Ne hakareti? Ne yaptın sen?

 

Minho:- Yuna Bahar'dan uzak dursun diye bir şeyler söyledim işte. Erkek gibi dedim, gıcık dedim. Neler neler.

 

Hyunjin:- Yok artık eee?

 

Minho:- Bahar'da duydu. Telefonumu unutmuşum onu getirmiş.

 

Jeongin:- Vurdu mu sana, tokat filan?

 

Minho:- Keşke vursaydı daha iyiydi. Sakin karşıladı. Haklısın dedi. Sonra da benden uzak dur dedi. Bir de birinin hakkında konuşurken gizlice konuş, yoksa kalbini kırabilirsin gibi bir şey söyledi.

 

Felix:- Eee ne olacak şimdi? Uzak mı duracaksın?

 

Minho:- Benim bunu Bahar'a neden söylediğimi anlatmam lazım.

 

Han:- İşin zor bence.

 

Minho:- Bir şekilde anlatacağım artık. Ahh Dinlemez ki! Kafamı nereye vursam.

 

Kızlar, sınıfa girdiler. Her biri yerlerine doğru ilerliyorlardı. Bahar, geçip sırasına oturdu. Minho, yanına gidecek gibi oldu ama durdu.

 

Bahar, sessizdi. Çantasından okuduğu romanı çıkardı. Birden içinden bir not çıktı.

 

:- "Bana yardım ettiğin için teşekkür ederim. Yaralarıma pansuman yaptın, yemeğini paylaştın. Sen dünyanın en iyi kalpli kızısın. "

 

Minho 'nun o gün giderken Bahar'a yazdığı not idi bu. Minho anlamıştı sanki o notu okuduğunu. Bahar'a bakıyordu.

 

Bahar, usulca kalktı yerinden ve Minho'nun yanına geldi. Elini tuttu ve çevirdi. Notu elinde buruşturdu ve Minho 'nun avucuna bıraktı.

 

Bahar:- Benden uzak dur. Sadece uzak dur dedi ve yerine geçti.

 

Minho, elini indirdi. Avucunda yazdığı kağıt ile.

 

Seungmin:- Çok fena çok.

 

Bang Chan:- Ah Minho!

 

Ders vaktiydi ama kimse derse odaklanamıyordu. Stray Kids'in hali biraz kötüydü. Hatta çok kötü. Bu gün böyle geçeceğe benziyordu. Sanki gün boyunca herşey yolunda gitmemek için sözlenmiş gibiydi. Çünkü bu gün sekiz kişinin arasında hayatı en sakin geçen Jeongin bile bir aksilik yaşayacaktı.

 

Beden dersi için herkes hazırlandı. Bu gün ki dersin konusu voleybol idi. İki sınıf birleşmişti. Karşı karşıya maç yapılacaktı.

 

:- Çocuklar, sınıfları karma yapıyoruz ona göre. Ayrıca hata yapan ya da düşen eleniyor.

 

Beden hocası, herkesi iki takım olarak ikiye ayırdı. Bizim kızlardan, Alya, Ceylin ve Ekin de takımdalardı. Diğerleri yedektelerdi.

Erkeklerde sınıf olarak katıldılar. Changbin ve Han yoklardı ama. Diğer kızlar ile kenardalardı.

Takımlar karşı karşıya geçip aynı şekilde sıralandılar.

 

Minho:- Diğerleri neden katılmadılar?

 

Hazel güldü:- Biz küçük boylular olarak burada duracağız.

 

Minho, Bahar'a baktı. Normal de bu olayı hiç kaçırmazdı ama vukuatlıydı kendisi.

Karşı takıma bir kız öğrenci geldi. İyi voleybol oynadığı tavırlarından belliydi. Saçını savurdu. Havalıydı.

 

Ekin:- Bu kız kim?

 

Jeongin:- Çok iyi voleybol oynar o.

 

Alya:- Biz de iyi oynardık Türkiye 'de.

 

:- Burası Kore. Bir de bizim stilimiz de oyanayın bakalım.

 

Kızlar, birbirine baktılar.

 

Lena:- Al işte bulduk bi gıcık daha.

 

Anka:- Çekiyoruz hayatım ne yaparsın.

 

Maç başlamıştı. Top bir oyana bir bu yana gidiyordu. Bu kız bahsettikleri gibi çok iyi oynuyordu. Hatta bizimkilerin takımından herkes teker teker elenmeye başlamıştı.

 

Minho elenmişti. Sonra Felix. Ardından Ceylin. Sonra da Seungmin.

 

Lena:- Jeongin çok iyi oynamıyor mu?

 

Hazel:- Hakikaten. Tüm gurubun yükünü üstlenmiş durumda.

 

Seungmin:- Çabuk çıktınız.

 

Minho:- Ben voleybolcu değil tekvandocuyum.

 

Seungmin:- Sen sahalarda yoktun. Boy farkı mı? Dedi Changbin ile uğraşarak.

 

Changbin:- O topu neden senin suratına atmadılar ki? Şöyle ağzının ortasına.

 

Kız çok iyiydi. Karşı takımdan bir tek o, bizimkilerden de sadece Jeongin, Alya ve Ekin kaldılar.

 

Jeongin:- Kızlar, biz kaldık hadi göreyim sizi.

 

Ekin gülümsedi:- Tamam kaptan.

 

Jeongin, Ekin'e baktı. Hoşuna gitmişti bu şekilde seslenmesi.

 

Jeongin:- Sana güveniyorum.

 

Alya:- Şu kıza haddini bildirmemiz gerek.

 

Ekin:- Bu bir oyun kasma kendini bu kadar.

 

Alya:- Havalı şey. Kasıntı şey.

 

Top kızlara gelmişti ama Alya birden zıplayıp topa vururken, yere bastı ve ayağı kaydı. Dizini yere fena çarpmıştı. Acı ile doğruldu yeri den. Hyunjin dayanamadı tabii, hemen yanına koştu.

 

Hyunjin:- Alya, iyi misin?

 

Alya:- Ahh dizimi vurdum.

 

Hyunjin:- Revire götüreyim seni. Tutun bana hadi dedi ve kolunu uzattı.

 

Alya çekildi:- Gerek yok.

 

Ekin:- Kalkabilecek misin?

 

Jeongin:- Bence doktora görünmelisin.

 

Alya:- Yok yok iyiyim. Gerçekten.

 

:- Hadi artık ama, boşaltın şu sahayı!

 

Alya:- Tövbe tövbe!

 

Ekin:- Sen bakma ona.

 

Anka ve Lena geldiler. Alya'nın kollarını omuzlarına attılar ve kenara çektiler.

 

Ekin ve Jeongin kalmışlardı.

 

Jeongin:- Hadi sıra bizde.

 

Ekin gülümsedi ve başını salladı.

Oyun kızışmıştı. Ekin ve Jeongin gayet iyilerdi. Karşıdan da bir tek o kız kalmıştı. Smaçlar ardı ardına geliyordu. Karşıda ki kız topa vurdu ve Jeongin hızla geldi ve birden Ekin'e çarptı. Ekin, yere düşmüştü.

 

Jeongin hemen koştu:- Ekin, Ekin iyi misin? Çok özür dilerim.

 

Ekin:- Tamam, sorun yok. Sadece bir çarpışmaydı.

 

Jeongin:- Bir yerin acıdı mı?

 

Ekin:- İyiyim korkma.

 

Jeongin:- Hadi seni kenara taşıyayım.

 

Ekin:- İyiyim merak etme, kendim geçerim. Sen kaldın. Hadi şampiyon olalım.

 

Jeongin gülümsedi Ekin'e.

 

Jeongin:- Senin için.

 

Ekin, kolunu tutarak geçti kenara.

 

Kız ve Jeongin 'in oyunu başlamıştı. Jeongin 'de en az o kız kadar iyi oynuyordu. Top havada fileden bir oyana bir bu yana gidip geliyordu. Jeongin ve kız baktılar birbirine. Sonunda süre bitmişti. Maçı berabere bitirmişlerdi.

 

:- Tebrik ederim. İkiniz de çok iyiydiniz.

 

Jeongin:- Teşekkür ederim hocam.

 

Kız elini uzattı Jeongin 'e.

 

:- Tebrik ederim mükemmel iş çıkardın dedi gülümseyerek.

 

Jeongin:- Sen de dedi ve elini sıktı.

 

Birbirine gülümsüyorlardı. Konuşuyorlardı. Sohbet fazlası ile ilerliyor gibiydi ve bu Ekin'in gözlerinden kaçmıyordu.

 

Lena:- Kız Jeongin 'e karşı ne kadar sevecen gördünüz mü?

 

Ceylin:- Hımm. Demin herkese karşı yaptığı atar yok nedense.

 

Anka:- Kızlar susun! Dedi Ekin'i işaret ederek gözleri ile.

 

Ekin:- Kızlar haklı. Pek bi sevdiler birbirlerini.

 

Jeongin ve kız gülüşüp konuşa dursunlar, Ekin kenarda sinir krizi geçiriyordu.

 

Jeongin, konuşmasını bitirip kızların yanına geldi.

 

Jeongin:- Üzgünüm Ekin, birinciliği getiremedim ama berabere kaldık.

 

Ekin:- Yaa üzgün müsün hakikaten? Halbuki o kız ile ne güzel kıkırdıyordunuz. Git, biraz daha eğlen ay pardon üzül! Dedi ve gitti.

 

Jeongin şaşırmıştı. Kızlara baktı.

 

Lena ve Ceylin:- Hıh! Dediler ve peşinden gittiler Ekin'in.

 

Jeongin:- Kızlar? Birinci olamadım diye mi kızdı Ekin?

 

Bahar:- Dokuz kusurlu hareketten birini yaptın desem bilmem anlar mısın?

 

Ders bitmişti ve kızlar, hazırlanıyorlardı okuldan çıkmak için. Montlarını giyindiler. Malum hava bayağı bir soğuktu.

 

Bahar:- Kızlar, hazırsanız çıkalım.

 

Lena:- Bir saniye atkımı alayım dedi ve sıranın altına attı elini. Atkısını çıkardı ama o an gördüğü şey felaket gibi bir şeydi.

 

Lena:- Aman Allah'ım!

 

Hazel:- Bu ne?

 

Lena atkıyı havaya kaldırdı. İlmek ilmek dökülüyordu resmen atkı. Hatta parça parça, ip ip.

 

Han, hemen arkasına döndü.

 

Hyunjin:- Han, bu senin işin değil değil mi? Diye fısıldadı.

 

Han sus işareti yaptı.

 

Ekin:- Ne olmuş buna böyle? Biri kesmiş.

 

Lena:- Ya ama çok sevmiştim ben bunu dedi ağlamaklı.

 

Hazel:- İyi de kim yapar ki bunu?

 

Mira:- Ben birinden şüpheleniyorum ama! Dedi Bahar'ı göstererek.

 

Lena:- Bahar, sen mi yaptın bunu!

 

Bahar:- Tabiiki hayır. Ben neden yapayım?

 

Lena:- Taeyong verdiği için olabilir mi?

 

Hyunjin:- Senin yüzünden kızcağız suçlanıyor.

 

Bahar:- Hiç benim stilim değil. Ben olsam alır direkt çöpe atardım. Uğraşmam yani.

 

Lena:- Bahar, beni delirtme söyle çabuk.

 

Bahar:- Ben yapmadım diyorum ya? Erkeklerle ilgili her olayı ben mi yapıyorum?

 

Lena:- Sence?

 

Bahar güldü:- Hihhhii ben yapıyorum evet. Ama bu kez ben değilim.

 

Lena:- Kim o zaman kim? Dedi ve birden arkası dönük oturan Han'ı fark etti. Yerinden çıktı ve yanına doğru gitti.

 

Hyunjin:- Seni fark etti. Hazırlansan iyi olacak. Geliyor, geliyor, geldi.

 

Lena, Han'ın başında durmuştu.

 

Lena:- Haaaaaannnnn!

 

Han irkildi ve hemen Lena'ya döndü.

 

Han gülümsedi:- Aaa Lena, ne oldu? Neden kızgınsın?

 

Lena, atkıyı Han'ın yüzüne attı.

 

Lena:- Aferin sana. Aferin!

 

Han ayaga kalktı:- Neden kızıyorsun, zaten hiç güzel değildi.

 

Lena:- Ya delircem yaaaaa! Diye olduğu yerde tepindi. Ya bir şeyi çok beğenmiştim. Bir şeyi ya! Sırf Taeyong aldı diye beğendiğim şeyi mahvettin. Saygısızsın Han Jisung. Saygısız! Dedi ve gitti.

 

Hyunjin alkışladı:- Tebrik ederiz seni. Yapma dedim değil mi?

 

Bahar, Han'ın yanına geldi.

 

Bahar:- Bi daha böyle bir şey yapacağın zaman benden yardım iste. Çok acemisin.

 

Anka, Bahar'ın kolunu tuttu ve çekiştirdi.

 

Anka:- Sen yürüsene!

 

Okul bitmişti bu günde. Kızlar, okuldaki salonda ok atma çalışmaları yapıyorlardı. Kendi aralarında konuşuyorlardı ama Bahar, daha çok hedefe odaklıydı.

 

Kızlar birbirlerine işaret ettiler onu.

 

Mira:- Bahar'ın neyi var sizce?

 

Hazel:- Gün boyu böyleydi.

 

Ceylin göz kırptı kızlara.

 

Ceylin:- Kızlar, bu gün yakışıklı bir çocuk gördüm. Ama görmelisiniz nasıl bir şey. Taş. Yarın buluşmaya karar verdik. Evlenmeyi düşünüyorum o derece yani.

 

Bahar'dan ses yoktu.

 

Hazel:- Bahar, duydun mu? Ceylin 'in yeni bir erkek arkadaşı varmış.

 

Bahar:- Öyle mi? Hayırlı olsun.

 

Kızlar birbirine baktılar ve yanına gittiler.

 

Alya:- Bahar, senin neyin var?

 

Bahar gülümsedi:- Yok, yok bir şey. Biraz yorgunum.

 

Mira:- Kandırma bizi. Olmuş bir şey.

 

Bahar derin bir nefes aldı. Anlatırsa rahatlayacaktı biliyordu. Konuşmaya karar verdi.

 

Bahar:- Oldu. Minho ve Yuna'yı hakkımda konuşurlarken duydum. Minho benim hakkımda bir şeyler söylüyordu.

 

Ekin:- Nasıl şeyler?

 

Bahar:- İşte, erkek gibi dedi benim için. Gıcık dedi. Ona değil sınıfta, okulda bile tahammül edemiyorum dedi.

 

Anka:- Bak sen şu densize.

 

Alya:- Sen ona mı alındın? Minho 'ya yani.

 

Bahar:- Normalde tınlamam bile biliyorsunuz. Ama neden bilmiyorum, kalbim çok acıdı. Çok fazla acıdı hem de. İlk defa bu kadar üzüldüğümü hatırlıyorum. Hem de onun söylediği sözlere.

 

Mira:- Canım benim. Sen düşünme bunu. Minho işte dedi ve Bahar'a sarıldı. Diğerleri de.

 

Bahar:- Sizce neden bu kadar dokundu ki bana?

 

Ceylin:- Tam arayı düzelttiniz ya yeniden bozulması üzmüştür seni. Baska ne sebebi olacak ki.

 

Bahar:- Ondandır değil mi?

 

Ceylin:- Ondandır ondan.

 

Hazel:- Bir de dövemiyorsun ya içinde ukte kalmıştır. Yoksa şimdiye Minho parça pinçik edilmişti senin tarafından dedi gülerek.

 

Bahar güldü.

 

Lena:- Kızlar şu okulda ki kız gibi, biz de parti verelim mi? Sınıftakileri filan çağırırız. Hepimizin bu ara morali bozuk. Hem, arkadaş çevremizi de biraz geliştiririz.

 

Ceylin:- Ne dersin Ekin? Patron sensin.

 

Ekin:- Seçil Hoca'ya sormamız gerek önce.

 

Seçil Öğretmen içeri girdi.

 

Seçil Öğretmen:- Neyi soruyorsunuz bakalım bana?

 

Ekin:- Şey. Hocam, biz arkadaş çevremizi biraz geliştirmek adına evde bir davet gibi bir şey vermek istiyoruz. İzniniz olursa tabii.

 

Seçil Öğretmen:- Hmm. Arkadaş edinmekte sorun mu yaşıyorsunuz?

 

Kızlar, başlarını eğdiler.

 

Mira:- Yani, birazcık.

 

Seçil Öğretmen:- Tek şartla.

 

Lena:- Şart mı?

 

Seçil Öğretmen:- Evet. Ok ve yaylarınızı saklayacaksınız.

 

Hazel:- Tamam hocam.

 

Seçil Öğretmen:- Veee çok eğleneceksiniz dedi gülerek. Tamam o zaman. Yarın verebilirsiniz parti.

 

Kızlar:- Yaşasın!

 

Kızlar, eve gelmişlerdi. Hemen okulun whatsapp hesabından arkadaşlarını buldular ve bir duyuru paylaştılar. Hafta sonu ev partisi vardı. Tabii ki sadece kızlar arasında olan bir parti. Okuldan bir kaç tanıdıklarına da haber verdiler. Çoğundan da gelirim yanıtını aldılar. Çok mutlulardı. Yeni arkadaşlıklar kurabileceklerdi bu partide. Erkeklere de bu haber çabuk ulaşmıştı.

 

Bang Chan:- O ne? Dedi telefonuna bakarak. Hemen oturduğu yerden doğruldu.

 

Hyunjin:- Ne oldu?

 

Bang Chan:- Kızlar evde parti veriyorlarmış.

 

Minho:- Ne partisi? Erkekli kızlı mı?

 

Bang Chan:- Sadece kızlar yazmışlar.

 

Minho:- Oh iyi bari.

 

Jeongin:- Keşke biz de gidebilseydik. O zaman Ekin'in bu gün neden öyle davrandığı anlayabilirdim.

 

Seungmin:- Ben de Mira'nın Hyun'a ne cevap verdiğini.

 

Han:- Ben de en azından Lena'dan özür dilerdim.

 

Felix:- Var mı başka?

 

Minho:- Var. Ben de Bahar'a duyduklarının doğru olmadığını anlatırdım.

 

Bang Chan:- Sen rahatsın tabii. Taemin okula gelmedi, Hazel'e de yaklaşmadı.

 

Felix:- Öyle tabii. Ama o partiye gidip Hazel'i görmek güzel olurdu.

 

Bang Chan:- Aslında gidebiliriz.

 

Minho:- Gidebiliriz de ne demek? Sadece kızlar diyor. Biz nasıl gireceğiz mi? Hem varya öğretmenleri bu konuda çok katı. Erkek sinek sokmazlar değil ki biz.

 

Hyunjin:- Ama cidden gitsek anlatsak iyi olurdu.

 

Bang Chan:- Bana güvenin. Bize Hannah yardım edecek. Onun sayesinde gireceğiz.

 

Changbin:- Aklında ne var?

 

Bang Chan:- Güvenin bana.

 

Ertesi gün olmuştu. Parti günü. Kızlar hazırlanmışlardı. Yemekler, müzikler oynanacak oyunlar ve daha neler neler. Her şey çok güzeldi. Kızlar ise heyecanlı. Yeni arkadaşlar, belki de yeni dostluklar kazanacaklardı.

 

Ekin:- Çok heyecanlandım. Ayyy çok güzel olacak.

 

Lena:- Güzel bir eğleneriz. Derslerden filan çok yorulmuştuk.

 

Bahar:- Atkının acısını çabuk unuttun bakıyorum da.

 

Lena:- Bana hatırlatma onu. Han'ı boğabilirdim.

 

Bahar güldü.

 

Anka:- Kızlar, yemekleri unuttuk!

 

Ekin:- Seçil Hoca özel bir yerden getirteceğini söyledi ya.

 

Anka:- Ay evet ben onu tamamen unutmuşum.

 

Mira:- Okuldan gelenlerde var kızlar. Şey Bang Chan'ın kız kardeşi de geliyormuş. Mesaj atmış.

 

Anka:- Bang Chan'ın kız kardeşi mi?

 

Bahar:- Evet. Görümcen de geliyormuş ona göre hazırlan.

 

Anka:- Kız kardeşi olduğunu yeni duydum.

 

Mira:- Bütün okul biliyor. Hannah.

 

Anka:- Gelsin tanışırız ne güzel.

 

Mira:- Yanımda bir kaç arkadaşımı daha getirebilir miyim diye yazmış. Evet diyeyim mi?

 

Lena:- Getirsin tabii ne güzel kalabalık oluruz.

 

Mira:- Tabii getirebilirsin sorun yok. Yazdım.

 

Ekin:- Hadi biz de hazırlanalım. Gelmeye başlarlar.

 

 

Bang Chan 'ın kız kardeşi Hannah

 

Hannah:- Tabiki, sorun yok yazmışlar.

 

Bang Chan:- Sevindim. Şimdi kızların evine sızma operasyonu başlasın!

 

Hannah:- Abi beni bu işe dahil ediyorsun ama bak bir sorun çıkarsa mesuliyet kabul etmem.

 

Bang Chan:- Seni hayatımın aşkıyla tanıştıracağım. Tükler de ne deniyordu ona. Abinin eşine?

 

Minho:- Yenge.

 

Bang Chan:- Hah işte. Yengenle tanışacaksın.

 

Hannah:- Kızlar bir anlarsa...

 

Bang Chan:- Anlamazlar anlamazlar. Hadi sen hazırla bizi.

 

Kızlar, hazırlanmışlardı. Misafirleri yavaş yavaş geliyordu. Aynı şekilde erkekler de hazırlanmışlar, kızların evine gelmişlerdi. Bahçeden giriş yaptılar. Kız kılığında ki birbirlerine baktılar.

 

Minho:- Bana güvenin, bana güvenin dediğin bu muydu Chan? Kıza çevirdin bizi.

 

Bang Chan:- Bu eve girmenin başka yolu vardı da ben mi söylemiyorum.

 

Changbin:- İki gün daha bekleseydiniz de derdinizi okulda anlatsaydınız ya.

 

Hyunjin güldü:- Changbin çok çirkin oldun ya!

 

Changbin:- Sen kendine bak. Sırık gibi kız oldun.

 

Felix:- Saçmalamayın.

 

Bang Chan:- Yalnız Minho, sen çok güzel oldun ama. Kız olsaymışsın giderin varmış dedi gülerek.

 

Minho:- Chan, yüzüne iki tane patlatmak istiyorum ama hiç yeri değil.

 

Bang Chan:- Ciddiyim gerçekten çok güzel oldun. Hyunjin ve Felix 'de.

 

Felix:- Sizin yüzünüzden ne hale düşüm.

 

Hyunjin:- Bizi tanımayacaklarına emin misiniz?

 

Seungmin:- Şu halimize bak. Annem görse o da tanımaz. Makyaj sen nelere kadirsin.

 

Jeongin:- Umarım tanımazlar. Rezil oluruz varya.

 

Changbin:- Hyunjin, bu gün akşam, yemeğe çıkalım mı? Dedi gülerek.

 

Hyunjin:- Saçmalama şakanın hiç sırası değil.

 

Changbin:- Ceylin'den güzel oldun ha!

 

Hyunjin:- Hâla alay ediyor.

 

Han:- Ceylin duymasın. Seni de Hyunjin ile birlikte rezil eder ona göre.

 

Changbin:- Sevdiğim kızın karşısına kadın olarak çıkıyorum var mı daha rezil bir durum?

 

Jeongin:- Yok. Şu an hepimiz aynı durumdayız. Sakın açık vermeyin. Tanımasınlar bizi.

 

Hannah önden seslendi:- Hey oradakiler, daha bekleyecek misiniz?

 

Bang Chan:- Geliyoruz! Yürüyün hadi.

 

 

Minho (Minseo)

 

 

Jeongin (Jian)

 

 

Hyunjin (Sua)

 

 

Han (Jia)

 

 

Seungmin (Jiyun)

 

 

Felix (Olivia)

 

 

Changbin (Ayun)

 

 

Bang Chan (Rose)

 

Erkekler kız kılığında eve gelmişlerdi. Hannah zile bastı. Anka, kapıyı açtı.

 

Anka:- Hoş geldiniz!

 

Hannah:- Teşekkürler.

 

Bang Chan:- Merhaba! Dedi kendi sesi ile birden. Felix, dürttü onu.

 

Felix:- Ne yapıyorsun? Diye fısıldadı.

 

Bang Chan:- öhömmm! Sesim kısıkta biraz.

 

Anka, Bang Chan' a baktı dikkatle.

 

Anka:- Chan?

 

Diğerleri telaşlanmıştı.

 

Minho:- Hani anlamazdı?

 

Jeongin:- Çocuklar korkuyorum.

 

Hannah:- Ahahaha. Ne kadar benziyor değil mi? Kardeşim. Dedi durumu kurtarmak için.

 

Anka:- Evet çok benziyor. Şaşırtıcı derecede. Senin bir tane kardeşin yok mu?

 

Hannah:- Aaa bilmiyorsun. Avustralya 'daydı yeni geldi. Ben de buraya getirdim.

 

Anka gülümsedi:- Ya öylemi. Hadi girin içeri üşümeyin.

 

Kızlar, daha doğrusu kız kılığında ki Stray Kids ve Hannah içeri girdiler.

Kızlar, yanlarına geldiler.

 

Lena:- Hoş geldiniz kızlar dedi ve şaşkınlıkla baktı erkeklere. Aynı şekilde diğerleri de.

 

Ceylin:- Sizi birilerine benzeteceğim ama.

 

Anka:- Bakın, Hannah ve Bang Chan'ın kız kardeşi... İsmin neydi?

 

Bang Chan:- İsmim, ismim? Dedi diğerlerine bakarak. İsmim neydi benim?

 

Hannah:- Ah şakacı. İsmi, Rose.

 

Bang Chan:- Evet Rose.

 

Kızlar:- Memnun oldum.

 

Ceylin:- Stray Kids 'e benzemiyorlar mı sizce?

 

Alya:- Cidden çok benziyorsunuz.

 

Hannah:- Ah abi yakalanacağız şimdi diye fısıldadı.

 

Bang Chan:- Uydur bir şeyler.

 

Hannah:- Tanıştırayım. Bu şey dedi Hyunjin 'e bakarak. Adı...

 

Hyunjin:- Sua.

 

Hannah:- Evet Sua. Bu da dedi Changbin 'i göstererek.

 

Changbin:- Ayun. Changbin 'in ablasıyım.

 

Ceylin:- Benziyorsunuz. Sen sarışınsın ama.

 

Changbin:- Benzedeğimizi söylerler.

 

Han:- Ben de Han.

 

Diğerleri ona baktılar gözlerini açmış.

 

Han:- Yani Han'ın kardeşiyim. Malezya'dan geldim bende. İsmim Jia.

 

Ekin:- Ne kadar çok benziyorsun. Lena baksana, tıpkı Han gibi poğaça yanaklı değil mi? Lena Han'dan böyle söz eder genelde.

 

Han:- Yaa onu beğeniyor musun yoksa?

 

Bang Chan:- Öhö öhö!

 

Lena:- Bu ara onun adını duymasam daha iyi.

 

Jeongin:- Ben de Jeon, Juan.. Jian.

 

Ekin:- Memnun oldum Jian.

 

Jeongin:- Ben de. Jeongin 'in kardeşiyim.

 

Ekin:- Benziyorsunuz.

 

Felix:- Benim adım da Olivia. Felix 'in kardeşiyim.

 

Kızlar gülümsediler.

 

Seungmin:- Benim adım da şey. Şey. Hah buldum. Jiyun. Ablası oluyorum Seungmin 'in.

 

Kızlar:- Memnun oldum Jiyun.

 

Minho:- Ben de Minho 'nun kuzeniyim. Tek erkek çocuk olduğu için ablası ya da kardeşi değilim. Dedi gülerek.

 

Kızlar gülümsediler.

 

Minho:- Adım... Minseo.

 

Ekin:- Hepiniz Stray Kids'in kız hali gibisiniz.

 

Hannah:- Cidden öyleler değil mi? Aslında hepimiz abim ve arkadaşları sayesinde tanıştık. Farklı ülkelerde yaşasakta bir araya geliyoruz sene de bir gün.

 

Ekin:- Ne güzel.

 

Hannah, derin bir oh çekti. Aynı şekilde erkeklerde.

 

Felix:- Eee kızlar ne yapar böyle partilerde bir araya gelince?

 

Hazel:- Nasıl yani?

 

Bang Chan:- Şey yani. Biz Avustralya 'dan geldiğimiz için bu Kore kız toplantılarını pek bilmiyoruz da ondan sordu arkadaşım.

 

Felix tedirginlik ile gülümsedi.

 

Felix:- Evet, evet.

 

Mira:- Biz de pek bilmiyoruz ama genelde herkes aynı şeyleri yaparlar sanırım. Yemek yeriz, müzik dinleriz biraz konuşuruz. Genelde kızlar sevgililer hakkında konuşurlar.

 

Seungmin:- Senin sevgilin mi var? Diye sordu kendi sesiyle. Sonra öksürdü. Şey sesim gitti.

 

Mira ayaklandı çünkü kapı çaldı.

 

Mira:- Ben kapıyı açayım gelenler var dedi ve gitti kapıyı açmaya.

 

Seungmin:- Sevgilisi var mıymış? Bir şey anladınız mı? Diye fısıldadı.

 

Changbin:- Atılma hemen! Anlayacaklar.

 

Bütün kızlar, toplanmışlardı evde. Erkekler onca kızın arasında kalmıştı. Ee ne de olsa bu bir kız partisiydi.

 

Changbin:- Bang Chan, burada bir sürü kız var ne yapacağız? Gitsek mi?

 

Bang Chan:- Hayır. Anka'nın o tavrının sebebini öğrenmeden hiç bir yere gitmem.

 

Seungmin:- Ben de.

 

Felix:- Ben bu kıyafetler içinde rahat edemiyorum.

 

Jeongin:- Ben de edemiyorum ama sıkın dişinizi.

 

Minho, Bahar'a bakıyordu.

 

Minho:- Sizce de çok sessiz değil mi?

 

Changbin:- Belki kalbi hâla kırgındır.

 

Minho:- Sizce kendimi affettirebilir miyim?

 

Felix:- Bu kılıkta mı?

 

Minho:- En azından bir şeyler denemeliyim.

Han:- Kimliğimizi açık etme de ne deniyorsan dene.

 

Bütün kızlar, bir araya gelmişler oturuyorlardı. Sohbet ediyorlardı.

 

Lena:- Gelmeniz çok güzel oldu kızlar.

 

:- Biz de sizi tanıdığımız için çok mutluyuz.

 

:- İlk defa Türk arkadaşlarımız oldu.

 

Anka:- Bizim de Koreli.

 

:- Biz sizi çok soğuk zannediyorduk. Ben mesela. Konuşmak istiyordum ama pek cesaret edemiyordum ama bu gün tanıdığıma çok mutlu oldum.

 

Hannah:- İsminiz geçiyordu ama sizi tanımıyorduk.

 

Hazel:- Tanışmak bu güne kısmetmiş.

 

:- Anka'nın ismini Yuta ile duymuştum ben. Hakikaten siz neden ayrıldınız? O çok yakışıklı biri.

 

Bang Chan ayaklanacak gibi oldu ama Minho onu oturttu.

 

Minho:- Aman dur Chan!

 

Anka:- Evet Yuta çok yakışıklı ama her şey yakışıklılık değil. Hem biz onunla sevgili değildik ki. Arkadaş olmayı denedik ama olmadı.

 

Bang Chan:- Peki ya Bang Chan?

 

Anka, Chan'a baktı.

 

Anka:- Chan, kalbi çok iyi biri. Sınıf arkadaşımız. Ayrıca her konuda yardımcı oluyor bize.

 

:- Sadece bu kadar mı?

 

Anka:- Bizim aramızda bir şey olamaz.

 

Bang Chan hayal kırıklığına uğramıştı. Başını eğdi.

 

Anka:- Bang Chan'ın sevdiği bir kız var bence. O onunla çok yakından ilgileniyor.

 

Bang Chan ayağa fırladı.

 

Bang Chan:- Ne? Chan'ın mı?

 

Hannah:- Ağabeyimin mi? Sen başkasını daha mı seviyorsun? Diye sordu dönüp Bang Chan'a. Kısık sesle.

 

Bang Chan:- Tabiiki hayır!

 

Anka:- Rose neden bu kadar heyecanlandın ki?

 

Bang Chan:- Rose mi? Ha Rose. Ben yani. Bang Chan'ın başka bir kızı sevdiğini nasıl düşünebilirsin? Hem kim bu kız?

 

Anka:- O kız Nayeon.

 

Bang Chan:- Nayeon mu? Yok öyle bir şey.

 

Anka:- Kardeşini savunman çok güzel bir şey ama duygularını bilmiyorsun sanırım.

 

Bang Chan :- Ama Anka! Dedi kendi sesiyle. Sonra öksürdü.

 

Anka:- Neyse bu onun hayatı, onun seçimi.

 

Minho, Bahar'a bakıyordu. Bahar ve Ceylin meyve koymak için mutfağa gittiler.

 

Bahar:- Ceylin, meyveleri yıkadın mı?

 

Ceylin:- Alabilirsin dedi ve büyük meyve tabağını uzattı. Bahar, tabaklara ayırıyordu.

 

Ceylin:- Şu Changbin 'e benzeyen kız

neydi adı? Ablası işte.

 

Bahar:- Ayun muydu?

 

Ceylin:- Hah evet. Ay bu kız evde kalır demedi deme.

 

Bahar güldü:- Deme öyle ayıp. Hem bu güne bu gün o senin görümcen.

 

Ceylin:- Ay öyle de pek bir çirkin. Changbin nasıl da yakışıklı.

 

Bahar:- Kirpi benim yavrumdan yumuşağı var mı dermiş. Sen de o hesap olmayasın?

 

Ceylin:- Yok değil. Göz var nizam var. Bunu yaparken hiç özenmemişler.

 

Bahar güldü:- Allah için Changbin yakışıklı çocuk. Ablası da güzel. Deme öyle.

 

Ceylin:- Ben Instagramına baktığımda ablasını hiç görmedim. Annesi filan vardı sanırım ama bu kız yoktu.

 

Bahar gülüyordu:- Hakkında bilgi mi topluyorsun sen?

 

O anda Minho ve Changbin girdiler mutfağa.

 

Minho:- Yardım etmemizi ister misiniz?

 

Bahar:- Teşekkür ederim. Meyveleri getiriyorduk.

 

Minho:- Ben alayım tabakları dedi ve Bahar'ın elinden aldı tabağı. Parmakları dokunmuştu. Minho, Bahar'a baktı. Bahar, karşısında ki kız olduğu için daha doğrusu öyle sandığı için ses etmemişti.

 

Changbin:- Ben de alayım dedi ve tezgahın üstünden tabak alıp Ceylin 'e baktı.

 

Ceylin gülümsedi ona.

 

Bahar:- Yalnız varya şu kız Minseo çok güzel. Minho ile hiç alakası yok.

 

Changbin:- Minseo, tabii. Güzel kız.

 

Ceylin:- Minho 'nun nesi var yakışıklı çocuk bir kere.

 

Changbin:- Ne yani Changbin çirkin mi?

 

Ceylin:- Changbin mi? O ne alaka? Hem Changbin çirkin değil. Bence çok yakışıklı.

 

Changbin gülümsedi:- Yaa demek onu beğeniyorsun.

 

Ceylin:- İnsan olarak.

 

Changbin:- O ne demek öyle?

 

Ceylin:- İyi çocuk diyorum. Hadi gel meyveleri götürelim.

 

Meyveleri getirdiler. Oturan kızlara dağıttılar tabaklar ile. Felix, yanında oturan Bang Chan'ı kaldırdı.

 

F

elix:- Sen biraz şöyle gitsene.

 

Bang Chan:- Ne oldu?

 

Felix:- Git işte dedi meyve dağıtan Hazel'i işaret ederek.

 

Bang Chan, başka koltuğa geçti. Hazel, tam oturuyordu ki Felix seslendi kendisine.

 

Felix:- Hazel! Buraya gelsene.

 

Hazel, baktı ona sonra geçip yanına oturdu.

 

Erkekler kız kılığında eve gelmişlerdi. Hannah zile bastı. Anka, kapıyı açtı.

 

Anka:- Hoş geldiniz!

 

Hannah:- Teşekkürler.

 

Bang Chan:- Merhaba! Dedi kendi sesi ile birden. Felix, dürttü onu.

 

Felix:- Ne yapıyorsun? Diye fısıldadı.

 

Bang Chan:- öhömmm! Sesim kısıkta biraz.

 

Anka, Bang Chan' a baktı dikkatle.

 

Anka:- Chan?

 

Diğerleri telaşlanmıştı.

 

Minho:- Hani anlamazdı?

 

Jeongin:- Çocuklar korkuyorum.

 

Hannah:- Ahahaha. Ne kadar benziyor değil mi? Kardeşim. Dedi durumu kurtarmak için.

 

Anka:- Evet çok benziyor. Şaşırtıcı derecede. Senin bir tane kardeşin yok mu?

 

Hannah:- Aaa bilmiyorsun. Avustralya 'daydı yeni geldi. Ben de buraya getirdim.

 

Anka gülümsedi:- Ya öylemi. Hadi girin içeri üşümeyin.

 

Kızlar, daha doğrusu kız kılığında ki Stray Kids ve Hannah içeri girdiler.

Kızlar, yanlarına geldiler.

 

Lena:- Hoş geldiniz kızlar dedi ve şaşkınlıkla baktı erkeklere. Aynı şekilde diğerleri de.

 

Ceylin:- Sizi birilerine benzeteceğim ama.

 

Anka:- Bakın, Hannah ve Bang Chan'ın kız kardeşi... İsmin neydi?

 

Bang Chan:- İsmim, ismim? Dedi diğerlerine bakarak. İsmim neydi benim?

 

Hannah:- Ah şakacı. İsmi, Rose.

 

Bang Chan:- Evet Rose.

 

Kızlar:- Memnun oldum.

 

Ceylin:- Stray Kids 'e benzemiyorlar mı sizce?

 

Alya:- Cidden çok benziyorsunuz.

 

Hannah:- Ah abi yakalanacağız şimdi diye fısıldadı.

 

Bang Chan:- Uydur bir şeyler.

 

Hannah:- Tanıştırayım. Bu şey dedi Hyunjin 'e bakarak. Adı...

 

Hyunjin:- Sua.

 

Hannah:- Evet Sua. Bu da dedi Changbin 'i göstererek.

 

Changbin:- Ayun. Changbin 'in ablasıyım.

 

Ceylin:- Benziyorsunuz. Sen sarışınsın ama.

 

Changbin:- Benzedeğimizi söylerler.

 

Han:- Ben de Han.

 

Diğerleri ona baktılar gözlerini açmış.

 

Han:- Yani Han'ın kardeşiyim. Malezya'dan geldim bende. İsmim Jia.

 

Ekin:- Ne kadar çok benziyorsun. Lena baksana, tıpkı Han gibi poğaça yanaklı değil mi? Lena Han'dan böyle söz eder genelde.

 

Han:- Yaa onu beğeniyor musun yoksa?

 

Bang Chan:- Öhö öhö!

 

Lena:- Bu ara onun adını duymasam daha iyi.

 

Jeongin:- Ben de Jeon, Juan.. Jian.

 

Ekin:- Memnun oldum Jian.

 

Jeongin:- Ben de. Jeongin 'in kardeşiyim.

 

Ekin:- Benziyorsunuz.

 

Felix:- Benim adım da Olivia. Felix 'in kardeşiyim.

 

Kızlar gülümsediler.

 

Seungmin:- Benim adım da şey. Şey. Hah buldum. Jiyun. Ablası oluyorum Seungmin 'in.

 

Kızlar:- Memnun oldum Jiyun.

 

Minho:- Ben de Minho 'nun kuzeniyim. Tek erkek çocuk olduğu için ablası ya da kardeşi değilim. Dedi gülerek.

 

Kızlar gülümsediler.

 

Minho:- Adım... Minseo.

 

Ekin:- Hepiniz Stray Kids'in kız hali gibisiniz.

 

Hannah:- Cidden öyleler değil mi? Aslında hepimiz abim ve arkadaşları sayesinde tanıştık. Farklı ülkelerde yaşasakta bir araya geliyoruz sene de bir gün.

 

Ekin:- Ne güzel.

 

Hannah, derin bir oh çekti. Aynı şekilde erkeklerde.

 

Felix:- Eee kızlar ne yapar böyle partilerde bir araya gelince?

 

Hazel:- Nasıl yani?

 

Bang Chan:- Şey yani. Biz Avustralya 'dan geldiğimiz için bu Kore kız toplantılarını pek bilmiyoruz da ondan sordu arkadaşım.

 

Felix tedirginlik ile gülümsedi.

 

Felix:- Evet, evet.

 

Mira:- Biz de pek bilmiyoruz ama genelde herkes aynı şeyleri yaparlar sanırım. Yemek yeriz, müzik dinleriz biraz konuşuruz. Genelde kızlar sevgililer hakkında konuşurlar.

 

Seungmin:- Senin sevgilin mi var? Diye sordu kendi sesiyle. Sonra öksürdü. Şey sesim gitti.

 

Mira ayaklandı çünkü kapı çaldı.

 

Mira:- Ben kapıyı açayım gelenler var dedi ve gitti kapıyı açmaya.

 

Seungmin:- Sevgilisi var mıymış? Bir şey anladınız mı? Diye fısıldadı.

 

Changbin:- Atılma hemen! Anlayacaklar.

 

Bütün kızlar, toplanmışlardı evde. Erkekler onca kızın arasında kalmıştı. Ee ne de olsa bu bir kız partisiydi.

 

Changbin:- Bang Chan, burada bir sürü kız var ne yapacağız? Gitsek mi?

 

Bang Chan:- Hayır. Anka'nın o tavrının sebebini öğrenmeden hiç bir yere gitmem.

 

Seungmin:- Ben de.

 

Felix:- Ben bu kıyafetler içinde rahat edemiyorum.

 

Jeongin:- Ben de edemiyorum ama sıkın dişinizi.

 

Minho, Bahar'a bakıyordu.

 

Minho:- Sizce de çok sessiz değil mi?

 

Changbin:- Belki kalbi hâla kırgındır.

 

Minho:- Sizce kendimi affettirebilir miyim?

 

Felix:- Bu kılıkta mı?

 

Minho:- En azından bir şeyler denemeliyim.

Han:- Kimliğimizi açık etme de ne deniyorsan dene.

 

Bütün kızlar, bir araya gelmişler oturuyorlardı. Sohbet ediyorlardı.

 

Lena:- Gelmeniz çok güzel oldu kızlar.

 

:- Biz de sizi tanıdığımız için çok mutluyuz.

 

:- İlk defa Türk arkadaşlarımız oldu.

 

Anka:- Bizim de Koreli.

 

:- Biz sizi çok soğuk zannediyorduk. Ben mesela. Konuşmak istiyordum ama pek cesaret edemiyordum ama bu gün tanıdığıma çok mutlu oldum.

 

Hannah:- İsminiz geçiyordu ama sizi tanımıyorduk.

 

Hazel:- Tanışmak bu güne kısmetmiş.

 

:- Anka'nın ismini Yuta ile duymuştum ben. Hakikaten siz neden ayrıldınız? O çok yakışıklı biri.

 

Bang Chan ayaklanacak gibi oldu ama Minho onu oturttu.

 

Minho:- Aman dur Chan!

 

Anka:- Evet Yuta çok yakışıklı ama her şey yakışıklılık değil. Hem biz onunla sevgili değildik ki. Arkadaş olmayı denedik ama olmadı.

 

Bang Chan:- Peki ya Bang Chan?

 

Anka, Chan'a baktı.

 

Anka:- Chan, kalbi çok iyi biri. Sınıf arkadaşımız. Ayrıca her konuda yardımcı oluyor bize.

 

:- Sadece bu kadar mı?

 

Anka:- Bizim aramızda bir şey olamaz.

 

Bang Chan hayal kırıklığına uğramıştı. Başını eğdi.

 

Anka:- Bang Chan'ın sevdiği bir kız var bence. O onunla çok yakından ilgileniyor.

 

Bang Chan ayağa fırladı.

 

Bang Chan:- Ne? Chan'ın mı?

 

Hannah:- Ağabeyimin mi? Sen başkasını daha mı seviyorsun? Diye sordu dönüp Bang Chan'a. Kısık sesle.

 

Bang Chan:- Tabiiki hayır!

 

Anka:- Rose neden bu kadar heyecanlandın ki?

 

Bang Chan:- Rose mi? Ha Rose. Ben yani. Bang Chan'ın başka bir kızı sevdiğini nasıl düşünebilirsin? Hem kim bu kız?

 

Anka:- O kız Nayeon.

 

Bang Chan:- Nayeon mu? Yok öyle bir şey.

 

Anka:- Kardeşini savunman çok güzel bir şey ama duygularını bilmiyorsun sanırım.

 

Bang Chan :- Ama Anka! Dedi kendi sesiyle. Sonra öksürdü.

 

Anka:- Neyse bu onun hayatı, onun seçimi.

 

Minho, Bahar'a bakıyordu. Bahar ve Ceylin meyve koymak için mutfağa gittiler.

 

Bahar:- Ceylin, meyveleri yıkadın mı?

 

Ceylin:- Alabilirsin dedi ve büyük meyve tabağını uzattı. Bahar, tabaklara ayırıyordu.

 

Ceylin:- Şu Changbin 'e benzeyen kız

neydi adı? Ablası işte.

 

Bahar:- Ayun muydu?

 

Ceylin:- Hah evet. Ay bu kız evde kalır demedi deme.

 

Bahar güldü:- Deme öyle ayıp. Hem bu güne bu gün o senin görümcen.

 

Ceylin:- Ay öyle de pek bir çirkin. Changbin nasıl da yakışıklı.

 

Bahar:- Kirpi benim yavrumdan yumuşağı var mı dermiş. Sen de o hesap olmayasın?

 

Ceylin:- Yok değil. Göz var nizam var. Bunu yaparken hiç özenmemişler.

 

Bahar güldü:- Allah için Changbin yakışıklı çocuk. Ablası da güzel. Deme öyle.

 

Ceylin:- Ben Instagramına baktığımda ablasını hiç görmedim. Annesi filan vardı sanırım ama bu kız yoktu.

 

Bahar gülüyordu:- Hakkında bilgi mi topluyorsun sen?

 

O anda Minho ve Changbin girdiler mutfağa.

 

Minho:- Yardım etmemizi ister misiniz?

 

Bahar:- Teşekkür ederim. Meyveleri getiriyorduk.

 

Minho:- Ben alayım tabakları dedi ve Bahar'ın elinden aldı tabağı. Parmakları dokunmuştu. Minho, Bahar'a baktı. Bahar, karşısında ki kız olduğu için daha doğrusu öyle sandığı için ses etmemişti.

 

Changbin:- Ben de alayım dedi ve tezgahın üstünden tabak alıp Ceylin 'e baktı.

 

Ceylin gülümsedi ona.

 

Bahar:- Yalnız varya şu kız Minseo çok güzel. Minho ile hiç alakası yok.

 

Changbin:- Minseo, tabii. Güzel kız.

 

Ceylin:- Minho 'nun nesi var yakışıklı çocuk bir kere.

 

Changbin:- Ne yani Changbin çirkin mi?

 

Ceylin:- Changbin mi? O ne alaka? Hem Changbin çirkin değil. Bence çok yakışıklı.

 

Changbin gülümsedi:- Yaa demek onu beğeniyorsun.

 

Ceylin:- İnsan olarak.

 

Changbin:- O ne demek öyle?

 

Ceylin:- İyi çocuk diyorum. Hadi gel meyveleri götürelim.

 

Meyveleri getirdiler. Oturan kızlara dağıttılar tabaklar ile. Felix, yanında oturan Bang Chan'ı kaldırdı.

 

Felix:- Sen biraz şöyle gitsene.

 

Bang Chan:- Ne oldu?

 

Felix:- Git işte dedi meyve dağıtan Hazel'i işaret ederek.

 

Bang Chan, başka koltuğa geçti. Hazel, tam oturuyordu ki Felix seslendi kendisine.

 

Felix:- Hazel! Buraya gelsene.

 

Hazel, baktı ona sonra geçip yanına oturdu.

 

Felix:- Burası daha rahat.

 

Hazel gülümsedi:- Öyledir.

 

Kızlardan biri gelip Bahar'ın yanına oturdu. Hazel, Felix 'e doğru çekildi ama hafiften sıkışmışlardı.

 

Felix:- İlk defa bu kadar yakınız. Kokusunu bile alabiliyorum. Çok heyecanlandım diye düşündü içinden Hazel'e bakarak.

 

Hazel, Felix'e döndü.

 

Hazel:- Rahatsız mı ettim? İstersen kalkabilirim.

 

Felix:- Yoo iyi böyle. Hatta çok iyi. Dedi gülümseyerek.

 

Felix:- Ay Hazel, sen ne kadar güzelsin. Gözlerin, saçların. Bayıldım sana.

 

Hazel güldü:- Teşekkür ederim. Sen de çok güzelsin.

 

Felix:- Öyleyimdir.

 

Felix, Hazel'in saçına dokundu. Eğilip eğilip ona bakıyordu.

 

Felix:- Ay çok tatlısın.

 

Hazel, gülümseyerek bakıyordu. Aslında o da sevmişti Olivia'yı. Ama Olivia'yı, Felix 'i değil.

 

Eğlence devam ediyordu.

 

Ceylin:- Kızlar, hadi birbirimize makyaj yapalım.

 

Hannah diğerlerine baktı.

 

Hannah:- Ne yapalım?

 

Ceylin:- Makyaj. Kızlar ne dersiniz?

 

:- Hadi yapalım.

 

Hannah, erkeklere baktı. Tedirgin bir bakış ile. Kızlar yakından onları görsün istemiyordu çünkü yakalanma riski yüksekti.

 

Lena:- Ben makyaj malzemelerini getireyim.

 

Han:- Kızlar, parti yapıyoruz derken böyle şeyler mi yapıyorlarmış?

 

Felix:- Galiba.

 

Bang Chan:- Ben Seungmin 'e aman neydi adın?

 

Seungmin:- Jiyun.

 

Bang Chan:- Hah Jiyun'a makyaj yapayım. Siz de birbirinizi seçin, yakalanmayalım diye fısıldadı son cümlede.

 

Ceylin:- Ben de Changbin 'in ablasına yapacağım. Belki biraz güzelleşir diye mırıldandı sonda. Alya dürttü Ceylin'i.

 

Alya:- Ayıp!

 

Felix:- Hazel, bana yapsana!

 

Hazel:- Tamam yaparım dedi gülümseyerek.

 

Felix:- Ay canım benim.

 

Minho:- Bahar, ben sana yapayım mı? Sen de bana yaparsın.

 

Bahar:- Ben pek anlamam ama denerim.

 

Minho:- Ben de pek anlamam ama yaparız işte bir şeyler.

 

Bahar:- Yapalım o zaman.

 

Han:- O zaman Lena da bana yapsın.

 

Hyunjin:- Alya'da bana.

 

Ekin:- Biri de Jian'a yapsın.

 

Jeongin:- Bana sen yapsan?

 

Bang Chan:- Birbirinizi seçin demedim mi size?

 

Hannah:- Yandık varya yandık!

 

Changbin:- Ben seçmedim ki Ceylin beni seçti! Hep bu ikisinin suçu. Dedi Felix ve Minho'ya.

 

Hannah:- Size ne demeliyim bilmiyorum.

 

Makyaj malzemeleri gelmişti. Kızlar, birbirinin önüne oturdular. Makyaj yapıyorlardı.

 

Hazel ve Felix, karşılıklı oturdular.

 

Hazel:- Önce pudra sürelim dedi ve Felix'in yüzüne baktı. Aaa çillerin var!

 

Felix:- Evet hiç sevmiyorum.

 

Hazel:- Deli misin çok güzel görünüyorlar. Yüzüne çok yakışmış.

 

Felix gülümsedi:- Teşekkür ederim.

 

Hazel:- Şu an Felix'e makyaj yapıyor gibiyim dedi gülerek.

 

Felix:- Herkes bizi benzetir. Felix 'in de çilleri vardır.

 

Hazel:- Yakından görmediğim için bilmiyorum.

 

Felix:- Sen, Felix 'e karşı bir şeyler hissediyor musun?

 

Hazel:- Ben neden ona karşı bir şeyler hissedeyim ki? Bu konuda Felix bir şey mi dedi yoksa?

 

Felix:- Yok o anlatmaz böyle şeyleri. Sadece ismini söylerken, çok değişik bakıyorsun.

 

Hazel:- Şey. Bu nasıl söylenir bilmiyorum. Ben bir zamanlar ona karşı bir şeyler hissediyordum Olivia. Sevecen, dünya tatlısı, gülümsemesi ile kalplerde güneş doğduran biriydi benim için.

 

Felix:- Peki şimdi?

 

Hazel:- Şimdi, şimdiyi boşver gitsin.

 

Felix:- Hadi Hazel, söyle.

 

Hazel:- Gerçekten hiç bir önemi yok şu anda.

 

Bang Chan ve Seungmin oturmuş birbirlerine bakıyorlardı.

 

Seungmin:- Boyuyormuş gibi yap. O şeyleri yüzümden uzak tut.

 

Bang Chan:- Boyamak değil onun adı. Makyaj yapmak.

 

Seungmin:- Yani boyamak.

 

Bang Chan, birden rimel'i Seungmin 'in gözüne soktu.

 

Seungmin:- Ahhh gözüm! Dedi acıyla.

 

Bang Chan:- Doğru durmadın ki boyayalım. Hakikaten boyama oluyor söylerken.

 

Seungmin:- Gözümü çıkardın Chan!

 

Ceylin, yanlarına geldi:- Kızlar, iyi misiniz?

 

Seungmin:- Kör oldum galiba.

 

Ceylin:- Sorun yok Jiyun. Hadi gel yüzünü yıkayalım. Mira, yardım eder misin?

 

Mira:- Hadi gel canım. Lavaboya götüreyim seni.

 

Seungmin:- Canım mı? Ne güzel canım dedin öyle!

 

Mira, Ceylin 'e baktı şaşkınlıkla.

 

Bang Chan:- Öhhhhöö!

 

Seungmin:- Ay canım çok tatlısın. Hadi gidelim dedi ve ayağa kalktı.

Bang Chan hemen tuttu kolunu Seungmin 'in.

 

Bang Chan:- Ne gereği var yüzünü yıkamanın.

 

Seungmin:- Gözüm çıktı Chan aman Rose.

 

Bang Chan:- Yıkama işte yıkama! diye gözleri ile bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.

 

Mira:- Ama gözü!

 

Seungmin:- Haaaa. Boşver canım geçer şimdi dedi gülümseyerek. Bir eliyle de acıyan gözünü tutuyordu.

 

Mira:- Emin misin?

 

Seungmin:- Geçer geçer merak etme sen dedi ve gerisin geri oturdu yere.

Lena'da Han'a makyaj yapıyordu. Pudrayı sürdükçe hapşırıyordu Han.

 

Lena:- Sen makyaj yapar mısın genelde?

 

Han:- Tabii yaparım. Biz Koreli kızlar için güzellik önemlidir.

 

Lena:- Yani sanki ilk defa yapıyormuşsun gibi geldi bana. Ondan sordum.

 

Han:- Biz de Koreli erkekler de makyaj yapıyorlar.

 

Lena:- Koreli erkekler şimdi ne alaka?

 

Han duraksadı. Sonra çevirdi lafı.

 

Han:- Şey yani. O derece önemli demek istedim.

 

Lena gülümsedi:- Bence senin ihtiyacın yok. Sen zaten çok güzelsin.

 

Han:- Sen de. Baksana Lena, ben bir erkek olsaydım, sence yakışıklı olur muydum?

 

Lena:- Erkek olsan poğaça yanaklı bir beyefendi olurdun dedi Han'ın yanağına parmağını dokundurarak.

 

Han:- Han gibi mi?

 

Lena:- Bir düşüneyim, evet aynısı olurdun.

 

Han:- Peki sence Han yakışıklı mı?

 

Lena:- Neden sordun ki şimdi bunu?

 

Han:- Yakışıklı mı diye işte.

 

Lena:- Şeyy. Bence yakışıklı ama çoğunlukla tatlı.

 

Han:- Yani, onu beğeniyorsun.

 

Lena:- Ben, ben beğenebilirim.

 

Han:- Bu cevap değil ki.

 

Lena:- Bazen bazı soruların cevabını vermenin zamanı gelmiş olmaz.

 

Han:- Peki Taeyong? O senin için ne ifade ediyor?

 

Lena:- Sen Taeyong 'u nereden biliyorsun?

 

Han:- Han biraz anlatmıştı da. Şu atkı meselesi.

 

Lena:- Taeyong. Düşünceli, nazik ve yakışıklı.

 

Han çıkıştı birden:- Han tatlı o düşünceli, nazik, yakışıklı. Üç bir geride yani.

 

Lena:- İkisini karşılaştırıyor musun sen şimdi?

 

Han:- Yoo. Ama sen kafanda puanlamışsın bile. Ben gidip bi su alayım dedi ve kalktı hızla.

 

Lena:- Ne dedim ki şimdi? Garip bir kız.

 

Minho, Bahar'ın karşısına oturdu. Eline makyaj malzemelerini aldı ama pek bir fikri yoktu ne için kullanıldıklarına dair. Elindekilere bakıyordu.

 

Bahar:- Onların ne olduğunu biliyorsun degil mi?

 

Minho:- Sen?

 

Bahar güldü:- En az senin kadar.

 

İkisi de güldüler.

 

Bahar:- Bazılarını biliyorum. Bak bu rimel, bu fondöten bu ruj, bu parlatıcı.

 

Minho:- Yapıyorum bak.

 

Bahar:- Yap bakalım. Ne çıkarsa artık dedi gülerek.

 

Minho, biraz yaklaştı Bahar'a ve çekinerek dokunduğu Bahar'ın saçlarını, omuzundan arkaya attı. Sonra biraz daha yaklaştı yüzüne.

 

Minho:- Yanağına dokunabilir miyim?

 

Bahar gülümsedi ve başını salladı.

Minho, taburenin üstünde sarıldıktan sonra neredeyse ilk defa bu kadar yaklaşmıştı Bahar'a. Yanağına koydu bir elini. Nasıl kullanacağını bilmiyordu makyaj malzemelerini ve bilse de şu an hepsini unutmuştu zaten. Sıvı ruju aldı eline. Bahar'ın dudağına doğru yaklaştı. Yavaşça sürdü. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Vücudundan çıkıp, Bahar'ın kalbine çarpacaktı neredeyse. Bi ara taşırdı ruju, parmağını dudağına dokundurup temizledi. Usulca. Onu incitmeden. Ona dokunabilmenin vermiş olduğu bir mutluluk vardı içinde. Şu an ateşle oynuyordu biliyordu. Bahar bi farkına varsa kimliğinin, Minho 'yu doğduğuna pişman ederdi ama hiç umurunda değildi.

 

Sonra ruju sürmeye devam etti. Öylesine dikkatli ve Öylesine yakın. Arada bir öpücük kadar mesafe vardı. Olduğu durum, mekan, zaman kavramları tamamen kaybolmuştu sanki. Eğildi Bahar'a doğru. Öpmek için eğilmiş gibiydi.

 

Birden arkasından bir çimdik geldi. Poposundan yemişti çimdiği. Aniden sıçradı.

 

Minho, arkasına döndü. Çimdik saldırısı Bang Chan'dan gelmişti.

 

Minho:- Ne yapıyorsun?

 

Bang Chan:- Kendine gel! Dedi gözlerini açarak.

 

Minho Bahar'a döndü.

 

Bahar:- Oldu mu? Bitti mi?

 

Minho:- Sadece ruj ile bile çok güzel oldun.

 

Bahar gülümsedi.

 

Minho:- Çok güzel gülümsüyorsun! İlk defa böyle güzel bir gülüş gördüm.

 

Bahar:- Yaa çok tatlısın!

 

Alya, Hyunjin 'e makyaj yapıyordu. Tırnaklarını boyuyordu.

 

Hyunjin:- Ahihhii elimi tutuyor! Diye fısıldadı gülerek yanında ki Jeongin 'e. Ekin ise Jeongin 'ine allık sürüyordu.

 

Jeongin:- Sakin ol istersen.

 

Hyunjin:- Çok garip hissediyorum.

 

Jeongin:- Nasıl garip?

 

Hyunjin:- Tutup hiç bırakmak istemiyorum.

 

Alya:- Ne konuşuyorsunuz?

 

Hyunjin:- Şey. Makyajım nasıl olmuş diye sordum da.

 

Alya:- Hyunjin 'e ne kadar benziyorsun. İkiz filan mısınız onunla?

 

Hyunjin:- Kardeşim ne de olsa.

 

Alya:- Yanağında ki ben bile aynı. Daha doğrusu gözünün altında ki ben.

 

Hyunjin:- Sen, Hyunjin 'in gözünün altında ki beni nereden biliyorsun?

 

Alya utandı:- Gördüm. Bayağı yakından hemde.

 

Hyunjin:- Alya, sen Hyunjin hakkında ne düşünüyorsun?

 

Alya:- Bu ara pek iyi bir şey düşünmediğim kesin.

 

Hyunjin:- Kardeşim seni kıracak bir şey mi yaptı?

 

Alya:- İkimizin arasında bir şey geçti de.

 

Hyunjin:- Demek Hyunjin bu yüzden üzgün.

 

Alya:- Üzgün mü?

 

Hyunjin:- Hem de çok. Bana birşeyler geveledi ama ne yaptığını söylemedi. Kalbi çok acıyormuş. Bilerek ve isteyerek yapmamış ama kalbine de hakim olamamış. Kalbini incittim dedi. Onu çok kırdım dedi ama asla alelade bir şey değildi dedi. Seni düşünememiş ama o an onun için çok kıymetliymiş. Öyle dedi.

 

Alya:- Bunları Hyunjin mi dedi?

 

Hyunjin:- Kelimesi kelimesine hem de.

 

Alya:- Ne desem bilemedim şimdi. Ama savunması çok saçma ve kırıcıydı. O nedenle çok kızdım ona. Bir kaç gündür konuşmuyorum.

 

Hyunjin:- Bence Hyunjin 'i dinlemelisin. Ona bir şans ver ve bunu neden yaptığını sor. Her ne yaptıysa işte.

 

Alya gülümsedi:- Okula gittiğimde konuşacağım onunla.

 

Hyunjin gülümsedi. Biraz daha iyi hissediyordu artık kendisini. Kendi problemini halletmiş sayılırdı.

 

Ekin'de Jeongin 'e makyaj yapıyordu.

 

Ekin:- Ya ne kadar da Jeongin 'e benziyorsun. Kopyası gibisin.

 

Jeongin tedirgin olmuştu.

 

Jeongin:- Evet ya. Tek fark o erkek ben kız.

 

Ekin güldü:- Orası öyle tabii. Ama gözleriniz diğer insanlardan çok farklı. Benim gördüğüm Koreli'lerden farklı.

 

Jeongin:- Güzel mi? Çirkin mi?

 

Ekin:- Çok güzel.

 

Jeongin:- Sen de çok güzelsin.

 

Ekin:- Teşekkür ederim.

 

Ceylin ise Changbin 'e makyaj yapıyordu.

 

Ceylin:- Bak makyaj yaparken seni iyi hissettirecek renkler seçmelisin. Böylece enerjin yükselir. Yüksek enerjili insanlar her zaman güzel görünürler.

 

Changbin:- Benim enerjim her zaman yerindedir.

 

Ceylin:- Ama makyaj pek yerinde olmamış. Sana bu işi birinin öğretmesi gerekiyor.

 

Changbin:- Tamam, sen öğret işte.

 

Ceylin:- Erkek arkadaşın var mı?

 

Changbin:- Yok. Peki ya senin?

 

Ceylin:- Benim de yok.

 

Changbin:- Peki, hoşlandığın biri var mı?

 

Ceylin:- Şeyy. Var aslında.

 

Changbin ayaklandı birden.

 

Changbin:- Neeeee? Kim o?

 

Erkekler, Changbin 'e baktılar. Changbin, kendine geldi ve gerisin geri yerine oturdu.

 

Ceylin:- Neden ayaklandın?

 

Changbin:- Şaşırdım da. Eee kim bu dayak yemek isteyen şahıs?

 

Ceylin:- Söylemesem olmaz mı?

 

Changbin:- Olmaz. Şeyy. Olur. Olur da olmaz.

 

Ceylin, Changbin 'e bakıyordu şaşkınlıkla.

 

Ceylin:- Tamam söyleyeceğim ama ismini değil. Kopya vereceğim sana. Tahmin et.

 

Changbin:- Sen anlat ben nasılsa bulurum onu. Bulunca da döverim dedi sonda mırıldanarak.

 

Ceylin:- Bir kere, çok iyi bir kalbi var. Beni koruduğunu, yanımda olduğunu hissediyorum. Sonra, yakışıklı, düşünceli ve çok tatlı.

 

Changbin:- Biraz dış görünüşü hakkında bilgi ver ki bulmam kolay olsun.

 

Ceylin:- Bulmak mı? Bulup ne yapacaksın ki?

 

Changbin:- Şey yani. Kim olduğunu tahmin etmek diyeyim.

 

Ceylin:- Bi kere çekik gözlü. Tıpkı senin gibi.

 

Changbin:- Evet, bu çok önemli bir ayrıntı. Hemen bulurum artık.

 

Ceylin güldü.

 

Ceylin:- Dur, bitmedi ama. Bizim okulda okuyor. Sanırım vücut çalışıyor. Kasları var çünkü. Saçları da, pırasa saçlı.

 

Changbin:- Vücut çalışan kim var bizim okulda? Diye mırıldandı.

 

Ceylin:- Hep yanımda. Bilmiyorum benim hakkımda ne düşünüyor? Sadece arkadaş mı yoksa o da benim gibi derin şeyler hissediyor mu? Onun hislerini çok merak ediyorum.

 

Changbin, biraz üzülmüştü. Sevdiği kız, başkasına beslediği duygularını anlatıyordu.

 

Changbin:- Bence o da hissediyordur sana karşı derin duygular.

 

Ceylin:- Gerçekten mi?

 

Changbin:- Gerçekten. Çünkü sen güzel duygular beslenecek bir kızsın. Dışın güzel, için dışından da güzel.

 

Ceylin, çok mutlu olmuştu Changbin 'in aksine.

 

Alya ayağa kalktı. Kızlar, kahve mi? Sıcak çikolata mı?

 

Han:- Ben sıcak çikolata alabilirim.

 

:- Ben kahve alabilir miyim?

 

Changbin:- Ben de kahve.

 

Herkes birşeyler istemişti. Alya Bahar ile birlikte, mutfağa gidip hazırlık yaptı. Kahve ve sıcak çikolata hazırladı herkes için.

 

Alya gülümsüyordu.

 

Bahar:- Ne o pek bir mutlusun.

 

Alya:- Hyunjin hakkında düşüncelerim, biraz daha olumlu yönde ilerliyor bu gün.

 

Bahar:- Ona çok değer veriyorsun galiba.

 

Alya:- Evet. Küsmem, ona değer verdiğimden olabilir. Daha doğrusu önemsediğim için.

 

Bahar, kendisini geçirdi içinden. Minho 'ya kırgın olmasının sebebi bu muydu yoksa? Onu önemsemesi.

 

Alya:- Sen iyi misin?

 

Bahar:- Sorun yok. Hadi içecekleri götürelim.

 

Kızlar, sıcak çikolataları ve kahveleri dağıtmaya başladılar.

 

Alya:- İçecekler geldi.

 

Lena:- Sessiz sinema oynayalım mı?

 

:- Evet oynayalım evet.

 

:- Şişe çevirmece de oynayabiliriz.

 

Bahar, Han'a uzattı sıcak çikolatasını.

 

Han:- Şişe çevirmece oynayalım dedi heyecanla. Ayaklandı birden fakat, Bahar'ın uzattığı sıcak çikolataya çarptı ve Han'ın tam önüne döküldü.

 

Han:- Aaaaaaaaaaa! Diye bağırdı kendi ve üstelik kalın sesi ile. Erkekler ayaklandılar hemen. Hatta herkes.

 

Hyunjin:- Gitti Han!

 

Seungmin:- Nereye döküldü?

 

Felix, gözü ile işaret etti.

 

Hazel:- Ay yandı kız!

 

Bahar:- Hihhh, dur yapışmasın! Dedi ve eteğin dökülen yerine elini attı. Han'ın Eteğini tam tutacaktı ki, Minho birden bağırdı.

 

Minho:- Dokunma!

 

Herkes Minho 'ya baktı.

 

Minho:- Şey yani dokunma ben banyoya götüreyim onu.

 

Minho, Han'ın koluna girdi.

 

Minho:- Banyo nerede?

 

Ekin:- İleri de solda.

 

Han, sızlana sızlana banyoya gitti. İçeri girdiler ve kapıyı örttüler.

 

Minho:- Acıyor mu?

 

Han:- Neyse ki çok yanmadı.

 

Minho:- Eteğini sil dedi ve sonra gülmeye başladı.

 

Han:- Senin üstüne dökülseydi böyle gülebilecek miydin acaba?

 

Minho:- Sinirim bozuldu. Hadi silde çıkalım. Eteğini! Dedi gülerek.

 

Han, arkasından, su sıçrattı.

 

Minho, banyodan çıktı. Diğerleri ona bakıyorlardı. Sorun yok diye işaret etti.

 

Ceylin:- Ay kızcağız nasıl bağırdı öyle. Çok yandı herhalde.

 

Changbin:- Yanmıştır öyle bağırdığına göre dedi tedirgin bakışlarla Bang Chan'a bakarak. Chan elini yüzüne vurdu.

 

Herkes yere oturmuştu. Şişe çevirmece oynuyorlardı.

 

:- Herkes dürüst olacak ona göre. Yalan söylemek yok.

 

:- Tamam!

 

Hyunjin:- Kızlar böyle şeyler mi yapıyolar bir araya gelince?

 

Jeongin:- Belgesel tadında izliyoruz şu anda.

 

Hyunjin güldü.

 

Hyunjin:- Biz artık gitsek mi acaba? Yakalanmadan.

 

Bang Chan:- Anka'ya gerçekleri söylemeden gidemem.

 

Seungmin:- Ben de. Mira'dan bir şey öğrenemedim ki.

 

Hyunjin:- Changbin, bir şey söylesene!

 

Changbin:- Son öğrendiğim şeyden sonra, ben de gidemem.

 

Hyunjin:- Sen bari bir şey söyle Jeongin.

 

Jeongin:- Üzgünüm Hyunjin. Ben de gidemem, henüz konuşamadık.

 

Hyunjin:- Sen bari bir şey söyleme Jeongin.

 

Felix:- Bırakıp kaçsak mı?

 

Bang Chan:- İlk önce korkaklar kaçar.

 

Jeongin:- Aldınız cevabınızı. Oturun!

 

Han:- Madem cevap almak istiyorsunuz, bu şişe çevirme oyununu kendi lehinize çevirin.

 

Bang Chan gülümsedi:- Aferin sana, iyi düşündün dedi ve sırtına vurdu. Han ileri gidip geldi resmen.

 

Diğerleri güldüler.

 

Kızlar, onlara bakıyorlardı.

 

Ceylin:- Ne garip kızlar?

 

Lena:- Cidden, hareketlerine bakın. Ne kadar yabaniler.

 

Hazel:- Kız ama kız gibi değil. Şaşırtıcı.

 

Bahar:- Amazon kadınları dedi gülerek.

 

Lena:- Vücut yapıları da bir garip. Böyle dümdüz.

 

Ceylin:- Ya çok bakımsızlar.

 

Bahar:- Çok bakmayın şimdi fark edecekler. Ayıp olur.

 

Ortaya bir şişe aldılar. Erkekler, kızların ağzından bir laf almaya çalışacaklardı şimdide. Şişe çevirmeceyi kendileri için kullanacaklardı.

 

Changbin:- Umarım bana Ceylin çıkar. Bakalım kimmiş o şanssız?

 

:- Yapmayana ceza verelim.

 

Anka:- Ceza ne olacak?

 

:- Dışarı da köpek gibi havlasın!

 

Alya:- Ay o nasıl ceza?

 

:- Oyun bu.

 

Ekin, şişeyi çevirdi. Şişe misafirlerden bir kıza ve Changbin 'e geldi.

 

:- Doğruluk mu cesaret mi?

 

Changbin:- Doğruluk.

 

:- Soruyorum. Sen Changbin 'in ablası olduğuna göre bilirsin. Changbin, bu güne kadar hiç bir kıza aşık oldu mu?

 

Changbin durdu ve düşündü.

 

Changbin:- Bana böyle şeyleri pek söylemez ama sanki hoşlandığı bir kız var.

 

Ceylin:- Yaa! Diye tepki verdi birden.

 

:- Kim peki o kız?

 

Changbin:- Tek bildiğim Koreli olmadığı.

 

Kızlar, Ceylin 'e baktılar.

 

:- Aaaaaaa! Yani bu sekiz kızdan birisi. Okulda tek yabancı öğrenci siz varsınız.

 

Ceylin ufaktan gülümsedi. Hoşuna gitmişti. Saçını kulağının arkasına attı.

 

Hazel:- Ceylin, aşkın karşılıklı sanırım diye fısıldadı.

 

Ceylin:- Eğer o kız ben isem, bu bugün aldığım en güzel haber olur.

 

Şişeyi tekrar çevirdi Ekin. Bahar ve Ceylin 'e geldi.

 

Ceylin sırıttı kötü kötü.

 

Bahar:- Adam gibi bir şey söyle bak.

 

Ceylin:- Doğruluk mu cesaret mi?

 

Bahar:- Doğruluk desem bu fena şeyler sorar. Cesaret!

 

Ceylin:- Minho 'yu ara ve seni seviyorum de.

 

Kızlar:- Ne?

 

Minho:- Ne diyecek? Diye sordu gülümseyerek.

 

Erkekler Minho 'ya baktılar.

 

Bahar:- Ne diyeceğim ne? Saçmaladın!

 

:- Cesaret dedin ama. Yapacaksın.

 

Bahar:- Banane ya demiyorum! Oynamıyorum ben dedi ve ayaklandı.

 

Bang Chan:- Bahar mı diyecek? Hah güleyim boşa gitmesin.

 

Bahar:- Bak beni nasıl tanıyo. Kendi arkadaşlarımdan iyi hemde dedi Ceylin'e ters ters bakarak.

 

Minho:- Ne var desen sanki? Hiç mi güzel bir şey duymayacak bu çocuk senden?

 

Bang Chan, Minho 'ya kaş ve göz hareketleri ile hayır diyordu ama Minho ve diğerleri anlamakta ısrar ediyorlardı.

 

Changbin:- E yani. Bu çocuğun şeyi yok mu? Dedi ve kendisine kaş göz yapan Chan'a baktı. Kalbi! Kalbi yok mu?

 

Bahar:- Aramayacağım işte aramayacağım.

 

Mira, Bahar'ı oturttu.

 

Mira:- Arayacaksın arkadaşım, arayacaksın! Oyunun kuralı bu Cesareti kendin seçtin.

 

Ceylin:- Ya da köpek gibi havlarsın videonu Minho'ya gönderirim

 

Bahar:- Havlarım! Havlamam. Ya Ceylin bunu ödeteceğim sana.

 

Ceylin:- Bu güne kadar yaptıklarına say.

 

:- Ara haydi!

 

Bahar:- Arayıp sen bir aptalsın desem kapatsam olmaz mı?

 

Minho:- İki dakika şu çocuğun gönlünü alsan ölürsün değil mi?

 

Bahar, Minho 'ya baktı.

 

Bahar:- Ya şey zannederse, aşk filan işte. Ayıp olur alay etmiş gibi. Hem numarası yok ki! dedi gülerek.

 

Han:- Ben de var ben veririm.

 

Anka:- Bahar, ara hadi.

 

Bang Chan, elini yüzüne çarptı.

 

Bang Chan:- Ya siz delirdiniz mi?

 

Seungmin:- Arayacak sadece ne oldu ki?

 

Bang Chan:- Evet delirdiniz. Minho telefonun nerede?

 

Minho:- Yanımda, ne oldu?

 

Bang Chan:- İyi şimdi ararsa acarsın!

 

Changbin:- O ne demek öyle?

 

Minho ve erkekler Bang Chan 'a baktılar.

 

Felix:- Eyvah!

 

Bang Chan:- Sonunda anladınız.

 

Han, telefon numarasını verip geldi yanlarına.

 

Han:- Minho, numaranı verdim Bahar'a dedi gülerek.

 

Bang Chan, Han'ın boğazına yapıştı.

 

Han:- Ne oldu ne yaptım?

 

Bang Chan:- Yakalanacağız, hemde sizin yüzünüzden!

 

Kızlar, onlara bakıyorlardı.

 

Ekin:- Kızlar, ne yapıyorsunuz?

 

Bang Chan gülümsedi:- Sarılıyorduk sadece.

 

Minho:- Hemen sessize alsam?

 

Seungmin:- Çok geç kızlar buraya bakıyorlar. Sakın. Elini cebine bile atma.

 

Hyunjin:- Size gidelim demiştim. Anlayacaklar bizi şimdi.

 

Bahar:- Ben vazgeçtim aramayacağım. Böyle şeylerin şakası olmaz. Hem geri nasıl açıklayacağım Minho 'ya?

 

Bang Chan:- Ohh!

 

Hyunjin:- Aferin kız sana!

 

Minho:- Ucuz atlattık.

 

:- Olmaz aramak zorundasın. O zaman ne anlamı kaldı bu oyunu oynamanın?

 

Seungmin:- Bu kız kim ya? Ne bu ısrar.

 

:- Hadi ara!

 

:- Evet aramak zorundasın ara!

 

Ekin:- Kurallar.

 

Bang Chan:- Hayır ama ya!

 

Minho:- Ben öldüm arkadaşlar.

 

Bahar, telefonuna Minho'nun numarasını girdi. Eli bingidip bi gelse de sonun da ara tuşuna bastı Minho 'yu aramak üzere.

 

Alya:- Hoparlöre al. Biz de duyalım.

 

Bahar, telefonu hoparlöre aldı.

 

Bahar:- Beni ne hâle soktunuz!

 

Changbin:- Bizi de.

 

Hyunjin:- Son dakikalarımızı yaşıyoruz çocuklar.

 

Jeongin:- Sağ kalırsanız, kendinize iyi bakın.

 

Felix:- Sizde.

 

Hepsi de gözlerini yumdular.

 

Bahar:- Allah'ım inşallah açmaz! Dedi korkarak.

 

Telefonu tuttu ortaya doğru Herkes, telefondan gelecek o ilk sesi bekliyordu. Gözler tamamen Bahar'ın elinde ki telefondaydı. Bahar, Minho telefonu açmasın diye dua ederken, Erkekler de yakalanacakları ve kızlardan yiyecekleri o azarı ve hatta evden kovulma anını düşünüyorlardı gözleri kapalı. Sanırım bu oyunun sonu buraya kadardı.

 

Devam edecek...

Değerli okuyucularım. Komik bir bölüm ile karşınızdayım yine. İnşallah yüzünüzde gülücük oluşmasını sağlayabilmişimdir. Sizleri çok seviyorum.

Bakalım devam bölümünde neler olacak?

Minho'nun telefonu çaldığında neler yaşanaca?

Bizim çocuklar yakalanacaklar mı yoksa evden kazasız çıkabilecekler mi?

Sizce bir erkek sevdiği kız için böyle çılgınlıklar yapar mı? Bence yapar 😂

Bölüm : 23.10.2024 22:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...