Bir yere uğramadan eşyalarımı bile hazırlamama izin vermeden sessizce oturmuştum o arabada. Yanıma aldığım tek şey telefonumdu ve o da abim gibi gördüğüm adam tarafından alınıp kapatılmıştı. Arayan Karan Ali'ydi, belki onunla son kez konuşmam gerekiyordu ama ne diyecektim ki? Onun ne kadar nefret ettiğimi mi söyleyecektim, yoksa sadece "hoşça kal, ben gidiyorum" mu diyecektim? Şu an onunla konuşmaya bile gücüm yoktu, kendimi ayakta tutmaya bile gücüm yoktu. Sadece bebeğimi düşünerek bir adım atmıştım, o adımda dikenli yollardan geçiyordum, ucunda ne olduğunu bilmeden bir uçurumun kenarına doğru gidiyordum. Ya biri gelir beni kurtarır ya da biri gelip iter. Arkanda kimseye güvenim kalmamıştı, kendime bile güvenim kalmamıştı. Sadece bebeğimin iyiliği için hangisi iyiyse onu seçiyordum.
Akşam olmuş, güneş tepeden aşağı inmişti. Kara geceler yine gelmişti. Belki de Türkiye'deki ilk gecemdi, belki de tepeden inen güneşi son görüşümdü. O an bunu düşünmek kendime getirmişti beni. Kendime soruyordum, ne yapıyorum? Kimden kaçıyorsun, ya da kime sığınıyorsun? Artık hiçbir şey düşünemiyordum, tek düşünebildiğim karnımdaki canı hayata tutmaktı. Çünkü benim hayatım bitmişti zaten. Ona iyi bir hayat sunmak için kendimi, onu babasının karanlık hayatına sürükleyemezdim.
Havalimanına geldiğimizde babam olacak adam, ona hiçbir şey sormadan, sanki ben merak ediyormuşum gibi gerçek annemin yerini söylemişti. Yurt dışındalar ve bizi beklediklerini söylüyordu. Ben hiçbir şey demeden, sanki heykelmişim gibi robot gibi arkalarından gidiyordum. Belki de hayatımda ilk defa bu yerden gidiyordum, ilk defa hayatımda uçağa binecektim çünkü ben Irak'ta büyüyen bir kızdım. Kadınla erkeğin göz göze gelmediği bir ülkede büyümüş, 12 yaşıma kadar orada kalmıştım ve 12 yaşında yaşımdan büyük şeyler yaşamıştım. Ben bir savaştan kaçmıştım. Ailemiz Türkiye'ye gelmişti, ailem bildiğim aslında ailem olmayan insanlarla gelmiştim. Nerede doğduğumu bile bilmiyordum, Türkiye'de mi doğmuştum yoksa Irak'ta mı, bunu bile sorma fikri aklımda yoktu. Sadece hangisi iyiyse ona gidiyordum.
Böyle bir ailede büyüdüm ama yalan yok, babam hariç herkes o kadar iyiydi ki bana gerçek ailemin yokluğunu hiç aratmadılar. Annem, 6 çocuğu olmasına rağmen, beni hiç ayırmamıştı. Ama babam, babam bildiğim adam, kendini düşünen bir adamdı ve anneme eziyet etmekte geri kalmıyordu. Hepimizi eziyet ediyordu ama biz babamız diye göz yumuyorduk. Annem babamdan korktuğu için ona asla karşı çıkamazdı. Hepimiz çok korkardık babamdan çünkü bir bakışı bize hep iki adım geri attırırdı. Bu durumdan nefret ediyordum ama kendime bir yemin etmiştim, asla babam gibi biriyle evlenmeyeceğim diye. Aşık olup evleneceğim demiştim kendi kendime ve öyle olmuştu. Ama hayat bana öyle bir şey öğretmişti ki kalbime saplanan acılarla. Bir insana aşık olarak hayat devam etmez, bir insanı tanımanız gerekir. Tanımadan aşık olmuştum ve hayat bana ceza veriyordu. Belki de bu Allah'ın bir sınavıydı diye hep şükrettim, asla umudumu kaybetmedim. Hala da umudum var. Neye umudum var derseniz, bilmiyorum ama umudum var.
Havalimanına girmiş, saati beklemek için bir yere oturmuştuk. Abim olan adam yiyecek bir şeyler almak için gitmişti. Sadece kafamı sallamıştım ve elinde iki çay, bir tost ve su ile gelmişti. Bir çayı babasına vermiş, bir çayı da kendisi almıştı. Tost ve su olan tepsiyi bana uzatmıştı. Cevap verecek gücü bulamayıp kafamı sallamış, istemiyorum demiştim. O ise yanıma oturarak, "Yapma böyle, karnındaki can için yazık değil mi? Sen bir şey yemeden o nasıl beslenecek? Onun için ye olur mu?" dediğinde gözümde bir damla yaş akmış ve elim karnıma gitmişti. Yerde olan gözlerimi abim olan adama çevirdim. O gülümseyerek tepsiyi bana uzattı. Tepsiyi alarak zar zor da olsa o tostu bitirmiştim. Kendime acı çektirirken karnımdaki canı bazen unutuyordum. Onun için, bebeğim için ayakta durmayı düşünürken aç olduğunu unutuyordum. Sonra telefonumu açarak annemi aramaya çalıştım. Annemle konuşmam gerekiyordu, en azından vedalaşmam gerekiyordu. Belki de hayatta bana yalan söylemeyen ve beni tebessümle seven tek kişi oydu. O benim annemdi, gerçek annem olmasa da hep annemdi.
Annemi aramak için telefonu tuşlarken, abim olan adam elimden telefonu alarak ayağa kalktı. "Ne yapıyorsun?" dedi. Sinirli bir şekilde ayağa kalkarak, "Asıl sen ne yapıyorsun, ver telefonumu" dedim. O ise "Yok ya vereyim de kocan mı arasın masal? Geçtik sanıyorum onları" dedi. Ben ise "Ne saçmalıyorsun sen, annemi arayacağım, ver telefonu" dedim. O da önce sert bakışlarını bana dikti, sonra gözlerini devirerek babasına döndü. Babası ise kafasını sallayarak onay verdi ve telefonu bana uzattı. Annemi tuşladım ve yanlarından biraz uzaklaştım. "Annem, Masal nasılsın kızım" dediğinde gözlerimden yaşlar aktı ve sesim çıkmasın diye bir süre sustum. "Alo, Masal duyuyor musun beni kızım?" dedi. En sonunda derin bir nefes alıp, "Anne, ben gidiyorum" dedim. Annem ise "Masal, ne diyorsun yavrum, ne gitmesi?" dedi. "Anne, babam gerçek ailemle yurt dışına gidiyorum, temelli olarak" dedim. Annem ise "Masal, ne oldu, ne ailesi? Karan Ali yanında mı? Ver, onu konuşacağım, bu böyle olur mu?" dediğinde kendimi tutamayıp elimi ağzıma kapatıp kulağımdan telefonu çektim. O an gözyaşlarım durmadan akıyordu. Annemin seslenmesine en sonunda yanıt vererek, "Anne... Karan Ali yok" dedim. Annem, "Masal, ne demek Karan Ali yok? Sen onu bırakıp gidiyor musun? Masal, ne yapıyorsun? O senin kocan, Masal hemen eve dön" dedi. "Anne, anne o beni en yakın arkadaşımla aldattı, Ece ile. Yetmezmiş gibi bu acıya dayanamayıp ikizlerimden birini kaybettim, hepsinin suçu Karan Ali" dedim. Annem daha fazla dayanamayıp telefonda ağlamaya başladı, çünkü ben de ağlıyordum. "Anne lütfen, lütfen ağlama, gideceğimiz yere varınca seni arayacağım, her şeyi anlatacağım. Ne olur şimdi sakin ol, olur mu? Bir de sen olmaz ne olur" dedim ve sonra telefonu kapattım. Hiçbir şey demeden uzakta bir sandalyeye oturup hüngür hüngür ağladım. En sonunda abim olan adam yanıma gelip "Kalk, kalk ağlama. Onun için değmez" dedi. Ben ise ağlamayı bırakıp başımı yukarı kaldırarak gözlerine baktım. Öyle nefretle bakıyordu ki, sanki karşısında ben değil de Karan Ali vardı. "Ben tuvalete gideceğim" diyerek ayağa kalktım.
Hiçbir şey demeden orada onu bırakıp tuvalete gitmiştim. Arkadan gelmişti tabii. İçeri girdiğimde kapının önünde bekleyeceğini söyledi ve bekledi. Ben tuvalette kimsenin olmadığını fark ederek telefonu Karan Ali'ye tuşladım. Telefonun ilk çalmasında "Sevgilim..." dedi, titreyen sesiyle. O an gözümden bir yaş damlamıştı. Kendimi toplamak için derin bir nefes alarak, "Aşkım, bir tanem, neredesin sen? Ne olur, ne olup bittiğini anlatmama izin ver. Ne olursun, yanıma gel. Bana yerini söyle, lütfen. Masal, hiçbir şey bildiğin gibi değil," dedi. Sesindeki çaresizlik ve acı beni sarsmıştı.
Ben de en sonunda kendimi toplayarak, "Ben gidiyorum. Sana iki çift lafım var," dedim. "Nasıl yaptın ha? En yakın arkadaşımla beni nasıl aldattın?" dedim. O ise ağladığını biliyordum, çünkü derin nefes aldığında ağlama sesinden anladım. "Masal, yemin ederim hiçbir şey bildiğin gibi değil. Öyle bir şey olmadı," dedi. Gözlerimden yaşlar akarken, "Bari yalan söyleme tamam mı? Gözlerimin gördüğüne mi inanmamı bekliyorsun? Ben seni sevmiştim, her şeyden çok sevmiştim, her şeyden çok güvenmiştim. O gün şirkete bebeğimizin olacağını söylemek için gelmiştim ama ben... ben..." diyerek daha fazla dayanamayıp tezgaha tutunarak gözyaşlarımla boğuldum.
"Masal, babam bize oyun oynadı. Ben o değildim, Ece de onlardan biri. Lütfen, bir dinle beni, ne olursun," dedi. "Hiçbirinize inanmıyorum artık, duydun mu? Hiçbirinize güvenmiyorum. Ben sadece bebeğimin rahat bir yerde, güvende bir şekilde doğmasını istiyorum. Duydun mu beni? Ve o yüzden de gidiyorum," dedim. O an araba sesi geliyordu, araba biniyordu. Buraya mı gelecekti? "Masal, bana yerini söyle, lütfen. Hiçbir şey anlayıp dinlemeden hiçbir yere gidemezsin," dedi.
"Ben anlayacağımı anladım. Ben sadece... ben sadece seni çok sevdim ve sevmenin bedeli bu olmamalıydı. Sevmenin bedeli bebeğimizin canı olmamalıydı, duydun mu?" dediğimde mikrofonda ses kesildi. Halsizleşmişti, bir şey diyemedi. "Ben onca şeye rağmen nasıl ayakta duruyorum diye kendime soruyorum, biliyor musun? Her şeyin yalan olduğunu öğrenmek nasıl bir şey, sen biliyor musun? Şu an canım nasıl yanıyor, biliyor musun? Bilemezsin. Ben onca şeye rağmen hala seni köpek gibi sevmem nasıl bir şey, biliyor musun?" dedim ağlayarak.
O yine sustu. "Seni ne kadar çok seviyorsam seveyim, Allah da biliyor ya, çok seviyorum. Ama seni asla affetmeyeceğim, duydun mu? Seni asla affetmeyeceğim Karan Ali, ne bu dünyada ne de diğer dünyada—" Lafımı bitiremeden içeri öyle bir sesle girerek telefonu kulağımdan çekti. Gelen kişi abimdi. "Sen ne yapıyorsun?" dedi, yanıma geldiğinde telefondan Karan Ali'nin sesi geliyordu. "Masal, yerini söyle bana. Masal, lütfen," derken adam olan kişi hiçbir şey demeden telefonu elimden alıp yere fırlattı. Ben ise şokla izledim. Masal'ın hikayesi bitmişti, her şeyi bitmişti. O an Karan Ali'nin sesini duyduğum son andı. Bir daha ne zaman duyarım bilmiyorum, belki de hiçbir zaman.
Bu satırları yazarken içimdeki öfke, acı ve hayal kırıklığıyla doluyum. Seninle geçirdiğimiz zamanlar şimdi birer zehirli anıya dönüştü. Seni sevdiğim, güvendiğim günleri hatırladıkça içim acıyor. Ama seni sevmenin bedelini en ağır şekilde ödedim.
Senin ihanetin, kalbime saplanan bir bıçak gibi. En yakın arkadaşım dediğim insanla beni aldatman, güvenimi yerle bir etti. Seni sevmiştim, her şeyden çok sevmiştim. Ama sen beni ve bebeğimizi hiçe saydın. İhanetinin bedelini canımın bir parçasını kaybederek ödedim.
Şimdi sana veda ediyorum, Kalbimdeki nefretle, Seninle geçen günlerimi, Ağır bir yük gibi bırakıyorum arkada.
Beni kandırdın, hayatımı mahvettin. Ama bu son. Bu mektup, sana olan sevgimin son nefesi. Artık sadece nefret kaldı geriye. Bebeğim için, onun geleceği için güçlü olmak zorundayım. Seni affetmeyeceğim, seni asla affetmeyeceğim.
Biliyorsun, nefretim büyüdü, Kalbimde derin yaralar açtın. Artık seni sevemem, Bu acımasız ihanetin ardından.
Elveda Karan Ali. Seninle birlikte hayallerim de toprağa gömüldü. Artık yalnızca bebeğim için yaşamaya devam edeceğim. Beni, seni ve bizi unutarak. Nefretimle, kinimle, sana veda ediyorum.
belki bir zamanlar sevgilin belki karın sadece Masal ama şimdi hiçbir şeyin.
😢1 KİTABIN SONU🥀
FİNAL
biz
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
16.73k Okunma |
953 Oy |
0 Takip |
52 Bölümlü Kitap |