27. Bölüm

Zühre~

M.k
m.k

Keyifli Okumalar🩷
(Kitabın son kısmında bi kararımdan bahsettim, bilginize.)

Asil AREYİZ~

 


“Asil, Asil uyan güzelim, geldik.”diye tekrar,tekrar aynı cümlelerle gözlerimi hafifçe araladığım da baş ağrımla hızla yüzümü buruşturdum, gözümü rahatsız eden ışığa rağmen daha da zorlayarak, etrafıma baktığım da odadaydık. Oturmaya çalışırken, bileğimin ağrısıyla herşeyi kısa bi film sahnesi gibi gözümün önünden geçince, Alaz ağanın yüzümdeki elini hızla ittim. “Ben- ben nasıl hiç uyanmadım?” derken şok içindeydim, uçakla gelmeliydik ama uykum o kadar ağır değildi. “Sakinleştirici verdiler sana, uykunda yine ağlamaya başlayınca dayanamadım.” dediğin de ona bağırarak, “Ben senin oyuncağın değilim! Benden habersiz sakın bir daha bana-“ üstüme baktığım da şort ve pijamalarımla daha da şaşırmıştım. “Be-benim üstümü kim değiştirdi?” dediğim de Alaz ağa kaşlarını çatıp, “Ben?” dediğin de hızla yataktan inecekken bilek ağrımla yavaşladım. “Bana sakın bir daha dokunma! Bu saatten sonra benden sana eş olunmayacağını anlayacaksın!” derken işaret parmağımla onu gösteriyordum. Tam konuşacakken, lavaboya yöneldim ve onu beklemeden sertçe kapıyı çarptım. Kendi kendine bi şeyler söyleniyordu ama net olarak bi şey duyamıyordum. Elimi yüzümü yıkayıp, ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra odaya girdiğim de Alaz ağanın yatağı düzelttiğini gördüm, onu görmemezlikten gelerek giyinme odasına girdim ve rahat, geniş bi pantolon giydim tam Alasiz ağanın T-shortlerinden birini giyecekken vazgeçip, kendi üstlerimden birini giydim, makyaj masasına geçip saçlarımı tarafım ve sıkı bi at kuyruğu yaparken, sessiz ve hızlıydım. Alaz ağa balkonda, telefonla konuşurken gözünü bi saniye üstümden ayırmıyordu. Ona bakmamaya çalışarak işlerimi halledince tam odadan çıkacakken, “Hava serin, bi hırka al üstüne.” diyen Alaz ağanın sesiyle, dursamda onu dinlemeden devam ettim. Arkamdan geldiğini hissediyordum. Tam aşağı kata inecekken, “Burda yapacağız, kahvaltı hazır mutfağa geç.” desede tekrar onu duymamazlıktan gelip merdivenleri inmeye başladığım da arkamdan “Asil!” diye bağırdığın da bile durmadım, bitmişti! Artık bu saatten sonra beni kimse durduramazdı! Salona yönelecekken, Alaz ağa kolumu sertçe kavrayıp beni çekip “Sakın! Sakın benim sinirlerimle oynama! Beni biraz tanıdıysa-“ dediğin de hızla kolumu çekip, onun sözünü bölerek “Yalancıları tanıyamazsın Alaz Ağa! Ne hareketlerinin, ne de sözlerinin doğruluğu kesin değildir!” dedikten sonra salona hızla girdiğim de herkes kahvaltıdaydı. Kendimi gülümsemeye zorlayarak, selam verdim. “Günaydın herkese” dediğimde tüm gözler beni bulmuştu. “Oo Asil kızım hoş gelmişsin.” diyen Bahoz Ağaydı. Gülümseyip yanına gittim ve elini öptüm, sonra Meryem hanım ve Yusuf Ağanın elini tek tek öptüm. Alaz ağa öpmemişti ki ilk geldiğimiz de herkesle görüştüğünü tahmin ediyordum zaten. Alaz Ağa sofraya oturduğun da ben de onun yanına oturdum. İkizler tam karşımda bana bakıyorlardı. “Nasılsın yengecim?” dediklerin de onlara bakmadan kafa sallamakla yetindim, onlarla uğraşmak istemiyordum. Alaz ağa önümdeki tabağı herzaman ki gibi doldurduğun da sessizdim. Tabağımdakilerden bi kaç şey yemek için kendimi zorlasam da midem almıyordu. Sofra ara ara sohbet etmelerle ve ailemin nasıl olduğunu sormakla uzamıştı. Yavaş yavaş herkes sofradan kalkıp dağılmıştı ama ben, Alaz ağa ve ikizler hala sofraydık. Alaz Ağa derin bi nefes alıp, “Ye şunları artık!” dediğin de ona bakmadan, tabağımı karıştırmaya devam ettim. İkizler Alaz ağaya bakınca, Alaz ağa onlara kafasıyla çıkın işareti yapınca, kısa bi an bana bakıp, istemeseler de çıktılar. “Asil ye artık.” derken sabrı tükenmiş gibiydi. Ona dönüp, “Midem bulanıyor, yiyemiyorum!” dediğim de nefesini sertçe verip, “Tamam, biraz daha zorla. Akşamdan beri bi şey yemedin!” dediğin de elimdeki çatalı sertçe bıraktım ve “Midem almıyorsa, zorlamanın anlamı yok! Zorla bi bok olduğu da yok Alaz ağa!” dediğim de eliyle sertçe masaya vurduğun da irkilmiştim. “Doktora gideceğiz ve tok olmalısın! Ye şunlardan!” dediğin de gözlerim doluyken bile geri adım atmayıp, “Midem bulanıyor!” dediğim de gözlerini yumdu. Hızla bize doğru gelen Meryem hanım, “Ne oluyor burda!” derken Alaz ağaya kazıyordu. Yanıma gelip, dolu gözlerimi görünce “Kuzum, ne oldu?” derken sesi çok yumuşaktı. Ona cevap vermeden ellerime baktığım da bu sefer Alaz ağaya döndü, “Alaz sakin ol! Sesin ta aşağıya gelir!” dediğin de Alaz Ağa elindeki çatalı masaya atıp, “5dk içinde aşağıda olsun, hastaneye gideceğiz!” dedikten sonra hızla salondan çıktı. Meryem hanım tam konuşacakken, “Be-ben hazırlanayım.” diyerek hızla sofradan kalktım. Olanları sorsa ne diyecektim bilmiyorum yada evdekilerin Ailemle yaşadığım son olayları bilip bilmediklerini de bilmiyordum. Hızla merdivenleri çıkıp, odaya girdiğim de kendimi yatağa attım. Kafamı yastığa çevirip ağlamaya başladım. Gitmek istiyordum, çoğu kez gitmek istemiştim ama bu gitme isteğim hep aileme dönmek istediğim içindi ama şimdi kendime, benliğime gitmek istiyordum. Bileğim ağrıyordu ama hissetmiyordum. Psikolojide büyük bi acıyı, başka bi acı dindirir diye duymuştum. Gerçekmiş, bileğim ağrıyordu ama duraksadığımda daha da fazla ağrıyordu. Saçlarımda hissettiğim elle irkilip, döndüğüm de karşımda Alaz ağayı beklemiyordum. Giyinme odasında olmalıydı, çünkü girdiğim de oda boştu. Hızla elini itip, gözyaşlarımı sildim. “Asil, konuşalım mı?” derken sesini zorlasa da sakin çıkartamıyordu. Derin bi nefes alıp, “Uzak dur benden, yeter.” dedikten sonra yataktan kalkıp, giyinme odasına girdim ve siyah pantolonumun üstüne siyah bi hırka aldım. Saçlarımı düzelttiğim de aynadan bana bakan Alaz ağaya bakmamaya çalışıyordum. “Babanın anlatacağı konuyu bugün konuşacağız.” dediğin de ona bakmadan, “Umrumda değil Alaz ağa! Bu saatten sonra senin hayatında olan hiçbir şey beni etkilemez!” Ona dönüp, gözlerine bakarken “Bi kadınla, hatta binlerce kadınla bile yatsan da umrumda değil.” derken artık ciddiydim. Ona samimi bi şekilde gülümseyip, yakınlaştım ve “Hatta sen ne yap biliyor musun, soyunun, aşiretinin devamı için başka bi gelin bakınmaya başla bile” dedikten sonra tekrar aynaya döndüm ve omuz silkip, “E nası olsa ben sana çocuk vermeyeceğim. Aa bu seferde berdel olan 16 yaşın-“ diyemeden kolumu sıkıp, “Haddini aşma!” dediğin de canım yanıyordu. Dişlerimi sıkarken, “Artık benim sonum sen olmayacaksın, çünkü kendi sonumu getirteceğim Alaz Ağa!” dediğim de göğsünden onu ittim. Kendimi gülümsemeye zorlayıp, “Seni bekleyecek kadar sabırlı değilim galiba?” dedikten sonra hızla Odadan çıkıp, mutfağa geçtim. Sakinleşmek için hızlı hızlı nefesler alırken, bi bardak su doldurup balkona çıktım. Gördüğüm yeşil manzara hoşuma gidiyordu, bu arka bahçe ayrı bi hoştu. Biraz daha sakinleştiğini de bardağı orda bırakıp, aşağı indim. Telefonum yoktu, en son Şirayla hızlı gittiğim için düşürmüş olmalıydım. Avluya çıktığım da Alaz ağanın Ali’yle bi şeyler konuştuğunu gördüm. Onları görmemezlikten gelerek, kutayın yanına gittim, yutkunan Kutay bana bakmamak için cebelleşirken, Alaz ağanın ona attığı bakışları tahmin etmek zor değildi. “Nasılsın Kutay?” dediğim de “İ-iyiyim yenge sen nasılsın?” dediğin de gülümsemeye zorladım ve omuz silktim. “Niye kapıyı açmıyorsunuz, gitmeyecek miyiz?” dediğim de, “Alaz Ağa son anda arabayı kendisinin sürmek istediğini söyledi.” dediğin de ağır ağır kafamı salladım. Dönüp Alaz ağaya bakıp, Kutaya döndüm ve “Söyle ağana, kölesi yok burda az hızlı olsun!” dediğim de yüzüme boş boş bakan kutaya, “Hadi?” dediğim de “A-abi” dediğin de Ali ve Alaz ağa susup, kutay’a bakıyorlardı. “Yenge diyor ki ona zahmet olmazsa biraz hızlı olabilir mi, yorulmuş herhalde.” dediğin de ben şok için de ona bakarken Alaz ağa, güldü. “Hayvan herif! Ben sana öyle mi dedim!” Hızla Alaz ağaya dönüp, “Öyle bi şey demedim ben! Söyle o Ağa bozuntusuna karşısında kölesi yok, hızlı olsun bana 5dk içinde aşağıda ol diyen de o Ağandı dedim!” derken ağa kelimesine özellikle baskı uyguluyordum çünkü o kelimeyi benden duymak nedense onu rahatsız ediyordu. Alaz ağa hiç bozuntuya vermeden gülerek yanıma geldi ve “He Asil he, bak adamlarım bile seni çözmüş.” derken gayet keyifliydi. “Ne demek istiyorsun!” dediğim de omuz silkti. Alaz ağa arabaya yürürken, önümde olduğu için, yanımdaki kutayın omzuna vurup, “Seni geberticem oğlum!” dedikten sonra hızla arabaya yürümeye başladım. Benim için keyifle kapımı açan Alaz ağaya gülümseyip, yüzüne bakarken hızla kapıyı kapattım ve “Ben kendi kapımı açarım!” dediğim de, usulca dudağının kenarı kıvrıldı ve kafasını salladı. Kapımı açıp, arabaya bindim ve kemerimi taktım. Alaz ağa arabayı sürmeye başladığında, benimle konuşmaması için ona sırtımı çevirip, dışarıyı izlemeye başladım. “20 yaşında aşık oldum.” diyen Alaz ağanın sesiyle duraksadım. Tabi ya, hastane bahaneydi sadece onu dinlemem için beni bu arabaya bindirmişti. Elim hızla radyoya gittiğinde elimi tuttu ve devam etti. “Zühre..” ismi söylerken sesi titreyince, elimi çektim ve dinlemeye karar verdim. “Biz- biz zor evlendik, ikimizin de aileleri istemiyordu. Karar verdim, Zühreyi kaçıracaktım. Zührenin abisi bunu önceden öğrenmiş, o gece zühreyi abisi gö-gözlerimin önünde öldürdü.” dediğin de nefesim kesildi. Alaz ağaya döndüğüm de yüzü o kadar hissizdi ki, kendim için mi korkmalıydım yoksa onun için mi bilemedim. “Ben, toparlanamadım. Benim için zordu, yurt dışına gittim. 4 sene orda yaşadım, iş kurdum ama olmadı da kafam buradaydı.” Sormaya korkuyordum ama dayanamayıp, “Ailesine ne yaptın?” dediğin de çenesini sıkarken, yüzü tiksinmeye benzer bi hal alıp, “Haritadan sildim!” dediğin de şok oldum. O-onların hepsini, o aşirettekileri ve yetkilileri, haberi olanları öldürmüştü. Önüme döndüğümde devam etti. “4sene sonra geldiğim de, Ali bana olanları anlattı. Ali hep burdaydı, ara ara yanıma gelirdi ama buradaki olayları o bana aktarmak için buradaydı. O 4sene içinde aileme olan kinim azalmış mıydı yoksa alışmış mıydım bilmiyorum ama onların yanına dönmeye karar verdim. Tam abinin, kız kardeşimi kaçırdığı gün.” Bana bakıyordu ama gözlerim dolduğu için hızla kafamı cama çevirdim. “Buradaki düzeni biliyorum ve istesem de değiştiremezdim, o gün Ali eğer ben seninle evlenmezsem kuzenlerimden biri ile evleneceğine karar kılındığını söyledi. Söyledikleri kişide yurt dışında ve şerefsizin teki, hayatı kadın ve şaraptan ibaret.” derken tiksinerek bahsediyordu. Derin bi nefes alıp, “Baban senin için çok uğraştı, Baranın dediği gibi bi şey yok ortada Asil.” dediğin de hızla ona döndüm. “Baban bi istihbarat da evet ama babanın gücü düşündüğün kadar fazla değil ve bu kötü bi şey değil. Baban önceden üsteğmen olduğu için orada yani sizin hayatınızı belirleyen o istihbarat değil ve baban buna rağmen onlardan yardım istedi, reddedildi ama o ısrarla tekrar tekrar gitti ama kabul görülmedi.” dediğin de daha fazla dayanamayarak ağzımdan bi hıçkırık kaçtı. “Sana söylemediğim tek şey buydu ve bunu sana söylemememin tek sebebi senin hassasiyetindi.” derken hala fazla donuktu. “Beni boşarsan ne olur?” derken sesim ağlamaktan tiz çıkmıştı. Bana kısa bi an bakıp yola döndü ve “Abini gebertmek zorunda kalırım.” dediğin de gözyaşlarımı silip, “Alaz, Baran yurtdışına gitse hatta gitseler sonra sen de beni boşasan ve baranı aradı-“ diyemeden Alaz ağa hızlanırken, “Kes sesini! Seni boşamayacağım!” dediğin de, yalvarır gibi “Lütfen Alaz, ne istersen yaparım lütfen.” dediğim de “Aptal aptal konuşma benimle! Be-benden kurtulmak için bana yalvarma!” diye bağırdığın da, “İstemiyorum! Ben istemiyorum Alaz görmüyor musun!” derken kollarımı çaresizce açmıştım. Arabayı aniden durdurduğun da korkuyla ellerimi yüzüme siper ettim, yavaşça ellerimi indirdiğin de “Ş-şuan sinirli olduğun için, bana kızgın olduğun için böyle yapıyorsun biliyorum ama geçecek.” dediğin de ellerini hızla ittim. “Senin gibi mi olmamı istiyorsun Alaz! Ailemi affettim mi yoksa hissizleştim mi bilmiyorum diyorsun! Benim de sana karşı mı böyle olmamı istiyorsun!” derken hem ağlıyor hem de bağırıyordum. Duyduklarıyla dumura uğramış gibi kısa bi an gözlerime bakıp, tekrar arabayı çalıştırdı. Yavaş ve sessizce ilerlerken, pes etmek istemiyordum. “Lütfen, ne istersen yaparım Alaz ağa. Ben-benden sana karı olmaz, olamaz. Ben çocuk doğurmayacağım, bunu da bana zorla yaptıramazsınız. Bak tamam, tamam boşanmayalım.” derken ortak yol arar gibi ona döndüm ve kısık sesimle ağlamamak için direnirken devam ettim. “Beğendiğin bi kadın bulalım sana, beni bırakma ama o senin gerçek karın olsun bi elin hep üstüm de olur hatta annemlerin yanına da gitmeyeyim okulumu Mardin de okuyayım, bana ev tutarsın Alaz ağa, ben yine sana bağlı olurum ama sen olmak sorunda değilsin. Lüt-“ diyecekken Alaz ağa sakince, “yeter Asil.” dediğin de tam konuşacakken, aynı sakinlikle “Asil yeter dedim sana, yorma boşuna kendini.” dediğinde gözlerim tekrar doldu, ayaklarımı kendime çekip dışarıyı izlemeye başladığım da Alaz ağa, nefesini rahatsızlar verdi. “Seni istemeyecek bi kadını sevmezsin sen, ne istiyorsun Alaz benden?” derken kendi kendime konuşur gibi sakin ama ağlıyordum. Trafik Işık’ların da durduğumuz zaman, gözüme küçük bi kız çarptı. Çok güzeldi ama elinde tuttuğu pamukşekeri mutlulukla yemesi onu daha da güzel yapıyordu. Ben de pamukşekeri çok severim çünkü onu sevgiye benzetiyordum. Çok şekerli olsada, ağzında bıraktığı hissiyatla herkeste küçük bi gülümseme yaratıyordu. Gözgöze geldiğim küçük kız utandığında ona gülümseyip, el salladığım da o da gülümsedi ama arabanın içinden bile ne kadar utandığını anlıyordum. Araba devam edince, baş ağrım ve hala durmayan mide bulantımla camı biraz açıp, gözlerimi yumdum. Serin olan havanın rüzgarı yüzüme çarpıyor ve derin nefesler almam gerektiğini hatırlatıyordu. Araba durduğun da gözlerimi açtım, etrafa bakınca yutkundum. Burası Alaz ağanın beni getirdiği sahil gibi olan ve Alaz ağa gibilerin asla gelmeyeceği küçük ve tatlı bi yerdi. Burası aynı zaman da Alaz ağayla yakınlaştığımız ilk yer sayılırdı. “İn hadi.” diyen Alaz ağa sözlerinden sonra indi ama ben olduğum yerde kaldım çünkü inmek istemiyordum. Kapımı açan Alaz ağa, “Asil hadi.” dediğin de, söylenerek indim. Elimi tutacakken hızla çektim ve “Sakın!” dediğim de dişlerini sıktı ama onu umursamadan ilerledim. Boş bi yere oturduğum da “Aşağısını ayarladılar.” diyerek yanımdan geçip gittiğinde, arkasından onu takip etmeye başladım. Gözyaşlarım ara ara benden izinsiz akıyor ve ben de fark ettiğim an onları gizliyordum. Karşımızda bi tane masa vardı, etrafta da masalar yoktu. Alaz ağa oturduğunda kafasıyla bana oturmamı işaret edince, oturdum. Tam konuşacakken, hızla onu böldüm. “Bitti. Gerçek anlamda senin bana olan sevgin yada olma ihtimaline olan sevgim bitti Alaz Ağa. Sana kızdığım için söylediğimi sanma sakın, be- ben sevdiğin kız için çok üzüldüm ama sen 4sene boyunca onu kalbinde taşımışsın, bu- bu sence bi kadın için haksızlık olmaz mı?” derin bi nefes alıp, gözyaşlarımla devam ettim “Sen buraya gelirken aklında da o olduğunu düşünmek zor değil, sana asla onu düşünemezsin diyemem çünkü benim buna hakkım yok. Anlıyorum, zor bi hayatın var ama bunu benim hayatıma mal edemezsin. Berdel. Berdel diyeceksin ama çözümünün sende olduğunu da biliyor ve hissediyorum.” Gözyaşlarımı 2-3 saniyede bir siliyor ve çoğu zaman Alaz Ağayı netleştiremiyordum. “Be-ben sen bana bakarken, başka bi kadını aramanı istemiyorum Alaz.” dediğim de utanıyordum ama bunlar gerçekti. “Bi-bilmiyorum belki de beni ona benzetiyorsun ve onun için bu kadar istiyorsun ben-“ diyemeden Alaz ağa daha fazla dayanamayıp sözlerimi böldü. “Sakın bunu düşünme! Sen ve o çok ayrısınız. Z-Zühre o çok cesurdu ve onun cesareti beni şaşırttı. Bunu yapmamalıydım. Kendi sonumuzu kendimiz yazdık. Sen, sen benim hayatımda ki tek temiz ve güzel şeysin Asil. Zühreye olan saygım ve sevgim bitti diyemem ama sende asla onu aramam çünkü seni sen olduğun için seviyoru-“ hızla ayağa kalktım ve “yeter Alaz. Be-ben bu kadarına hazır değilim.” dedikten sonra hızla ona arkamı dönüp yürümeye başladım. Merdivenler çıkarken gözyaşlarım ve soğuk hava tenimi daha da üşütüyordu. Arabanın önüne geldiğim de etrafa baktım ama kimse yoktu. Yutkundum ve hızla küçük kafeden kalem ve kağıt aldım ve üstüne “Lütfen Alaz, akşam eve döneceğim söz ama lütfen beni sakince bekle.” yazdıktan sonra hızla arabanın sileceklerine sıkıştırıp koşmaya başladım. Yol ayrımından hızla sağa sapıp koşmaya devam ettim. Hem ağlıyordum hemde koşuyordum. Beni bulacağını biliyordum ama en azında o zamana dek ne yapmam gerektiğini düşünmeliydim. Cebimden titreşim sesi geldiğin de korktum ama elimi cebime koyduğum da bi telefon beklemiyordum. Korkarak da olsa telefonu açıp kulağıma yasladım. “Asil sakın, bak sakın benden kaçmayı düşünme! Nerdeysen bekle geliyorum!” diyen Alaz ağanın sesi ateş püskürüyor gibiydi. Benden ses alamayınca, “Asil, Asil bak sakın dedim! Arabadayken söylediklerimde ciddiydim!” dediğin de titredim. Abimle tehdit ediyordu beni, yine.. “Be-ben dönücem Alaz sadece bana akşama kadar düşünmem için zaman ver lütfen, ben seni ararım hatta beni alman için-“ dediğim de Alaz ağa kükreyerek, “Asil nerdesin! Bu çocuk oyuncağı değil, ortalık siktiğimin düşmanlarıyla doluyken senin şımarıklığını çekemem! Hemen bana yerini söyle, hemen!” diye bağırdığın da daha fazla zorlamadım, sessizce “Yol ayrımından sağa döndüm, fazla uzakta değilim.” dedikten sonra telefonu yüzüne kapattım. Gözyaşlarımı silip, kaldırımın kenarına oturdum ve beklemeye başladım. Zihnim Alaz ağanın, “Senin şımarıklığını çekemem!” sözünü tekrar edip kulağımı çınlatacak seviyede bağırıyordu. Şımarıklık mıydı bu yaptıklarım? Ben ona kıyamayıp, sevdiği kız için tek kelime edemedim, onun da anlatırken, Zühre ismini söylerken sesinin titrediğini anlamadığımı mı sanıyordu. Bunun için ona kızamadım bile, yine susturuldum ama bu sefer beni susturan merhametimdi. Tam önüm de hızla siyah bi araç durduğun da Alaz ağa arabadan indiğin de ona bakmadan, arabaya bindim ve kemerimi taktım. Sakindim ama bu sakinliğimin sebebi, sanki tüm kemiklerim kırılmış ve hareket edersem canım daha da çok yanacak gibiydi. Nereye dönsem, karşımda duran kişiye güven dolu gözlerle bakamıyorum. Alaz ağa arabaya bindiğin de bi kaç dakika sadece ikimiz de yola baktık, ben hissizce ağlıyordum o ise hissizce düşünüyordu. Arabayı çalıştırdığın da kimse konuşmuyordu. Alaz Ağa bu yaşadıklarımı hafife mi alıyordu bilmiyorum ama ben bu yükün altında eziliyor ve can çekişiyordum. Yardım için elimi uzatmıştım ama karşımda olan kişiler beni bu enkazın altında bırakanlarla aynı kişilerdi. Babam.. Annem.. Baran.. ve Alaz ARNAZ.. Benim tutsak olmama sebep olan Baran, buna göz yuman Babam, babam için gözlerini yuman Annem ve beni altın kafese koyan Alaz ARNAZ.. Sonum yada kurtuluşum kimden olacak bilmiyorum ama artık onlardan istemiyordum. Bilmiyorum, belki de gerçek anlamda sonumu hazırlıyor yada kabul etmiştim. Bu saatten sonra ikiside başım üstüneydi.. “Asil?” diyen Alaz ağaya döndüm, “Kaçtır seslendim, in hadi geldik.” dediğin de düşünmeden indim. Etrafıma baktığım da Hastane görmeyi beklemiyordum. Kaşlarımı çatıp Alaz Ağaya baktığım da bana bakmamaya ısrarlıydı. Yanıma gelip, hızla elimi tuttuğunda, elimi çekmeye çalıştığım da daha sıkı tutuyordu. “Bırak elimi!” dediğim de “Bırakmayacağım!” diye sinirle bana baktığın da, onunla gitmek zorunda kaldım. Hastaneye girdiğimizde hızla gözyaşlarımı sildim. Danışmana ilerleyecekken, “Oo Alaz Ağam!” diyen genç ve kumral adam, Alaz ağaya kollarını açınca Alaz Ağa gülümseyip, ona doğru ilerledi. Adam Alaz ağaya sarılırken, “Aslan kardeşim be, ne zamandır görüşemedik.” dediğin de Alaz ağa gülüp, “Olum daha bi kaç hafta önce görüştük ya!” dediğin de adam da gülerek, “Ağam sen onu o olmadığın 4yıla say.” dediğin de yutkundum. Alaz ağa kendisini gülümsemeye zorlayarak, göz ucuyla bana baktı. “Ee konuşmuştuk senle, napacağız şimdi?” diyen Alaz ağaydı. “Adam bana dönüp, gülümsedi ve “Hoşgeldin yenge hanım.” dediğin de gülümseyerek elimi uzattım ve “Hoşbuldum, Asil” diyerek kendimi tanıttım. Adam Alaz ağaya bakıp sonra elimi sıktı ve “Eren” dediğin de yapmacık bi gülümse sundum. Ben olduğum yerde Alaz ağanın eşi olarak tanınmak istemiyordum! Ben Asil AREYİZ’dim. Beni ben yapan ismin ve karakterimden, bi adamın karısı, “yenge hanım” olarak tanınmak istemiyordum. Alaz Ağa elime uzanacakken, ellerim cebime koydum. Dişlerini sıksa da Hastane içinde sorun çıkarmayacağını biliyordum. Eren denen doktoru takip ettiğimiz de onun odasına girdik ve hepimiz oturduk. “Evet Alaz, şimdi benden tam olarak ne istiyorsun? Gelince daha detaylı konuşuruz dedin.” diyen Eren ve ben Alaz Ağaya döndük. “Eren, karımın her ay düzenli olarak kan tahlili verecek ve bunun için de senden başkasına güvenemem. Onun sağlık durumuna bizzat sen bakacak, sen ilgileneceksin.” dediğin de sabır çektim. Hastalık hastası mıydı bu adam! Daha fazla dayanamayarak, ayağa kalktım ve “Ben arabada bekleyeceğim!” diyerek tam çıkacakken, “Kutay dışarda seni bekliyor.” derken gözlerime bakarken kaçmamam için uyarı yaptığını anlamıştım. Çıktığım anda, kapıda biten Kutayla sabır çektim. “Ağan bey dediki eve götür beni!” dediğim de, şaşırarak “Bana öyle bi şey demedi, yenge?” dediğin de onu takmayarak, omuz silkip “Ara ve sözümün doğruluğunu tart o zaman?” dediğim de korkuyla, “Estağfurlah yenge, öyle bi şey etsem Ağam topuklarıma sıkar. Sen nasıl istersen, buyur.” diyerek kapımı açtığın da şaşırdığımı gizlemek için baya zorlanmıştım. Bunu söylerken hem öylesine, hem de inanmayacaklarına çok emin bi şekilde söylemiştim. Arabaya bindiğim de araba hareket etmeye başladığında derin bi nefes aldım. “Yenge abim tekrar kaçmayı denediğini söyledi?” diyen kutaydan gözlerimi kaçırıp “Kaçmayacaktım, sadece biraz yalnız kalmak istemiştim.” dediğim de Kutay ağır ağır kafasını salladı. “Yenge beni yanlış anlama ama ben Alaz Ağama Ali kadar yakın olmasam da yakından neler çektiğini görmüş bi insanım. Onu da anlamaya çalış, Ağam buraya geldiğinden beri sadece seninle ilgilenmeye çalışıyor senin için neler yaptı bir bilsen..” derken sonlara doğru sesi kasılmıştı. “Ben peki? Beni düşünen hiç yok Kutay görmüyor musun! Etrafımdaki herkesten duyduğum tek laf Alaz ağa çok çekti, onu anlamaya çalış! Beni anlamaya çalışan yok görmüyor musunuz gerçekten!?” diye bağırdığım da kafasını hayır anlamında salladı ve “Yenge senin gözden kaçırdığın bi şey var, herkes Alaz ağa derken Alaz ağa yalnız sen diyor.” dediğin de yutkundum. Nası yani? “Geldik yenge.” dediğin de etrafıma baktığım da konağın önüne gelmiştik, ona hiçbir şey demeden arabadan indim ve hızla konağa girdim. Avluda oturan Yusuf ağa beni görünce gülümsediğini de yanına gittim. “Hoşgeldin kızım, yine ne çok ağlatmış seni hayat.” dediğin de sesli bi nefes aldım. “Gel otur.” dediğin de karşısına oturdum. “Öğrendin mi her şeyi?” derken, öğrendiğimi biliyordu. Gözlerimin dolmaması için büyük bi çaba sarfetmeme rağmen boşa çıkmış ve dolu gözlerle kafa salladım. “Öğrendim.” diye fısıldadım. “Ağır mıydı?” dediğin de tekrar kafa salladım, gerçekler çok ağırdı.. “Enkazın altında bıraktı beni.” dediğimde, o da derin bi nefes alıp, gözlerini kısa bi süre yumdu. “Bize de kızdın mı olanlar için.” dediğin de gözyaşımı silerken tekrar kafa salladım. “Çok.” dediğim de dudakların da acı bi gülümseme belirdi. “Senin hayatında olanlardan kimi sorunlu tutuyorsun?” dediğin de gözlerim kaçırıp, bi yere odaklanırken “Herkesi.. herkesi çünkü canım çok yanıyor.” dediğim de ağır ağır kafa salladı. “Peki ağrının dermanı var mı?” dediğin de yutkundum, Var mıydı? “Asil!” diye bağıran Alaz ağanın sesiyle irkildim. Arkamı baktığım da sinirden renk değiştirmiş ve hızlı hızlı nefesleriyle burnundan soluyordu. “Ben gideyim.” dedikten sonra, merdivenleri çıkmaya başlayınca, arkamdan Alaz ağa tekrar bağırarak. “Asil! Bekle!” dediğin de daha hızlı merdivenleri çıkmaya başladım. Yusuf Ağa, “Alaz, gelesin oğul hele az konuşak.” dediğin de Alaz ağa, “Sonra baba, sonra!” derken arkamdan hızla geliyordu. Yukarı kata çıkar çıkmaz kapıyı hızla kilitledim. Alaz ağa kapıyı açmayı denediğinde, sertçe kapıya yumruk atıp. “Aç şu kapıyı Asil! Aç!” dediğin de, sakince kapının karşısına çömelip, sessizce beklemeye başladım. “Asil son kez söylüyorum sana! Aç şu siktiğimin kapısını!” dediğin de o kadar bağırıyordu ki, sesi kısılsa şaşırmazdım. “Git burdan, Alaz.” dediğim de, tekrar yumruk atıp “Asilll!” dediğin de olduğum yerde sıçradım. Kısa bi süre sessiz kalıp, “Kapıyı mı kırmamı istiyorsun?” dediğin de sesi biraz da olsa daha kontrollü gibiydi. Kırmazdı, biliyorum ve galiba bu konuda ona güveniyorum. “Ne istiyorsun benden, hadi söyle!?” derken, yorgun ve kızgındı. Gözyaşlarımı sildiğim de cevap vermedim. “Asil ya cevap ver yada ben bu kapıyı-“ demeden onu böldüm ve yüksek sesle, “Bilmiyorum!” dedikten sonra hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bacaklarımı kendime çekip, “Bilmiyorum Alaz! Ben şuan bi kar yığınının altındayım. Biliyor musun, bi insan kar yığınının altında kaldığı zaman yukarı çıkmaya çalışsada, fark etmeden kendini daha çok dibe batırır çünkü yer ve yön duygusunu yitirir.. Ben tam olarak oradayım, boşluk hissi gibi, korkutucu bi yer burası..” derken, sesim gidildikçe kısılıyordu. “Senin için her şey yapmaya hazırım, Asil.” dediğin de, alacağım cevabı bildiğim halde dolu gözlerle kapıya bakarken “Beni boşa Alaz, beni artık bırak. Çok yoruldum ama öyle lafla değil, gerçekten çok. Ben bazı şeyleri kabullenemiyorum ve nedenini de bilmiyorum.” derken daha çok ağlıyordum. Bi süre sessiz kaldıktan sonra, Alaz ağa “Senin için her şey yaparım ama her şeyimden nasıl vazgeçeyim! Sensiz ben ne yapacağım! Buraya gelirken ne intikam ne planlar, ne kan dökme planları vardı aklımda, sen biliyor musun!? Ama bitti, neden çünkü Alaz ağa korktu! Küçük karısı bi gün öğrenirse ondan korkar diye çok korktu!” diye bağırdığın da yutkunamadım. Ama algılayamadım da.. Ne hissetmeliydim? Buraya gelirken hala aklında ve kalbinde o kız.. Ama beni görünce ve tanıyınca vazgeçmiş.. Ne yapacaktım, neden her şey gittikçe karmanç orman oluyordu? “Uykum geliyor.” diye fısıldadığım da, Alaz ağa sert olmayacak şekilde, kapıya tekrar vurdu ve “Aç Asil şu kapıyı, lütfen!” dediğin de, o görmesede kafamı salladım. “Neden gittin! Hastaneden nasıl benden habersiz çıkarsın?” dediğin de konuşmayı uzatıyordu sadece. “Ben- yorgundum. Başka bi gün gideriz, hem bi şeyim yok benim eminim.” dediğim de hala çok ağlıyor, ara ara hıçkırıklarıma engel olamıyordum. En az 30-40 dakika boyunca Alaz ağ konuşmuş ve bende sadece ağlayarak onu dinlemiştim ama ona yine de kapıyı açmadım. Gözlerim daha fazla dayanmazken, “Alaz uykum geliyor.” diye fısıldadım. Alaz ağa, derin bi nefes alıp, “Yatağa git ve üstünü ört, Asil. Sakın orda uyuya kalma.” dediğin de kafa sallayarak onu onaylayacak şekilde ses verdim. “Kalk hadi.” dediğin de kalktım ve odaya gittim ve kendimi yatağa atıp, cenin pozisyonunda daha çok ağlamaya başladım. Gözlerim kapanmak için yalvarırken, gözyaşlarım durmamaya yemin etmiş gibilerdi. Sanki ağlarsam daha az düşünür gibi daha çok ve daha çok ağlıyordum. Daha fazla baş ağrıma dayanamadığım için, gözlerimi yumdum ve fazla beklemeden uyku beni almıştı. Yine kısa süreli ölüme kendimi teslim etmiştim..

 

Evet bi bölümün daha sonuna geldik.

Bi karar aldım, biraz bunun hakkında konuşmak istiyorum. Bölümleri geç attığım için kızan bi okurum için daha çok ve haklı olduğunu düşünüyorum. Uzun süre araya koyduğum için hikayeyi ve olanları unutma olasılığını ben düşünemedim ve bu kararımda o okurum için :) Bundan sonra fazla ara koymadan ama çok uzun olmayacak şekilde bölümleri atmayı düşünüyorum, sizin için de hem daha iyi olur diye düşündüm..

 

Evet, gelelim olanlaraaa Merak ediyorum, böyle bi şey bekliyor muydunuz, Alaz ağaya bak sen!?

Sizce kim haklı, Alaz ağanın haklı olduğu yönler var mı yoksa Asil mi fazla duygusal bakıyor??

Yalnız bu kızda ne çekti arkadaş, bu saatten sonra ki kararlarını valla bende sizin kadar merak ediyorummm

Kitabıma destek olursanız çok sevinirim :)

Beğeni ve yorumlarınız benim için önemli ✨🫶🏽🫶🏽

Bölüm : 23.02.2025 00:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...