39. Bölüm

Yeni kurallar, yeni başlangıçlar

M.k
m.k

Keyifli Okumalar..✨🤍

Asil AREYİZ

 

Gözüme vuran ışıkla hareketlendim, yönümü çevirsem de değişmediğin de yüzümü buruşturarak gözlerimi araladım. Alaz Ağanın kolları arasında birbirimize sarılarak uyumuştuk, sessizce bi süre dışarıyı izledim. Dün karar almıştık, yeni bir başlangıç… Kolay mı olurdu bilmiyordum ama o an istediğimi çok iyi biliyordum. Alaz Ağayı izlerken elimle yüzüne dokunmadan hissetmeye çalışıyordum. Burnu, ağzı, gözü, dudakları ve daha bir çok küçük ayrıntı.. Bi ses duyduğum da refleksle kapıya döndüm, ses uzak değildi ve büyük ihtimalle mutfaktan geliyor olmalıydı. Sessizce yataktan kalktım, üstümde şort ve askılı bi üst olduğu için sabahlığımı giyip ne olur ne olmaz diye önümü bağladım. Aynadan kendime bakınca gülümsemiştim saçlarım, saçlarımı dün boyatmıştım ama kendi rengime. Herkesin tanıdığı Asil’in saç rengine, daha 6 yaşındaki çocuğun bile beğendiği o Asil kahverengisine boyamıştık ve mutluydum ama benden çok daha mutlu olan biri vardı ve evet, Alaz Ağaydı. Dün konuştuktan sonra yemeğimiz hazırlandığın da katımızda yemiştik, pek iyi hissetmiyor gece de mide bulantısından pek rahat uyuyamamıştım. Saçlarımı karıştırırken sessizce odadan çıktım, mutfağa ilerlediğim de bi kızın bize kahvaltı hazırladığını gördüm. Büyük ihtimalle bu kişi Sera denilen kız olmalıydı. Alaz Ağa dün kimin ne yapacağını felan hepsini ve isimleriyle bana anlatmıştı, yeni hayat yeni düzen ve bugün için de bi sürpriz varmış. Kaç defa sorarsam sorayım asla söylememişti, derin bi nefes alıp “Günaydın” dediğim de Sera irkilirken “Ay, günaydın Asil Hanım” dediğin de gülümsedim, çekingence “Çok mu ses yaptım, ben mi uyandırdım?” dediğin de tezgaha ilerlerken kafa salladım. “Hayır hayır, senden önce uyandım sesleri duyunca da bi tanışalım dedim” dediğim de gülümserken “Ahh evet, kusura bakmayın ben Sera Aslen. Artık sizin ve Alaz Beyin özel şefiyim” derken elini uzattı, elini sıkıp gülümsedim. Genç ve güzel bi kadındı, siyah saçlarının boya olduğu fazla belliydi ama mavi lenslerinin yakışmadığını söyleyemezdim. Mutfaktaki küçük koltuğa otururken o işine devam etti. “Alazla daha önce tanışıyor muydunuz?” dediğim de bana dönmeden “Hayır Asil Hanım, daha Alaz Beyle de tanışmadım. Ben Ali’nin üniversite arkadaşıyım.” dediğin de kafa sallarken “Anladım” dedim. Acıktığım için “Sera bana salatalık verir misin?” dediğim de “Tabi ki” diyerek hazırda olan salatalık ve domates dolu tabağı yanında çatalla verince gülümsedim. O yumurta haşlarken “Ali bana hamile olduğunuz söyledi gün içinde eğer isterseniz bana menü listesi çıkarıp da verebilirsiniz” dediğin de ağzım doluyken “Fazla sağlıksız olmadığı sürece yemekler konusunda takıntım yok” dediğim de “Anladım Asil Hanım, peki kaç aylık hamilesiniz?” dediğin de kafadan kabaca hesaplarken “Iıı yani 4 olmama çok az kaldı” dediğim de “Allah sağlıcakla kucağınıza almayı nasip etsin inşallah.” dediğin de “Amin, teşekkür ederiz” diyerek gülümsedim. “Ee Sera kaç yaşındasın, evli misin yada sevgilin felan var mı?” dediğin de gülerken “21 yaşındayım ve sevgilim yok Asil Hanım” dediğin de “Hmm neden ki güzel kızsın” dediğim de bana dönerek “Çok teşekkür ederim ama ben çok kendime göre birini bulamadım daha” dediğin de merakla “Hmm anlatsana kriterlerini, bizde erkek çok belki buraya gelin gelirsin” dediğin de Sera telaşla “Aa şey yok olurmu Asil Hanım, ayrıca düşünmüyorum şuan zaten” dediğin de bana bakmadığı için elimi yav he he gibi sallarken “Tamam tamam sen boşver de kriterlerin ne onu söyle?” dediğim de düşünürken bende Serayı Kutay’a mı yoksa Nedim’e mi diye düşünüyordum, valla taş gibi kızdı ama Kutay olmazdı çünkü ona sözüm vardı ona şirret ve çirkef bi kadın bulacaktım. Bu kız çok çıt kırıldım tarzıydı ama ben bu kızı bizimkilerden birine ayarlardım arkadaş, kararımı verdim! Bi an duraksayarak ne saçma sapan şeyler düşündüğümü fark edince hızla kaşlarımı çatıp karnıma baktım, bu-bunlar hamilelikten olmalıydı, değil mi? diyerek çaresizce kendi kendime sorarken Sera “Merhamet benim için çok önemlidir ve dürüstlük” dediğin de gülümsedim “Benim kocam çok merhametlidir yani dürüstlük konusunda da ağzından kerpetenle laf alıyorum gibi hissettirse de yalan söylemez ama çok da anlatmaz” dediğim de Sera güldü. “Sadakat herşeydir” dediğin de ağzıma attığım salatalıkla “Kesinlikle, ben evlensem bile Alaz evlenmez” dediğim de bu sefer Sera sesli bi kahkaha atmıştı, beraber gülerken Sera devam edip “Ve biraz da yakışıklı olsun yani” derken naz yapar gibiydi, gülerken “Ayy valla Seraa bu konu da kimse Alaz Ağayla yarışamaz biliyor musun?” Aklıma gelen adamla derin bi nefes alıp, “Ayy kocam çok yakışıklı be!” diye birden söyleyip gülerken Sera da benimle gülüyordu. Sera merakla “Peki en çok neyinden etkilendiniz?” dediğin de “Dış görünüş olarak mı yoksa karakter olarak mı?” diye sorduğum da “Dış görünüş” diyen serayla düşünmeye başladım. “Ya Sera benim kocamın kasları çok güzel ya bi de bazen gözleri çok ama çok siyah oluyor o zaman da gözleri çok güzel oluyor.” dediğim de Sera gülerken “Hmm peki Asil hanım, Alaz Beyin gözleri genelde hangi anlarda çok ama çok siyahlaşıyor?” dediğin de rahatlıkla “Genelde tam beni ö-“ diyemeden elimle hızla ağzımı kapatırken Sera kahkaha atmıştı. Ona ayıplayan bakışlar atarken o ise “Hmm anladım Asil Hanım.” dediğin de utandığım için yanaklarımın kızardığını hissetmiştim. Kaşlarımı çatarken “Sen bittin kızım!” dediğim de gülümserken ben elimdeki tabaktan bi kaç tane salatalık elime alıp ona göz devirirken mutfaktan çıktım. Alaz Ağa uyanmış mı diye bakmak için yatak odasının kapısını açınca düzeltilmiş yatağı görünce içimden ya sabır çektim. Uyanmıştı! Elimdeki salatalıktan bi tane ağzıma atarken yatağa oturdum, komidyenin üstünde duran Alaz Ağanın telefonundan saate baktığım da saat 11’e çeyrek vardı. Telefonu yerine koyarken “Günaydın” diyen neşeli sesiyle Alaz Ağa bana doğru yürümeye başladı. Elimdeki salatalıktan bi ısırık daha alırken “Günaydın” diyerek cevap verdim. O hazırlanmış ve giyinmişti ben ise pijamalarımla onun karşısında ve elimde salatalıkla ona gülümsüyordum. Beni süzdükten sonra yana bakıp güldüğün de burnuma vurup “Hayırdır kahvaltını bensiz mi yaptın?” dediğin de kafamı sallayıp “Hayır sadece canım çekti” dediğim de eğilerek yanağıma bıraktığı öpücükle yanaklarım ısınmıştı. Elimdeki salatalıklardan bi tane alıp ağzına attığın da “Konuşacaksan oturur musun boynum ağrıdı” diye sızlandığım da gülerek yanıma otururken hoşuna gitmişti ama haklıydım, adam zaten uzun bide ben otururken devden farkı kalmıyordu. Eliyle yanağıma dokunurken “Hayırdır kızardın bi anda?” dediğim de yutkunmuştum. Ağzıma üst üste salatalık doldururken ona bakmıyordum, birden ciddileşme sesiyle “Yavrum yavaş, boğacak mısın kendini?” dediğin de sevimli sevimli gülümseyip hayır anlamında kafamı sallayınca gülmüştü. Eğilip beni kucağına aldığın da ona sorun çıkarmadan ellerimi boynuna dolayıp ağzımdaki salatalıkları bitirmekle meşgul oldum. Odadan çıkıp mutfağa girdiğimiz de Sera çıkmıştı. Beni hazırlanmış masaya oturtup karşıma geçti, ağzımdaki son lokmaları yerken Alaz Ağa birden tabağımı alınca ikimiz de havada yakaladık. Ona kaşlarımı çatıp “Tabağımı bırak.” dediğim de kaşları havalanıp “Karımın tabağını bırak” dediğin de kahkaha atmıştım ama tabağı bırakmamıştım. O da benimle gülerken tabağı vermeme konusundaki ciddiyetimle kaşlarını çatıp “Asiiil” dediğin de bende aynı ses tonuyla “Alaz Ağaaa” dediğim de gözlerini yummuştu ama benimle uğraşmaması gerektiğini iyi biliyordu, inadım inattı. “Tamam sadece senin istedikleri koyucam bırak” diyen Alaz Ağayı süzüp “Hayırdır, çocuk mu kandırıyorsun!” dediğim de gülmemek için çaba harcarken “Bak uzlaşabiliriz!” dediğin de gözlerim dolmuştu. “Ben sana açım diyorum niye bırakmıyorsun aç mı kalayım ben!” dediğim de sinirle tabağı bırakırken yüz hatlarından dişlerini sıktığını anlayabiliyordum. “Al başımın belası, al!” dediğin de hızla gözlerimi silip gülümserken “Teşekkür ederim tabağımı bıraktığın için” diye imâda bulununca daha da sinirlenirken “Asil” dediğin de tabağıma bi kaç şey koyarken “Hıı” diyerek cevap verince “Sen şimdi hamilesin ya, bu 9 ayı burnumdan getireceksin değil mi?” dediğin de onu ayıplar ve kınayarak bakıp “Saçmalama Alaz Ağa sence ben tüm yükü kocama yükler miyim!? Evdekiler ne olacak!?” dediğin de yutkunma sesini duymuştum, “Sik*m böyle şeyi” diyerek söylenirken “Efendim?” dediğim de “Yavrum zaten sen aşağıya inme diye sana bu kadar yardımcı tuttum ya ben, inme sen aşağıya” dediğin de gülebilirdim. Onu umursamadan sessizce omuz silktim, dürüst olmak gerekirse şu her şeyde ‘ben hamileyim.’ lafını kullananlara ayar oluyordum. Büyük konuşmak istemiyordum ama ben ASLA ÖYLE DAVRANAMAZDIM! İtici olmaya gerek yok altı üstü karnımda 2 tane bebek taşıyacaktım. Tabağımdan bi şeyler yerken Alaz Ağanın tabağıma ara ara bi şeyler eklemesini görmemezlikten gelmeye çalışıyordum. Alaz Ağa ağzı doluyken “Bugün dışarda işlerim var, sen idare edebilecek misin?” dediğin de tatlı tatlı gülümseyip “Tabii ki, aklın bende kalmasın.” diyerek ağzıma salatalık attım. Önüme dönerken “Aklım hep sizde yavrum da ben yine de Kutay itini sana bırakıcam, bi isteğin felan olursa söylersin ona” dediğin de öksürdüm, “Helal helal” dediğin de meyve suyundan bi yudum alınca yüzümü buruşturdum. “Kutay’a niye öyle dedin?” diye sesimi yükselttiğim de kaşlarını çatarken “Ne” dediğin de bende ona kaşlarımı çatıp “Kutay’a neden öyle dedin!” diye kelimelerime baskı uygulayarak söylediğim de kafasını yana çevirip sabır çekerken “Yavrum sen bi kez daha Kutay dersen ben o itin hayatını sonlandıracağım! Bi siktir olup gidemedi, zaten sana da kibar kibar davranıyo ebesini sikicem onun!” dediğin de ağzım açıkken Alaz Ağa’ya bakıyordum. “Alaz Ağa sen ruh hastası değilsen zaten normal insanlar kibar olmalı! Ve ayrıca ben Kutayı seviyorum” dediğim de Alaz Ağanın gözleri beklemediğim bi hızla gözlerime kenetlendi. Tam karşımda olan adamın dişlerini sıktığını çene kaşlarından bile anlayabiliyordum. “Ne dedin sen!?” dediğin de sakince çatalıma salatalık batırıp Alaz Ağanın ağzının dibine sokarken tatlı tatlı gülümsemeye çalışırken aslında can çekişiyordum çünkü bu olayı döndüremezsem yemin ederim Kutay’ı bir daha asla kimse görmeyecekti anca öbür dünyada o da yakama yapışırdı. “A-aç ağzını kocam” dediğim de Alaz Ağa tüm ciddiyetiyle yüzüme bakmaya devam edince gözlerim hızla dolarken “Ben hamileyim Alaz Ağa!” dediğim de bunu beklemeyen Alaz Ağa elimdeki çatala ve bana bakıp suratını buruştururken salatalığı ağzına attı. Çayından yudum alırken yine aynı ciddiyetiyle kafasıyla tabağımı işaret ederken “Sabahtan beri sadece salatalık yediğinin farkında mısın?” derken buna da sinirlenmiş gibiydi. Aslında tuhaf bi şekilde canım sürekli salatalık istiyordu, omuz silkip “Benim sorunum değil bu çocukların istiyor” dediğim de gülmüştü. Onun gülmesiyle bende gülümseyip elimi karnıma koyarken “Ben hamileyim ama şikayetin varsa buraya iletebilirsin, benim duymayacağım bi şekilde!” diye son sözüme baskı yapınca kaşlarını çatıp “Senin duymama gibi bi ihtimalin var mı Asil?” diyen Alaz Ağaya gülümseyip “Demek ki senin de şikayet etme gibi ihtimalin yokmuş Alaz Ağa!” dediğim de ağız içinden bi şeyler söylesene duymamıştım. Biraz farklı bi şey yemek istesem midem hemen bulanıyordu ama her ne kadar salatalık yesem bile daha çok istiyordum. Alaz Ağa’nın telefonu çalınca cebinden çıkartıp kulağına koyarken cevap vermeden bi süre karşı tarafı dinlerken gözleri bende oyalanınca merak etmiştim. Bana bakarken gülümsedi ve “Tamam koçum, siz misafirimizi iyi ağırlayın bizde ineriz yengenle birazdan” dediğin de bende gülümsemiştim, her ne kadar yenge lafı bana büyük gelsede yakışmıyor da denilemezdi. Telefonu kapatınca “Kim gelmiş?” derken bende gülümsüyordum, “Yemeğini ye ve aşağıya inelim” dediğin de göz devirip “Tamam da kim gelmiş dedim sana?” dediğim de telefonuyla uğraşırken “Senin sevdiğin biri, demiştim ya sana bir sürprizim var diye” dediğin de kendimi gülümsemek için zorlamıştım. “Anladım, ben doydum üstümü değiştirdikten sonra da inelim o zaman” diyerek mutfaktan çıktığım da Alaz Ağa sadece kafa sallamıştı. Dün yeni başlangıcımız ve bugün de doğum günümdü, evet kutlama felan beklemiyordum ama en azından bi ‘iyi ki’ güzel olabilirdi. Dolabımı karıştırırken tam yazlık, çiçekli bi elbise elime aldım ve ona karar verdim. Elbisem beyaz ve üstünde de küçük renkli çiçekler vardı, fazla efil efil ve rahattı. Hızla giydikten sonra saçlarımı taradım, bağlayamıyordum çünkü fazla kısalardı. Saçımın sağ tarafına kırmızı kirazlı bi toka takınca çok tatlı görünüyordu. Gözlerim hafif dolmuştu, Alaz Ağa içeri girdiği anda gözlerimi silip derin bi nefes aldım. “Asil?” diye seslenen Alaz Ağaya “Giyinme odasındayım” diye cevap verince kapıda belirdi, beni baştan aşağıya süzüp “Çok güzel olmuşsun” dediğin de gülümsemeye çalışarak “Teşekkürler” dedim ve yanından geçip makyaj masamın karşısına geçip oturdum. Çok hafif kapatıcı, maskara, allık ve şeftali tonlarında bi ruj sürerken Alaz Ağa omzunu duvara yaslarken beni izliyordu. Dudaklarıma sürdüğüm rujla yutkunduğunu fark etmiştim. “Asil” dediğin de gözleri hala dudağımdaydı, ona bakmadan “Efendim?” derken parfümü elime alacakken Alaz Ağa beni durdurup surat asarken, belimden tutunca ayağa kalktım. Gözleri boynum ve dudaklarım arasında oyalanırken “Parfüm sıkma” dediğin de kaşlarımı çatarken “Neden?” dediğim de eğilip dudaklarını boynuma bastırınca belim dikleşmişti. Vücudum beklemediğim müthiş bi hızla ısınırken, Alaz Ağa burnunu boynuma sürterken kulağıma “Karımın o kadar güzel bi kokusu varken onu öptüğümde parfümün değil onun kokusunu solumak istiyorum çünkü.” dediğin de kalbim yerinden çıkmak istercesine çarpıyordu. Yutkunduğum da onun da duyduğuna emindim. Geri çekildiğin de gözlerine bakmak için kafamı epeyce kaldırmış ona bakıyordum, dudaklarıma olan bakışları fazla beklenti dolu olduğunu belli ediyordu ve sorun şuydu ki bende istiyordum! Elimi hafifçe kaldırıp omzuna dokunurken onu durdurmak istemiştim. “A-aşağıda bizi bek-“ diyemeden Alaz Ağa dudaklarıma yapışınca ona istekle karşılık verdim. Duvar ve Alaz Ağanın arasında kalmışken ikimizde birbirimizi özlüyor ama yaşadıklarımız aramıza biraz açmıştı. Alaz Ağa geri çekildiğin de nefes nefese kalmıştım, dudağıma küçük bi öpücük bırakıp geri çekildi. Eliyle dudağımın kenarını silerken vazgeçerek bırakıp dudağıyla emince utanmıştım. “Rujunu sil de aşağıya inelim” dediğin de kafa salladım, Alaz Ağada eğilip dudağına baktı ve ruju silip odadan çıkınca nefesimi sesli verdim. Vücudumun tüm hücreleri sinyal verirken nefes almak bile güçleniyordu. Hızla dudaklarımı silip rujumu tazeledim ve odadan çıktım. Tüm bunlar yanan vücudum ve utandıpım için beş saniye sürmüştü. Bizim katımızın kapısında bekleyen Alaz Ağa beni görünce gülümsedi, yanına gittiğim de kocaman olan eli küçük elimi sardı ve sessizce aşağıya indik. İkinci kattaki misafir salonuna yöneldiğimiz de durdu ve eliyle bana geçmem için işaret verince ilk önce ben ve arkamdan Alaz Ağa girmişti. Salonda yan yana oturan iki kişiyi görünce şok olmuştum. Gözlerim kocaman olmuş ve iki kişi arasında gidip geliyordu. Asiye ve Enes tam karşımda ki koltukta oturuyorlardı. Asiye hızla kalkıp “Sürppriiizzzz” diye bağırıp yanıma gelince ona kocaman sarıldım. Koltukta oturan Enes ise gülümsemeye kendini zorladığı çok belliydi. Enes de yanımıza gelince bana sarıldı ve “Nasılsın?” dediğin de bile hâlâ şoktaydım. “Ben mi, ben iyiyim de siz?” dediğim de Asiye heyecanla “Bizde iyiyiz ve senin için geldik veee Alaz Ağayla iş anlaşması yaptık bundan sonra beraberizzz” dediğin de kocaman gülümserken “Neee” diyemeden edemedim. Sevinçle tekrar gülümserken Enesin kocama attığı bakışlar pek memnuniyetten olduğu söylenemezdi. Asiye’yle uzun bi sarılmadan sonra Enes omzumdan tutup beni kolları altına alıp saçlarımı karıştırınca söylendim, Alaz Ağaya baktığım da burnundan soluyordu. Gülmemek için epey bi çaba harcamıştım, Enese bakıp “Sende mi çalışacaksın onunla?” dediğim de Alaz Ağaya dönüp onu süzdü ve yüzünü ekşitip kız kardeşine baktı ve kafasına vurup “Ha bu kız ya celladım olacağ ya da beni katil edeceğu ha sende göreceğsun!” dediğin de gülerek Asiye’ye döndüm ama o hiç alınganlık etmeden gülüyordu. Sevinçle “Abimde artık Alaz Ağanın koruması olacak ve burada yaşayacağız, hem biliyor musun benim atandığım okul buraya çok yakınmış.” derken sesindeki sevinç istemsizce karşısındakini de güldürüyordu. Çocuksu sevincine karşılık Enes daha fazla dayanamayıp güldü ve “He ya Ağrı’daki çocuklar çok çektu ha bu hocadan az da Mardindekiler uğraşı versun” dediğin de Asiye hariç herkes gülmüştü. Somurtarak abisinin koluna vurunca Enes bana yaptığı gibi Asiye’yi kolunun altına alıp saçlarını karıştırınca Asiye cırlayarak “Abi dur, ya ben kıvırcığım ya hayır!” düye isyan edince Enes ona ters ters bakıp “Zaten çok uğraşmıştın gerek yok bu kadar özenmeye!” dediğin de Asiye onu itip yanıma geçince güldüm. Alaz Ağanın telefonu çalınca salonun kapısına doğru ilerlediğinde bende gülerek “Demek sende koruma oldun, artık burda kala kala seni Ağa’da yaparız” dediğim de Asiye’yle kahkaha atmıştık. Bize ters ters bakan Enes “O siktuğumun Ağa’lari olmaktansa ‘maşallah ha şu koçariye’ demeler için buradayum finduk faresu” dediğin de güldüm, sonra suratımı buruşturdum çünkü midem bulanmıştı. Asiye anlamış olmalı ki “Gel oturalım” dediğin de gülümsedim, tabii ki Enes hiçbir şey anlamadan bizimle beraber ilerlerken Alaz Ağanın sesiyle durdu, “Enes” deyince ona döndü, eğlendiğini saklama gereği bile duymayan Alaz Ağa “Sen nereye?” dediğin de Enes kaşlarını çatıp “Ne var?!” dediğin de Alaz Ağa “İstifa ettin de benim mi haberim yok, çıkıyoruz.” dediğin de Asiye’ye dönen Enes “Bunlar hep senin başının altından çıktı Marul kafa!” diyerek sızlandı sonra Alaz Ağadan önce çıkıp aşağıya indi. Alaz Ağa yanıma gelip anlımdan öptü, “Şirkette işlerim var, bugün Asiye yanında olacak senin için ayırdığım adamlar da avlunun içinde olacak, yemeklerini aksatma.” diye beni bi çocuk gibi her şeyden haber verince kafa salladım bana güvenmeyen kocam Asiye’ye dönüp “Karım sana emanet” dediğin de Asiye kafa salladı ve”Tamam Alaz Abi” dediğin de Alaz tuhaf karşılayarak “Bana Abi demek zorunda değilsin.” dediğin de Asiye somurtup “Abim buradaki her erkeğe ‘Abi’ diyeceksin diye sıkı sıkı tembihledi.” dediğin de Alaz gülerek kafa salladı, “Hadi görüşürüz.” dedi ve gitti. Asiye’yle oturup sohbet etmeye başladık, bana olanlardan haberi olduğunu ve beni sıkmadan sorular sormaya başladı. İçeri giren Sera sohbeti bölerek “Asil Hanım siz ve misafiriniz için bi şey ister misiniz?” dediğin de ona gülümseyip “Asiye misafir değil Sera, o da artık bizimle bu konakta kalacak.” dediğim de Sera şaşırarak “Aa anladım, hoşgeldiniz Asiye Hanım ben Sera, Asil Hanım ve Alaz Beyin özel şefiyim.” dediğin de Asiye onu süzüp gülümsedi ve “Hoşbuldum Sera” dediğin de Sera sorusunu yenileyerek “İstediğiniz bi şey var mı?” dediğin de kendim için “Ben bi limonlu su alayım midem bulanıyor” dediğim de Asiye’de “Bende bi çay alacağım” dediğin de Sera kafasını sallayarak çıktı. Asiye sorularına devam etti, bende onun merak ettiklerini cevapladım. Sera benim için soda, Asiye için de çay bırakıp sessizce çıktı. Daha fazla konuşursam anlayacağımı bildiğim için açık açık bana sorduğu soruya rağmen konuyu değiştirerek bu sefer ben ona soru sormaya başladım. Ne zaman geldin, nasıl Enesi ikna ettin, hep burada mısınız artık.. gibi gibi bir sürü soru. Asiye gülerek Enes’le arasında geçen bi olayı anlatırken Kutay içeri girip onu böldü ve “Yenge buyur, Ağam ver dedi de ben unutmuşum” derken telefon uzattı, telefonu alırken Asiye’ye olan bakışlarındaki kin ve biraz nefret görülmeyecek gibi değildi. Asiye’ye döndüğümdeyse onun da Kutayı parçalamak ister gibi baktığını görünce şok oldum. Anlık bi şokla “Şimdi biz eski sevgiliyiz deyinde burda doğurim!” dediğin de Asiye içtiği çayı püskürtürken Kutay onu baştan aşağı süzüp tek kelimeyle nakavt etti. “Tüpüm bile değil!” dediğin de Asiye bi anlık şokla duraksasa da “Hele şu köylüye bak bide beni beğenmiyormuş!” dediğin de ağzım açık bi şekilde ama bi o kadar keyifle çıkardığım kavgayı izlemeye başladım. Kutay sinirle “Bana bak benimle düzgün konuş, Alaz Ağamın özel misafiri demem sıkarım kafana!” dediğin de Kutay’ın cesaretiyle kaşlarım havalandı. Asiye kahkaha atarak “Misfir!? Kalıcıyım ben burda ve ayrıca ben olsam dikkat ederdim!?” dediğin de Kutay iğneleyici bakışlarla “Niyeymiş?” dediğin de Asiye sinirle ayağa kalkıp “Çünkü ha ben Karadeniz kızıyım senin gibi kolpayla sıkarum demem ha ben sikarum dedum mi adamin tam götüni nişan alurum!” dediğin de Kutay sinirle ona doğru bi adım atıp “Bana bak Trabzonlu haddini bil sabah yaptıklarını unutmadım!” dediğin de bu sefer şaşıran ben olmuştum. Asiye gülerek “İyi aklından çıkarma ki senin sonunda ha oyle olmasun!” dediğin de “Durun!” diye bağırınca ikisi bana döndü ve kısa bi süre anlamadan beni izlerken bi bana bi de onları kayıt altına aldığım telefona bakıyorlardı. Kutay’ın yutkunduğunu görünce az daha kahkaha atacaktım. Merakla “Sabah ne oldu ve benim niye haberim yok!?” diye söylediğim de Asiye’nin de ağzı açık bi şekilde beni izlemesiyle sorumu tekrarladım. “Sa-bah ne oldu ve be-nim niye haberim yok!” dediğim de uzun süre kameraya boş bakan Kutay “saygılar yenge” diyerek hızla salonu terk etti, bana doğru sinirle yürüyen Asiye telefonu elimden çekince hiç hareket etmedim. Bi şeyler yapıp telefonu bana uzatınca “Ne yaptın?” dediğim de rahatlıkla “Videoyu sildim!” dediğin de bende aynı rahatlıkla bacak bacak üstüne atarken ona oturması için işaret verdim ve “Sorun değil kızmadım, çöp kutusundan geri almak benim için çok zor olmaz Trabzonlu.” dediğim de dişlerini sıkıyordu. Otururken “Onu sil lütfen ama kalıcı olarak!” dediğin de omuz silktim. “Sabah ne oldu?” dediğim de “Silersen anlatırım!” dediğin de tekrar omuz silkip “Başkasından öğrenirim” dediğim de tıpkı Enes gibi ağzının içinden bi şeyler geveledi ama ben yine duramamış ve anlamamıştım. “Sizin şu korumaları benden uzak tut yoksa kuran aşkına kimse beni bu konakta bir saniye tutamaz!” dediğin de gülmemeye çalışarak, masumca “Neden ki?” dediğim de bana ters ters bakan Asiye “Şu Ali midir nedir ismi, o bizi havaalında karşıladı ve başta iyiydi de sonra abim benim ve kendisi için bi kaç yere uğraması gerekiyordu, ha bende kaldım onunla! Abim dedi götür bunu konağa ha ben geleceğum, bu da dedi tamam! Bende ha öne bindum çünki sikildum ama binmez olaydum!” diye devam ederken sinirden tam olarak abisi yani Enes gibi şivesi değişiyordu. Acaba bu kadar benzediklerinin farkında mıydılar? “Sonra biz hiç konuşmadık ama ben susadım dedim ona su varmidur, dedi bağa aç şu torpidoyu ha orada varidur” bi an Ali’yi Karadeniz şivesiyle hayal edince gülmek istemiştim ama arada kaynamak istemediğim için gelememiştim. “Ha bizde tam o sırada konağa gelduk, araba durdi bende torpidoyu açtum ama ben ne göreyum!?” dediğin de merakla “Ne gördün be?” dememle konuşmasını düzelterek derin bi nefes alıp devam etti. “Tokam! Benim beyaz kurdeleli bi tokam vardı ve ben onu senin kaybolduğun gün kaybettim ve dedim ben herhalde ormanda kaybettim o yağmurla çöp olmuştur zaten ama orda bembeyaz duruyordu!” dediğin de kafam karışmış bi şekilde “İyide senin olduğu ne malum belki başka birinin?” dediğim de karşısında aptal varmış gibi beni süzmesiyle devam ederek “Benim tokat sıradan değildi zaten! Onu bana Abim özel olarak yaptırmıştı ve kurdelenin arka kısmında benim ismimin baş harfi ve hemen yanında marul işlenmişti!” dediğin de gülüşüme engel olamamıştım. Kesin olarak onun tokası olduğuna inanmıştım çünkü Enes ona marul kafa diye bir çok kez seslenmişti. Güldüğüm için beni ayıplayan Asiye’ye merakla “Ee sonra ne oldu?” dediğim de “Ne olsun ben diyorum bu ne!? Bana diyor ki sanane bırak onu! Diyorum ha bu nedur ula bu benimdur! Daha beni duymadan elimden alıp cebine koydu ve arabadan indi, seslenup tekrar dedum la şerefsuz kaypana o benum! dedum ha sonra bu seferde ona söyleduğum son 2 kelimeyi işitti kot kafali!” dediğin de kahkaha attım. Devam ederek “Bağa diyor ki ha demem kiz mizdur vallaha çarparum!” dediğin de şaşırmıştım çünkü gerçek anlamda Ali çok kibardı ve hatta beni kaçırdığı gün bile beni sakinleştirmeye çalılıyordu, her ne kadar absürt olsa bile!? Merak ve kafa karışıklığıyla “Emin misin ya Ali kibardır aslında ama?” dediğim de duraksayıp göz kaçırarak “Tam öyle demedi ama-“ diyemeden kahkahayı bastım. Sinirle “Ama düşünsene evine kalmaya gittiğin adamın en yakın arkadaşında senin tokan çıkıyor!” dediğin de gülmekten konuşamıyordum. Zor anlaşılan sesle “Bana dürüst ol, ona ne dedin?” diye sorunca gözlerini tekrar kaçırıp “O detay önemli değil” dediğin de tekrar ısrar edince bana bakmadan “Şerefsiz kaynana, it, köpek, sapık, adi, piç kurusu, ağzına tükürdüğümün ağası, embesil.. diğerlerini hatırlamıyorum” diye parmaklarıyla sayınca şok olmuştum. Ona inanamayan gözlerle bakınca “İşte sonra da o da bana öyle dedi!” diye isyan edince merakla “Sonra?” dediğim de yutkunup “İşte sonra da laz damarım tuttuğu için sinirle o arkasını döndüğü gibi beline atlayıp saçını yok aya başladım.” dediğin de güldüm, ciddi olduğunu görünce ona bakıp “Şaka? Şaka değil mi?” dediğim de omuz silkip “O haddini aştı ama!” dediğin de yutkunup “Bak ben hamileyim, 10 adımdan fazla yakınıma yaklaşma da anlamadığım bi yer var?” dediğim de yine ayıplayan bakışlarla “Nıc nıc nıc ben öyle birimiyim!? Nereyi anlamadın!?” dediğin de “Sen Ali’yi dövmüşsün de Kutay niye seni parçalamak istiyor gibi bakıyordu.” dediğin de omuz silktiğin de gülerek “Hadi yaa anlat işte” dediğim de göz devirip “O da bizi ayırırken bi kaç koruma gibi arada kaynadı işte” dediğin de bu sefer gülmüyordum. Kısa bi sessizlikten sonra “Enes’de böyle mi?” diye sormadan edemedim çünkü evimizde kaç deli olacağı hakkında bilgimin olması gerekirdi. Beni ayıplayarak bakmasına gocunmadan “Ciddiyim burda söz konusu ben ve bebeklerim!?” dediğim de bi şey demeden kalkıp salondan çıkarken ben bağırarak söylemlerime devam ederek “Hayır a-ama Asiye lütfen yani bende 3 canlıyım yani beni de anlayışla karşılar mısın! Hayır ayrıca unuttuysan ben hamileyim!” diye bağırdım ama beni duyup duymadığından emin değildim. Elimdeki sodayı yudumlarken arkadan gelen sesle o tarafa döndüm. “Oğlum bak çıkalım şuradan artık valla bak Alaz Ağa ebemizi sikecek!” denilen tarafa döndüğüm de ikizlerin tam salonun önünde ve bana arkası dönük olduklarını görünce ses çıkarmadan onları dinlemeye başladım. “Salak salak konuşma açım ben lan!” diye karşı çıkan ikize karşılık diğeri de “Piç ben sana ısmarlicam bak çıkalım inecek zaten o gün geldiğinde ki pis bakışları hatırlamıyor musun!” diye sessizce koşunca olaya anlama veremiyordum. Kimden bahsediyorlardı? İkisi kafasını kaldırıp yukarı kata bakarken diğer ikiz “Tamam mutfakta yemek yiyelim oğlum bu böyle mi olacak hep, ev bizim evimiz sonradan gelen o değil mi!” diye İstanbul eden ikize karşılık diğeri de “Alaz Ağam 10 dakka önce mesaj attığında zaten evden çıkacağız işimiz var demeden düşünseydin gerzek herif!” diye kızdıklarında yine bi haltlar yediklerini düşünmüştüm ta ki diğer ikizin “Oğlum bu hamile felan diye biz hep böyle 9ay evden mi kaçıcaz Alaz Ağaya bak sen amma hanımcı çıktı, Karım akşam şikayet ederse sizi kurşuna dizerim ne lan!” diye isyan ettiklerinde şok oldum. Şimdi bu iki aptal benden mi kaçıyorlardı? Hızlanan kalbime işaret verdim hemen etkilenmemeliydim! Bacak bacak üstüne atıp dinlemeye devam ederken beni birden ayağa kaldıran cümleyle şok oldum. “O yer cücesi hamile olmasaydı görürdü gününü ama!” dediğin de tam onlara doğru yürürken diğeri de “Arkasına almış abimizi, zaten kaç yıldır görmüyoruz sadece telefonda ayda bir görüntü vardı!” dediğin de durdum, nasıl yani Alaz Ağa yurt dışındayken ailesiyle bağını koparmış mıydı? Şaşkınlıpımı sonraya saklayarak boğazımı temizleyip “Iğımığım” dediğim de tam konuşmak üzere olan ikizlerden biriyle kalakaldı. Arkası dönük olan iki avanağın bana dönmesini bekledim ama onlar bi put gibi hatta nefes bile aldıklarından şüphe edecek şekilde duruyorlardı. Tüm inadımla omzumu kapıya yaslayıp onların sırtıyla bakışırken sonunda biri “İkizim umarım belim kırılmıştır da ses ordan gelmiştir” dediğin de diğeri de “İnşallah duvarlar çatlamıştır da ses ordan gelmiştir ikizim” dediğin de diğeri de “İnşallah ikimiz de ikiz olduğumuz için şizofreni olup olmayan sesler duymuşuzdur ikizim” dediğin de diğeri de “İnşallah arkamızda bi yaratık vardır da ses ondan gelmiştir ikizim” dediğin de ikisi de aynı anda “Aammmiiiiiinnn” diye bağırdıklarında gülüyordum. İki aptal birbirlerini arasalar böyle denk düşemezlerdi. “Eee dualarınız bittiyse dönecek misiniz artık!?” dediğim de ikisi aynı anda “ıhı” diye ağlama sesi çıkardıklarında kıkırdadım. Bana dönüp ellerini havaya kaldıran ikizlere kafamla salonu gösterince yutkunup geçtiler ve bende tam karşılarına oturdum. Onlar sığıntı gibi dururken ben bacak bacak üstüne atmış keyifle karşımda duran ikizleri izliyordum. “Seraaa” diye seslendiğim de bi kaç saniye sonra içeri giren sera “Buyurun Asil Hanım” dediğin de ikizleri süzüp “Ben bi su alayım, ikizler siz ne istersiniz?” dediğimde biri cevap verirken “Biz-“ dediğin de sesi o kadar ince çıktı ki boğazını temizleyip “Iğımmığımm Biz bi şey almayalım zahmet vermeyelim.” dediklerinde kafa sallayıp “İki tanede meyveli soda getir lütfen” dediğim de Sera kafa sallayarak çıktı. Nedense şuan yaşadığımız apsürt durumdan zevk alırken “Eee nasılsınız?” dediğim de ikisi aynı anda “İyiyiz yenge, sen nasılsın?” diye kibarca sorduklarında gülümseyerek tatlı bi yenge gibi “Bende iyiyim.” diye cevap verince onlarda gülümsedi. İçer giren Sera bana suyumu ve ikizlere de meyveli sodaları servis ederken daha sera çıkmadan ikisi de meyveli sofaları kafalarına dikmişlerdi. Sera tam çıkacakken “Sera bu meyveli sodalar şu özel sana dediklerim değil mi?” diye sorunca Sera hiç beklemeden “Evet Asil Hanım” dediğin de ikizler aynı anda ağızlarındaki sodayı püskürterek öksürmeye başladılar. Sera gülmemek için odadan çıkarken bende yanaklarımı dişliyordum. “N-ne, ne özel sodası?!” diye soran ikizlerle “Beğenmediniz mi?” diye masumca sorarken sinirle ayağa kalkan ikizler “Yenge ne vardı bunun içinde!?” dediklerinde gülerken “Biz kadınların elinin değdiği her şey özeldir beyler!” dediğim de ikiside sinirle bana bakarken “Yengeee!” dediklerinde bu sefer sesimi yükselterek “Bağırma bana! Ben hamileyim ve 2 can taşıyorum! Unutmayın ben 3 canlıyım!” diye bağırınca ikizlerden biri sinirle “Yok sen dokuz canlısın bence!” diyerek hızla çıkarken hemen arkasından diğer ikizde çıktığın da omuz silkerek gülerken kendi kendime “Belkide” diye keyifle söylendim. Bu benim sorunum değildi! Arkamdan konuşan onlar, boyumla dalga geçen olanlar ve benden kaçanlarda onlar! Ayrıca beni birazcık bile tanısalardı içeceklerine ekstradan bi çimdik tuz bile eklemeyeceklerimi bilmeleri lazımdı. Derin bi nefes alıp suyumu elime aldım ve yukarı kata çıktım. Parmak izimi okutarak içer girdim ve evet artık katımıza herkes istese de giremezdi, anahtarla bile! Alaz Ağa bunu Güvende hissetmem için olduğunu adım kadar biliyordum ama bana abartı gelmişti. Yatak odama girdim ve suyumu yanıma koyarak uzandım. Tavana bakarken hem hayal kuruyordum, hem de düşünüyordum. Avludan gelen sesler dikkatimi dağıtınca balkona çıktım, korumaların gülüşme ve şakaları beni de güldürmüştü. Kısa bi süre onları izleyip odama geri döndüm, yatağa uzanıp düşünürken aklıma kabuslarım geldi. Hissettiğim tuhaflıkla yutkundum, dün gece Alaz Ağayla sarılarak uyumuştum ve ga-galiba kabus felan görmemiştim. Yani eğer görmüş olsaydım Alaz Ağa söylerdi değil mi ve çoğu zaman uykumdan sıçrayarak uyanıyordum. Elim karnımdayken gülümsedim, hayallerimi düşündüm ama hep bebeklerim üstüneydi bunlar. Bugün doğum günümde ve kimse bilmiyordu, evet gerçekten kimse bilmiyordu.. Alaz Ağa her ne kadar benim ailem, senin ailen ve sende onları kabul ettin görebiliyorum dese bile bu gerçek değil gibiydi. Yalan söyleyemem bana olan sevgileri ve saygılarını görebiliyorum. Özellikle ilk geldiğimde Meryem Hanımın yardımı ve desteği, Yusuf Ağanın sakinliği ve sabırı ve Bahoz Ağanın bana hep kızım diye seslenmesi bana psikolojik olarak bile fazla destek vericiydi ama bugün doğum günüydü ve kimseden bi iyi ki alamamıştım. Düşündüğümden fazla üzülmüş olmalıyım ki sol gözümden bi yaş aktığını fark ettim, korkuyla göz yaşımı silerken elimle karnımı okşamaya başladım. “İyi ki doğdum..” derken boğazım düğümlenmişti. Bu-bunlar hep hamilelik hormonlarıyla ilgiliydi değil mi!? “İyi ki varsınız ve iyi ki varız” diye bebeklerimi okşadım. “Aşkında üzüldüm ama o kadar çok değil, hem yeni yaşımda en büyük mutluluğum siz ve sizin sağlığınız” dediğim de ağzımdan küçük bi hızçkırık kaçmıştı. “Anne biraz korkuyor ama size söz veriyorum, iyi bi anne olmak için çok çabalicam. Hem annenizin küçük olduğuna bakmayın her iş gelir elimden.” derken gülümsemeye zorladım kendimi. Annelerinin mutfak konusun da ne kadar berbat olduklarını öğrenmelerine gerek yoktu bence. Karşımda biri varmış gibi uzun uzun bebeklerimle konuştum, hem güldüm hem de ağladım. Artık yeni arkadaşlarım onlardı ve hayatımın bir parçası değil hayatımın anlamı olmuşlardı.. Alaz Ağayla tekrar bu konağa dönmüş ve yeni kurallar dahilinde devam eteye çabalıyacaktık, peki yeni kurallar yeni başlangıçlar için yeterli miydi..

 

 

Lütfen yorum ve beğeni yaparak destek verir misiniz?✨

Evettt bi bölümün daha sonuna geldiiikkkk..✨

 

NASIL BULDUNUZ BÖLÜMÜ???

SİZCE ŞU SAATTEN SONRA ALAZ AĞA VE ASİL HUZURLU Bİ AİLE TABLOSU KURABİLİR MI???

CİDDEN ASİLİN HAMİLELİK SÜRECİNİ ÇOK MERAK EDİYORUM YA😶😂

NEYSE Bİ SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZZZZ…

Bölüm : 02.08.2025 23:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...