34. Bölüm

Password: Leadership

M.k
m.k

Keyifli Okumalar~🤍

 

Alaz AREYİZ—

 

Güneşin doğumunu beklerken odam karanlıktı ve günlerdir kimseyi odaya almadığım için perdeleri geçen ışık odanın tozunu sis gibi gösteriyordu. Elimdeki içkiyi kafama diktikten sonra, eğilip yerdeki şişeyle tekrar doldurdum. Günlerdir uyuyamıyor, nefes bile almak da zorluk çekiyordum. Kapı çaldığın da cevap vermedim, ısrarla tekrar çalındıktan sonra “Abi, benim Ali. Uyumadığını biliyorum, söyleyeceklerim var geleyim mi?” dedikten sonra içkimden bi yudum aldım ve “Gel” dedim. İçeriye giren Ali’nin adım sesleri bi kaç adımdan sonra durdu, ona döndüğüm de odaya bakıyordu. “A-abi ne bu hal?” dediğin de etrafıma baktım, kırık dökük her şey yerdeydi. Ona cevap vermeden önüme döndüm. “Abi pencereyi açayım mı?” dediğin de sinirle “Ali söyle!” dediğim de nefesini sesli verdi. “Abi bak böyle olmaz, evdekiler de iyi değil artık, kendini biraz toparlamalısın.” dedikten sonra kafamı koltuğun gerisine yasladım. Derin bi nefes almayı denedim ama yapamıyordum, sanki aldığım nefes bana zehir gibiydi. “Getirmediler, aramadılar ve haala bi haber yok..” diye sitem ettim. “Abi belki de yenge gelmek istiyordur ama izin vermiyorlardır” diyen Aliye baktım. Tam cevap verecekken vazgeçtim ve bardağındaki içkiyi kafama diktikten sonra elimin tersiyle ağzımı sildim. “Söyleyecek başka bi şey yoksa, git burdan Ali” derken bardağımı tekrar doldurdum. “Bugün de mi çıkmayacaksın?” dediğin de kafamı sallayıp, “Tek kalmalıyım” diye kısa cevap verdim. Katımın zili çalınca “Evdekilerse uyuduğumu söyle” dediğim de Ali kafasını sallayarak çıktı. Konuşmalardan gelen kişinin Zilan olduğunu anlamıştım. Ali Zilanı gönderip kapıyı kapatınca tekrar içeri girdi. Gözlerimi yumduğum da “Abi bu sanaymış, kişisel diye tembihlemişler istersen bi bak” dediğin de kaşlarımı çatıp Aliye döndüm. Bana uzattığı zarfı alıp, “Sen çık” dedim. Ali kafa salladıktan sonra çıktı, kimden geldiği belli olmayan zarfı elim de bi kaç kez çevirdikten sonra açtım. Okumaya başladığım da yutkunamadım çünkü başlıktan sonrasını anlayamıyordum. “ANLAŞMALI BOŞANMA DİLEKÇESİ” başlığı beynim de bi kaç kez tekrarlandı. Sinirle elime aldığım telefonla hızla Azad Ağayı aradım. Bi kaç kez çaldıktan sonra telefon açıldı. “Azad Ağa bu nedir! Boşanma işi nerden çıktı!” diye bağırmaya başladığım da arayacağımı zaten bilen Azad Ağa daha sakin bi şekilde “Alaz Ağa artık bitti, kızımı rahat bırakacaksın! Asil kendisi istedi!” dediğin de beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Bi kaç saniye sussam da hızla “İnanmıyorum! Asile ver kendisi boşanmak istediğini söylerse andım olsun onu boşar ve rahat bırakırım lakin bunu sen yaptıysan seni süründürürüm Azad Ağa!” diye bağırdığım da Azad Ağa biraz bekleyip, “Kızım seninle konuşmak istemez, sende daha fazla şansını zorlamayasın Alaz Ağa!” dediğin de sinirden güldüm. “Andım olsun karımı ve çocuğumu arayıp bulacağım, andım olsun ki senin yapamayacağını ben sana yapıp karımın yüzünü sana göstermeyeceğim! Karım nerde!?” diye bağırdığım da artık ikimiz de fazlasıyla bağırıyorduk. “Alaz Ağa sana o gün de dedim! Kızımı o hastane odasın da arkanda bıraktığın gün benim için her şey bitti! Gayrı bu saatten sonra siz ikinizin buluşması için benim cesedimi çiğnemen gerekecek!” dediğin de sakince “Değil sadece senin cesedin, andım olsun gerekirse senin aşiretindeki tüm herkesin cesedini çiğnerim ama karımı bulurum Azad Ağa! Ama sen o gün kork çünkü bana verdiğin mermi hala bende!” diyerek ona cevap hakkı vermeden yüzüne kapattım. Hızla çıkacakken üstüm başım çok dağınık ve içki koltuğumu hatırlayınca banyoya geçtim. Hızla üstlerimi çıkardıktan sonra soğuk suyun altına girdim. Hızlıca bi duş aldıktan sonra işlerim vardı. Eğer Asili biraz bile tanıdıysam bunu yapmazdı, yapamazdı! Buna karar bile verdiyse yanın da bi not gönderirdi, en azından bi veda ederdi. Ben onun kadar düşünceli değildim belki ama Asil beni bu halde bırakmazdı, onun merhameti ikimizi de ayakta tutuyordu. Asil boşanmaya karar verdiyse bile bunu kendisi yüzüme söylemek zorundaydı çünkü onu bulacaktım, onu ve çocuğumu bulup onlara sımsıkı sarılacak ve asla bırakmayacaktım! Korkularım ve endişelerim hep yanımdaydı çünkü geçmişte yaşananlar omuzlarıma çok ağır geliyordu, Asilin sonunu da hazırlamak istemedim ama o an düşünemedim bunu Asil uyandıktan sonra yapmalıydım. Geçmişimde ki lanetlerim yüzümden Asile de bi şey olsaydı bunu kaldıramazdım, ben biterdim. İsmini ağzıma alırken bile utanç duyduğum ismin sonuna dönmesine korkuyordum. Z-zühre’yle ne olursa olsun diye yaptığımız planlarımız yüzünden onu kaybettim. İkimiz de çok seviyorduk ama yapmamalydım, bazen sevmek demek uzak, onun için uzaktan bakmak gerekirdi, ben bunu çok acı bir tecrübeyle öğrenmiştim…

.

.

 

Asil AREYİZ~

 

Koltukta oturmuş dışarıyı izliyordum, hava tam olarak aydınlanmamıştı bile. Sıkıntıyla kalkıp odamda ki küçük dolaptan sade soda aldıktan sonra yerime geçtim. Yine aynı kabusu görüp uyanmıştım ve uyuyamıyordum. Gözlerimin ardı sızlarken derin bi nefes aldım, doktor üzüntüden uzak durmam gerektiğini şiddetle uyararak anlatmıştı. Elim karnıma gidince gülümsemek için kendimi zorladım ve fısıltıyla “Anne iyi merak etmeyin, sizin sayenizde ve sizin için daha iyi olacak.” derken gülümsedim. Düşüncelere dalarken aklım da olanlar bebeklerim olmasaydı ne yapardım, düşüncesiydi. Onlar olmadan belki de bu kadar çabuk toparlanamazdım. Buraya geleli tam 1 hafta olmuştu ve bi kaç gün önce Çağrı’dan beni kaçırmasını isterken babam bizi kapıda duymuştu. Bunu beklemiyordu, büyük ama çok büyük bi kavga etmeye başlamıştık ve ben tam kavganın ortasın da bayılmıştım. Doktorum aynı uyarıyı ailem için de yapmıştı, bunun için çok üstüme gelemiyorlardı. Annemle konuşup ayrı eve çıkacağımı söyleyince ikisi de ne yapacağını bilmiyorlardı ama yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Aşağıda ve kapımda korumalar vardı, dışarı tek çıkamıyor balkona çıksam bile babamın haberi oluyordu. Dairem büyüktü ve rahattı, hep sakinliği sevmişimdir ama bu akşamları susmuyorlardı, kafamın içindeki sesler sustuğu yani uyuya kaldığım an ise bu sefer de kabuslar başlıyordu. Psikolojik destek almak istesem de yapamıyordum, bunu anlatmak istemiyordum kimseye. Çünkü o günü bulamıyordum, silahın kalbimdeki yerini gördüğüm anı hafızam da kaybetmiştim. O an ki düşüncelerim, hislerim ve korkularım hiçbiri yoktu? Neden orda hareket edemedim yada edemedim mi etmedim mi? Düşündükçe bana kafayı yedirecek düşüncelerden uzaklaşmak için uyuyamayacağımı bildiğim halde yatağa ilerledim, oturup dua etmeye başladım. Hayatımı düzene koyabilir miydim bilmiyorum ama hayatım değiştiğinden beri herkes çok değişmişti.. Annem.. Babam.. Burda olmayan Baran bile.. Artık onlar da çığlıklarımı duymuyorlardı, belki de duyuyorlardı ama kulaklarını kapatıyorlardı.. gözlerim dolarken sertçe yutkundum. Alaz Ağaya ihtiyacım vardı çünkü onun gözlerine bakarken gerçekleri görebiliyordum, burda kaldığım müddetçe bir bilinmezlik bi boşluğun için de olacaktım..

.

.

.

Attığım çığlıkla hızla uyandım, derin derin nefes almaya çalışırken ter içinde kalmıştım. Sinirden bağırarak ağlamaya başladım. Bitmiyordu, bitmeyecekti de! Alaz Ağa beni çekmediği sürece o kabus peşinimi bırakmayacaktı. Her gördüğüm de adım atmak, konuşmak, yardım istemek içim elimden geleni yapıyordum ama olmuyordu. Kapım çaldığın da titreyen sesimle, “Ne var!” diye bağırdım. Bi süre sessizlik olduktan sonra “Asil aç, ben geldim. Hem sana sürprizim de var!” dediğin de Çağrıyla konuşacak halim bile yoktu. İsteksizce “Yalnız kalmak istiyorum, git lütfen!” diye bağırınca “Asil ağladın mı sen?” dediğin de burnumu çekerken beni görmemesine rağmen kafamı salladım. “Ha-hayır Çağrı, yeni uyandım git!” dediğim de ağlıyordum, çünkü gerçekten yorulmuştum. “Asil aç şunu dedim sana, biri var yanımda hadi!” dediğin de gözyaşlarımı silerken, aynadan üstümü başımı düzelttim. Altımda şort ve üstüm de askılı olduğu için koltuğun üstünde ki sabahlığımı giydikten sonra önümü de kemerle kapattım. Kapıyı azıcık açıp, Çağrıya hoş geldin bile demedim. Söylenerek içeri girdiğin de mutfağa geçip, peçeteyle alnım ve boynumdaki terleri sildim. Bi bardak su alıp, içeri girdiğim de elimde ki su yere düştü. “Beren!” dediğim de onu beklemiyordum. Beren gülerken yanıma geldi ve cam kırıklarından beni uzaklaştırıp sıkı sıkı sarıldı. Şoke olmuş bi şekilde ona bakarken o beni kendime getirmek istercesine daha sıkı sarıldı. Kollarımı onun beline dolaştığım da bile hala şaşırmıştım çünkü Beren aranan bi kaçaktı ve benim için buraya gelmiş olamazdı! Sık sık konuşurduk ama olan olaylardan sonra telefon numaram Alaz Ağa yüzünden defalarca kez değişti ve herkesi arayamayordum. Bereni bile unuttuğuma şaşırmıştım. Yüzümü elleri arasına alıp, “Naptın lan kendine?” diyerek güldükten sonra yanaklarımı sulu sulu öptü. Beren benden 5 yaş büyüktü ama hep çok iyi anlaşıyorduk. Ben 20 olacaktım o ise 25. Beren hep özendiğim kişi olmuştu, çok ama çok güzeldi. Siyah saçları her zamanki gibi maşalı ve beline kadar geliyordu. Giydiği siyah takım, onu fazla resmî gösteriyordu ve stilettoları yüzünden ondan kısa gözüküyordum. Her şeyi gibi siyah gözlerine de gölgeleme yapmış ve bakışlarını fazla anlamlı ve çekici gösteriyordu. O baştan aşağı bi haritaydı! Burnuma vurup, “Bi şey demeyecek misin?” dediğin de güldüm. “Na-nasıl geldin buraya?” dediğim de güldü. “Benim burada işlerim vardı asıl sen buraya geldin, ben zaten hep buralardayım.” diyerek rahatça omuz silkti. Ona kaşlarımı çatarken “Beren heryerde aranıyorsun! Seni burda tanıyan biri çıksa polise bildirir!” diye korkuyla sesimi yükselttim. Beren sadece Türkiye’de değil, aptal kız uluslararası aranan bi kaçaktı! Bi çok şeyden aranan biriydi ve yurtdışına kaçınca da gücünü kat ve kat daha da arttırıp burada kendine bir yer edinmişti, bit taht! onun burada bi ismi vardı. Belki bi çok kişi neye benzediğini bilmiyordu ama herkes Beren Areyizin isminin olduğu yerde rahatça konuşamazdı. Kaşlarını çatıp, “Sence beni tanıyorlar mıdır, o her an ölümden korkan bi kaç aptal benim yüzümü bile görmedikleri için rahatlıkla yataklarına bile girip onları orada öldürebilirim.” diyerek göz kırpınca yutkundum. Çağrıya dönünce her iki elini havaya kaldırıp, kafa sallarken “Ben hiçbir şey demedim, kendisinin zaten en az benim kadar her şeyden haberi vardı.” dediğin de şaşırmıştım. Beren sinirle Çağrıya dönerken, “Siktir git burdan biz kız kıza konuşacağız!” dediğin de Çağrı ben ne dedim dercesine bana bakınca ona gitmesi için işaret verdim. Biraz durgun bi şekilde yatağa geçtim, derin bi nefes alıp Berene baktım. Yanıma gelip, yatağa oturunca “Ne oldu, bi şeye mi bozuldun?” dediğin de omuz silktim. “Beren beni neden aramadın, işlerin mi yoğundu?” dediğim de umursamaz bi tavırla “Yok ne alaka, aricaktım da bi de benim sesim de kafanı karıştırmasın dedim, onun için yani” dediğin de nefesimi sıkıntıyla verdim. “Hiç düşünmedin mi ya ihtiyacım varsa sana diye?” dediğim de gülümserken “Öyle bi durum da yanın da olurdum, merak etme” dediğin de gözlerim doldu. “Bilmiyorsun ki ne haldeydim” diye biraz sesimi yükseltince kaşlarını çattı. “Biliyordum Asil, her şeyden haberim var” dediğin de histerik bi şekilde güldüm. “Bilmiyorsun, bilmiyorsunuz! Niye geldin peki, söylediğin kadar kötü bi durumda olduğum için mi yoksa acıdığın için mi!?” dediğim de “Saçmalıyorsun Asil!” diye karşılık verdi. “Gücün vardı Beren! Bende, babamda ve evlendiğim adam da olmayan o güç sende fazlasıyla vardı! Beni de yanına alsaydın, ne olurdu sanki!?” dediğim de hızla yataktan kalktı ve bağırarak, “Aptal mısın sen! Seni nasıl yanıma alayım, kolay mı sanıyorsun herkesten saklanmak, her şeyden, herkesten, önüne getirilen sudan bile tereddüt etmek komik mi geliyor sana! Sen Ailenle zamanını geçirirken ben kaç defa kaçırıldım, kaç gün işkence gördüm, kaç adam öldürdüm bilmiyorum, bilemeyeceğimde çünkü bunun sonu hiçbir zaman gelmeyecek! Şimdi sen söyle nasıl kıysaydım sana!?” diye sinirle bağırdıktan sonra, ben ağlarken çenemi hafifçe kaldırıp, “Alazı tanıyorum, onunla iş de yaptım sadece o beni bilmiyor ama iyi bi adam, sadık ve mert.” dediğin de afallamıştım. Hızla ayağa kalkıp, “Onu tanıyor musun?” dediğim de hafifçe gülümseyerek, “Sakin ol ve otur, hamilesin sen” dediğin de ellerinden tutup, beni yatağa oturttu. “A-Alaz Ağayla konuştun mu gerçekten, o da mı senin kadar suçlu ve derin işlerde?” dediğim de duyacaklarımdan fazlasıyla korkuyordum. “Sakin ol Serçe, kocan benimle konuştuğunu bilmese de ben onunla tanıştım. Onun Mardin’e dönme hikayesin de sen yoktun, geçmişten kalan bi yaranın iziyle intikamını almaya dönmüştü, seni gördükten sonra vazgeçti” dediğin de kalbim hızlandı. Hep Alaz Ağanın geçmiş hayatını merak etmişimdir ama ona bunu hiçbir zaman detaylı bir şekilde soramadım. Beren burnuma vurup, “Yani senin kocan da bi kaçakçıydı” dediğin de hafifçe kaşlarımı çattım, anlamadığım için Beren “Asil o adam seni seviyor, buraya geldi ve her şeyini bana bıraktı, onunla gizli bir dostluğumuz vardı. O benim yüzümü hiç görmediğini sansa da bi çok kez aynı masadaydık. Buraya gelip tüm işlerini bana devrederken de seninle olan bağımızı bilmiyordu. Her şeyi bırakırken yüzünde bi üzüntü yada şüphe yoktu, ona sadece iki soru sordum” dediğin de merakla ona bakarken gülümsedi, daha fazla dayanamayarak “Ne sordun Beren?” diye sabırsızca sorduğum da iki elimi tutup, “İlk sorum “Neden bırakıyorsun?” demek oldu, bana bakıp “Küçük karım için” dedi sadece başka açıklama yapma gereği bile duymamıştı, sonrasın da ikinci sorum da ise “Peki, değecek mi, her şeyi, bunca yıl ki emeğini arkanda bırakmaya değecek mi?” dediğim de ise bi an bile tereddüt etmeden “Karım yoksa benim de yaşamama gerek yok, sence değecek mi?” diye soruyu bana sorunca ben bile şaşırmıştım. Asil kocan aynı gün içinde Türkiye’ye döndü, senin için bi kaç saatte tüm her şeyi arkada bırakıp, senin yanına döndü!” dediğin de nabzım hızlanmıştı. Bunları bilmiyordum, anlatmamıştı Alaz Ağa. Beren sanki bi gerçeği görmemi ister gibi ellerimi sıktı ve “Ona dön, çocukların, sen ve Alaz Ağa.. sadece siz Asil, kimseyi alma ve müdahale etmesine de izin verme! Ailene sahip çıkmak zorundasın Asil, sen artık büyüdün!” dediğin de gözlerim dolmuştu. Artık herkesin bana söylediği söz aynıydı.. Sen artık büyüdün Asil. Peki bana sorulmuş muydu, büyümem için acele edilmiyor muydu? Bana sıkı sıkı sarılınca ağlamaya başlamıştım, daha fazla dayanamayarak sesli ağlamaya başlamıştım. Günlerdir içimde biriken her şeyi sesli bi şekilde Berenin kucağında ona döküyordum.. Ne yapacaktım ben, herkes mi farklı bir şey söyler, istesem bu kadar farklı kafadan ses duyamazdım.. Yine bi bilinmezliğe sürülüyordum ailem tarafından, ne istiyorlardı, amaçları neydi, beklentileri neydi..! Yorulmuştum, sesimi de duymuyorlardı artık..

.

.

.

 

Aynanın karşısın da kendime bakıyordum, giydiğim iddialı elbisenin için de çok tuhaf hissediyordum. Aynadan bakarken Beren bana yaklaşıp, kalçama vurup “Siktir, sende büyümüşsün” dediğin de utanmıştım. Söylenerek, yüzümü buruşturdum ve “Beren ben bununla dışarı çıkamam.” dediğim de Beren kafama vurup, “Boşversene hiç büyümemişsin, aynısın!” diye söylenerek bana cevap verince somurttum. Tam giderken “Sakın o elbiseyi çıkartayım deme! Biz kız kardeş rolündeyiz bugün.” dediğin de gözlerim büyüdü. “Be-beni bi operasyonun parçası yapmıyorsun değil mi?” dediğim de gülerken “Merak etmee, sen sadece figürsün ve bende bugün sizin taklidinizi yapıcam. Küçük kız kardeşimle davete katılan masum bi ablayım sadece” diyerek masumca gülümseyince kahkaha attım. Sonra yanıma gelerek arkadan sarıldı ve ellerini karnım da tutarak “Sadece gecenin keyfini çıkarın, seni ve yeğenlerimi tehlikeye atmam sakin ol” dediğin de gülümsedim. Ona güveniyordum ama artık sadece kendimi düşünemezdim, benimle beraber bakmam gereken ikizlerim vardı. Beren karnıma dokununca tuhaf hissetmiştim, ellerimi onun ellerine koyup, “Sana güveniyoruz ve gecenin keyfini çıkartacağız” dediğim de dişlerini göstererek gülümsedi. Çoğul ekini bilerek kullandım çünkü Beren bu çocuk meselesinde benden daha fazla heyecanlıydı. Yanağımı sulu bi şekilde öpüp, “peruğunu tak ve lenslerini de unutma” dediğin de kafa sallamakla yetindim. Boyadığım kızıl saçlarımı toplayıp, siyah ve omzumun biraz altında biten peruğu kafama yerleştirdim. Peruk olduğu anlaşılmaması içinde sprey sıktım. Sakin ve keyifle hazırlanmaya devam ederken sadece lenslerim kalmıştı, masadan lenslerimi aldığım da kapı çaldı. “Ben bakıyorum” diye Beren bağırınca, bende lenslerimi taktım. Aynadan bakınca gözlerim sulanmıştı. Makyajımın bozulmaması için epeyce çaba harcarken ellerimi gözlerime yelpaze gibi sallamaya başladım. Aynadan içeriye giren Çağrıyı görmüştüm. Beni gören Çağrı kafasıyla hafif bi selam vermekle yetindi. Koltuklardan birine geçince şaşırmıştım. Küs müydük? Son dokunuşları yaparken onunla uğraşmadım, bugün kendi keyfime bakacaktım. Her şey tamam olduğun da sivri uçlu topuklularımı giydim ve son kez aynadan kendimi süzdüm. Üstümdeki siyah ve kısa elbisem tam kalçamın altında bitiyordu. Üstünde ki simli bi tül vardı ve böylece elbisem daha dikkat çekiyordu. Üstümde ki siyah saten şal yaka ceketimin bitimi eteğimle aynı boylaydı. Siyah peruk saçlarımı salık bırakmış ve kahve gözlerimi saklayan gece karası lenslerime yakışacak dumanlı bi makyaj yapmıştım, dudaklarım herxaman ki gibi belli olmayan bir ruj ve üstüne biraz gloss sürmüştüm. Kendimi dışarda görsem 23 yada 24 yaşında sanardım. Derin bi nefes aldım, kimsenin haberi yoktu dışarı çıkacağımızdan, annem ve babamlar Berenle bu akşam evde yalnız kalacağımızı söylemiştik ve Beren çıkışımızı ayarlamıştı, dışarda adamlar olsa da Beren için başka yol bulmak pek zor olmamıştır. Çağrı telefonla konuşurken, yorulduğum için yanına gidip oturdum. Kısa süre sonra telefonu kapatıp, tekrar bana sadece kafa sallayınca sinirlenmiştim ama o konuşmuyorsa ben hiç konuşmazdım! Telefona bakarken rahatsızca kıpırdanıp, “Bacım Asil nerde?” dediğin de kala kalmıştım. Ne? Ona boş boş baktığım da sabır çekip, “Beren” diye sinirle Berene seslenirken bana bakıyordu. “Beren! Asil nerde?” dediğin de Beren içeri girdi ve Çağrının tam karşısın da oturduğunu görünce güldü. Yanıma gelip saçlarımdan öpüp, “Aferin ufaklık, kuzenin bile seni tanımadıysa demek ki gerçekten iyi iş çıkarmışsın.” dediğin de Çağrıyı aynı zamanda ayıplayan bakışlar atıyordu. “Sikim! Se-sen Asil misin?!” dediğin de oturduğu yerden şokla öne çıkmıştı. Beni tanıyamadığı neden hiç aklıma gelmedi ama tanıyamamakta fazlasıyla haklıydı. Bende yani anladığım için gülerken, ayağa kalktım ve etrafımda dönüp “Nasıl olmuşum Bacım!?” dediğim de ağzı açık kalmıştı. “Siktir Asil, bunu giyemezsin! Şu-şuan tam bi şeye benziyorsun!” dediğin de ayağa kalkıp volta atarken eliyle şakaklarını sıkıyordu. Sinirle Berene dönüp, “Sikerim operasyonunu Beril! Ne bu kızın hali!” dediğin de ikimiz de şaşırmıştık. Tepki vereceğini biliyorduk ama bu kadarını biz bile düşünememiştik. Sinirle öne çıkıp, “Neye benziyorum Çağrı! Oruspuya mı!?” dediğim de yüzü seğiriyordu. “Ben istediğimi giyerim buna sen karışamazsın!” dediğim de “Salak salak konuşma Asil! Azad Ağa görse bacaklarını kırar! Kızım eğilsen her yerin ortada bu ne biçim elbise!” dediğin de Berenle birbirimize bakmıştık çünkü haklıydı. Babam bu elbiseyi üstümde görse beni 17. kattaki evim az diye daha yükseğe çıkar heh, tam da ordan atardı. Beren ona doğru yürüyüp, “Asil değil ki, bak o başka biri gibi bırak da gecenin keyfini çıkartalım Çağrı, lütfen” diye yumuşatmaya çalıştığın da Çağrı bana baktıkça dişlerini sıkıyordu. “Ben biliyorum lan, ben onun Asil olduğunu biliyorum! Elbise yok üstünde! Olum tüm zenginler mi salak olur hep yarın yada çeyrek elbise alıyorlar!” dediğin de gülmüştüm. Bana dönüp, “Sakın, boğarım!” dediğin de elimle ağzımı kapattım. Ayakkabılarımı çıkartıp, küçük adımlarla yanına gidip, etrafında bi tur attım. Boyum onun yanında fazlasıyla kısaydı çünkü Çağrının boyu 2 metreyi geçiyordu. Ben 1.70 boyumla kolunu tutup, “Çağrı lütfen, sadece bu gecelik. Hem sende bizimle olmayacak mısın? Sende Berenin sevgilisisin hep yanımız da olacaksın?” dediğim de Berene ters ters bakıp, “Gerizekalı bana başka bi iş bulmadın mı!?” dediğin de gülmeme engel olamadım. Beren ona ters ters bakıp, “Salak salak konuşma Çağrı! Demedin mi ben yanınızda olmazsam kimse gitmiyor diye, yanımızdaki korumayı niye içeri alsınlar, büyük bi davet bu! Senin gittiğin o barbie kızlardan değil!” dediğin de Çağrı ona ters ters bakıp, cevap vermemeyi seçti. Bana dönünce bana acıması için hafifçe kafamı eğince “Siktir Asil, seni tanıyamıyorum yapma şu hareketlerini bu haldeyken.” dediğin de alınmıştım. “Çağrı kötü mü gözüküyorum?” dediğim de tuhaf hissetmiştim. Bana bakınca, hafifçe gülümsedi ve “Şuan karşımda olan kız” dedi ve çenemi hafifçe tutup, “Tam bi oruspuya benziyor!” dediğin de şok olmuştum. Hayvan herif, Adi! “Seni gebertirim he! Adi, pislik! Ben böyle geleceğim sende hele bir ağzını aç bak o zaman sen mi babamı arıyorsun yoksa ben mi arıyorum!” dediğim de tek kaşı havalandı ve “Sıkıyorsa ara lan!” dediğin de telefonu elime aldığım da rehberden babam yazıp, basmadan hemen önce “Acaba babam beni bu hale zorla soktuğunu duysa ne der?” dedim ve isme bastığım da Beren ve Çağrı aynı anda bağırıp, “Sikim Asil, dur!” dediklerinde çok geçti. Telefon bir kere çaldığı anda açınca şok olmuştum. Ben bir iki kere çalar açılmayınca da kapatır, blöf yaparım sanmıştım. Babam “Alo Asilim” dediğin de o an ki şokla kekelemeye başladım. “Ba-baba ııı şey nasılsın?” dediğim de babam sanki bi terslik var gibi “İyiyim, noldu bi şey mi oldu Asil?” diye telaşla sorunca daha da panik yaparak “Yo-yok baba ne olucak hiç bi şey yok!” dediğim de babam beklemediğim bi soru sorunca yutkundum. “Ee noldu o zaman Asil, niye aradın kızım gece gece?” dediğin de Çağrıya döndüğüm de bana kısık sesle “Seni geberticem Asil!” dediğin de hızla Berene döndüm, Beren bana baş parmağıyla kendi boynunu keser gibi yapınca o anki korkuyla babama “Baba Beren çok sarhoş da seni aramam için çok ısrar etti” dediğim de yanım da duran Beren kala kalmıştı. Çağrı keyifle gülerken cebinden sigara paketini çıkartıp, dudakları arasında alırken durumdan aldığı hazzı saklamıyordu. Beren sertçe kafama vurup, elimden telefonu aldı ve sessize aldı. “Ebeni sikicem senin Asil, bana bunu hatırlat!” dedikten sonra babamın sesini duyduk, “Tamam Asil sen ver ona ben konuşayım. Ama sonra Beren evine gitsin sarhoşken durmasın evde, seni rahatsız etmesin’’ dediğim de sıkıntıyla yüzünü ovdu. Telefonu sessizden alıp, “Azad Amca, nasılsın amcacım?” derken kelimeler ağzından zar zor çıkıyor ve ağzı kayıyordu. Beren sarhoş taklidi ciddi ciddi yapıyordu! Babam “İyiyim Beren iyiyim, sen nasılsın?” dediğin de Beren ses tonunu inceltip, ağlamaklı bi sesle “Ben iyi değilim be Amca, ben kötüyüm, kötü bi insanım ben.” dediğin de şoklar içinde kalmıştım. Şaşkınlıkla Çağrıya döndüğüm de çağrıda aynı benim gibi şaşkınlıkla Bereni izliyordu. “Beren yavrum sen sarhoşsun, aklın tam yerinde değil gibi istersen sen buraya gel, buraya gel ki Asili rahatsız etme güzel kızım.” dediğin de gülümsemiştim. Babam bu tür şeylerden asla haz edebilen bi adam olmamıştı. Onun için saygı her şeydi ama babam benim için Bereni sarhoş sanarken onu burdan çıkarmanın derdindeydi. Beren “Yo-yok amca kim dedi sarhoş felan, A-asil sen mi dedin yok amca ben sarhoş değilim ya, ben kötüyüm kötü!” dediğin de Bereni gebertmek istedim çünkü gerçekten çok iyi rol yapıyordu. Bu rolleri kim bilir daha kime yapmıştı. Beren telefonu hızla sessize alıp, elime tutuşturdu ve kafama vurup “Kustu de! Şimdi uyutacağım sen merak etme felan de piç kurusu!” dediğin de sevimlice gülümseyip kafa salladım. Sesi açtığım da Beren öğürmeye başladı. “Baba Beren kusuyor şimdi, ben onu uyutacağım sen merak etme. Kusura bakma seni de rahatsız ettim” dediğim de babam “Tamam kuzum sen uyut ben geliyorum yanınıza” dediğin de şok içinde kaldım. “Yok! Yok gelme baba, gelme! Ben Çağrıyı aradım o geliyor yolda zaten, ben sadece çağrı gelene kadar seninle konuşsun dedim. Kapı çalma sesiyle kapıya bakınca Berenin çaldığını görünce derin bi nefes aldım ve “Heh! Bak kapı çaldı, şimdi ona vereyim onunla da konuş sen gelme.” dedikten sonra babamı dinlemeden telefonu hızla Çağrıya verşnce Çağrı beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Çağrı telefonu alıp, balkona çıkınca Berenle tek kalmıştık, ona alttan küçük bakışlar atınca “Şey gidelim mi?” dediğim de sinirden güldü ve “Az daha bu operasyonu senin çocukça tavırların yüzünden maf ediyordun Asil!” dediğin de üzülmüştüm. Sakince koltuğa oturup, “Haklısın Beren, özür dilerim ama gerçekten babamın cevap vereceğini hele de tek çalışta açacağını düşünmemiştim.” diye kendimi ifade etmeye çalıştığım da daha da sakinleşip, yanıma oturdu ve elini omzuma atıp “Az daha ebemizi sikiyordun Asil be!” diye dalga geçince gülümsedim, çekingende “Özür dilerim” diye tekrar ettiğim de saçlarımdan öpüp bana sarıldı ve “Ooo bu hamilelik iyice seninle oynuyor, önceden olsa az bile yaptım diyerek yağ gibi üste çıkardın.” dediğin de gözlerim dolduğun da şaşırmıştı. “Asil sakin ol güzelim, bi şey olmaz dedim ya önemli değil, hem bize de heyecan oldu zaten neden ağlıyorsun?” diye yüzümü elleri arasına aldığın da “Bilmiyorum ama ağlamak istiyorum ağlayabilir miyim?” dediğim de hızla kaşlarını çatıp yalvarır gibi “Bak davetimiz var geldikten sonra beraber ağlasak Serçe?” dediğin de kafa salladım. “Peki ama söz mü?” dediğim de gülerken “Sö-“ diyemeden Çağrı içeri dalıp sinirle “Bu kız benim elimde ka-“ diyemeden ıslak gözlerimi görünce, bu sefer sinirle Berene dönüp, “Naptın lan, hamile kızı mı ağlattın!?” dediğin de hem sinirli hem de şaşırmıştı. Beren şok içinde “Be-ben ağlatmadım Çağrı! Sende diyorsun ya hamile işte, salak salak şeylere ağlıyor!” dediğin de gözlerim tekrar dolarken Çağrıya dönüp “Çağrı ben salak salak şeylere mi ağlıyorum?” dediğim de Çağrı yutkunup, hızla yanıma geldi ve oturup bena sarılırken, “Yok yok olur mu öyle şey Asil, Beren salak sen takma onu ağlama” dediğin de “Çok ağlama isteğim var ama” dediğim de Çağrı sinirle nefesini verip “Asil ağlama dedim da, geldiğimizde ağlarız beraber” dediğin de gülümserken kafamı kaldırıp ona bakarken “Söz mü, beren de söz verdi, üçümüz döndüğümüzde ağlicaz tamam mı?” dediğim de Çağrı, Berene bakış atıp sabır çekip “Tamam Asil tamam, operasyondan çıktıktan sonra üçümüz eve gelip salonun tam ortasında el ele tutuşup ağlayacağız” dediğin de kafa salladım. “Tamam, o zaman şimdi ağlamamı durdurdum.” dediğim de beren sinirle “4dk içinde kapının önüne çıkıcaz, herkes son hazırlıkları yapsın!” derken telefonuna bakıyordu, kafasını kaldırıp bize baktıktan sonra “Son 3dk! 3dk sonra nöbet değişimi var hadi!” dediğin de hızla ayağa kalkıp, ayakkabılarımı giydim ve aynanın önünde kendime baktım, biraz ağlamıştım ama neyseki makyajım bozulmamıştı. Kendime son kez bakıp, “Ben hazırım” diye bağırdım. Çağrı da “Bende hazırım” dediğin de içeri Beren girdi. Sabahtan beri saçları topluydu ama kızıl rengi bi peruk ve yeşil lens takmıştı. O benim kadar siyah değildi, üstünde ki zümrüt yeşili elbisesi neredeyse kasıklarına kadar açılıyordu ama Beren alışıktı, o hep fazla fazla iddialı giyinirdi. Kızıl saçlarından ön tarafını yapıştırmış, ve dalga yapmıştı. Altında ki saten yeşil stilettoları da elbisesiyle tonu aynıydı. Boynunda mücevherleri ve aynı koleksiyondan küpe ve ince bileğine hafif büyük gelen bi bileklik takmıştı. Beren tam anlamıyla Nefes kesiciydi. Çağrı sinirle nefesini verip tam konuşacakken, Berenin telefonu çalınca “Çıkıyoruz!” diyerek Çağrının konuşmaması için dişlerini sıkmıştı. Çağrı benim abim gibiydi ve bana karışırdı ama Berene değil, Berene hiç kimse karışamazdı. O çizgiyi herkesle kurmuştu. Çağrı kapıyı açınca korumalar gerçekten de yoktu, Beren öne geçip, rahatlıkla çıktıktan sonra Çağrıya dönüp, “Biz ikimiz ayrı gideceğiz, bizi kimse tanıyamaz ama seni herkes tanıyor. Arabana bin ve bizi takip et, müsait bi yerde durup bizim arabaya alıcaz seni.” dediğin de Çağrı kafa sallamakla yetindi. Ne diyordu bunlar! Öylece babamın korumaları önünden mi gidecektik? “Be-Beren!?” dediğim de kaşlarını çatıp, “Bana hiç öyle bakma Serçe! Sana söylesem kabul etmeyecektin, son anda sürpriz olması en iyisi.” dediğin de koluma girmiş rahat bi şekilde yürüyordu ama ben sürekli etrafıma tuhaf bakışlar atıyordum. Koluyla koluma vurup, “Etrafına bakmayı keser misin! Düzgün ve dik yürü, iddialı ol!” dediğin de onu taklit etmeye çalıştığım anda buraya doğru gelen babamın korumalarıyla ayaklarım yere çivilendi. Yutkunamadım. Beren o an fark edince hızla bana ayak uydurup durdu ve telefonla konuşur gibi yaparken elimi tutuyordu. Arkamızda kalan Çağrı adamları görünce o kadar rahat bi şekilde onlara yaklaşıp, “Kızlar içerde, neredesiniz siz!?” diye kızdığın da Beren bile bunu beklemiyordu. Adamlar “Çağrı bey devriye saati, biz sırayla gece gündüz burda kaldığımız için-“ diye açıklama yaparken Çağrı onların lafını bölüp, “Tamam tamam, hızlı olun ama sakın rahatsız etmeyin ikisi de daha yeni uyudu eğer beni aralarsa gel diye andım olsun ikinizide sikerim!” dediğin de Beren güldü, ona döndüklerinde kulağında ki telefonla “Aahh hahha tamam canım, biz hazırız siz partinin konumunu atın” diye gür sesle söylediğin de herkes önüne döndüğün de tuttuğum nefesimi sesli vermiştim. “Tamam Çağrı Bey, siz merak etmeyin” dediğin de Çağrı bizi ayıplar gibi bakıp, “Böyle saçma sapan ses çıkaranları da o kapıdan uzak tutun!” diyerek adamlara söz hakkı vermeden hızla ilerleyince üşümüştüm. Benim kuzenlerim nasıl bir oyunculardı anlamış değildim! Adi herif bizi tanımadığına ne kadar inandıysa ben bile bizi tanımadığına inanmıştım. Adamlar bize ters ters bakıp, hızla ilerlediklerinde Beren telefonu indirip, “Asil! Ne yaptığını sanıyorsun sen!?” dediğin de “Elimde olan bi şey değildi gerçekten, atamadım adım felan, biraz çok korktum galiba” dediğim de elini karnıma koyduğum da elimin karnımda olduğunu o an fark etmiştim. Kafasını eğip karnımı öpünce gülümsemiştim. Elimi tutul, “Hadi baş belası hadi, bu geceyi sağ Salim geri dönerek geçirmemede yardımcı olmalısınız ufaklıklar.” dediğin de yürürken, kaşlarımı çatıp “Ben anlamadım, ufaklık olan kim?” dediğim de gülüp, “Üçünüz” dediğin de bende gülmüştüm. Eğilip karnıma baktım ve yüzümdeki gülümsemem daha da büyümüştü. Dern bi nefes alıp, fısıldayarak “Onlarla büyüyeceğim” dediğim de önüme dönerek Berenin adımlarına ayak uydurmaya çalıştım. Asansöre binip, aşağıya indiğimiz de ikimizden aynadan kendimize bakıyorduk. Asansör açıldığın da Beren kolunu bana uzatınca elimi onun koluna koydum ve yürümeye başladık. Beren yürürken kapıya yaklaştıkça adımlarımın küçüldüğünü fark edince “Hadi güzelim, sadece şu kapıdan çıktıktan sonrası çocuk oyuncağı” dediğin de gözlerimi yumup yürümeye devam ettim. Derin bi nefes aldım ve tam kapıdan çıktığımız da gözlerimi açtım. Tüm korumalar bana bakıyordu ama sanki ben görünmezmişim gibi benim olduğumu bilmeden öylece birisine bakar gibi bakıyorlardı. Onlara o an gülümsemek bile istemiştim ama anlamamaları için yürümeye devam ettim. Bizim için önümüzde duran arabanın kapısı açılınca önce Beren daha sonra ben son kez 17.katta ki evime bakıp derin bi nefes aldım ve bindim. Araba hareket etmeye başladığın da Beren telefonla konuşmaya başladı, farklı dillerle bi kaç dil ve farklı kişilerle görüşmüştü. Telefonu kapattığın da merakla ona bakıp, “Herkesle farklı bir dil mi konuluyorsun cidden?” derken aklıma gelen soruyla merakla Berene dönüp, “Beren kaç dil biliyorsun?” dediğin de o da bunu daha önce hiç düşünmemiş gibi bi süre düşündükten sonra “Bilmem ki hiç düşünmedim” diyerek öylesine bi şeyden bahseder gibi davranınca şok olmuştum. Benim sadece, Türkçe-Kürtçe-İngilizce ve işaret dili hakkında bilgim yeteri kadar vardı. Berenin telefonu çalınca “Efendim Çağrı” diye açtı, arabadan arkamıza baktığım da Çağrının arkamızda olduğunu biliyordum. Beren bi süre onu dinleyip, “Olmaz, zaten çok yakın buraya.” dedikten biraz sonra “Olmaz dedim Çağrı, en fazla 5dakalık yol! Asil olmasa zaten yürüyerek bile giderdim!” diye onu tersleyip yüzüne kapatınca gerilmiştim. “Bi sorun mu var?” dediğin de bana dönüp, “Yok yok, ben arkanızdan katılayım dedi de olmaz öyle” dediğin de fazla sinirli gibiydi. “Başka bi şey yok değil mi?” dediğim de yanağımdan öpüp “Yok yok, sakin ol” dediğin de yalan söylüyordu, Çağrı onu sinirlendirecek başka bi şey söylemişti ama ısrar etmemiştim. Biraz sessizlikten sonra gözlerim ağrımaya başlamıştı lensler yüzünden. Söylenerek Berene dönüp, “Beren bu lensler gözümü çok rahatsız ediyor” dediğim de telefona bakıyordu. Bana dönmeden “Çok kalmayacağız zaten Asil, az dayan güzelim” dediğin de kafa sallamakla yetindim. Aynı anda midem de bulanmaya başladığı için “Beren” dediğim de beni duymadığından “Beren” diye tekrar edince Beren sinirle “ne oldu Asil!” dediğin de ürkmüştüm. Korktuğumu anlayınca ağız içinden küfür edince, hızla telefonu kapatıp, “Özür dilerim, özür dilerim Asil gerçekten.” dediğin de sadece “Sorun değil” diyerek gülümsemekle yetinmiştim. Camdan dışarıya bakmaya başladığım da gözlerim dolmuştu. Yük müydüm acaba onlara, evde sürekli en azında hava almam için yardım isteyip ikisin de başlarının etini yemiştim. Şoför “Geldik efendim” dediğin de tam kapıyı açacakken Beren “Asil, bi bakar mısın?” dediğin de ona döndüm, dolan gözlerimi silmiştim “Yemin ederim seninle alakası yok, işler üst üste geldi ya güzelim onun için” dediğin de kafa salladım, çenemden tutup “Küs değiliz değil mi?” dediğin de derin bi nefes alıp kafa salladım, “Değiliz” dedim. Kapı açılınca Çağrı arabaya bindi. “Gelmedik mi?” dediğim de Beren “Arka tarafta, şimdi dolanacağız bizi araba değiştirirken kimse görmesin diye” açıklama yapınca kafa salladım. Beren biraz öne çıkıp, “Şimdi beni iyi dinleyin, Asil senin ismin Aarion unutma. Çağrı senin ismin de Darian ve benim ismimde Austin. Anladınız mı?” dediğin de ikimiz de kafa salladk. Araba durunca, kapımız açıldı Beren inmeden hemen önce “Çok dikkatli olun ve olabildiğince insanlardan uzak durun.” dedi ve ilk inen Çağrı ona inmesi için yardımcı oldu, sonrasında da aynı şekilde bana da elini uzatınca bende arabadan indim. Beren koluma girince biz önce Çağrı da arkamızda ilerliyorduk. İçeri girmek istediğimiz de güvenlikler bizi durdurunca Beren tam konuşacakken Çağrı, “We are invited, don’t you recognize us!?” (Davetliyiz, bizi tanımadın mı!?) diyerek onları kınarcasına bakınca adamlar hızla özür dileyerek yol verdiler ve ardından şık bi kadın bize yolu göstereceğini söyleyerek önümüzde yürümeye başladı. Biz onu takip ederken kocaman bi kapının karşısına geldik ve kadın “Password: ede wine” (Parola: kırmızı şarap) dedikten sonra adam elini kulaklığa koyarak “Password: white wine” (Parola: Beyaz Şarap) dedikten sonra kocaman kapı içeriden kilitli bi şekildeylen açılmaya başladığın da Berene sormadan duramadım “Farklı parolalar kullandılar” dediğim de Beren etrafına bakarken aynı anda bana cevap verip, “Fark ettim belli ki tek bir parola değil sınıflar arası parolalar kurmuşlar, mantıklı ve sinsice” dediğin de etkilendiğini saklayamıyordu. Kapı açılınca bu sefer Çağrı önümüze geçtiğin de anlamamıştım. İçerde hafif kısık bi sesle klasik müzik, şık, kibar ve hoş hem genç hem de yaşlısıyla birçok kadın vardı. Kadınlar sohbet ederken hemen herkese baktığım da hepsi fazlasıyla birbirine benziyordu. Herkes yalancı, küçük ve kibar kahkahalar atıyor ve birbirlerine övgü yağdırmaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Erkeklere bakınca bir çoğu iş konuşurken hepsi fazla siyah ve jilet gibi takımlarının içinde fazla yakışıklı görünüyorlardı. İş konuşanların bir çoğu ara ara yanlarında geçtiğimizde bize kısa süreli bakıyor daha sonra hafif küçük bi kafa selamı veriliyordu. Çağrının karşısına çıkan adama “Ah welcome Dalion! You haven’t ben around for a long time?” (Aa hoşgeldin Dalion! Uzun zamandır yoktun ortalıklarda) dediğin de şaşırmıştım, Çağrının da bu işler içinde olduğunu bilmiyordum. Beren tuhaf bakışlarımı fark etmiş olmalı ki “Benim adamım o sakin ol, burdaki bi çok kişi gelip bize selam verecek ve hepsi de güvendiğim adamlar onun için fazla gerilme sadece gecenin tadını çıkar.” dediğin de kafa salladım. Çağrı ve adam karşılıklı kısa bir konuşmadan sonra adam bize bi adım atıp, “Dalion, won’t you introduce me to these beatifull young ladies?” (Dalion, beni bu genç ve güzel hanımefendilerle tanıştırmayacak mısın?) derken Bereni beğeni dolu gözlerle süzmeyi ihmal etmemişti. Karşımda ki adam genç ve kumraldı, boyu oldukça uzun ve emin olmasam kesin Türk derdim. Çağrı, “Oh excuse me buddy, this beautiful woman is my girşfriend and thing little lady is her sister.” (Ah kusura bakma dostum, bu güzel kadjn benim sevgilim ve bu küçük bayanda kız kardeşi) diye bizi tanıtınca, Adam elini uzattı. Beren elini sıkarken “Austin” diye ismini tanıttı, adam da aynı şekilde “Bert” diye kısaca kendini tanıttı. Bakışları bana döndüğün de gözlerimi hafifçe kaçırdım, bakışları fazla dikkatliydi. Elini uzatığında elini sıkacakken hafif eğilerek elime küçük bi öpücük bıraktığın da gülümseyerek “Aaustin” diye kısaca kendimi tanıttım, adam aynı şekilde “Bert, nice to meet you, lady” (Bert, tanıştığıma memnun oldum, bayan) dediğin de “Me to” (Bende) diye kısaca cevap verdim. Yürümeye devam ettiğimizde az önceki adamın bakışlarını sırtımda hissediyordum ve bu beni fazlasıyla geriyordu. Masaya geçene kadar Berenin bi kaç adamı daha geldi, fark ettim ki sürekli biriyle konuşmamızın sebebi çevremizdekilerin bizi tanıması içindi çünkü belli bi adımdan sonra birileri çıkıyordu. Sürekli aynı şeyleri yapmaktan sıkılmıştım, bunun için sıkıntıyla etrafıma baktığım da tekrar herkesin üstünde küçük bi göz gezintisi yaptım. Gözüm yukarıya çarptığın da yukarıdan bi çok insanın burayı izlediğini görünce şok olmuştum. Salonun tam ortasında olduğumuz için hemen hemen herkes bize bakıyordu. Berenin kolunu hafifçe sallayıp, kulağına fısıldayarak “Yukarıdaki insanlar da kim?” diye sorduğum da Beren bana gülümseyerek önüne döndü ve fazla belli etmeden kafasını yukarı kaldırınca kaşlarını hafifçe çattı. “Bizde birazdan oraya çıkacağız ve Asil sakın dikkat çekme tamam mı?” dediğin de yutkundum ve kafa salladım. Tekrar tanışma faslı bittiğin de sürekli bizimle duran güler yüzlü garson ilerlememiz için işaret verdi, onu takip ettiğimizde bi asansörün önünde durduk ve oradaki adamlara yine “Password: leadership” (Parola: Liderlik) dediğin de şaşırmıştım. Çağrıyla göz göze geldiğimiz de bana güven verircesine gülümsediğini de aynı şekilde ona gülümsedim. Garson bi “Here you go, sir” (Buyrun efendim) dediğin de önce ben ve Beren daha sonra da Çağrı bindi. Garson bizimle binmedi, kapı kapanana kadar orada bize gülümsemekle yetindi. Kapı kapandığın da “Beren liderlik ne oluyor” dediğim de Beren aynadan kendine bakarken rujunu tazeliyordu. “Yani bizim bi üstümüz yok güzelim, uluslararası en güçlü bi kaç insan ve onların yanlarına yaptırdığı cahil barbie bebek sevgilileri tek olacağız ama yinede çok dikkatli ol orada fazlasıyla zeki insan var.” diye beni uyardığın da kafa salladı. Rujunu çantasına koyarken Çağrıya dönüp, “Aferin, gerçek anlamda ben bile inandım” dediğin de Çağrı göğsünü kabartıp “Eyvallah” dediğin de gülmüştük. Asansör durduğun da Beren hızla ciddileşip, “Şş tamam, işte şimdi operasyon başladı.” dedi ve kapı açıldı. Kapı açılınca Beren, Çağrının koluna girip bana bakarken “Bizi takip et” diye fısıldadığı da gülümsedim ve kafa salladım. Onlar önde yürüyüp ilerlerken bende onları takip ediyordum. Burası fazla büyük ve fazla boştu, Beren söylediğinde haklıydı az ama dikkatle bakan insan sayısı fazlaydı. Yaşlı adamların yanın da bile 20’li yaşlarda kızlar vardı. Midem bulanmıştı! Kimseyle göz kontağı kurmamaya dikkat ederken köşede duran içki içen bi kişinin bakışlarını fark edince tekrar kafamı kaldırıp baktığım da bi tokat yemiş gibi hissetmiştim. Nasıl olur! Bana bakan adam salonun tam ortasında durup ona baktığım için o da bakışlarını bana kenetlemişti. Kaşlarını çatıp kafasını hafifçe yana yatırdığın da sanki beni tanımak ister gibiydi, herkes bana ve benim baktığım yere bakıyordu ve ben bunları bildiğim halde ne gözlerimi ne de ayaklarımı hareket ettirebiliyordum. Tıpkı rüyamda ki gibi. Ama nasıl olur, onun ne işi vardı ki burada? Başım dönmeye başladığın da Berenin sesini duydum, zorla ona dönmek için direndiğim de benden 7-8 adım ilerde duruyordu. Etrafımda ki herşey bulanıklaşıp, dönmeye başladığın da bayılacağım biliyordum. Etrafımdaki sesler uğultuya döndüğünde, ağzımdan çıkan son kelime YİNE “Alaz Ağa” olmuştu…

 

Kitabıma beğeni ve yorum yaparak destek olun lütfen.✨🫂

Evett, bi bölümün daha sonuna geldiikkk..

Nasıl buldunuz bu bölümü?

Yan karakter olarak Beren ve Çağrıyı çıkarmayı düşünmüyorum nasıl, onları sevdiniz mi?

Pekiii, büyük buluşmayı bu kadar yakın zamanda bekliyor muydunuz yoksa size sürpriz mi oldu????

Peki şimdi ne olacak Alaz Ağa, Asili ararken dibine kadar girdi ama belki haberi yok yada Alaz Ağa ve Berenin eski dostluğu mu araya girdi???

Peki şunu varsaysak, Alaz Ağanın haberi yokken gelişti bu olaylar, Asil ne yapmalı? Ya da her şey Alaz Ağanın haberi varken gelişti ama yine de Asil ne yapmalı, Alaz Ağayla gitmeli mi?

Çağrı, peki o bu işin neresinde?
Ayrıca arabadayken Beren ve Çağrı neden kavga etti, eminim kimse çok ciddiye bile almadı ama sanki bi şeyler döndü o kısacık sürede..?¿

Ve son olarak bi şey soracağım, Alaz Ağa geç mi kaldı aramak için sizce “Geçmişimin laneti” olarak adlandırdığı eski defterden dolayı mı bu kadar korkuyor yoksa kafasında soru işaretleri mi var?

Neyse neyse, bence güzel bi bölümdü. Biraz soru işaretleriyle kalsak da merak herzaman iyidir iyi..😉🩷

 

Bölüm : 20.05.2025 14:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...