31. Bölüm

Bitmeyen Uyku

M.k
m.k

Keyifli Okumalar..✨🤍

—AZAD AĞA—

 

İnsanoğlu hata yaptığı vakit, hatalarından ders çıkarması yeterli midir? Peki ya o hatanın sonuçları,bedelleri ne olacaktı? Sonuçları yapan kişiye mal olsa belki de yeterli olurdu lakin, ya mazlumlar ne olacaktı? Ben hata yaptım, hatamın farkına da vardım lakin görüyorum ki yeterli değildir..

 

Tam karşımda arabaya binerek hızla ilerleyen Alaz Ağanın arkasından uzunca bi süre durdum. Belki de o haklıydı, bitmişti! Asilin hamile olduğunu benden saklamaya çalışmış lakin yine de öğrenmiştim. Bebekleri aldırmak istediğini söylemiş, eğer Asilden bebeğini alırsak bu sefer onu hiçbir kimse toparlayamazdı.. Ben bile..

1 gün sonra Asil uyandırılacaktı ama buna izin vermeyecektim, bu bebekler alınmayacaktı ve kararım katîdir onlar babasız büyüyecekti! Hızla hastaneye girdim, Sercan doktor, her ne kadar Alaz Ağanın arkadaşıysa da benim de tanıdıklarımın adamıydı. Hızlıca telefon görüşmesi yapıp, gerekenleri ayarladım. Kapıyı çalıp girdiğim de Sercan’ın telefonu çaldı, o telefona bakarken ben rahatça karşısındaki koltuklardan birine oturdum. Bana anlamayarak, kaşlarını çattığında “Telefonuna bakmayacak mısın doktor?” dediğim de dişlerini sıkarak, telefonu açtı. Zeki adammış, leb demeden leblebiyi anladı. Karşıdaki sesi bi kaç dakika sinirle dinledikten sonra tam karşı çıkacakken, telefonun kapandığını fark edince sinirle masaya vurdu. Yalandan boğazımı temizleyip, “ıhım ıhım, ee doktor?” derken sesim alaycıydı. Hırsla nefes aldıktan sonra bana döndü ve “Bak Azad Ağa, konuş-“ demeden ayağa kalktım ve “Asilin hastane işlerini hallet, onu yurt dışına götürdükten sonra uyandırıp her şeyi ben anlatacağım o bebekleri almayacaksın!” dedikten sonra tam çıkacakken, doktora dönüp “He, Alaz Ağanı bi kaç gün burda tut, ondan sonra gidip ona olanları anlatırsın. Piç herif, daha ikizleri olduğundan haberi bile yok!” diye yüzümü buruşturdum. Onunla konuşmama bile müsade etmedi ve andım olsun o da pişman olacak ama çocuklarından bi haber de olacaktı! Odadan çıktığım gibi aşağı kata indim, orda beni bekleyen Miraç’ın yanına ilerledim. Bana doğru gelmeye başlayınca hızla boş odaya ilerlerken ona kafamla beni takip etmesini işaret ettim. Odaya girer girmez, hızlıca ona özet olarak olanları anlattım. Sinirden oda da volta atan Miraç’a bakarken aynı anda planları da hazırlamak için ara ara kısa telefon görüşmeleri yapıyordum. “Ağam, Asil uyandığın da ya kabul etmezse!?” derken o da olanları kabullenemiyor gibiydi. “Asil, kendisini ve çocuğunu ortada bırakan adamı istemez!” diyerek daha fazla uzatmasına müsade etmeden “Miraç yarın sabah uçak hazırda olsun, bu akşam Asilin hem hastane işleri hem de Asil için bir gece daha kalmalıyız.” dediğim de kafasını sallarken, “Biz burdan çıktığımız da bile onlar hala Asilin kaydını burada bilecekler?” dediğin de kafa salladım. Kızımı en başta orda bırakarak hata etmiştim lakin bu sefer kızımı bi kurbanlık koyun gibi onun ellerine bırakmayacaktım, doğrusu o piç kurusu da korkudan kızıma bakamaz bu saatten sonra! Asıl korktuğum, Asil uyandığı vakit bu gerçekleri ve bebeklerini kabullenebilecek miydi.. Rabbim sen büyüksün, bize yardım et..

-1 GÜN SONRA-

 

“Azad ya kabul etmezse Asil ne yapacağız!?” diye ağlayan yarime döndüm, yanına oturup “Yarim, zaten sıkıntılıyım sen de bana yardım edesin az ha?” dediğim de halaa ağlamaya devam ediyordu. “Ne yaptık biz böyle! Ne yaptık Azad Ağa!” diye sitem ederken sesi fısıltı gibiydi. Ellerini ellerimin arasına alıp, öptüm. Sonra alnını öpüp “Yarim şimdi beni dinleyesin, Asil hala uyuyor ve biz yurt dışına gittiğimiz de bile uyuyor olacak. Onunla ben konuşacağım sadece ben. Kabullenmesi zordur lakin Asil artık büyüdü ve anne olacak.” dediğim de Eslem hızla eliyle ağzını kapatıp ağlamaya devam etti, evet belki de bir baba için en acı gerçek kızının büyüdüğünü kabul etmesidir. Bu kadar basit değildi ama o da artık bir anne olacak kadar büyümüştü yada büyütmüşlerdi..Eslem için zordu lakin artık onun ve Asilin kabullenmesi gereken gerçekler vardı. Onu göğsüme çekip sarılınca daha çok ağladı, “Etme yarim” diye fısıldamaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. “Hayde, hazırlan artık zamanı gelmiştir hastaneye gidiyoruz.” dediğin de yutkundu ve kafasını salladı. Biten bir hayatı, yeni bir hayata başlatıyorduk..

HASTANE—HAVAALANI

”Yavaş olun!” diye herkes Asilin üstünde olduğu hastane yatağını dikkatle ilerletiyorlardı. Hava alanındaydık ve Mardin’de ki son anlarımızdı, kızım kurtulacaktı.. Eslem sultan, ben ve Miraç yan yana durmuş Asilin uçağa bindirilmesini izliyorduk, kolunda serum vardı ve hala onu uyandırmalarına izin vermemiştim. Yanımıza gelen adam, Miraç’ın kulağına telaşla bi şeyler söyleyince Miraç hızla bana dönüp, “Ağam!” dediğin de ona bakıp kafa salladım, “Ne oldu miraç?” dediğim de “Ağam, Alaz Ağa! Alaz Ağa her şeyi öğrenmiş ve şimdi hava alanındaymış! Buraya geliyor.” dediğin de sinirle bağırıp, “Nasıl öğrenmiş lan, nasıl aldınız, nasıl bu kadar geç haberin oluyor miraç senin!” dediğim de Miraç Asile dönüp, “Ağam sonra konuşalım, Asili hızla kaçırmamız lazım!” dediğin de benden farklı değildi fazla telaşlıydı. Miraç hızla arkasındaki adamına dönüp, “Aykut, hemen pilotu bulun! Uçuş 1 saat sonra ama biz şimdi kalkacağız, hızlı!” diye bağırdığın da bi kaç adam hızla ilerlemeye başladı. Eslem sultan ağlayarak yanıma geldiğin de sessizdi, “Azad-“ dediğin de ona sarılıp, “Sakinleş Hatun, bu sefer ne olursa olsun kızımı ve torunlarımı ona vermeyeceğim!” dediğim de daha çok ağladı. Miraç bize dönüp, “Ağam ben Alaz Ağayı oyalarım siz pilot geldiği vakit hızlıca kalkın, ben sonra gelirim.” diyerek gitmek üzereyken seslenip, “Miraç! Sen dur, ben ve Eslem oyalarız onu siz kavga etseniz bile adamları seni tutsa yada adamları buraya üşüşür. Biz buradayken Asili seninle gönderebileceğimizi düşünemez.” dediğim de Eslem bana döndü ama başka çarem yoktu. Şu dünyada bi güvenebileceğim kişi Miraç’tı. Ona canımı, kızımı emanet ediyordum. Miraç kafasını dikleştirip, “Peki ağam.” diyerek kafa salladı. “Bu bizim son şansımız Miraç, kızım önce Allah’a sonra sana emanet. Hemen arkanızdan geleceğiz.” derken elim omzundaydı. Gülümseyerek kafa sallayıp, “Gözün arkada kalmasın Ağam.” dediğin de kafa sallayarak ilerledim. Hemen önünüzde hızla buraya ilerleyen bi arabadan, Miraç’ın adamları ve pilot inince biraz rahatlamıştım. Bizde hızlıca arabaya binip, Alaz Ağayı bulmalıydık. Hızlıca bi telefon açıp, “Alaz ağanın yerini hızlıca bul ve bana bildir.” dedikten sonra kapattım. Araba bizi pistten çıkarttığın da indik, telefonuma gelen mesajla hızlıca o tarafa doğru ilerlemeye başladım, arkamdan gelen Eslem sultana baktığım da yorgundu. Onu bekleyip, “Siz yavaş yavaş gelin, ben acele etsem iyi olur yarim.” dediğim de kafa salladı. Tüm adamlarımı onun yanın da bırakıp, yalnız yürümeye devam ettim. Fazla ilerlememe gerek kalmadan biraz ileride Alaz ağa, Ali ve adamlarını görmüştüm. Alaz Ağa adamlarına bağırarak bi şeyler söylerken yakınlaşınca adımlarımı yavaşlatıp, sakince yanlarına gidince, bana sırtı dönük olan Alaz ağaya adamı işaret verince bana döndü. Beni görünce kan beynine sıçramış gibiydi, beni görmeyi beklemiyordu belki kendisi bulmak istiyordu. Derin bi nefes alıp, “Hayırdır Alaz ağa!?” derken sakince onu süzdüm, üstü başı dağınıktı ve fazla belliydi, içmişti. Dişlerinin arasında bağırarak, “Karım nerede!? Karım ve çocuğum nerde!?” dediğin de histerik bi şekilde güldüm, “Hayırdır Alaz ağa, sen kızımı boşayacaktın! Ayrıca ne çocuğundan bahsedersin sen!” derken şaşkınlığımı gizlemeye çalışıyordum çünkü bu kadar deteylı bilgiyi bilmesine imkan yoktu, her şeyi kontrolüm altında tutmak için doktoru bile yakalatmış, bizim uçuştan sonra bırakacaktık. “Azad ağa! Haddini aşmışsın! Sen nasıl karar verirsin Asil yerine-“ demeden onu kesip, “Sen ne dersin be ahmak herif! Sen ne yaptın, sen kızımın karnında ki bebeğini öldürmeye bile çalıştın! Ya haberim olmasaydı her şey bu kadar basit midir!” dediğim de bana doğru yürüyüp kendini durdurdu. “Hiçbir şey bilmezsin! Asil daha küçük,küçük! Nasıl bakar bi bebeğe, ya istemezse!” derken çaresiz gibi sanki kendini bir şeye inandırmaya çalışıyordu. “Sen aciz bi insansın Alaz Ağa! Benim kızım bi bebeğe bakabilir, sen onun için değil kendin için verdin bu kararı! Asil bunu öğrenirse seni asla affetmez!” tekrar gülüp “Doğru ya, kızım sen daha o hastanedeysen onu boşamaya çalıştığını bile bilmez neden!? Çünkü hala uyuyor, hala hasta yatağında ve vurulduğu günden beri gözünü açmadı!” dediğim de yutkundu. Başını dikleştirip, “Eğer karımı bana vermezsen olacaklardan ben sorumlu değilim Azad Ağa! Andım olsun burayı yıkarım!” dediğin de omuz silktim, “Ne yapmak istersen onu hap Alaz Ağa lakin sana söyledim 4yıl boyunca ne kızımın yüzünü ne de torunlarımın yüzünü göreceksin! İstersen yak,yık ama hiçbir şey değişmeyecek.” dediğim de hızla yakama yapıştı, “Bunu yapamazsın!” dediğin de arkadan bi ses yükseldi, “Yapar!” dediğin de Alaz ağa beni bırakıp, Eslem hanıma döndü. Yanımıza gelirken gözyaşlarını siliyordu. Alaz Ağanın tam karşısın da durup ona bi tokat atmasını ben bile beklemiyordum. Herkes tarafından uzunca bi süre sessizlik oldu, Alaz ağa gözlerini yumdu lakin ne laf etti, ne de Esleme döndü. Sadece yutkundu, sanki o da bunu hak ettiğinin farkındaydı. Eslem ağlarken bağırarak, “Sen daha ilk günden benim ahımı aldın Alaz ağa! Kızımı götürdüğün ilk gün Azad Ağa eve yalnız geldiğin de olanlardan bi habersin! O gün evimizin tam ortasına bi ateş düştü ve o ateşin sahibi sendin!” Hıçkırınca kolundan tutsam da konuşmaya devam etti, “O ateş Asil eve geldiği vakit sönecekti, sen o suyu bize vermedin, güç gösterin için kızımı kullanan bi alçaksın sen!” dediğin de Alaz ağa dişlerini sıkarken hayır anlamında kafasını salladı. “Benim kızım daha 20’sine girmeden bebeği olacakmış, ikizmiş! Nasıl bakacak, nasıl kabullenecek! Ya sen, nasıl onları ölüme bırakırsın! Sen de hiç mi vicdan yoktu o bebelere acımayan benim kızıma nasıl merhamet gösterir ha!?” derken dengesini kaybedince Alaz ağa ona destek verince hızla onu itti. Son kez ona dönüp, “Andım olsun Alaz ağa, kızım seni istediği gün onu kendi ellerimle sana getireceğim lakin öbür türlü değil cesedimi çiğnemen yedi cihan bir araya gelse de bu saatten sonra Asil istemeden siz asla bi araya gelmeyeceksiniz!” dediğin de Alaz ağa sanki ikinci tokattını yemiş gibiydi, yıkılmıştı. Belki hiçbir söz Alaz Ağayı durduramazdı ama Eslem Sultan onu, Asilin artık ona dönmek istemeyeceğini kafasına sokmuştu.. Eslem sultan söz vermiş olabilirdi ama bu saatten sonra Asil istese de Alaz Ağaya ne dönebilecekti ne de ulaşabilecekti! Artık benim için tek önemli olan Asilin hayatıydı, Alaz Ağanın düşmanları artık benim de düşmanımdı lakin bu yine de Alaz Ağa yüzünden olduğu gerçeğini hiçbir zaman değiştirmeyecekti.. Biz ilerlerken, sırtımda Alaz Ağanın delici bakışlarını hissedebiliyordum ama bir kez bile arkama dönmedim ve o da bir adım bile atmamıştı, pes etmişti. Alaz Ağa bir kez daha kızımdan vazgeçmişti ve bir kez daha onu hasta yatağında yalnız bırakmıştı.. Onların görüş açısından çıktığım anda Miraç’ı aradım, fazla beklemeden açılan telefonla “Bizi bekleyin 2dk ya oradayız.” dediğim de miraç “Tamam.” demekle yetindi, telefonu kapatıp bi süre yürüdükten sonra aracımız bizi bekliyordu. Arabaya bindikten sonra Eslemin hala gözyaşı döktüğünü fark ettim. Onu göğsüme çekip, “Bitti yarim, herşey bitti ve artık herşeye yeniden başlayacağız.” dedikten sonra saçlarını koklayarak öptüm. “Sözümü tutmama izin verecek misin Azad Ağa?” derken kafasını kaldırıp, ağlarken gözlerini gözlerime dikti, yutkundum. Ona cevap vermeden, başını tekrar göğsüme koyunca ağlamaya devam etti ama o da biliyordu, Asil istese de artık o adamla beraber olmayacaktı. Gerekirse kızımı ülke ülke o adamdan kaçıracaktım ama ona vermeyecektim. Araba durup, kapılarımız açılınca indik, uçağın hemen yanında bizi bekleyen Miraç, yanımıza gelirken telaşlıydı. “Ağam, Ağam Asil uyanmak üzere” dediğin de dona kaldım, saatler geçikti ve bunu hesaba koymamıştım. “Kahretsin! Hızlıca uçuşa hazırlanın hemen!” dedikten sonra herkes hızla uçağa bindi, bi kaç dakika sonra uçak hareket etmeye başladığın da derin bi nefes almaya başlamıştım. Bu saatten sonra Asil uyansa da çok bir şey değişmezdi ama uyandığında onu yalanlarla oyalamak istemiyordum. Hızlıca kalacağımız yere gitmek için dua etmekten başka çarem yoktu. Camdan bakarken istemsizce yutkundum. Kızımın hayatını geride bırakarak iyi mi yapıyordum, daha doğmayan torunlarım içindi bunların hepsi ama en önemlisi kızımdı. Asil hiç yaşamaması gereken bir çok şeyi yaşamıştı ve ben hiçbirine engel olamamıştım. Ama artık gerçek anlamda bitirmiştim, kararlarımı kızım için alacak hayatımı gerekirse onun hayatı için adayacaktım ama onu bir daha asla tehlikeye atmayacaktım! Alaz Ağa tehlikenin kendisiyken kızım onunla kalmıştı ve ben yine çaresizce kalmıştım. Bu sefer canıma mal olsada asla kızımı görmeyecek, duymayacaktı! Gerekirse herkes için Asil ölecekti..

 

 

Evet, bi bölümün daha sonuna geldik sevgili okurlarrrr…

Nasıl buldunuz bu bölümü, ilk defa Azad Ağanın ağzıyla yazdım umarım onu da anlamaya çalışırsınız ( Ben anlayamıyorum da)

Bölümler kısa da olsa hikayede kalın istiyorum ve bu saatten sonrası uzayacak gibi…

BEĞENİ + YORUM lütfen🥺✨🩷

BÖLÜM HAKKINDA Kİ FİKİRLERİNİZ BENŞM İÇİN KIYMATLİİİ, LÜTFEN YORUM YAPAR MİSİNİZ????

 

 

Bölüm : 12.04.2025 20:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...