18. Bölüm

18.Bölüm

Solita
llsolita

Bölüm şarkıları <3

 

Ve yorum yorum yorum

 

 

Can - Bu tepe pullu tepe

Cem karaca- ceviz ağacı

Erkin koray- çöpçüler

Erkin koray- seni her gördüğümde

 

18. Bölüm

 

~ tavşan

 

Cihan ağrıyan omzunu eli ile ovuşturarak yerinde doğruldu. Etrafına bakınarak omuzlarını geriye atarak esnedi.

 

Batmak üzere olan güneşe baktığında kaşlaru çatıldı. "Sikerim böyle işi. " Ağız içinde küfür ederek eli kapının kulpuna gitti.

 

Uyku sersemliğini atmış bir şekilde araban zıplayarak inmiş, kapıyı sertçe kapatmıştı.

 

Liyan'ın geleceğinden emin bir şekilde binmişti arabaya, bile isteye biraz gözlerini dinlendirmek amacıyla uyumuştu.

 

Gece tekrar uzun bir nöbet tutmak zorundaydı.

 

Mandalina bahçesine girerek etrafına bakarak 4. Sıraya yönelmişti.

Yürürken etraftan gelen köpek sesleri ile kaşlarını çattı.

 

Bu saatte diye mırıldanarak liyanı bıraktığı, 12. Ağacın önüne geldi, yerde olan mandaline kabukları yüzünde bir tebbesüm oluştururken liyanı göremedi için etrafına bakınmıştı.

 

"Liyan! " Diye seslendiğinde sesi yankı yaparak tekrar kulaklarına ulaşmıştı. Etrafına bakarak diğer sıralara bakınarak liyanın adını seslenmeye devam ediyordu.

 

Mandalina bahçesinin son sırasına kadar gitmiş, hala liyanı bulamamıştı.

 

İsmini seslenmeye devam ederek son sırada ararken, duyduğu sese dikkat kesildi.

 

"Cihan... " gelen mırıldanma ile cihan sağ tarafına döndü. "Buradayım." Diyen liyan'ın sesini bir kez daha duyduğunda gözlerini iki tarlanın arasında olan ceviz ağacına çevirmişti.

 

"Ben inemedim. " Diyen liyan ile ceviz ağacının dalında, ağaca sarılu bir şekilde oturan liyanı görğnce kaşlarını çattı. " Ne işin var orda? " Diyerek ağacın yanına gitmişti hızlıca başını kaldırarak liyan a baktığında liyan dudaklarını büzmüş bir şekilde kendisine yardım etmesini beklediğini görünce üst dudağı kıvrılmıştı.

 

Liyan "Kurtarır mısın beni? " Diye sorduğunda cihan başını olumlu anlamda sallamış, kollarını yukaru doğru kaldırmıştı. "Atla hadi. " Dediğinde liyanın gözleri korku ile büyümüş "saçmalama! " Diyerek korkusunu belli etmişti.

 

Cihan her ne kadar gülmemek için kendi ile savaş versede, bu son dediği ve mimikleri ile istemeden de olsa gülmesine sebeb olmuştu. Elinin birini burnunun kemerine koyarak gülmeye devam ederken. Liyan ise hâlâ kendisini kurtarmasını bekliyordu.

 

Cihan kendisini toparlamak amacı ile başını iki yana sallayıp " Sinan'ı bile tutuyorum seni mi tutamayacağım?" Diyerek tekrar kollarını havaya kaldırdı. "Atla hadi, " Dediğinde liyan başını olumsuz anlamda salladı.

 

" Sinan da mı ağaçta kaldı? " Dediğinde cihan tekrar gülme isteği ile dudaklarını birbirine bastırdı.

 

"Kalmadı." Diyerek ellerini indirdi.

 

"Ben geleyim seni alayım ağaçtan." Dediğinde liyan tekrar başını hızla iki yana salladı. "Olmaz olmaz düşürürsün. " Diye itiraz ettiğinde ciham derin bir nefes vererek bakışlarını liyan ın gözlerine çevirdi.

 

"Ama seni bir şekilde oradan indirmemiz gerekiyor değil mi?" Diye sorduğunda liyan olumlu anlamda başını salladı.

 

" O yüzden atla, " Dediğinde liyan omuz silkti.

 

Cihan "hem sen nasıl çıktın oraya, " Diye sorduğunda liyan dudaklarını tekrar büzerek,

 

"Köpekten kaçıyordum. " Diye isyan eder gibi dile getirdi.

 

"Atla, tutacağım seni söz veriyorum. " Dediğinde liyan tekrar omuz silkti.

 

"Merdiven getiriverir misin? " Dediğinde söylediği 'getiriverir' demesine cihan "getiriveremem." Diye taklidini yaparak karşılık vernişti.

 

"Buralarda olduğunu sanmıyorum. " Dediğinde, liyan ın yüzü düşmüştü.

 

"Ayrıca liyan, sarılma ağaca o kadar düşmezsin korkma, " Dediğinde liyan başını iki yana salladı.

 

" Şey ben bacaklarımı da ağaca sararak kayarak inebilir miyim ki, itfayeciler gibi," Diye sorduğunda cihan başını iki yana salladı. " Sence liyan? " Diye sorarak derin bir nefes verdi. "Ağacın kabukları canını yakabilir. Ve kaymaz o ağaç, " Diye açıklama yapmıştı.

 

"Liyan, sabaha kadar nöbet tutmalıyım. Hadi gel de bir an önce varalım. " Cihanın yorgun sesi liyanda hiç etki etmemişti, hala inadı inattı.

 

"Beni bırakıp gitmeseydin. " Diye üste çıkmays çalıltığında, cihan tekrar sıkıntıyla nefes vererek "Arabada seni bekledim. " Diye açıklamıştı.

 

"Tekrar arabaya gitmemi istemiyorsan gel lütfen, " Diye bu sefer öncekilere nazaran biraz daha sert bir şekilde uyarmıştı.

 

Liyan ise "nasıl geleyeyim nasıl, " Diyerek mızmız bir çocuk gibi sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştı.

 

Cihan ise sabır diler gibi başını gökyüzüne çevirmişti. Keşke ali olsaydı nasıl da kuzu kuzu inerdi aşağı.

 

Başını iki yana sallayarak liyana çevirdi tekrar bakışlarını, "böyle yaparak beni zor durumda bırakıyorsun. "

 

Liyan ise duymazlıktan gelmeyi seçti, merdiven getirmesinde kararlıydı.

Ya getirecek ya getirecek halindeydi.

 

"Şeytan diyor al silahı, sık aşağıdan bak bakayım atlıyor mu atlamıyor mu? " Diye söylenmişti.

 

Bunu duyan liyan ise "Sakın yapma! " Diye uyarıda bulunmuştu.

 

En son, "Bazen beni kullanıyormuş gibi hissediyorum liyan, iyi niyetim'den faydalanıyor muşsun gibi, " Diye isyan ettiğinde liyan hemen başını olumsuz anlamda salladı. "Yapmıyorum." Dediğinde cihan susmayı tercih etti. Herhangi bir yanıt vermedi.

 

"Yemin ederim kullanmıyorum cihan seni, " Diyerek ellerini biraz da olsa ağacın gövdesinden ayırdı. "Sadece." Diyerek başını eğerek cihanın gözleriyle buluşturdu gözlerini " sana nazım geçiyor. " Dediğinde

 

Liyan bu şanstan mahrum kalmaktan korkuyordu, cihanında aliler gibi olmasından, ona böyle davranmaktan vazgeçmesinden korkuyordu.

 

"Tamam atlayacağım. Ama sende beni tut tamam mı? Ama ben biraz ağır olabilirim. " Diye uyarılarda bulunadak kalçasını biraz oynatarak öne geldi biraz,

 

"Şimdi tutacaksın beni değil mi?" Diyerek aşağı bir kez daha baktı. "Yabi şaka yapmazsın, bir anda gitmezsin ama ya atladığım an arkanı dönüp gidersen? Gitme tamam mı çünkü atlıyorum ben... Eğer hazırsan şimdi, "

 

"Atla liyan." Dediğinde liyan yutkunarak derin bir nefes verdi.

 

Gözlerini sımsıkı yumarak kendini boşluğa bıraktığında dudaklarının arasından ufak bir çığlık firar ederken saniyeler içinde kendisini cihanın kolları arasında buldu.

 

Vakit kaybetmeden cihanın boynuna sarılırken bacaklarını cihanın kalçasına sarmıştı. Derin derin nefesler verirken. Cihan beli ve kalçasının altından tutup biraz kaldırmış liyan'ın bedenini karnının üzerine gelmesini sağlamıştı. Kalçasının altındaki elini hızla çekerek liyanın saçlarına götürmüştü.

 

Tek eli ile liyanın belinden tutarak arkasını dönerek girdiği bahçeden çıkmıştı. Bir diğer eli ile liyanın başını tutuyordu.

 

Liyan hala elleri boynunda bacakları ise kaldırdığı için belinde sarılı bir şekilde duruyordu.

 

Cihan liyan'ın inmek için herhangi bir şey sormadığı için indirmemiş kucağında liyan ile arabaya doğru yürümeye başlamıştı.

 

Liyan'ın "Silahın, bacağımı acıtıyor. " Diyen mırıldanması kulağına ulaşınca pekte inme niyetinde olmadığını anlamıştı.

 

başında duran eli ile liyan'ın bacağını tutarak biraz yukarı çekmiş, silahı belinden alarak silahlı eli ile sırtından tutmuştu.

 

Bu şekilde arabaya ulaştıklarında cihan "ağır olduğu söylemiştin. " Diyerek arabanın ön kısmının üzerine oturtarak geri çekildi.

 

Ön kapıyı açarak bagajı açması için gerekli düğmeye basarken liyan, "değil miymişim? " Diye sormuştu.

 

Ciham ise "tch.." Diyerek açtığı bagajdan su alarak tekrsr ön tarafa liyanın yanına dönmüştü. Suyun kapağını açarak ona uzattığında liyan alarak içmeye başladı.

 

Geri uzatırken cihan sağ eline alarak tekrar bagaja doğru giderken suyu bir de o kafasına dikerek miş boş paketi de buruşturarak bagaja atmış, kapağı kapatmıştı.

 

"Öne mi oturmak istersin arkaya mı? " Diye sorduğunda liyan "fark etmez. "

Demişti. Cihan sürücü kapısını açarak binmeye hazırlanırken liyan a, "ben mi oturtturayım?" Diye sormadan edememişti.

 

Hala oturmaya devam eden liyan bir an afalasa da hemen zıplayarak inmişti. Cihan " Dolan gel yanıma, " Diyerek binmiş ve kapısını kapatmıştı.

 

Liyan da hızla yolcu kapısını açarak arabanın içine tırmanarak yerine kurulmuştu.

 

Cihan, " Senin binemiyor olman tamamen aklımdan çıkmış, " Dediğinde liyan omuz sikmekle yetindi.

 

Cihan arabayı çevirmek için aynadan kontrol ederken gördüğü şey gözlerini kırılmasına sebep olmuştu,

 

Bir elini yolcu koltuğunun sırtına koyarak geriye karşı dönüp bakarken liyan da kendisine doğru dönen cihana doğru çevirmişti başını,

Kızarmış olan boynunu görünce kendisini kötü hissetmişti. Ne kadar çok sıkı sarıldıysam diye geçirmişti içinden, "Boynuna krem sür istersen" Dediğinde cihan arkadan bakışlarını çekip liyana çevirdi.

 

Eli hâlâ koltuğun sırtında iken, dışarıdan bakıldığında liyan'ın üzerine doğru uzanmış gibi duruyorlardı. Cihan ne dediğini anlamayarak, elinin sırtını adem elmasına götürdüğünde liyan elini uzatarak cihanın elini bilek kısmından tutarak biraz daha sağ tarafına koymuştu. "Burası." Diye mırıldanarak elini çektiğinde cihan dikiz aynasından boynuna bakmış ardından "bekle, " Diyerek arabadan inmişti.

 

Liyan arkasına doğru döndüğünde cihan ı yere eğildiğini görse de ne yaptığını göremiyordu. Tekrar önüne döndüğünde esneyerek başını cama yasladı.

 

Liyan ın anlatımı:

 

Sürücü koltuğu açıldığında cihan binmeden hemen önce "arkadan benim kaput a uzansana, " Demişti.

 

Anlamayarak yüzüne baktığımda çoktan arabaya yerleşmişti. "Palto, " Dediğinde "hııı, " Mırıldanarak arkaya uzanmış parmak ucumla yakaladığım paltosunun kendime doğru çekerek almıştım.

 

Tekrar koltuğa yerleştiğimde, paltoyu vermek için cihana dönmüştüm ki,

İki avucunun arasındaki sütlü kahve, rengindeki tüylü şey dikkatini çekti

" O ne, " Demete kalmadan "ser dizlerinin üzerine, " Demişti. Paltoyu dizlerime sererken bedenini bana doğru çevirmiş, elindekini dizlerime bırakırken paltonun diğer ucundan tutarak üzerini örtmüştü, ellerini geri çektiğinde kucağımdaki tavşana bakarak çığlık attım. Cihan ne olduğunu anlamayarak bir elini tavşanın üzerine bir eli ile de omuzuma koyarak " Ne oldu? Korktun mu yoksa, " Diye ilgili bir şekilde sorduğunda, başımu hızla iki yana salladım. Bakışlarımı tavşandan çekerek cihana çevirdim. " Bak bir tavşan bu, " Dediğimde "evet, " Diyerek tekrar yüzüme bakmaya devam etti.

 

O getirdiği için bilmesi normaldi tabi ki,

 

"Sevdin mi? " Diye sorduğunda hızla başımı salladım. " Tatlı dimi, " Diye sorduğumda o sa başını salladı. "Hadi," Diyerek elimi tutarak tavşanın üzerine getirmiş kendi elini tavşandan çekerek benim elimi koymuştu, "sen bunu tut bende arabayı süreyim, artık gidelim." Diyerek elini elimin üzerinden çekerek el frenine götürdü.

 

O Arabayı yine kontrollü bir şekilde çevirirken bende tavşanın kırmızı gözlerini izliyordum.

 

Bildiğim kadarı ile sadece beyaz tavşanlar albino olur ve bu sebep ile gözleri kırmızıydı diye biliyordum.

 

"Biraz titriyor sanki, " Dediğimde "yaralı, " Diye yanıtlamıştı. Yaralı olduğunu duyduğumda yüzüm düşerken bunu fark etniş olmalı ki, "istersen biraz müzik açabilirsin, sakinleşir, belkidd korktuğu içindir?" Diye beni teselli etmek amacı ile fikir sunmuştu. Onu başım ile onaylarak elimi radyo kanalının açma düğmesinin üzerine koydum.

 

Açar açmaz arabanın içine dolan,

 

"Ben bir ceviz ağacıyım

Gülhane Parkı'nda"

 

Sözleri, ile "yaa" Diye mırıldanmıştım. Cihan yandan bana bir bakış atarak, gülümsemişti

 

" Ne sen bunun farkındasın

ne de polis farkındasın, "

 

Artık ceviz ağaçlarından nefret ediyordum, özellikle tepesinde kaldığım ceviz ağaçlarından,

 

Cihan beni sinir etmek için, elleri ile ritim tutmuş bir şekilde hafifçe direksiyona vuruyordu,

 

"Ben bir ceviz ağacıyım

Gülhane Parkı'nda, "

 

Nakarat kısmı dönüp durmuş ve sonunda bitmişti, sıradakine geçerken

 

Derin bir nefes verdim sonunda!

 

İnan ki senden başka

Senden başka, senden başka

Hiç kimse yok içimde

Kimse yok içimde

 

Gelen yeni şarkı ile cihana döndüm, bir elini açık pencereye yaslamış bir eli ile de arabayı kullanıyordu, ciddi bir hale mi bürünmüştü? Yoksa bana mı öyle gelmişti,

 

Ya da şarkı yüzünden acılanmış mıydı?

 

Yüzüne bakmasam da

Başımı çevirsem de

Seni her gördüğümde

Seni her gördüğümde

İnan ki senden başka

Senden başka, senden başka

Hiç kimse yok içimde

Kimse yok içimde

 

Bu durgun hâli ile dayanamayıp " En sevdiğin şarkı mı?" Diye sordum.

 

Bana bir kaç saniyeliğine dönüp sonra tekrar yola odaklandığında " Galiba, " Demişti, "seviyorum erkin korayı, senin? " Dediğinde kibarlığına içim gitmişti, içim? İçim? Yok yok içime sıkıntı düştü. Kesinlikle öyle olmuştu.

Bu düşüncem canımı sıkarken kaşlarımı çattım. Niye yalan yanlış düşünüyordum ki,

 

" İyi misin? " Demesi ile başımı salladım. "Severim bende, " Dediğimde başını olumlu anlamda salladı, "güzel,"

 

Ne kadar kırgın olsam

Dargın olsam da bile

Dargın olsam da bile

İnan ki senden başka

Senden başka, senden başka

Hiç kimse yok içimde

Kimse yok içimde

 

Şarkıyı cihan ı boşverip kucağımdaki tavşana döndüm tüylerini yavaşça okşarken o ise gözlerini kapatmış uyuyordu,

 

O kadar sevimliydi ki bıyıkları bile güzeldi istemsizce kendimi tavşan bıyığı ile düşündüğümde başımı hızla iki yana salladım, korkunçtu!

 

Ama tavşan bıyığı cihan da nasıl durur merak etmiştim bunu hayal etmek için cihana döndüğümde onunda benim üzerimde olan bakışları ile karşılaşınca, yutkunmuştum. "Sanırım yakışır, " Dediğimde " Ne yakışır? " Diye sormuştu, kahretsin! Ben böyle bir şeyi yapacak biri değildim yemin ederim.

 

"Araba, " Dedim Çarçabuk "arabaya bir oyuncak çok yakışırdı, siyah ya arabanın içi, böyle yeşil bir bebek aynaya asılan, " Dediğimde "alırız, " Diyerek önüne dönmüştü,

 

Bende suratımu asarak döndüm, dışından söylemekte neydi? Neyin kafasıydı bu,

 

Ama bir an düşününce, düşünsenize cihanı... Ya da başka bir erkeği, erkek cinsiyetinde birini tavşan bıyığı ile üzeride çıpla-

 

Gözlerimi sımsıkı yumdum. Kendimi teselli edemiyordum. Ağlamalı mıydım? Kesinlikle

 

" Su içmek ister misin? " Dediğinde başımı iki yana salladım. Elimin altındaki tavşan sinirimi bozuyordu, hepsi onun yüzündendi, aptal

 

Aradan geçen dakikaların ardından araba durduğunda cihan el frenini çekip "gitme vakti, " Diyerek kucağımdaki tavşana uzandı,

"nereye, " Dediğimde "yaralı, tedavi olması gerek, " Diye açıklamıştı.

 

"Yaaa, " Diye mırıldabıp son kez tavşana baktım. " Öp bir kere, götüreyim sonra, " Dediğinde tavşana baktım, kaçmaya çalışıyordu,

 

Cihan iki avucunun arasına alıp bana doğru uzattığında "ben tutuyorum, " Demişti, tüylerinin üzerine minik bir öpücük kondurduktan sonra cihan tavşanı kendine çekmiş, "istediğin bir şey var mı? " Diye sorduğunda başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

 

Arabanın kapağını açıp bir ayağını dışarı attığında " Gelmek ister misin? Peki, " Dediğinde "isterim, " Demiştim.

 

Diğer ayağını da dışarı atıp arabadan indiğinde, kapıyı kapatmış önden dolaşarak yanıma gelmişti,

 

Çarşı gibi dükkanlar olan yerde, kapımı açarak tek eli ile tavşanı tutmuş bana doğru eğilerek tek eli ile belimi kavrayarak arabadan indirmişti, kapıyı örtüp, elini sırtıma koyarak yol verdiğinde 'baytar' tabelası olan yere doğru yürümüştüm, o da elini sırtımdan indirerek yanımda yürürken dükkanın kapısını açıp içeriye girmiş, kapıyı tutarak benim de geçmemi beklemişti, ben de geçtikten sonra yüksek sesle "Hayırlı işler, " Demişti bilgisayara bakan adamın bakışları bize döndüğünde "sağ olun, buyrun, " Diyerek ayağı kalkmış bize doğru gelmeye başlamıştı,

 

Cihan ile tokalaşmış, bana da hoşgeldiniz diyerek bir adım atıp elini uzatacak iken, cihanın kaşlarını kaldırması ve boğazını temizlemesi ile hoşgeldiniz demek ile kalmıştı,

 

{Siz yükselmeden ben söyleyeyim kıskandığı için değil liyan rahatsız olmasın diye engel oldu, ;) }

 

"Hoşbuldum," Diye mırıldanmış etrafa göz gezdiriyordum. Cihan tavşanı adama uzatarak bir şeyler söylediğinde duvarlarda ki resimlere bakıyordum.

 

Cihan, "gel hadi, " Dediğinde arka tarafa onların peşinden ilerlemiştim.

 

"Ne zaman biter? " Diye sorduğunda karşıdaki adam, " İyi gibi görünüyor, iki güne toparlanır. " Dediğinde cihan başını olumlu anlamda salladı. "Ararsın, " Desiğinde adam, "tamam." Diyerek yanıtlamış tavşanı sedyeye yatırmıştı, "neyi var? " Diye sorduğumda, "arka ayağı kırık, " Diye yanıtlamıştı, cihan

 

"Nerden anladın?" Diye sorduğumda bana doğru dönüp göz kırpmıştı.

 

Adam yani veteriner serum hazırladıktan sonra cihana bakarak, "yerine oturtmam lazım, " Demişti.

Cihan ise başını olumlu anlamda salladı, gözleri hala sedyede ki tavşan da iken elini belime uzatıp kendine çekerek önüne gelmemi sağladı, belindeki eli ile başımı tutarak gözğsine bastırmış, "kulaklarını kapat, "demişti

 

Derdini yaparak yüzümü göğsüne gömmüş ellerim ile kulaklarımı kapatmıştım. O da ellerini ellerimin üzerine örterken bakışları kısık bit şekilde tavşandaydı,

 

Ellerimin üzerindeki elleri beni rahatsız etmiyordu,

 

Sabahki davranışlarında onun haklı olduğunu biliyordum. Aliye karşı ya da başkalarına karşı olan tutumum cihanda yoktu. Belki de bu yüzdendi.

 

Hiç bir zaman bana bakmıyor oluşundan, art niyeti olmamasından, kibar ve belki de şefkatli olmasından,

 

ağaçtan atladığımda kucağındayken başkası olsa kendine bastıracağından emindim. Ama cihan saniye bile beklemeden beni yukarı çekerek karnı ile temas etmemi sağlamıştı.

 

Belkide bu hareketi, ona güvenmemi sağlamıştı,

 

Üstelik herkes askerlerin biraz fazla çapkın olduklarını söylerdi, ama cihan hiçte öyle değildi,

 

İyi biriydi, hemde çok

 

Tavşandan gelen, acı dolu sesler ile "hii, " Diyerek başımug öğsine iyice bastırdım. Cihanda kulağımdaki ellerini sırtıma ve belime koyarak beni dışarı çıkarmıştı.

 

"Şşş yok bir şey, " Diyerek sırtımı okşarken gözlerim dolmuştu tavşanın sesi kulağımdan gitmiyordu,

 

"Cihan, " Diyerek titrek bir nefes aldığımda "yok bir şey, o iyi olacak, " Demişti. Ellerim ile üzerindeki yeşil kazağı kavrarken "sakin ol, " Demişti,

 

"Hava almak ister misin? " Diye sorduğunda başımı iki yana salladım.

 

Beni masanın önündeki sandalyelerden birine oturttuğunda o da karşımda diz çökmüştü,

 

"Su vermemi ister misin? " Dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.

 

Başını arkaya çevirerek orada duran sebile bakış atarak, ayağa kalkmış

Sebilin yanına gitmişti,

 

Gözlerim onu takip ederken sebilin üzerinde duran bardağın içine bakmış ve de koklamıştı.

 

Sebilden tuşa bastığında akan suyla, dışarı sıçramasını umursamadan bardağı yıkamıştı, özellikle içilen kısımaladı iki parmağı ile ovarak yıladıktan sonra boşaltmış içine temiz su doldurmuştu.

 

Tekrar bana doğru dönüp yanıma geldiğinde önümde diz çökmüş suyu bana uzatmıştı, aldığım bir kaç yudumdan sonra ona uzattım.

 

Suyu masaya bırakıp, "biraz daha iyi misin? "diye sormuştu. Başımı olumlu anlamda salladığımda şeklini bozmadsn içeriden veteriner gelene kadar önümde durmuştu.

 

"Biraz daha iyi, " Diyerek içeriden gelen doktor ile ayağa kalkmış doktor a doğru gitmişti, "sağ ol, numaramı vereyim. " Dediğinde doktor kağıda not almak için kağıt kalem almıştı.

 

"507450.." Cihan numarasını söylerken bende derin bir nefes aldım. Tavşanın iyi olmasına sevinmiştim.

 

"Ne kadar? " Diyerek cüzdanını çıkardığında veteriner "200 Yeter," demişti. Cihan çıkardığı parayı verirken "bitince beri ara açmazsam, celep hüseyin'in mandalina tarlasına bırakırsın diyerek bir yüzlük daha bırakmıştı, masaya " Gelmeye çalışırım. " Demişti

 

Veteriner olumlu anlamda bir şeyler söylerken bende ayağı kalkmıştım.

 

Cihan masada yarım bıraktığım suya uzanarak içmiş ardından tekrar masaya bırakmıştı, sanki bir çocuğun yarım bıraktığı yiyeceği yiyen ebeveyn gibiydi,

 

"Gidelim mi? " Diye sorduğunda neden dediğini anlayamasam da başımı olumlu anlamda salladım.

 

Bana doğru gelirken yeni hatırlamış gibi arkasına dönmüş "Bu arada, evde bakılan cins tavşanlar vardı. " Diye sormuştu. Veteriner "Hollanda lop, " Diye yanıtladığında "hıh... " Demşti cihan hatırlamış gibi " Onlardan var mı sende ya da başkasında, " Dediğinde doktor başını olumlu anlamda salladı, "güzel, bir tane benim için ayır, aşılarını yap gelince onu da alacağım, " Demişti.

 

Adam bir kez daha "tamam." Diyerek onayladığında "parazit ve diğer aşıların ücreti... " Diyerek cüzdanından bu sefer kart çıkardığında adam ise masanın başına oturmuş bilgisayardan bakarak hesap makinesi ile hesaplıyordu.

 

"Komutanım, bir yem vereyim sana iç dış parazit, yemin ve suyun içine vitaform, kist iğnesi ve uyuz damlası birde mantar- kunduz aşısı, " Derken bu kadar çok şeyi sıralaması tuhafıma gitmişti. Cihanı alıcı bulduğu için yapıyor gibime gelsede susmayı tercih ettim. Hem konuşsaydım ne diyecektim ki,

 

"2 bin 700," Dediğinde gözlerim dehşetle açılmuştı ne demek 2 bin 700 resmen cihan dolandırıyordu. Cihan, " Tavşanın hakkını da al, "diyerek kartı uzattığında adam elinden alarak pos makinasına yerleştirmiş, cihana çevirmişti. Cihan şifreyi girerek ödemeyi tamamlamış, fiş ve kartını aldıktan sonra dükkandan çıkmıştık,

 

Arabanın yanına vardığımızda cihan kapımı açarak binmemde yardımcı olmuş, sonra arabanın önünden dolaşarak sğrücü koltuğuna yerleşmişti.

 

" Kazıkladı adam seni, " Dediğimde aynadan arkaları kontrol ediyordu.

"Kazıklasın, " Diyerek arabayı park ettiği yerden çıkararak bana döndü.

 

"Eğer aşılar dan biri eksik olursa ve tavşanın ölürse, ağlarsın ve bu para göz yaşından daha kıymetli değil, "

 

Bitti bitti

 

Hemen bir asker de bana tavşan alsın diye aldım tuttum yapıyoruz.

 

Gelecek sahne okumak istedikleriniz

 

Ve doğum günü yakşan yazsın bir dahaki bölümü ona itafen yazayım.

 

Yorum istiyorum.....

 

Ve

 

Görüşürüz.

Bölüm : 20.08.2024 01:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...