3. Bölüm

3.Bölüm(Berdel)

Rüya_Alkc
kutuptayazmisalli

Konağın kapısı, bir hiddetle açılmıştı.

Azat Ağa ve Mahne Hanım konuşmalarını yarıda kesip kapıya doğru döndüler.

 

İçeriye heybetli üç delikanlı girdi.

 

"Azat Ağam, biz geldik. İznin olursa buyuralım," dedi Berzan, alaycı bir tavırla. Hemen ardından ikinci genç adam söze atıldı:

 

"Vallahi izin falan bekleyemem! Anam döktürmüş yine, taa nereden geldik. Şerefsizim kovsan gitmem bav," dedi Polat sitemle.

 

Polat’ın ensesine bir tane vurup içeriye söylene söylene giren Baran, "Bav, sen onlara aldırmayasın," dedi.

 

Olayın şokuyla donup kalan Mahne Hanım, koşar adımlarla karşısında duran üç oğluna sarıldı. Öptü, kokladı, tek tek saçlarını okşadı. Dile kolay, beş yıldır sadece seslerini duyduğu evlatları artık yanındaydı. Bu hasret bitmişti.

 

Tek tek sarılma faslı biter bitmez, Berzan söze girdi:

"Ana, abim Ağır, serseri Mirza ve güzelim Dilhun’um nerededir?"

 

Mahne Hanım gülerek, "Ağır erkenden çıktı. Mirza şirkette, Dilhun ise odasında, şimdi iner. Bilmez gibi konuşma, uyku kuşudur benim kızım," dedi.

 

"Hadi, hadi yemekler soğumasın yavrum. Hepsinden koydum, ne yerseniz artık," diyerek Mahne Hanım sofraya oturttu ev halkını.

 

Berzan’ın aklı Ağır’da kalmıştı. İki gün önce telefonda söyledikleri ve şimdi burada olmayışı onu endişelendiriyordu. Ama neyse deyip yemeğe devam etti.

 

"Anammm, canımm anam, vallahi beş yıldır yemek nedir unutmuştum. Sağ olasın, hepsi çok güzel olmuş," dedi Baran, herkes gülerken.

 

Berzan hemen söze atılıp Baran’ın kafasına bir tokat patlattı:

"Höst lan! Asu yengenin yemeklerini yerken öyle demiyordun. 'Yenge çok güzel olmuş, senden başkası böyle yapamaz,' diyordun."

 

Baran itiraz etti:

"Abim o başka, bu başka! Yengemin yeri ayrı, anamın yeri ayrı şimdi!" dedi ve yemeğe, pardon yemek katliamına geri döndü. Polat’la birlikte sofradaki her şeyi silip süpürdüler.

 

 

---

 

O sırada Dilhun Karahan’dan

 

Sabah, çok kötü bir kabusla uyanmıştım. Beş yıldır gördüğüm kabuslardan çok farklıydı. Kafayı yemek üzereydim. Neydi şimdi bu?

"Allah’ım, ne olur sen gördüklerimi hayra çıkarasın," diyerek dua ettim.

 

Hızlıca duş alıp rastgele bir elbise giydim, saçımı yaptım. Makyaj yapasım yoktu. Etrafı topladıktan sonra aşağıya indim.

 

Bir anda annem, babam ve abilerimi kahvaltı yaparken gördüm.

 

Tabii ya, bugün abilerim gelecekti! Kabus yüzünden unutmuştum. Beş yıldır görmediğim abilerimi çok özlemiştim.

 

Merdiven başında avazım çıktığı kadar bağırdım:

"ABİİİİ, ABİLLERİM GELMİŞŞŞ!"

 

Onlar da beni görünce ayağa kalktılar. Hızla merdivenlerden inip Berzan abime sarıldım. Ne zaman aktığını bilmediğim gözyaşlarıma engel olamadım.

"Abii! Ne olur artık gitmeyin," dedim titreyen sesimle.

 

Hemen diğer abim Baran’a sarıldım:

"Canım abim, çok özledim," dedim sıkıca. Sanki bir uçurumdaydım ve abilerimden ayrılırsam düşecektim.

 

Sonra Polat abim, kolumdan çekip sarıldı:

"Yav, beni özlemediniz herhalde?" dedi sitemle.

 

"Hadi canım, seni nasıl özlemem ben? Yav annem de maşallah, bana beş tane abi doğurmuş. Sıra anca geliyor!" dedim.

 

Bu sözümün ardından tam terlik yiyecekken Berzan abim beni arkasına aldı. Küçüklüğümden beri böyle yapardı; bazen hatalarımı üstlenirdi. Abim benim kahramanımdı.

 

"Haydi sofraya, şebeklik sırası değil," dedi babam. Kahvaltıya oturduk.

 

 

---

 

Bir süre sonra, abilerim babamla sohbet ederken, annemle birlikte onların en sevdiği kadayıf tatlısını yapıyordum. Berzan abim ne kadar uzakta olursa olsun, tatlıyı sadece benden isterdi. Şerbeti döküp yemeklere yardım ettim.

 

Babam ve abilerim kahve istemişti. Kahve yaparken kalbimde tuhaf bir sızı hissettim. Neydi bu? Ama fazla sürmedi, hemen kahveleri yaptım. Tam kadayıf tatlısını servis edecektim ki...

 

Konağın kapısı büyük bir hiddetle açıldı.

 

Ağır abim, yüzü gözü kanlar içinde yere yığıldı. Elimdeki tüm tatlılar yere düştü. Tüm gücümle bağırdım:

"ABİİİİİİİİ!!!"

 

Hemen babam ve abilerim sesime koşup aşağıya indiler. Berzan abim, Ağır’ı hızla sedire oturttu. Babam sordu:

"Oğlum, ne oldu? Nedir bu halin?"

 

Tam cevap beklerken konağın kapısı bir kez daha açıldı.

 

İçeri, sert bakışlı, siyah takım elbiseli, 190 boylarında bir adam girdi:

"Ben söyleyeyim Azat Ağa," dedi ve ekledi:

"Oğlun, bacısının sözünü vermez, babamın karşısına çıkıp hükmün düştüğünü söyler. Bu ne döneklik?"

 

O an herkes dondu kaldı. Adam, babamın gözlerinin içine bakarak bağırdı:

"Ya berdel ya ölüm!"

 

Tüm gözler babama çevrildi. Babam susmuştu, bir şey diyemiyordu. Derken...

 

"Tamam. Kabul! Kızım Dilhun’u götür. Jiar Ağa, artık o senin karın olacak. Oğluma da bacın Dila’yı alacağız," dedi babam.

 

 

---

 

Dilhun Karahan’dan

 

Babam… Benim kahramanım olan adam... Beni göz göre göre ateşe atmıştı. Gözyaşlarım sessizce akarken Jiar, kolumdan tuttu ve arabaya sürükledi.

 

Ardımda abilerimin çaresiz çığlıkları, babama öfkeleri yankılanıyordu. Konağın kapısı kapanırken, hayatım da kapanıyordu.

 

Uzun ve sessiz yolculuk sonunda büyük bir konağın önünde durduk.

 

Jiar, saçımı kavrayarak yüzüme yaklaştı ve fısıldadı:

"Cehennemine hoş geldin, meleğim."

 

 

---

 

Ve ben o gün öldüm...

 

DEVAM EDECEK...

 

Dilhun & Jiar

 

Bölüm : 17.12.2024 13:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...