19. Bölüm

18

kitsudaphne
kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLURSANIZ SEVİNİRİM.

INSTAGRAM, TİKTOK VE YOUTUBE'DAN TAKİP ETMEK İSTERSENİZ; @MİSTYVİBE3

 

“Aşk… En güçlü silah, en acımasız düşmandı. Kimi buzdağlarına çarpıp batar, kimi alevler arasında yok olurdu.” – Anonim

Viktor

Bağ evine vardığımızda, kapıda bizi Mischa karşıladı. Saçlarına düşen aklar, geçen yılların izlerini taşıyordu.

“Viktor, oğlum hoş geldin,” dedi ve beni sımsıkı kucakladı. Sesinde özlemin sıcak yankısını hissedebiliyordum. Vera’ya bakarken elini sıkıca tuttum ve onu kendime yaklaştırdım.

“Yoksa gelinimizi mi getirdin?” dedi Mischa, Vera’yı baştan aşağı süzerken.
Vera’nın şaşkınlığı yüzüne yansımıştı. Omuzları hafifçe gerildi, ama onun ruhundaki bu ince değişimi hemen fark ettim. Elini hafifçe sıktım ve gözlerimin içine bakarken, yumuşak bir sesle cevap verdim: “O kadar şanslı mıyım, emin değilim Mischa. Vera, bu Mischa. Ailemizden ve değerli bir dost.”

“Ondan daha iyi bir adam bulamazsın, dochka (kızım),” dedi Mischa, Vera’ya dostça bakışlar atarak. “Tanıştığıma memnun oldum.”

“Ben de tanıştığımıza memnun oldum efendim,” diye cevapladı Vera, yanakları hafifçe pembeleşirken. Gözlerimiz tekrar buluşurken, içimde bir sıcaklık belirdi. O bakış... bana olan sevgisi hala orada saklıydı. Onun bu hali, içimdeki tüm karanlığı dağıtan bir ışık gibi parlıyordu.

Ama uzaklığı… can yakıcıydı. Aramızdaki tüm mesafe bir anda kapanabilirdi. Ama Vera… buna hazır mıydı?

Mischa, “Kahvaltı ettiniz mi?” diye sordu, düşüncelerimi dağıtarak. “Hayır, Mischa,” dedim.

O sırada Mira kapıdan çıktı, gözleri gülümseyerek bana sarıldı. “Seni özledik, oğlum.”

“Ben de sizi özledim Mira,” dedim, Vera’ya döndüğümde bakışlarındaki ifadenin çoktan yumuşadığını fark ettim.

“Mira, Mischa’nın eşi. Benim için annem gibidir,” derken Vera’nın yüzünde bir rahatlama ifadesi belirdi. “Gelinimiz Vera,” dedi Mischa, Mira’ya bakarak.

“Bu gerçek mi Viktor?” diye sordu Mira, gözleri hafifçe dolarken. İçimde hafif bir huzursuzluk oluştu. Bu insanlar benim için her zaman aile gibiydi. Henüz Vera’ya bunu sormamışken… hatta aramızda bir sorun varken, onlara ne diyebilirdim ki?

Vera başını eğmişti, düşüncelerinde kaybolmuş gibiydi. Neyse ki Mischa ve Mira, durumu uzatmadan bizi içeri buyur ettiler.

“Hoş geldin kızım,” dedi Mira, Vera’ya gülümseyerek. Vera da ona eşsiz gülümsemesiyle karşılık verdi. “Kahvaltı masasını yeni hazırlıyordum. Hadi gelin,” diye ekledi Mira.

İçeri girdiğimizde, Vera'nın gözlerindeki merak evin her köşesine yansıyordu. Bağ evi… Benim için derin anlam taşıyan bu yere daha önce kimseyi getirmemiştim. Peki her şeyimi paylaşacağım bu yer, onun için de bir anlam ifade eder miydi?

“Beğendin mi?” diye sordum alçak bir sesle. “Yuva gibi hissettiriyor,” dedi hafif bir gülümsemeyle. Ancak gözlerindeki belirsizlik beni düşündürüyordu.

Mischa ve Mira mutfakta hazırlık yaparken, Vera’nın montuna uzandım. Ancak o, hafif bir tedirginlikle kendini geri çekti. “Yapma böyle, malysh,” dedim, elimi beline dolayarak onu nazikçe kendime çektim.

Alnımı onun alnına yasladım ve gözlerimin derinlerine baktı.

“Benden uzaklaştığında her şey anlamını yitiriyor. Nefes alamıyorum,” diye fısıldadım. Ona bu kadar yakın bir o kadar uzak olmak, içimdeki karmaşayı yatıştırıyordu.

“Benden uzak duran sensin, Viktor,” dedi, sesi inatçı ama yumuşaktı. Gözlerindeki sitem, kalbimde hafif bir sıkışmaya neden oldu. O haklıydı, ama bazı sırları itirafı etmek zordu. Elimi yüzüne koyarak, onunla daha da yakınlaştım.

“Beni affet,” dedim, sesimde derin bir kararlılık vardı. “Ama senden uzak durmamı isteme. Çünkü sana olan sevgim hiçbir mesafeyi kabul etmez. Sana istediğin zamanı tanırım, yalnız aramıza duvar örme.”

Onun gözlerinde inatla birlikte bir yumuşama gördüm. Dudaklarına eğildiğimde başını çevirdi. Öyle narin bir direnişti ki ne kaçmasına izin verebildim ne de onu zorladım. Boynunun ince çizgisi önümdeydi, gözlerimi kapayıp ona hafif bir öpücük bıraktım; sevgi dolu bir dokunuşla.

“Vera…” diye fısıldadım, adını sanki gerçekleşmesi imkansız bir dua gibi dudaklarımdan dökerken. Kollarımda titrerken bile hırçınlığını elinden bırakmadı. Bu yakınlık, onun kalp atışlarının hızlanmasına neden oldu.

“Viktor,” derken sesi titredi.

Onun boynunun ince kıvrımına bir öpücük daha bıraktım, bu kez daha yavaş, dayanılmaz. Teni, buğulu bir rüya gibi yanımdaydı, ama o mesafe… O mesafeyi yok etmek istiyordum. Tüm duvarları ortadan kaldırmak, sadece beni affetmesi için.

Yüzünü tekrar bana çevirdiğinde, gözlerindeki karmaşayı gördüm. İnat, öfke, aşk… Hepsi bir aradaydı. Ona delicesine bir aşk ve şefkatle bakarken, kalbimdeki fırtınayı dindirecek tek şeyin yine Vera olduğunu biliyordum. Buna rağmen onu daha fazla zorlamadım.

Kendini bana daha fazla bırakmak yerine, gözlerini kaçırdı ve sakinleşmeye çalıştı.

“Kahvaltıdan sonra konuşacağız,” dedim yumuşak bir ifadeyle.

“İyi,” diye mırıldandı ve tekrar yüzüme bakmadan başını eğdi. Onun bu inatçı hali bile onu daha fazla sevmeme neden oluyordu. Geri çekildiğimde montunu çıkardı ve koltuğa bıraktı. İçimden onu bir daha üzmeyeceğime dair sessiz bir söz verdim.

Mischa ve Mira yanımıza gelene kadar Vera, sessiz ve zarif bir şekilde salonu inceledi. Ben ise onu izliyordum… Her hareketiyle beni büyülemesi imkansızdı. Ama her seferinde başarıyordu.

Şöminenin üzerinde ailemin fotoğrafları vardı: büyükannem ve büyükbabam, annemle babam, amcamlar ve benim resimlerim. Onları gördüğünde fotoğrafların önünde durdu.

“Bunlar kim?” diye sordu Vera, bakışları fotoğraflarda gezinirken.

Yanına gittim ve tam arkasında durdum. Bir elimi nazikçe beline doladığımda, Vera buna karşı çıkmadı. Bu küçük yakınlık bile bana huzur verdi. Ailemi ona tek tek tanıttım. Çocukluk ve gençlik yıllarıma ait fotoğraflara bakarken, yüzünde beliren gülümseme beni mutlu etti.

“Başka fotoğraf var mı?” diye sordu.

Bakışlarım bir an boşluğa düştü. Bugün ona anlatacaklarım, onu nasıl etkileyecekti? Henüz tepkisinden emin değildim.

“Fırsatımız olursa gösteririm, malysh,” dedim, sesim sakin ve yumuşaktı.

Mischa ve Mira’nın ayak seslerini duyduğumuzda biraz geri çekildim ve birlikte yemek masasına geçtik. Sohbet daha çok Vera’nın etrafında şekilleniyordu. Her zamanki gibi Mischa ve Mira’nın tatlı ve içten yaklaşımları Vera’yı rahatlatmıştı. Mira, çocukluk anılarımdan bahsederken, Vera içten bir kahkaha attı. Onun bu neşesi beni sarıp sarmalıyordu.

Hayranlıkla Vera’yı izlerken, bir anda Mischa ile göz göze geldim. Gözlerindeki onay, yüzüne yayılan memnuniyetle birleşti. İçime yayılan huzurla kahvaltıma döndüm.

“Bugün kalacak mısınız oğlum?” diye sordu Mischa.

“Aslında iyi olabilir, ama…” diye başlamıştım ki Vera, hemen itiraz etti. “Eşyalarım yok,” dedi.

“Lütfen kalın, kızım. Viktor’u uzun zamandır görmedik,” diye ısrar etti Mira ve Vera’nın elini tuttu.

Mira’nın sıcak kalbi kimseyi incitemezdi. Vera, bakışlarındaki bu içtenliği gördüğünde, yüzünde tatlı bir gülümsemeyle başını salladı. O masumiyeti, zarafeti… her haliyle eşsizdi. Basit bir gülümsemesi bile içimdeki tüm duyguları harekete geçiriyordu.

“Harika. Akşam senin için medovik yapacağım,” dedi Mira. “Küçükken en sevdiği tatlıydı,” diye ekledi, gülümseyerek.

Mischa ve Mira yanımızdan ayrıldığında, Vera’nın elini tuttum ve onun derin, anlamlı bakışlarında kayboldum.

“Kabul ettiğin için teşekkür ederim. Onları uzun süredir görmemiştim.”

“Rica ederim,” diye mırıldandı Vera.

Vera, kahve fincanıyla oynarken bakışlarını kaçırdı. Ne beklediğini biliyordum… İtiraflar, saklı kalan gerçekler. Oysa ben onun masumiyetini korumak istiyordum. Ama aynı zamanda, ondan gerçekleri saklamak da imkansız hale geliyordu.

Masada otururken gözlerim, dışarıdaki manzaraya daldı. Güzel, ama soğuk bir gündü. Yeniden Vera’ya döndüm, kırılganlığı ve tüm güzelliğiyle karşımdaydı.

Onunla aramda bir mesafe vardı—görünmez bir duvar gibi yükselen ve beni her geçen dakika daha fazla mahveden bir mesafe. Kendi ellerimle yaratmıştım o duvarı, onu korumak için geri çekilmiş, güvenli bir alan yaratmaya çalışmıştım. Ama şimdi fark ediyordum ki, o mesafe bana her şeyden daha pahalıya mal olmuştu. Onu kaybetmek, kendimi kaybetmek demekti.

“Senin acı çektiğini hissedebiliyorum,” dedi Vera, sesi bir rüzgar gibi hafif ve yumuşaktı. Gözleri bana odaklanmıştı, ama ben, henüz ona açıklayamadığım tüm karmaşayı içinde taşıyordum. O anda, aramızdaki mesafe yine bir ok gibi kalbimi deliyordu.

Gözlerim onunla buluştuğunda, yüzündeki o ince hatlar ve bakışları yine beni etkisi altına aldı. O bakış… Vera’nın o bakışı, bana en savunmasız olduğum yerden dokunuyordu. O an, onu kaybetme korkusu her şeyin önüne geçti. Kendi içimdeki karanlıkla boğuşurken, bana en çok ihtiyaç duyduğum şeyin, Vera’nın o bakışlarındaki saf ışık olduğunu fark ettim.

“Aramızdaki mesafeye ben sebep oldum, biliyorum,” dedim, içimdeki acıyı yumuşatmaya çalışarak. Sesim, her zamanki kadar sert değildi. “Niyetim seni korumak Vera… hepsi bu.”

Vera sessizce sözlerimi dinlerken, elini nazikçe koluma koydu. O an, tüm dünyadaki sesler susmuş gibi hissettim.

“Viktor,” dedi, gözlerime derin bir şekilde bakarak. “Bazen içindeki karanlıkla boğuştuğunu görebiliyorum. Ama yine de, bana her yaklaştığında, o karanlık sanki biraz daha azalıyor. Artık sustuklarını, sana acı veren şeyleri benimle paylaşmalısın. Bu mesafeye son vermek için. Bu her şeyi değiştirir.”

Vera'nın bu sözleriyle kalbim bir anlığa umutla çarptı. Ama o karanlık… onu bırakmak bu kadar basit değildi. Karanlıkla yüzleşmek, Vera’yı kaybetmek anlamına gelebilirdi. Bu korku, bana acı veriyordu. Yine de, ona karşı dürüst olmalıydım. Bu onun hakkıydı. Gerçekleri ona anlatmalıydım. En azından benimle ilgili kısmı.

Derin bir nefes aldım, o anı içimde hissederek. Elini tuttum ve nazikçe dudaklarıma götürdüm. O anın huzurunu, kararsızlıkla değil, kararlılıkla yudumladım.

“Kütüphaneye gidelim, malysh,” dedim, sesi titreyen bir emir gibi, ama aynı zamanda içinde yumuşak bir güven vardı.

“Peki,” dedi Vera, tek bir itirazda bulunmadan. İlk defa, beni gerçekten anlamasını istiyordum. Çünkü anlatacaklarım… bizi geri dönülmez bir yola sokabilirdi.

Gerginliğini henüz üzerinden atamamıştı. Kütüphaneye adım attığımızda, gözleri hemen kapının karşısında asılı duran tabloya takıldı. Büyükannesi Nadia'nın gençlik resmi... Vera, donuk bakışlarıyla tabloya kilitlenmiş, içinde büyüyen şaşkınlık ve acıyla olduğu yerde kalakalmıştı. İçindeki korku ve soruların ağırlığını hissedebiliyordum.

“Viktor?” diye fısıldadı, sesi bir çocuğun çaresizliğiyle titriyordu.

“Gel, malysh,” dedim, elini tutarak onu kütüphanedeki geniş koltuğa çektim ve yanına oturdum.

“Neler oluyor?” Gözleri endişeyle titriyordu.

“Her şeye en baştan başlamak en iyisi olacak. Sana daha önce anlatmam gerekirdi. Büyükannen Nadia ile büyükbabam Nikolai gençliklerinde büyük bir aşk yaşamışlar, Vera. Üzgünüm, bunu senden sakladığım için, ama şimdi beni dinler misin?”

Başını hafifçe salladı, fakat gözleri hâlâ Nadia’nın resmine takılı kalmıştı. Derin bir nefes alarak devam ettim.

“Büyükbabam ile büyükannen, gençliklerinde aşık olmuşlar. Aslında ailelerimiz çok önceden birbirini tanırdı. On sekiz yaşına geldiklerinde, Nikolai büyük dedeme gidip Nadia’yı sevdiğini söylemiş ve izin verirlerse onunla evlenmek istediğini dile getirmiş. Fakat bratvada...”

Sözlerim yarım kaldı, Vera’nın gözleri büyüyerek bana döndü.

“Doğru duydun, güzelim,” dedim yumuşak bir sesle. “Volkovlar olarak yıllardır bratvanın içindeyiz. Büyük dedem, büyükbabam hatta babam... Hepsi bu hayatın içindeydi. Her ne kadar benim kadar yükselememiş olsalar da Volkov adı Rusya’da herkes tarafından bilinir.”

“Sen?” diye sordu, nefesi kesilmişçesine.

“Ben bir pakhan’ım, yani bağlı olduğum bratvanın lideriyim. Emrim altında liderler ve onların askerleri var. Liderlerin bir kısmı iletişimde, bir kısmı ise savunma ve saldırı birimlerinde yer alıyor.”

Vera’nın yüzünde beliren korkuyu artık net bir şekilde görebiliyordum. Bu, bana karşı verdiği ilk gerçek tepkiydi.

“Nadia’nın ailesi her ne kadar bizi tanıyor olsa da, bratvanın içinde değillerdi. O zaman… Kızlarını bir bratva lideriyle evlendirmek istememişler. Ancak Nikolai, Nadia’dan vazgeçememiş. Sonunda onu kaçırarak evlenmişler.”

“Ne?” Şaşkınlık, sesiyle birlikte gözlerinde büyüyen çaresizliğe karışmıştı.

“Hikaye burada bitmiyor. İki yıl boyunca sorunsuz bir evlilik yaşamışlar, ama Nadia ailesini özlüyormuş. O sıralarda talihsiz bir şekilde bebeğini de kaybedince, büyükbabam ona ailesini ziyaret etmesi için izin vermiş. Planladıkları gibi bir hafta sonra geri dönmeyince, Nikolai onu almak için Nadia'nın ailesinin yanına gitmiş. Ancak vardığında evde kimse yokmuş...”

Derin bir nefes aldım ve Vera'nın elini sıkıca tuttum. Parmakları, anlattıklarımı sindirmeye çalışıyormuş gibi hafifçe titriyordu.

“Düşmanlarımız her zaman güçlüydü, Vera. Soyumuz her ne kadar köklü ve kuvvetli olsa da, aile geçmişimiz acılarla dolu. Ailesi, Nadia’yı büyükbabamdan saklamak için Voronin ve Kuznetsov’lardan yardım almış. Nikolai, onu bir yıl boyunca aramış ama bulamamış. Sonunda bir gün Nadia’dan bir mektup almış. Mektupta, neden ayrılmak zorunda olduğunu, bu hayata katlanamadığını ve böyle bir dünyada çocuk sahibi olmak istemediğini yazmış.”

Vera'nın gözleri büyüdü, sözlerim ona derin bir soğukluk veriyormuş gibiydi.

“Boğuluyorum Nikolai, hayatın bir buzdağı. Ona çarptım ve battım.” Büyükbabamın sakladığı mektubu okuduğumda bu iki cümle zihnime kazınmıştı.”

“Ve sonra?” dedi Vera, sesi hırıltılı bir fısıltıya dönüşmüştü.

“Büyükbabam onu çok sevmişti, Vera. Onun mutsuz olmasını istememiş. Ayrılmayı kabul etmiş. Sonrasında Nadia, büyükbaban Yevgeni Vasiliev ile evlendi.”

“Büyükbabam nasıl öldü, Viktor?” diye sordu, sesi derinlerden gelen bir yankı gibiydi.

Bu konuda hiçbir zaman kesin bir bilgi olmamıştı. Ama ona yalan söylemek istemiyordum. Gözlerinde beliren acıya karşı dürüst olmalıydım.

“Yani, Nikolai onu…?” diye sordu, cümlesini tamamlayamadan.

“Nikolai, Nadia’dan asla vazgeçemedi. Büyükannem Yulia’yı da sevdi, ama onun gerçek aşkı Nadia’ydı.” Bir an duraksadım, gözlerinde geçmişin anıları canlanırken, “Ancak büyükbabamın onu öldürmediğinden eminim, Vera. Bir düşman, ortak başka bir düşmandı. Ne yazık ki, bulamadık.”

Vera sessiz kaldı. Gözleri uzaklara dalmıştı, zihninde yankılanan karmaşayı görebiliyordum. Ona sarılmak, onu kollarımda sıkıca tutmak istedim.

“Babam bratva üyesiydi...” dedi sonunda, kelimeleri kesik kesikti.

“Evet, o bizden biriydi, yani askerlerimizden biri. Büyükbaban zengindi ve sadece tek bir kızı vardı: Eva. Annenden başka çocuğu olmadı. Baban Timur yetim olarak büyüdü ama en iyi askerlerimizden biriydi. Annenle tanışıp ona aşık olduğunda, tüm sevgisini ona verdi ve hatta büyükbabanın soyadını aldı.”

“Ailemi kim öldürdü, Viktor?” Bu soru, havayı bir bıçak gibi kesip geçmişti.

“Biz değildik, Vera. Baban bratvadan ayrılmak istediğinde bile, babam onun kararına saygı duymuştu. Babam aşka değer verirdi. Volkov erkekleri kolay aşık olmazlar. Ama bir Volkov erkeği aşık olduğunda, o kişi vazgeçilmez olur.”

Vera yutkundu, dudakları titriyordu.

“Babanın peşinde bir düşmanı vardı. Ancak onu bulamadık, kim olduğunu da. O zamanlar ailemin düşmanları birleşmiş ve başımızdaki tehlike büyümüştü. Yine de, baban ve annen senin güvende olman için kaçmak istediğinde onlara yardım ettik. Ancak sonrasında baban yalnız kaldı ve sonra da ailen ne yazık ki hayatlarını kaybetti. En azından tahminimiz bu.”

“Sonra benim de öldüğümü sandılar.”

Bakışlarımı kaçırdım, çünkü şu an zamanı değildi. Hikaye çok daha derindi, kaotikti. Her söz her kulağa uygun değildi. Doğru zaman… doğru zamanda edilen cümleler, ancak o an etkili olurdu. Eğer tek bir zamanlama hatası yaparsam… her şey mahvolurdu. Vera, bu denklemden çıkamaz, kaybolurdu.

“Nadia tüm bu kayıpların ardından, çaresizce büyükbabamdan yardım istedi çünkü senin gerçekten öldüğüne inanmıyordu. Büyükbabam da ona yardım sözü verdi ve seni bulmak için ellerinden geleni yaptılar. Boris yani amcam seni bulduğunda, buradaki işler karışmıştı. Mecburen dönmek zorunda kaldı.”

Bana ilgiyle baktığında, kendi hikayeme dönerken, anıların karanlığına daldım. Zihnimdeki gölgeler, geçmişin izleriyle bir bir ortaya çıkıyordu.

“O dönemlerde… Ben henüz çok küçüktüm ama bir gün lider olacağım bilinciyle yetiştiriliyordum. On yaşıma geldiğimde hayatın zorluklarıyla yüzleşmeye başlamıştım. Büyükbabam öldüğünde on yaşındaydım, babam öldüğünde ise sadece on beş. Ve işte o zaman, liderliği devralmam gerekti.”

“Viktor...” dedi Vera, sesi titrek bir endişeyle doluydu.

Hikayenin daha karanlık ve acı dolu tarafına geçmeden önce, dudaklarımdan dökülen kelimeleri durduramadım. “Annem öldüğünde on yedi yaşındaydım. Karanlığım ve yaşadığım travmalar fazla, Vera. Devam etmeli miyim?”

Gözlerinde, derin bir acı saklıydı. Hissettiğim o acı, benliğimden taşarken onun ruhunda yankılanıyordu. O sözler, sanki karanlık bir ok gibi yüreğini hedef alıyordu.

“Buzdağının altı derin ve karanlıktır, malysh... Duymak istemezsen seni anlarım.”

Derin bir nefes aldı. “Geçmiş… artık gölgelerde kalamaz. Eğer şimdi yüzleşmezsen, her şey paramparça olacak. Devam et, Viktor.”

Bölüm : 19.09.2024 09:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...