18. Bölüm

17

kitsudaphne
kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLURSANIZ SEVİNİRİM.

INSTAGRAM, TİKTOK VE YOUTUBE'DAN TAKİP ETMEK İSTERSENİZ; @MİSTYVİBE3

 

“Her şeyin sonunda yalnızca sen ve ben kalacağız, Vera. Gerisi karanlıkta kaybolup gidecek.” – Viktor Volkov

Viktor

Ofisten çıktığımda, gece yarısını çoktan geçmişti. Şehir, karanlığın sessiz örtüsü altında uyuyordu. Sokaklar boş, gölgeler ise her zamankinden daha derindi. Ama zihnimde ve kalbimde yalnızca bir düşünce vardı: Vera. Zamanın önemi yoktu. Bugün tüm o söylediklerinden sonra… Onu kaybetme korkusu, her şeyden daha keskin bir şekilde içimi kemiriyordu. Onsuz geçen her an, kalbimde derin bir boşluk yaratıyor, ruhumu daha da karanlığa çekiyordu.

Onun bana kızgın olduğunu, belki de açıklamalar olmadan beni görmek istemediğini biliyordum. Ama yine de... yalnızca kokusunu duymadan, varlığını hissetmeden uyuyamazdım. Bu yüzden, ceketimi kaptığım gibi evden çıktım. Arabaya geçtiğimde Andrei yanıma oturdu.

“Eve mi gidiyoruz, Pakhan?” diye sordu, sesindeki merak barizdi.

“Hayır,” dedim yumuşak ama kararlı bir tonla. “Vera’nın yanına gidiyoruz. Onu uyandırmadan yanında olmalıyım.” Bu sözlerim üzerine hafif bir gülümseme belirdi yüzünde, fakat bakışlarımın kararlılığını gördüğü anda ifadesini ciddileştirdi.

Vera'nın evine geldiğimizde, koridorda Ivan’ı gördüm. Yüzünde her zamanki gibi profesyonel bir duruş vardı.

“Hoş geldiniz, efendim,” dedi, gözlerini benden kaçırarak.

“Uyuyor mu?” diye sordum.

“Hanımefendi dinleniyor,” dedi, kısık bir sesle. Tereddüt ettiğini hissettim ama sorgulamayacaktı. Zaten bunu yapmaya cesareti de yoktu.

Sessizce yukarı çıktım. Odaya adımımı attığımda, Vera’nın derin bir uykuda olduğunu gördüm. Yatağında kıvrılmış, üstü açılmıştı. Gözlerim, yüzündeki o huzurlu ifadeyi izledi. Gecenin sessizliğinde öyle masum ve savunmasız görünüyordu ki... İçimdeki tüm kasvetli düşünceler dağıldı. Onun bu halini görmek, içimdeki fırtınaları bir anda dindirdi.

Ayakkabılarımı sessizce çıkarıp yanına uzandım. Onu kollarımın arasına aldığımda hemen bana sokuldu. Sıcak tenini hissetmek, sanki tüm dünyanın yükünü hafifletiyordu. Kalbim, onun varlığıyla doldu. Gözlerim kapanırken, sadece onun yanında olmanın huzuruyla derin bir uykuya daldım.

Sabah gözlerimi açtığımda, Vera’nın uyanık olduğunu fark ettim. Yanımda oturmuş, sessizce bana bakıyordu. Gözlerindeki belirsizlik, içindeki kırgınlığı ve çaresizliği açığa vuruyordu. Dizlerini göğsüne çekmişti; neredeyse kırılgan ve ürkek bir haldeydi. Ona baktığımda, yüzündeki düşünceli ifadeyi ve sorularla dolu gözlerini gördüm.

“Niye buradasın, Viktor?” dedi yorgun ama bir o kadar da kararlı bir sesle. Bir açıklama, bir sebep istiyordu. Ama benim tek düşündüğüm… yalnızca onu görmekti. Onsuz geçen her saniye, kalbimde derin bir boşluk yaratıyordu.

“Sen olmadan uyuyamıyorum,” dedim, gözlerine bakarak. Gerçek buydu. Yalnızca onun varlığı bu dünyadaki karanlığımı aydınlatabiliyordu.

Kaşlarını çattı, ama yüzünde bir yumuşama vardı. Onu kendime çekmek için elimi uzattım, ama inatla geri çekildi. “Önce gerçeklere ihtiyacım var, Viktor. Benden sakladığın her neyse onu duymalıyım,” dedi kararlı bir şekilde. “Eğer bir açıklama yapmaya gelmediysen, bana yaklaşmana izin veremem.”

Derin bir nefes aldım. İçimdeki öfke değil, sabır kazanmalıydı bu sefer. “Vera, gerçekleri duyacaksın,” dedim, sesimi yumuşatarak. “Seni kaybetmemek için yapmayacağım şey yok. Ama sana olan hislerimi sorgulamana izin veremem.”

Gözlerindeki kararsızlık yavaşça kaybolurken, yerine bir öfke ve korku karışımı belirdi. “Viktor...” dedi ama cümlesini tamamlayamadı. Ona doğru yaklaştım. Elimi uzattım, ama yine de dokunmadım. Onu korkutmak istemiyordum.

“Hayır,” dedi titrek ama kararlı bir sesle. “Eğer bana şimdi gerçeği anlatmazsan, sana asla yaklaşamam. Sürekli bir şeyleri gizliyorsun.”

Onun bu inatçılığı... içimdeki her duyguyu daha da körüklüyordu. Ama sabırlı olmalıydım. Derin bir nefes aldım, kendimi toparlayarak. “Vera, geçmişim karanlık. Bunu biliyorsun. Ama seni kaybetme düşüncesi... bu, benim kabusum,” dedim, gözlerine daha derinlemesine bakarak.

Derin bir nefes aldım, ama ciğerlerim için hava yeterli değildi. Çünkü Vera benden uzaklaşıyordu. Her geçen saniye, onu daha da kaybetme korkusu içimi kemiriyordu.

“Sana her şeyi anlatacağım, ama benden uzaklaşmamı isteme. Çünkü bu, benim için mümkün değil.”

Gözlerinde öfke dolu bir ifade vardı. Ama o öfkenin altında bile, yalnızca sevgi ve acı yatıyordu.

“Seninle olmak… o kadar zor ki,” dedi Vera, sesi titrek bir şekilde. “Basit olması gereken tek şey aşk değil mi? Ama şu an, her şey o kadar karmaşık ve yıkıcı ki, kendimi tamamen kaybolmuş hissediyorum.”

Onun sözleri içime işledi. Vera, benim kalbimin tek ışığıydı. Eğer onu kaybedersem... dünyam sonsuza kadar karanlığa gömülürdü. İçimdeki derin bir acıyla başımı eğdim.

“Sana söz veriyorum,” dedim, fısıldarcasına. “Her şeyin sonunda yalnızca sen ve ben kalacağız, Vera. Tüm bu karmaşanın arasında tek gerçek sen olacaksın ve her şeyi öğreneceksin.”

Bu sözler, gözlerindeki ifadenin yavaşça yumuşamasına sebep oldu. Ama kollarımı ona doğru uzattığımda yine geri çekildi.

Nikogda ne pokiday menya, Vera.” Bakışlarını gördüğüm anda Rusça konuştuğumu fark ettim. “Beni asla bırakma Vera.”

Bir şey söylemedi, aramızda derin bir sessizlik oldu. İçimdeki öfke, yerini derin bir üzüntüye bıraktı. “Senin için her şeyi göze alırım,” dedim, artık sözlerimdeki kararlılık açıkça hissediliyordu. “Yapma, benden gitme.”

Vera, kalbime saplanan bir ok gibiydi.

“O zaman bana her şeyi anlat,” dedi Vera, gözleri kararlı bir şekilde bana kilitlenmişti. “Eğer anlatmazsan… hayatında nasıl bir yer edineceğim, Viktor? Aşk, güven temeli üzerine kurulur. Eğer daha ilk andan benden bir şeyler saklarsan… bu olmaz. Ben bu şekilde bir ilişkiye başlayamam.”

Gözleri dolmuştu. Ona yaklaşarak kollarımın arasına aldım. “Sakın o cümleyi bitirme, Vera. O sözlere bile tahammülüm yok,” diye fısıldadım. “Konuşamıyorum çünkü... beni tanıdıkça… gerçek beni gördükçe gideceğinden korkuyorum.” Sesim titredi, ama devam ettim. “Ama içimde bencil bir yer var. Seni asla bırakmam. Artık değil, güneşim.”

Bunu kaç kez söylemiştim? Kaç kez ona bu kararlılığı göstermiştim? Ama her seferinde, içimdeki karanlık onu daha fazla korkutuyordu.

“Viktor, ben istesem de gidemem… Ama seni tanımadan devam edemem,” dedi, gözlerindeki çaresizlik saklanamaz bir hale gelmişti.

Ellerini sımsıkı tuttum. “Beni tanıdığında, korkacaksın,” diye fısıldadım.

“Viktor…” dedi, sesi kırılgandı. “Yanında kalmak istiyorum ama...”

“Gitmen mümkün değil,” dedim, dudaklarımda çaresiz bir gülümseme belirdi. O an, tüm duvarlarım yıkıldı, onun duvarları da.

O an, onsuz yaşayamayacağımı fark ettim. İlk görüşümde anlamıştım bunu. Daha önce yaşamaya devam edebilirdim ama Vera olmadan... asla hayata tutunamazdım. Tutunmazdım. Gözlerimdeki her şeyi çözmüş gibiydi.

Onu yatakta kaydırdım ve üzerine doğru eğildim. Dudaklarım onunla buluştuğunda bir an bile düşünmedim. Onun nefeslerini alırken hissettiklerim… anlatılması güç bir şeydi. Narin varlığı… yakamdan tutup beni kendine çekmesi… kokusu… her şey zihnime kazınıyor, Vera her an içime işliyordu.

“Seni seviyorum, Vera,” diye fısıldadım. “Seni her şeyden, hatta kendimden bile koruyacağım.”

Vera, başını hafifçe eğdi. Gözlerindeki kırılganlık, içimdeki tüm savunmaları yerle bir ediyordu. “Viktor... ben de seni seviyorum. Ama… her şey bu kadar zor olmak zorunda mı?” diye sordu, sesi hüzün doluydu.

Onu sıkıca sardım. Onu kaybetme korkusu, içimdeki tüm karanlığı körüklüyordu. “Kolay olmayacak, ama birlikte olacağız,” dedim, sesimdeki kararlılığı ona hissettirerek.

Onu yavaşça bıraktığımda, bakışlarındaki karışık duygular içimde derin bir acı yarattı.

“Hazırlan malysh,” dedim, kararlı bir tonla. “Seni bir yere götüreceğim.”

Kafası karışmıştı, ama bana güvenerek başını salladı. Dolabından kadife, zümrüt yeşili bir elbise çıkardı. Sessizce yanına siyah bir çift bot aldı.

“Uzun sürmez,” dedi, bana arkasını dönerek. Sesi sakin, ama biraz mesafeli ve kontrollüydü.

Ayakkabılarımı giyip ceketimi aldım. Giriş katına indiğimde, merdivenlerin alt ucunda Ekaterina’yla karşılaştım. Yüzü her zamanki gibi yumuşak görünüyordu ama gözlerinde dikkat çekici bir endişe vardı.

“Bay Volkov, hoş geldiniz,” dedi, sesi dikkatle seçilmiş kelimelerle doluydu, temkinliydi. Ama içinde, sanki söylemek istediği daha fazlası vardı.

“Teşekkür ederim,” dedim, gözlerimi ondan ayırmadan.

Ekaterina bir an duraksadı, ama içindeki huzursuzluğu saklayamıyordu. Düşüncelerini çekinmeden dile getirdi. “Artık burada mı kalacaksınız?”

Sorusu iğneleyici bir hava taşıyordu, ama bu cesaretine saygı duydum. Yalnız, bu cesaret benim için anlam ifade etmiyordu. Yüzümde sert bir ifade belirdi.

“Tam tersi, Ekaterina,” dedim soğukkanlı bir şekilde. “Vera ile evleneceğim ve evime taşınacak. Onu gözümün önünden ayırmayacağım.”

Bu sözler, Ekaterina'nın ifadesinde bir ağırlık yarattı. Söylediklerimin kesinliği ona ulaşmıştı. Ama yine de o yumuşak yüz ifadesiyle içten bir şekilde konuştu.

“Lütfen ona zarar vermeyin, Bay Volkov. O Nadia’nın yadigarı,” dedi fısıldarcasına, sesinde içten bir yalvarış vardı.

Bu söz içimde yankılandı. Nadia’nın hatırası, Vera’nın üzerinde dolaşıyor gibiydi, ama Vera ile birbirimize aittik. Ona sadece bir bakış attım, gözlerimdeki derin bağlılıkla aramızdaki bağı hissettirdim.

“Ona aşığım, Ekaterina,” dedim, kelimelerim neredeyse bir fısıltı kadar yumuşaktı ama altında sarsılmaz bir kesinlik vardı.

Ekaterina’nın bakışları derinleşti. Sözlerim onda yankı bulmuştu. İçinde, bir yerlerde Viktor Volkov’un ne kadar ciddi olduğunu anlamıştı. Kapıyı açmadan önce bir kez daha ona baktım.

“Hepiniz bu duruma alışsanız iyi olur.”

Vera’yı arabamın yanında bekledim. Kapıda belirdiği anda kalbim hızla çarpmaya başladı. Yanımda olmadığı her an, içimde tarifsiz bir boşluk bırakıyordu. Anlattıklarımdan sonra benden uzak durmayı seçme ihtimali bile içimde bir fırtına kopmasına neden oluyordu. Ama yine de, o zarafeti ve güzelliğiyle beni kendine çekiyordu. Her seferinde sanki onu ilk kez görüyormuşum gibi büyüleniyordum.

Yanıma geldiğinde, nazikçe beline sarıldım ve yavaşça kulağına eğildim.

“Sana dokunduğumda, sadece kalbine değil, ruhuna da dokunuyorum. Aramızdaki bağı gerçekten koparabilir misin, Vera?” dedim, sesi titreyen bir umutla ona baktım.

Geri çekildiğimde, gözlerinin hemen altında titreşen birkaç damla yaş fark ettim. Cevap vermedi, ama ben de buna gerek olmadığını biliyordum. Birbirimize, kelimelere ihtiyaç duymadan da anlatıyorduk içimizdeki fırtınayı.

Arabanın kapısını açtım ve içeri geçmesini bekledim. Sonra ben de yanına oturdum. Sacha’ya baktığımda, sesimde her zamanki gibi net bir kararlılık vardı.

“Bağ evine gidiyoruz, Sacha,” dedim.

Andrei’nin gözlerinde beliren endişeyi fark ettim, ama bu kez ona herhangi bir açıklama yapma gereği duymadım. Camdan dışarıya bakarken, içimde derin bir huzursuzluk vardı. Bu gece, her şey değişebilirdi. Vera benden gerçekleri görmek istemişti; ona kendimi, tüm içtenliğimle anlatacaktım. Aramızdaki bağı daha da güçlendirecek ya da tam tersine, her şeyin sonunu getirecek şekilde…

Bu dünyada benimle kalmak istiyorsa, karşılaşacağı zorlukları ve tehlikeleri bilmesi gerekiyordu. Çünkü birlikte yürüdüğümüz bu yol kolay olmayacaktı. Ona hissettiklerimi ve sevgimi gösterecektim… Ve umarım, bunun onda uyandıracağı korku yerine, sevginin ışığını görebilecekti.

Anladığında ise… ya yanımda kalmayı seçip elimi tutacak ya da korkularına teslim olup uzaklaşacaktı. Ama ne olursa olsun, aramızdaki bu bağı inkâr edemezdik. Kalplerimiz bir kez birbirine dokundu ve bu bağ öylece yok olamazdı.

Yolda Vera’yı kendime çektiğimde, gözlerinde bir anlık meydan okuma belirdi, ama hemen ardından yerini bir tür kırılganlığa ve teslimiyete bıraktı. Dudaklarına eğildiğimde utandı.

“Viktor… Ne yapıyorsun?” diye fısıldadı.

Cevap vermedim, sadece parmak uçlarımı nazikçe çenesine dokundurdum. Hareketlerim yumuşaktı; onu incitmek bir yana, sanki bu anı daha da özel kılmak ister gibiydim.

“Ne olursa olsun seni kaybetmeyeceğim, Vera,” dedim, gözlerim gözlerine kenetlenmiş halde. Sesim kararlı ama şefkat doluydu. “Sen benim için sadece bir sevda değil, aynı zamanda kalbimdeki en güzel yerin sahibisin.”

Belini daha sıkı kavradım ve onu daha da yakınıma çektim. Kalbim her atışında onun varlığını hissediyor, sadece onunla doluyordu. Vera, ellerimin arasında hem kırılgan hem de güçlüydü.

“Vera, sen benim kalbimsin,” diye fısıldadım. “Beni böylesine tamamlanmış hissettiren tek kişisin. Buna inanıyorsun, değil mi?”

Vera’nın nefesi hızlanmıştı. Geri çekilmeye çalışsa da, aramızdaki çekim onu da esir almıştı. “Viktor,” dedi, sesi bu kez daha yumuşak ve kırılgandı.

İçindeki savaşı hissedebiliyordum, ama aynı zamanda bu savaşı yavaş yavaş kaybettiğini de görebiliyordum. Onun gözlerinde beliren karmaşık duygular, bana ona daha yakın olma cesareti veriyordu.

Yavaşça dudaklarım dudaklarına değdi, ama bu sadece bir öpücükten ibaret değildi. Bu, aramızdaki sevgi bağının derinliğini ve kırılganlığını ortaya koyan nazik bir dokunuştu. Vera’nın da bana karşı koymadığını, kendini tamamen bıraktığını hissettim. O an, dünya yalnızca ikimizden ibaretti; sadece bizim nefeslerimiz ve kalplerimizin atışı vardı.

Bir süre sonra, geri çekildim. İçimde ona karşı duyduğum koruma ve sahiplenme isteği daha da güçlendi. Ama bu, onu incitmek ya da baskılamak değil; tam tersine, onun yanında olmaktan ve sevgisini kazanmaktan gelen bir bağlılıktı.

“Sen, benim en değerli hazinemsin, Vera. Ne kadar uzak durmaya çalışırsan çalış, her zaman sana geri döneceğim. Çünkü sana olan sevgim, hiçbir mesafeyle ya da engelle sınırlanamaz,” dedim, sesimde derin bir şefkat ve sevgi vardı.

Vera’nın gözlerinde beliren ışıltı, aramızdaki bağı bir kez daha güçlendirdi.

“Sana hep kalbimle geleceğim, Vera. Bu yüzden, yolun nereye çıkarsa çıksın, seni asla yalnız bırakmayacağım,” dedim. Çünkü onunla birlikte olmak, hayatımdaki en güzel gerçeklikti.

Vera

Başımı göğsüne yasladığım her an olduğu gibi, içimdeki karmaşa hızla dindi.

“Sadece senin yanında olmak istiyorum,” dedim, içimden geçenleri en basit haliyle ifade etmeye çalışarak. “Bu dünyanın karmaşasından uzak, sadece sen ve ben…”

Sonraki cümlesi kalbimi öylesine sarstı ki, içimdeki her şey ona bağımlı hâle geldi.

“Sen hayatımın en önemli parçasısın, sen benim tek gerçekliğimsin, Vera.”

Kalp atışlarım hızla göğsümde yankılandı. Sessizliğe ve Viktor’a teslim oldum. O an, bir şeylerin değişeceğini hissediyordum.

Ama bu değişimden nasibini almayacak tek şey duygularımdı.

Ben şimdiden Viktor Volkov’a aittim. Ve kalbim, bu aşkta bana daima ihanet edecekti.

Bölüm : 20.09.2024 08:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...