Gözlerimi uykum olmasına rağmen başımdaki sesler yüzünden açmıştım.
"Nasıl sarılmış kardeşime ya? "
"Ben uyuyacaktım, zaman altından su yürütmüş abim. "Sitem eden seslerle kafamı Rüzgar abimin göğsüne iyice gömdüm. Abimin kızgın sesi odayı doldurdu.
"Susun lan, uyandıracaksınız prensesimi. Ağladı zaten bütün gece." Evet ağlamıştım. Barlas ve Poyraz abimler yurt dışındaki bir şirket ile ilgilenmek için aylarca burada olmayacaklarını söylemişlerdi. Oysa daha başka bir şehirden geleli iki gün olmuştu. Çok üzülmüştüm. Odama kaçmıştım. Aşağıda kavga çıkarken Rüzgar abim gelmiş bana masal anlatmıştı. Odaya sessizlik çökerken gözlerimi kırpıştırdım. Eminim ki gözlerim şişmiş, burnum kızarmıştı. Uyandığımı gören Rüzgar abimin beni kendisine iyice çekmişti. Saçlarımı öpüp koklarken:
"Uyandın mı abim? " diye sordu. Kafamı aşağı yukarı salladığımda burnuma vurmuştu. Kıkırdayarak yatakta dikeldiğimde diğerleri ile göz göze geldik. Barlas ve Poyraz abim ile göz göze gelmeyerek ayağa kalktım. Diğerlerine gülümserken onlara da küçük bir gülümseme gönderip lavaboya girdim. İşlerimi hallettikten sonra aşağı inmek için merdivenlere yöneldim. Yemek odasından yükselen sesler kalbimi sıcacık etmişti. İçeri girdiğimde sessizlik çökmüştü. Rahatsızlık duyarak boş sandalyeleri göz gezdirdiğimde sadece Barlas ve Poyraz abimin arasında boşluk vardı. Yere bakarak oraya ilerledim ve oturdum.
Sessizce kahvaltımı yapmaya başladığımda bu can sıkıcı sessizlik devam ediyordu. Tabağımdaki zeytini bir ileri bir geri ittirirken duyduğum ses ile kafamı kaldırdım.
"Abim, bak-" Barlas abimin sözünü kesen bendim.
"Açıklamana gerek yok abi. Ben anlamam gerek her şeyi dün anladım zaten. Kızmadım. " Tabağımı ileri itip sandalyeden kalktım. Odama çıkarken yine salondan yükselen sesler canımı sıkmıştı. İlla onlatın gitmeleri gerekmiyordu, babam onlara kızarken duymuştum. Ama inatla gitmek istiyorlardı.
Kimseyi zorlayamazdım. Kalsalar mutlu olurdum çünkü hayatımdan çok şey kaçırıyorlardı. Benden sıkıldıklarını düşünsem de imkansız gibi geliyordu. Telefonumu elime alıp Berkay'ı aradım. Buluşak iyi olurdu. Telefon daha ilk çalıştan açıldı. Bu durumu kıkırdamama neden oldu.
"Bebeğim? "
"Nasıl her seferinde bu kadar dakik oluyorsun anlamıyorum."
"Senin zil ve mesaj sesin farklı ondan anlıyorum. " Kalbim sıcacık oldu ve bütün sorunları unutuverdim. Kıkırdamamın ardından derin bir nefes aldı Berkay.
"Buluşalım mı? Özledim. " Sözlerinin ardından onu onayladım. Üzerime Berkay'ın aldığı bir t-shirti geçirdim, altımaysa bir tayt giydim. Telefonum elimde aşağı kata inerken Kerim abimin sesini duymak ile kafamı kaldırdım.
"Nereye böyle prenses? " Uzattığı elini tuttum ve son merdivenin basamağını da bitirmiş oldum. Kollarını bana sardığında bende ona sarıldım.
"Berkay ile buluşacağız abi." Yalandan kızar gibi davranmak için yüzünü buruşturdu.
"Sende bu velet yüzünden bizi ihmal etmeye başladın ha." Yanağına bir öpücük kondurdum ve kollarının arasından çıktım.
"Akşam sendeyim abi. Annemlere haber verirsin." Arkamdan homurdandığını duysam da çoktan kapıdan dışarı çıkmıştım. Şöförümüze sahil kenarına gideceğimi söyledikten sonra arkama yaslandım. Abimleri aklımdan atmaya çalışırken yol akıp gitmişti. Sonunda sahile vardığımızda arabadan indim. Berkay'ı görmek hafiflememe neden olduğunda koşarak ona sarıldım. Bir eli saçlarımın arasına karışırken diğeri belimdeki yerini aldı.
"Sevgilim," Kollarının arasından çıkmadan kafamı kaldırıp ona baktım. Yüzüne bakmak bile bana huzur verirken ondan ayrı kalmak cehennemdi. Daldığımı fark ettiğimde silkelendim ve ona cevap verdim.
"Efendim?" Kolunu belime sararak bizi banka doğru yönlendirdi. Önümüzdeki deniz manzarası içime huzur dolmasını sağladı.
"Yine abinler mi?" Sıkıntı ile ofladım. Beraber büyümüştük biz, kardeştik. Ama yakın bir zamanda başlamıştı bu iş meseleleri. Gitmeleri gerekmiyordu ama inatla gitmek istiyorlardı. Artık yakınımda olmak onları sıkıyormuş gibi davranıyorlardı. Kafamı aşağı yukarı salladığımda belimdeki elinin baskısı arttı. Bu onun dilinde hadi anlat demekti. Gülümsedim ve anında anlatmaya başladım.
"Çok garip davranıyorlar, anlayamıyorum ki. İlla gitmelerine gerek yok. Zaten işler çok iyi gidiyormuş babam söyledi ama gitmek istiyorlar. Benden sıkılmış gibi davranıyorlar." Gittikçe kısılan sesimle, dolan gözlerimi saklamak için bakışlarımı ellerime çevirdim. Berkay ellerimi tuttuğunda melodi gibi gelen sesi ile anlatmaya başladı.
"Bebeğim, gidip konuştun mu hiç?" Kafamı iki yana salladım. Üzüldüğümü dile getirmemiştim ama belli etmiştim.
"Anlıyorlar mı sence üzüldüğünü?" Bedenimi ona doğru çevirdim.
"Ağlayarak yanlarından kaçtığım için anlamaları gerekmez mi?" Berkay'ın bakışları endişeyle dolarken sessizce kendi kendime kızdım. Söz konusu bensem her şeyi düşünüyordu. Tekrar ağlayıp ağlamadığımı anlamak için gözleri yüzümü turladı. Akşam ağladığım için kızarıklıklar gitmişti. Rahat bir nefes aldıktan sonra yüzümü avuçladı.
"Güzeller güzeli sevgilim," Büyülenmiş bakışları eşliğinde onu dinlediğimi anlasın diye göz temasını hiç kesmedim.
"Bir kez de konuşarak denemeye ne dersin? Hm?" Sıkıntı ile soluklandıktan sonra mantıklı bir fikir olduğu için kafa salladım. Berkay'la biraz daha vakit geçirdikten sonra beni eve bırakmıştı. Arabadan inmeden yanağıma kondurduğu öpücük yüzümün kızarmasına neden olmuştu. O ise sırıtıyordu.
"Seni çok seviyorum, bebeğim. Unutma tek bir mesajınla kapındayım." Gülümsedim ve ona sıkıca sarıldım. Arabadan indikten hemen sonra evin kapısı çaldım. Son kez Berkay'a el sallamamın ardından eve girdim. Salondan sesler yükseliyordu. Yavaş adımlarla salona girdiğimde sesler yine kesilmişti. Herkes buradaydı. Gidip ikizimin yanına oturduğumda tüm gözler bana dönmüştü.
"Günün nasıl geçti annecim?" Başımı kaldırıp anneme baktım ve gülümsemeye çalıştım.
"İyiydi anne, senin nasıldı?" Gülümseyerek omuz silkti.
"Nasıl olsun kızım, geçti gitti işte." Ortama tekrar sessizlik çöktüğünde yerimde rahatsızca kıpırdandım. Mert ne olduğunu anlamış gibi kollarını bana sardığında biraz olsun rahatladım. Barlas ve Poyraz abimlere bakmamaya çalışırken işim çok zordu. Bir anda herkes ayaklanıp salondan çıkarken tek oturan ben, Poyraz ve Barlas abim kalmıştık. Kafamı kaldırıp onlara baktığımda beni izlediklerini gördüm. Salonun kapısını kapatıp gittiklerinde herkes sessizce birbirimizi izliyorduk. Titrek bir nefes aldım ve kafamı yere eğdim.
"Linda," Başımı kaldırıp Poyraz abime baktım.
"Bak," Sözünü dayanamayıp kestim.
"Ne bakması abi ya, ne bakması? Beni bırakıp gidiyorsunuz, artık birlikte uyumuyoruz bile." Kısılmış sesim acı barındırıyordu. Küçüklüğümden beri alıştığım şey ise her gece başka abimle yatmaktı. Birini bile atlasak eksik hissediyordum.
"Linda," Dedi Barlas abim.
"Bak inatla gitmek istememizin sebebi ne biliyor musun?" Odağım ondayken kafamı salladım.
"Biz çok geniş bir aileyiz, senin bir sürü abin var ve haklı olarak hepimize yetişemiyorsun ve bizde..." Sesi gittikçe kısılırken merakla onu dinlemeye devam ettim.
"Bizde, bize ihtiyacının olmadığı düşündük." Alayla güldükten sonra bu gülüşüm kahkahaya dönüştü. Gözlerim dolarken gülmeye devam ettim.
"Ya ne saçma şey bu?! Ben sizi birbirinizden hiç ayırdım mı? Sizle yatmam gereken gecelerde yanımda olmadığınız için uyuyamıyorum bile! O yüzden bazen gözlerim kıpkırmızı kalkıyorum ama yine siz üzülmeyin diye bahane buluyorum." Hıçkırmaya başladığımda Barlas abim gelip bana sarıldı. Poyraz abimde dayanamayıp gelmişti. Ben ağlarken onlar bana sarılıyordu.
"Özür dilerim kardeşim." Barlas abim kulağımın dibine fısıldadıktan sonra öpücükler bırakmaya başladı.
"Özür dilerim güzelim." Sürekli ikisi de özür dileyip duruyorlardı. En sonunda uykuya dalmadan önce üçümüzü beraber yatırdıklarını anlamıştım. Gözlerim huzurla kapanırken ikisinin aynı anda söylediği sözler son duyduğum şey oldu.
"Bir daha asla bırakmayacağım seni güzelim."
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Sözüm vardı ve bu da onun karşılığı. Başka bir evrende en güzel hallerinizle canlarım🥺 Başka bir evrende Linda'nın tek derdi abilerinden ayrı kalmamak.
Bölüm hakkında düşünceleriniz🌊⭐
İnstagram:kitapkolik948
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
24.64k Okunma |
1.36k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |