Televizyondan çıkan sesler bedenimdeki küçük kılları diken etmişti. Spiker, ağır bir sesle anlattı: "Hatay, İskenderun ilçesinde güvenlik güçlerine yönelik teröristlerce düzenlenen ani baskında şiddetli bir patlama gerçekleşti. Bölgedeki askerler, teröristleri etkisiz hale getirmek için anında karşılık verdi. İlk bilgilere göre, operasyon sırasında bazı kahraman askerlerimiz yaralandı ve şehit oldu. Güvenlik güçleri, bölgede kontrolü sağlamak için geniş çaplı operasyonlarını sürdürüyor. Son dakika bilgileri için televizyonda kalın." Annem gözlerimin önünde yere düşerken be yapacağımı bilemedim, bedenim titredi ama gözümden bir damla yaş bile dökülmedi. Abim değildi, olamazdı. Ne abim ne babam ne de diğer askerlere bir şey olsun istemedim. Boynumda taşıdığım, abimle babama ait asker künyelerini yavaşça okşadım. Metalin soğukluğu avucuma işlerken, künyelerden biri boynumdan kayıp yere çarptı. Elimde kalan tek gümüş künyeye sarıldım. Parmaklarım titreyerek ismi yokladı. Yavaşça eğilip, yere düşen künye zincirinin ucundaki isme baktım: KARAHAN KARAER Rütbe: Üsteğmen Birlik: Kara Kuvvetleri Doğum Tarihi: 10/11/1992 Gümüş plakaya işlenmiş bu birkaç satır, içime kurşun gibi saplandı.

Siyah Tahta: Gerçeği Çizenler – Birinci Kitap Bir resim tahtası, bir lanet, ve ardında bıraktığı karanlık miras… Deren, babasının ölümünden sonra, yasaklı olan bir depoya girer. Depoda bulduğu eski resim tahtası, ona sadece çizim yapma gücü vermez, aynı zamanda geçmişin gölgelerinden gelen bir lanetin de kapılarını aralar. Her çizim, bir sırrı daha ortaya çıkarırken, Derin’in hayatı tehlikeye girer. Elena Yılmaz, Rus mafyasının acımasız lideri, intikam peşinde olduğu bir dünyada, Deren’i ve tahtayı ele geçirmeye kararlıdır. Ancak tahtanın gücü, sadece karanlık sırlar değil, bir aşkın da başlangıcı olacaktır. Derin, Elena’nın planlarını durdurmak için savaşa başlarken, içindeki duygularla ve geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalır. Siyah Tahta, bir sanat eserinin içindeki lanet, aşkla karışan intikam ve ölüm kalım mücadelesiyle dolu bir hikaye. Tahtanın sırrını çözmeye çalışan Deren, yavaşça bu tehlikeli oyunun içine çekilirken, hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Çizilen her çizim, onları karanlık bir sona daha da yaklaştıracaktır. Geçmişin hataları ve geleceğin bilinmeyeniyle örülü bu serüvenin ilk adımına adım atın. Bu tahtanın sırrını kimse çözmeyecek, çünkü bunu öğrenenlerin bedeli çok ağır olacaktır…

Son sınıf öğrencileri için her şey kolaydı. Mezun olup başka şehirlere gidip üniversite okuyacaklardı veya kendilerine iş bulurlardı genellikle. Öğretmenler onlara bulaşmaz, kendi hallerinde olurlardı ancak Luna`ın cinayeti her şeyi değiştirecekti.

Keyifli okumalar dilerim

DESTEK OLUR MUSUNUZ PINTEREST HESABIM @POLE_buzzdevrii

İdil, sabah uyandığında evinde garip değişiklikler fark eder. Eşyalar yer değiştirmiş, kendi yazmadığı notlar vardır ve bazı anılarını hatırlamaz. Başta bunu bir rüya ya da yanılsama olduğunu düşünür ama olay hiç de tahmin ettiği gibi olmaz...

"Rüzgar... Küçük yaşta kayıplarla sınanmış, yurtta büyümüş bir Kürt kızı. Sakarya`nın dar bakışlı dünyasında, sessiz gücüyle kendi yolunu çiziyor." bu hikaye bir gxg kurgusudur.. homofobik`ler uzak dursun.. iyi okumalar.

italyan Mafyası ve brezilya çetesi

Keyifli okumalar dileriz ‘Bu kitapta iki yazar yer almaktadır.

Insanların derinliği yalnızlığı ve gerçekten de çok kolay bir şekilde Manipüle edilebileceği gerçeğini Bu hikayede çok iyi anlayacaksınız sadece okuyun ve düşünün

Şehrin en karanlık cinayetleri tek bir isimle anılıyordu: Kurt. Acımasız bir psikopat olan Mira Alazaltuğ, kurbanlarını sadece öldürmekle kalmıyor, onları bir sanat eseri gibi işkenceyle şekillendiriyor ve cansız bedenlerine "Kurt" imzasını bırakıyordu. Bu kanlı izler, onun acıdan beslenen zihninin ta kendisiydi. İki yıldır, bu dehşetin peşinde olan tek bir kişi vardı: Y örgütünün lideri Ateş. Zeki, karizmatik ve tehlikeli olan Ateş, Mira`yı durdurmayı kendine takıntı haline getirmiş, her cinayetin izini sürerek bu acımasız avcıyı köşeye sıkıştırmayı hedeflemişti. Ancak, kaderin bir oyunuyla roller değişir. Mira, şimdi bizzat Ateş`i öldürmek için tutulur. Artık avcı, avın ta kendisidir. Bu ölümcül karşılaşma, sadece bir kovalama değil, iki zekânın ve iki karanlık ruhun nefes kesen bir satranç oyunudur.

Yakında sizlerle

"Kalp nakli olduğunda her şeyin düzeleceğini sanan bir kızdım sadece. Oysa bilmiyordum ki bedenimdeki bir başkasına ait olan o kalp hayatımı eskisinden de daha kötü bir hale sokacaktı. Sadece sanmıştım. Çoğu insanlar gibi sağlıklı bir kalbe sahip olursam normal liseli bir genç kız olacağımı, partilerden partilere koşacağımı, ergenliğin dibini vuracağımı, okulun havalı kızı olacağımı sadece sanmıştım. Oysa şuan ki hayatım bunlardan fazlası ile farklıydı." Pamela Cross

Her yüzün ardında saklı bir hikâye vardır; her hikâye, gölgelerle örülmüş sırları taşır. Bir yabancı gelir ve her şeyi değiştirir; neyi görebileceğini, kime güvenebileceğini ve hangi sınırların aşılabileceğini sorgulatır. Ama dikkat et: bazı maskeler öyle derin, bazı sırlar öyle karanlıktır ki, sadece cesurlar yaklaşabilir. Yaklaştıkça, karanlık da seni içine çeker. Her adım, her nefes, seni bilinmeyene biraz daha yaklaştırır. Ve sen fark etmeden, avcıyla av, gölgeyle ışık, yabancıyla kendi korkuların arasında sıkışıp kalırsın. Çünkü bazı oyunlarda kazanan yoktur; sadece maskesi düşenler vardır.

Oajsjwjjswjsjjsnsisj

Bu kitap tamamen kurgu içerir

isimsiz bir hikaye ilerleyince devam edicem

Bir bağlantı vaat eder . O ise yanlızlğı, yakınlığı ve ölümcül bir planı bir araya getirdi. Ders bahanesiyle başlayan sohbetler öğrencilerin sonu oldu

Arkadaşsız, sesiz ve görünmez bir hayat... Bir site açtı, öğrencilerle ders bahanesiyle buluşdu ve kimse farketmeden onları yok etti

Bnsnsnsmsmsmmsmsmsms

Hayat berbat bir şeydi. İlk önce bir boşluğa uyandım. Anılarım yoktu. Mesleğime devam ettim. Bir psikopatı bulmaya çalıştım. Gerçek anlamıyla bir psikopatı. Bütün kurbanlarına tahtadan bir hayvan maskesi bırakan "maskeci."yi bulmaya çalıştım. Bana mektuplar bile göndermişti. Benimle hafızamı kaybettiğim için alay etmişti. Psikolojimi altüst etmişti. Ama o şu anda karşımda duruyordu. Maskesiz. Tüm varlığı ve dik duruşuyla. Rolünü o kadar güzel oynamıştı ki ihanetin varlığını bile anlamamıştım. "Sana da merhaba." Dedi o sesiyle. "Özledin mi beni."

Hakim olmuş bir kadının davaları nasıl çözdüğü, arada aşkın olduğu, Türkiye’deki cinayetlerden bazılarını ele alan bir kitap…~

Babam ben sadece 15 yaşındayken gözlerimin önünde öldürüldü. Üvey abim ise babamı sevmediğinden hiç kurcalamadı. Ben o gün kendime bir söz verdim. O katili bulacaktım. Üvey abime defalarca yalvardım. Ancak o yanaşmadı ve üstüne beni susturdu. Yaşım küçük olduğu için elimden bişey gelmedi. Ama artık öyle değildi. Ben Alara Aksoy, artık 19 yaşındaydım. Örgütün başına geçmem için engel yoktu. Babamın vasiyetini kullanarak mafya örgütünün başına geçtim. Artık beni susturan durduran sözde "abimi" ben durduracaktım. O katili bulacaktım. Nerden bilebilirdim ki intikam külleri arasında dedektife aşık olacağımı...

hani vardır ya , o zor zamanlar herkesin en az bir kez yaşadığı zorluklardır ve o an sadece tek bir şeye ihtiyaç duyarsınız sırtınızı yaslayacak bir omuz düştüğünüzde kaldıracak bir el ağlağladığınızda size sarılacak bir beden siz öyle birini bulamadığınızda ve umudunuzu yitirdiğinizde

...Bir grup genç ve o yaşlarında peşine takılan bir seri katil o katil kim, ne kadar yakınlarında düşüncesiyle delirmeden hayatta kalma çabaları...