Günlerden bir gün bir cumartesi sabahı rapunzel uyanmış. O uyandığı gün aslında sihirli bir günmüş aslında rapunzelin yanına normalde prensi gelirmiş. Ama bu gün farklı biri gelmiş bu kişi kim sizce? Nasrettin hoca nasıl olabilir böyle bir şey demiş rapunzel nasrettin hoca böyke olur işte kızım demiş ve demiş ki kazanını alabilir miyim kızım yemek yapmam lazım rapunzel bunun nedenini anlayamamış ama vermiş kazanını nasrettin hoca evine gitmiş. Kazanda yemeğini yapmış ve pazar günü rapunzele kazanı götürmeye gitmiş. Kazanı vermiş sonra yaklaşık 1 hafta sonra Nasrettin hoca yeniden gelmiş ve yine demiş ki rapunzele kazanını alabilir miyim kızım? Rapunzel olur ama niye alıyorsun demiş nasrettin hoca göz kırpmış ve evine gitmiş evine gider gitmez kazan canlanmış ce kaçmaya başlamış az gitmiş uz gitmiş nasrettin hoca da onun peşinden gitmiş kazanı yakaladığında onu rapunzele götürmüş rapunzele senin kazan dağa kaçtı demiş rapunzel nasıl kazan hiç dağa kaçar mı demiş nasrettin hoca kaçtı işte kızım al kazanını bu arada zar zor yakaladım haberin olsun demiş 2 gün sonra nasrett hoca yine gelmiş demiş ki kazanını alabilir miyim rapunzel yine tamam alabilirsin demek zorunda kalmış. Nasrettin hoca tam yemek yapacakken kazan yine kaçmasın mı bu sefer almış eşeği koyulmuş yollara sonunda kazanı yakalamış. Baktığında kazanın 2 tane yavrusu olduğunu görmüş kazanı yakalamış. Rapunzele götürmüş rapunzel kazan doğurmuş mu demiş ve çok mutlu olmuş nasrettin hoca kızım kazanın dağa çıktığına inanmıyorsun da doğurduğuna mı inanıyorsun demiş. Rapunzel nasrettin hocaya bakakalmış ardından evine girmiş nasrettin hoca da kendi evine gitmiş…

Geçmişte, bu gezegenin sahipleri insanlardı. İnsanlık tüm gezegeni yönetiyordu. Topraklara, denizlere ve hatta gökyüzüne bile. Ancak kendi ihtirasları, farklılıkları ve sayısız bayrak altında bölünmüş olmaları, onları bu tehdide karşı savunmasız bıraktı. Dünyanın her yerinde, büyük ve küçük çatışmalar yarattılar. Fakat beklenmedik varlıklar ortaya çıkmaya başladığında, bu çatışma sona erdi. Bazıları onların uzaylılar olduğunu iddia ederken, bazıları onları cehennemden gelen kötü ruhlar olarak adlandırdı. İnsanlık, nüfusunun yaklaşık %90`ını kaybettiğinde, bu varlıklar için uygun bir kelime buldular; İblisler! Bu gezegeni ele geçiren varlıklar böyle adlandırılıyordu. Tam da umutların tükendiği anda, gökyüzünde kanat sesleri yankılandı. Melekler, ilahi bir lütufla insanlığa yardım etmek için belirdiler. Onların rehberliğinde, insanlığa "Sistem" adında gizemli bir güçlenme mekanizması sunuldu. Bu Sistem sayesinde insanlar, doğuştan gelen yeteneklerinin çok ötesine geçebiliyor, inanılmaz güçlere ve farklı seviyelere ulaşarak adeta yeni bir tür olan süper insanlara dönüşüyorlardı. Hayatta kalmayı başaran az sayıdaki insan, bu yeni gücü kullanarak iblislere karşı amansız bir mücadele başlattı. Bazıları, iblislerden saklanarak varlıklarını sürdürmeye çalışırken, içlerinden cesur ve yetenekli olanlar ise nadiren ortaya çıkan iblisleri avlayarak insanlığın son umudu haline geldi.

Genç bir tarihçi olan Özüm,bir gün bir araştırması için gittiği kütüphaneden 1800`lü yıllara ait bir bilim insanın günlüğünü bulur.Kapağı aralayıp okumaya başladığında günlükte garip notlar, geleceğe dair tahminler, eşsiz güzellikte olan ama anlamını bilmediği semboller ve damgalar vardır.Özüm günlüğü çözmeye çalıştıkça bir şeylerin ters gittiğini fark eder.Geçmişte yazılan bu satırlar onun yaşadığı gerçekliği bozmak durumundadır.Günlüğün son sayfasını okuduğunda günlüğün sahibinin hala eski zamanlarda yaşadığını öğrenir.Ve bu yüce bilim insanını bulmakta kararlı ve inatçıdır.

geçmişte ninja olmak isteyen bi çocuk hayaline sırayla adım atar ve şehrin kahraman ninjaları ise bu yolda yardımcı olur

Kitabı tamammen ben yazdım , chatcpt vesayre yazılmadı,alınma yapilmadi,kendime özgün yazdım,okursanız sevinirim

On yıldır felaketin eşiğinde olan bir dünyada, büyük kayıplar yaşayan Sibelay Vardar, annesini, babasını, kız kardeşini ve her şeyini kaybetmiştir. Fakat bu karanlık dünyanın içinde, umudu kaybetmektense, var olacağına inandığı bir umut ışığını aramaya devam etmektedir. Metan gazlarının atmosferi berbat ettiği, dünyanın gittikçe yok olduğu bu koşullarda, araştırma ve keşif için her şansı değerlendiren Sibelay, gizli bir araştırma tesisi olan Demirağ`ı bulmak için her geçen gün daha da yaklaşmaktadır... Ve sonunda, tam umudunu bulduğunda, hayatını değiştirecek bir teklif alır: "Ben Ediz Tural," der adam gülümseyerek. "Tanıştığımıza memnun oldum, Sibelay Vardar. Uzun zamandır Demirağ araştırma merkezini aradığını biliyoruz. Senin gibi zeki ve yetenekli insanları arıyoruz, çünkü bu dünyada bir değişim yapmak isteyenler, biz de o kişilerdeniz. Bir hafta sonra seni burada görmek dileğiyle… Görüşmek üzere." ...

2040 yılı… Dünya, 6 Şubat felaketinden sonra bir daha asla eskisi gibi olmadı. Depremler durmadı, aksine yeryüzünü parçalara ayırdı, şehirleri yuttu ve kıtaları böldü. Ama en büyük değişim, yerin altında saklıydı. İnsanlık artık ikiye ayrılmıştı: Delirmişler → Felaket sonrası mutasyon geçiren, duygularını kaybetmiş, vahşi ve ölümcül yaratıklar. Uyanmışlar → Felaketin küllerinden doğanlar… Olağanüstü güçler kazananlar ama insanlıklarını koruyanlar. Yeni dünya düzeni, hayatta kalanlar için bir savaş alanına dönüştü. Hükümet, Uyanmışları kontrol etmek için kendi düzenini kurdu. İsyancılar, özgürlüğü savunurken Delirmişler kaosu yaymaya devam etti. Ve bu yıkımın ortasında, bir kişi vardı. O, ne kahramandı ne de kötü bir adam. Onun gücü, başkalarına aitti. Gördüğü her gücü taklit edebiliyordu. İnsanlar ondan korkuyor, hükümet onu bir silaha çevirmek istiyordu. Ama asıl tehlike? Delirmişler onun peşindeydi. Çünkü o, onların efendisi olabilirdi… Ya da sonlarını getirebilirdi.

Kurtulmak için hep bir kurtarıcı ararız ama o kurtarıcı bir türlü gelmez. Hepimiz farkındayız aslında kurtarılmak istemediğimizin. Sadece bazen oturup her şeyin sonunun geldiğine inanmak daha basittir. Dünya eşit değil daha farklı şartlarda doğsaydım çok daha başarılı olurdum diyen tek kişi sen değilsin. Son kişi de sen olmayacaksın. Peki ya bir kurtuluşun olsaydı nasıl olurdu? Evet bir kurtuluş var ama en önemli soru kurtarılmak istiyor musun? İstiyorsan kendini kurtaracak tek bir kişi var o da sensin. Bu hikaye olduğu konumdan memnun olmayan insanların "Kurtuluş" adında bir sınava girmesiyle alakalıdır. Herkes bir süreçten geçer ama herkes o sınavı geçemeyecektir. Peki kazanan ve kaybedenlere ne olacak? Kitabı okuyacak mısın? Okumayacak mısın? Bu da senin sınavının bir başlangıcı "Kurtuluş` a hazır mısın?"

Herşey yalan olabilir ama benim sana olan aşkım asla yalan olamaz. Yalan olamayacak kadar saf ve temiz sevdim seni...

Tehlikeli bir görevimiz var

Tek taraflı olan aşkın nasıl yarı yolda bırakıldığı

Beyza’nın aldığı mesajlar sadece birer uyarı değil, hayatının en büyük bilmecesiydi. Gelecekten gelen bir yabancı, hatalarını düzeltmek için her şeyi riske atarken, zaman ve aşkın sınırları zorlanacak. Bir mesaj, bir karşılaşma ve değişmek zorunda kalan bir gelecek…

Umarım beğinirsiniz

Aslında uzaylı olan Landra bazı kişisel meseleler yüzünden dünyadaki bir okulda okumak zorunda kalır fakat küçük sürprizlerle karşılaşacağından habersizdir. Bir gün adında bir sembol olan kişi ona mesaj atar. Fakat Landra o mesajla hayatının değişeceğinden habersizdir. Dikkat bu kitapta hassas konuları normalleştirmek değil, üzerinde durulması gereken konular mizahla dile getirilmek istenmiştir.

nedir özlemek karanlık bir gecede herşeyi hiçe saymışcasına oturup özlemek eski seni eski neşeni eski mutluluğunu... evet zor yaşamak zor ama asıl zor olan acılarla başa çıkmayı öğrene bilmek.

İlk ısırık bir şanssızlıktı. İkincisi kader.

Kitabı tamammen ben yazdım , chatcpt vesayre yazılmadı,alınma yapilmadi,kendime özgün yazdım,okursanız sevinirim

Bir gün geç uyandığınızı ve işinize geç kaldığınızı düşünün hızlıca evden çıkıyorsunuz ama sokakların bomboş olduğunu fark ediyorsunuz. Başta delirdiğinizi düşünüyorsunuz ama gerçekler daha da kötü bir hal almaya başlıyor. Siz aslında bir deneyin parçası olduğunuzu fark ediyorsunuz; her şey için geç kalınmış bir deney… Bakalım deneyden sağ çıkabilecek misiniz?

Minecraft rehberi minecraftta dusen stevenin minecraftin ne oldugunu anlatmasidir

Gece terk edildiğinde küçücük bir kızdı. Şimdi büyüdü ve kendi hayatını kuruyor. Ama geçmişi onun peşini hiç bırakmıyor.

"Dipsiz bir uçurumun içine baktığınız zaman, o da sizin içinize bakar." Öyle tonlamalar yapıyordu ki, ses tonu her defasında bir şişe şarap içmişim gibi başımı dönderiyordu. Konuşmaya başladığı an, sıradan yüzü bir anda tüm detayları ile mükemmelleşiyordu. Masada benden başka kimse etkilenmişe benzemiyordu. Hatta onu kimse duymamıştı. Herkes her gün saat 10`da başlayan hayvan insan toplatılmasına dikkat kesilmiş, zevk içinde toplatılmayı izliyorlardı. "Haklısın. Kötülüğe maruz kaldıkça normalleşmeye başlıyor." diye cevap verdim. Nazikçe gülümseyip boşalan yemek tabaklarını toplayarak işinin başına geri döndü. O bir

Gündoğumu Mağarasında uyanmış bir kız. Luna Maze. Hayatta ne kadar süre kalabilecek acaba?

Eylül, hayatın sessizce canını acıttığı bir kız. Gülmeyi unuttuğu günlerde, geçmişin izlerini sürmeye çalışırken; okulun en soğuk bakışlı, en suskun çocuğu Baran’la yolları kesişir. Ama bu karşılaşma bir tesadüf değil… çünkü Mira ölmüştür. Ceset bulunur, suç Eylül’ün üzerine kalır. Notlar, silinen kayıtlar, kaybolan sesler… Her ipucu daha çok karanlık getirir. Ama en karanlık sırlar, güvenilen insanların gölgesine gizlenmiştir. Bir okul. Bir cinayet. Ve kırık bir kanat gibi yalnız, suskun gençler. Kimi geçmişinden kaçıyor, kimi gerçeği gömmeye çalışıyor. Peki, kanatları kırık olan biri… tekrar uçabilir mi?

Kararlarınız eğer bir hükümet tarafından yönetilseydi ne yapardınız ? Hükümete karşı çıkacak bir arkadaş grubu ortaya çıksaydı ve herkesin sorununa bir çare bulsaydı peki ?

Bazen hayatımızı nedenler bile değiştire bilir Umarım beğenirsiniz 🙏 (iyi okumalar)