62. Bölüm

ÖZEL BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

 

"Ben bir tek sana yenildim..."

 

Gözlerim yatağın üzerine yatırdığım bebeklerime kaydı ve kocaman gülümsedim. Hepimiz öylece yatağın üzerinde uyuyan ikizlere bakıyorduk.

"Anne," kızıma baktım ve onu tuttuğum gibi kucağıma aldım. "Şimdi bunlar benim kardeşim mi?" Tebessümle kızımın sarı saçlarını okşadım. Efsa hala kabullenmekte zorlanıyor.

"Evet anneciğim, ikisi de senin kardeşin." Efsa kaşlarını çatarak saçlarını geriye attı ve hemen yan tarafımda duran Baran'a yöneldi.

"Baba," dediği anda Baran kızımızı kucağına çekip aldı. "Benden çok sevecek misin onu?" Elini yatağın üzerindeki yeni doğmuş kız kardeşine uzattı. Baran gülümseyerek Efsa'nın saçlarını okşadı.

"Sen benim ilk göz ağrımsın. Senin yerin bambaşka güzelim." Efsa mırıl mırıl babasının göğsüne sokulunca gülüşüm büyüdü.

"Anne ben ne yapayım? Bir değil tam iki tane daha başıma geldi. Pabucum yerlerde." Kıkırdayarak Emre'yi yanıma çektim. Dört tane kardeşi var ve bu durumdan pek hoşnut değil.

"Ama anneciğim senin yerin farklı. Sen benim ilk çocuğumsun. Senin heyecanın benim için bambaşkaydı." Başını omzuma yaslayıp sırıttı. Günden güne babasına daha çok benziyor olması beni bir miktar kıskandırıyor. Sanki karşımda Baran'ın küçük versiyonu varmış gibi hissediyorum. 13 yaşında ve ben hala bu kadar büyüdüğüne inanamıyorum. Sanki Emre hala aramızda yatırdığım ufak bir çocuk.

"Ben zaten yok olayım. Gelen gelene." Uraz'a bakıp kahkaha attık. Hadi ama nereden bilebilirdik ikiz olacağını. Ben pek istekli değildim ama Baran çocukları beşlemek konusunda epey istekliydi.

İkizlerden biri ağlamaya başlayınca diğerininde sesi yükseldi. Ellerim birine uzanırken diğeri daha çok ağladı. İkisi arasında kalakaldım. Bebeklerim durmadan ağlarken onlara eşlik etmemek için kendimi zor tutuyorum.

Nefes nefese gözlerimi açtığımda hızla doğruldum. Elim çabucak karnıma gidince rahat bir nefes alıp verdim. Karnım dümdüz. Kabus. Kesinlikle kabus gibi. Gözlerimi hala karanlık olan havaya ve ardından yan tarafıma çevirdim. Baran gelmiş. Hayal meyal gece yarısı geldiğini hatırlıyorum ama sonrası yok. Görevleri hala devam ettiği için bir miktar üzgünüm keza alışmak bir kenarda dursun hala korkuyorum. Gece yarısı gelişleri hep farklı oluyor. Gelir gelmez üzerini değiştirip duş aldıktan sonra yanıma gelip beni kolları arasına alarak uyuyor. Sabah uyandığımda kamuflajını ve botlarını çamur içinde bulmak beni biraz üzüyor ama onunla gurur duyuyorum. Emre küçükken çok kez bu halde eve geldiğini gördüm. O anlar tekrar zihnime düşerken derin bir iç çektim.

Gözlerimi kapatıp açarak uykulu halimden sıyrılmaya çalıştım ama nafile hala çok uykum var fakat Emre duracak gibi değil. Baran'da hala gelmemiş aklım bir de ondayken canım epey sıkıldı. Ağlamaya devam eden Emre'yi kucağıma alıp yataktan kalktım.

"Neyin var oğlum?" Yaşlı gözleri gözlerime dönünce buruk bir gülümseme gönderdim ama oğlum hiç oralı olmadı. Bana bakarak daha çok ağlamaya başladı.

Odanın ışığını açtığımda Emre kollarımda hareketlendi ve gözleri odada gezindi. Bir yaşında ama fazlasıyla huysuz. Derin bir nefes alıp odadan çıktım. Susmadı. Emre ağladıkça onunla beraber ağlıyordum. Neye ağlıyoruz bilmiyorum ama onu bir türlü susturamıyor olmak canımı yakıyor.

"Emre neyin var?" dedim ağlamaklı bir sesle. Susmadı ve duymadı. Kucağımdan inmek için hareketlendi ve o anda holde kapı sesi duyuldu. Gözlerim kilidi çevrilip usulca açılan kapıda durdu.

Baran'dı. Sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtığında yaşlı gözlerim yorgun gözleriyle karşı karşıya kaldı. O bana bakarken ben onun üzerinde göz gezdirdim. Üniformasındaki kan beni tedirgin ederken yaşlı gözlerim tekrar bedeninde gezindi. Kanın nereden geldiğini sorguluyordum. Bir de üstü başı çamur içindeydi.

"Özür dilerim yavrum," dedi kısık bir sesle. Kaşlarım çatılırken neden özür dilediğini anlamadığım için açıklama yaptı. "Berbat halde içeriye girdim."

İçli bir nefes aldım ama canım çok acıdı. "Baran," dedim ağlamaklı bir halde. "Sen iyi misin? Üzerinde kan var ne oldu yaran mı var? Yerlerin kirlenmesi umurumda değil."

Aramızdaki bütün mesafeyi kapattığımda elini kaldırıp yaklaşmama izin vermedi. Bu kez içim daha çok acıdı.

"Dur güzelim," gözleri ayaklarına kaydı ve hemen eğilip botlarını çıkardı. Çamurlu botlarını kapının kenarına bırakıp bana baktığında ufak bir tebessüm dudaklarıma yerleşti. "Üstüm başım leş gibi."

Umurumda değil. İsterse berbat bir halde olsun zerre umursamıyorum. Şu an sadece Baran'a sarılmaya ihtiyacım var. Sağ salim bana geldi ya gerisi mühim değil. O benim yanımda olduktan sonra bir çatı altında bile yaşarım. Yeter ki Baran yanımda olsun.

Bir kolum Emre'yi tutarken diğerini Baran'ın beline sardım. "Hatunum ne dedim ben sana." Başımı göğsüne yaslayıp gülümsedim. Şimdi huzuruma kavuşmuştum. Yuvamın sıcaklığı şimdi kemiklerimi ısıttı.

"Kokuna hasret geçirdim zamanı. Bırak biraz sarılayım, hem saatlerdir oğlunla ağlıyoruz." Emre sessizleşmiş ve bu dikkatimden kaçmıştı. "Babası gelince hemen sustu. Hem uyutmadı, hem ağlattı annesini senin oğlun."

Baran başını eğip Emre'nin başını öptüğünde güldüm. "Desene aslan oğlum babasını özlemiş, geleceğini hissedince annesini uyandırmış."

Baran'ın söyledikleri beni daha çok güldürürken hafifçe geriye çekildim. "Aç mısın sevgilim?"

Gözleri yüzümde gezindi. Aç ve sırf yorulmamam için bir şey diyemiyor.

"Valla hatun," derken düşünceliydi. "Aç değilim desem açlıktan uyuyamam."

Tatlı tatlı gülümsedim. "Elini yüzünü yıkayıp üzerindekileri çıkar sevgilim, ben hemen hazırlıyorum."

"Sağ ol dünyalar güzelim." Alnımı öpüp geriye çekildiğinde üzerindeki çamurlu parkayı çıkarmaya başladığında kaşlarımı çattım.

"Baran, geç banyoya bir tanem. Bırak neresi kirlenirse kirlensin önemi yok. Sen her şeyden önemlisin. Hadi üşütme bir tanem."

Sırtımı yasladığım yerden ayırıp usulca Baran'a yaklaştım. Rüya o kadar gerçekti ki uyanınca direkt elim karnıma gitti. Elbette çocukları seviyorum ama üç tane bizim için fazlasıyla yeterli. Daha fazla ne mesleğimden ayrı kalabilirim ne de çocuklarımla düzgünce ilgilenebilirim. Onların eksik hissetmesine asla engel olamıyorum ve bu içimde hep bir yerleri sızlatıyor.

"Baran Baran Baran!" Üç kez art arda adını sayıkladım ve asla bana cevap vermedi. Elbette bu ona bulaşmayacağım anlamına gelmiyor. Baran'ı çok özledim hatta özleminden ağlayacak raddeye gelmiştim. "Baran diyorum ya! Kalksana!"

Uykulu uykulu hareketlendi. "Güzelim," dedi uyku mahmuru bir sesle. "Kurban olayım biraz uyuyayım." Uyursun canım kocam. Önce sana biraz bulaşayım, biraz öpüp sarılayım sonra mışıl mışıl uyursun. Şu lojmanda gözüm her daim onu aradı.

"Hayır, çabuk kalk hesap vereceksin."

Daha çok hareketlendi ve beni tuttuğu gibi kolları arasına çekti. Bu onu rahat bırakacağım anlamına gelmiyor. Baran beni kolları arasında tuttukça daha çok hareketlendim.

"Uyan ve bana derhal hesap ver!" Gözlerini kısık bir şekilde araladı. Ya, çok uykusu var. Gözlerinden uykusuzluk akıyor. Baran'ı biraz çileden çıkarmak ikimize de iyi gelecek. İkimizin de özlemi şu an çok yüksek.

"Ne hesabı yavrum? Ne yapmışım?"

Kaşlarımı çattım. "Benden habersiz nasıl yaparsın böyle bir şey?"

Uykulu gözlerini tamamen araladı. "Ne yapmışım. Şafak sökene kadar dağdan inmedik kurban olduğum. Ben ne yapmışım acaba?" Omuzlarımı kaldırıp indirdim ve kolları arasından sıyrıldım. Hiçbir şey yapmadın sevgilim ama ben seni çok özledim.

"Hem de bir tane değil iki tane." Yüzümü yapmacık bir şekilde astım. Uzandığı yerden doğrulup dikkatle yüzümü taradı. Hafızasını hızlıca yoklamaya başladığını çatılan kaşlarından anladım ve bozuntuya vermemek için hafifçe öksürdüm.

"Lan ne yapmışım ben, ne?" Daha çok kendineydi sorusu. Gülmemek için yanağımın içini ısırdım. Bu adam şu an çok sersem ve ne dediğimi anladığında bunu asla yanıma bırakmaz.

"İkiz," dedim yüksek bir sesle. "İkiz bebek ne demek Baran!" Gözleri birden bire büyürken aramızdaki ufacık mesafeyi kapattı.

"Sikeyim, ciddi misin Uhra? Yemin ederim bir şey yapmadım." Gözlerindeki korku her an kahkaha atmama sebep olabilir. "Senden izinsiz hiçbir şey yapmam." Küskünce başımı yan tarafa çevirdim.

"Yapmıştın. Yapmıştın ama Baran." Ellerimi tutup avuçlarımdan öptü. Şefkati ve sevgisi bütün vücuduma yayılırken gevşedim. Şu an ait olduğum yerde olmak beni rahatlatıyor.

"İkiz bebeğimiz mi olacak?" Sesi usulca ton değiştirdi. Gülümsedim tatlı tatlı. Biraz hayal kırıklığına uğrayacaksın bir tanem ama olsun.

"Olmuştu. İkiz bebeğimiz olmuştu." Kaşları çatılırken sözlerimi tarttı. Kaşları havalanınca beni hızla yatağa yatırıp üzerimde yer aldı. Elleri başımın iki yanına bastırılmış bir halde ve boylu boyunca üzerimdeydi.

"Rüya?" Sorarcasına konuştu.

Gözleri yüzümü tararken kahkaha attım. "Evet. Hem de ikizdi." Yutkundu ağır ağır ve bana biraz daha yaklaştı.

"Sen rüya için beni uyandırıp sorguya çektin?" Hızla başımı olumlu anlamda salladım. "Köpek gibi uykum varken?" Bir kez daha olumlu anlamda başımı salladım. "Ulan!" Ellerini belime yerleştirip beni gıdıklamaya başladı. Sabah sabah kahkaha atarak güldüm. Bütün sesim evde yankılanacak diye ödüm kopuyor.

Elleri belimde daha çok hareket edince çırpındım. "Baran," dedim nefes nefese. "Dur." Durmadı. Beni daha çok gıdıkladı. Sesim odada yankılandı. Eğer mutluluk bir resim olsaydı benim için, o anlardan biri bu olurdu.

"Baran çocuklar uyanacak dursana!" Kahkaha attım. "Dur lütfen ya. Apartmandaki herkes sesimi duysun mu!"

"Duymaz. Söz ver," dedi gülüşüme gülerken.

"Ne sözü?" Daha çok güldüm.

"Akşam için söz ver hemen yoksa asla durmam." Dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemi durdurmaya çalıştım ama nafile.

"Bırak beni Baran." Daha çok kahkaha attım. Her an gülmekten çatlayacak gibiyim.

"Söz vermezsen kurtulamazsın."

"Tamam," nefes nefese çırpındım. "Tamam ya bırak artık." Elleri usulca belimde durdu. Aheste aheste parmakları tenimi okşarken nefes alıp verdim. "Pislik, çatladım resmen." Ellerini belimden yavaşça yukarıya çıkarıp başımın iki yanına bastırdı.

"Dörtte gelmiştim şu an saat neredeyse altı. Uyutmadın."

Kıkırdayarak kollarımı boynuna sardım. "Bana ne, özlemiştim ne yapabilirim."

Uzanıp alnımdan öptü. Yetmedi. O ufacık öpüşü bana asla yetmedi. Kolları arasında daha fazlası için hareketlendim. Dudakları dudaklarıma konduğu anda odamızın kapısı çaldı. Ağlamamak için homurdandım.

"Anne, babam mı geldi?" Efsa'nın sesiyle Baran geriye çekildi. Yataktan kalktıktan sonra hızlı adımlarla odamızın kapısına gidip kapıyı açtı. "Baba!"

"Güzelim," kızımızı kucakladığı gibi sıkı sıkı sarıldı. "Güzeller güzeli prensesim." Efsa'nın saçlarını öptü. Yetmedi birkaç kez daha saçlarından öptü. Usulca kızının alnına uzun bir öpücük kondurduktan sonra konuştu. "Günüm ne güzel aydınlandı."

Gözlerimi kısarak Baran'a baktım. Her sabah beni öpüp söylediği sözleri şimdi kızımıza söyledi ve bu biraz kıskanmama sebep oldu. Baran Efsa'ya sıkı sıkı sarılırken dudaklarım iki yana kıvrıldı. Baran gittiğinde Efsa saatlerce ağlamıştı. Her sabah odamıza gelip Baran gelmiş mi diye bakınıp tekrar ağlıyordu ve onu sakinleştirmek çok zor oluyordu. Kızımız fazlasıyla babacı ve bu beni daha çok kıskançlığa sürüklüyor çünkü onu ben doğurdum! Benden çok babasının yanında yahu!

"Sanırım ben bu sevgi tablosunun dışında kaldım." Baran kucağındaki kızımızla yatağa gelip yerine geçti ve Efsa'yı da kolları arasına aldı. Gözlerimi ikisinin üzerinde gezdirip tebessüm ettim. Bu manazara benim için paha biçilmez. Zaman bazen geriye aktığında korkularım gün yüzüne çıkıp içimi kaplıyordu ama Baran bir kez beni sarıp sarmalayınca bugüne dönüyorum.

Bu andayım. Belki de hayatımın en güzel anlarından birindeyim. Üç tane çocuğumuz var ve Baran ile evliyiz. Geriye dönüp baktığımda bu anların hayali dahi gözlerimin önüne gelmiyordu. Hiç umut yoktu bizim için fakat kendimden bile gizlediğim bir umudum içimde büyüyüp filizlenmişti. Şimdi ikimiz de hayallerimizin ötesinde bize ait bir dünyadayız. Sadece biz varız. Biz ve bize ait her şey.

"Nereye daldın yavrum?" Efsa babasının göğsünde uyuklarken derin bir iç geçirdim ve uzanıp kızımı almaya yeltendim fakat vazgeçtim. Babasını özlemişti. Biraz babasının kollarında uyuyabilir.

Hafifçe gülümsedim. "Hiç, size bakıyordum." Baran'ın kaşları öyle mi der gibi havalandı ve kolumu tutup beni yamacına çekti tabii biraz yanına yaklaşmakta benimde katkım oldu. Başımı huzurla göğsüne yasladığımda dudakları alnıma kondu. İçim onun öpüşüyle sıcacık olurken mırıldandı. "Günüm aydınlandı." Gözlerimi titrek soluklarla kapatıp Baran'a daha çok yaklaştım sanki mesafe varmış gibi ama birbirimize fazlasıyla yakındık.

"İyi misin?" dedim kısık bir sesle. İyiydi ama bir de onun sesinden duymaya ihtiyacım var.

Dudaklarını usulca şakağıma bastırdı. "İyiyim güzelim. Ama," sesi yavaşça kısıldı. "Seni özledim hem de çok fazla Uhra." Şakağımdaki dudakları harekete geçince kıkırdadım.

"Önce kızını yatağına yatırmalısın bence." Bana kısık bir bakış attığında yerime geçip başımı yastığa bastırdım. Benim bu halime bakıp sadece gülümsedi ama aklından geçen her şeyi tahmin edebiliyorum.

"Yatıralım o halde." Dikkatli bir şekilde Efsa'yı kucaklayıp yataktan kalktı. Gözlerim odadan çıkan Baran'ın üzerinde gezinirken dudaklarım kıvrıldı. Efsa beş aylık olduktan sonra Baran, üzeri çıplak gezmeyi bırakmıştı. Uyurken bile üzeri çıplak uyumuyor çünkü Efsa ansızın odamıza girebiliyordu. Tabii kızımla uzun uzun konuşup buna çare bulmuştum. Artık odamıza gelmeden önce kapıyı çalıyor ve bizden olumlu bir yanıt alınca geliyor.

Yatak odamızın kapanan kapısı ve ardından gelen kilit sesiyle dudaklarım iki yana kıvrıldı. Bu adam arsız. Ama bir tek bana. Her şeyi bana özel. Usul usul bana yaklaşmaya başladığında kalbim ağzımda atmaya başladı. Hala mı dedi iç sesim ve kalbim ona yanıt verir gibi daha hızlı çarptı. Aşk evresi değil bu eminim. Bizim aramızda öyle bir basit hisler yer almıyor. Hala göğsümün ardında varlığını hatırlatan kalbim Baran'a deli divane. Her geçen gün ona daha çok bağlanıyorum mümkünmüş gibi.

Aramızdaki bütün mesafeyi hızlıca aştı. Hep o gelmişti bana; Baran her seferinde bir yolunu bulup bana gelen yolu buluyordu. Yine bana geliyor gözlerinde hüküm süren özlem ve tutkuyla. Ondan farklı bir halde değilim. O bana yaklaştıkça kalbim göğüs kafesime çarptı. Baran'ın her adımında gözlerimde özlem artıp yerini tutkuya bıraktı. Geldi. Üzerindeki tişörtü yakasından tuttuğu gibi çıkarıp üzerime doğru eğildi. Aramızda hatrı sayılır bir mesafe bıraktığında titrek bir soluk aldım.

"Özlemişim," nefesi yüzüme çarptı. "Özlenmişim." Derken gözlerindeki muziplik beni gülümsetti.

Kollarımı usulca boynuna sarıp aramızdaki bütün mesafeyi yok ettim. "Çok," dedim belli belirsiz bir fısıltıyla. O kadar çok ki ona olan özlemim dinecek gibi görünmüyor. Hoş öyle alelacele dinsin de istemiyorum.

"Hım," diye mırıldandı dudakları dudaklarıma kapanırken. İçimde yanan bir ateş boy gösterirken kollarım sıkılaştı. Tek bir dokunuşuyla yanıp tutuştum. Sadece bir teması yanmama yetmişti. Ufacık bir kıvılcım kocaman ateş toplarına gebe olup ikimizi birden yaktı. Onunla bir kez daha en başından yandım.

"Baran," dedim nefes nefese. Ciğerlerime birkaç parça nefes çektim. Saat sabahın altısını geçmiş ve ben onun kolları arasındayım. Bir kez daha onunlayım. "Seni çok seviyorum sevgilim."

Dudakları tekrar dudaklarımı esir almadan konuştu. "Bende seni yavrum, bende seni çok seviyorum." Esirliğim onaydı. Onunlaydı her şey.

Milyonlarca kez ona kapılabilir hatta diri diri yanabilirim. Yine yandım. Elleri her bir yanımda kor ateşler yakarken yanıp kül oldum. Tekrar tekrar bir ateş yakıp ikimizi birden yaktı. Nefesim onunla alaşağı olurken başım geriye düştü. Yitirdim bütün irademi onun kollarında. Ben onun kolları arasında kendimden geçip yok oldum.

Bize yetmedi. Ne ona ne bana hiçbir şey yetmedi. Kaç defa birbirimizde kaybolursak kaybolalım yetmiyor işte. Biz hep yanıp kül oluyor ve bir anka gibi yeniden kanatlanıyoruz. Başımı hızlı çarpan kalbine yasladım. Dudaklarım kıvrılırken göğsüne masum bir öpücük kondurdum. Kollarını sıkı sıkı bedenime sarıp beni üzerine aldığında başımı bu kez boyun boşluğuna bastırdım.

"Güzelim," dedi eli dağınık saçlarımda gezerken. Gözlerimi kapatıp dudaklarımı boynuna bastırdım. "İyi misin?" Dudaklarını çıplak omzuma bastırdı. Dudaklarım teninin üzerinde iki yana kıvrılırken iç çekti.

"İyiyim bir tanem. Birazdan," derken başımı geriye çektim. "Çocuklar uyanacak." Bedenimi yatağa yatırıp elini yüzüme saçılan saçlarıma uzattı ve incitmeden tutamları omuzlarımdan geriye itti.

"Duş alıp biraz uyu sen, ben ilgilenirim."

Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. "Sevgilim," elimi Baran'ın yanağına yaslayıp yanağını okşadım. "Ben çocuklarımla ilgilenirim sen uyu hadi. Çok yorgunsun."

Suratında imalı bir gülümseme oluştu. "Bütün yorgunluğumu aldın hatunum." Kıkırdayarak Baran'ın omzuna vurdum. Benim bu halime keyifli keyifli gülümsedi.

"Gülmesene arsız adam." Daha çok gülümsedi ve uzanıp dudaklarıma derin bir öpücük kondurdu.

"Akşam kaldığımız yerden devam ederiz şimdi ikimiz de duş alıp odadan çıkalım."

Huysuzca geriye yaslanıp tavana baktım. Gözlerimi kapatıp gülümsedim. Baran'a olan özlemim hala dinmemişti. Onunla uzun uzun sarılıp konuşmak da istiyorum. Birbirimize olan duygularımız o kadar güçlü ki, bazen ben bile hayret ediyorum.

Yavaşça doğrulup Baran'a döndüğümde gözleri üzerimde geziniyordu. Eskiden olsa utanıp kaçacak yer arardım ama şimdi tekrar kolları arasına girecek kadar arsızlaşmıştım fakat kalkıp ilgilenmemiz gerek üç tane çocuğumuz var. Gülümseyerek uzanıp Baran'ın yanağını öptüğümde kollarını başının altına alıp sırıttı.

"Sana eşlik edeyim yavrum." Beraber yataktan kalkıp odamızdaki banyoya girdik.

Hızlıca giyindikten sonra odayı toparlayıp saçlarımdaki havluyu da banyoya bıraktım. Tam odadan çıkacağım anda Baran kollarını belime sarıp sırtımı göğsüne yasladı.

"Nereye güzelim," dedi beni makyaj masasına yönlendirirken. Ne yapacağını elbette anladım.

"Çocuklarıma bakacağım bir tanem."

Beni pufa oturtup tarağı eline aldı ve yavaş yavaş saçlarımı taramaya başladı. "Saçlarını kurutmadan odadan çıkmak yok." Saçlarımı incitmeden taradıktan sonra prize taktığı kurutma makinesini çalıştırdı. Dakikalar içerisinde saçlarımı kuruttuktan sonra kurutma makinesini prizden çekip yerine bıraktı.

"Şimdi gidebiliriz." Baran'a yandan bir bakış atıp güldüğümde beni yamacına çekip saçlarımdan öptü. Her geçen zamanda ilgisi arttıkça artıyor ve bu beni şaşırtıyor. Beni benden daha çok düşünmesi bambaşka hissettiriyor. İnsanın hayatındaki birinin kendisini bu kadar önemsemesi başka bir hissiyat.

"Baba ya!" Efsa'nın sesiyle güldüm. Şimdi Baran bitti. Efsa hem trip atacak, hem de yanından hiç ayrılmayacak ve Baran bu durumdan epey memnun.

"Kızım," dedi arkasını dönüp. Efsa odasından çıktığında uykulu bir halde yanımıza doğru geldi. Uykulu gözlerini ovaladıktan sonra dağılmış saçlarını yüzünden çekerek babasına baktı ama çatık kaşlarla. "Uyanmış mı benim prensesim." Uzanıp Efsa'yı kucağına aldığında kızımız hiç sesini çıkarmadı.

"Uyandım ama küsüm." Baran keyifle kaşlarını kaldırdı. "Ben sana çok küstüm babacığım."

Kızının yanağını öptü. "Babaya küsülür mü hiç prensesim."

Efsa huysuzca omuzlarını kaldırıp indirdi. "Bana ne küstüm işte. Beni yanında yatırmadın ama annemi hep yanında yatırıyorsun." Şaşkınlıkla kızıma baktım. Dili de pabuç kadardı.

Baran kahkaha attı. "O benim karım ama prensesim."

"Ben," dedi Efsa ağlamaklı bir sesle. "Bende kızınım. Beni de yanında yatırsan ne olur ki?" Kızımın titreyen sesine içim gitti. Bu kez babasına kırılmış. "Hem," derken bana baktığında dudaklarını hemen kapattı. "Hi annem babana söyleme demişti." Efsa'nın ne söyleyeceğini anlayınca güldüm. Baran duysa kalbi durur herhalde.

"Neyi söyleme dedi?" Bana baktı ve tekrar kızına döndü. "Anlat bakalım prensesim."

Efsa bana baktığında gözlerimi kapatıp açtım. Benden onay beklemişti. "Söyle kızım babanda bilsin." Baran ikimize bakıp kaşlarını çattığında daha çok keyiflendim.

"Bende Serkan ile yan yana uyuyacağım çünkü bizde evleneceğiz ama büyüdüğümüzde." Baran'ın gözleri şaşkınlıkla büyürken Efsa'ya daha sıkı sarıldı.

"Uhra," dedi oldukça şaşkın bir halde. "Efsa ne diyor yavrum? Serkan kim? Ne bu lan? Ne diyor benim kızım Uhra? Dil altı hapı yok mu Uhra? Uhra." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Uhra dil altı hapı getir yoksa kocan şurada kalpten gidecek." Kahkaha atarak kızımı kucağıma aldım.

"Efsa," dedi kaşlarını çatarak. "Kim Serkan? Uzak duracaksın o zibididen! Emre! Uraz!" dediğinde şaşırıp kaldım. "Nerede o abilerin? Serkan kim lan! O zibidinin kulaklarını çekeceğim."

"Ama baba," dedi küskünce. "O benim arkadaşım."

Baran elini kalbine bastırdığında kıkırdadım. "Gel biz abilerine bakalım kızım baban şu an şokta."

"Uhra," dedi sinirle. "Yarın ilk işimiz okula gidip Efsa'yı o Serkan denen zibididen uzak tutmak. Bak sinirlerim tepeme çıktı. Bu kız evlilik falan diyor deliriyorum. Nereden öğrenmiş bu zırvalıkları?" Gülümseyerek deliren kocamı izledim. Kızını paylaşmak düşüncesi bile onu delirtmişti.

"Emre ve Uraz gelsin gidip o Serkan kimmiş bir baksınlar hatta Uraz dövsün."

Şaşkınlıkla konuştum. "Bir sakin olur musun bir tanem. Çocuk bunlar ben kızımla konuşurum sende sakın Uraz'a saçma sapan şeyler söyleme bak gider döver çocuğu."

"Dövsün tabi yavrum," dedi saçlarını karıştırıp. "Kız kardeşinin yanına kimseyi yaklaştırmasın. Benim kızım hep benim yanımda kalacak. Onu kimseye vermem."

Derin bir nefes aldım. "İyice saçmaladın Baran. Serkan, Üsteğmen Furkan'ın oğlu. Hem bak bana, ben babamın yanında mıyım? Değilim. Kızım büyüyünce kimi sevip, evlenmek isterse buna müsaade edeceğiz tabi ki. O kızımın doğal hakkı buna sen bile karışamazsın."

"Uhra Uhra Uhra," dedi üst üstte. "Kalbime mi indireceksiniz ana kız." Güldüm keyifli keyifli. "Gülme." Bir kez daha saçlarını dağıttı. "Sen güldükçe aklım dağılıyor dur şimdi gülme. O Furkan'ın oğlunu yakalayayım çekerim kulaklarını."

"Baran," dedim uyarıyla ama beni umursamadı.

"Anne," diyen kızıma baktım. "Babam Serkan'ı kıskandı değil mi?" Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı olumlu anlamda salladım ve Efsa kıkır kıkır güldü. "Babam bizi hep kıskanıyor değil mi anne?"

"Evet kızım, baban çok kıskanç bir adam."

Efsa dağınık saçlarını geriye savurup kollarını boynuma sardı. "Hıh," dedi babasına bakarak. "Sen bizi kıskan baba." Kahkaha atarak kızımı göğüsüme çektiğimde kollarını boynuma sarıp babasına baktı.

"Uhra yetmedi bana bir de küçük versiyonu var. Siz ikiniz çok fenasınız." Hızla elini saçlarına atıp nemli saçlarını dağıttı. Gözleri bana değince gülümsedim. Ben gülünce gözleri yavaşça dudaklarıma kaydı ve iç çekip nefeslendi. Keyifli bir halde karşımda etkisiz oluşunu seyrettim ve bu haline içim gitti.

"Hadi abilerini uyandıralım kızım."

Kucağımda Efsa ile beraber oğullarımın odasına girdiğimde dudaklarım kıvrıldı. Emre pikeyi başına kadar çekip uyumuş ama Uraz dağınık uyuyordu. Bir ayağı duvara yaslıyken diğerini dizinden kırmış; bir eli yan tarafında dururken diğerini başının altına almış ve oldukça rahatsız bir halde uyuyor.

Efsa'da benim gibi Uraz'a baktıktan sonra konuştu. "Anne abime ne olmuş? Anne bak."

Güldüm sesli bir şekilde. "Abin biraz dağınık uyuyor."

"Aynen yavrum," dedi Baran yanımıza geldiğinde. "Şuna bak, bu hali ne?"

Baran yavaş adımlarla Uraz'a yaklaşıp düzeltmeye çalışınca oğlumuz huysuzca kıpırdandı ve gözlerini araladı. Kaşları çatılırken gözlerini kapatıp açtı ve hızla doğruldu.

"Baba!" dedi uykulu bir haldeyken. "Babam gelmiş!" Baran'a doğru atıldığında gülümseyerek onları izledim. Uraz Baran'a sıkıca sarıldığında Emre üzerindeki pikeyi çekiştirip söylendi.

"Uraz niye bağırıyorsun sabah sabah?"

"Abi," dedi Efsa cıvıl cıvıl bir sesle. "Uyansana, babam geldi." Emre pikeyi itekleyip uyandığında gözleri birbirine sarılan babasıyla kardeşine kayınca hemen yatağından kalktı.

"Babam, hoş geldin."

Emre babasına yaklaştığında Baran Uraz'ı yatağına bırakıp Emre'ye döndü. Gözlerim ikisinin üzerindeyken tebessümüm büyüdü. Emre tıpkı Baran. Ama öyle böyle değil bire bir kopyası gibi. Saçlarından tut gözlerine kadar Baran ve bu durum benim açımdan epey muhteşem. Kocamın bir eşini de ben dünyaya getirmiş gibi hissediyorum. Uraz'da Baran'a benziyor ama Emre kadar değil.

"Aslan babam," dedi Uraz Baran'a tekrar sarılırken. "Çiğneyip ezdiniz mi düşmanları?" Kahkaha attım.

"Aynen oğlum, çiğnemek ne demek yakıp analarını si," dediğinde sertçe uyardım. "Baran!"

Gülümsedi uyuzca. "Hadi acıktım ben evlatlar!"

"O zaman üçünüzü mutfağa alalım, bizde kızımla üzerimizi değişip yüzümüzü yıkarız." Üçününde hayret dolu bakışları güldürdü. "Ne bakıyorsunuz? Hadi, emrediyorum."

Baran'ın kaşları keyifle havalandı. "Emrediyorsun?"

Tatlı tatlı gülümsedim. "Etmeyeyim mi Baran?"

Alt dudağını dişledi. "Emret sen yavrum. Yeter ki sen emret. Sana boynum kıldan ince."

"Of be," dedi Emre gülerek. "Babam tek kelimeyle düştü. Koskoca Binbaşı Baran Oğuz karısının tek kelimesiyle yenildi. Sesiniz kesildi komutanım."

Baran sırıtarak elini Emre'nin ensesine atıp oğlumuzu kolunun altına aldı. "Bu binbaşı şimdi size lojman bahçesinde sabah içtiması yaptırmadan odayı terk edin." Emre ve Uraz kahkaha atınca gür bir sesle konuştu. "Hadi! Hemen şimdi!"

Onların bu haline sadece gülümsedim. Alışmıştım. Her izin günümüzde bu yaşanan keyifli anlar bütün keyfimi yerine getiriyor. Baran'da odadan çıkınca ben Efsa'nın odasına ilerledim ve kızımı yatağına oturtup elbise dolabına yöneldim.

"Evet, ne giymek istersin kızım?" Yüzüne gelen saçlarını geriye attıktan sonra ayaklanıp yatağın üzerinde zıplamaya başladı.

"Yeşil elbisemi anne! Babam yeşil elbise almıştı ikimize birden onu giyelim mi? Anne, giyelim giyelim."

Gülümseyerek askıdan Efsa'nın giymek için heveslendiği elbiseyi çıkardım. Havalar güzel olsa da kızımın üşümesini istemediğim için çorapta çıkardım. Yatağın üzerinde zıplayan kızımı kollarımın arasına aldığımda gülüşü kalbimi ısıttı. Böyle keyifli ve mutlu olması bütün dünyayı önüme seriyor gibi hissediyorum. Çocuklarımın bir gülüşü bana o günün mükemmel geçmesi için yeterli oluyor.

Usulca kızımı incitmeden üzerini değiştirdim. Efsa kollarını boynuma sardığında yanağını öpüp dağınık saçlarının ucundaki lastik tokayı çıkarıp saçlarını serbest bıraktım.

Gözleri yüzüme dikilince göz kırptım. "Saçlarımı böyle," derken elini saçlarına atıp yukarıdan aşağıya doğru götürdü. "Örelim mi? Hani okula giderken yapmıştın hatırlıyor musun anne?"

Kızımın saçlarını öpüp geriye çekildim. "Hatırladım tabii güzelim. Balık sırtı örelim diyorsun ve bende hemen öreceğim." Efsa'nın tarağını ve saç spreyini aldıktan sonra kızımı yatağına oturtup arkasına geçtim. Omuzlarının aşağısına dökülen sarı saçlarını güzelce tarayıp balık sırtı ördüm ve çiçekli tokasını saçlarının ucuna taktım.

"Annem," bana döndü. "Güzel oldu mu?"

"Oldu tabi bebeğim, çok güzel oldu. En çok sana yakışıyor." Kıkırdadı ve bir kez daha kucağıma sokulup başını göğsüme yasladı.

"Anne seni çok seviyorum."

Güldüm. "Bende seni çok seviyorum kızım. Sen benim dünyalar güzeli kızımsın." Elimi saçlarına uzatıp usulca saçlarını okşadım.

Hayatım bir sevginin içinde geçip gitmişti. Ben sevmeyi de sevilmeyi de iliklerime kadar yaşamış bir insanım. Bu hayata gözlerimi açtığımda sevgi dolu bir ailenin içindeydim. Annem, babam ve abilerim her zaman sevginin ne olduğunu biliyorlardı çünkü onlarda sevgiyi hissederek büyüdü. Şanslıydık çünkü birbirine saygı duyan ve birbirini seven anne ve babamız vardı. Şimdi hepsinden uzak olsam da sık sık arayıp konuşuyoruz.

Baran'ın görev yeri buraya çıkınca mecbur olarak bende buraya geldim. Üç seneyi geçti buraya geleli ve alışmıştık. Cihad abimlerde burada olduğu için daha çabuk alıştım. Çocuklar beraber okula giderken ben ve Aleyna aynı hastanede görev yapıyorduk. Abim ile Baran çoğu zaman geç geldiği için yemekleri de beraber yiyoruz. Huzurluyum çünkü birbirimize sahibiz.

Efsa'yı alıp odadan çıkıp mutfağa geçtim. Baran ve oğullarım kahvaltı hazırlamıştı. Mutfak masasına bakıp güldüm. Menemensiz bir kahvaltı geçmiyor ve Baran olmazsa olmazını yine yapmış. Kızımla beraber yerlerimize geçip kahvaltıya başladık. Emre ve Uraz okulda yaptıklarından bahsederken ben ve Efsa kahvaltı yapıyorduk.

"Bugün evde misin baba?"

Baran geriye yaslanıp Emre'ye baktı. "Evdeyim aslanım, ne oldu?"

Uraz ve Emre birbirine baktıktan sonra gülümsedi. "Maç yapalım mı? Dayımlar da gelecek. Hatta Salih amca ve Gökhan amca da var."

Gülümsedim. Bu planı haftalar önce yapmışlardı ama acil görev çıkınca maç ertelendi. Baran sabaha karşı gelmişti tabi hepsi aynı saatte geldi ve eminim hepimizin evi böyle neşeli. Abimlerin timi tekrar bir araya geldi keza biz buraya geldik geleli sık sık görevleri çıkıyordu. Korkuyordum hatta çok korkuyorduk ama beklemek dışında elimizden başka hiçbir şey gelmiyor.

"Dur oğlum arayalım bizimkileri." Baran sehpadan telefonunu alınca gözlerimi onlardan çekmedim.

"Baran," dedi Oğuz abi. "Lan bari bugün rahat bırak."

Oğuz abi susunca Ahmet abi konuştu. "Ne var lan ne? İzin gününde sal bizi."

Onların bu hali beni güldürürken Baran konuştu. "Yengeniz var yanımda ağzımı bozdurmayın. Size sağlam söverim haberiniz olsun."

"Baran," dedi Cihad abim. "Hayırdır?"

"Maç yapacağız. Yaşlandınız farkındayım."

"Hadi lan," dedi abim huysuzca. "44 yaşında genç bir delikanlıyım."

Kahkaha attı canım kocam. Kendisi abimden bir yaş küçük tabi. "Aynen kardeşim. Bir sen bir de Gökhan genç delikanlısınız."

"Lan bana niye laf attın sen? Gencim kardeşim."

"Komutanım," dedi Doğuhan abi. En küçükleriydi. "En genciniz benim. Bugüne bugün 30 yaşında maşallahım var."

"Susun lan," dedi Cihad abim. "Nerede maç?"

"Hepiniz lojmandasınız. Burada olacak, bir saate bahçede olun."

Derin bir iç çektim. Şimdi hepsi bahçeye çıkacak. Bizde onları geniş balkondan izleriz. Hiç aşağıya inmeye gerek yok. Aşağıya inip küfürlerini ve birbirlerine dalaşmalarını izleyip sinirlenmeye gerek yok.

"Bizde burada toplanırız," derken ayaklandım. "Hadi hazırlanın ve dikkat edin." Gözlerimi Baran'a çevirdim. "Sakın çocukların yanında küfür etme Baran. Duyarsam çok fena olur."

Baran kaşlarını çattı. "Sen bir odamıza gelsene."

"Düş önüme," derken keyifli keyifli güldüm.

Yatak odasına geçtiğimizde direkt elbise dolabına yöneldi. Hızlıca şort ve tişört çıkarıp giyinmeye başladı. Gözlerim vücudunda gezinirken Baran'ın muzip sırıtışı gözümden kaçmadı.

"Ah ulan," dedi dudağını dişlerinin arasına alıp. "Akşamı iple çekiyorum yavrum."

Gülümsedim. "Sen hele bir küfür et çocukların yanında, akşama odada değil oturma odasında uyursun."

"Sikeyim," dedi keyifi kaçarken. "14 senedir beni bununla tehdit edip duruyorsun tepem atıyor hatun."

Omuz silktim ve üzerini inceledim. Siyah bol tişört ve lacivert dizlerinin altındaki şortuyla benden onay aldı.

"Çocuklarıma dikkat et zaten sizi balkondan izleyeceğim."

"Yavrum," derken aynaya dönüp saçlarını düzeltmeye başladı. Kaşlarım çatılırken konuştu. "Çocuklar bende aklın kalmasın."

Kolunu tutup aynanın karşısından çektim. "Ne oluyor Baran, ne bu saçlarını şekillendirmek falan?"

Kahkaha atarak beni kolları arasına aldı. "Ne oldu yavrum?"

Kaşlarımı çattım. "Ne demek ne oldu?"

Kollarını yavaşça belime sardı. Bütün vücudumda hakimiyeti artarken titrek bir nefes aldım. Beni mahvediyor. Onun kolları arasında bir mum gibi eriyip yok oluyorum.

"Uhra'm," diye mırıldandı kısık bir sesle. Canıma can oldu. "Ben bir tek sana yenildim Uhra. 10 yaşında da 23 yaşında da." Dudakları usulca alnıma dokundu. "40 yaşında da hatta eğer yaşamak nasip olursa 70 yaşında bile bir tek sana yenileceğim." Bir kez daha dudakları tenimi arşınladı. Ilık nefesi kalbimi kuvvetli bir şekilde hızlandırırken iç çektim. "Her zaman Uhra. Ben her zaman sana yenileceğim; her anlamda güzelim..."

İçim onun sözleriyle huzur bulurken başımı göğsüne yasladım. Titrek soluklarım yerini rahat bir nefese bırakınca beni sıkı sıkı sarıp sarmaladı.

"Hemen iki kelimenle beni ağına alıyorsun."

Gözleri kısaca yüzümde gezindi. "Bir kez aynaya bakıp saçlarımı dağıttım hemen lafı geçirdin hatunum."

"Bana ne Baran. Bir tek bana özel ol."

Eğilip saçlarımdan öptü. "Ben bir tek sana özelim Uhra." Dudakları dudaklarımı buldu ve oraya uzun bir öpücük bıraktı. Kalbim onun ateşiyle kavruldu. "Her yaşımda. Bu adam bu yaşta bile peşinde köpek gibi dolanıyor."

"Deme öyle, sen benim en özelimsin."

Gülümsedi. Gözlerim yanağındaki gamzeye kaydı. Yıllar geçti ve yıllarla beraber hala yerini koruyordu. İçim gidiyor Baran'a bakarken. Uzanıp kocamı öptüm. Kocamdı. Tam tamına 14 yılı devirmiştik. Onunla bir ömrü geçirebilirim. Geçirmek için can atıyorum.

"Biz evleneli kaç sene oldu?"

Gülümsedi. "14 güzelim. Aynı yastığa baş koyalı tam 14 sene oldu." Alnımı öptü. "Su gibi geçiyor zaman." Dudakları yavaş yavaş yüzümde gezindi. Her bir karesine öpücük kondurdu. "İyi ki güzelim."

"İyi ki sevgilim."

 

İlk kurgun olduğu için Baran ve Uhra bende çok özel. Hep özel olarak kalacaklar. Kurgu ne kadar acemice olursa olsun bambaşkalar 🥹💕




 

09/03/2024

 

Bölüm : 21.01.2025 10:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...