63. Bölüm

ÖZEL BÖLÜM - BARAN OĞUZ

z ;༊
kelebeginekseni

Aslında yeni bir kurgu yazıyorum hatta taslakta yazdığım iki kurgum daha var ama bir şeyler yolunda gitmediğinde -bu benim için geçerli- kendimi burada buluyorum. UHRA kurgusu benim için her anlamda farklı çünkü daha önce hiç böyle bir şeye adım atmadım. Genelde okuyan taraftayım ve bir şeyler ki böyle uzun soluklu yazmak bana göre değildi. Ben ufak tefek notlar tutan ya da defterinde kıyıya köşeye paragraf yazan biriydim. UHRA ilk kurgum ve burada olmak ve onları yazmak beni toparlıyor. Zihnim arınıyor gibi hissediyorum. Yine dağınık bir anım ve bu bölümü Baran'ın bakış açısıyla yazmak istedim. Sağlıcakla kalın.


Baran Oğuz

Geride birilerini bırakmak benim için ilk başlarda kolaydı. Arkamda annemi, babamı ya da kardeşlerimi bırakmak beni etkilese de onları bırakmak benim için hep en kolay olandı. Ta ki ona kadar. O hayatıma dahil olduğu anda işler benim için rayından çıktı. Uhra, aklımda yer edindiği vakit bütün her şey kafamı bulandırıp beni başka bir yola soktu. Uhra'yı arkamda bırakmak bana hep bir dönüş sağladı. Çünkü o vardı ve benim gelmek için bir sebebim vardı. Hayatımdaydı. Benim yaşamam için bir nedendi. İşler onunla değişmişti. Gelişigüzel devam edemezdim. Savaşmak ve kazanmak zorundaydım.

Bir kadın bana dair olan her şeyi değiştirdi. Uhra ile beraber ben bambaşka bir adam oldum. Kimsenin yanında ağzını bıçak açmayan o adam karısıyla yan yanayken susmaz oldu. Hiçbir konuda detaylı düşünmeye gerek duymam ama söz konusu Uhra olunca her şeyi didik didik sorgularım. Uhra'nın bir şeye yönelmesi bile beni oraya iter. Ağzından çıkacak tek bir cümle benim için emirdir. Üstlerime kafa tutarım ama Uhra bana o başı eğdirir. Baran benim için ne feda edebilirsin dese canım var derim. Onun uğruna her şeyden vazgeçerim.

Uhra'yı sevdiğimi anladığımda harp okulundaydım. Eve geldiğim anlardan biriydi ve Uhra'ya açılan Efe'yi evire çevire dövmüştüm. Uhra'ya seni seviyorum dediğini duyunca kan beynime sıçramıştı. Kendimden küçük çocuğu fena dövmüştüm. Uhra bizi o halde görünce korkup Cihad'ı aramıştı ve işler bok yolunda bana geri girmişti. Kıskançlığı ilk kez o gün hissettim sonrası felaket geri dönüş oldu. Okul çıkışlarında beklemek, dershane çıkışları, kızlarla gezmeleri derken ömrüm onunla geçiyordu. Vazgeçmeyi çok denedim ama yapamadım. O benim her şeyim olmuştu. İlk aşkımdı. Ondan önce konuştuğum birisi olmuştu ama değil yan yana gelmek aynı havayı bile solumadım. Zaten Uhra işin içine girince sağımda solumda kimseyi bırakmadım. O gelince herkes gitti. Cihad bile sorun değildi. Tek sorun Uhra'nın soğukluğuydu.

Uhra beni sevmiyor diye kendimi atmadığım yer kalmamıştı. Eve dönüşlerim hem zehirdi hem de panzehir. Uhra benim için sonu ölüm olan bir uçurumdu ve ben bu uçurumun sonunda düşeceğimi bile bile koşuyordum. Bir anından bile pişman değildim. Yine olsa yine o uçurumdan atlarım. Uçurumun ötesinde beni neyin beklediğini bilmeden atlamıştım. Ama bilseydim o uçurumun sonunda böyle bir hayat vardı hiç beklemezdim. Uhra'da tek bir umut kırıntısı görseydim durmazdım.

Karşımda ikimizden sebep bu dünyaya gelen üç çocuğumuz var. Hemen yanlarında gülerek çocuklarımıza bir şeyler anlatıyor. Gözlerimi üzerlerinden çekmek dursun, bakışlarımı bile kaçırmıyorum. Koltukta oturmuş, üç çocuğumuzu yanına almış eskilerden bahsediyor. Efsa elini tutunca kızımıza döndü. Bir şeyler söyleyen kızımızı kucağına alıp öptü. Uraz hemen koluna sarılıp sırnaşınca bu kez oğlumuzu öptü. İkisini öpünce gözleri yanında sessizce oturan Emre'ye kaydı ve hemen onu da öptü. Hiçbirini sevgisinden mahrum bırakmazdı. Annelik duygusu falan ama anneydi benim güzelim.

Dünyanın en güzel annesi; benim Uhra'm.

"Annem," diyen Uraz başını Uhra'nın koluna yasladı. "En çok hangi dayım yaramazdı?" Gülümsedi dünyam. Uhra gülümseyince dört bir yanım kuşandı. Elimdeki cephane tükendi. Baş eğdim onunla olan savaşta ona. Yenildim. Elimdeki cephaneye rağmen ben Uhra'ya yenildim.

Uraz'ın saçlarını usulca okşadı. "Berkin dayın. En yaramaz o'ydu. Ondan sonra Cihad dayın. Ama büyünce uslandılar." Gözlerimi kıvrılmış dudaklarından çekemedim. Gidip öpesim vardı. Geldiğimden bu yana bir kere öpemedim delirecek gibiyim.

"Anne," diyen kızımızla dikkatim dağıldı. Yeni yeni konuşuyordu. Her anne dediğinde Uhra heyecanlanıyor. Her çocuğumuzda böyleydi. Emre anne dediğinde hüngür hüngür ağlamıştı. O anı hatırlayınca kalbi kuşattı. Hafifçe güldüm.

"Yeter bu kadar," oturduğum koltuktan kalktım. Karımı öpmeye ihtiyacım var. Karımın göğsünde uyuyup gecemi aydınlatmam lazım. Bu kötü dünyada bir onunla nefes alıyorum. Görev dönüşleri onun koynunda gözlerimi kapatınca her şeye değiyor. Evime adım attığım anda dünya susuyor. Görevler aklımdan çıkıp gidiyor.

"Ama baba." Uraz sızlana sızlana ayaklandı. Eğilip oğlumu kucağıma aldığımda kahkaha attı. "Baba!" Yüzümdeki sert ifade yerini tebessüme bıraktı.

"Baba ben." Efsa annesinin kollarından sıyrılınca eğilip kızımı da kucakladım. İki küçük gülerken Emre'ye baktım. Gülümseyerek bakıyordu. Kardeşlerini kıskanmazdı. Emre'ye baktıkça kendimi görüyordum. Bana benziyordu ama sadece fiziksel olarak değil huy olarak da kesinlikle benim kopyamdı.

"Aslanım," dediğimde ayaklanıp yanımda geldi. "Seni de sırtıma alayım." Gülümsemesi büyüdü. Arkamı dönüp koltuğa yaklaştım ve sırtıma çıkmasını bekledim. Hemen koltuktan sırtıma atladı. Onlar gülerken bende gülmeye başladım. Uhra'ya baktığımda sırtını geriye yaslamış gülümsüyordu. Güzelliğinin ateşinde kavrulup yandığım, güzel karım.

"Hadi, annenize veda edin sizi odanıza götüreceğim. Artık uyumanız lazım."

Uhra kıkırdadı. Kıkırtısı kalbime bir kurşun yemişim gibi beni sarstı. Hala mı oğlum dedim kendi kendime. Bu kadın adımı anınca bile kafam dağılıyor. "Bir tanem," derken iyice koltuğa sindi. "Efsa uyumaz ama oğullarımız uyur." Gözlerim yine dudaklarına kaydı. Eğilip sert bir öpücük alma isteğimi bastırıp kızıma baktım. Hiç uyuyacak göz yoktu ama uyuması lazım. Annesini bugün ben uyutmayacağım. Yarın evde olacağımız için bu gecesi bana lazım.

"Uyuyacak yavrum," Uraz'a baktığımda başını omzuma yaslamıştı. "Bugün uyuyacaklar." Kaşlarını onaylamaz bir şekilde kaldırdı. Bu haline içim gitti. Beni uyarmaları bile etkiliyor. Her şeyinden etkileniyorum. Çocuklar işi yokuşa sürse de bu gece ona uyku yok.

Çocukları alıp üst kata çıktım. Önce Emre ve Uraz'ın odasına girdim. İkisi yataklarına geçince üstlerini örtüp saçlarını okşadım ve odalarından çıktım. Kızımla beraber bu sefer onun odasına geçtim. İki yaşında olduğu için uzun süredir kendi odasında uyuyor. Geceleri uyandığında odamıza geliyor olsa da benim için sıkıntı yok. Uhra geceleri bile çoğu zaman uyumazdı. Uraz ve Efsa onu çok yoruyor. Elimden geldikçe destek oluyorum ama görevler olunca evde yalnız kalıyor. Bazı günler eve gece geldiğim oluyordu o zamanlar onu kucağında Efsa ile oturma odasında buluyordum. Zorlanıyordu ama çıtını çıkarmıyor. Yeri geldiğinde ağlasa da bana belli etmiyor. En çok bu bana koyuyor ama yapacak hiçbir şey yok.

Efsa zorda olsa uyudu. Eğilip kızımın saçlarından öpüp odasından çıktım. Alt kata inip oturma odasına geçtiğimde iç geçirdim. Koltuğa uzanmış uyuyor. Uhra'yı uyandırmaktan vazgeçip üzerine eğildim. Kucağıma alacağım anda gözleri aralandı. Uyumamış. Hep böyleydi. Normal günde olsak sorun etmez uyurdu ama görev dönüşümse asla uyumaz.

"Baran," elini yanağıma koydu. "Çocuklar uyudu mu?" Gözlerimin önündeki yüzüne bakıp derin bir nefes aldım. Uhra'ya bakmak benim için nefes almak gibi. Ne zaman soluklanmaya gerek duysam gözlerim Uhra'yı buluyor.

"Uyudular güzelim." Dikkatli bir şekilde güzelimi kucağıma aldım. Başını göğsüme yasladığında nefes alma ihtiyacıyla başımı saçlarının arasına gömüp soluklandım. Uzun bir nefes aldığımda kıpırdandı. Kollarını boynuma sarıp başını omzuma aldı.

"Seni özledim." Dudağım sağa doğru kıvrıldı. Geldiğimden beri bunu kaçıncı duyuşum sayamadım. Özlemiş. Benim karım beni çok özlemiş.

"Bende yavrum," saçlarını öptüm. Yatak odasının aralık olan kapısını ayağımla geriye itip odaya girdim. "Bende seni özledim." Yavaşça bedenini yatağa bırakıp kapıya döndüm. Kapıyı kapatıp kilitledikten sonra Uhra'ya ilerledim. Bej rengi nevresimin arasında uzanmış öylece bana bakıyordu. Bir dizimi kırıp yatağa yasladıktan sonra üzerine eğildim. Ellerimi başının iki yanına bastırdığımda, gözlerim yüzünde gezinmeye başlamıştı. Nefes alma ihtiyacıyla gözlerimi yüzünün her kıvrımında gezdirdim.

"Yavrum," Uhra'ya daha çok yaklaştım. Hızlanan solukları beni güldürürken dudaklarından dışarıya vuran sıcak nefesi aklımı dağıttı. "Nasılsın?" Kollarını uzatıp tekrar boynuma sardı. Geçen senelere göre utancını epey aşmıştı. Bazen özel anlarımızda iltifat ettiğimde kızarıyor o hali içimi yakıyor.

"İyiyim bir tanem," dudaklarını yavaşça aralık dudaklarıma bastırdı. Aramızdaki ateşi ilk tutuşturan karım oldu. Kendimi dizginlemek zordu ama dayanıyordum. "Sen nasılsın sevgilim?" Sevgilim diyen dudaklarını yakalayıp özlemimi biçare dindirmeye çalıştım. Dudaklarımın arasında ezilen dudakları, yüzüme vuran sıcak nefesi beni daha fena yaptı.

"Uhra," dedim onda nefeslenerek. "Şimdi iyiyim güzelim."

Kocaman gülümsedi. Bana açan bir çiçek. Sadece bana ait. Benim. Her zerremle onunken, her zerresiyle benim. Dudaklarım dudaklarından aşağıya kaydı. Çenesinden aşağı inip boynuna sokuldum. Öptüğüm her yerinde çiçek açtı. Onun kokusunda soluklandım. Bir gün daha yaşadım. Elleri üzerimdeki tişörtü yukarı çekiştirince geriye çekilip üzerimden çıkarıp attım. İnce parmakları karın kaslarımda gezinirken nefeslendim. Parmakları kollarıma yönelince belinden kavrayıp ters döndüm. Onu üzerime aldığımda şaşırdı ama elleri rahat durmadı.

"Uzun sürdü." Dudaklarını boynuma bastırdı. Üzerinde gömleğin düğmelerini açarken onayladım. "Öyle oldu." Gömleğini çıkarıp odanın bir köşesine fırlattım. Gömlek giymeyi seviyordu. Rahat oluyormuş. En çok elbise giymeyi seviyor. Yazın en çok elbise giyiyor. Saçlarını açık bırakması beni fena yapıyor. Çok güzel. Çok fazla güzel bir karım var.

Üzerindeki kıyafetleri çıkarıp tekrar yerlerimizi değiştirdiğimde güldü. Bu huyuma alışmıştı ama her seferinde onu üste aldığımda şaşırıyor. Birbirimizin etkisi altına girdiğimizde bunu yapmama şaşırıyor. Her bir zerresinde uzun uzun soluklandım. Bu hayatta ona ait olmak benim açımdan paha biçilmez. Beraber büyüdüğü bir kadınla evli olmak herkese nasip olmaz. Bunun bana nasip olması hayatımın en değerli hazinesi. En büyük şansım. Her bir yaşı ezberimde.

Kollarımda nefeslenmesi aklımı dağıtmaya yetiyor. Dağılmış saçlarına, şişen dudaklarına, vücuduna bıraktığım mühürlere bakarken onu tekrar tekrar arzuluyorum. Ona olan doyumsuzluğum ömrüm boyunca dinecek gibi değil. Biten her andan sonra en başa dönüyorum. Onu kollarımın arasından çıkarmak aklımın ucundan geçmiyor. Narin parmakları göğsümde gezinirken derin bir nefes aldım. Huylanıyordum ama bunu da bana alıştırdı. Bana böyle dokunması bir yerlerimi etkiliyor ama dizginlemeye çalışıyorum.

"Kocam," elini göğsüme koydu. "Hiç uykum gelmiyor." Güldüm. Hatta sesli güldüm.

"Karım yeterince yorulmamış."

"Baran ya," dedi uzata uzata. "Elimi kaldıracak halim kalmadı."

Saçlarını öptüm. "Az önce göğsümde gezinen elindi yavrum." Çıplak göğsüme vurdu.

"Şuraya bak sabah olacak ve hiç uyumadık."

Bedenini kollarımın arasına alıp üzerime çektim. Bütün hatlarını hissetmek beni uyarırken devam etme ve durma arasında gidip geldim.

"Bence duş alalım Baran." Üzerimden çekilip kendini yan tarafa attı. Pikeyi göğsüne çekince yandan bir bakış atıp güldüm.

"Gördüm," derken gözlerim açıkta kalan göğüslerinde gezindi. "Öptüm." Ukalaca sırıttım.

Omzuma vurdu. "Edepsizleşme. Kalk duş alalım."

Daha çok sırıttım. "Rahat durmam."

Hoşuna gitti. Gülümsedi. "Biliyorum. Hadi, kalk."

Üzerindeki pikeyi çekip karımı kucakladım. Kendini gizleme gereği duymadan bana sıkı sıkı sarıldı. Banyoya girip yere indirdiğimde gülüşü gözlerime takıldı. Rahat duramadım. Uhra karşımda bana gülümserken durmak bilmiyorum. Her an ona dokunma ihtiyacıyla deliriyorum. Parmaklarımın ucu karıncalanıyor. Bedeninden çok onun ruhuna olan doyumsuzluğumun bir sınırı yok. Durmak bilmiyorum. Bir ihtiyaç; tıpkı su gibi ya da yemek yemek gibi. Uhra benim hayatımda yaşamam için gerekli.

Banyodan çıkıp giyinme odasına geçtik. Giyinip tekrar yatağa girdiğimizde saat beşi geçmişti. Gözlerini kapatır kapatmaz uyudu. Ellerim nemli saçlarında gezinirken gözüme gram uyku girmedi. Ona olan iki aylık hasretim biraz bile azalmadı. Bu bir haftalık tatilde yakınından bir adım dahi uzak durmayacağım. İç çekerek saçlarından öptüm. Bir ateş gibiydi yüreğimde Uhra, dokunduğu her yeri alevlendiren bir ateş. Ben bu ateşi ömrüm boyunca göğsümde taşımaya yemin ettim. Bu yemin benimle mezara kadar gelecek.

Güzel kokusunda uyumuştum ama sabah yokluğunun soğukluğuyla gözlerim açıldı. Yastığa başımı gömüp gözlerimi odada gezdirdim. Duvar saatine bakınca yokluğunun sebebini anladım. Saat 12:40 ve Uhra'a çocuklarla beraber. Gözlerimi tekrar kapattığımda merdivendeki adım sesleri dikkatimi çekti. Çıplak ayak sesleri beni güldürürken sesi de geldi. "Bekleyin tamam mı annem?" Hızlı adım sesleri konuşmasına karıştı. "Babanızı uyandırıp geleceğim." Odanın kapısı eş zamanlı açıldı fakat benim gözlerim kapandı.

"Baran," dedi yan tarafıma çöküp. "Uyan hadi." Elini sırtımda gezdirip durdu. "Bir tanem hadi uyan, çocuklar çok acıkmış." Başımı onun olduğu tarafa çevirip gözlerimi açtım. Günüm şimdi aydınlandı. Bir güneş gibi benim dünyama da doğdu. Şimdi her şey aydınlık ve berrak oldu. Onun yokluğu bir karanlık gibi beni yutarken; Uhra'nın varlığı bir ışık kaynağı.

"Günaydın, canım kocam." Sırıttım. "Uykucu bir kocam var." Belinden kavradığım gibi üzerime çekip hızla altıma aldım. "Kocan sayende uykucu oluyor." Kıkırdadı. Gözlerim kıvrılan dudaklarında gezindi dayanamadım. Dudaklarımı hızla dudaklarının üzerine bastırıp sabahıma armağan ettim.

"Günüm aydı güzelim." Dudaklarından kopardığım dudaklarımı alnına bastırdım. İlk gün bunu yapmaya başlamıştım. Alnını her gözlerimi açtığımda öpüp günüm aydı demem şükrümdü. Son nefesime kadar varlığı için şükredeceğim. Ne kadar şükretsem az geliyor.

"Hadi," dedi yanağımı öpüp göğsümden iterek. "Çocuklar masada." Güzelliği gönlümde bir destan ve almış başını gidiyor. Uhra bir şeyler söylüyor ama ben onu buradan çıkarmıyorum; kollarımın arasından hiç çıkarmak istemiyorum.

"Gitmeyelim."

Gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Bu hali beni daha çok güldürdü. "Şaka yaptım yavrum." Son kez onu öpüp üzerinden çekildim. Elimi uzattığımda hemen bana tutundu. Beraber yatak odamızdan çıkıp alt kata indik. Uhra mutfağa giderken, ben lavaboya geçtim. Hızlıca elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıktım. Mutfağa geçtiğimde ömrümün en güzel manzarası ile karşı karşıya kaldım. Uhra ve çocuklarımız; Uhra ve benden birer parça. Efsa'yı yanına oturtmuş, Emre ile Uraz tam karşısında. Bir kez daha şükrettim. Baş köşeye geçmeden önce Efsa'nın dağınık saçlarını öptüm. Bana bakan Emre ve Uraz'ın saçlarını da dağıtıp öyle yerime kuruldum.

"Günaydın babam," Uraz'a baktım. "Günaydın aslanım."

"Öğlen oldu baba," dedi Emre gülerek. "Tünaydın olsun o zaman aslanım." Daha çok güldüler. Gözlerim solumda oturan dünya güzellerime kaydı. Efsa huysuzluk yaparken Uhra ona bir şeyler yedirmeye çalışıyordu.

"Baran," dedi bana bakmadan. "Sen çayını doldurur musun bir tanem?"

"Sen emret yeter güzelim." Ayaklanıp ocağa ilerledim. Tezgahın üzerindeki çay bardağına çay doldurduktan sonra iki şeker atıp tekrar yerime oturdum. Efsa masayı dağıttığı için çaydanlığı masaya getirmiyordu.

Çocuklarla beraber kahvaltı yapmayı özlemiştim. Onlar okul hakkında konuşurken kızım masadakileri kendine çekmeye çalışıyordu.

"Efsa," dedi Uhra. Efsa'nın elindeki kaşığı masaya bıraktıktan sonra kızımızı yere indirdi. Efsa masadan uzaklaşınca yerde ağlamaya başladı. Kızımın ağlayışına dayanamayıp yerden kucakladım.

"Kızım," yağlı ellerini omuzlarıma koyduğunda yüzümü buruşturdum. Uhra şimdi çok pis azarlayacak.

"Baran ya," ıslak mendil alıp Efsa'nın ellerini sildi. "Bu yağları çıkartmak için önce sabunla yıkamam gerekiyor."

"Eline sağlık validem." Emre'ye baktım. Babasının oğlu. Validemi benden duymuştu. Benim yapacağım her şey onlar için bir örnek. Ben ne kadar iyiysem oğullarım o kadar iyi olur. Sevginin onların yaşamlarında önemi çok büyük. Benden ne görüyorlarsa ileride onlarda belki onu yapar. Biz, onları birbirini seven anne baba olarak büyütüyoruz. Uhra'nın sevgisi hepimizin kalbine dokunuyor. Ben onun yanında yetersiz kalıyorum. Aylarca onlardan uzak olduğum günler oluyor bu süreçte anneleri onlara hem anne hem baba oluyor. Bunun yükü yüreğimde. Belki en başa dönsek bu mesleği yine seçer miydim diye çok kez düşündüm ama başka bir tercihim olmazdı.

Dayımdan bana kalan bir hayaldi. Dayım emekli albay. Onunla tanımıştım bu mesleği. Benim için meslek olmaktan çıkmıştı. Bir zorunluluktan ziyade yaşayış şekliydi. Dağda yatmaktan gocunmuyordum. Elimizdeki silah bile artık bir uzvum gibi. Bu hayattı bizim için ve bizde bu hayatın birer parçasıyız. Bilinip bilinmemek önemli değildi. Bizim için önemli olan vatan, bayrak ve millet. Bir bütün içinde yaşamak için bu topraklara kaç kardeşimizi feda ettik...

Kahvaltıdan sonra çocuklarla bahçeye çıktım. Cihad'da çocuklarıyla bahçedeydi. Cihangir elindeki topla bizim bahçeye geçtiğinde ıslık çaldım. Cihad bana baktığında sırıttım.

"Gel kardeşim,"

Eliyle bir dakika deyip telefonla konuşmaya devam etti. Emre ile Uraz Cihangirle top oynarken gözlerim Efsa'yı aradı. Açık olan bahçe kapısını görünce sesli bir küfür savurdum.

"Sikerler!"

Koşarak bahçeden çıktığımda etrafa bakan Efsa'ya doğru koştum. Kızımı kucakladığım anda kahkaha attı. Dudaklarımı saçlarının üzerine bastırdım.

"Cimcime, kapıyı açık görme." Eve doğru yürüdüm. "Ne yapacağız senin bu kaçmalarını ha babacığım?" Başını omzuma yasladı. "Prensesim." Bahçeye girdiğimde Uhra ile Cihad konuşuyordu.

"Babasına çekmiş," dedi Cihad imayla. "Baran," diyen karımın endişeli sesi bütün odağımı ona çevirdim. "Yine mi dışarıya çıkmıştı?" Kaşlarım çatıldı.

"Ne zaman çıktı?" Merakla Uhra'nın konuşmasını bekledim.

"Geçen hafta," dedi kısık sesle. "Kapıyı açık görünce çıkıp gitmiş Allah'tan Menekşe teyze görmüş de getirdi."

Efsa'yı göğsüme bastırdım. Biz yokken çocuklara burada annemler bakıyor. Sıkıntılı bir nefes alıp verdim. O an Uhra'nın ne hissettiğini anladım. Karıma yaklaşıp onu da göğsüme çektim. Suçlu hissettiğini de anladım ama onluk bir şey değil. Elbette çocuklarımıza dikkat ediyor ama adı üstünde çocuk, buldukları ilk fırsatta gözden kaybolabiliyor.

"Yarın pikniğe gidelim bizimkilerle." Konuşan Cihad'a baktım. Uhra daha fazla durmadan geriye çekildi. Abilerinin yanında böyle hareketleri sevmiyordu.

"Gidelim kardeşim, Aleyna nerede?"

"Temizlik yapıyormuş," huysuzlandı. "Bu evin temizliği hiç bitmiyor nedense." Uhra bize güldü.

"Çocuklar var ya abi," dedi imalı imalı. Gülümseyen karıma bakıp göz kırptım. Kucağımda sessizce duran kızıma bakınca gülümsedim. Anlaşılan babasını özlemiş. Normalde böyle sık boğaz edilmeyi sevmiyordu.

"Babam," saçlarını geriye attım. "Hayırdır sen bu kadar sakin kalmazdın?"

"Sen yokken odalarda seni arayıp duruyordu. İlk bir hafta durmadı ama alıştı."

Bir iç çekişe her şeyi sığdırdım. Efsa'yı kucağımdan indirdiğimde bana sırtını dönüp abilerine doğru koştu. Çocuklarıma baktıktan sonra karıma döndüm. Abisiyle birbirlerine sarılmışlardı. Uhra en çok Cihad'a düşkündü. Aslında hepsi onun için önemli ama Cihad asker olduğu için daha farklı. Kim uzaktaysa daha kıymetlidir. Ben eve adım attığım anda herkes etrafımda dört dönüyordu. Hala da öyle. Şu kapıdan adım attığım anda karım bana cenneti sunuyor.

"Ben size kahve yapayım mı?" derken ikimize baktı.

"Hayır demem kardeşim," dedi Cihad. Uhra onay alınca hareketlendi.

"Bende bir su içeyim geliyorum Cihad."

Uhra'nın arkasından eve ilerledim. O mutfağa geçince bende kapıya yöneldim. Mutfağa girmeden kapıda durup sırtımı kapı pervazına yasladım. El çabukluğuyla cezveyi ve fincanları çıkardı. Cezveye su ve kahve koyduktan sonra karıştırıp ocağa koydu. Sessiz adımlarla karıma yaklaşıp kollarımı sıkıca beline sardım.

"Baran," dedi sırtını göğsüme yaslarken. "Bir şey mi istedin bir tanem?"

Başımı boyun boşluğuna soktum. "Seni istiyorum."

Kıkırdadı. "Hım," omzunu oynattı cilveyle. "Senin karınım."

"Benim karımsın."

"Öyle kocam."

İçim gitti. "Kocanım değil mi?"

Başını yana eğip onu öpmem için bana yer açtı. "Kocamsın."

"Güzel karım." Boynunu öpe öpe hareketlendim. "Güzelim benim." Çenesini öptüm ama yetmedi. Ocağı kapattığım gibi Uhra'yı kendime çevirip öptüm. Dudaklarımın arasında eriyip mahvolan bu kadın beni mahvediyor. Ellerimi beline daha sıkı sarıp onu tezgaha oturttuğumda geriye çekildi.

"Baran kahve yapıyordum."

"Yapıyorsun zaten yavrum."

"Emin misin kocacığım?"

"Baran'ım desem."

Kıkırdayarak omzuma vurdu. "Sen espri falan yapma canım kocam."

"Gel kız," araladığım bacaklarının arasında kendime yer edindim. "Konuş bakalım kocan seni arzuyla sustursun."

"Arzu?" dedi yalancı kızgınlıkla. En çok bunu seviyorum onda. Görev dönüşlerinde tatlı atışmalarımızı.

"Karımı arzuluyorum."

"Ya," dedi uzata uzata. "Ya tabi yavrum. Gece belli ettim."

Hafif utangaçlıkla gülümseyip omzuma vurdu. "İlla edepsizleşeceksin."

"Yatak odasına geçelim mi?"

Beni geriye ittiğinde zorluk çıkarmadan geriye çekildim. Tezgahtan atlayıp ocağı tekrar yaktı.

"Sen bahçeye çık bir tanem, akşam görüşürüz."

"Ekersen fena olur."

Güldü. "Ne zaman ektim?"

Hiçbir zaman.

"Seni çok seviyorum, Uhra'm."

Gülümsedi. Güzel yüzü ışıl ışıl parladı. "Bende seni çok seviyorum, Baran'ım."

Bu kadardık. Onunla böyleydik. Ben Uhra'nın dibinde usanmadan biten bir ot, o ise usanmadan beni sulayan bir nehir. Uhra varken anlamlıyım. Beni ben yapan Uhra. Ne var ne yoksa bende hepsi Uhra... Dünüm, bugünüm, yarınım ve her bir saatim hep Uhra.

Uhra tam 4 senedir yayında. Mayıs ayının 24'dünde yayınlamıştım. İlk kurgum ve yeri bambaşka. Umarım keyifle okumuşsunuzdur. Eski özel bölümleri güncel kurgularım bittikten sonra düzenleyip tekrar yayınlayacağım. Sağlıcakla kalın.❤️

ınstagram: kelebeginekseni

25/06/2024

 

Bölüm : 22.01.2025 00:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...