9. Bölüm

8. Bölüm

z ;༊
kelebeginekseni

 

8.Bölüm

Bir söz elbiseme bir de aynadaki halime baktım. Yürüdüğüm bu yol beni tüketiyor. Parmak uçlarıma kadar tükenmiş bir haldeyim. Kendi kararım ve bu karar beni nereye sürükleyecek hiç bilmiyorum. Bizi bu yolda neler bekliyor bilemiyorum.

Baran seninle mutlu olmak istiyorum.

Bu yolda Baran hep yanımda olsun istiyorum. Bizi bir araya getiren kaderimiz. Gözlerimi usulca kapatıp derin nefesler aldım. Bugünün nasıl geçeceğini ve Baran'ın nasıl davranacağını bilmiyorum. Dün konuştuklarımız aklıma geldikçe saf saf gülüyorum ama bugün nasıl geçer bilmiyorum. Odamın kapısı aralanınca bakışlarımı kapıya çevirdim. Aleyna başını kapıdan uzatmış gülümsüyordu. Bende onun gibi kocaman gülümsedim.

"Sana yardım etmeye geldim. Kuaföre gitmek istemediğine emin misin?" Gözlerimi kapatıp açarak onayladım.

"Evet. Sadece saçlarımı su dalgası yapmak istiyorum. Makyaj konusunda zaten iyisin, artık yardımcı olursun." Aleyna kıkırdayarak içeriye geçti. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Elindeki gül demetini bana uzatıp sırıttı.

"Abim gönderdi. Ooo, siz bizden hızlısınız." Gül demetini kucağıma alıp, Aleyna'ya ters bakışlar attım. Baran bana gül almış. Yüzümde şapşal bir gülücükle arkamı döndüm. Güllerimi yatağın üstüne bırakıp tebessüm ettim. Baran'ın düşünceli olduğunu biliyorum. Ama bu kadarını beklemiyordum açıkçası. Masamda titreyen telefonumu işitince, bakışlarım çalışma masama kaydı. Kalbim küt küt atarken Aleyna benden önce telefonumu aldı.

"Mesaja bakarsan seni döverim." Aleyna sırıtarak telefonumun ekranını açınca telefonumu elinden çekip aldım.

"Gıcık." dedi bana ters bir bakış atarak. Omuz silkip telefonumu açtım. Baran'dan mesaj gelmiş. Baran'ın adını her ekranda gördüğümde kıpır kıpır hissediyorum. Bu heyecan çok başka. Kalbimi ağzımda attırması yetmiyor bir de nabzımı zorluyor. Beni her geçen günde güçlü akımına çekmeye devam ediyor.

Baran
Senin kadar olamasa da güller de güzel...

Mesajı defalarca okudum. Kalbim daha çok hızlandı. Göğsümün ardında durmadan uçan bir kelebek varmış gibi hissediyorum. Elimi göğsüme bastırıp derin nefesler alıp verdim. Sakinleştim... hayır, hiç sanmıyorum. Yağmur damlalarının aheste aheste süzülüp çoğalması gibiydi heyecanım. Her geçen dakika artıyor.

"Ne yazmış abim?" Aleyna'nın meraklı sesiyle telefon ekranını kapattım.

"Sana ne." Gözlerini kısarak bana baktı. Onun bozulmuş yüzüne bakıp sırıttım. Güne pek iyi başlamamıştım. Sabah kahvaltıda Berkin abim esip gürlemiş; Cihad abim ise konuşup konuşmadığımızı sormuştu. En sessizi Barın abim. Çok sessiz yaklaşıyor ve bu açıkçası pekte tuhafıma gitmiyor.

"Önce saçlarını yapalım." Aleyna maşayı prize takınca düşüncelerimi aklımdan kovdum. Bugün kötü düşünmek yok. İyi düşüneceğim ve her şey iyi olacak. Olacaktı değil mi? Her şey güzel olacak mı?

Aleyna saçlarımı yaparken bakışlarımı aynaya diktim. Önce sarı saçlarımı inceledim ve ardından yüzümü; gözlerimin yeşil tonu onun gözlerinden daha açık tonlarda. Baran'ın gözleri yeşilin koyu tonunda. Siyah saçlarını her geriye savurduğunda benim aklımı da başımdan alıyor. Onu hiçbir zaman incelemedim. Ona bakmaya dahi cesaret edemezken şimdi sevme cesaretine eriştim. Hiç, birbirimizi bir resim karesinde hayal etmedim. İmkânsız gördüğüm ne varsa tek tek gerçekleşmeye başlamış ve beni bozguna uğratıyor.

"Bitti. Ay Uhra, saçların çok güzel oldu." Saçlarımı omzumdan aşağıya atıp doğruldum. Akşama saatler var ve annem ev ile ilgilenirken biz hazırlık yapıyoruz.

"Elbiseni giy sonra makyaj yapalım." Aleyna'yı onaylayıp ayağa kalktım. Zaman geçtikçe heyecanım kat ve kat artıyor. Ellerimi üzerime silip ayaklandım.

"Aylin Teyze, Uhra odasında mı?" Elisa'nın sesini duyunca Aleyna ile birbirimize baktık.

"Elisaa!" diye bağıran Aleyna'ya bakıp başımı iki yana salladım. Bu kız tam bir manyak. Elisa odamın kapısını açınca gülümsedim.

"Hoş geldin." İçeriye geçip ardından kapıyı kapattı.

"Hoş buldum. E siz hazırlığı neredeyse bitirmişsiniz." Aleyna kibirli bir gülüş takındı.

"Eh ne sandın güzelim."

Sanki ikimiz de istekli gibi hissediyorum. Benim istediğim kadar o da istiyor gibi. Belki de istiyordur. Mutluluğumuz yüzümüze yansımış ve bizi güldürmüştü. Saatler sonra onunla aynı yüzükleri takacak olmamız beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Gözlerimi kapatıp rahat bir nefes aldım.

Elbisemi askıdan aldıktan sonra odamdaki banyoya geçtim. Küçüklüğümden beri sevmezdim birilerinin yanında üzerimi değiştirmeyi. Dikkatli bir şekilde elbiseyi giydikten sonra banyodan çıktım. Aleyna ve Elisa gözlerini büyüterek bana baktı.

"Oha!" diyerek tepki gösteren Aleyna'ya baktım. Acaba kötü mü görünüyorum bilemedim. Alt dudağımı tedirgince dişlerimin arasına kıstırıp aynaya döndüm.

"Uhra, bu elbise çok güzel." Rahat bir soluk bırakıp aynaya bakmaya devam ettim. Elbisenin ince askılarını düzeltip üstümü incelemeye devam ettim. Elbise içime sinmişti.

Elbise bileklerimde bitiyor. İnce tek bant ayakkabılarımla gayet hoş olacak. Bir yanım bu sevincime ve heyecanıma burukça gülümsüyor. Üzgün olmam onunla bu yola başlamamız değil; onun beni sevmeden benimle bu yola girmesi. Aklımda hâlâ 'Sevmiyorum' diye kükremesi çınlıyor. Çınlıyor ve bu çınlama beni uçurumdan aşağıya itip tekrar yukarıya çıkarıyor. Sarı saçlarımı geriye atıp gülümsedim. Bugünün kötü geçmesine müsaade etmeyeceğim. İçimde büyüyen bu aşka koşacağım.

"Uhra." Elisa'nın kolumu tutmasıyla bakışlarımı aynadan çektim. Beni çalışma masama yönlendirip sandalyeye oturttular. Aleyna makyaj malzemelerini masaya dizerken, Elisa bana bakıyordu. Ona burukça gülümsedim. Bir geminin en tenhasında durmuş ve denizi izliyor gibiyim. Tüm güzelliği kapalı bir kutudan izlemek gibiydi. Sonsuzluğa adım atabilecek miyim? Bir kuş gibi kanatlanmış ve yüreğine konmuştum. Korkuyorum kanatlarımı koparmasından. Beni itmesinden ödüm kopuyor.

"Gözlerini kapat Uhra." Aleyna'nın dediğini yapıp gözlerimi kapattım. Sanki hayata şimdi adım atıyorum. Şimdi büyüyorum. Düşüncelerim büyüyor. Baran'ın aşkı beni değiştiriyor. Beni ben yapan her şeyi söküp atmış, yerine kendini eklemişti. Beni ben yapan Baran. Onun aşkı beni büyütüyor.

"Bitti." Kapattığım gözlerimi araladım. Bana gülümseyen ikiliye gülümseyip ayağa kalktım. Yavaş adımlarla aynanın karşısına dikildim. Güzel oldum. Bayağı güzel oldum. Peki Baran güzel olduğumu dile getirecek mi? Bakışları bana aşkla bakacak mı? Abimin Aleyna'ya baktığı gibi bana bakacak mı?

Beynimin içinde büyük bir savaş var. Saçlarımı bilmem kaçıncı kez geriye attım. Kızlar konuşmamı bekliyor.

"Çok teşekkür ederim."

Aleyna'ya usulca yaklaştım ve tebessüm ettim. Birbirimize sıkıca sarıldıktan sonra geriye çekildik. Elisa ile de birbirimize sarıldık.

Kendimi bir uçurumun önüne itmiş ve aşağıya bakıyorum. Baran'ın bana doğru attığı her adım beni uçuruma yaklaştırıyor. Beni uçurumun dibinden alacak o. Onun uzattığı eli tutacak ve ona yaklaşacaktım.

"Ben eve gidiyorum. Annemler de hazırlanıyor." Aleyna veda edip giderken Elisa ile yalnız kaldık.

"Bende gidiyorum. Aleynalar gelmeden gelirim." Elisa'ya bir kez daha teşekkür ettim. O odamdan çıktıktan sonra ben bir kez daha aynaya baktım.

"Uhra işiniz bitti mi kızım?" Babamın sesiyle kapıya yöneldim. Odamın kapısını açıp dışarıya çıktım.

"Hii!" Annemin sesiyle hızla arkamı döndüm.

"Çok güzel olmuşsun annem." Dolan gözlerimi kırpıştırıp anneme yaklaştım.

"Sakın beni ağlatmayın." Annem hemen ağlamaya başlamıştı. Babam annemi kollarının arasına alıp gülümsedi.

"Büyüdü değil mi Aylin'im?" Babamın hüzünlü sesi beni daha çok etkiledi. Dokunsalar ağlayacağım. Başımı tavana kaldırdım. Ağlamamak için dişlerimi sıktım.

"Büyüdü Kenan'ım. Uhra'mız kocaman oldu." Dayanamadım. Sol gözümden birkaç yaş firar ederken babam bana yaklaştı. Açtığı kollarının arasında yer alıp başımı göğsüne yasladım.

"Babalar en çok bugün üzülür." Babamın eli saçlarımı okşadı. Şefkati beni sarıp sarmalarken gözyaşlarım arttı. Her anımda destekçim olan babam şimdi yine en büyük destekçim oldu.

"Bilmezdim bir gün seni gelin edeceğimi. Ben hep yanımda kalırsın derdim. Şu kadar çıktın," derken elini dizlerine kadar işaret etti. Gözlerim dolu dolu gülümsedim. "Babam! Babam diye peşimde dolaşan küçük kızımdın. Abilerini değil de seni bırakıp işe gitmek zor olurdu." Hıçkırıklarımı içime hapsedip babama sıkıca sarıldım. Küçüktüm. Hep küçük kalacağımı sanırdım. Hiçbir zaman bir adama âşık olacağımı düşünmezdim. Aşktan kaçarken Baran'ın aşkını es geçiyordum. Bir fırtına gibi etrafımı sarıp beni kendine çekmişti.

"Hep mutlu ol güzel kızım. Her daim mutlu olun." Alnıma sıcacık bir öpücük bıraktı. Bazı anların bitmesini hiç istemez insanlar; keşke bu an hiç bitmese.

"Ben kaçıyorum." Cihad abimin alaylı sesiyle gülümsedik. Sert görüntüsünün ardında komik bir adam gizli. Kaba davranır ama en çok o kibardır.

"Gel buraya miniğim." Sona doğru sesi pürüzlerince dudaklarımı birbirine bastırdım. Babamın güvenli kollarından çıkıp abimin kollarının arasında yer aldım. Bana hayatımda güven veren dört adam var. Hiç şüphe duymadan sırtımı yasladığım dört adam. Cihad abime sıkı sıkı sarıldım. Aldığım kararı asla onaylamayacağını düşünmüştüm. Aslında en çok tepki beklediğim o'ydu ama beni şaşırttı. Biliyor. Baran'ı sevdiğimi biliyor. Baran ile aynı yüzükleri takacak olmak beni fazlasıyla mutlu ediyor ama bu yola Demir amca sayesinde başladık. Onların adım atması bizimde adım atmamızı sağladı.

Annemler oturma odasına geçerken adımlarımı Berkin abimin odasına çevirdim. Bugün erken gelmiş ve odasına kapanmıştı. Odasının önünde durup derin nefesler aldıktan sonra kapıyı tıklattım.

"Gel." Sesini duyar duymaz kapıyı araladım. Bana baktı. Kaşları çatılırken üzerimi inceledi ve daha çok sinirlendi. Empati kurmayı bilmiyor.

"Konuşmak istemiyorum Uhra." Odasına girip ardımdan kapıyı kapattım. Yavaş yavaş yanına yaklaşıp yatağın kenarına oturdum.

"Sen konuşmayabilirsin ama ben konuşacağım." Yeşil gözleri bana döndü. Yeşilleri sinirden renk değiştirirken ellerimi elbiseme sildim. Titrek birkaç soluk aldıktan sonra bakışlarımı masasında duran küçüklük fotoğrafımıza çevirdim. Beni kollarına almış sıkı sıkı sarılmıştı ve annem bu anı kameraya çekmişti. Uzanıp çerçeveyi parmaklarımın arasına aldım.

"O gün kavga etmiştik." Gözlerimi abime çevirdiğimde fotoğrafımıza bakıyordu. Ben ona bakınca bakışlarını kaçırdı. "Yine beni sinir etmiştin. Bende arabanı kırıp çöpe atmıştım sonucunda da senden bir güzel azar işitmiştim. Ha bir de saçlarımı çekmiştin." O an göz kapaklarımın ardında canlanınca kıkırdadım. Benim suçumdu. Titrek soluklar aldıktan sonra başımı kaldırıp abime baktım.

"Seviyorum. Ne olursa olsun; sonucu ne olursa olsun seviyorum. Ben onu seviyorum abi. Hiçbir şey bunu imkânsız kılmıyor. Adım atıyoruz. O da bende birbirimize yaklaşıyoruz. Sevgi öyle bir duygu ki, hep sevilmek istiyorsun. Bu konuda bencil olmak istiyorum. Sevilmek istiyorum. Beni sevsin istiyorum. Büyüdüm. 25 yaşıma basacağım ve biz bu yolda yürümek istiyoruz. Bana kızmayın. Sevdiğim için bana kızmayın." Abim elimden çerçeveyi alıp bana sıkıca sarıldı.

"Sen tam bir geri zekalısın." Gülümsedim. Kollarımı abimin beline sardım. Dudaklarımda mutluluk kırıntıları yer edindi.

"Tek bir gözyaşına o Baran'ı bulunduğu dağa gömerim." Kahkaha atarak geriye çekildim. Hiç şaka yapmıyor. Yüzündeki ciddi ifadeye bakıp daha çok güldüm.

"Tamam Berkin Komiserim." Bana ters bakış atıp ayağa kalktı.

"Git şu yüzünü yıka. Tipsizdin şimdi daha tipsiz oldun." Gözlerim büyürken hızla ayağa kalktım.

"Ay makyajım akmış değil mi?" Abim gözlerini devirdi. Ciddi ciddi gözlerini devirdi.

"Defol Uhra." Abime dil çıkarıp odasından çıktım. Mutfaktan çıkan Barın abim ile karşı karşıya gelince duraksadım.

"Çitlembik." yavaşça abime yaklaştım.

"Doktor Barın Uz." Abim bana bakıp başını iki yana salladı.

"Sen olumsuz bir vakasın Uhra." Yüzümü asarak üzgün bakışlar attım.

"Seni şu suratla ciddiye alamıyorum." Omuz silkip kollarımı beline sardım.

"Gelin olup gidiyorum. Artık arkamdan çok ağlarsınız." Abim kahkaha attıktan sonra nazikçe saçımı çekti.

"Bir yere gitmek yok daha Uhra Hanım." Gülümseyerek başımı göğsüne bastırdım.

"Her ne olursa olsun abine anlatmaktan çekinme. Her zaman arkandayız güzelim." Abim alnımdan öpüp geri çekildi. Barın abim biraz tepki göstermiş olsa bile fazla üzerime gelmedi. Onların bana karşı sevecen ve anlayışlı olması hayattaki en büyük şansım.

Bilmediğim bir yolda hızlı adımlarla ilerliyorum peki bu yol beni nereye sürükleyecek? Mutluluğa mı hiç bilmiyorum. Belki acıya, belki de kedere ama ben bu yoldan sapmak istemiyorum. Tüm hür irademle bu yolda emin adımlarla ilerliyorum. Beni sevmeyecek mi hiç bilmiyorum ama sevdiklerim için her şeyi göze alırım.

Bugün kendime bambaşka bir sayfa açıyorum. Belki o sayfayı beyaza boyayacağız belki daha da karartacağız. Bunu bize zaman gösterecek. O da gülecek bende. Ama ben mutlu olduğum için de güleceğim. Bugün bizim için bir başlangıç olacak.

Seviyorum. Ben Baran'ı seviyorum.

🌼

Çiçek ve çikolatayı sehpaya bırakan Pınar Hanım tedirgince Demir Bey'e yaklaştı.

"Demir Baran hâlâ gelmedi." Demir Bey bıkkınlıkla oturduğu yerden kalktı.

"İyi mi ettim kötü mü bilmiyorum hanım. Baran'dan yana hiçbir şey anlamadım. Kızı seviyorsa neden böyle davranıyor." Pınar Hanım yavaşça Demir Bey'e yaklaştı. Elini Demir Bey'in koluna koyup iç çekti.

"Seviyor Demir. Seviyor lakin oğlumuz kendini kaybetmiş." Sıkıntılı bir nefes alan Demir Bey, cebinden telefonunu çıkardı.

"Sen kızlara bak ben şu sıpayı arayacağım."

Pınar Hanım kızlarını kontrol ettikten sonra oturma odasına döndü. Herkes hazırdı. Her şey hazırdı. Baran yüzükleri alıp gelecekti ama daha gelmemişti.

"Anne abim hiçbirimizin aramasına cevap vermiyor." Aleyna tedirgince rehberine girip Uhra'yı aradı.

"Aleyna." Telefonu cevaplayan Uhra, aynanın karşısında makyajını kontrol ediyordu.

"Abimi bir arasana." Kaşları çatılan Uhra aynanın karşısından çekildi.

"Bir şey mi oldu?" Aleyna söylememek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Yok. Hani yüzükleri almaya gitti ya onun için dedim." Uhra korkmuştu. Rahat bir nefes alıp yatağına oturdu.

"Tamam. Kapatıyorum." Uhra telefonu kapatınca Aleyna ona bakan anne ve babasına baktı.

"Uhra ararsa abim kesin bakar." Pınar Hanım burukça gülümsedi. Herkes diken üstündeydi. Pınar Hanım korkuyla elini yan tarafına bastırdı.

"Uzaklaş." Ellerini ceplerine koyan Baran, yeşil gözlerini kısarak karşısındaki adamlara baktı. Cebindeki telefonu bir kez daha çalınca kısık bir küfür savurdu. Telefonu eline aldığında kalbi tekledi. Uhra arıyordu. Herkes tek tek aramıştı ama hiçbirini cevaplamadı. İçi içini yerken telefonu sessize alıp cebine attı.

"Anahtarı ver lan." Bankadan çıkan adamlar onun arabasını almaya çalışıyordu. Baran siyah saçlarını dağıtıp karşısındaki adamları süzdü. Daha eğitimli adamları alt etmişti bu adamlar onun için çerez gibiydi. İçlerinden biri silahı titreyen eliyle tutmuş ve ona doğrultmuştu.

"Ellerin titriyor." Dudaklarında muzip bir gülüş belirdi. Hızla adamın elindeki silahı alıp onu kendine çekti. Hırsızı kendine siper edip karşısındaki diğer üç adama baktı.

"Hanginizden başlayayım. Siz karar verin." Adamlar silahlarının emniyetini açınca Baran elindeki silahla havaya ateş açtı.

"İndirin lan silahları!" Gür sesi sokakta yankılandı. Siren sesleri yaklaşırken içlerinden biri ateş etmeye kalkıştı ama Baran'ın yaptığı atıştan kurtulamadı. Hainliği kendi sonunu getirdi. Adamlar yere çökerken vurulan adama yaklaştı. Kaşları çatık yüzü daha sert bir hal almıştı.

"Sizin gibi itlerin soyunu sopunu kazıyoruz lan. İnin cinin top oynadığı dağlarda çakal peşinde koştuğumuz yetmiyor bir de şehir içinde bu itlerle uğraşıyoruz." Adamın yaralanan omzuna ayağıyla baskı uyguladı.

"Vatana ihanet eden herkes bunun hesabını misliyle veriyor!" Adam acıyla bağırırken polisler etrafı sarmaya başlamıştı.

"Baran." Yeşil gözlerini adamdan çekip yanında duran kişiye çevirdi. Üniformasının içinde ve elinde silahıyla karşısına dikilen arkadaşına baktı.

"Ulan yine mi tek başına indirdin?" Ellerini birbirine vuran Baran daha çok sırıttı.

"Hızlıyız birader." Polis Özel Harekât arkadaşı sırıtarak Baran'a baktı.

"Buralar bizde sen ifade ver kardeşim." Telefonunu cebinden çıkaran Baran ekrana baktı.

"Kardeşim, benim sözüm var. Annemler aramış. Yarın ifade vermeye gelirim."

"Siktir lan şerefsiz." Baran kaşlarını çatarak arkadaşına baktı.

"Bozma lan ağzını. Gidiyorum olmazsa sözden sonra gelirim."

"Ne ara lan? Yengeye bizden selam." Baran arkadaşına ters bir bakış attıktan sonra arabasına bindi. Onu bekleyen bir kadın vardı. Uhra defalarca aramıştı ve herkesin aramasını es geçip Uhra'yı aradı.

"Uhra." Telefon açılır açılmaz konuştu. "Dur önce beni dinle. Ben yoldayım yüzükleri aldım geliyorum. Yüzükler takıldıktan sonra açıklayacağım." Uhra derin bir nefes aldıktan sonra huzurla geriye yaslandı. İçine su serpilmişti.

"Tamam." dedi kısık bir sesle. Baran'ın dudakları iki yana kıvrıldı. Uhra, Baran geç kalmış diye üzülmüş müydü? Baran bunu düşünüp daha çok gülümsedi.

"Şimdi araba kullanıyorum. Görüşürüz güzelim." Uhra, Baran'ın son söylediğinin ardından nefes almayı dahi unutmuşken, Baran telefonu kapatıp yana attı.

Arabayı öyle hızlı kullanıyordu ki, hiçbir şeyi düşünmüyordu. Hemen eve ulaşmak ve beklettiği kadından özür dilemek istiyordu. Arabayı ani bir dönüşle sokağa saptırdı. Evin kapısında durup hızla arabadan indi. Cebindeki yüzükleri kontrol ettikten sonra bahçe kapısından girip evin kapısına ulaştı. Üst üste zili çalıp sabırsızca açılmasını bekledi. Kapıyı açan Almila kaşlarını çatarak Baran'a baktı.

"Allah aşkına neredesin sen abi?" Baran ayakkabılarını çıkarıp kapıyı kapattı.

"Sonra Almila. Hazırlanmam lazım abiciğim." Baran hızlı adımlarla odasına ilerlerken, Pınar Hanım oturma odasından çıktı.

"Baran!" diye bağırdığında Baran çoktan odasına geçmişti.

"Anne sonra." Pınar Hanım odanın kapısında durdu.

"Neredesin sen eşek sıpası?" Baran yatağın üzerindeki takımına baktıktan sonra cebinden yüzük kutularını çıkardı. Odasından çıktığı anda Pınar Hanım ile karşı karşıya kaldı.

"Validem geç kalıyoruz. Gidip geldikten sonra anlatırım." Pınar Hanım gözlerini kısarak oğluna baktıktan sonra kenara geçti.

"Gidip gelelim, sözlenmiş adam demem terlikle döverim." Baran gülerek banyoya yöneldi.

Dakikalar içinde duş almış ve üstünü giyinmişti. Uhra'nın elbisesinin rengindeki mendili katlayıp cebine koydu. Siyah saçlarını geriye doğru şekillendirmişti. Aynada üzerine baktıktan sonra yatağa ilerleyip yüzükleri aldı. Odasından çıktıktan sonra onu kapıda bekleyen ailesine baktı.

"Maşallah oğluma." Pınar Hanım çabucak Baran'ın yanına gelip yakalarına dokundu.

"Hep böyle mutlu olun evladım." Baran içinden defalarca kez âmin diye tekrarladı. Oğuz ailesi hazır bir şekilde evlerinden çıktılar.

🌼

Heyecanım onları gördükçe daha çok arttı. Bakışlarım elinde gül demeti olan Baran'a kaydı. Takım elbisenin içinde öyle kusursuz duruyor ki, kusur aramaya korkar insan. Bakışlarım bu kez güllere kaydı. Beyaz güllerin içinde birkaç tane kırmızı gül var. Yüzümde kocaman bir gülümseme oluşurken odamdan çıktım. Kapının zili çalınca hep beraber kapıya ilerledik. Babamlar geride dururken ben yavaşça kapıyı açıp kenara çekildim. Elime aldığım her takvimde bugünü yuvarlak içine almak istiyorum. 28 Ekim... Kalbim kafesinde çırpınmayı bile geçmiş. Ellerim zangır zangır titrerken titrek nefesler aldım. Neredeyse vücudumun tüm kontrolünü kaybedecektim.

Baran'ın dedesi asık yüzüyle kapıdan geçince bakışlarım donuklaştı. Babasının babası hiç memnun değil gibiydi.

"Güzel kızım." Babaannesinin sesiyle bakışlarımı dedesinden çektim.

"Hoş geldiniz." Babaannesi ve anneannesi beraber kapıdan geçip içeriye ilerlediler. Baran'ın diğer dedesi bana gülümsemiş ve dedemlerle tokalaşmıştı. Demir Amca ve Pınar Teyze bana gülümsedikten sonra içeriye geçti. Baran'ın büyük amcası ve yengesine de hoş geldin deyip kenara geçtim. Gül'ün annesi Pelin Teyze bana tebessüm ettikten sonra içeriye ilerledi. Aleyna ve Almila bana bakıp kocaman gülümsedi. Onlara sıkı sıkı sarılıp geriye çekildim. Aleyna elinde tuttuğu çikolatayı bana uzatıp gülümsedi.

"Teşekkür ederim." Çikolatayı yanımda duran küçük kuzenime verip kenara çekildim. Almila ve Aleyna içeriye geçtikten sonra onu gördüm. Bakışlarım aheste aheste üzerinde gezindi. Benim onu incelediğim gibi o da beni inceledi. Yanaklarım kızarırken bakışlarımı kaçırdım.

"Hoş geldin." Baran'ın iki erkek kuzeni Baran'ı kenara itip içeriye ilerleyince kıkırdadım. Baran bana bakıp gülümsedikten sonra gül demetini uzattı. Titreyen ellerimle gülleri kucakladım.

"Teşekkür ederim." Baran sıcacık gülümsedi. Bütün duygularımı bir parça gülüşüne feda edebilirim. Cep kısmındaki mendilin rengi gözüme çarptı. Elbisemle aynı renk. Dudaklarım heyecanla kıvrıldı.

"Çok güzelsin." Yavaşça aramızdaki mesafeyi azalttı. Onun tek kelimesi aramızdaki tüm setleri kırıp parçalara ayırdı. Hayat onun bir nefesinde saklı. Adımı her andığında yaşama dönüyorum. Bütün oksijenimi gözlerine sığdırmış. İki yana kıvrılan dudakları bana yaşadığım hatırlattı.

Kalbime umut fidanları ekiyorsun Baran Oğuz.

Öksürük sesiyle arkamı döndüm. Herkes salona geçmişti ve biz hala kapıdayız. Cihad abim Baran'a ters bakışlar atarken, Baran bana bir kez daha gülümsedi ve salona ilerledi. Elimdeki gül demetiyle mutfağa geçtim.

"Kahveleri yapmaya başlayalım." Elisa'yı onaylayıp cezveleri çıkardım. Elisa, Baranlardan önce yanıma gelmişti. Aleyna da mutfağa gelmiş.

"Sen abimin kahvesini yap biz geri kalanı hallederiz." Kızları onaylayıp küçük cezveyi aldım. Baran'a özel aldığımız fincanı çıkarıp tezgâha bıraktım. Ellerim hala titriyor. Sakinleşmek için derin nefesler alıyor olmama rağmen sakin olamıyorum.

"Kızlar heyecandan bayılacağım." Aleyna bana bakıp imalı imalı gülümsedi.

"Aşk işte." Gülümseyerek cezveye kahve ekledim. Kızlar diğer kahveleri fincanlara dökmeye başlamıştı. Baran'ın kahvesini yaptıktan sonra derin bir nefes aldım. Aleyna abimin kahvesine bol bol şeker koymuştu. Bense hiçbir şey koymadım. Sevgi böyle ölçülmez. Zaten tuzlu kahvenin asıl amacı farklı.

"E bir şey koymayacak mısın?" Aleyna'ya bakıp gülümsedim.

"Hayır, Baran şekerli sevmiyor. Hep sade içiyor." Aleyna bana imalı bir bakış atınca bakışlarımı kaçırdım. Onlara ne zaman kahve yapsam ona şekersiz yapardım.

"Tuz?" diyen Elisa'ya baktım.

"Hayır." Kızlar bana imalı bakışlar atarken tepsiyi aldım. Yavaş ve emin adımlarla salona doğru ilerledim. Her adım atışımda kalbim gümlüyor. Ellerim titremesin diye kendimi kasıyorum. Salonun kapısından içeriye adım attığımda tüm bakışlar bana döndü. Yavaşça Baran'ın dedelerine yaklaştığımda dizlerimi kırıp kahveleri uzattım. Herkesin kahvesini dağıttıktan sonra çabucak salondan çıkıp mutfağa geçtim. Baran'ın kahve tepsisini aldıktan sonra salona ilerledim.

Ona doğru attığım her adımda tükeniyorum. Bir gülüşü her şeyi silip atıyor. Bir bakışıyla her şeyi yok ediyor. Onun rüzgarına kapılmış gidiyorum. Yüzümdeki gülümseme boy gösterirken Baran'a yaklaşıp kahvesini uzattım.

"Eline sağlık güzelim." dedi kısık bir sesle. Bana sıcacık gülümsediğinde ellerim titredi. Elimdeki tepsi düşecek gibi olunca elimi tuttu. Derin bir nefes aldıktan sonra kenara çekildim. Elinin sıcaklığını tenimde hissetmek beni yaktı. Köşeye sinip Baran'a baktım. Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra bana bakıp gülümsedi.

Sen bana bir kere gül diye ben neleri feda etmem ki...

Bunlar aşk izi...

Kahveyi bir dikişte içip önündeki sehpaya bıraktı. Cihad abime baktığımda bana kısık bakışlarla bakıyordu. Bana, kahvenin içine limon tuzu koy demişti ve koymadığımı anlamış. Abime gülümsedikten sonra bakışlarımı kaçırdım.

"Efendim sebebi ziyaretimiz malum." Baran'ın Serhat Dedesinin sesiyle bakışlarımı onlara çevirdim. Babasının babası huysuzca etrafına bakıp duruyor. Ters bir adam zaten.

"Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Uhra'yı oğlumuz Baran'a istiyoruz." Dedesi sözünü bitirip babamlara baktı. Babam dedeme bakınca tüm bakışlar dedeme döndü.

"Kızımızın rızasını alalım." Dedemin cümlesi ile alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.

"Rızan var mıdır kızım?" Dedemin sorusu ile gözlerimi kapatıp açtım.

"Var dede." derken bakışlarımı kaçırdım. Bu an öyle duygusal bir an ki; aileni bırakıp bambaşka birine aile oluyorsun. Bu bambaşka bir duygu seli. Kalbim kafesine bile sığmıyor. Dedemin sesiyle bakışlarım tekrar onları buldu.

"Gençlerin de rızası var. Bize hayırlı olsun demek düşer. Allah hayırlı uğurlu etsin inşallah."

Salondakiler hep bir ağızdan, "Âmin inşallah." dedi. Herkes ayağa kalkarken bende usulca ayaklandım. Yüzüklerimiz takılacak. Beni ona; onu ise bana eş yapacak ilk adımı atıyoruz. Yanına yaklaşıp duraksadım. Aramızda birazcık mesafe var. Acaba kalbimin sesini duyuyor mu? Midemden akan ılık sıvının hissiyatı arttı. Sanki midemde kelebekler uçuşuyor.

"Öncelikle Baran evladım. Ben sana kızımı emanet ediyorum ona gözün gibi bakacağına, onun gözünden düşecek yaşa sebep olmayacağına söz verir misin?" Yutkunup yüzüme baktı. O bana güzel bakıyor. Bakışlarının altında kalbim göğüs kafesimi dövüyor.

"Efendim ben onu üzmeyeceğim diyemem. Elbette birbirimizi üzeceğiz ama aramızdaki meseleyi halledip birbirimize destek olacağız." Baran'a bakıp tebessüm ettim. Dedem memnun olmuş bir ifadeyle dua okuyarak kurdeleyi kesti.

İlk adımı attık. Gözlerim onun parmağındaki yüzüğe kaydı. O benim yüzüğüme bakarken ben onun yüzüğüne bakıyordum.

"Allah bir yastıkta kocatsın." İçimden âmin diyerek başımı yere eğdim lakin benim aksime Baran gür bir sesle "Âmin." dedikten sonra dedemin elini öptü. Tek tek büyüklerimizin ellerini öptük. Baran'ın diğer dedesi bana elini uzatırken yüzünü asmıştı ve bu durum biraz sinirimi bozdu.

Cihad abim elini uzatıp sırıttı. Abimin elini öptükten sonra ona sıkı sıkı sarıldım.

"Her zaman, her ne olursa olsun abilerin kapı gibi arkanda." Geriye çekildiğimde alnıma bir öpücük bıraktı. Abim elini Baran'a uzattığında güldüm.

"Öpsene elimi lan."

Baran, Cihad abimin elinde vurdu. "İt, benden büyük müsün?"

Cihad abim sırıtarak tekrar elini Baran'a uzattı. "1 yaş büyüğüm Baran." Baran abimin elini sıkıp sırıttı.

"Cihad," diye söylendiğinde onların bu haline gülümsedim.

Bana gülümseyen Barın abime yaklaşıp onunda elini öptüm.

"Hep böyle mutlu ol Uhra. Hep mutlu olun Uhra." Abime sıkı sıkı sarıldıktan sonra geri çekildim. Barın abim şakağımdan öpüp gülümsedi. Abime gülümsedikten sonra yavaş adımlarla Berkin abimin yanına yaklaştım ve onunda elini öpüp kollarımı beline sardım.

"Çiçeğim her zaman yanındayım bunu unutma." Berkin abimde saçlarıma minik bir buse bırakıp geri çekildi.

Herkesin elini öpmüştük. Etrafıma bakıp gülümsedim. Almila'nın cırtlak sesiyle kaşlarımı çattım. "Abi yan yana geçin fotoğrafınızı çekeceğim." Hemen birkaç adım uzağımda duran Baran'a baktım. Bana bakarak yanıma yaklaştı. Yan yana durduğumuzda çok yakın durduğumuzu fark ettim. Biraz geri çekileceğim anda belimde dokunuş hissettim. Ben daha uzaklaşamadan beni kendine çekti.

Beni kendine çekti!

Dizlerimin üstüne düşmüştüm. Ben kalbinden düşmüştüm sanıyordum ama o beni ayağa kaldırmıştı. Kırdığı yerden sarmaya çalışıyor. Belime sarılan kolu beni yakıp kül ederken nefes aldım. Nefes alamıyorum. Tüm oksijenimi tek dokunuşuyla tüketti. Bütün güzelliği kendinde taşıyan bir adam benim sevdiğim. Bakışlarımı usulca Baran'a çevirdiğimde o zaten bana bakıyordu. Hani bu karşılıklı sevgi gibi; o seviyor ben seviyorum. Güzeliz işte.

Ona bakarken gülümsemem büyüdü. Dudakları iki yana kıvrılınca karnıma yumruk yemiş gibi hissettim. Midemde kelebek istilası var. Kalbimdeki her bir atışa hükmetti. Kalbimin en bucağındaki sevgiye bile dokunuyor. Hiç bıkmadan veyahut usanmadan tekrar tekrar okuduğum bir paragrafın en özel dizesi gibi Baran.

"Ama çok güzelsiniz." Almila'nın hayranlık dolu sesiyle bakışlarımı kaçırdım.

Baran ile bol bol fotoğraf çekinmiştik. Almila her anımızı kamera kadrajına almıştı. Çektiğimiz en güzel fotoğraf birbirimize bakıp gülümsediğimiz oldu. Bana bakıp gülümsemesi kalbimi durduracaktı.

"Uhra biraz yalnız konuşalım mı?" Şaşkınlıkla Baran'a doğru döndüm. Ne konuşacak hiç bilmiyorum ve gitgide merakım artıyor. Bakışları beklentili ve bende merak ediyorum.

"Olur, odamda konuşalım." Baran göz kırpıp onayladı. Benim takıldığım tek an onun göz kırpması oldu. Tek gözünü kırpıp gülümsemesi yok mu? O gülünce bir an mideme yumruk yemiş gibi hissettim. Sanki tüm dünya sözleşmiş onun gülüşünde anlamları toplamış.

Beraber salondan çıkıp odama doğru ilerledik. Kapıyı açıp kenara çekildiğimde bana bakıp gülümsedi. Önce ben ve ardımdan o odama girdi. Kapıyı kapattığında Baran'a bakıyordum. Hafifçe öksürdükten sonra bana baktı. Gözleri usul usul yüzümde gezindi ve ben o saniye kalp krizi geçirecek gibi oldum.

"Aslında bunu sözden önce yapmalıydım ama nasip olmadı. İleride başımın etini yeme diye yapıyorum." Anlamsız bakışlar attım. Tek dizini kırıp önümde diz çöktü. Cebinden çıkardığı kutuda kuyumcuda elime taktığı tek taş vardı.

"Uhra, sana süslü cümleler kuramam çünkü ne söylersem söyleyeyim hep yetersiz olacak. Uhra bana yuva olur musun? Bu yolda benimle beraber yürümeye var mısın? Bana bir ömür eş olur musun?" Gözyaşlarım gözlerimden usulca firar etti. Ve benim engel olmaya vaktim bile olmadan gözyaşlarım akmaya başladı. Konuşamadım. Ağzımı açıp tek cümle kuramadım. Baran bana evlenme teklifi ediyor. İnanılacak gibi değil. Bana eş olur musun dedi! Bana dedi... Baran bana evlenme teklifi etti.

"Evet." Sesim fısıltı gibi çıktı. Ayağa kalkıp yüzüğü parmağıma taktı. Beni kendine çektiğinde şaşkındım ama umursamadan kollarımı beline sardım. Ya ben seni daha ne kadar sevebilirim adam? Ben sana daha ne kadar âşık olabilirim Baran Oğuz?

Seni kalbinden öpüyorum hissediyor musun?

Bir an vardır; hayat boyunca durmasını isteyeceğiniz bir an. Ben bu anın durmasını istiyorum. Kollarım daha sıkı beline sarıldı. Sanki her an kollarımın arasından kayıp gidecekmiş gibi sarıldım. Kokusu buram buram dağılırken bir isim vermeye çalıştım ama tarif edilmiyor. Beni alaşağı eden bu adama çok aşığım. Kalbime adını ilmek ilmek işlemiş. Küçükken tanıştığım bu adam her geçen gün kalbime silinmez kalemle yazılmış.

Alnımda hissettiğim dudakları beni daha çok ağlattı. Gözyaşlarım hızlı hızlı süzülürken parmağını yanağımda hissettim. Dokunuşu tüy kadar hafif. Sakinleşmem için birkaç kez dudaklarını saçlarıma bastırdı. Bitmesin istedim. Bu an hiç bitmesin. Ben hep böyle Baran'a sarılayım. Hep beni sevsin. Hep bana sarılsın. Saçlarımı bir tek o öpsün. Kalbim bir tek onun için ritim değiştirsin.

"Mutlu olalım Uhra. İkimiz, sadece ikimiz mutlu olalım olur mu güzelim?" Başımı göğsüne bastırıp hıçkırıklarıma engel oldum. Benim tek isteğim mutlu olmak zaten Baran. Bir tek seninle ama...

"Olalım. Çok mutlu olalım." Hafifçe gülümseyip bir kez daha alnımdan öptü. Zaman bizim için durmuş gibi. İçerideki herkesin varlığını unutmuştuk. Odanın kapısı çalınca geriye çekildim. Yanaklarımı elimin tersiyle silip derin nefesler aldım.

Aleyna kapıdan başını uzatıp gülümsedi.

"Hiç rahatsız etmek istemezdim ama gideceğiz." Baran ile birbirimize baktık. O gülümseyince bende gülümsedim.

"Tamam, sen git." Aleyna Baran'a öldürücü bakışlar attıktan sonra bana baktı.

"Cihad," dedi yayıla yayıla. Baran hızla Aleyna'ya döndü. "Cihad koş abim Uhra'nın odasında." Baran Aleyna'ya ters ters bakarken ben onların bu haline güldüm.

"Siz bir dışarı çıkın. Hele sen bir dışarı çıkmak için benden izin iste." Aleyna gözlerini büyüterek kapıyı sonuna kadar açtı.

"Ya abi!" diye cırladığında Baran yüzünü buruşturdu. Abim kapıda belirince kıkırdadım.

"Çık ulan, çık. Ben vururum seni Baran. Ashabımı bozma kardeşim." Son kelimesinde öyle bir tehdit vardı ki Baran bunu gram umursamadan bana döndü.

"Sabah hastaneye seni ben bırakacağım." Ben daha ağzımı açmadan arkasını döndü. Kapıdan geçerken Aleyna'yı kolunun altına alıp odamdan çıktı. Cihad abim kısık küfürler ederken ben gülmeye devam ettim.

Baranları yolcu ettikten sonra Elisa ile beraber anneme yardım ettik. Tabii ki üstümü değiştirmiştim. Büyükler olduğu için ev fazla kirlenmedi ama mecbur biraz temizlik yaptık. İşimiz bitince Elisa ile odama geçtim. Berkin abim Elisa ile göz göze bile gelemiyor. Onların durumu gözümden kaçmadı.

Saçlarımdaki tokayı çıkarıp çalışma masama bıraktım. Elisa ise pencere tarafındaki ikili koltuğa uzanmıştı. Ona göz ucuyla baktıktan sonra elbise dolabımdan eşofmanımı ve tişörtümü çıkardım.

"Hayırdır?" derken Elisa'ya yaklaştım. Ağladı ağlayacak gibi. Hemen yanı başına yaklaştım.

"Abini dövmek istiyorum." Ağlamaklı sesi içimi acıttı. Kalbimde ufak bir sızı belirirken ağlamaya başlayan arkadaşıma baktım. Abim yüzünden gitmişti. Senelerce ailesinden ayrı kalmış ve abimi unutmaya çalışmıştı.

"Olmuyor Uhra. Yemin ederim denedim ama olmuyor. Bitmiyor bu sevgi. Bitmiyor onun sevgisi." Daha çok ağladı. Ellerini yüzüne bastırıp hıçkırdı. Alt dudağıma dişlerime geçirip Elisa'ya sarıldım.

"Şşş." Ne dersem diyeyim onu teselli edemeyeceğim. Bunun tesellisi yok. Hoş ben teselli bulamamıştım o nasıl bulsun. Ben sevdiğim adamla evlenecektim ama Elisa? O abim için üzülüyor. Gözyaşlarını elinin tersiyle sildikten sonra doğruldu.

"Yarın hastanede görüşürüz." Benim bir şey dememi beklemeden hızla ayağa kalktı.

"Elisa." Odanın kapısını açtıktan sonra bana doğru döndü.

"Yarın görüşürüz." Ardından kapıyı çekip çıktı. Gözlerim bir süre kapıda asılı kaldı. Ne olacak bunların hali hiç bilmiyorum.

🌼

Bahçede oturan Berkin, duyduğu ayak sesleriyle başını kaldırdı. Elisa hızlı adımlarla evden çıkıyordu. Bakışları Elisa'nı yüzüne kayınca kaşları çatıldı. Göğsüne isabet eden bir ok hissetti. Kalbi acıdı. Kalbi uzun zamandır ağrıyordu. Kendine itiraf ettiğini ona itiraf edemiyordu.

Elisa bahçe kapısından çıkınca, Berkin hızla ayağa kalkıp ardından koştu. Elisa yavaş ilerlerken o koşmuştu. Elisa'nın kolunu tutup onu kendine çevirdi. Gözleri yaşlardan dolayı bulanık gördüğü için üst üste gözlerini kırpıştırdı. Kahverengi gözleri yeşil gözlerle buluştu. Yeşiller kahverengiye tutunup kaldı.

"Niye ağlıyorsun?" Yumuşak tondaki sesi Elisa'nın kalp atışlarını hızlandırmıştı. Bir de teni tenine değiyordu. Daha çok heyecanlanmıştı ama daha çok kızıyordu.

"Sana ne." Hırçınlığı Berkin'in gülümsemesini sağladı. Seviyordu Elisa'nın bu hallerini. Konuştukları o günü hatırladı. Elisa'nın aşkını itiraf ettiği günü. Kalbine hızla bir hançer saplanıp kaldı. Aptalım diye düşündü. Bu kadar zaman geçmişken neden sustuğunu sayıkladı. Hayatından geçip giden insanları düşündü ve hiçbiri onda bir iz bırakmamıştı. Karşısındaki kadın onda derin izler bırakmış ve gitmişti. Bir anda kadını kollarına çekti.

"Daha ne kadar susacağım?" Kısık sesi kadının kulağının dibinde duyuldu. "Ulan daha ne kadar susacağım!" İsyanı dudaklarından döküldü. Kadın ağladı, adam yandı. Kadın hıçkırdı, adam kül oldu.

"Bırak beni." Bırakmadı. Kolları daha sıkı bir hal aldı. Kalbini kalbine düğümlemek istiyordu.

"Affet Elisa. Aptallık ettim. Sustum. En yakın arkadaşım için sustum ama bende yandım. Sen yandın ama bende yandım. Sen dışından ağladın, ben içime içime ağladım." Kadının kolları usulca hareket etti.

"Konuşsaydın. Konuşsaydın korkak." Berkin'i geriye itip kollarından sıyrıldı.

"Kaç sene oldu haberin var mı? Bir değil Berkin! İki değil! Üç hiç değil! Ben gittiğimde 16 yaşındaydım şimdi 25 yaşındayım!" Gözyaşları ardı arkası kesilmeden süzülüyordu. Adam yıkmıştı, kadın dağılmıştı. Şimdi kadın yıkıyor ama adam toparlayamıyor.

"Beni rahat bırak!" Sesi kısık ama acı doluydu. Kırılan bir kalbi vardı kadının. Adamın kırıp hor gördüğü kalbi acıyla kıvranıyordu.

"Seni seviyorum Elisa!" Berkin'in bağırışı tüm mahallede yankılandı. Elisa hızla arkasını döndü. Kırık kalbi bu kez kırılan yerlerden birleşiyordu. Gözyaşları daha çok arttı. Ağzını açıp tek kelime bile etmedi.

"Keşke her şey bu kadar kolay olsaydı Berkin. Keşke kırılan kalbimi elimin tersiyle itecek gücüm olsaydı." Sözleri adamı tüketip yok ederken kadın arkasını dönüp gitti.

Kadın gitti adam yere çöktü.

"Sana deliler gibi aşığım ulan."

🌼

Gözlerimi huzurla aralamış ve direkt banyoya girmiştim çünkü dün yorgun olduğum için duş almadım. Kısa bir duşun ardından siyah pantolonumu ve mavi kazağımı giydim. Islak saçlarımı kuruttuktan sonra salık bırakıp aynanın karşısına geçtim. Rimel ve parlatıcımı sürdükten sonra çantamı alıp odamdan çıktım. Telefonum cebimde titreyince hızlıca çıkarıp ekranı açtım.

Baran
Günaydın. Kapıda bekliyorum.

Gülümseyerek spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Bahçe kapısından çıkar çıkmaz göz göze geldik. Koyu yeşil gözleri gözlerimde hükmünü sürdürürken Baran'a doğru adımladım. Her adımımda kalbim hızlandı. Nefesim azalırken gözlerine bakıp nefes almaya çalıştım.

"Günaydın." Bana bakıp gülümsedi. Arabanın kapısını açıp kenara çekildi. Kendi arabası hala tamirde ve bu babasının arabası. Arabada yerimi aldıktan sonra kemerimi takıp geriye yaslandım.

"Aleyna gelmiyor mu?" Arabayı çalıştırıp bana baktı ve tekrar yola döndü.

"Abinle gelecek." Onaylayıcı birkaç kelimeden sonra başımı cama çevirdim. Yol boyunca ikimiz de sessiz kaldık. Araba hastanenin önünde durunca Baran'a doğru döndüm. Kendi kapısını açıp arabadan indi ve bende beklemeden hızla arabadan çıktım. Yanı başıma gelen Baran'a baktım.

Yeşil gözlerini bir kez bile üzerimden çekmeden bana doğru adımladı. Attığı her adımda kalbim bir kez daha tekledi. Tam karşımda durduğunda nefesimin kesildiğini hissettim; bu kadar yakınlık bana zarar.

"Gidecek misin?" dedi bariton sesiyle. Sesindeki tını bile kalbimi hızlandırıyor. Hafifçe öksürüp bir adım geriledim. Ben geriye bir adım attığımda o da bana doğru bir adım attı. Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. Yüzünde mimik oynamıyor.

"Gideceğim." Başımı hastaneye çevirdim ama onun bakışları hala üzerimde. Ve bu beni heyecandan öldürecek. Onun etkisi altında kalınca tüm hayat fonksiyonlarımı yitiriyorum.

"Bakma bana şöyle." dedim sessizce. Sanki komik bir şey söylemişim gibi dudakları iki yana kıvrıldı. Bakışlarım dudaklarına kayınca yanaklarımın yandığını hissettim.

"Benim gitmem gerekiyor." Arkamı döndüğüm anda kolumdan kavrayıp beni kendine çevirdi. Sanki koşmuşum gibi nefes nefese kaldım. Kalbim hızlı bir ritimle göğsümü dövüyor.

"Baran geç kalıyorum." Beni tek hareketiyle kolları arasına alıp sarıldı. Sevmeyen bir insan böyle sarılır mı? Hayır sarılmaz. Ne olur benim saçma düşüncelerim olmasın. Bende kollarımı beline sardığımda gülümseyerek gözlerimi kapattım. Bu anın sonsuza dek sürmesini çok isterim. İsteksiz bir şekilde geri çekilip bakışlarımı yere sabitledim.

"Görüşürüz."

Benim aksime Baran alnıma ufak bir öpücük bıraktıktan sonra çenemden kavrayıp başımı kaldırdı.

"Görüşürüz güzelim." Ve Baran kalbime bir kez daha nişan alıp tam on ikiden vurdu. El insaf be adam, insaf. Aklım Baran'da. Bugün göreve gideceğini daha önce söylemişti. Baran bugün gidecek.

"Uhra." Bakışlarımı yerden kaldırıp Baran'a çevirdim. Gidecek. Saatler sonra gidecek ve ne zaman gelecek hiç bilmiyorum. Ne kadar sürecek mesela? Nasıl gelecek?

"Bugün gideceğiz. Eğer dönmezsem." Gözlerimi kırpıştırarak kapattım. Gelmelisin. Bana gelmelisin. Seni bekleyen bu kadına gelmeyi çok görme.

"Geleceksin. Gelmelisin. Seni bekliyor olacağım." Ellerini yanaklarıma bastırıp sıcacık gülümsedi. Nerede olduğumuzu unutmuştum. Tüm an ondan ibaret olmuştu.

"Geleceğim."

Söz verdi işte. Bu bana yeter. Baran geleceğim dediyse gelecek. Ellerinin üzerine ellerimi koyup gözlerimi kapattım. Biz bu anı yaşıyoruz. Birbirimize yaklaşmışız. Dudaklarını alnımda hissedince usulca gözlerimi araladım.

"Sen sağ salim gel yeter." Bana bir gülümseme sundu. Birbirimize bir kez daha sarıldık. Bu veda sarılışıydı. Saatler sonra eve döndüğümde olmayacaklar. Abimle uyumadan önce vedalaşmıştım ama yanıma geleceğini söylemişti.

"Görüşürüz Baran." Geriye çekilip gülümsedim.

"Görüşelim Uhra." Yüzünde ukala bir sırıtış belirince gülümsedim. Ben arkamı dönüp yürümeye başladım ama o hala olduğu yerde duruyor. Ben hastaneye girene kadar da gitmedi. Üzerimi değiştirdikten sonra acile indim. Günlük koşuşturmacamız başlamıştı.

 

Bölüm : 29.12.2024 18:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...