8. Bölüm

7. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

"Zordur sevmeyenin seveni olmak"
Cemal Süreyya

7.Bölüm

Odada volta atmaya devam etti. Olmaz diye söylenip duruyordu. Olmazdı onun için olmazdı, kabul edemezdi. İçini titreten kadının kendisiyle isteksiz bir şekilde evlenmesini istemiyordu. Uhra'ya karşı duyguları olduğunu uzun süredir biliyordu ama babasının bu tavrı onu çileden çıkarıyor. Dayanamayıp odasından çıktı. Salonda konuşan anne ve babasının karşısına geçti. Öfkesi tüm vücuduna yayılmıştı.

"Olmaz baba, olmaz. İkimize de hayatı zehir etme." Babasında mimik bile oynamadı. O kararını vermişti ve bunu her hareketi ile belli ediyordu. Ama genç adam bunları umursamadan konuştu.

"Eğer bu evlilik olursa tayinimi başka bir yere alırım. Bütün hayatımı orada geçiririm." Söylediklerini kesin bir şekilde dile getirdi. Oğlunun bu sözleri üzerine, Demir Bey hızla ayağa kalktı.

"Baran!" Genç adam sinirle elini saçlarından geçirdi. Demir Bey, sinirlendiği için Baran'a daha çok yaklaştı.

"Seviyorsun it oğlu it! Neyin afrası tafrası bu?" Baran sinirle orta sehpaya güçlü bir tekme savurdu. Sinirden çıldırmış gibiydi. Elinin altında varlığını koruyan her şeyi parçalara ayırmak istiyordu.

"Şayet ben evlenirsem beni öldü bilin." Son sözlerini söyleyerek evden çıktı. Başını sağ tarafına çevirip Uhra'nın odasına baktı. Pencereyi aralamış, kendisine bakan Uhra'yı görünce içi sızladı. Oflayarak başını gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes aldı.

"Kıyamıyorum lan sana. Başkasını seviyorsun diye ödüm kopuyor. Biraz..." Sesi fısıltıdan farklı değildi. Hızlı adımlarla arabasına binip sokaktan çıktı. Arabanın gazını artırıp boş yola saptı. Hız yaparak sinirini atmaya çalışıyordu.

"Ne yapacağım lan ben, ne?" Eliyle direksiyona defalarca vurdu. Hiçbir şey Baran'ın yanan yüreğine su serpmedi. Kalbindeki kor ateşler her saniye arttıkça artıyordu. Elini bir kez daha direksiyona vurup sesli bir küfür mırıldandı.

"Seviyorum lan!" Sesi boş arabada yankılandı. "Her an kıracağım diye içim gidiyor. Tek gözyaşında tüm dünyayı karşıma alırım. Keşke biraz anlasan... biraz." Yumruğunu direksiyona geçirip başını yola çevirdi ama sol taraftan gelen arabayı çok geç fark etti.

İki arabanın çarpışması sonucunda güçlü bir ses yayılırken gözlerini kapattı. Araba boş yolda dönerken ellerini zorlukla başına sardı.

🌼

Ağlamaktan şişen gözlerimi ovuşturup yataktan kalktım. Kalbimdeki sızı artarken derin soluklar alıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra odamdan çıktım. İçimdeki sıkıntı her dakika artarken ne yapacağımı bilmiyorum. Aklım bomboş ve ben ne hissedeceğimi dahi anlayamıyorum. Salonda oturan babamları görmezden gelip mutfağa doğru yürüdüm. Tam mutfağa adım atacakken, Cihad abimin sesi ile duraksadım.

"Durumu nasıl?"

"Tamam, hemen geliyoruz."

Birine bir şey olmuş. Hızlı adımlarla salonun kapısından çıkan abilerime baktım. Bir şey olmuş. Kötü bir şey olmuş. Tedirginlik ruhuma çökerken, hızlı adımlarla Cihad abime yaklaştım.

"Ne oldu abi?" Cihad abimin çatık kaşları beni buldu. Yüzünde mimik oynamıyor. Kötü bir şey olmuş. Kalbim atmayı bırakmış gelecek olan kötü haberi bekliyor. Kalbime korku yavaş yavaş sinerken bekledim. Beni acıdan yıkacak haberi bekledim.

"Uhra, Baran kaza yapmış."

Cihad abimin ilk sözlerinden başka hiçbir şeyi algılayamadım. Kaza yapmış! Sanki dünya başıma yıkılmış gibi hissettim. Boşluğa düşer gibi iki elim, iki yanıma düştü. Hareket edemedim. Ona bir şey olacak düşüncesi yüreğimi cayır cayır yakmaya başladı. Tüm hissiyatım uçan bir balon gibi kaçıp giderken bana kalan acıydı. Baran kaza yapmış. Benim yüzümden zarar görmüş sevdiğim adam!

Lütfen iyi ol Baran. Lütfen iyi ol Baran.

"Bende geleceğim."

Kimsenin onayını almadan hızlı adımlarla dış kapıya ilerledim. Üstümü değiştirme zahmetine bile girmedim. Ayakkabılarımı ayağıma geçirip hızla evden çıktım. Herkes arabada yerini almış ve sessiz yolculuğumuz başlamıştı. Yol bitmiyor. Ve ben bitmek bilmeyen yola içimden defalarca saydırdım. Nefes alamadım. Soluğumu kesiyorlar gibi hissediyorum. Canımın acısı kat ve kat artıp beni kıvrandırıyor. Yeşillerini göremeyecek olmam kalbimi sızlatıyor. Açık pencereden içeriye süzülen hava nefes almamı sağlamadı. Yetmedi hiçbir şey. Hiçbir şey ona ulaşmamı sağlamadı. Hiçbir şey yüreğimdeki kor ateşi söndürmeye yetmedi.

Konuşan abilerimi duymazdan gelip gözlerimi kapattım. Olmuyor işte; bir türlü nefes alamıyorum. Hastaneyi görünce zorlukla arabanın durmasını bekledim. Abim arabayı gelişigüzel park edince, kimseyi beklemeden arabadan inip hastaneye doğru koştum. Hasta kaydının olduğu tarafa hızlı adımlarla ilerleyip, derin bir nefes aldım.

"Ba-Baran Oğuz nerede Dilara?"

"Müdahale ediliyor Uhra Hanım."

Dilara müdahale edildiğini söylediğinde dünyam yıkılmış gibi hissettim. Abilerimle beraber acile koştuk. Kapıda Aleynaları görünce geri geri adımladım. Herkes burada ve ben kendimi bomboş hissediyorum. Sevdiğim adam, benim yüzümden zarar görmüştü.

"Uhra," Barın abim, tek adımda yanıma gelip beni kolları arasına aldı. Anlamışlar mıdır Baran'ı sevdiğimi? Onun için nasıl üzüldüğümü görüyorlar mı? O anlamıyor bari sizler anlayın artık! "İyi misin Uhra?" Başımı olumlu anlamda sallayıp başımı abimin göğsüne yasladım. İyi değilim abi. Gözlerinizin önünde onun aşkıyla kavruluyorum. Ayakta duramıyorum. Bu sevda beni yıkıp geçiyor. Baş edemiyorum içimde büyüyen bu duyguyla. Her şey elime yüzüme bulaşıyor.

Kaç saat bekledik bilmiyorum. Benim için zaman durmuştu; yaşıyorum, nefes alıyorum ama bir şey eksik. Ben onsuz yarım hissediyorum. Hayatım bir yapboz ve bu yapbozu tamamlayacak en büyük parça Baran. Gözyaşlarım göz pınarlarımda birikirken derin nefesler alıp verdim. Ağlarsam hangi sıfatla ağlayacağım.

"Durumu nasıl?" Demir Amca'nın sesiyle bakışlarımı onlara çevirdim.

"Elimizden gelen her şeyi yaptık. Şu an durumu normal ama birkaç gün müşahede altında tutacağız her ihtimale karşı."

İçimde büyüyen kötü hislerin ipi kesilmiş gibi hissettim. Derin nefesler alıp verdim ama bu beni rahatlatmıyor. Sadece sesini duysam her şey bitecek. Her şey onu gördüğüm anda silinecek ve geçecek. Sadece Baran'ı görmem lazım. Sadece iyi olduğunu kendi gözlerimle görmem lazım.

"Görebilir miyiz?" Pınar Teyze yaşlı gözlerle doktora baktı. Bizim görev yaptığımız hastanedeydik ve bu doktoru daha önce gördüm mü hatırlamıyorum. Hastanede o kadar çok doktor var ki hangi birini hatırlayabiliriz.

"Hasta kabul etmediği için göremezsiniz hanımefendi." Gözlerim şaşkınla büyürken donakaldım. Kimseyi yanına kabul etmiyor. Bütün suçlusu benim işte. Benim yüzümden. Demir Amca'nın saçmalığı yüzünden, aramızdaki tüm samimiyet tuzla buz olup gidecek. Artık birbirimize uzak kalacağız.

"Ben kontrol etmek istiyorum." Bütün bakışlar bana dönerken, herkesi hiçe sayıp doktora doğru yaklaştım. Şu an kimseye bakmak istemiyorum. Kimin ne düşündüğü bile umurumda değil. Kalbim onu görmek için çırpınırken, sadece kalbimi dinlemek ve onu görmek istiyorum. Göğüs kafesimin ardındaki kalbimin atışları onun adı geçince bile hızlanıyorken; bu atışlara sebep olan adamı görmeme hiç kimse engel olamaz.

"Maalesef hasta mahremiyeti." Kaşlarımı çattım. Baran'ı görmek isteyen yanımın damarına basılmıştı.

"Hasta yakını değilim. Herhangi bir bağımız dahi yok. Bu hastanede görev yapan bir doktorum. İzninizle hastayı kontrol etmek istiyorum. Bu arada adım Uhra Uz, cerrahi asistanıyım." Karşımdaki doktorun şaşkınlığı artarken gülümsemek istedim. Kendimle gurur duymaktayım.

"Peki bu ısrarını üzüntüne veriyorum Uhra Hanım."

Ufak bir tebessümle karşılık verdim. Hızlı adımlarla acil katından ayrılıp asansörlere ilerledim. Soyunma odasına çıkar çıkmaz üzerimi değiştirip müşahede altında tutulduğu odanın katına indim. Doktor önlüğümün cebine ellerimi koyup tedirginliğimi dindirmeye çalıştım. Annemler ve Pınar Teyzeler hâlâ kapıda bekliyordu. Tabi üzerimdeki bakışları görmezden geldim.

"Uhra." Pınar Teyze'nin sesiyle titrek nefesler aldım. "Baran ile sen konuş kızım." Gözlerimi ürkekçe kapatıp açtım. Ben ne konuşacağım ki Baran ile? "Sizin meseleniz. Sizin gönül bağınız." Bakışlarım annemlere kaydı. Babamlar alakasızdı ama annem bize bakıyor. Elimi tutan Pınar Teyze'ye baktım.

"Kalbinin sesini dinle güzel kızım." Gözlerimi kapatıp açarak onayladım. Aleyna ve Almila ile kısaca bakıştıktan sonra Baran'ın müşahede altında tutulduğu odaya girdim. Gözlerim sızım sızım sızlarken dişlerimi sıktım. İçeriye adım atmamla bakışları bana döndü. Yüzü çok solgun. Göz göze geldiğimiz anda gözlerim doldu. Onu böyle görmek istemezdim. Yanına doğru yaklaştım ama ayaklarım zangır zangır titiyor.

"Daha iyi misin?" Gözleri dikkatle üzerimdeydi ve ben zorlukla konuşuyorum. O bana baktıkça adımlarım bile birbirine dolanıyor.

"İyiyim." dedi kısık bir sesle. Kalbim kafesinde boğuluyor. Bakışlarındaki hisler canımı yakarken yutkundum.

"Özür dilerim, ben böyle olsun istemezdim." Gözlerini yumdu. İç çektiğinde gözlerimi yüzüne çevirdim ve bir kez daha göz göze geldik. Bütün ömrümü bir çift yeşil gözlere sığdırmak istiyorum.

Yeşil gözleri gözlerime çok derin bakıyor.

"Seninle alakası yok." Zar zor konuşuyor. Sesi oldukça kısık ve pürüzlü çıkmıştı. Bitik bir halde nefes alıp verdim. Kenarda duran masanın üzerindeki suyu, bardağa doldurup dudaklarına yaklaştırdım. Baran, sadece birkaç yudum içip geri çekildi.

"Teşekkür ederim."

"Önemli değil."

Bakışlarım usul usul üzerinde gezindi. Pek fazla yarası yok. Kaşında ve sağ kolunda yara bandı var. Boynunda ise her ihtimalle karşı taktıkları boyunluk yer alıyor. Serumunu kontrol ettikten sonra başucunda durdum. Elimden hiçbir şey gelmiyor.

Hafifçe öksürdüğünde yerde olan bakışlarımı Baran'a çevirdim. Sözde buraya onu kontrol etmeye gelmiştim ama kalbim sızlıyor. Onu böyle görmek kalbimi kafesinde kan revan içinde bıraktı.

"İyi misin?"

"İyiyim, seninle konuşmak istiyorum." Sesi fısıltı gibi. Konuşması onu yorduğu için hemen lafa atıldım. "Yorma kendini, çıkınca konuşuruz." Gözlerini kapatıp açtı.

"Şimdi konuşalım." Kararlı. Bu konuşma er ya da geç yapılacak bu yüzden üstelemek istemedim. Konu o ve ben. Onun beni sevmiyor oluşu ve evlilik meselesi. Severdim ben onun yerine de. O beni sevmese bile ben onu çok seviyorum. Bu sevgi içimde benimle büyüyen duyguların tarihsizliği. Yeni değildi. Ona olan sevgim yeni değildi. Hep seviyordum ben onu.

"Abi," dedim Cihad'a abime yaklaşarak. Gözlerim hâlâ Baran'ın gözlerine bakıyordu.

"Sence de kalbimi gözlerine sığdırmış gibi değil mi?" Cihad abim ne dediğimi anlamamıştı. Ne demek istediğimi anlamamıştım. Kalbimin çarpıntısını anlamamıştım.

"Eğer abin için kabul edeceksen sakın Uhra."

"Hayır," derken gözlerimi yere diktim. Ben bu evliliği senin için kabul ederim. Seni sevdiğim için. Ne kadar ürksem de seninle bir hayat düşünmek için bile kabul edebilirim.

"Ben izin vermeyeceğim. Eğer çok zorlarsalar sadece yüzük takarız." Gözlerim şaşkınla açıldı. Sadece onlar için kabul edecek. Onlar için kabul etmek istiyor. "Evlenmemize gerek kalmaz." Yutkunup sustu. Kısık bir tonda, "Yüzükler takıldıktan sonra sözü atarız." O bana bakarken ben düşüncelerimde kaybolmuştum. Bu cümleyi duymak canımı acıttı ama o fark etmedi. O yine beni anlamadı. Yine kalbimin hiçbir atışına karşılık vermedi. Olsun Baran. Sen beni sevmesen de olur. Ben ikimizin yerine de çok güzel severim.

"Bu konuda kendini zorunlu hissetme Uhra. İstemediğin hiçbir şeyi sana kimse kabul ettiremez. Ben buna asla izin vermem." O konuşuyor ama benim aklım onun canının yanmasında. Her konuştuğunda boğazı acıyor. Canı acıyor ve benim canım daha çok acıyor. Kalbimle girdiğim savaşta kaybetmiştim. Kalbimin tüm cephelerini işgal eden bir adamdı Baran.

"Konuşma, canın yanıyor." Konuşmasına müsaade etmedim. Yeterince konuştu zaten daha fazla konuşursa canı daha çok yanacak. Onun canı yandıkça benim canımda yanacak.

"Ne düşünüyorsan bana söyler misin?" Başımı olumlu anlamda salladım. Cevap verecek halim bile kalmamış. Kaza yaptığını duyduğumda benim için dünya durmuştu. Bir de evlilik meselesi beni dağıttı. Kabul etti ama kız kardeşi için etti. Benim için değil. Beni hâlâ hiçbir şey olarak mı görüyor? Beni sevmediğini bas bas bağırmıştı. Neyin salaklığını yaşıyorum ben! Daha neyi umut ediyorum?

"Geçmiş olsun." dedikten sonra hızlıca odadan çıktım. Kapıda bekleyen abilerimin yanına doğru ilerledim. Barın abimin yanına geçip başımı dik tuttum. Demir Amca'nın saçma sapan isteği her şeyi mahvetmişti. Baran sevmiyorum diye bağırmıştı ama anlamıyordu. Onun yüzünden İkimizin de canı yanıyor. Ama en çok ben yanıyorum. Burada seven taraf benim.

"İyi misin Uhra?" Berkin abimin sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. İyiyim. Baran iyiyse bende iyiyim. O iyi oldukça iyi olacağım.

"Abim iyi mi Uhra?" Aleyna ile uzun uzun bakıştık. Gözlerim yaşları akıtmak için direnirken titrek soluklar alıp verdim.

"İyi. Sorun yok sadece müşahede altında tutuluyor." Herkes rahat bir nefes alırken, ben başımı Barın abimin göğsüne gömdüm. Cihad abimin sesiyle başımı geriye çekip ona baktım.

"Arabanın hava yastığı açılmış ve kemeri takılı olduğu için sorun yok. Araba sadece ters dönüp biraz yuvarlanmış." Kalbim bir an nefes almama engel oldu.

En son bana bakmış ve arabasına binip gitmişti. Benim suçum. Sevmediği bir kadınla evlenmek zorunda olması onun canını sıkıyor. Haklı. Sevmediği bir kadınla evlenmek zorunda değil. Sırf Aleyna için bana katlanmak zorunda kalacak. Bas bas sevmiyorum diye haykırdı. Tereddüt bile duymadan sevmiyorum dedi. Gözlerim yaşlarla dolunca sıkıca gözlerimi kapattım.

"Tamam," dedim herkesin bakışları beni bulurken. "Ben buradayım. Yanında kalabilirim." Cihad abimin delici bakışları beni hedef alırken gözlerimi kaçırdım.

"Bende buradayım." diyen Aleyna ailesine baktı. Annem, Pınar Teyze ile konuşurken onlara baktım.

"Baran nerede?" Gül'ün sesini duyunca tırnaklarımı avuçlarıma batırdım. Buraya gelmiş ya! Bir de Baran diye bağırıyor! Seviyor Baran'ı.

"Hep sizin yüzünüzden!" Hırçınca karşıma dikildi. Gözleri Cihad abim ile benim üzerimde gezindi.

"Cihad'ın salakça aşkı yüzünden!" Gözyaşları yanaklarından süzülürken kendimi zor tutuyorum. O ağlarken ben ağlayamıyorum. O Baran için ağlarken benim çıtım çıkmıyor! O acısını haykırırken ben içime gömüyorum!

"Doğru konuş." Cihad abimin sert sesi bıçak gibi saplandı kelimelerin arasına. Gül daha çok ağlamaya başladı. Sesi koridorda yankılandı.

"Demir Enişte, ben seviyorum Baran'ı."

"Ama Baran seni sevmiyor." Beni duyar duymaz bedenini bana çevirdi.

"Seninle evleneceğini düşünüyor musun gerçekten Uhra? Baran'ın gözünde küçük bir kızsın!" Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım ama sözlerinin gerçekliği kanıma dokundu.

"Haddini aşma Gül."

"Aynı şeyleri söyleyip dur sen Uhra. Hiçbir zaman Baran sana başka gözle bakmayacak."

"Kes sesini!"

Gül'ün annesi kızının yanına geldi. Gözyaşlarım akmak için beklerken hızlı adımlarla hastanenin çıkışına ilerledim. Adımlarım hızlıydı. Kendimi dışarıya atıp soluklandım. Gözyaşlarım hızla süzülürken ellerimi yumruk yapıp boş bir banka oturdum.

"Kahretsin!" Sesim boş bahçede yankılandı. Hıçkırıklarımı içime gömüp sessiz sessiz ağlamaya başladım. Anlamayacak. Benim onu sevdiğimi hiçbir zaman anlamayacak! Çünkü Baran beni sevmiyor. Onun gözünde hiçbir şey değilim.

"Mantıklı bir şey söyle Uhra." Cihad abimin donuk sesi kulaklarımda çınladı. Arkamı dönecek cesaretim yok. Mantıklı açıklama mı? Anlayın artık ya! Biriniz de anlayın beni. Biriniz de görün halimi! Aylardır kendimi yiyip bitiriyorum. Ölüyorum. Baran'ın aşkından ölüyorum. Ruhumu yavaş yavaş çürüten hislerin arasında kahroluyorum.

"Belli değil mi?" derken ağladığım çok net anlaşılıyordu. Abim yavaş adımlarla karşıma geçti. Mavi gözleri kısık bir şekilde beni hedefine almıştı.

"Seviyorsun. Seviyorsun biliyorum." Sevgi bu kadar acıtır mı abi? Sen söyle; sevgi denen o illet insanı neden bir mum gibi günden güne eritiyor. Beni bir boşluğa hapsetti. Baran diyor dilim. Sadece onun adı geçiyor kalbimin her hızlı atışında. Sadece o var kalbimde.

"Seviyorsun değil mi? Abi dediğin adamı seviyorsun." Gözyaşlarım sicim sicim dökülürken başımı dik tuttum. Abi demiştim! Demiştim ama abim değildi o benim!

"Abim falan değildi! Aileler arasındaki yakınlık bizi buna itti!" Hıçkırıp ayağa kalktım. Abi dediğim günleri tokat gibi yüzüme mi çarpacaklar!

"Sevme demiyorum sana Uhra. Kalp söz dinlemez." Aramızdaki adımları kapatıp beni kollarına çekti. İçimde tuttuğum hıçkırıkları serbest bırakıp, abimin kollarında bağıra bağıra ağladım.

"Sevmiyor ki abi," derken hıçkırıklarımın arasında konuştum. "Gül'ü de duydun."

"Şşş, Baran ile konuşmadan bilemezsin güzelim. Önemli olan Baran'ın ne hissettiği ve neler söylediği." Abimi sözleri biraz olsun içimi rahatlatırken başımı göğsüne gömdüm.

Gözlerim, Baran'ın uyuyan yüzünde gezinirken defalarca iç çektim. Sabahın ilk ışıklarıyla buraya gelmiştim ve hâlâ başucundayım. Ağrıları olduğu için onu uyutacak ağrı kesiciyi serumuna eklemiştim. Derin bir uykuda. Elimi korkarak saçlarına uzattım ama hızla geri çektim. Gece yarısı herkes gitmişti. Cihad abim sayesinde ve Baran'ın isteğiyle herkes eve gitmişti. Gül ise kalmak için ısrar etmişti lakin Pınar Teyze kesin bir dille reddetti.

Baran'ın biten serumunu kolundan çıkardım. Kaşındaki yara bandını çıkarıp pansuman yaptım. Kolundaki yara bandını çıkaracağım anda sıkıca kolumu tuttu. Bakışlarım yüzünü bulunca göz göze geldik. Uyanmış.

"İyi misin?" Kolumu tutan eli gevşedi. Uykulu gözlerini açmakta zorluk çekiyor. Alnına dökülen asi tutamları geriye atmamak için kendimle savaştayım. Bir yanım delice bir cesaretle saçlarını düzetmemi isterken diğer yanım onun beni sevmediğini yüzüme çarpıyordu.

"İyiyim." dedi uykulu bir sesle. Başını pencereye doğru çevirdi. Gözleri tekrar gözlerimi bulurken hafifçe tebessüm etti.

Onun ufacık tebessümü benim bütün ömrümü kaplıyor. Gözlerim hala ona bakarken neredeyse iç çekecektim.

"Aleyna acile indi. Bende serumunu çıkarmaya geldim." Bakışlarını bu sefer koluna indirdi. Kolumu tuttuğunun farkında bile değil. Titrek soluklar alırken, usulca kolumu kendime çektim.

"Pansuman bitti. Birkaç saat sonra mesaim başlayacak." Ufak bir tebessüme vedamı sığdırıp kapıya döndüm ama Baran'ın sözleriyle duraksadım.

"Burada uyu." Ayaklarım yere çivilenmiş gibi çakıldı. Gözlerimi sıkıca kapatıp, hızlı atan kalbimi sakinleştirmeye çalıştım. "Beni yalnız bırakma çok ağrım oluyor." Cümlesini tamamladığı anda tüm duygularım kırılıp ortaya saçıldı. Kendi için kalmamı istiyor.

"Tekrar kontrol etmeye geleceğim." Kapıyı açıp hızla kapının dışına çıktım. Kendimi dipsiz bir boşlukta düşüyor gibi hissediyorum. Düşüyorum ve beni iten Baran. İtmişti beni dipsiz boşluğa; itmiş ve geri çekilmiş.

Adımlarım asistan odasının önünde son buldu. Kapı kolunu tuttuğum anda kapı içeriden açıldı. Eser Doktor ile karşı karşıya geldik.

"Günaydın." Zorlukla tebessüm ettim.

"Günaydın." O odadan çıkarken ben odaya girdim. İçeriye girer girmez Aleyna ile karşı karşıya geldik. Kendimi yan tarafındaki boşluğa atıp soluklandım. Son zamanlarda nefes almaya çok ihtiyaç duyuyorum.

"Abim uyandı mı?" Gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum. Titrek soluklar eşliğinde doğrulup, gözlerimi araladım.

"Uyandı. Serumunu çıkardım ve pansuman yaptım." Aleyna düz bir şekilde bana bakmaya devam etti. Bakışları beni sinirlendiriyor doğrusu.

"Şöyle bakmayı kes artık." Hafifçe öksürüp doğruldu.

"Senin canın niye sıkkın?" Başımı koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım. Canım sıkkın çünkü sevdiğim adam beni sevmiyor, beni istemiyor. Ben onun hayatında yokum ama o benim hayatımın merkezi.

"Uykusuzluktan dolayı." diye mırıldandım.

"Abim ile konuştunuz mu?" Usulca gözlerimi araladım. Konuştuk.

"Bunları konuşmayalım." Hızla ayağa kalktım. Aleyna'nın bir şey demesine müsaade etmeden, "Görüşürüz." diyerek odadan çıktım. Kendimi odanın dışına atmıştım ama düşüncelerimin dışına atamamıştım. Bir şeyler anlamsız ya da eksik. Nefes almak güç gibi geliyor. Göğsümün ardında güçlü atışlara sebep olan kalp artık sadece kan pompalamıyor. Onun adını zikrediyor kalbimin her bir atışı.

Hastaların yatırıldığı kata ulaşıp duraksadım. Beynim darmadağın halde. Ne düşüneceğimi dahi şaşırmışım.

"Uhra Hanım bakar mısınız?" Bakışlarım koridorun başında beni çağıran hemşireye kaydı.

"Efendim." dedim çabucak yanına ulaşıp.

"Hocam hastanın serumunu takmaya geldim ama illa doktorlardan biri taksın diye tutturdu. Daha fazla müdahale edemedim." Başımı usulca sallayıp odaya girdim.

"Geçmiş olsun." Yaşlı bir adamdı. Hasta dosyasını alıp dikkatle inceledim. Kalp kapakçıklarıyla alakalı sorunu var ve bugün yatışı yapılmış.

"Kızım doktorsun değil mi?" Yüzümdeki donuk ifadeyi içime gömdüm.

"Evet efendim." Adam rahatça geriye yaslandı.

"Bu kız anlamıyor bari sen anla." Siyah gözlerini koluna çevirdi. Hemşirenin elinden turnikeyi alıp hastanın koluna bağladım. Damar yolu açacağım bölgeyi alkollü pamukla temizledikten sonra damar yolu açtım.

"Bitti." dedim sıcacık gülümseyerek. Yaşlı adam dikkatle bana bakmıştı. Tekrar geçmiş olsun dedikten sonra odadan çıktım.

Koridordaki her odaya girip hastalara bakmıştım. Çoğu ameliyat olmuştu ve gün içinde taburcu olacak birçok hasta vardı. Genellikle kendi bölümümdeki hastaları kontrol ettim. Bazılarının geçirdiği operasyonlarının sonuçlarını düşündüm tabii ameliyattan sonra neler bizi bekliyor kestiremiyoruz.

"Uhra." Aleyna'nın sesiyle arkamı döndüm.

"Abim." dediği anda hızlı adımlarla yanına yaklaştım. "Abime bakman lazım benim acile inmem gerekiyor." Rahat bir nefes aldım. Kötü bir şey oldu sandım.

"Benim de ameliyathaneye inmem gerekiyor." Bana bakarak yüzünü astı.

"Lütfen Uhra. Bugün boş olduğunu biliyorum." Kaşlarımı çattım. En boş anımız bile dolu geçiyor.

"Hem bugün nöbetçiyim." Duygu sömürüsü yapıyor. Gözlerimi kaçırıp memnuniyetsizce başımı salladım. Bana sarılan Aleyna kıkır kıkır güldü.

"Aşıksınız siz birbirinize. Hadi koş sevdiceğine." Aleyna'nın saçını çekip geriye çekildim.

Aleyna kahkaha atarak giderken, ben küskünce merdivenlere yöneldim. Yavaş yavaş merdivenleri aşıp Baran'ın olduğu odaya ulaştım. Elim öylece kapı kolunda durdu. Kapı aniden açılınca tiz bir çığlık attım. Ürkmüştüm en nihayetinde.

"Uhra." Baran'ın sesiyle karşımdaki kişiye baktım. Ve karşımdaki adamı tanımıyorum.

"Çık lan kapının önünden." Baran'ın asi sesi karşımdaki adamı güldürdü. Adam geriye çekilince odaya girdim ama şok oldum. Odada beşten fazla adam var.

"Hoş geldiniz doktor hanım." Yan tarafta duran adamın sesiyle bakışlarım ona kaydı.

"Kes sesini Doğuhan." Baran'ın sesi fazla katıydı. Ve odadaki adamları tanımadığım için Baran'a yaklaştım.

"Doğu, Cihad seni kurşuna dizer." Tanıdık sesin sahibine baktığımda abimin arkadaşıyla göz göze geldik. Baran ve Cihad abim aynı timde görev yapıyor, ki bu adamlarda onların tim arkadaşları. Evet kesinlikle öyle.

"Ne alaka?" Doğuhan denen adamın şaşkınlıkla sorduğu soru, beni hafifçe güldürdü.

"Cihad'ın kız kardeşi." Baran'ın sesiyle başımı ona çevirdim. Doğrulmuştu.

"Dünya ahiret bacımsın doktor hanım." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Aynı zamanda yengemiz." Şaşkınlıkla duraksadım. Daha bu konu açılalı bir gün bile olmamışken Oğuz Abi'nin nasıl haberi olabilir. Baran ile göz göze geldiğim anda gözlerimi kaçırdım.

"Gevezelik yapma Oğuz." Baran'ın farklı tonlaması tüylerimi ürpertti. Derin bir nefes aldıktan sonra Baran'a döndüm.

"Herhangi bir sorunun ya da ağrın var mı?" Oğuz Abi'ye ters bir bakış attıktan sonra bana baktı.

"Yok Uhra. Gayet iyiyim, bugün çıkarım herhalde."

"Sorumlu doktorun kontrol ettikten sonra taburcu olursun."

Baran'ı kontrol ettikten sonra odadan çıktım. Ardımdan kapıyı kapatıp hızlı adımlarla koridoru açıp lavaboya girdim. Sırtımı duvara yaslayıp hızlı hızlı nefes alıp verdim. Yengemiz mi demişti? Gerçekten demişti. Ciddi ciddi yenge demişti. Abim duyarsa kıyamet kopar ve ben daha kabul ettiğimi söylemedim. Saçlarımı çekiştirip aynanın karşısına geçtim. Ellerimi yıkayıp boynumu ıslattım.

"Of ya of." Sesim boş lavaboda yankılanmıştı. Ellerimi yıkadıktan sonra lavabodan çıkıp asansörlere yöneldim çünkü bugün günüm ameliyathanede geçecek.

🌼

Akşam yemeğini hazırlayıp masaya geçmiştik. Yemek esnasında konuşmak istemiyorum ama onayladığımı söylemem gerekiyor. Baran ile kararımızı verdiğimizi herkes duymalı. En iyisi yemekten sonra söylemek.

Sessiz geçen yemeğin ardından masayı topladık. Mutfaktaki bulaşıkları makineye dizdikten sonra oturma odasına geçtim. Babam ve Cihad abim konuşurken anneme yaklaştım. Annemin yanımda olacağını biliyordum. Bana en büyük destek ondan geliyor.

"Sizinle konuşmak istiyorum." Babam ve abim aniden bana döndü. Televizyonun sesini kapatan Barın abim, bana bakınca tebessüm ettim. Berkin abim ise huysuzca kıpırdandı.

"Ben kabul ediyorum." Herkes anlamsızca baktı. Cihad abim kaşlarını çatarak bana bakmayı sürdürdü. Hepsinin karşı çıkacağını adım gibi biliyorum.

"Neyi kabul ediyorsun?" Berkin abimin ters tonlamasıyla yutkundum.

"Baran ile-" dediğim anda Berkin abim önündeki sehpaya güçlü bir tekme attı.

"Ne saçmalıyorsun Uhra?" Gür sesi bir kulağımdan girip diğerinden çıktı. Annemler sessiz kalırken, Berkin abim fazla tepki veriyor.

"Baba, şu kızına söyle saçma sapan konuşup beni delirtmesin." Cihad abim usulca ayağa kalkarken Berkin abim sinirle saçlarını dağıttı.

"Sakin ol Berkin." Cihad abimin sakin ama net tonlaması Berkin abimi daha çok sinirlendirdi.

"Ne sakin olması abi! Duymadın mı kız kardeşimizi!" Abimin son cümlesi dudaklarından tükürürcesine çıktı. Cihad abim, Berkin abimin omzunu sıkıp onu koltuğa oturtturdu.

"Ben izin vermiyorum Uhra." Cihad abimin sesiyle başımı kaldırdım.

"İzin istemiyorum abi. Karar verecek yaşta olduğumun farkındasınız." Sözlerim onu bir hayli sinirlendirdi. Bakışlarında yoğun bir sinir yer aldı. Herkes karşıyken, ben yine senin yanındayım Baran. Her koşulda yanında olacağıma söz verdim.

"Sözlerine dikkat et Uhra." Berkin abimin sinirli sesi yine bir kulağımdan girip diğerinden çıktı. Hırçınlaşıyorum. Herkesi karşıma alacak kadar aşığım ben Baran'a. Tüm dünya karşımda bense onun yanında. Her koşulda yanında.

"Hayatımda ilk defa böyle bir karar verdim. Hayatıma alacağım insanı kendim seçebilirim." Cihad abim kalktığı koltuğa geri otururken, Berkin abim bir kez daha sehpaya tekme attı. Elinden gelse ortalığı yakıp yıkacak.

"Otur yerine Berkin." Babamın sesi herkesi susturdu. Abim sessizce tekli koltuğa oturup babama baktı. Babamın sözünün üstüne söz söyleyemeyeceğini biliyor. Babamın tek cümlesi herkesi susturdu.

"Uhra." Kaçırdığım bakışlarımı babama çevirdim. Öylece bana bakıyordu. "Bu senin hayatın kızım. Kararı sen vereceksin ben ya da bir başkası değil. Şimdi sana herkesin önünde tekrar soruyorum kararından emin misin? Evlenip birkaç ay sonra boşanıp kendini üzme. Mutsuz olacağın bir hayata adım atma." Gözlerimi ayaklarıma diktim. Neydi bu kararın sonu? Mutluluk mu yoksa mutsuzluk mu? Beni sevmeyen bir adamı seçip mutsuz olmayı göze alacak kadar gözü karayım. Sonucu ne olursa olsun kabul edeceğim. Baran ile evlenmeyi kabul edeceğim. Kararı biz vereceğiz.

"Eminim baba." Cihad abimin soğuk bakışlarını umursamadım ya da yan tarafımda çıldıran Berkin abimi. Aramızdaki koca dağı aşıp birbirimize yaklaşmaya başladık. Bu yakınlaşma buz dağlarını kırmak gibi. Kırdıkça adım atacak ve adım attıkça üşüyeceğim. Bunu bile bile adım atıyorum.

"Kendine gel Uhra!" Berkin abimin bağırışı artarken, sıkıca gözlerimi kapattım.

"Yeter artık!" Bir hışımla ayağa kalktım. Karşımda sinirden çıldıran abime uzun uzun baktım. Baktım ve sessiz kaldım. Anlamayacak. Cihad abim sessiz kalırken o çıldırıyor. Herkes susmuşken ben kendimi yitiriyorum. Koşuyorum, bomboş bir yolda ama takılıp düşeceğimin farkında değilim. En yüksekten yere çakılacağımı tahmin etmiyorum.

"Baba şu kızına söyle aklını başına alsın."

"Saygı duymayı bil Berkin." Barın abimin sakin sesi, Berkin abimi daha çok sinirlendirdi. Daha çok delirdi.

"Siz niye böyle sakinsiniz. Duymuyor musun Uhra'yı Barın Uz. Her şeyden sakındığımız kız!" Eliyle beni işaret etti. "Kalkmış evleneceğim diyor. Onu istemeyen adamla evlenmeyi istiyor. Kendinizde misiniz?" Gür sesi ortamda yayıldı. Sözleri beni bir kez daha yıktı. Onu sevmeyen bir adamla... aptal mıydım ki beni sevmeyen bir adamla evlenmek istiyorum?

"Sesini kıs Berkin."

Barın abimde gerilmişti. Daha fazla dayanamadığım için hızla ayağa kalkıp odadan çıktım. Adımlarım odama yöneldi. Kendimi odama atıp ardımdan kapıyı kapattıktan sonra yere çöktüm. Kalbim acıyor. Herkesin sözleri beni yaralamakla kalmıyor bütün umutlarımı çekip alıyor. İnanamıyorum işte. Bir gün onun beni seveceği gerçeğine inanamam. Sevmez diyor aklımın her bir hücresi. Seni sevmez Uhra diyor herkes elbirliğiyle.

"Uhra." Babamın sesini duyunca ayağa kalktım. Kapı yavaşça aralandığında içeriye babam girdi.

"Ben bu zamana kadar seni hiç incitmedim. Şimdi kalkıp bir adamın seni incitmesine göz yummam." Babamın kolları arasında yerimi alıp başımı göğsüne yasladım.

"İncinmiyorum baba."

Aslında çok inciniyorum baba... çok kırılıyorum. Ama çok seviyorum. Çok seviyorum.

"Emin misin?" Başımı geriye çekip babama baktım. Kumral saçları yerini beyazlığa bırakmıştı. Mavi gözleri yılların yaşanmışlığıyla kırışmış. Babama bakıp sıcacık gülümsedim.

"Eminim baba." Babam saçlarımın üstüne sıcak bir öpücük kondurdu.

"Hakkınızda hayırlısı olsun kızım. Sırf sen seviyorsun diye sessiz kalıyorum." Başımı tekrar babamın göğsüne yasladım. Sözlerinin ardından hafifçe tebessüm ettim. Babam bile anlamış...

Aynanın karşısında son kez üstümü inceledim. Yürüdüğüm bu dikenli yolun sonu yokmuş gibi hissediyorum. Mutluluk, her daim gerimizde ve bir türlü elde edemeyeceğimiz hayalimizden farklı değil. Bana karşı sevgisiz olsun istemiyorum ve bunu hiçbir zaman da istemem. Baran'ın gözlerinde gördüğüm hissizlik beni yaralıyor. Gözlerindeki hissizlik bana olmasın güzel gözlüm, ben senin bana karşı sevgisiz olmana nasıl dayanacağım hiç bilmiyorum.

Elbisemin eteklerini sıkıp derin nefesler aldım. Aldığım her nefes beni uçtan uça savurup yerle bir etti. Soluğum boğazıma tıkanıp kalıyor. Aradan tam tamına bir hafta geçmişti ve Berkin abim fazlasıyla tripli. Cihad abim ise Baran ile aralarındaki soğukluğu gizlemiyor. Buradaki tek suçlu benmişim gibi hissediyorum. Adam beni sevmek zorunda değil neden kimse bunu anlamıyor. Doğrusu bunu ben bile kabullenemiyorum.

"Uhra."

Annemin sesini duyunca saçlarımı geriye attım. Odamdan çıktığımda Pınar Teyze ile karşı karşıya geldim. Bana gülümseyerek baktı.

"Hoş geldiniz." dedim güler yüzle. Aleyna, hızlı adımlarla yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. Aleyna geri çekilince gülümsedim. Hep beraber oturma odasına ilerledik.

"Ay," dedi Aleyna burukça. "Abimler yüzük takıldıktan sonra gidecek." Bir hüzün göğsümün ortasına çökerken Aleyna'ya baktım. Büyük ihtimalle kararımı öğrenmiş ve buraya gelmişler. Gözlerimi sıkıca kapattım.

"Abim çok sevindi." Aleyna'nın fısıltısı tüm sessizliğimi böldü. Düşüncelerimi elimin tersiyle ittim. Sahiden mutlu olmuş mu?

"Yalan söyleme." Aleyna gözlerini büyüterek bana baktı ve ardından elindeki yastıkla koluma vurdu.

"İstersen anneme sor." Bu kez gözlerini büyüten ben oldum.

"Saçmalama istersen." Birbirimize ters bakışlar attık.

"Yarın mı?" Pınar Teyze'nin sesiyle bakışlarımı annemlere çevirdim.

"Gidecekler Pınar. Aleyna ile Cihad yarın alışveriş yaparken biz yardım ederiz sana." Pınar Teyze kahkaha attı. Olayları herkes neden böyle karşılıyor anlamıyorum.

"Bak Aylin dünür de oluyoruz. Kız alıp kız veriyoruz." Annemde kahkaha attı ve bize baktı.

"Öyle Pınar. Gözümün nurunu Baran'a emanet ediyorum. Kızım bizim için çok değerli." Pınar Teyze annemin elini tutup gülümsedi.

"Herkesin evladı değerli Aylin. Baran Uhra'nın değerini bilir. Bir ömür boyu mutlu olsunlar başka hiçbir şey istemiyoruz." İçimden binlerce kez âmin dedim. Sohbet koyu bir hal alırken sırtımı koltuğun yüzeyine yaslayıp derin bir soluk aldım. Kafam dolup taşmış. Artık hiçbir şey düşünemiyorum.

"Yarın ameliyata giriyormuşsun?" Aleyna'nın sesiyle başımı yerden kaldırdım. Ve usulca başımı aşağı yukarı salladım.

"Hain ne ara kaptın? Ben yarın izinliyim. Cihad ile beraber söz alışverişi yapacağız." Hevesli haline bir süre baktıktan sonra gülümsedim. Çok mutlu. Peki ya biz? Biz mutlu değil miyiz? Ben mutluyum. Sende mutlu ol Baran.

"İki gün sonra bizim sözümüz var. Sizinki de hafta sonu olur çünkü Cihad pazartesi gideceğiz dedi." Gözlerimi sıkıca kapattım. Yüzüklerimiz takılacak ve Baran ertesi gün gidecek. Bunun ağırlığı üzerime sinerken nefes almaya çalıştım. Üzerime doğru yayılan dalgaların sarsıntısı beni sarmalarken nefes almaya gayret gösterdim.

"Üzülme Uhra. Abimi sevdiğini söylemesen de biliyorum." Yüzümde duygusal bir ifade belirdi. Kalbim kafesinde can bulmuş gibi çırpındı. Herkes farkında, peki Baran farkında mı? O da biliyor mu onu sevdiğimi ya da benimle dalga geçiyor mu? Sonuçta sevmediği bir kadın onu çok seviyor ve o istemediği halde onunla evlenmek istiyor. Gözlerim düşüncelerimin isabetinde dolarken ayağa kalktım.

"Biraz dinlenmem ve araştırma yapmam gerek. Yarın uzun bir ameliyat var."

Annemlerin itiraz etmesine dahi müsaade etmeden oturma odasından çıktım. Odama girer girmez adımlarımı çalışma masama yönelttim ve sandalyeye oturdum. Aklımdaki karmaşıklıkla makalelere göz attım ve yarınki ameliyat ile ilgili araştırma yaptım. Kitaplarıma göz attım.

Gözlerim ağırlaşırken çalışma masasından kalkıp dolabıma ilerledim. Pijamalarımı giydikten sonra yatağıma geçip başımı yastığa bastırdım. Yine göz kapaklarımın ardında canlandı. Güzel gülüşü aklımı başımdan alırken, sıkıca gözlerimi kapattım.

Sabahın erken saatinde uyanmıştım. Hazırlanıp çabucak evden çıktım. Hastaneye ulaşır ulaşmaz üstümü değiştirip acile indim. Ölüm, insanlar için gözyaşlarının ardına gizlenmiş. Çalan her siren sesi bizi paniğe itiyor. Kurtarmak zorunda olduğumuz hayatların doğrultusunda ilerliyoruz.

"Uhra." Barın abimin sesiyle arkamı döndüm.

"Günaydın Barın Bey." Abim bana gülümseyip yanıma yaklaştı.

"Ameliyat kaç saat sonra?" Bileğimdeki saate baktıktan sonra abime döndüm.

"Yaklaşık bir buçuk saat var." Başını olumlu anlamda salladı.

"Benimde ameliyatım var. Gel önce kahvaltı yapalım aç aç evden çıkmışsın." Yüzümü buruşturdum.

"Aç değilim." Abim kolumu tutup beni kendi ile beraber çekiştirdi. Etrafımızda bize bakan insanlara gülümseyip kolumu abimin elinden kurtardım.

"Küçük çocuk değilim Barın Uz." Bana yandan bir bakış atan abim, huysuzca kaşlarını çattı.

"Çocuk gibi davranma o zaman." Ağzım açık kaldı. Yüzümü asarak kantine doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Belki biraz çocuk gibi davranıyor olabilirim canım.

🌼

Heyecanlı bir halde odayı turlayan Aleyna, defalarca kez yaptığı gibi bir kez daha aynaya baktı. Ellerini elbisesine bastırıp sakinleşmeyi amaçladı ama zaman geçtikçe heyecanı artıyordu. Derin nefesler eşliğinde siyah saçlarını bir kez daha geriye atıp aynaya baktı.

"Yeter Aleyna." Almila'nın söylenmesini umursamadı. Heyecandan eli ayağına dolaşmış, onu yere düşürecekmiş gibi hissediyordu.

"Senin için hava hoş." diyerek Almila'ya ters bakışlar attı.

Odasından çıkan Cihad, Barın ile karşı karşıya durdu. Küçük bir çocuk gibi heyecandan evde gezinip duruyordu. Defalarca odasına girip çıkmıştı ama heyecanı azalmak yerine artmıştı.

"Oo Cihad Bey." Barın'ın alaylı sesi iki kardeşi güldürdü.

"Barın çocuk gibi heyecanlıyım lan." Gülen Barın, Cihad'ın omzuna vurdu. Cihad'ı mutlu görmek onları sevindiriyor ama diğer yandan kız kardeşlerini üzgün görmek hepsini sinirlendiriyordu. İçlerinde en çok tepki veren Berkin olmuştu ve kimseyle konuşmayan yine o'ydu.

"Berkin nerede?" Cihad'ın sorusuyla hafifçe öksürdü.

"Bahçede. Annem bayağı dil döktü ama fayda etmiyor." Cihad sıkıntılı bir soluk alıp verdi. Berkin'in Uhra'ya çok düşkün olduğunu biliyorlar ve Berkin de bunu açıkça belli ediyordu.

"Annem yüzükleri alsın ben Berkin'e bakacağım." Barın, Cihad'ı onayladıktan sonra salonda bekleyen anne ve babasının yanına ilerledi. Evden çıkan Cihad çardakta oturan Berkin'e doğru yaklaştı.

"Anlamadan, dinlemeden celallendin aslan." Berkin kaşlarını çatarak Cihad'a baktı. Sinirliydi. Ama en çok Cihad'a kızmıştı böyle bir olaya izin verdiği için.

"Çok sinirliyim abi." Berkin'in söylediklerini umursamayan Cihad, bir sandalye çekip oturdu. Geriye doğru yatırdığı saçlarını bir kez daha geriye atıp hafifçe öksürdü.

"Seviyor Berkin. Uhra'ya nasıl karşı çıkalım?" Cihad'ın söylediklerine anlam veremedi. Kaşlarını çattı ve yeşil gözlerini kıstı. Düşündü. Bir süre düşündü ama anlamadı.

"Yok öyle bir şey abi." Berkin'in sertçe itiraz etmesini Cihad göz ardı etti.

"Arabasını niye aldım haberin var mı?" Berkin'in kaşları daha çok çatıldı. Ellerini yumruk yaparak masaya tutundu.

"Niye aldın?" Kısık ve ürkek sesini işiten Cihad bakışlarını yere dikti. O anı bir kez daha yaşamış gibi hissetti. Bir kez daha kız kardeşini kaybetme korkusunu yaşadı.

"Hız yapıp kendini yitirmişti. Ben durdurdum. Onu süratle mahalleden çıkarken görünce korktum lan. Çok korktum oğlum. Sonra 'Sevmiyor abi' dedi ağlayarak. Saatlerce ağladı." Cihad'ın söyledikleri beyninde yankılandı. Her cümlesini defalarca tekrarladı ve dudaklarını araladı ama konuşamadı. Dili tutulmuş gibi kalakaldı.

"Baran bas bas sevmiyorum dedi abi. Göz göre göre Uhra'ya izin mi verelim?" Sert çıkışması bir kez daha Cihad'ın sessiz kalmasını sağladı. Baran'ın sözleri onunda aklında dolandı ama söylediklerini umursamadı. Göz gördüğünü dile getiriyor. Baran'ın dili isyan etse de beden dili etmiyordu.

"Bakma o şerefsize. İt gibi seviyor. Salak değiliz ya oğlum." Berkin hızla oturduğu yerden kalktı.

"Ne bu abi oyun mu? Sikerim Baran'ın gelmişini geçmişini. Seviyorsa alsın karşısına konuşsun. Siz susarsınız ben susmam." Cihad yavaşça ayağa kalktı.

"Konuşacak. Şimdi olaylar çok taze, Aleyna konuşacak dedi. Uhra da kabullenemiyor." Berkin oflayarak saçlarını karıştırdı.

"Sen her şeyi bırak da... Elisa gelmiş." Berkin olduğu yerde buz kesti. Saçlarında duran elini yavaşça yanına bıraktı. Göğsü aldığı sık nefeslerle inip kalktı.

"Gelmiş mi?" Cihad gözlerini kısarak Berkin'in hareketlerini takip etti. Şaşırmıştı.

"Gelmiş. Uhra yanına gitti." Kalktığı sandalyeye geri oturdu. Ellerini iki yanında yumruk yapıp duraksadı. Zaman onu evire çevire geçmişe yuvarlıyordu.

"Kızın hayatını mahvettin." Cihad'ın söyledikleri beyninde yankılandı. Hiçbir şey yapmamıştı. O seviyor diye o da mı sevmeliydi?

"Sevmek zorunda değildim abi." Cihad yavaş yavaş başını salladı.

"Uhra ve Baran ile aranızdaki fark bu işte Berkin; sen sevmedin ama Baran seviyor. Ben karşı çıkmıyorsam sizde karşı çıkmayın." Cihad sözlerini dile getirdikten sonra Berkin'i bir başına bırakıp uzaklaştı.

"Aklımı sikeyim." Berkin'in küfrü bahçede dolanıp yüzüne tokat gibi çarptı.

🌼

Heyecanlı bir halde bekleyen abime ve Aleyna'ya bakıp gülümsedim. Kahveler dağıtılmıştı ve Aleyna abimin kahvesine şekeri basmıştı. Ne kadar limon sıkalım dediysem de izin vermedi. Onlar mutluyken bende mutluyum. Baran... adını mıh gibi kalbime kazıdığım adamı çözemiyorum. Ne hissediyor anlayamıyorum. Tam çaprazımda oturuyor. Siyah saçlarını dağınık bırakmış ve siyahlar içinde. Kalbim onu gördü göreli kafesini yarıp çıkmaya çalışıyor. Derin nefes alıp bakışlarımı yere diktim.

"Yüzükler." diyen dedemin sesiyle hepimiz ayağa kalktık. Civan dedeme baktıktan sonra yan yana duran abimlere baktım. Almila hepimizin yerine bol bol fotoğraf çekiyordu. Ellerimi birbirine kenetleyip gülümsedim. Gülüyorum ya; çiçekler açmış gönlümde. Elbet bir gün diyor hislerim. O da sevecek belki de beni; sevecektir.

"Uhra." Elisa'nın sesiyle yan tarafıma döndüm.

"Sende Baran Abi ile fotoğraf çeksene." Beni kolumdan tutup Baran'ın yanına iten Elisa'ya tepki dahi veremedim. Bugün gelmişti ve bol bol sohbet etmiştik. En çok Baran'dan bahsetmiştim. O ise hep Berkin abimi sorup durmuştu. En yakın arkadaşıma yara olan benim abim. Diğer yakın arkadaşıma eş olan da abim.

"Durun abi." Almila hızla kamerayı bize çevirdi.

"Sözünüzden iki gün önce. İleride yeğenlerim olursa halanız çekti dersiniz." Almila'nın sözleriyle başımı bir yere gömmek istedim. Tüm kan yanaklarımda toplanmış ve vücut ısımı en üst seviyeye taşımıştı.

"Utandı he." Kahkaha atıp Baran'a baktı. Göz ucuyla Baran'a baktığımda o da hafifçe gülümsedi. Huysuzca kıpırdanıp Baran'a ters bakışlar attım.

"Abimi döversin sen kızım." Bu kez kahkaha atan Baran oldu. Yüzümü asarak kollarımı göğsümde topladım.

"Az kaldı." Baran'ın sesiyle bedenimi ona doğru çevirdim. "Sözümüze az kaldı." Heyecanla ellerimle eteğimi sıktım. Sadece iki gün var.

"Sayılı günler." dedim tebessümle. Güldü. Gülüşü yüzünde büyüdü ve sağ yanağında derin bir çukur belirdi. Göğsüm aldığı darbeyle kasılırken gülümsedim. Çiçek açtırıyor kalbimin her bir odacığına. Kalbimin her vuruşunda o var. Sevgi sözcüğünün karşılığı onun varlığı.

"Hep gülümse Uhra. Sen hep gül güzelim." Kirpiklerimi kırpıştırıp sözlerini anlamaya çalıştım. Güzelim demişti bir de bana o değil mi? Demişti demişti. Onun tek bir gülüşü bir doz ilaç gibi ruhuma yayılıyor. Kendimi bahar mevsiminde çiçekleri koklayan biri gibi hissediyorum. Ellerim titrerken kendime mukayyet olmaya çalıştım. Sevmiyorum diye bağıran Baran ama karşımda hep gülmemi isteyende Baran. Bu nasıl bir karmaşıklık Baran?

"Sende hep gül."

Kısık sesimi işitmiş ve gülümsemişti.

Zaman geçmeye ant içmişti. Ne olursa olsun geçiyor. Abimlerin yüzükleri takılmış ve biz eve dönmüştük. Babaannem ve dedem bizim söz günümüze kadar burada kalacak ardından Mersin'e gidecekti. Kendimi yatağıma atıp uykunun kollarına atıldım. Beni ağına alan tek uyku değildi. Bir de onun güzel yüzü var. Göz kapaklarımı esir alan Baran'ın yüzüydü.

Hastanede geçen bir gün daha eklendi hayatıma. Güne ağır bir vakayla başlamış ve öğlene kadar ameliyattaydık. Hastanın kalp krizi geçirmesi ve tüm damarlarının tıkanması bizi ameliyata itti. Damarları hiçbir yöntemle açılmayınca açık kalp ameliyatına karar verildi. Zaman kaybedemezdik çünkü hasta bunu kaldıramıyordu. Şimdi ise durumu stabil.

Ellerimi önlüğümün cebine koyup soyuna odasına ilerledim. Mesaim bitmişti ve Baran ile alışveriş yapacakmışız. Buna ne kadar hayır dediysem annemler o kadar ısrar etti. Adetten olduğu için kıyafet almalıymışım. Bir de Baran ile beraber alacağım. Bunun heyecanı her bir hücreme sızarken kendime komutlar verip durdum. Hastanenin çıkışına ilerlediğim anda ayaklarım duraksadı. Orda. Beni bekliyor. Siyah bir kazak ve siyah kot pantolon giymiş. Arabanın kaputuna yaslanmış bir halde beni bekliyor. Gözleri gözlerime değince adım atmayı unuttum. Adım atmam gerekiyor ama zor. Ona yaklaşmak çok zor. Ben söyleyemiyorum sen anla Baran. Sen anla ki bitsin bu acı. Sen anla ki dinsin bu kalp sızım.

Daha fazla kapıda dikilmeden Baran'a doğru yürüdüm. Karşı karşıya durduğumuzda, "Gidelim mi?" dedi. Derin bir nefesi ciğerlerime armağan ederken kokusu beni bir dalga gibi savurdu. Soluklarım derinleşirken birkaç parça kokusunu aradım. Aradığımı da buluyorum ya daha ne isterim bu hayattan. Benim için ön tarafın kapısını açıp kenara çekildi. En azından birbirimize düşman değiliz. İyiyiz işte. Kendi de yerine geçince araba hareket etti.

Yol boyunca ikimizden de çıt çıkmadı. Ben yorgun olduğum için başımı geriye atıp gözlerimi kapattım. Yarın yüzüklerimiz takılacak. Heyecanım artarken gözlerimi kapatıp gülümsedim. İnanmak zor ama adım atmıştık. Yan yana aynı yolda yürüyoruz.

"Uhra." Baran'ın sesiyle yorgun gözlerimi kırpıştırdım. Yeşil gözleri kısılmış bir halde üzerimdeydi.

"İyi misin?" Yutkunup doğruldum. İyiyim. Sen sorunca daha iyi oldum. Hatta çok daha iyi oldum.

"İyiyim. Ameliyat vardı ve gece pek uyuyamadım."

Hani heyecandan uyuyamadım anlıyor musun? Bana hafifçe gülümsedikten sonra arabadan indi. Bende kapıya yöneldiğim esnada kapı açıldı. Baran kapıyı açmıştı. Elini bana doğru uzattığında buz kestim. Duygularım beni ayak parmaklarıma kadar titretiyor. Kalbim çılgınlar gibi çarparken titreyen elimi avuçlarına bıraktım. Beraber yavaş adımlarla alışveriş merkezine girdik. Mağazaların olduğu kata çıkınca fazla dolaşmamak için rastgele bir mağazaya girdim. Baran ardımda dururken ben elbiselerde göz gezdirdim. Gözüme çarpan kadife elbiseye baktım. Rengi beni bozguna uğratmış ve aşırı hoşuma gitmişti.

"Bakar mısınız?" Görevli kızlardan biri bana doğru yaklaştı. Tam karşımda duran elbiseyi işaret ettim. "Denemek istiyorum." Genç kız gülümseyerek bana baktı. Elbisenin bana olacak bedenini söyledikten sonra Baran'a doğru döndüm. Öylece bana bakıyor. Gözlerini bir kez bile üzerimden çekmedi. Görevli kız elbiseyi getirince hemen alıp kabine ilerledim.

Kabinden çıkıp aynaya baktım. Kadife elbise bana tam olmuştu. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle aynaya bakmaya devam ettim. Baran hala beni bekliyor ama kabinden çıkmayacağım. Elbiseyi çıkardıktan sonra kabinden çıkıp kasaya ilerledim.

Kasadaki görevliye çantamdan çıkardığım parayı uzatırken bir el buna engel oldu.

"Ne yapıyorsun?" diye soludum. Başını kasadaki adama çevirip tekrar bana döndü. Kaşları çatılmış yeşil gözlerine gölge düşürmüştü. Teması kalbimden düşüncelerime sızarken titredim.

"Ben öderim sen bırak." Kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. Tabii ki Baran elbisenin ücretini ödemeyecek. Buna izin vermeyeceğim.

"Buna hiç gerek yok, ben öderim." Olumsuz anlamda bir bakış attı ama pek oralı olmadım. Ve bu beni geri çeviremez. Kendi elbisemin ücretini kendim ödeyeceğim.

"Uzatma Uhra, ben ödeyeceğim." Lâ havle, bu adam sinirlerimi bozmaya başladı.

"Giyeceğim elbisenin parasını ben ödeyebilirim." Son sözlerimin üzerine yoğun bir baskı yaparak söyledim. Çemkirmem hoşuna gitmiş gibiydi. Dudağı sağ tarafa kıvrıldığında bakışlarımı yüzünden çektim. İyi kalamıyorum. Beni dağıtıyor. Beni en uçtan en uca itip paramparça ediyor.

"Ödeyemezsin demedim, ben ödeyeceğim dedim." Kaşlarımı daha fazla çattım.

"Ödersen elbiseyi bırakıp çıkarım." Bu sefer o kaşlarını çatarak bana baktı. Fazla abarttık. Kasadaki adamın yanında inatlaşmamız hiç hoş olmadı. Elimden tutup hızlıca beni kenara çekti.

"Uzatma Uhra, ben ödeyeceğim öyle gerekiyor." Elimi elinden çekip sıkıntılı bir soluk bıraktım.

"Öyle gerekmesin, ben ödeyeceğim." Sinirlendiği her halinden belli oluyor. Sinirden boyun damarları şişti, burnundan aldığı nefes kulaklarından ateş olarak çıkıyor gibi. Bu hali gözlerimin ardında canlanınca gülecektim ama kendime engel oldum.

"Güzelim, sinirleniyorum." Güzelim mi dedi o bana? Hani şu güzelim kelimesi, bildiğimiz güzelim ha? Bana öyle mi dedi şimdi?

"Güzelim mi?" dedim onun sözlerini tekrar ederek. Dudakları iki yana kıvrıldı. Kalbimde bilemem kaçıncı çiçek boy gösterdi.

"Güzelimsin." Elimden elbiseyi alıp kasaya gitti. Ve ben ise üzerimde bıraktığı şok etkisi ile yerimden kıpırdamadım.

Güzelimsin dedi bana. Ona göre güzelmişim. Baran'ın gözünde güzelmişim ya ben. Ben onun gözünde çok mu güzelim acaba?

"Hadi Uhra." Gıcık, uyuz resmen beni kandırdı. Üzerimde bıraktığı etki çok büyük ve bundan korkmaya başladım. Beraber mağazadan çıktığımızda çatık kaşlarımla Baran'a kaçamak bakışlar attım ve her seferinde bana bakıp güldü.

"Yüzüklere bakalım." Başımla onaylayıp onu takip ettim. Adımlarını yavaşlatıp yanımda yürüdü. Ona yandan bir bakış atıp hafifçe gülümsedim.

Yanına yakıştığım güzel adam.

"Gel buraya bakalım." Baran ile beraber gösterdiği kuyumcuya girdim. Etrafı kısaca bir süzüp, bize bakan orta yaşlarda görevli adama baktım.

"Hoş geldiniz gençler." Baran'ın yanına ilerleyip, bize gülümseyen adama gülümsedim.

"Hoş bulduk." Baran konuştuğu için ben sessiz kaldım.

"Nelere bakmıştınız gençler?"

"Yüzüklere bakacağız, söz yüzüklerine bir de tek taşlara." Baran'ın son sözleri ile ona baktım.

"Tek taşa gerek yok, sadece söz yüzüğü olsun."

"Sen çıkar biz bakalım abi." İlla bakacak. İkna edip almasını engellemem gerek. Hiç gerek yok daha fazlasına. Sonuçta tek taş falan evlilik teklifinde takılıyor. Bana öyle bir teklifte bulunmayacağı için lüzum yok.

"Kendine bakacaksan bak tabii." Oh olsun. Adam bize gülümseyip yüzükleri çıkarmaya başlayınca bende Baran'a bakıp sırıttım. Sanırım ödeşmiş olduk.

"Siz bunlara bakın, beğenmezseniz başka modeller çıkarabilirim." Adamı onaylayıp yüzüklere bakmaya başladım. Baran ise tek taşlara bakıyordu. Hayır dememe rağmen bakıyor.

Beğendiğim üç modeli gösterip görevli adamın çıkarmasını bekledim. Yüzükleri çıkarıp bana uzattı.

"Üçü arasında kaldım sence hangisi?" Baran önce bana sonra yüzüklere baktı. Aslında taşlı olanı içlerinden en çok beğendiğim ama ikimiz takacağız o da bakmalı.

Bana bir tuhaf baktığı için biraz utandım.

"Hepsi birbirinden güzel. Sen hangisini beğenirsen o olsun." Baran'ın bakışları üzerimde olduğu için utanıyorum. Bana bir garip bakıyor. Rahatsız hissetmiyorum ama yoğun bakışları altında utanıyorum.

"Bu olsun." dedi biri düz diğeri taşlı olanı işaret ederek. Onu beğendiğimi anlamış mıydı?

"Neden?" Hepsine güzel demişti. Neden bunu seçti acaba?

"Onu daha çok beğendin." Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp gülmemeye çalıştım. Nasıl anladı! Nasıl fark etti anlamıyorum.

"Bu olsun." dedikten sonra yüzükleri görevli adama uzattım. Baran beğendiği yüzüğü alıp bana döndü.

"Uzatır mısın elini, bakalım olacak mı?"

"İstemiyorum dedim." Sesimi oldukça kısık tutarak konuştum. Elimi tutup yüzüğü parmağıma taktı.

"Bu aralarında en küçüğü ama yine bol, biraz daraltalım bunu."

Yüzüğü incelediğimde hoş duruyordu ama kabul etmemek için ısrar etmeye başladım. Asker adam, dağlarda gece gündüz demeden çabalıyor. Ona masraf çıkarmamak için her şeyi denemeye çalışıyorum.

"İstemiyorum Baran." Elimi elleri arasından çektim.

"Sen onu hallet abi ben birazdan almaya geleceğim." Elimdeki söz yüzüğünü çıkarıp adama uzattım. Benim sözlerimi kulak arkası etmesi sinirlenmemi sağlıyor.

"Çıkarmaya niyetin yok herhalde? Kalsaydı parmağında, çok yakıştı." Gözlerimi devirip Baran'ı beklemeden kuyumcudan çıktım. Hem utandırıyor hem de dalga geçiyor.

"Araba bu tarafta." Onu umursamadan yürümeye başladım. Baran'a sinirlenmiştim.

"Uhra," adımı seslenişi beni heyecanlandırsa bile onu aldırmadan yürümeye devam ettim. Kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Saliselik hareketi beni şaşkına uğrattı.

"Sana diyorum duymuyor musun beni?" Sinirlenmiş. Yüzündeki ifadeden sinirlendiğini anladım. Boyun damarları kendini belli ederken geriye çekilmek istedim.

"Ne istiyorsun?" Cevap vermeden elimden tutup yürümeye başladı. O elimi tutunca elim titremeye başladı. Bunu hissetmiş midir acaba?

"Ne yaptığını sanıyorsun? Baran, bırak elimi." Elimi çekmeye çalıştıkça daha sıkı tuttu. Şahsen bu durumdan aşırı memnunum.

"Hem sen niye benim ödememe izin vermedin?" Göz ucuyla bana baktı ve yürümeye devam etti.

"Sen niye her şeyi ödemeye bu kadar meraklısın Uhra?" Yüzümü buruşturdum ve elimi tuttuğu için parmaklarını sıkıp elimi çekmeye çalıştım ama izin vermedi.

"Elimi niye bırakmıyorsun?"

"Kaybolma diye."

Sözlerinin ardından ağırca yutkundum. Çocuk muyum ben hala gözünde! İçimde kalbi burkulan bir genç kız olduğunu unutuyor hatta hiç hatırlamadı. Büyüdüğümü anlamıyor. Beni Baran anlamıyor.

"Gül haklıymış," derken sesim titredi.

Baran birdenbire durup bana döndüğünde gözlerim dolmuştu. Duygusal olmaktan ve Baran'ın karşısında ağlamaktan nefret ediyorum!

"Ne haklısı? Ne dedin sen Uhra?" Hala elimi tuttuğu için hızla elimi kendime çektim.

"Senin gözünde küçük bir kız çocuğuymuşum ben? Böyle söyledi. Haklıymış işte." Gözlerini kapattı. Elini yavaşça saçlarına atıp saçlarını dağıttığında, gözlerimi yumdum. Yanaklarımda sıcaklık hissedince şaşkınlıkla gözlerimi araladım. Baran ellerini yanaklarımda yaslamış. Tenime dokunan parmakları nefesimi kesti.

"Sen," dedi bana birkaç adım yaklaşıp. "Sen benim gözümde hiç kız çocuğu olmadın Uhra." Gözleri gözlerime öyle değişik baktı ki kalbim daha çok hızlandı.

"Neyim peki?" Titreyen sesime engel olamadım.

"Durgun bir zamanda uzun uzun konuşacağız. Şimdi gitmemiz gerek ve" elimi tutup yürümeye başladı. "Elini tuttuğumda elini çekme güzelim."

Yüzümdeki şaşkınlık büyürken sadece Baran'ın yanında yürüdüm. Elimi elinden çekme demişti! Elimi tutuyor! Bir de elimi çekmemem için beni uyarıyor. Eğer bu rüyaysa hiç uyanmak istemiyorum. İki hafta içinde ne değişti bilmiyorum ama asla bu durumdan şikayetçi değilim.




Bölüm : 27.12.2024 22:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...