60.Bölüm - FİNAL
Selamlar meleklerim ❤
Çok ama çok duygusalım. Finalini yazdığıma inanamıyorum. Çok uzatmadan bölüme geçelim sonunda bol bol sohbet edelim.
Bu bölümü başta kuzenim, kız kardeşim N... Çocukluk arkadaşlarım H... Ve A'ya, Hilal5507 cnnty7 MerveGeylan ve tüm okuyucularıma ithaf ediyorum ❤
Keyifli okumalar 😍
Multideki şarkıyı açmayı unutmayın.
Uhra & Baran için bir şarkı bırakır mısınız?
"Güldün... Ve başladı hikayem."
Adım adım ilerliyoruz. Ona dair en ufak bir haber... Ondan sadece küçük bir haber bekliyorum. İyi desinler başka hiçbir şey istemiyorum. Sadece Baran'ın iyi olduğunu bilmek istiyorum. Sesini bir kerecik duymak istiyorum.
Abim sınıra gideli neredeyse 2 ayı geçti. Elisa doğum yaptı ve bir oğlu oldu. Abilerim her gün yanıma geliyor olsa da burada çok kalmalarına izin vermiyorum. Eşleri ve çocukları benim yüzümden perişan olmasın. Barın abim akşam yine gelmişti; Berkin abimin nöbeti olduğu için gelememiş, sabah uğrayacağını arayıp söylemişti.
Derin derin nefes alıp doğruldum. Hava zifiri karanlık, içimin de havadan farkı yok. Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp ayağa kalktım. Çocuklarımın üzerini örttüm. Hala hareket eden kızım beni uyutmuyordu. Gülümseyerek karnımı okşadım.
"Anneciğim daha yeni 9 aylık oldun, biraz rahat durur musun?" Sanki benim konuşmamı bekliyor gibi karnıma art arda tekme savurdu. "Hi!" diye bir çığlık kaçtı ağzımdan. Canım ağrımıştı.
Efsa... Babasının küçük kızı...
"Güzel kızım," dedim ılımlı ses tonuyla. Ben böyle konuştuğumda daha yavaş tekme atıyordu. "Aramıza gelmene çok az kaldı. Sence baban da gelecek mi?" Baban dediğim anda yine tekme savurdu küçük kızımız. Efsa... Bizim küçük meleğimiz. Minik mucizemiz.
Kapıyı hızla açıp bana bakan anneme bakışlarımı çevirdim. "Uhra iyi misin?"
"İyiyim anne, Efsa art arda tekme atınca panikledim." Annem birkaç adımda yanıma yaklaşıp saçlarımı okşadı. Annem beni bir dakika bile yalnız bırakmıyor.
Keşke annelerimiz ölümsüz olsa.
"Sesin gelince korktum. İyisin değil mi?" Anneme sıkıca sarılıp gülümsedim.
"İyiyim annem. Varlığına şükürler olsun." Annem usul usul saçlarımı okşadı. İçim gecenin karanlığına tezat ışıldadı.
Baran'sız paramparça hissediyorum.
"Hadi uyu, dikilme ayakta." Annemi onaylayıp yatağa geçtim. Efsa hareket etmeye son vermişti. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Geçen günlerin aksine bugün uyumakta zorluk çekiyordum.
Yüzümde hissettiğim parmaklar uyanmam için ısrarcıydı. Gece geç uyumuştum bu yüzden şu an sadece uyumak istiyorum ama yüzümde gezinen parmaklar buna müsaade etmiyor. Gözlerimi açtığımda Uraz ve Emre bana bakıyordu.
"Bir tanelerim." Uraz başını göğsüme yaslayıp huysuzlandı. "Emre," dedim doğrularak.
"Anne Uraz ağlıyor." Bakışlarımı hızla Uraz'a çevirdim. Başını göğsüme yasladığı için ateşi olduğunu hissedebiliyordum. Karnımın el verdiği kadar hızlı olmaya çalışarak yataktan kalktım. Uraz'ın elini tutup banyoya doğru ilerledim.
Değişen hava durumu yüzünden Uraz büyük ihtimalle üşütmüştü. Üzerini soyup ılık suyla duş aldırdım. Karnım büyüdüğü için hareketlerim çok yavaşlamıştı.
"Emre, Uraz'ın kıyafetlerini alıp gelir misin bebeğim?" Uraz'ın hasta olduğunu gördüğü için üzgündü. Emre koşarak banyodan çıkınca ben yine koşmaması için "Emre koşma." diye söylendim. Uraz'ı havlusuna sarıp banyodan çıktım. Odaya geri dönünce Emre kıyafetlerini getirmişti. Uraz'ın üzerine ince bir şeyler giydirip odadan çıkarttım.
Alt kata indiğimde Berkin abim gelmişti. Annem ile mutfaktan sesleri geldiği için o yöne doğru ilerledim.
"Anneanne Uraz hasta." Annem Emre'nin sesiyle bize döndü. Çabucak yanıma ulaşıp Uraz'ı kucağına aldı.
"Çocuk yanıyor Uhra."
"Abi bu ilaçları alıp gelir misin?"
Berkin abim verdiğim kağıda baktıktan sonra bana baktı.
"Öyle kafana göre ilaç aldırma hazırlan hastaneye gidiyoruz. Abimi arıyorum çabuk ol." Berkin abime gözlerimi açarak baktım. Doktor olduğumu unutuyorlar!
"Abi dikkat edersen bende doktorum. Kafama göre ilaç yazmıyorum." Abim yeni aklına geliyormuş gibi bir bakış attıktan sonra annemin kucağından Uraz'ı aldı.
"Arabadayım, çabuk ol."
Abim gittikten sonra yüzümü asarak üst kata çıkıp üzerimi değiştirdim. Rastgele bilekte biten elbisemi giyinip saçlarımı topladım. Banyoda elimi yüzümü tekrar yıkadıktan sonra odadan çıkıp alt kata indim.
Abim arabada beklediği için hızlı adımlarla arabaya ilerledim. Arka koltuğa geçip Uraz'ın başını dizlerime yasladıktan sonra nemli saçlarını okşadım. Çok hasta görünüyor ve oğlumu böyle görmek canımı sıktı. Dün hiçbir şeyi yoktu ve gece de normal uyuduğu içim fark etmedim.
Hastaneye gelince abim Uraz'ı alıp acile ilerledi. Barın abimi aramıştı o bizi acilde bekliyormuş. Acile girince abim bizi karşıladı.
Barın abim Uraz'ı kucağına aldıktan sonra söylendi. "Çok ateşi var." Yüzüm daha çok asıldı. "Uhra ayakta durmasın, Uraz yanımda."
Uraz'ı abime emanet ettikten sonra acilden çıktım. Bahçede sessiz bir yöne ilerleyip banka oturdum. Emre ilk hasta olduğu zaman Baran nasıl telaşlanmıştı. Onu sakinleştirmek zor olmuştu. Şimdi ise ben çok paniğim ama elimden hiçbir şey gelmiyor beklemek dışında.
"Uhra," Baran'ın sesiyle gözlerimi açtım.
"Baran iyi misin?" Emre'yi kucağına alıp hızla yataktan kalktı.
"Emre'nin çok ateşi var. Uhra hemen hastaneye gidelim." Yerimden hızla kalkıp Baran'dan Emre'yi aldım. Banyoya ilerleyip hızlıca Emre'nin üzerini soydum. Suyu ılık olacak şekilde ayarlayıp duş aldırdım. Emre hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. "Uhra çocuk ağlıyor sen su döküyorsun güzelim." Baran'a göz devirip Emre'yi havlusuna sardım.
"Ateş düşürücü iğne var, onu vuracağım." Emre ile alt kata indim. Emre'yi Baran'ın yanına bırakıp büyük banyodan iğneyi aldım.
"Uhra böyle olmaz güzelim, hastaneye gidelim." Emre'yi Baran'dan alıp koltuğa yatırdım. Oğluma iğneyi vurduktan sonra kucağıma aldım. "Bak Uhra'm hala ağlıyor. Dedim sana olmaz böyle."
"Ay Baran doktor olan benim. Şimdi düşer ateşi sakin ol."
Anılarımızı buruk bir tebessümle hatırladım. Gözlerimi kapatıp geriye doğru yaslandım. O gün benden daha çok paniklemişti.
"Uhra," Berkin abimin sesiyle gözlerimi açtım. "Uraz fena üşütmüş. Barın abim serum taktıklarını söyledi hadi yanına gidelim seni istiyor."
Sesimi çıkarmadan ayağa kalkıp abimin ardından yürümeye başladım. Uraz'ı Barın abim odasına yatırmıştı. Abimin odasına girince sedyede uzanan ve hıçkıra hıçkıra ağlayan oğlumun yanına ilerledim. Ağlamaları kalbime bıçak olup canımı sızlattı.
"Bebeğim buradayım." Ellerini iki yana açmaya çalışınca, serum olan kolunu tutup sedyeye indirdim. Dikkatli olarak Uraz'ın başını dizlerime yasladım. O dizlerimde uzanarak gözlerini kapatınca bende gözlerimi kapatıp açtım.
"Daha iyi olacak." Barın abimin sesiyle ona baktım. Berkin abim ile bana bakıyordu.
"Cihad abim aradı mı?"
"Aramadı. Biz arayalım belki telefonunu açmıştır."
Bir umutla aradık. Tek bir umuda sarılmış bekliyorum, hepimiz bekliyoruz. Tek bir haber. Ondan gelecek tek bir haber için kocaman umutların ardına sığındım.
"Alo," Cihad abimin sesiyle gözlerim yaşardı.
"İyi misin abi?" Barın abimin sorusu ile Cihad abim derin bir nefes aldı.
"İyiyiz kardeşim. Siz nasılsınız, Uhra nasıl?"
Direkt konuşmaya başladım. "İyiyim abi sen nasılsın?"
"Baran'a dair bir iz bulduk ilerliyoruz." Derin derin nefes aldım. Adı gönlümün çiçeklerini suluyor. Bir umut daha yeşerdi diğerinin yanında.
"Dikkatli olun abi. Allah'a emanet olun."
"Sizlerde güzelim. Hadi kapatıyorum."
Abim kapatınca gözlerimi kapatıp alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. İz bulduk ilerliyoruz demişti. Ben kocaman bir umutla beklerken ona bir tane daha eşlik etti. Kalbim bunun bilinciyle kasıp kavruldu.
"Uhra," Berkin abim koluma dokununca gözlerimi açtım. "Ağlasana kızım. Tutma kendini ağla. Ağla artık." Bu anı bekliyormuş gibi dudağımı serbest bırakıp ağlamaya başladım. Barın abim, Uraz'ı kucağımdan alınca, sedyeden kalkıp ağlayarak koltuğa ilerledim.
"Aylardır hiçbir haber yok." diye mırıldanarak daha çok ağladım. Gözlerimde yaş, canımda takat kalmadı.
🌼
Cihad aldığı küçük haber ile verilen koordinata tim ile beraber ulaştı. Orada olan hain topluluğunu tek tek indirip civarı temizlediler. Bu onlar için artık kolaydı. Belirli bir yerde toplanan tüm köpekleri tek tek yok etmek rutinleşmişti.
"Oğuz yok mu bir şeyler?"
"Komutanım dediklerine göre bir kadın ve adam alıp götürmüş. Baran komutanı tarif ediyorlar. Yaralı bir haldeymiş." Cihad derin bir soluk alıp ayağa kalktı. Onunda sabrı kalmamıştı.
"Lan nereye kayboldular. Her yere baktık." Cihad sıkıntılı bir soluk alıp ayağa kalktı. "Temizlenecek çok yer var. Biz devam edelim elbet her yer aydınlığa çıkacaktır."
"Ne zaman uyanacak?" Adamın sorusu ile dağlarda duran bakışlarını yan tarafına çevirdi. O da merak ediyordu ne zaman uyanacağını ama dile getiremiyordu. Onu uzaktan izlemek genç kadını çok yormuştu.
"Ne zaman uyanırsa o zaman uyanır." Adam sıkıntılı bir soluk bırakıp genç kadına baktı.
"Onu buraya getirmekle hata yaptın. Kimseye haber vermedin üstüne üstlük seni gördüler."
Genç kadın sıkıntılı bir şekilde mırıldanıp yanındaki adama döndü. "Seni sadece benim dediklerimi yapmakla görevlendirdiler değil mi? Çok konuşup başımı şişirme." Adam kaşlarını çatarak genç kadına baktı. Hata yaptığını söylüyordu ama o hiç umursamıyordu. Bu kadın onun sinirlerini bozuyor.
"Uyandığı zaman hata yapıp yapmadığımı göreceğiz."
"Sen onu seviyorsun değil mi? Bunu atlamam benim salaklığım." Genç kadın kaşlarını çatarak yanındaki adama baktı. Söyledikleri onu daha çok sinirlendirdi.
"Saçma sapan konuşma. Biz almasak onlar alacaktı. İşkence eder kafasına sıkarlardı." Adam, genç kadının söylediklerine kahkaha attı.
"Buna kendin inandın mı? Sence o tim onu yaralı bir halde orada bırakır mıydı? Eminim kimse yaklaşamazdı çünkü biz onu alırken onlar yanan araca yaklaştılar. Bu sefer yine şansın yaver gitti. Tüm görevlerde bizimleydi ama ne hikmetse sen kendini ondan gizliyorsun." Genç kadın fazlasıyla sıkıldığı için adamı boş verip mağaraya ilerledi. Bir an önce uyanmasını istiyor. Tabii uyanırsa böyle sakin olur mu bilmiyor.
Mağaraya girdiğinde kolu sarılı bir şekilde uyuyan adamı seyretti. İlk gördüğünde onu nasıl da etkilemişti. Bir ara gözlerine bakarken donup kalmıştı. Elini saçlarından geçirip gözlerini kısması kalbinin atışlarını hızlandırmıştı.
"Acaba uyandığında bu kadar sakin olacak mısın?" dedi usulca yaklaşarak. Dağılmış saçları, yüzündeki yaralar ve ufak çizgilerle bile çok kusursuz görünüyordu. Ona sadece uzaktan izlemek düşüyor.
Uzun bir süreden sonra yeşil gözlerini tekrar aralayan Baran acıyla doğrulmaya çalıştı. Nerede olduğunu idrak etmesi birkaç dakikasını aldı. Yaralı kolunun acısıyla yüzünü buruşturup ayağa kalktı. Ani hareketinden dolayı başı dönse de, dengesini sağlayıp etrafına bakmaya devam etti.
Baran'ın uyandığını gören genç kadın hızlıca ona doğru döndü. Baran tüm heybetiyle karşısındaydı. Sevinmişti.
Baran ise karşısındaki kadını görünce kaşları olanca çatıldı. Nefreti tüm hücrelerini sarmıştı. Birkaç adımla kadına yaklaşık işaret parmağını ona doğrulttu. "Sen nasıl çıktın lan?" Neler olduğunu anlayan genç kadın birkaç adım gerileyip Baran'a bakmaya devam etti.
"Öncelikle beni sakince dinlemelisin. Ben sandığın kişi değilim." Kaşlarını daha fazla çatan Baran, ağrıyan başı yüzünden daha asabiydi.
"Değilsen, kimsin?" Genç kadın siyah gözlerini karşısındaki adamın üzerinde gezdirdi. Dünden beri uyuyordu.
"Ben Kübra." Baran'ın yeşil gözlerine baktı. O gözlere yakından bakmak onu heyecanlandırıyor. Baran çatık kaşları ile birkaç adım daha yaklaştı Kübra'ya. Yaklaşımı Kübra'yı heyecanlandırıyor.
"Senin ne işin var burada?" Hafifçe gülümsedi genç kadın. İkiz kardeşinden nefret ediyordu. Olayları başına sardığı için kafasına bile sıkacak seviyeye gelmişti.
"Dış görünüş olarak Kevser ile benziyoruz ama gerçek Kübra benim." dedi birkaç adım daha gerileyerek. Kadının tuhaf hali Baran'ın gözünden kaçmamıştı. Söyledikleri ise Baran'ı şaşırtı ama bunu Kübra'ya belli etmedi.
"Korkmuyorsun ama tedirginsin." Sözleri üzerine Kübra derin bir nefes aldı.
"Bak sana her şeyi en başından anlatacağım ama sakin olup beni dinleyeceksin." Baran başını sıvazlayıp Kübra'yı onayladı.
"Ben Kübra'yım. Teğmen Kübra Yıldırım. 3 yaşında lanet olası adamın elinden alınıp bir yetimhaneye yerleştirildik. Kevser babasının kızı. Hepinizi kandırıp benim kimliğim ile benim yerime geçti. Ben ise burada onları çökertmeye çalışıyordum. Çok sonradan haberleri aldım içeri tıkıldığı için planı mahvetmek istemedim. Zaten üstlere haber gidene kadar siz indirmiştiniz. Babası ile beraber her şeyi planlamışlardı. Kör Bedri ve Tilki Hasan içeriye girince Kevser intikam almaya çalıştı."
"Amacın ne? Beni buraya nasıl getirdiniz?" Baran'ın sesi fazlasıyla sinirliydi.
"Vurulduğun için buraya getirdik. Tek başına mücadele etmeye çalışman aptalca. Ya büyük bir yara alsaydın." Baran sıkıldığı için karşısındaki kadına bakmadan mağaradan çıktı.
Etrafa kısa bir bakış atıp ilerlemeye devam etti. Baran'ın ardından mağaradan koşarak çıkan Kübra, Baran'a yetişip konuşmaya başladı. "Baran bize yardım etmek zorundasın. Herkes senin şehit olduğunu biliyor." Baran duraksadı.
"Ne dedin sen?" Birkaç adım atıp Kübra'ya yaklaştı.
"Herkes senin araçta patlayarak şehit olduğunu biliyor. Sen uzun süredir kimseye haber vermeden bizimkilerle ilerledin. Görevin sonuna yaklaşmışız planı mahvetme." Baran başını elleri arasına alıp sıkıntılı bir soluk bıraktı. Kolu sızlayınca elini indirdi. Onu patlamadan sonra Kübra'nın emriyle Yakup ve birkaç kişi taşımıştı. Baran onların rütbeli olduğunu öğrendikten sonra onlarla birlik olup birçok topluluğu indirmelerine eşlik etmişti bu görevde yarbayın izni vardı. En son görev yerinde vurulduğu için dünden beri uyuyordu. Ama görevleri boyunca Kübra ile hiç karşı karşıya gelmedi.
"Ben onların içerisine sızdığım için hiç karşılaşmadık. Olup biteni size bildiren bendim."
Sıkıntılı soluklar alan Baran hızla Kübra'nın yanından uzaklaştı.
"Uhra," dedi dişlerini sıkarak. Ne denli acı içinde olduğunu biliyordu. Uhra'nın acı çektiğini düşünmesi onu daha çok yaraladı. "Annem, kızlar." diyerek sustu. Herkesin üzgün olduğunu adı gibi biliyordu.
İlk gördüğü taşın üzerine oturup sıkıntılı soluklar almaya devam etti. Göreve devam edecek tabii ama Uhra'ya iyi olduğunu bildirmek istiyor. Hamile olduğunu bildiği için daha çok içi sızladı.
"Anlatsana," dedi Kübra Baran'ın yanındaki taşın üzerine oturarak. Baran biraz şaşırmıştı ama belli etmedi. Yanındaki kadının ona olan bakışları gözünden kaçmamıştı.
"Neyi?" dedi başını gökyüzüne çevirerek.
"Sevilmeyeceğim kalbin sevdiğini?" Baran onun bu sözleri ile duraksadı. O an sadece Uhra'yı düşündü belki çok acıtacaktı Kübra'nın canını ama aklı sadece Uhra'daydı. Uhra onun için özeldi. Uhra'yı kimseye anlatmamıştı ve anlatmaya da niyeti yoktu.
"Sevdiğim kadını kimseye anlatmam." Baran'ın sözleri onun içinde bir yeri acıtmıştı ama gülümsedi.
"Sevilmediğim kalp ne güzel seviyor onu." Baran yeşil gözlerini etrafında gezdirdi ama yanı başında duran Kübra'ya dönüp bir kere bile bakmadı.
"Ben anlatmak istiyorum. Biliyorum umurunda olmayacak ama dinle sadece." Baran sesini çıkarmadan karşı tepeye bakmaya devam etti. "Benim uzun süreden sonra çıktığım beşinci görevdi. O adam yüzünden beni de hain olarak gören vardı ama çok iyi bir yerde büyüdüm sonra eğitimler aldım. Beşinci görevimde seni gördüm daha bekardın, elinde yüzük falan yoktu anlayacağın işte. Sonra göz göze geldik belki sen hatırlamıyorsun ama gözlerinin gözlerim ile kesiştiğini ben çok iyi hatırlıyorum. Senin gözlerine vuruldum Baran. Uzun süre aklımı istila ettin. Sonra bir görevde yine karşılaştık ve sen eminim yine hatırlamıyorsun, neyse. Elinde yüzük vardı o an anladım sözlenmişsin. Karargâhta öğrendim kiminle sözlendiğini sevmediğini düşündüm ama odanda gördüğüm resimler beni yanılttı, tamam dedim Baran seviyor. Her zaman mutlu olun. Çocuklarınız da varmış iki tane." diyerek sustuğunda Baran hafifçe gülümsedi.
"Üç tane, bir de kızımız olacak." Kübra genişçe gülümseyip ayağa kalktı.
"Kalk hadi, bir an önce bitsin şu görev de git karınla çocuklarına. Çok üzülmüşler aldığım haberlere göre. Ha bir de, evet kızınız olacakmış." Baran kaşlarını çatarak Kübra'ya baktı.
"Takip ettirmendeki amaç?"
"Sen buradasın Cihad'da burada anlayacağın mecbur yani." Baran baş selamı verip Kübra'nın yanından uzaklaştı. Kübra'nın "Baran," diye seslenişi ile durdu. "Kevser adına özür dilerim. Benim yüzümden size çok zarar vermiş." Baran sessiz kalarak ilerlemeye devam etti.
Aklı, fikri, kalbi her şey Uhra için çalışıyordu. Onun için her şey Uhra ve çocuklarından ibaret. Görevi bitirip koşarak evine gitmek istiyor. Uhra'nın daha fazla üzülmesini istemiyor. Uhra'nın doğumu çok yakın, kızını ilk o kucağına almak istiyor.
"Cihad komutanım bulduk." Murat'ın sesiyle Cihad hızla yerinden kalkıp timin yanına ilerledi.
"Konuş," dedi Murat'ın getirdiği adamın boğazına yapışarak.
"Bizden öncekileri indirmişler. O da vardı ben gördüm. Kör Bedri'nin kızı da vardı yanlarında." Cihad elinin altındaki adama bir tekme savurup derin bir soluk aldı.
"Buraya en yakın neresi var?" Adam Cihad'ın sesinden ürktüğü için geriye doğru kendini attı.
"Kör Bedri'nin abisi, onun yeri var. Orası çok büyük devirmek çok zor." Cihad yerde oturan adama kısa bir bakışa atıp sırıttı. Zor yoktu onlar için.
"Bizim için önemi yok." Adamı gelen helikopterdeki time teslim edip öğrendikleri yere ilerlemeye başladılar.
Baran üzerine kısa bir bakış atıp elini boynuna attı. Boynunda künyesini göremeyince mağaradan çıkıp dışarıda oturan Kübra ve Yakup'un yanına ilerledi. İlk onlar getirmişti buraya bu yüzden onlara sorma gereği duydu. Daha önce aklına gelmişti. Sorduğunda görmediklerini söylemişlerdi.
"Künyem sizde mi?" Baran'ı gören Kübra hızla ayağa kalktı.
"Araca adının yazılı olduğu bir tane atmıştık." Baran kaşlarını çatarak bakışlarını onlardan çekti. Özel yapım olan künyesini bilmiyorlardı.
"Neyse," diyerek arkasını dönüp onlardan uzak bir yere ilerledi.
"Künyesi patlamada düşmüştü alıp aracın uzağına atmıştım." Yakup'un dedikleri ile Kübra ona döndü. Böyle bir şey beklemiyordu.
"Niye öyle bir şey yaptın?" Yakup ayağa kalkıp Baran'ın olduğu yöne döndü.
"Herkes şehit olduğunu düşünüyor. Künyesini Cihad bulursa yaşadığını anlayacaktır ve peşine düşmüştür."
"Yaşadığını üst makamlara bildirdik. Biliyorlardı. Bunu söyleyecekler zaten."
"Biz söylemeden öğrendiler." Kübra sinirle ayağını yere vurup oradan ayrıldı.
Onlar için büyük bir operasyon olacak. Civarı kontrol ettikten sonra etrafa dağıldılar. Kübra Baran'a yakın olmak için ona en yakın yere geçti. Cihad ise timi alıp onların olduğu tarafa varmıştı.
Baran'ın emri ile az olan tarafa ateş açıldı. Silah seslerini duyan Cihad hızla alana yaklaştı. Cihad ateş emrini verip Kör Bedri'nin abisi İsmail'in topluluğunu ateş altına aldılar.
Sayıları fazlaydı ama unuttukları bir şey vardı. Türk'ün gücü. Kim kime hainlik yapıyorsa herkes karşılığını almalıydı. Bu millet bir karış toprağını hainlere yem etmez.
Alandan silah sesleri susunca Cihad gözlerini etrafta gezdirdi. Mavi gözleri yeşil gözler ile karşı karşıya gelince durmadı. Baran'ı görür görmez ona doğru ilerledi. Baran'ın bakışları sağ tarafa kayınca silahını çekip Cihad'a doğru silah çeken iti düşünmeden vurdu. Cihad bakışlarını sağına çevirdikten sonra Baran'a doğru ilerlemeye devam etti.
"Lan!" dedi Baran'ın karşısında durduğunda. "Neredesin lan it?"
Baran'ın dudağı hafifçe yana kıvrıldı. Cihad kaldırdığı yumruğunu Baran'ın yüzüne indirdi. Baran yere düşünce Kübra hızla yanlarına ilerledi ama yaklaşamadı çünkü Cihad ona gözlerini kısmış, çatık kaşlarıyla bakıyordu. Cihad yerde oturan Baran'a elini uzatıp yerden kaldırdı.
"Kardeşim," dedi Baran ile birbirlerine sarılarak.
"Kardeşim," diyen Baran Cihad'ın sırtına vurup geri çekildi.
"Eğer araç ile patlamış olsaydın arkandan çok söverdim." Baran patlayan dudağındaki kanı elinin tersiyle silip Cihad'ın omzuna vurdu.
"Senin kadar acemi değilim kardeşim."
Cihad kaşlarını çatıp Baran'ın omzuna vurdu.
"Gevezelik yapma lan. Neredesin oğlum? 2 aydır buradayım hiçbir yerde yoksun. Nereye gitsem temizlenmiş." Cihad'ın gözleri Baran'ın arkasında duran Kübra'ya kayınca kaşlarını daha çok çattı.
"Gerçeği o." Cihad kaşlarını çatarak Baran'a baktı.
"Diğeri yan sanayi mi?" Cihad'ın sözleri Baran'ı güldürdü.
"Öyle herhalde."
"Bitti mi mıntıka temizliği?" Ellerini çırpan Baran gülümsedi.
"Bitti kardeşim bitti." İki arkadaş tekrar tokalaşıp gülümsediler.
🌼
Gözlerimi karnıma giren sancılar ile araladım. Sancılar git gide artmıştı. Efsa 37 haftalık olmuştu. Nefes nefese kapıya doğru ilerledim. Vücudumu saran ağrılar git gide artıyordu.
"Anne!" dedim bağırarak. Sancılar o kadar şiddetlendi ki şuraya yığılacağımı düşündüm.
"Uhra," baş örtüsünü almadan koşarak odadan çıkan annem hızla yanıma geldi.
"Anne geliyor." dedim kesik kesik nefeslerimin ardından. Annem hızla odaya girip telefonu aldı.
Korkudan tir tir titremeye başlamıştım. Korkuyordum. Bir başıma oraya gideceğim için çok korkuyorum. Gözlerim dolarken nefeslendim. Belime giren ağrılar hareket etmeme izin vermiyordu.
"Uhra," yanıma gelen Aleyna şişmiş gözleri ile bana baktı. Kendini eve kapatmıştı. Yüzünü göremez olmuştum. Ara ara yanıma uğruyor olsa da genel olarak çıkmıyordu. "Uhra, doğum mu?" Hızla başımı salladım. Sancılardan kendimi yere atacaktım neredeyse.
Ambulans sesiyle annem elimi sıkıca tutup kapıya ilerledi.
"Çocuklar yanımda." Aleyna'ya cevap bile veremedim. Ambulans görevlileri hızla yanıma gelince beni getirdikleri sedyeye yatırdılar. Bir kez daha Baran'ın yokluğu yüzüme tokat gibi çarptı.
🌼
Hastaneye gelen Uhra'yı direkt doğumhaneye aldılar. Uhra'nın doğumda olduğunu duyan Barın çocuklarını Aleyna'ya bırakıp Yüsra ile hastaneye geçti. Berkin ise haberi Barın'dan alınca beklemeden hastaneye geçmişti. Elisa ise doğum yapalı 1 ay olmuştu bu yüzden hastaneye gelememişti.
Kerem'e Berkin haber vermişti. Onlarda Pınar Hanım ile Demir Beyi alıp hastaneye geçtiler. Kenan Bey ile Aylin Hanım bekleme odasında bekliyordu.
"Hanım yok mu bir haber?" Kenan Bey'in sorusu ile Aylin Hanım ayağa kalktı.
"Bilmiyorum Kenan, Barın ile Yüsra içeride."
Koşarak bekleme salonuna gelen Pınar Hanım hızla Aylin Hanım'ın yanına ilerledi.
"Aylin, iyi mi Uhra?"
"İyi Pınar iyi, doğuma alındı." Pınar Hanım derin bir nefes alıp gördüğü ilk yere oturdu. Haberi alınca hastaneye nasıl geldiler anlamadı. Oğlunun emanetiydi. Emanetlerine gözü gibi bakacağına söz vermişti. Hoş Baran söylemese bile Uhra onun kızı gibiydi kızlardan ayrı tutmazdı hiçbir zaman.
Uhra'nın doğum yaptığı odaya giren Yüsra, ebe ile konuşup Uhra'nın yanı başına geçti.
"Uhra hepimiz yanındayız canım. Sadece doğumu ve bebeğini düşün tamam mı?" Yüzünden terler akan Uhra başını hızla sallayıp Yüsra'yı onayladı. Herkes buradaydı ama onun için en eksiği Baran'dı.
"Az kaldı Uhra dayan." Ebenin yardımı ile onlara ayak uydurdu.
Kızının çığlığını duyan Uhra, derin bir soluk alıp ağlamaya başladı. Bebeğin poposuna vurduktan sonra sarıp Uhra'nın kucağına bıraktılar. Gözyaşları sicim sicim dökülürken sesi soluğu kesilmişti.
"Nur topu gibi bir kızınız oldu." Bebeğinin kokusunu içine çekerek daha çok ağladı. Baran'ın kızını görmeyecek olduğunu düşününce ağlamaları arttı. Hep bir eksiklik vardı aylardır içinde şimdi bu eksiklik çok artmıştı.
"Güzel kızım, hoş geldin Efsa." Fısıltıları gözyaşlarını artırırken derin derin kızının kokusunu içine çekti.
"Bebeği alalım." diyen ses ile Uhra gözlerini açarak Yüsra'ya baktı. Efsa'yı Uhra'dan alan Yüsra gülümsedi.
"Biz abinle prensesi giydirip yanına getireceğiz." Yorgunluktan gözleri kapanan Uhra, Yüsra'yı dinleyip gözlerini kapattı. Kızı abisi ve yengesine emanet olduğu için rahatlamıştı.
Efsa'yı giydirdikten sonra kundağa saran Yüsra, gülümseyerek onu kucağına aldı. Barın kapıda bekliyordu. Yüsra'nın kucağında bebek ile odadan çıktığını gören Barın, gözlerini büyüterek eşine baktı.
"Canım çok güzel." Barın usulca yeğenini kucağına alıp gülümsedi.
"Yüsra bu tıpkı Uhra." Kıkırdayan eşi Barın'a bakıp daha çok gülümsedi.
"Asel görürse kıskançlıktan çatlar." Barın eşinin söylediklerine hafifçe gülümserken doğumhaneden çıktı. Onları dışarıda bekleyen ailesinin yanına ilerledi. Aylin Hanım ile Pınar Hanım Barın'ın kucağında bebeği görünce ağlamaya başladılar.
"Minik prensesimizi getirdik." Barın'ın kucağından torununu alan Pınar Hanım daha çok ağlamaya başladı. Evladı, evladını görememişti. Ne çok dua etmişti oğlu için.
"Ah Baran'ım göremedi kızını." Aylin Hanım ile beraber ağlamaya devam ettiler. Torununu eşinden alan Demir Bey, Efsa'ya bakınca gözleri doldu. Koskoca adam minicik bebeğe sarılıp ağlayacaktı.
"Ben bebeği alıyorum sizlerde Uhra'nın alındığı odaya gelin." Barın bebeği alıp Yüsra ile yanlarından uzaklaştılar. Onlarda daha fazla bekleme odasında durmadan oradan çıktılar.
🌼
Gözlerimi açtığımda boş odada göz gezdirdim. İşte Baran'ın yokluğunu her anımda tekrar tekrar hissediyorum. Gözlerimdeki yaşlar yanaklarımı ıslatmaya çoktan başlamıştı. Baran olmadan geçen bir gün daha... Eksik hissettiğim bir gün daha...
Odanın kapısı açılınca doğrulup gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle sildim. Barın abim kucağında minik kızım ile beraber bana doğru yaklaştı. Onların her adımı kalbimdeki kıpırtıları artırdı.
"Hoş geldin minik prenses." Abim kızımın başına minik bir öpücük bırakıp bana uzattı. "Bir Uhra yetmiyordu bir tane daha geldi. Hoş geldin minik Efsa." Ağlayarak kızımı kollarımın arasına aldım.
Baban sana sarılamayacaksa, ben seni sıkı sıkı saracağım.
Baban minik ellerini tutamazsa, ben sıkıca tutacağım güzel kızım.
Gözyaşlarımın arasında kızıma sarılmaya devam ettim. Kokusu öyle eşsiz bir koku ki hiçbir şeye benzemiyor. Derin derin kokladım kızımın güzel kokusunu. Baran'ın bana kıymetli emaneti. Belki alnımdan öpüp ona bir mucize bahşettiğimi dile getirmedi ama eminim yanımızda olsa söyler ve kızımızı doyasıya öper, koklardı. Hatta benden çok onu izlerdi.
Eksik hissediyorum. Bir yanım paramparça. Aylardır hiçbir haber alamadım ve onu öyle çok özledim. Keşke yanımda olsa. Keşke bu zorlu süreçte elimi sıkıca tutsaydı ama olmadı. Ben onsuzluktan deli gibi korkarken onsuzlukla sınandım. Kızımıza sıkı sıkı sarıldım. Tüm her şeyi unutmak ister gibi kollarımın arasındaki yaşam sebebine tutundum.
"Anne," Emre'nin sesiyle bakışlarım kapıya kaydı. Uraz ile beraber koşarak yanı başıma geldiler. Uraz çatık kaşları ile bana bakıyordu.
"Annesini paylaşmak istemiyor." Annemin sözleriyle gülümsedim. Efsa'yı Yüsra benden alıp yanımdaki küçük beşiğe yatırdı. Uraz ve Emre sedyeye çıkıp yanıma uzandılar. Annemlerden sonra Berkin abim ve babamlar içeriye girmişti. Hepsine ufakça gülümseyip çocuklarıma sıkı sıkı sarıldım. Baran'ın yokluğu öylesine kalbimin üzerine bıçak gibi saplanmış, bana her geçen gün sızlayarak varlığını hatırlatıyor.
Annem bana yaklaşıp saçlarımı okşadı. "Burada olsa senden daha mutlu oldurdu." Anneme sarılıp sessizce ağlamaya başladım. Annem ise usulca saçlarımı okşamaya devam etti. Yüreğim paramparça. Canım çok acıyor. Çok çaresizim. Herkese rağmen kendimi yapayalnız hissediyorum ve bu hissin ağında çırpınıyorum.
"Barın, sen çocukları kantine götür. Sizleri dışarı alalım torunumuz acıkmış."
Annem herkese emri vermişti ve kimse çıtını çıkarmadan uydu. Odadaki herkes çıktıktan sonra anneme sarılıp hıçkıra hıçkıra ağladım. Pınar annem ise öylece bize bakıp ağladı. Yetmedi. Hiçbir ağlayış bana yetmedi. Ağladıkça kanadım. Sustukça yandım.
"Baban sen doğduğun zaman nasıl mutluydu. Kızım diyor başka bir şey demiyordu. Koskoca adam seni bırakıp işe gitmeyecekti." Annem o anları hatırlayınca gülümsedi. "Senin bu iyi günlerin. Bir büyüsünler. Sen benim ömrümü yedin kız. Her istediğini yaptırıyordun. Ha bir de tek kız olduğun için abilerin üzerine titriyordu." Annemin söyledikleri beni daha çok ağlattı. Abilerim ya da babam bir dediğimi ikiletmezdi.
Ben Baran ile hiç ağlamadığım kadar ağladım, gülmediğim kadar güldüm. Beni öyle güzel seviyordu ki bazen onun beni daha çok sevdiğini düşünmeden duramıyorum.
Abim ile 1 hafta önce konuştuktan sonra bir daha hiç konuşmadık. Ben artık tükenmek üzereydim. Haber almadıkça umudum bitiyordu ama kalbim delicesine çarpıyor. Her Baran dediğimde umutlarım artıyor. Vazgeçmiyorum ama haber alamadıkça kahroluyorum.
Annem dışında herkes gittikten sonra başımı yastığa koyup gözlerimi kapattım. Gece Efsa'nın ağlaması ile uyandım. Annem benden önce kucağına alıp bana uzattı. Efsa'yı yavaşça kucağıma alıp emzirmeye başladım. Emerken tekrar uyumuştu bu yüzden kızımı dikkatlice yerine yatırıp uzandım.
Gözlerimi açtığımda hava aydınlanmıştı. Annem uyuduğu için yerimden zorda olsa kalkıp üzerini örttüm. Ağlamaya başlayan kızımı kucağıma alıp tekrar yatağıma geçtim.
"Prensesim hoş geldin. Güzel kızım." Minik ellerini öptükten sonra kızımı emzirmeye başladım. Aklım Emre ve Uraz'da. Dün abim götürmüştü ama Uraz durmaz ki bensiz. Öğlene kadar hastaneden çıkmış olurum. Minik kızımı yerine yatırıp bende biraz uzandım. Gözlerim kapanırken kendimi uykuya bıraktım.
"Uhra," annemin sesiyle gözlerimi araladım. "Efsa'yı emzir biraz, abin az önce geldi. Bir saat sonra çıkış işlemlerini yapacakmış sonra eve geçeceğiz."
Doğrulup Efsa'yı kucağıma aldım. "Tamam anne."
Hastaneden çıkıp eve geldiğimizde herkes buradaydı. Sessizce üst kata çıkıp odamıza geçtim. Baran'ın gitmeden önce Efsa için aldığı pembe bir beşik vardı. Efsa'yı onun olan beşiğe yatırıp yanı başıma bıraktılar.
"Kızım bir ihtiyacın var mı?" Pınar anneme bakıp gülümsedim.
"Yok anne, sağ olun." Buruk bir tebessüm ile bize baktıktan sonra odadan çıktı. Emre ve Uraz çocuklarla bahçede oynuyordu. Onlar oyun oynarken bende biraz uyusam iyi olur. Gözlerimi kapatıp düşüncelerimle uyumaya çalıştım.
"Bak Uraz bu kız kardeşimiz." Emre'nin sesiyle gözlerimi araladım.
"Abi," dediğinde Emre Uraz'ı yanına çekti.
"Bak Uraz çok güzel değil mi? Cihangir çirkin demişti ama kardeşimiz çok güzel." Ağlayarak çocuklarımı izledim. Emre'nin Efsa'ya defalarca çok güzel demesi, Uraz'ın bakıp bakıp gülümsemesi.
"Anne," Uraz beni görünce direkt yanıma geldi. Oğlumu kollarımın arasına alıp sıkıca sarıldım.
"Kardeşinizi sevdiniz mi?" Emre öylece Efsa'ya bakıp gülümsedi.
"Anne çok güzel." Oğlumun sözlerine gülümseyip bana sarılan Uraz'ı öptüm.
"Sen sevdin mi kardeşini?" Ellerini boynuma sarıp kahkaha attı.
"Anne benim kardeşim." Kelimeleri yutarak söylemesi öyle tatlı ki Uraz'ı ısırasım geliyor.
"Emre gel," diğer kolumu açtım.
"Anne babam ne zaman gelecek?" Babanız... Babanız gelecek...
"Ne zaman gelmek isterse o zaman gelecektir oğlum. Gel hadi sen." Yavaş adımlarla yanıma gelip kollarımın arasına girdi. İki oğluma sarılıp sıkı sıkı sarıldım.
🌼
"Burada işimiz bitti." diyen Cihad Baran ile köşeye çekildi. "Birazdan haber veririm almaya gelirler." Baran derin bir nefes alıp Cihad'a baktı.
"Uhra, çocuklar?" diye sorarcasına Cihad'a bakmaya devam etti.
"Tahmin ediyorsundur nasıl olduklarını. Şehit haberini aldığımızda neler olduğunu tahmin bile edemezsin." Baran başını gökyüzüne kaldırıp sustu.
"Haber ver artık gelsinler kardeşim. Daha fazla bekletmek istemiyorum." Cihad, Baran'a bakıp tebessüm etti. Kardeşinin yaşıyor olmasına herkesten çok sevinmişti ama kimseye belli etmedi.
Karargâha geldiklerinde, Baran direkt Semih Yarbay ile görüştü. Yapılacak olan her şeyi yaptıktan sonra odasına ilerledi. Odasını Cihad kimseye elletmemişti. Her gün temizlendiği için tertemizdi. Uzayan saçını ve sakalını kesmeden duşa girdi.
Zayıflamıştı ama pekte umrunda olmadı. Üzerini değiştirdikten sonra odasına geri döndü. Pencerenin önünde Cihad'ı görünce kaşlarını çattı.
"Kardeşim," dedi Cihad'ın yanına ilerleyerek.
"Uhra 3 gün önce doğum yapmış." Baran olduğu yerde duraksayıp sustu. O gittiğinde daha 1 aylık hamileydi. 8 ay 3 gündür yanlarında değildi. Onlarsız geçen her gün onun içinde zordu.
"Efsa," diye fısıldadı Baran. Küçük kızını ilk o kucağına alamadığı için içi sızladı ama sesini çıkarmadı.
"Uhra iyi mi?" Baran'ın sorusu ile Cihad Baran'a doğru döndü.
"İyiler, annemler sizde hadi bizde gidelim."
"Haber verdin mi?"
Cihad sırıtıp kapıya ilerledi.
"Uhra dışında herkes biliyor. Annem uyuduğunu söyledi, eminim hala uyuyordur. Hadi sözüm vardı kardeşime, yürü." Baran başını iki yana sallayıp gülümsedi.
"Önce bir yere uğrayalım." Cihad Baran'a kısa bir bakış atıp odadan çıktı.
🌼
Gözlerimi Efsa'nın ağlaması ile açtım. Onun ağlaması garip hissetmeme sebep olurken beklemeden kızımı kucağıma alıp emzirmeye başladım. Acıktığı zaman göğsümü tutana kadar susmuyordu.
"Güzel kızım, prensesim." Barın abimle beraber dün kimliğini çıkarmıştık. Adını ise geçen akşam Demir babam kulağına okumuştu. "Minik prensesim." Kızımın küçük ellerine öpücükler bırakıp gülümsedim.
"Baban gelecek değil mi kızım?" Efsa mırıltılar çıkararak sütünü içmeye devam etti. Göğsümü bırakıp ağladığında yerimden kalkıp yürümeye başladım. Bugün biraz daha iyiydim. Efsa'nın doğumu kolay olmuştu.
Aşağıdan annemlerin sesi geliyordu ama hiçbir şey anlamadım. Efsa'yı yatağa yatırıp banyoya ilerledim. Altını değiştirmiştim bu yüzden bezini çöpe atıp ellerimi yıkadım.
Efsa'nın yüksek sesle ağlaması ile banyodan çıkıp "Efsa," dedim ama cümlemin devamını getiremedim. Benim aylardır şehit bildiğim adam tüm heybetiyle karşımda duruyor. Hissediyordum... Yaşadığını kalbimin her bir atışında hissediyordum. O bana baktı ben ona ama bir adım bile atamadık. Yatakta uzanmış olan kızımıza baktıktan sonra bana döndü.
"Sana çıkan tüm yollar dikenliydi."
"Sana geleceğim tüm yollar kapalıydı."
"Sadece sesini duysam yeterdi."
"Adın geçse yanan kalbime su serpiliyordu."
"Uhra'm." Gözlerimi kapatıp her şeyin gerçek olmasını diledim. Burada, tam karşımda olması için kendimden geçtim. Her şey öylesine hayal gibi geliyor ki inanması çok güç. Tekrar hayal gördüğümü düşündüm ama hayal olmayacak kadar gerçekti.
"Geldin."
"Geldim."
Yanaklarımı ıslatan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Adım atacak gücü ayaklarımda bulamadım. Ben yerimden kıpırdamayınca o birkaç adımda yanıma ulaştı. Hasret olduğum kokusu ciğerlerime ulaştığında derin bir soluk aldım. Kalbim duyumsadığım kokuyla çarptı.
Bu kokuyu unuturum diye ödüm kopuyordu.
"Geldin değil mi? Buradasın. Benimlesin." Alnımda sıcacık dudaklarını hissettiğimde gözyaşlarım çoğaldı. Çok gerçek. Gerçekten burada.
"Buradayım." Dudaklarının dokunuşunu saçlarımda hissedince gözlerimi kapatıp kollarımı beline sardım. Her şey gerçek! Baran burada ve ben kollarının arasındayım. Uzayan saçlarına ve sakalına bakıp tekrar gözlerimi kapattım. Bitik halde, çok zayıflamış. Önceden kollarımı beline sarmak zordu şimdi ise beli bile incelemiş. Ona sıkıca sarılıp sesli bir şekilde ağlamaya devam ettim. İçim ayların acısını dışa savurmak için beni yakıp kavurdu.
"Ağlama artık." O söyleyene kadar hâlâ hiçbir şeyin farkında değildim. Gözlerimin önüne gelen saçlarımı omzumdan geriye atıp yüzüme baktı. "Gözlerimi her kapattığımda yüzün gözümün önüne geliyordu. Size dair bir şeyleri unutacağım diye ödüm kopuyordu. Kokunu solumadığım her gün ben bitiyordum. Sizsizlikle başa çıkmak çok zordu Uhra. Sen olmadan gözlerimi açtığım her gün zehir zemberek geçiyordu." Uzayan sakallarında parmaklarımı gezdirip öylece yüzünü izledim. Onu hissetmek istiyorum. Onun varlığını hissetmeye ihtiyacım var. Dudaklarımı dudaklarına bastırıp öylece durdum. Gözyaşlarım dudaklarımızı ıslattı. Yaşlarla dolu gözlerimi gözlerinden ayırmadan geriye çekilip Baran'a tekrar sarıldım.
"Geldin değil mi?" Belimden kavrayıp beni kendine daha çok çekti. Bedenim onun bedeniyle kuşandı. Şimdi tüm varlığını üzerimde hissediyordum.
"Buradayım Uhra'm. Geldim. Sizden gidişlerim size gelişlerim ile son buldu." Gözü yaşlı bir halde Baran'a bakmaya devam ettim. Ben aylardır ona sarılma umuduyla direndim. Bir kez sesini duymak için saatlerce telefon bekledim. Ben hep bekledim. Bütün varlığım onu beklemekle görevliydi.
"Özür dilerim yanında olamadığım her an için." Başımı göğsünden çekip yüzüne baktım. Kalbim öyle hızlı atıyor ki her an göğsümü yarıp çıkacak gibi. Nefes alışlarım Baran'ı gördüğüm anda sıklaşmıştı. Ben geri çekilince elleri belim boşluğumda durdu. Ellerini kavrayıp parmaklarımızı birbirine kenetledim.
"Senin yokluğundan korkarken yokluğunla sınandım." Ellerimden tutup beni sabırsızca kendine çekti. Onun yakınlığı saniyeler içinde içimi kasıp kavurdu.
"Senden daha fazla uzaklaşmak istemiyorum." Ellerimi bırakıp beni kolları arasına aldı. "Hayatımıza bir mucize daha bahşettiğin için çok teşekkür ederim güzelim." Alnıma dudaklarını bastırıp öylece durdu. Boynumda hissettiğim soğukluk ile elimi boynuma attım. Baran geriye çekildiğinde boynuma taktığı kolyeye bakmaya çalıştım. İsim yazan bir kolye... "Ömrümü yoluna sererim." Baran'a tekrar sarıldım. Bu anı yaşıyor oluşuma bile inanmak çok güç geliyor. Her şey bir rüya gibi ve her an uyanırım diye korkuyorum.
"Baba," kapıyı aralayan Emre ve Uraz'ı görünce geriye çekildim. İkisi birden Baran'a doğru koşunca ağlamaya başlayan kızımıza döndüm.
"Birileri kendini hatırlatmak istiyor." Baran'a bakıp sıcacık gülümsedim. Ona bakarken içim gidiyor. Karşımdaki manzarayı buğulanan gözlerimle izledim. Efsa ağladığı için bakışlarımı Baran ve oğullarımdan çekip minik kızıma çevirdim. Elini ağzına götürmüş ağlıyordu.
"Efsa'm." Yavaşça kızımızı kucağımdan aldı. Önce başına birkaç öpücük bırakıp şapkasını düzeltti. Sonra minik ellerini tutup defalarca öptü. Kızımızı göğsüne yatırıp kokusunu derin derin içine çekti. Bu manzarayı hiçbir şeye değişmem. Bu anları yaşamayacağımı düşündükçe deliriyordum. Hala her şey hayal gibi geliyor.
Öylece Baran ve Efsa'yı seyrettim. Uraz yüzünü asıp Baran'a bakınca küçük oğlumu kıkırdayarak kucağıma aldım. Her an tekrar ağlayacak gibi olsam da direndim. Yeterince yüreğim sökülür gibi ağlamıştım. Şimdi Baran burada ve biz tamamlandık.
"Babam kızını gördü bizi unuttu." Emre'nin sözlerine gülümsediğinde eşsiz gülüşünü seyrettim. Ona dair her ayrıntıyı çok özledim. Ellerimi saçlarına uzatıp saçlarını sevmek istedim. Kokusunu derin derin soluyup göğsünde saatlerce uyumak istiyorum. Ondan ayrı kaldığım her günü doldursun diye kıvranmak istedim.
"Emre, sen Uraz'ı al bahçeye in biz annenle geliyoruz." Emre, Baran'ın dediğini yapıp Uraz'ın elini tutarak odadan çıktı. Efsa'yı beşiğine yatıran Baran, kapıya doğru ilerlediğinde kaşlarımı çattım.
"Ne yani aşağı mı iniyorsun?" Bana cevap vermeden kapıyı kapatıp kilidi çevirince kaşlarım düz bir hal aldı. Hızlı adımlarla yanıma gelip beni kolları arasına aldı. Başını boyun boşluğuma gömüp derin derin nefes aldı. Şimdi her şey yerli yerinde...
"Seni çok özledim." Dolan gözlerimi kırpıştırıp Baran'a sıkıca sarıldım. Tüm gücümle sarılmaya çalıştım. Onu çok özlemiştim. Birbirimize sıkıca sarıldık. Ama benim özlemim gram dinmedi. Hala kalbimin birkaç yerinde kırıklık yerini koruyordu. Sanki eksikliğini hala kalbimde hissediyorum.
Boynuma uzun bir öpücük bırakıp geri çekildi. Saçlarımı geriye savurup ellerini yanaklarıma yasladı. Öylece yüzüme baktı. O bana baktıkça kalbimin yerinden çıkacağını düşündüm. Bakışlarımı kaçıracağım zaman çenemden kavrayıp yüzünü yüzüme sabitledi. Bir an bile düşünmeden dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Yine ağladım. Bu sefer hem ağlayıp hem güldüm.
Dudaklarını dudaklarıma mühürlemek istiyorum.
Dakikalarca birbirimizi incitmeden öptük. Nefes nefese geri çekildiğimde beni kucağına alıp yatağa ilerledi. Yatağa oturduktan sonra bedenimi kucağına çekip beni kendine hapsetti. Kollarımı boynuna sarıp iyice göğsüne sığındım.
"Bir an hiç gelemeyeceksin sandım. Yokluğunu düşündükçe nefesim kesiliyordu. Sensizlik çok kötü Baran. Beni sensiz bırakma." Sessizce beni daha fazla kendine çekti.
"Sensizlik ölüm gibiydi Uhra." Dudaklarını alnıma bastırıp öylece durdu. Bütün sabahları tamamlamak ister gibi öpücüğünü uzun tuttu.
Dakikalarca birbirimize sarılı durduk. Annemler aşağıda bekliyor olmasa Baran'ın yanından bir saniye bile ayrılmam.
"Hadi gel güzelim." dedi kendi ile beraber beni ayağa kaldırarak. Saçlarımdan öpüp geri çekildi. "Üzerine hırka giy hava kararmaya başladı, serin olur." Omuz silkip kızımızın beşiğine yaklaşmaya yeltendim ama Baran engel olup, belimden kavrayarak beni kolları arasına çekti. Sırtım göğsüne değince sıcaklığı beni hayalden uzaklaştırıyor. Beni bir anda kendine çevirip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Tüm özlemini belli edecek bir halde hoyratça öptü. Her bir öpüşü beni en yükseğe itip oradan kollarına attı.
"Cadısın," dedi biraz geri çekilerek. Kıkırdayarak aramıza açtığı mesafeyi kapatıp dudaklarımızı tekrar birleştirdim. Kollarını belime sardığında hafif geriye çekildim. "Hadi güzelim." Belimi bırakmadan yatağa yöneldi ve kenarda duran hırkayı bana uzattı. Elinden hırkayı almadığım için sırıtarak beni yanına çekti. Hırkayı üzerime giydirip alnıma minik bir buse bıraktı.
"Prensesimi ben alırım." Efsa'yı ince battaniyesine sarıp kucağına aldı. "Emre ve Uraz'dan çok farklı Uhra." dedi elini bana uzatarak. Elini tutup onunla beraber odadan çıktım. Annemler mutfaktaydı Baran'ın elini bırakacağım anda elimi daha sıkı tutup bana kısa bir bakış attı.
"Senin dinlenmen gerekiyor aslında."
"3 gündür sürekli uyuyorum." Elimi tuttuğu elini belime sarıp beni yanına çekti.
"Seni yanımdan tek bir saniye bile ayırmak istemiyorum." Alnıma dudaklarını bastırdığında öksürük sesi geldi. Hızla Baran'dan uzaklaştığımda Almila mutfağın kapısına yaslanmış bizi izliyordu.
"Abi," dedi Baran'a yaklaşarak. Baran Efsa'yı göğsüne yaslayıp yanına gelen Almila'ya sarıldı. "Nasıl korktuk abim." Almila Baran'a sarılıp ağlayınca Baran kız kardeşinin saçlarını öptü.
"Ağlamak yok artık güzelliğim." Almila geri çekilip gözlerini sildi.
"Hadi siz bahçeye çıkın yemek hazırlıyoruz." Almila'ya tebessüm edip bahçeye ilerledim Baran ise ardımdan söylenerek geliyordu.
"Uhra," Cihad abimin sesiyle onun olduğu tarafa döndüm. Ayağa kalkıp yanıma geldi. Beni kolları arasına alıp saçlarımdan öptü. "Sözümü tuttum." derken bana baktı. Bana söz vermişti Baran'ı bulup getireceğim diye. Abim sözünü tutmuştu her zamanki gibi.
"Teşekkür ederim abi." Abim yüzündeki ufacık tebessümle bana baktı. Dayanamayıp abime yaklaşıp ona sıkıca sarıldım. Her günün acısını çıkarırcasına. Geriye çekildiğimde abime gülümsedim.
"Uhra," diyen Baran birkaç adımda yanıma geldi. "Daha yemek hazır değil. Emre ve Uraz'ı alıp berbere gideceğim."
Efsa'yı Baran'ın kucağından alıp iç çektim. Şimdi şart mıydı gitmesi bilmiyorum ama yanımdam ayrılmasını istemiyorum. Abim yerine giderken Baran'da, Emre ve Uraz'ı alıp berbere gitmek için evden çıktı. Bende bahçede durmayıp içeriye geçtim.
Annem ve Pınar anne gülerek yemek yapıyordu. Almila ile Aleyna ise hem tatlı yapıyor hem gülüşerek bir şeyler konuşuyordu. Mutfağın kapısından çekilip oturma odasına yöneldim. Elisa ve Yüsra oturma odasında çocuklarla ilgileniyordu. Elisa kucağındaki küçük yeğenim Yiğit ile ilgileniyordu. Onların yanına uğramadan kızımı alıp üst kata çıktım. Efsa'nın üzerini değiştirip beşiğine yatırdım. Aynadan kendimle karşı karşıya kalınca duraksadım. Pijamam kötü görünüyor, saçlarım ise dağınık halde. Ah ben bu halde ortalıkta dolanıyorum. Hızlıca kapıyı kilitleyip banyoya girdim. Ilık bir duş alıp giyinme odasına geçtim.
Havalar ısınmıştı bu yüzden rahat ve serin tutacak lacivert eşofman takımı giyinip saçlarımı havluya sardım. Efsa uyanmıştı onu beşiğinden alıp yatağa oturdum.
"Sen sessizce duruyor musun güzel kızım." Minik ellerini öpüp şapkasını çıkardım. Azıcık sarı saçları vardı. Kızımın saçlarını öpüp kokusunu içime çektim. "Sen acıktın mı bir tanem?" Minik kızımı emzirmeye başladım. Kapının açılma sesi gelince bakışlarımı kapıya çevirdim.
"Uhra," Baran'ın sesini duyunca göğsümü kapatıp Efsa'yı yatağa yatırdım.
Kapının kilidini açıp kenara çekilince Baran hızla kapıyı açtı.
"Baran," dedim uyararak. Gözleri üzerimde gezinince tek kaşımı kaldırıp Baran'a baktım. Kapıyı kapatıp beni kapıya yasladı. "Herkes aşağıda ve sen-" konuşmam bitmeden dudakları dudaklarımı örttü. Ne kadar mantığım geri çekil dese de onun akışına kapılıp doyumsuz bir şekilde ona eşlik etmek istiyordum. Gülümseyerek geriye çekilip başımı göğsüne yasladım. Sanırım bu kaçamak öpüşler en sevdiğimdi.
"Saçların ıslak durmamalısın." Saçlarıma sardığım havlu yere düşmüştü. Baran elimden çekerek makyaj masama oturttu. Hızlıca banyoya ilerlediğinde hareketlerini takip ettim. Geri döndüğünde saç kurutma makinesini prize takıp saçlarımı kuruttu. Efsa ağlamaya başlayınca beni bırakıp hızlı adımlarla Efsa'ya doğru yaklaştı.
"Prensesim." Efsa'yı kucağına alıp saçlarını öptü. Azıcık saçı vardı zaten. Onlara bakıp genişçe gülümsedim. "Uhra, kızımı beşiğe yatırmam. Kızımı göğsümde uyutacağım."
Yapmacık bir edayla kaşlarımı çattım. "Hayır, yerimi paylaşmam. Sen oğullarım aramızda uyuyunca söyleniyordun." Bana yandan bir bakış atıp Efsa'ya sıkıca sarıldı.
"Güzel kızım," dedi birkaç kez öperek. "Babasının güzel kızı." Efsa'yı üst üste öpünce kıkırdadım.
Tatlı tatlı söylenerek yanlarına ilerledim. "Beni bu kadar öpmedin."
"Kızım sen gece mışıl mışıl uyu baban anneni bol bol öpsün." Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp gülmemeye çalıştım.
"Rüyanda görürsün." Onları ardımda bırakıp kapıya ilerledim. Baran ise ardımdan gülerek geliyordu. Alt kata indiğimde annemler yemekleri dışarı götürüyordu bende onlara yardım etmek için mutfağa ilerledim.
"Uhra sen Yiğit'i tut biz hallederiz." Elisa, Yiğit'i bana uzattığında kucağıma aldım. Beni mutfaktan "Git artık." diyerek resmen kovdu. Gülümseyerek yeğenim ile dışarıya çıktım. Baran, kızımızı sıkı sıkı sarmış Barın abimin yanında oturuyordu. Abimler sohbet ederken o kızımızı seviyor ve onunla konuşuyordu. Öylece onu izledim.
"Anne," Uraz'ın sesiyle küçük oğluma baktım.
"Efendim anneciğim." Ellerini iki yana açtığında gülümsedim. "Annen seni yer ama bir tanem." Uraz hemen bacaklarıma sarılınca kıkırdadım.
"Uraz gel yanıma." Babam Uraz'ı çağırınca küçük oğlum paytak adımlarla koşarak babamın yanına ilerledi.
Herkes öylesine neşeli ve mutlu ki gözlerimi etrafta gezdirip kocaman gülümsedim. Annemler hep birlikte gülerek masayı hazırlıyordu. Emre ve Uraz yeğenlerim ile bahçenin dört bir yanında koşup aynı zamanda çığlıklar atıyorlardı. Kucağımdaki minik yeğenim Yiğit'i annesine verip Baran'ın yanına ilerledim. Baran ise geldiğinden beri kızımızı kucağından indirmedi. Efsa, Baran'ın kucağında sessizce duruyordu. Hissediyor en güvenli yer babasının yanı.
"Babası kızımız acıkmadı mı?" En son yukarıda emzirmiştim. Eminim acıkmıştır. Ve bebeğimi sık sık emzirmem iyi olurmuş.
Annemler masaya geçince ben Baran'dan Efsa'yı alıp ayağa kalktım.
"Sensiz yemek yemek istemiyorum." Baran'ın söyledikleriyle ona doğru döndüm.
"Hayatım sen yemeğini ye. Ben emzirip geleceğim." Baran beni aldırmadan ayağa kalktı. Eve ilerleyip oturma odasına geçtim. Baran'da ardımdan geliyordu. Koltuğa oturup küçük prensesimi emzirmeye başladım. Kızımın üzerindeki bakışlarımı Baran'a çevirince dudaklarım iki yana kıvrıldı.
"Siz hayal edemeyeceğim kadar güzelsiniz." Sözleri karşısında yüzümdeki gülümsemeyle elimi uzattım. Elimi tutup yanıma yaklaştı.
"Seni nasıl özlediğimi bilemezsin." Fısıldayarak dudaklarına minik bir buse bırakıp geri çekildim.
Alnıma ufak bir öpücük kondurup kulağıma eğildi. "Gece özlem gideririz." Geri çekilip omzuna vurdum.
"Doğum yapalı sadece 3 gün oldu. 40 gün boyunca yanıma yaklaşamazsın." Dudağı sol tarafa kıvrıldığında bakışlarım dudaklarına kaydı.
"Öperim seni." Gözlerimi kısarak Baran'a baktım. Arsız adamım. Efsa doyduğu için göğsümü bırakmıştı.
"Uyudu, beşiğine mi yatırsam ne yapsam." Baran kızımızı kucağımdan alıp ayağa kalktı.
"Yanımdan ayırmak istemiyorum kızımı. Pusetini bahçeye çıkarırız." Bir elinde Efsa diğer elinde ise kızımın pembe pusetini alıp kapıya ilerledi. Başımı iki yana sallayıp ardından odadan çıktım. Bahçeye çıktığımızda herkes yemek yiyordu. Bende Baran ile karşılıklı oturdum. Annemin yanından kalkan Uraz yanıma gelince küçük oğlumu kucağıma aldım.
"Anneciğim ne yemek istersin?" Kollarını boynuma sarıp gülünce bende gülümsedim. Emre ise Baran'ın yanında oturuyordu. Baran Efsa'yı masada boş yer açıp pusetini masanın üzerine koydu. Herkes onun bu haline gülmekle yetindi.
Yemekten sonra masayı toparlayıp bulaşıkları el birliğiyle hallettik. Çayları alıp bahçeye geri döndüğümüzde bakışlarım benimkilere kaydı. Baran kızımızı kucağına almış oğullarımız ise onunla beraber Efsa'ya bakıyordu. Arada Emre ve Uraz'ı öpüp kızımıza dönüyordu. Üçünü de eşit seviyordu.
Annemler gittikten sonra bahçeyi toparlayıp Baran ile birlikte içeriye geçtim. Emre ve Uraz'ın üzerini değiştirip uyuttuktan sonra odamıza geçtim. Baran duş almıştı ve yatakta uzanıyordu. Minik kızımızı göğsüne yatırmış onu izliyordu. Minik ellerini tutup öptükten sonra azıcık olan saçlarından öptü.
"Gel güzelim." Birkaç adımla yanına yaklaştım.
"Kıskanıyorum Baran Bey. Kızımızı gördün beni unuttun."
Sırıtarak bana baktı.
"Seni de göğsümde uyutacağım Uhra'm." Yüzümde oluşan imalı tebessümle banyoya ilerledim.
"Yanına gelecektim güzelim." Baran'a muzip bir bakış atıp giyinme odasına geçtim. Üzerimi değiştirdikten sonra odadan çıktım. Baran karşıma dikilince olduğum yerde duraksadım. Efsa'yı beşiğine yatırmıştı.
"Kızımla vakit geçirdim sıra annesi ile özlem gidermekte."
"Ya arsız adam. Yorgun değil misin? Gidip uyu hadi bende uyuyacağım." Yanından geçeceğim anda belimden kavrayıp beni kolları arasına çekti. Boynuma değen sıcak nefesiyle kalbim depar attı.
"Seni özlemek... Seni özlemek çok başka. Hiçbir acı ile bir değil ya da hiçbir şeyi istemekle bir değil. Seni özleyip görememek sol göğsümün altındaki kalbin avuçlarıma bırakılması gibi." Beni kendine çevirdiğinde hayran hayran onu izledim. Ellerimi saçlarına uzatıp kısalan saçlarını dağıttım.
"Seni özlemek benim için yaşamı dondurmak gibi. Benim için hayat duruyor ve sadece seni özlüyorum." Belimden kavrayıp biraz yükselmemi sağladı.
"Seni doyasıya öpüp sarılsam." Omuz silkip kollarımı boynuna sardım.
"Beni öp, bana sarıl." Başını iki yana sallayıp genişçe gülümsedi. O gülümseyince dudaklarımı dudaklarına bastırdım.
İki elini belime sarıp beni biraz daha yukarıya çekince bacaklarımı beline sardım. Geri çekilip yüzünü seyrettim. Bir elimi saçlarına uzatıp tekrar ve tekrar saçlarını dağıttım. Yatağa ilerleyip oturunca beni de kucağına oturttu. Öylece birbirimize baktık. Bir eli usulca enseme kaydıktan sonra beni kendine çekip tekrar öpmeye başladı.
Bu sefer mutluluktan ağlarken Baran'ı öptüm. Her darbesi, her dokunuşu içimi kıpır kıpır yapıyor. Ensemde duran elini saçlarıma uzatıp nazikçe saçlarımı okşadı. Dudakları dudaklarımı severken, elleri saçlarımı seviyordu. Nefes nefese geri çekildiğimde geriye doğru uzanıp beni yanına yatırdı. Üzerindeki tişörtü bir çırpıda çıkarıp beni göğsüne çekti.
Usulca sol göğsüne, kalbinin üzerine uzun bir öpücük bıraktım. Beni geriye yatırıp üzerime eğildiğinde gözlerimiz kesişti. Koyu irisleri birkaç ton açık harelerime tutundu. Yüreğim onun toprağında yeşerdi.
"Eşitlemek gerekiyor. Ne yapsam bende mi sol göğsüne uzun bir öpücük kondursam?" Kıkırdayarak ellerimi göğsüne koyup üzerimden ittim.
"Göğsüne sığınıp uyumak istiyorum." Beni kendine çekip alnımdan öptü. Başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapattım. O ise usul usul saçlarımı okşuyordu.
"Baba annem hala uyuyor." Emre'nin sesini ve söylediklerini işitiyordum. Gözlerimi araladığımda Baran yine kızını göğsüne yatırmıştı Emre ve Uraz ise iki yanına geçmiş onunla konuşuyordu. Kıvrılan dudaklarımla onları izledim. Uyandığımı gören Baran kızımızı tutarak bana doğru uzandı. Dudaklarını alnıma bastırıp uzun bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekildi.
"Günüm aydı." Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp gülümsedim.
"Prenslerim." Kollarımı iki yana açıp oğullarıma baktım. Kollarımın arasında yerlerini aldıklarında ikisini de öpüp kocaman gülümsedim.
"Kahvaltıdan önce bende öpücük bekliyorum." Baran'a bakıp omuz silktim. Gözlerini kısarak bana baktı.
"Hadi gidip kahvaltı hazırlayalım." Emre ve Uraz'ın elini tutup ayağa kalktım. Onlar alt kata inerken ben banyoya geçip elimi yüzümü yıkadım. Banyodan çıktığımda Baran karşıma geçti.
"Ay Baran." Söylenerek yanından geçip kapıya ilerlediğimde benden önce kapının kolunu tutup kapıyı kapattı.
"Eşine -" dediğinde sözünü kesip Baran'a sıkıca sarıldım. Başımı göğsüne gömüp gülümsedim. Onunla uyumayı ve uyanmayı çok özlemiştim.
"Seninle zaman geçmesin." Saçlarımın üzerine öpücük kondurup gülümsedi. "Hayatım," diye fısıldadım. Uzanıp dudaklarına minik bir buse kondurdum. Efsa ağlayınca Baran'ın yanından sıyrılıp kızımın yanına yaklaştım.
"Sonra görüşeceğiz güzelim." Omuz silkip kızımı kucağıma alarak odadan çıktım. Baran ise söylenerek ardımdan geliyordu. Onun böyle söylenmesini bile çok özlemiştim. Onsuz geçen her günü, onunla beraber telafi edeceğiz. Yanından bir saniye bile uzaklaşmak istemiyorum. Mutfağa indiğimde Emre ve Uraz beni bekliyordu. Arkamda duran Baran'a dönüp Efsa'yı uzattım.
"Kızım sen büyüyünce annen gibi cadı olma. Baban gibi ol." Baran'a gözlerimi kısarak baktım.
"Bol bol aynaya baktım hep bana çeksin diye." Baran alt dudağını dişlerinin arasına alıp bana baktı.
"Desene yandık."
Ağzımı açarak Baran'a baktım.
"O kadar mı kötüyüm yani? Sen şimdiden salonda yatmaya alıştır kendini çünkü yanımda uyumayacaksın."
Baran "Uhra," diyerek konuşmaya başlayınca onu dinlemeden kahvaltı hazırlamaya başladım. "Uhra öyle bir şey demediğimi sende biliyorsun."
Baran'a bakmadan kahvaltı yapmaya devam ettim. Hem Efsa'yı emziriyor hem de kahvaltı yapıyordum. Efsa uyuduğu için ayağa kalktım.
"Emre kardeşinin pusetini getirir misin bebeğim?"
"Tamam anne."
Emre puseti getirince Efsa'yı pusetine yatırdım. Emre ve Uraz'ı oturma odasına gönderip masayı toplamaya başladım. Baran ise sessizce bana bakıyordu. Ona biraz nazlanmak istedim. Ayların birikmişliği vardı ve ben kocama nazlanmak istedim.
"Uhra," dediğinde masayı silip Baran'a ters ters baktım. "Sadece şaka yapmıştım." Ciddiye almamıştım sadece Baran'ı biraz süründürmek istedim.
"Affettir kendini Baran Bey." Hızla oturduğu yerden kalkıp üzerime doğru geldi. "Affettir dedim üzerime gel demedim."
"Ben sana baksam bile sen affedersin. Bana naz yapmaya çalıştığını anlamadığımı sanma." Kıkırdayarak geriledim. Beni tezgah ile kendi arasında bırakıp arsızca gülümsedi. Bu gülüşü hiç masum değil. Ve ben o gülüşe kapılmak istedim.
"Çocuklar içeride." Söylediklerimi aldırmadan beni kaldırıp tezgaha oturttu. Şaşkınlıkla Baran'a bakmaya devam ettim. Dur desem de durmayacak. "Baran," dedim tedirgince. Beni susturan dudaklarımdaki baskı oldu. Ama o beni öperse ben karşılık vermeden duramam. Ellerimi ensesinde birleştirip onu kendime doğru çektim. Arsızca alt dudağımı ısırdığında ensesine tırnaklarımı geçirdim. Ensesine tırnaklarımı geçirdiğim için tekrar dudağımı ısırdı. Nefes nefese geriye çekilip omzuna vurdum.
"Aptal." dedim nefesimi düzenlemeye çalışarak. Tekrar dudaklarını dudaklarıma bastırdığında engel olmadım. Baran'ın hiçbir şey umurunda değildi. Onun karşısında ben mağlubum. Dış kapının sesi gelince geri çekilmeye çalıştım ama Baran kollarını belime sarıp beni daha fazla kendine çekti. Soğuk elini tişörtün altında hissedince ürperdim. Bana yakın olması zaten ateşimi yükseltmişti. Elleri belimde gezinmeye başlayınca geri çekilmeye çalıştım.
"Anne, Aleyna halam geldi." Emre'nin sesiyle iki elimi Baran'ın göğsüne koyup ittim. Tezgahtan atlayıp derin derin nefes aldım.
"Aferin Baran." Çatık kaşlarımla Baran'a bakıp yüzümü sıvazladım. Çok hoyratça öpmüştü bu yüzden dudaklarımın şiş olduğunu hissediyorum. Üzerimi düzeltip derin bir nefes aldım.
Efsa'yı alıp mutfaktan çıktım. Aleyna oturma odasına geçmişti. Yanına ilerlediğimde kahkaha atmaya başladı. Kaşlarımı çatarak karşısındaki koltuğa oturdum.
"Rahatsızlık verdim. Siz devam etseydiniz canım." Gözlerimi kapatıp geriye yaslandım. Yanımda duran yastığı alıp kıkır kıkır gülen Aleyna'ya fırlattım. "Şaka yapıyordum ama hım. Size bakmak istedim nasılsınız?"
Kızımı düzeltip Aleyna'ya baktım. Ve sadece son sözlerine karşılık verdim. "İyiyiz siz nasılsınız?"
"Abin çocuklarla bahçede bende bir size bakmak istedim."
"İyi yaptın tatlım. Bende Baran ve çocuklarla bahçeye çıkmayı düşünüyordum." Aleyna ayağa kalkıp gülümsedi.
"Biz bahçedeyiz, gelin hadi."
Aleyna giderken bende çocuklarıma döndüm. İkisi de epey akıllı duruyordu. Normalde Uraz asla yerinde durmazdı ama son zamanlarda durulmuştu.
"Hadi bahçeye çıkalım prenslerim."
Emre ile Uraz televizyondaki bakışlarını bana çevirdiğimde kalkmalarını işaret ettim. Beni ikiletmediler ve ayaklandılar. Efsa'yı kucağıma alıp oğullarımla beraber hole çıktım. Baran merdivenlerden inince bakışlarım merdivenlere kaydı.
"Bahçeye çıkıyoruz hayatım." Bana göz kırpıp yanıma geldi. Baran ile beraber bahçeye çıktık. Abim bahçede koşan çocuklarını kovalıyordu. Emre ile Uraz Baran'a dönünce Baran gülümseyerek yanlarına ilerledi.
Emre ile Uraz bahçede koşmaya başlayınca Baran onları kovalamaya başladı. Onlara bakıp gülümsedim. Şimdi kendi fotoğraf karem tamamlanmış bir haldeydi. Yapbozun en önemli parçası eksikti ve onu bulup yerine yerleştirmiştim. Başımı Aleyna'ya çevirdiğimde o da yüzündeki gülümsemeyle bana döndü. Birbirimize sıcacık gülümsedik.
Yorulan Baran yanıma gelince bakışlarımı yüzüne odakladım. Efsa'yı kucağımdan alıp alnımdan öptü. İçim kavruldu. Onun tek bir öpüşüyle her şey silindi ve yeni bir hayat var oldu.
"Vatan emanet edilen adama ömrümü emanet ettim." Baran gülerek elini belime koyup beni daha fazla yanına çekti.
"Güldün... Ve başladı hikayem." Fısıltısı ile gülümsedim.
- SON
Öncelikle Uhra'nın son sözlerini Instagram'da bir videoda gördüm şimdiden söyleyeyim kime ait bilmiyorum özöxkdkd. Çok ama çok duygusalım. Oturup ağlayabilirim gerçekten meleklerim. Buraya kadar gelen ve bana destek olan herkese çok ama çok teşekkür ederim. 💙
Uhra ve Baran'ın aşkına şahitlik edip benimle beraber ilerleyen tüm okuyucularıma çok teşekkür ederim ❤
Ne yazacağımı kestiremiyorum ama eminim duygularımı anlıyorsunuzdur. Baran ve Uhra'ya veda etmek benim için gerçekten çok zor. İlk kurgum; çok ama çok aceyim. Mantık hataları olan bölümlerde var güzel olan bölümlerde. Daha önce söylediğim gibi sınavdan sonra genel olarak düzenleme yapacağım. Bunu üstüne basa basa söylüyorum çok acemi yerler var düzenleyeceğim.
Her düzenlemeden sonra açıklama yapacağım. Duyurulardan haberdar olmak için profilimi takip edebilirsiniz. Çocukların hikayesi olacak mı diye soruyorsunuz. Hayır olmayacak.
Okuyup onlara veda ediyoruz. Ağlamak istiyorum 😢😢❤
Karakterlere söylemek istedikleriniz?
Baran ve Uhra'ya söylemek istediğiniz son şey?
Kitapta en sevdiğiniz çift?
Bana söylemek istedikleriniz?
Hepinize çok teşekkür ederim... Bir başka hikayede görüşmek üzere. ❤
Instagram hesabım: kelebeginekseni
18/11/2020
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.78k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |