60. Bölüm

59. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

59.Bölüm

Finale sayılı adımlar... Gözyaşlarım pıt pıt :(

Buraya bir şarkı bırakabilir misiniz?

Keyifli okumalar 😍

"Bazen var'ı anlarsın, yok ile."
Cahit Zarifoğlu

Gitmiş miydi sahiden?

Baran artık yok mu?

Bir veda ile yüreğimi kan revan içinde bırakıp gitmişti şimdi ise herkes hep bir ağızdan gelmeyeceğini söylüyor. Onlara mı inanacağım yoksa varlığını hisseden kalbime mi?

Gidemez ki, Baran gidemez. Baran bizi bırakmaz. Hem bana söz verdi, söz! Benim eşim bana verdiği sözü tutar. Baran beni bir başıma bırakmaz.

"İnanmıyorum! Yalan söylüyorsunuz. Gidin ya, gidin. Siz gidin Baran gelecek." Beklenti dolu bakışlarım abimi buldu. Bu kadar mı çaresiz kaldık? Bu kadar mı ya! "Gelecek değil mi abi? Baran gelecek değil mi?" Başını yere eğen abimin gözlerinden birkaç damla yaşın düştüğüne şahit oldum. Onun gözlerinden akan yaşlar benim dizlerimin bağını çözdü. Dizlerimin üzerine çöktüm. Canım bedenimden çıkıyormuş gibi ağlamaya başladım. Sahi canım bedenimden çıkmıştı ki.

"Baran!" dedim acının büründüğü sesimle. Acılar dört bir yanımı sarıp beni içine hapsetti. Yokluğu göğsümün ortasına bir bıçak darbesi gibi saplandı. Ve orada öylece kaldı. Saatler geçti ama saplanan bıçak bir milim bile kıpırdamadı.

Kaç dakika, kaç saat ya da kaç gün geçti bilmiyorum. Bildiğim tek şey Baran'ın yanımda olmadığı. Zaman denen o kavramın akıp gittiğini başımı kaldırdığım gökyüzünden anlayabiliyordum. Her şey var ama her şeyin anlamı yok. Baran yok. Her şeyim yok. Hiçbir şeyim kalmadı.

Açılan televizyona bakışlarımı çevirip verilen haberde duraksadım. Herkesin sunduğu ama acısını bizim yaşadığımız haberler.

"Yapılan hain saldırı sonucu 4 askerimiz şehit düştü. Şehitlerimize Allah'tan rahmet ailelerine sabır diliyorum. Başımız sağ olsun."

"Yalan haber bu, yalan! Baran yaşıyor! Hepiniz birlikte toplanmış, hep bir ağızdan yalan söylüyorsunuz! İnanmıyorum! Baran gelecek!" Çöktüğüm yerden kalkıp abimin karşısına geçtim. Bu kadar kolay mı ya! Gözlerini kapattı demek bu kadar kolay mı? Başımız sağ olsun denilince bitiyor mu?

"Ben yüzünü bile göremedim. Abi ne olur gelecek de. Bir yalan söyle ben inanırım ama gelmeyecek deme. Yalvarırım deme. Böyle bir şeye inanmamı bekleme."

Kollarımın üzerine elini koyan Barın abime beklenti ile baktım."Hastanede de, iyi de. Abi ne olur biriniz iyi deyin. Yalvarırım iyi deyin." Kimse tek kelime etmedi. Yüreğim kan revan içinde kendine nefes aramaya devam etti. Ciğerlerim onun kokusunu didik didik aramaya başladı. Onu istiyorum yanımda veyahut yakınımda; bir yerlerde yaşıyor olsa bile yeter.

Ben, ben onun yerine de ölürüm ama Baran yaşıyor olsun.

Ben burada kendimi yiyip bitirsem bile Baran yaşıyor olsun.

Adım adım tırmandım merdivenleri. Her adımım bana onsuzluğu fısıldıyor. Bir yanım onunla gurur duyarken diğer yanım acılar içinde kıvranıyor. Ben seni kaybetmek istemiyordum ki. Ben seni kaybetmekten deli gibi korkuyordum. Ben sensizlikle başa çıkamam Baran. Beni bu dipsiz kuyuda bir başıma bırakma.

Odanın kapısını aralayıp içeriye girdiğimde gözyaşlarım sel olup yanaklarımı esir aldı. Giremem ki, ben onsuz şu yatakta uyumak bile istemiyordum. Şu an onsuz başımı yastığa koyacağım için içim yangın yeri. Ben gözlerimi her kapattığımda onunla uyuduğumu hayal edeceğim. Ona sarıldığımı. Beni uyutmamak için omzuma dokunmasını. Tam daldığım esnada saçlarıma kondurduğu kıymetli buseleri. Boğazımdaki düğüme birkaç düğüm daha atıldı. Ben onun yokluğu ile sınanmaktan deli gibi korkarken onun yokluğu ile sınanıyorum.

Birkaç adımda yatağa ulaşıp yavaş hareketlerle uzandım. Başımı yastığına gömmek istedim. Eğer Emre ve Uraz olmasaydı şurada hayatımı geçiririm ama zaman çok acımasız. Ben onun kokusunu ararken her şey el birliği ile her yerden bir bir izini silecek. Ömrüm boyunca buradan kokusunu alamam ki. Küçük çocuklar gibi kendimi yerden yere vurup ağlamak istiyorum.

"Uhra," kapıyı aralayan Barın abime baktım. Bir haftadır yaşayan bir ölüyüm ve bu böyle sürüp gidecek. Ayakta durmak için bir şeyler yapacağım ama benim hayatım olmayacak. "DNA sonuçları elimize daha ulaşmadı. Askeriye aldığı için bakamadım." Benim umudum var. O araçtan çıkan kişi Baran değil. Ben biliyorum o benim kocam değil.

"Baran yaşıyor abi. Ben biliyorum, hayatta." Usulca saçlarımı okşayıp uzanmamı sağladı. Gözlerim kimseyi görmez oldu. Çocuklarımı bile göremez oldum. Akan gözyaşlarımın şiddeti arttı. Canım daha çok ağrıdı.

"Abi," dedim kolları arasında yerimi alarak. "Abi ben Baran olmadan nasıl yaşayacağım?" Ağır ağır yutkunan abim hiçbir şey söylemedi. Hayat eşini kaybetmiş kız kardeşinin ne denli acı içinde olduğunu görebiliyordu. Bir haftadır bir ölüden farksız olmadığımı herkes kendi gözleriyle görüyordu.

"Bırakma kendini güzelim. Çocuklarınızı düşün onlar için iyi olmalısın."

Yaşlı gözlerimi abime çevirdim. "Abi ben her şeyimi kaybettim. Baran benim her şeyimdi ve ben onu kaybettim nasıl iyi olunur? Nasıl o olmadan gülebilirim? O olmadan nasıl yaşanır?" Barın abim hiçbir şey söyleyemedi. O da bilmiyor çünkü. İnsan yaşamadığı bir acıyı dile getiremez.

"Her şey geçer ama acın baki kalır Uhra. Acın hep sol yanında kalacak." Baran benim acım değil ki; o benim kalbimin sahibi. O kalbime acı vermez bilakis yeşertir.

"Abi siz inanmıyorsunuz ama ben hissediyorum. Baran'ın şu an canı çok acıyor ama o yaşıyor. Gelecek Baran. Benim umudum var bekleyeceğim." Abim konuşamadı sadece usulca saçlarımı okşadı.

Ben tüm kalbimle inanıyorum, Baran bana gelecek.

Gözlerimi açtığımda cenin pozisyonunda duruyordum. İçimde kıpır kıpır hareket eden bebeğim bana umut aşılıyor. Elimi karnımda gezdirdim. Siz bana inanın. Babanız sizi asla bırakmaz. O sizin ellerinizi hiç bırakmaz.

"İnanıyorsun değil mi bebeğim? Babanız yaşıyor." Sanki beni anlamış gibi art arda karnıma tekmeler savurdu. "İnanıyorsun bir tanem, baban gelecek. Küçük ellerini saracak. Eğer kızsan koşulsuz sevileceksin. Baban seni çok sevecek anneciğim."

Ağlıyordum... Baran'dan tek bir haber bile almadıkça deliriyorum. İçim cayır cayır yanıyor. Aldığım her soluk boğazıma diziliyor. Sonbaharda ağacın üzerinde yerini korumaya çalışan bir yaprak gibi hissediyorum. Şiddetli rüzgarlar beni oradan oraya savuruyor ama ben kendi doğruma inanmaya devam ediyorum.

Bizim kavuşmamız ateş ile suyun iç içe olması gibiydi. Onun elini tutmayan ellerim buz tutardı. Onu üzen sözlerim keşke dilimden hiç dökülmeseydi. Keşke her anımı dibinde, yanı başında geçirebilseydim. Keşke sadece o olsaydı.

"Beklerim ki. Baran gelecek ben inanıyorum." İnanmıyorlar! Hiç kimse inanmıyor. Yalan! Herkes anlaşmış yalan söylüyor. Ben inanıyorum Baran gelecek. Gelmeli. Sözünü tutmalı. Ben onu Allah'a emanet ettim. Ölmeden son kez göreceğime inanıyorum.

Elimi kalbimin üzerine koydum.

"Ben hissediyorum. Benim kalbim onsuz atamaz ki. Atmaz ki, gelecek Baran. Herkes o zaman görecek."

İnanmayan herkes görecek. İnanmayan herkes pişman olacak biliyorum.

İnanıyorum Baran'ım sen hayattasın. Çünkü ben yaşadığımı hissediyorum. Hayatımı kurtaracağım.

🌼

Albayın odasına giren Cihad sıkıntılı bir soluk bıraktı. 1 haftadır gelen DNA sonuçlarını merak ediyordu.

"Komutanım," diyerek selam verdi.

"Gelen sonuçlar araçtaki kişinin Baran olmadığını söylüyor." Cihad'ın gözleri parıldadı. Adı gibi biliyordu o kişinin Baran olmadığını.

"Peki ya o Baran ise ve çocuklar Baran-" konuşan Timur'u Cihad'ın yumruğu susturdu. Cihad'ın sinirden gözleri dönmüştü ve Albayım varlığını bile umursamadı. Çocuklardan DNA testi için saç teli alınmıştı ve Timur bunu kullanarak konuşmuştu.

"Ağzından çıkanı kulağın duysun lan it!" Cihad öyle çok şiddetli bir yumruk daha attı ki Timur acıyla sendeleyip yere devrildi. "Benim kardeşim hakkında konuşamazsın lan! Senin belanı sikerim piç kurusu!" Birkaç yumruk daha Timur'un yüzüne attı. Tüm sinirini ondan çıkarmaya çalışıyordu. Timur söylediği ağır ithamdan sonra bunları hak etmişti.

"Cihad," Hakan Albay'ın sesiyle zorda olsa Timur'u Cihad'ın elinden aldılar.

Cihad derin bir soluk alıp Albaya baktı. Çok sinirliydi ve kendine hakim olmakta zorluk çekiyordu.

"Baran değil komutanım," dedi oldukça kendinden emin bir şekilde. Kaşlarını çatan Hakan Albay Cihad'a baktı. En başından beri bunu söyleyip duruyordu.

"Nasıl bu kadar emin olabilirsin." Cihad hafifçe gülümsedi. Baran ile beraber büyümüştü ve kardeşini çok iyi tanıyordu.

"Baran'ın künyesi özel yapımdı. Künyeyi evlendiği zaman yaptırmıştı, üzerinde Uhra ile adı yazıyor ama araçtan çıkanda sadece Baran'ın adı var. Baran o künyeyi hiç boynundan çıkarmazdı." Albay şaşkınca Cihad'a baktı. Olabilir miydi?

"Sonuçlar Baran'ın yaşadığını gösteriyor. Üstlerden bir haber yok bu işin içinde başka bir şey var ama anlayacağız bir izin gelsin."

Cihad hızla ayağa kalktı. "Ben eminim komutanım, Baran yaşıyor. İzin verin Baran'ı aramaya gidelim." Albay sıkıntılı bir soluk bırakıp ensesini ovuşturdu. Üstlerinden gelecek emri bekliyordu. Görev içinde görev olma olasılığı çok yüksekti.

"Biraz sabret Cihad."

Cihad'ın sabırlı olacak hali kalmamıştı. Bir an önce Baran'ı alıp gelmek istiyordu. İki ailede perişan haldeydi. Cihad, Hakan Albay'dan evrakları aldıktan sonra koşarak binadan çıkıp arabasına ilerledi. Herkes Uhra'nın yanında olduğu için direkt onların evine doğru sürdü.

🌼

Cihad abimin bağrışlarını duymamla odadan çıktım. Salona giriş yaptığımda elinde tuttuğu kağıtları sehpaya bırakıp derin bir soluk aldı. Yüzü gülüyordu. Baran'da haber mi getirdi! İyi bir haber vardı. Eminim.

"Araçtaki Baran değil."

Bu anı bekliyordum. Ben günlerdir bu haberi bekliyordum. Olduğum yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. O değil! Baran değil. Biliyordum o olmadığını, adım gibi biliyordum. Onun varlığını delicesine hissediyorum.

"Abi hemen şimdi Baran'a gidelim" Ayağa kalkıp abimin karşısına geçtim. Beni Baran'a götürsün. Beni hayatıma kavuştursun. "Ne olur gidelim abi. Ben bir gün daha dayanamam." Abim elimden tutup koltuğa oturmamı sağladı. Beni düşünmeyin Baran'ı düşünün. Sadece onu düşünün!

"Uhra, güzel kardeşim sabret. Bak yaşadığını öğrendik. Sana söz veriyorum bulacağım. Şerefim üzerine sözüm olsun Baran'ı bulup getireceğim." Benim bekleyecek sabrım kalmadı. Onun sesini duysam şurada nefes almadan beklerim, zaten bekleyeceğim ama sesini duysam içime su serper. İyi olduğunu bilsem yetecek.

"Dayanamıyorum artık abi," gözyaşlarım süzülürken nefeslendim. "Baran'ın sesini bir saniye bile duysam yetecek." Abim usul usul saçlarımı okşadı.

"Ağlama artık güzelliğim. Bak hamilesin, Baran'ın yaşadığını biliyoruz. Bir görev emri gelsin onu kendi ellerimle sana getireceğim."

Sessiz sessiz ağlamaya devam ettim. İyi mi bilmiyorum ve yaşadığını biliyor olmak bana yetiyor. Keza bir kere görsem bütün hayatımı feda ederim. Baran'ı bir kere görmeye ihtiyacım var.

"Anne," Uraz'ın sesiyle gözlerim kapıya kaydı. Çıplak ayaklarını zemine bastıra bastıra bana doğru geldi. Yamacıma gelen oğlumu kucağıma aldığımda başını boynuma gömdü.

"Bebeğim," gözyaşları içinde oğluma sıkı sıkı sarıldım. "Acıktın mı annem?" Başını geriye atan Uraz'ın uykulu gözlerine bakıp sıcacık gülümsedim. "Yemek yiyelim bebeğim."

Herkesi oturma odasında bırakıp mutfağa geçtim. Uraz bana sıkıca sarılınca onu kucağımdan bırakmadan dolaba yöneldim. Annemler yemek yapıyordu ve dolapta akşamdan kalan yemekler vardı. Uraz geri çekilmeyince derin bir nefes alıp onu tezgaha oturttum.

"Bekle bebeğim yemekleri çıkaracağım." Uraz uykulu uykulu mırıldanırken hızlıca yemekleri dolaptan çıkarıp ocağa koydum. İkimiz de soğuk yemek yemeyi sevmiyoruz.

Yemekleri ısıttıktan sonra zorda olsa Uraz ile beraber bir şeyler atıştırdım. Emre akşam yemeğinde annemin zoruyla bir şeyler yemişti ve şimdi uyuyordu. Onunla bugün hiç yan yana gelmedim. Berbat haldeydim ve aldığım şu ufacık haber bile bir dakika içinde bana ilaç gibi geldi.

Yemekten sonra oğlumu alıp üst kata çıktım. Odalarına geçtiğimde duraksadım çünkü Emre ağlıyordu. Gözlerim yaşlarla dolarken Uraz'ı yatağına yatırıp Emre'ye yöneldim, başına kadar çektiği pikeyi açıp oğlumu kollarımın arasına aldım.

"Buradayım oğlum, ağlama bir tanem."

Kızaran gözlerini gözlerime çevirdi. "Anne babam hiç gelmeyecek mi?" Ağlamaklı sesi beni de ağlattı.

"Gelecek oğlum. Babanız görevde biliyorsun."

Başını iki yana salladı. "Şehit oldu dediler. Herkes gelmeyecek diyor."

Usul usul oğlumun saçlarını okşadım. "Baban bize söz verdi değil mi?" Başını hemen olumlu anlamda salladı. "Baban bize verdiği her sözü tuttu değil mi?" Bir kez daha başını olumlu anlamda salladı. "O yüzden biz sadece bekleyeceğiz. Baban işi biter bitmez bize gelecek. Sizin için gelecek." Elim şiş karnıma kaydı ve yavaşça karnımı okşadım. "Kardeşlerin için, benim için gelecek."

Yüzünde ufacık bir gülümseme oluşunca bende tebessüm ettim. Emre başını göğsüme yaslayıp gözlerini kapattı. Sırtımı yatak başlığına yaslayıp oğlumu kucağıma çektim.

"Babanız gelecek. Babanız en kısa zamanda gelecek."

Baran'ın er ya da geç geleceğini biliyorum. Bunu bilerek inatla ve umutla yaşamaya devam edeceğim. Tüm inancımla bekliyorum seni Baran. Ben seni hep bekledim hem de bekleyeceğim...

🌼

Cihad verdiği sözü tutup sınıra gitti. Her bir alanı karış karış aradılar ama Baran'a ait tek bir iz bile bulamadı. Herkesin umudu tükenmek üzereydi. Pınar Hanım her gün arayıp bir haber var mı diye soruyordu. Ve Cihad bu şartlar altında omuzlarına yüklenen yükün bilincindeydi. Daha bir hırslanıyordu.

Cihad artık tükenmek üzereydi. 28 gündür sınıra gelmişti ama Baran'a ait tek bir iz bile bulamadılar. Gittikleri yer yer temizlenmiş oluyordu.

"Komutanım buralar temiz." Oğuz'un sesiyle gözlerini kapatıp duraksadı.

"Eğer Baran son anda atlamış ise büyük ihtimalle bombadan etkilendi. İki taraftan ateş altına alınmışsınız; Baran ya çok yaralı bir halde kaçtı ya da birilerinin elinde." Cihad sıkıntılı birkaç soluk bırakıp yürümeye başladı.

"Baran öleceğini bilse bile kaçmaz. Kesin birilerinin elinde." Konuşan eski tim arkadaşına baktı. Her biri başka timlerin başına geçmişti. Herkes birbirini çok iyi tanıyordu.

"Baran iti nerdesin amına koyayım. Bir aydır gezmedik yer bırakmadık."

Cihad Gökhan'ın haklı sitemine güldü. "O it bir yerde ama nerede?"

Doğuhan keyifli bir şekilde lafa atıldı. "Dağı taşı deldi komutanımız," Cihad sırıtarak Doğuhan'a baktı. En gevşekleri bu adamdı. Ve herkesi güldürüyordu.

Kartal Timini çok özlemişti. Üç kişi başka bir timin başına geçince Kartal Timini Hakan Albay dağıtmıştı. Her biri eski anlarını özlemişti.

"Kartal burnumda tütüyor lan."

Herkes Ekin'e baktı. Hepsinin aklından geçeni Ekin dile getirmişti. Sekiz sene aynı timde görev yapmışlardı. En eskileri Baran, Cihad ve Salih'ti.

"Hakan Albay hepimizi dağıttı anasını satayım." Haklı bir söylenme ise Ahmet'ten geldi. Cihad ise hepsini dinleyip sessiz kaldı.

"Nasılsın Uhra?" Elisa'nın sorusuyla yeşil gözlerini göz kapakları ile örttü.

"Her şeyini kaybetmiş bir insan nasılsa öyleyim."

Elisa dolan gözlerini arkadaşının üzerinden çekmedi. Günlerdir bitik haldeydi hoş herkes öyleydi. Baran'ın şehit haberi herkesi küle çevirmişti ardından yaşadığını söylediklerinde içleri umutla dolup taştı. Uhra'nın sarı saçlarını okşayıp ayağa kalktı. Üç haftada bir bebeğin kontrolleri vardı bu yüzden Uhra'yı zorda olsa hastaneye Barın getiriyordu.

"Uhra," dedi Elisa ekrana bakarak. Gözlerini aralayan Uhra beklenti ile baktı. Hissediyordu ama bir de bunu sesli duymak istiyordu. "Kız, minik bir kız çocuğu,"

Uhra, Elisa'nın sözleri ile doğrulup hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Öyle şiddetli ağlıyordu ki kapıda bekleyen Barın içeri girmemek için kendini zor tuttu. Kız kardeşi gözlerinin önünde eriyip gidiyor ama ellerinden hiçbir şey gelmiyor.

"Uhra kızınız olacak." diyen Elisa, Uhra'nın gözyaşlarını silip gözyaşları içerisinde gülümsedi.

Ağır ağır yutkunan Uhra elini karnında gezdirip tebessüm etti. "Babanı hiç göremeyecek misin anneciğim? Babana hiç sarılamayacak ve kokusunu bilmeyecek misin? Onun güvenli kolları arasına giremeyecek misin? Ve en önemlisi gözlerini açtığında baban yanında olmayacak olabilir. Söz veriyorum sizi hiçbir zaman yalnız bırakmayacağım. Son nefesime kadar sizi canımdan çok sevip koruyacağım."

Kendini tutamayan Elisa arkasını dönüp ağlamaya başladı. Sesini Uhra duymasın diye dudaklarını ısırıyordu.

"Gidiyorum Elisa."

Uhra karnını sildikten sonra ayağa kalktı. Elbisesini düzeltip yavaş adımlarla odadan çıktı. Ona seslenen Barın abisini bile duymuyordu.

"Baran," dedi fısıldayarak. İnsanın fikri neyse zikri o olurmuş derler. Uhra'nın fikri de zikri de hep Baran olmuştu. Gözlerini Baran diyerek açıp Baran diyerek kapatıyordu. "Beni duyuyorsun değil mi hayatım? Bir kızımız olacak."

Ağlayarak hastaneden çıkıp yürümeye başladı. Barın Uhra'nın kolundan tutup onu durdurdu.

"Yapma güzelim." Barın'ın sesi yalvarır gibi çıkmıştı. Uhra'yı böyle gördükçe o daha çok kötü oluyordu. Uhra hiç iyi değildi. "Çocuklarını düşün. Kendini ve doğacak miniği düşün." Yaş eksik olmayan gözlerini kapatıp açarak Barın'a baktı. Düşündüğü tek şey onlardı.

"Onlar için ayaktayım. Abi ben hayatımı kaybettim. Ben her şeyimi kaybettim. Baran benim yolumdu ve ben yolumu kaybettim. Gittiğim bir güzergah yok. Ondan önce nasıl yaşıyordum bilmiyorum. Abi ondan hiçbir haber alamazsam ben nasıl yaşayacağım?" Uhra'yı kendine çekip sıkıca sarıldı. Kız kardeşinin tüm acılarını almak ister gibi sarıldı. Keşke dedi içinden defalarca. Keşke acılarını dindirebilsek.

"Abim." diyen küçük Uhra Barın'ın yanına doğru koşarken yere düşmüştü.

Barın Uhra'nın düştüğünü görünce koşarak 4 yaşındaki kız kardeşinin yanına ilerledi.

"Uhra, elin kanıyor." Uhra'yı yerden kaldırıp elini tuttu.

"Abi acıyor." Barın Uhra'nın kanayan elini avuçları arasına alıp bahçedeki çeşmeye yaklaştı. Uhra'nın elini yıkayıp çardağa oturttu.

"Bekle hemen geliyorum." Barın hızlıca içeriden yara bandı ve peçete alıp Uhra'nın yanına geri döndü. Kız kardeşinin elini peçete ile sildikten sonra yara bandı ile sardı.

"Yaranı kapattık. Hemen iyileşecek üzülme tamam mı?" Barın Uhra'nın yara bandı yapıştırdığı bileğini öpüp gülümsedi.

"Abi sen öpünce hemen geçti." Barın gülümseyerek Uhra'ya sarıldı. O da biliyordu sızladığını ama sessiz kaldı. Sevgisi Uhra'nın acısını azaltmıştı.

"Keşke zamanı geri alabilseydim güzelim. Keşke tüm acılarını alabilsem." Barın'ın kollarında dakikalarca ağladı. Ağlamak hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Şayet değiştirseydi dökülen gözyaşları ona sevdiği adamı geri getirirdi.

"Abi nefes alamıyorum. Boğuluyorum. Nefesim kesiliyor. Düşündükçe boğazım düğümleniyor. Ben Baran olmadan ne yapıyordum?" Hıçkırarak ağlamaya devam etti. Ne sesi ne de gözyaşları susmuyordu.

"Abi tam 35 gün. Ben 35 gündür ondan tek bir haber bile alamıyorum. Ben 35 gündür nefesimi kaybettim. Yürüyorum, uyuyorum, uyanıyorum veya yemek yiyorum ama yaşamıyorum." Kız kardeşinin saçlarını okşayıp onu göğsüne çekti. Teselli edecek hiçbir söz bilmiyordu.

"Eve gidelim dinlen." Sesini çıkarmadan Barın ile beraber arabaya ilerlediler.

Eve geldiğinde her zaman olduğu gibi Emre ve Uraz'ı kolları arasına alıp yatağa geçti. Çocuklarını çok ihmal ettiğini anımsadı ve onlara daha sıkı sarıldı.

Kapıdan içeriye girince olduğum yerde duraksadım. Nefes alışımla beraber kalbimin atışları da hızlandı. Hayal miydi gördüğüm yoksa gerçek mi? Birkaç adım geriledim. Allah'ım eğer bu gördüğüm rüya ise bu rüyadan uyanmak istemiyorum. Benim aylardır hasret kaldığım adam tam karşımda duruyor.

"Geldin mi sahiden?" Gelmiş mi sahiden? Gözlerimi kapatıp birkaç dakika derin derin nefesler aldım. "Hala orada durup bana mı bakacaksın?" Meftun olduğum sesi kulaklarıma ulaşınca gözlerimi açarak Baran'a baktım. Aramızdaki mesafeyi koca adımları ile kapatıp beni kendine çekti. Şu an biz birbirimize sarılıyoruz! O an hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

"Buradasın." Sesli bir şekilde ağlamaya devam ettim. Eli usulca saçlarımı okşarken gözlerimi kapattım. Sana nasıl ihtiyacım olduğunu bilemezsin. "Buradayım ve sen kollarımın arasındasın." Daha çok ağladım. Geçen tüm zamanın acısını çıkararak ağladım.

Geldi... Ömrümü emanet ettiğim adam geldi.

Kollarımı boynuna sarıp sıkıca sarıldım. Hiçbir şey düşünecek durumda değildim. Baran'a sıkıca sarılmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

Burada... Geldi... Gittiği gibi geri geldi...

"Şş yeter artık Uhra." Sesi kızgın çıkmıştı ama umursamadım. Beni kendinden uzaklaştırıp üzerimi inceledi. Gözleri karnımın üzerinde duraksayınca gülümsemesi arttı. "Benim güzel kızım nasıl?" Gözyaşlarımla gülümsedim. Omzuna yavaşça vurup yüzümü astım.

"Seni süründüreceğim Baran. Daha kızın olmadan pabucum dama atıldı." Ellerini yanaklarıma koyup açtığı mesafeyi kapattı.

"Geleceğim..."

Gözlerini nefes nefese açan Uhra hızla ayağa kalktı. Bakışları bulunduğu odada gezindi. "Baran neredesin?" diyerek odanın dışına çıktı. Merdivenleri hızla indiğinde Uhra'yı gören Berkin hızla yanına ilerledi.

"Uhra," dedi kapıyı açan kız kardeşini tutarak.

"Nereye gitti abi? Şimdi bahçedeydi. Benimle konuştu. Abi sarıldı bana, hani nerede?" Gözyaşları çoktan yanaklarını ıslatmaya başlamıştı.

"Uhra rüya gördün güzelim." Berkin'in ellerini kolundan çekip dışarıya baktı.

"Gördüm abi şuradaydı." Eliyle kapının önünü gösterdi.

"Uhra kızım." Menekşe Hanım bahçesinden çıkıp Uhra'nın yanına yaklaştı.

"Menekşe teyze gördün mü Baran'ı. Az önce buradaydı bana sarıldı. Geldim dedi sen gördün mü?" Menekşe Hanım Uhra'nın kolundan nazikçe tutup ilerlemesini sağladı.

"Sen rüya gördün güzel kızım. Gelecek Baran. Sen dedin ya 'hissediyorum Menekşe teyze Baran yaşıyor' ha işte hepimiz sana inanıyoruz." Uhra gözlerindeki yaşları silip görüşünü netleştirdi. Hareleri tüm bahçeyi didik didik taradı. Baran yoktu.

"Çok gerçekti. Kokusunu aldım." Hıçkırarak ağlamaya başladığında evden yalın ayak çıkan Aylin Hanım koşarak Uhra'nın yanına geldi.

"Kızım," dedi Uhra'yı kolları arasına alarak.

"Anne Baran buradaydı. Yemin ederim sarıldı. Anne gelsin artık. Nasıl gelecekse gelsin." Uhra'nın gözyaşlarını silip onu ayağa kaldırdı.

"Sen asker karısısın annem. Çocuklarınız var dimdik ayakta durmak zorundasın. Sen böyle yaparsan onlar daha çok üzülecek. Baran sana geleceğim dediyse gelir. O hep gitti, sende hep bekledin. Yine bekle geleceği varsa gelecektir annem."

Menekşe Hanım ile beraber Uhra'yı içeriye götürdüler. Pınar Hanım günlerdir ilaçlar ile ayaktaydı. Demir Bey ise bir yanda evladının acısını yaşıyor diğer yanda ise oğlunun yaşadığına dair umutluydu. Sessizce beklemeye devam ediyorlar.

Uhra'yı yatak odasına çıkarıp başında durdular. Uyumuyor, yemiyor, içmiyordu. Aylin Hanım kızının halini içi giderek izledi.

🌼

Açtığım her kapı ardına kadar kapanıyor. Sadece sesini duymak istiyorum. İyi olduğunu veyahut hayatta olduğunu bilmek istiyorum. Zaman geçti. Saatler, günler ve aylar geçiyor ama ben sesini bile duyamıyorum. Açtığım her kapı onun kokusuyla yüzüme kapanıyor.

"Baran," dedim fısıldayarak. Önceden yanı başımda olan adam şimdi aylardır yok. Deliriyorum artık.

"Uhra," elleri saçlarımda gezinen Elisa buruk tebessümle yüzüme baktı. Anlamıyorlar! Kimse anlamıyor. Benim ona ihtiyacım var! Benim sadece ona ihtiyacım var!

"ANLAMIYORSUNUZ! ANLASANIZA BENİM BARAN'A İHTİYACIM VAR. BİR KERECİK SESİNİ DUYSAM YETER!" Bağırdığım için ağlayan Emre ve Uraz'ı kollarımın arasına aldım. Benimle beraber onlarda mahvoluyor.

"Uhra, böyle yaparak kendine ve çocuklara zarar veriyorsun." Sakinliğimin son demlerindeyim. Ya kimse anlamıyor. Sevdiğim adamdan aylardır haber alamıyorum. Şehit mi yoksa sağ mı? Hakkında hiçbir şey bilmiyorum! Yaşıyor dediler ve bu kelime ile günleri geçiriyorum.

"Ya anlamıyor musunuz? Eğer şehit olmuşsa bedenini bulup getirsinler ama yok. Baran'dan tek bir haber bile yok. Kimse bilmiyor. O lanet olası yerde yok oldu! Anlasanıza ben onsuz bir hiçim. Yaşıyorum ama eksiğim! Anlayın!" Tekrar ve tekrar yaşaran gözlerimi silme gereği bile duymadım. Kollarımın arasında uyuyan Uraz'ı yatağa yatırıp Emre'yi kucağıma aldım. Giderken bana 3 tane mucize emanet etti.

Emanetlerinin sana benden daha çok ihtiyacı var

"Beni yalnız bırakın!" Elisa üzgün bir ifade ile son kez bana bakıp odadan çıktı.

"Anne babam nerede?" Emre'nin saçlarını okşayıp gülümsedim. İçimdeki acıyla çocuklarıma gülümsedim.

"Gelecek oğlum. Babanız en kısa zamanda gelecek." Emre verdiğim cevaptan memnun kalmamıştı. Yüzünü asarak kollarını boynuma sardı. "Siz uyuyun bebeğim ben buradayım." Sanki bu anı bekliyorlarmış gibi gözlerini kapatıp bana sarıldılar.

"Annem beni yetiştirdi bu ellere yolladı
Al sancağı teslim etti, Allah'a ısmarladı
Boş oturma çalış dedi, hizmet eyle vatana
Sütüm sana helal olmaz, saldırmazsan düşmana
Yastığımız mezar taşı, yorganımız kan olsun
Biz bu yoldan döner isek namus bize ar olsun."

Çocuklar uyuyunca aralarından sıyrılıp ayağa kalktım. İkisini kocaman öpüp, üzerlerini örttüm. Yavaş adımlarla pencerenin önüne geçip dışarıyı izledim.

"Uhra," dedi Baran birkaç adımla yanıma yaklaşarak. Gideceği için üzgünüm. Ona belli etmemek için öylece dışarıyı seyrediyorum ama aklım tamamıyla Baran'da. Kollarını belime sarıp saçlarımdan öptü.

"İyi misin güzelim?" Bana daha sıkı sarıldı. Belimi saran ellerinin üzerine ellerimi koydum.

"Canım sıkılıyor." Baran beni kendine çevirip alnımdan öptü.

"Canın neden sıkılıyor Uhra'm?" Kollarımı beline sarıp başımı göğsüne yasladım.

"Sen gideceksin diye," huysuzca mırıldanarak yüzümü göğsüne gömdüm.

"Gideceğim ama geri geleceğim." Saçlarımdan öptü. Geriye çekilip gülümseyerek Baran'a baktım. Yüzündeki gülümsemeyle dudaklarını alnıma bastırdı.

Evimizin her köşesinde bir anımız var. Gözlerimi her kapattığımda odada sesi yankılanıyor. Sırf sesini duymak için gözlerimi ömrüm boyunca kapatabilirim. Uhra demesine hasret yaşıyorum.

"Uhra," açılan kapıya doğru döndüm. Pınar annem şişmiş gözlerle gözlerime baktı. Onunda içi parçalanıyor bunu görebiliyorum çünkü aynısını bende hissediyorum.

"Anne," dedim karnımın el verdiği kadar hızlı adımlarla yanına ilerleyerek.

"Üzülme kızım," bana sıkıca sarıldı. "Oğlum gelecek değil mi? Gelecek kızım üzülme çocuklarını düşün." Bana üzülme diyor ama kendi de çok üzülüyor.

"Gelecek anne. Ben biliyorum Baran gelecek." Saçlarımı okşayıp geriye çekildi.

"Sen yemek yedin mi? Bak Baran görse çok kızar ha, hadi biraz yemek yiyelim kızım." Elimden tutup ilerlemeye başladı bende zorluk çıkarmadan ardından ilerledim. Alt kata indiğimizde gözlerim oturma odasına kaydı. Babam ile Demir babam oturuyordu.

Mutfağa geçtiğimde annem masayı hazırlıyordu. Almila ve Aleyna kötü olduğu için abimler onları eve götürmüştü. Elisa kalmak istedi ama hamile olduğu için gitmesini söyledim. Son ayında benimle uğraşıp üzülmesin. Zaten onunda kalbini kırdım. Herkes iyiliğimi düşünüyor ama benim kimseyi düşünecek halim kalmadı.

"Kızım," annemin sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. "Gel annem şuraya otur." Çektiği sandalyeye oturdum. Masada duran yemeklere kısa bir bakış atıp anneme baktım. Güzel annem.

"Hiç öyle bakma Baran geldiğinde bize kızar. Demez mi 'anne siz Uhra'nın bu halini görmüyor musunuz?' diye ne derim ben oğluma." Yaşaran gözlerimi kırpıştırıp çatalı elime aldım. Ağlaya ağlaya yemek yedim. Kendimi zorlayarak yiyebildiğim kadar yemek yedim. Günlerdir yediğim doğru düzgün tek öğün bu oldu.

"Sabır kızım. Sabırla bekle." Anneme sarılıp daha çok ağladım.

"Hiç sabırlı biri değilim anne. Ama onu ömrümün sonuna kadar beklerim." Annem saçlarımdan öptü. Annemin her saç telime elinin değmesi başımdaki ağrıyı azaltıyordu.

"Gel hadi biraz uyu." Sesimi çıkarmadan annemin ardından ilerledim. Beni yatak odasına çıkarıp çocukların yanına uzandırdı.

"Sen uyuyana kadar buradayım annem. Uyu kızım, uykuya ihtiyacın var." Gözlerimde bitmek bilmeyen yaşlara yenileri eklenirken gülümsedim. Herkes burada ama sen yoksun Baran.

Benim uykuya değil, Baran'a ihtiyacım var.

İki yanımda uzanan çocuklarıma kollarımı sarıp gözlerimi kapattım.

"Uhra," dedi Baran ellerini yanaklarıma yaslayıp. "Üzülme can eşim. Sen üzülürsen ben daha çok üzülürüm." Omuz silkip ellerinin üzerine ellerimi koydum.

"Ama Baran seni bekliyorum ben, sen gelmeyi bilmiyorsun." Dudakları iki yana kıvrıldığında karnıma minik bebeğimden tekme yedim.

"Ah be güzelim. Ne dedim ben sana 'senden gidişlerim sana gelişlerim ile son bulacak' sen bekle ben geleceğim Uhra'm." Yaşaran gözlerimi ondan saklamadım.

"Şimdi gel ya da sesini duyayım." Komik bir şey söylemişim gibi dişlerini gösterecek şekilde gülümsedi.

"Kendine iyi bak güzelim..."

Nefes nefese gözlerimi açıp etrafıma baktım. Rüya gördüm... Baran'ı sadece rüyalarımda görüyorum. Gözlerim komodinde duran fotoğrafımıza kaydı. Elimi uzatıp çerçeveyi ellerimin arasına aldım.

Bu fotoğrafı çekene kadar Baran beni deli etmişti. Doğru düzgün fotoğraf çekememiştim.

"Ya Baran rahat dursana." Saçlarımı parmağına sarıp yanağımı ısırdı. "Baran ya baksana diş izlerin çıktı." Yüzümü asarak bakışlarımı ona çevirdim. Baran ise gülerek yanağımdan öptü.

"Biraz daha öpersem diş izleri geçer." Kaşlarımı çatıp omzuna vurdum.

"Eğer düzgün bir fotoğraf çekmeme izin vermezsen seni salonda yatırırım." Sözlerim ile telefonu elimden çekip beni kolunun altına aldı. Onun bu haline kahkaha attım. "Bundan sonra böyle yoksa beni çileden çıkarıyorsun." Yüzümdeki gülümsemeyle kameraya baktım. Baran fotoğrafı çektikten sonra beni kendine çevirdi.

"Sen beni hep böyle tehdit ediyorsun." Omuz silkip kıkırdadım.

"Sende çok arsız oldun ne yapabilirim."

Gözlerini kısarak beni kendine çekti. "Emre hala uyuyor." Belimden kavrayıp boylarımızı eşitledi. Gözlerimi açarak Baran'a baktım.

Fotoğrafa bakarak gülümsedim. Fotoğrafımızın üzerinde parmağımı gezdirip tebessüm ettim. O anı hala yaşıyorum Baran.

"Gururluyum bir tanem. Sen her zaman beni gururlandırdın. Seni çok seviyorum hayatım."

"Uhra," kapı aniden açılınca olduğum yerde sıçradım.

"Elisa," dedim şaşkınlıkla. Elisa tebessüm ederek bana yaklaştı.

"Daha iyi misin canım?" Başımı aşağı yukarı sallayarak gülümsedim. "Bebeğin için bir şeyler yemek ister misin?" Daha sakin olmuş olmam tuhaf hissettiriyor. Elisa'ya hafifçe tebessüm edip kapıya doğru ilerledim.

Elisa benim ardımdan çocukları uyandırmıştı. Uraz abimin kucağındaydı kollarını iki yana açıp bana baktığında yerimden kalkıp onu kucağıma aldım. Emre de yanıma oturduğunda onlarla beraber sessizce bir şeyler yemeye başladım.

"Anne," diyen Emre ile bakışlarımı oğluma çevirdim.

"Efendim bir tanem."

Başını eğdiğinde elini tutup gülümsedim. "Söyle oğlum."

Elimi sıkıca tutup ayağa kalktı. "Babamla videolarımızı izlemek istiyorum." Gözlerim dolu dolu olunca Uraz'ı da alıp ayağa kalktım.

"Oturup hepsini beraber izleyelim." Berkin abime telefonu uzatıp çocuklarımla salona geçtim. Abim telefonu televizyona bağlayıp geri bana verdi. Videoların olduğu bölüme girip sırayla izlemeye başladık.

Emre, Baran'ın sırtına çıkmış kahkaha atıyordu. Baran ise ellerini iki taraftan kaldırıp düşmemesi için tutuyordu.

"Baba daha çok havaya yükselmek istiyorum." Baran bu sefer Emre'yi kucağına aldı.

"Oğlum benimde boyum bu kadar daha yükseğe çıkamazsın." 4 yaşındaki oğlumuz dudaklarını büzünce Baran onu göğsüne bastırdı. "Uhra hep senden öğreniyor bunları." Gözlerini kısaral bana baktı.

Kaşlarımı çatarak ayağa kalkıp kamerayı ters çevirdim. "Anneciğim büyünce bunları izle gör, babanın kıskançlığını."

Video bitince hepimiz gülümsedik. O gün bir sürü fotoğraf ve video çekmiştik. Emre o kadar çok hareket etmişti ki Baran hiç oturamadı. Beni oturtup o peşinden koşmuştu.

Uraz ile Baran'ın videosuna gelince Uraz gözlerini açarak ekrana baktı. Kucağımdan kalkıp televizyon ünitesine ilerledi. Küçük parmağını ekrana uzatıp bana döndü.

"Anne babam." İçim gitti. Küçük oğlumun babam dediği anda gözlerimdeki yaşlar yanaklarıma hücum etti. Kalbim kan revan içinde çırpınıp durdu ama bir çıkar yol bulamadı.

"Uraz'ı yerine yatırdım ama uyumuyor Uhra." Baran'ın sözlerine kıkırdayarak kamerayı Baran ve Uraz'a çevirdim.

"Baran, Uraz Emre gibi değil. Yanına uzanman gerekiyor uyuması için." Baran bana kısa bir bakış atıp Uraz'a baktı.

"Niye böyle alıştırdın ki Uhra? Şimdi sürekli gelip Emre gibi aramızda Uyuyacak." Uraz minik ellerini Baran'ın koluna koyup gözlerini kapattı. Bende o anları hem fotoğraf, hem de video karesine aldım.

Gözlerim dolu dolu izledim. Bu anlar öyle kıymetliydi bizim için. Her video ya da fotoğraf çektiğimizde Baran kocaman gülümserdi. İleride çocuklarımız bakıp babamız güleryüzlü desinler derdi.

Her günümüzü sevgi ile geçirmiş olmamız benim için çok özel.

Sessizce salondan çıkıp bahçeye doğru ilerledim. Çardağa oturup gözlerimi kapattım. Bekledim. Yanıma gelmesini. Her an Baran'ın yanıma gelip bana sıkıca sarılmasını dört gözle bekledim. Ilık hava yüzüme çarptıkça içim karardı.

"Uhra," Berkin abimin sesiyle gözlerimi aralayıp yan tarafıma döndüm. Bana gülümseyip yanıma oturdu. "Hatırlıyor musun benim elimden düşürmediğim arabam için beni bezdirmiştin." Hafifçe tebessüm ederek başımı olumlu anlamda salladım.

"İstiyorum!" diyerek ayaklarımı yere vurdum. Berkin abimin elindeki arabayı gösterip tekrar ayaklarımı yere vurdum.

"Git diğerleri ile oyna kızım. Bu benim vermem." Yüzümü asıp, Berkin abimin elinden arabayı çekmeye çalıştım."Anne şu kızını al yoksa çok pis döveceğim." Mutfaktan çıkan annem bize bakarak kaşlarını çattı.

"Uhra o abinin değil mi kızım?" Omuz silkip yüzümü astım. Abim bana gülünce yere oturup yüzümü asmaya devam ettim.

"Onun bir sürü arabası var onu bana verse ne olacak ki?"

Berkin abim sinirle bana baktı. "İşte bir sürü var. Git diğerleri ile oyna bu benim." Saçlarımı savurup oturduğum yerden kalktım.

"Sen görürsün onu alacağım." Huysuzca söylene söylene yanlarından ayrıldım.

Aklıma gelen anıyla dudaklarım iki yana kıvrıldı.

"Birkaç gün sonra odama bırakmıştın." Abim bana bakıp gülümsedi.

"Bir şeyi elde etmek için hep cadılık yapardın. Ha bir de istemeyi bilmiyorsun. Daha güzel bir şekilde söylesen o arabayı sana verirdim. Ama sen illa alacağım dediğin için bende inat edip vermedim."

Abime bakıp gülümsedim.

"Şımartınız beni ne yapabilirim." Abim gülümseyerek ellerimi tuttu.

"İşte burada sabırla beklemek sana düşen. Gelmesini istiyorsan bunu güzelce dile getir. Eğer geleceği varsa gelecektir. " Gözlerimdeki yaşları elimin tersiyle silip abime sarıldım.

"Gururluyum abi. O benimle her zaman gurur duydu bende onunla gurur duydum, duyuyorum. Nasıl gelecekse gelsin artık."

"Hayırlısı ile gelsin güzelim."

Abimle bahçede oturduktan sonra içeriye geçtik. Annemler oturma odasında otururken çocukları alıp oyun odalarına çıktım. Uraz oyun oynarken Emre yanıma geçip oturdu.

"Anne," dedi elimi sıkıca tutup. Emre'ye bakıp gülümsedim.

"Efendim bir tanem." Gözlerini kaçırıp yere baktı.

"Sınıftakilerin dediği mi oldu?" dedi yeşil gözlerini gözlerime çevirerek. Oğlumun ellerini öpüp gülümsedim. Ürkekti bana bakan bakışları. Alacağı cevaptan korkuyordu.

"Bekliyoruz anneciğim. Babanın nasıl geleceğini bekliyoruz." Emre ellerimi sıkıca tutup başını dizlerime yasladı. Uraz bizi öyle görünce elindeki küçük topu bırakıp bana doğru koştu.

"Anne ben." Ellerini iki yana açtığında hızla oğlumu kollarımın arasına aldım.

"Hadi biraz uyuyalım."

İkisinin elinden tutup odadan çıktım. Yatak odasına girince gözlerim yaşardı ama çocuklara belli etmeden yatağa ilerledim. İkisini yanıma uzandırıp aralarına uzandım. Uraz göğsüme başını yaslarken Emre Baran'ın yastığına başını koyup bize sırtını döndü. Emre'nin saçlarını okşayıp Uraz'ı kollarımın arasına aldım.

Sabah gözlerimi havanın aydınlanması ile açtım. Çocukların üzerini örtüp sessizce odadan çıktım. Alt kata indiğimde annemle beraber Pınar annem oturma odasında oturuyordu.

"Siz uyumadınız mı?" Yavaş adımlarla yanlarına ilerledim.

"Uyuduk kızım ezanı bekliyoruz." Onları onaylayıp koltuğa oturdum.

"Sen daha iyi misin?" Annemin sorusu ile başımı olumlu anlamda salladım. Abimle konuşmak iyi gelmişti.

Zaman nasıl geçiyordu bilmiyorum fakat benim her günüm aynıydı. Uyanmak ve uyumak arasında mekik dokuyordum. Yemek yemek bile yoktu benim için. Sadece uyuyup uyanıyor ve o günü öyle kapatıyordum. Bomboştu. Hayat benim için bomboştu.

Sessiz geçen kahvaltının ardından oturma odasına geçtik. Çocuklar çizgi film izlerken ben öylece boş boş ekrana bakıyordum.

"Uhra," Barın abimin sesiyle bakışlarımı kapıya çevirdim.

"Hoş geldin abi," dedim ayağa kalkarak. Yanı başıma gelip saçlarımdan öptü.

Sevgi, tüm yaralarımızı sarmaya çalışır.

"Abim ile konuştunuz mu?" Geri çekilip Barın abime baktım.

"Hiç konuşmadık. En son aradığımda telefonu kapalıydı." Gözlerini kapatıp açarak karşı koltuğa oturdu.

"Neredeyse iki ay oldu. Bekleyelim," dedi elimden çekip beni yanına oturttu. "Merve hoca hastanede, bir görünmek ister misin?" En son Elisa ile cinsiyetine bakmış ve değerlerimi kontrol etmiştik.

"Olur gidelim."

Abim ayağa kalkıp odadan çıkarken ben Emre ile Uraz'ın yanına ilerledim.

"Bir tanem ben hastaneye gidip hemen geleceğim." Emre'nin yanaklarını öpüp Uraz'a baktım. En sevdiği çizgi film oynadığı için ekrana kitlenmiş gibiydi. "Kardeşini yanından ayırma olur mu Emre?" Emre yeşil gözlerini Uraz'a çevirdikten sonra bana baktı.

"Anne hemen gel bizi burada tek bırakma." Oğlumun saçlarını öpüp gülümsedim.

"Hemen geleceğim annem. Kız kardeşinize bakıp geleceğim." Emre gözlerini açarak karnıma bakınca gülesim geldi.

Odadan çıkıp holde bekleyen abimin yanına gittim. Annem ile beraber beni bekliyordu.

"Bir şey olursa haber verin annem." Anneme sarıldıktan sonra ceketimi giyip evden çıktım. Abim ile arabaya ilerleyip yerlerimize oturduk.

Hastaneye geldiğimizde direkt üst kata çıktık. Sanırım abim önceden haber vermişti direkt içeri girdiğimize göre.

"Hoş geldiniz." diyen Merve hoca direkt ayağa kalkıp yanımıza geldi.

"Merve, Uhra sana emanet ben kapıdayım." Abim bana gülümseyip odadan çıktı.

"Daha iyi misin canım?"

"İyiyim hocam," dedim sedyeye uzanarak. Karnıma jeli sürdükten sonra monitöre baktı.

"Uhra, kızınız çok hareketli baksana." Gözlerim direkt ekrana kaydı. Gözlerim dolu dolu kızımızın hareketlerini izledim.

"Efsa..."

"Çok sağlıklı canım. Aldığın kan takviyeleri etki göstermiş. Vitamin değerlerinde iyi durumdaymış." Karnımı sildikten sonra sedyeden kalktım.

"30 haftalık kızınız. Çok hareketli maşallah." Hafifçe gülümseyerek karnımı okşadım. Babasının güzel kızı...

"Teşekkür ederim." Merve hocayla vedalaşıp odadan çıktım.

"Hava güzel sahile gidelim mi? Canın bir şey istiyor mu?" Abime bakıp gülümsedim. Hep ilgili bir insan olmuştu.

"Canım çilekli pasta istiyor abi."

Abim gülümseyip yürümeye başladı. Otoparka ilerleyip arabaya bindik. Sahile gelince abim arabayı park ettikten sonra arabadan inip kafeye ilerledik. Benim için bol çilekli bir pasta sipariş edip arka masalara geçtik. İnsanların içinde rahat bir şeyler yiyemediğim için etrafı boş olan bir köşeye geçtik her zamanki gibi.

Çilekli pastam gelince iştahım açılmıştı. Gelen çilekli pastayı yedikten sonra geriye yaslandım. Efsa çok hareketli olduğu için sürekli karnım gıdıklanıyor gibi hissediyorum.

🌼

Cihad ve timi tüm çevreyi karış karış aradılar ama yine de bir iz bulamadılar. Günlerdir hiçbir ize rastlamadıkları için delirecek gibilerdi.

"Komutanım bu işin içinde başka bir iş var." diyen Murat yere çöküp derin bir nefes aldı. Baran'ın timindeydi ve aramalara onlarda katılmak istemişti.

"Baran komutanımız atlamış ise çok uzağa gitmemiştir. Ama bizim onu görmemiz lazımdı. Bence birileri onu aldı baygın bir halde." Cihad başını ellerinin arasına alıp düşünmeye devam etti.

"Lan bir türlü taşlar yerine oturmuyor. Eksik bir parça var. Bir şey unutuyoruz ama ne?" Haklıydı Cihad. Unuttukları bir şey var ama ne?


Herkese merhaba 👋 finale son 1 bölüm kaldı. Çok mutluyum ama biteceği için çok üzgünüm. Uhra'yı yazarken çok keyif aldım. Benim ilk kurgum, çok acemice yazdım ama yinede benim için çok özel.

Son bölümde her şey açığa çıkacaktır yavaş yavaş neler olduğu ortaya çıkmaya başladı. Baran'dan herkes haber bekliyor :)

Sizleri seviyorum. Destek olan herkese teşekkür ederim 😍

Finalde görüşmek üzere 👋❤❤

 

Bölüm : 20.01.2025 20:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...