56.Bölüm
Ve finale sayılı bölümler kaldı ❤
"Geleceğim... Senden gidişlerim sana gelişlerim ile son bulacak."
Her zamanki gibi herkesten önce uyanmıştım. Baran'ın yanağına minik bir buse bırakıp odadan çıktım. Çocuklarımın odasına geçtiğimde keyifli bir halde gülümsedim. Uraz her zaman uyuduğu gibi uyuyordu Emre ise Baran gibiydi; uyuduğu gibi uyanır. Yüzümdeki gülümsemeyle Uraz'ı düzeltip yanağından öptüm. Emre'nin üzerini örtüp onunda yanağına öpücük bıraktım.
Yatak odasına döndüğümde giyinme odasına girdim. Havalar epey serinlemişti. Sıcak tutacak kıyafetler çıkardıktan sonra banyoya ilerledim. Sıcak bir duşun ardından üzerimi giyinip saçlarımı kuruttum. Odaya geri dönüp makyaj masama oturdum. Hafif bir makyajın ardından çantamı hazırlayıp kenara bıraktım. Baran hâlâ uyuyordu onu uyandırmadan odadan çıkıp alt kata indim. Emre'nin okulu başlamıştı Uraz'ı ise anneme bırakıyorum malum Baran'ın da işleri var.
Kahvaltıyı hazırlayıp üst kata çıktım. Çocukları uyandırıp banyoya gönderdikten sonra yatak odasına geçtim. Baran'ın dün nöbeti olduğu için sabah gelmişti ve hiç uyandırmak istemiyorum ama Emre'yi okula bırakması gerekiyor. Uraz'ı anneme bıraktığım için Emre'nin okulu bana bayağı ters düşüyor.
Yatağın kenarına oturup Baran'ın saçlarını karıştırdım. "Hayatım." Sesimdeki özlem çok fazlaydı. Günlerdir geç geliyor bir de bugün nöbeti olunca daha çok yorgun ve uykusuz. Yeni bir operasyonun ardından sınıra gitmek için epey çalışıyor. Yanağından öpüp "Baran," dedim. Gözlerini aralayıp bana kısa bir bakış attı. Gözleri uyumak istediğini belli ediyordu. Üzülerek yüzüne baktım.
"Sorun değil güzelim." dedi doğrularak. Dudaklarına minik bir öpücük bırakıp ayağa kalktım. Onu uyandırdığım için içim sızlıyor.
"Kahvaltı hazır hayatım."
Kapıya doğru ilerlerken dönüp Baran'a baktım. Bana gülümseyip yataktan kalkınca bende odadan çıktım. Alt kata indiğimde Emre ile Uraz sessizce masada duruyordu daha doğrusu Emre kahvaltı yapmaya başlamış, Uraz ise başını masaya yaslayıp uyukluyordu.
"Uraz," dediğimde gözlerini açıp dudaklarını büzdü. 2 yaşında olan minik oğlum yüzünü asarak bana baktığında gülmemeye çalıştım. Çok uykucu bebeğim, çok.
"Kahvaltını bitir üzerini değişelim bir tanem."
Beni onaylayan Emre'nin yanağına kocaman öpücük bırakıp Uraz'ı kucağıma aldım. Zorda olsa onunla beraber kahvaltı yapmaya çalıştım. Baran da gelince hızlıca kahvaltı yapıp Emre ile üst kata çıktım. Oğlumun üzerini değiştirip çantasını alarak alt kata indim. Baran mutfakta yoktu Uraz ise masada uyumaya çalışıyordu. Uraz'ı masadan kaldırıp hızlıca masayı topladım. Baran mutfak kapısında belirdi.
"Ben çıkıyorum hayatım." Birkaç adımla yanına ulaşıp Baran'ı yanağından öptüm.
Alnıma dudaklarını bastırıp hafif geri çekildi. "Günüm şimdi aydı." Kıkırdayarak geri çekilmeye çalıştım ama Baran bana engel oldu. Tekrar alnımdan öpüp göz kırpınca elim ayağıma dolaştı. Hala heyecanlanıyor olmam. Ah bu adam beni bir gün öldürecek.
"Dikkat et güzelim."
"Ederim. Sende dikkat et hayatım." Uraz kucaklayıp evden çıktım.
🌼
Baran, Emre'yi okula bırakmak için evden çıktı. Okulun önüne gelince oğlu ile beraber arabadan inip okulun içine girdi. Emre babasının elini tutup arkadaşlarına baktı. Mert'i görünce babasının yanında olduğunu onun gözüne sokmak istedi. Onunla çok kez sözlü tartışmaya girmişti.
"Aslanım." dedi Baran Emre'nin saçlarını okşayarak.
"Babam." diyerek Baran'a sarıldı. Baran oğlunu kucağına alıp saçlarından öptü.
"Sınıfına çıkalım sonra giderim." Babasının dediğine hevesle başını salladı. Baran, Emre ile beraber okula girip sınıfa çıktılar. Emre yerine geçip çantasını sıraya bıraktı.
"Babam," dediğinde Baran Emre'nin saçlarını tekrar okşadı.
"Dersin bitince annenle seni almaya geleceğiz oğlum." Emre'yi öpüp sınıftan çıktı. Gelen bayan veliler Baran'a bakıp biraz iç çektiler. İçlerinden biri eşinin bir gün çocuklar için okula gelmediğini dile getirerek dert yandı.
Emre sırıtarak Mert'e baktığında, Mert ona bakıp önüne döndü. Emre'nin yan tarafında oturan arkadaşı İclal, Emre'ye bakıp gülümsedi.
"Baban'a çok benziyorsun."
Emre saçlarını yana atıp gülümsedi. "Annemde öyle söylüyor." diyerek omuzlarını dikleştirdi. Babasını çok seviyordu hele ona benzediğini söylediklerinde gururlanıyordu. Bir gün babası gibi olduğunu düşündüğünde heyecandan yerinde duramıyor sürekli gülümsüyordu.
Bütün gün hastanede koşuşturan Uhra odasına geçtiğinde masasına geçip derin bir nefes aldı. Emre'nin çıkış saatine az kalmıştı ve birazdan o da çıkacaktı. Baran çıkışta Uraz'ı alıp yanına geleceğini haber vermişti.
Gözlerini kapatan Uhra bulanan midesi ile ayağa kalktı. Pencerenin önüne geçince ağzından nefes alıp burnundan verdi. Odasının kapısı açıldığında kimin geldiğini biliyordu. Gülümseyerek kapıya doğru döndüğünde, küçük oğlu babasının kucağından inip ona doğru koştu.
"Anne." Oğlunun yanaklarını öpüp kucağına aldı.
"Bir tanem, beni özledin mi?" Annesinin boynuna kollarını sarıp başını omzuna yaslayan Uraz, annesinin sözlerini duymamış gibiydi. Kıkırdayan Uhra Baran'a bakıp öpücük attı.
"Onlar sarılırken ben öpücükle yetiniyorum."
Eşinin sitemine kahkaha atıp çantasını aldı. Baran ile beraber hastaneden çıkıp Emre'nin okuluna gitmek için arabaya bindiler. Emre'nin okuluna geldiklerinde Uhra kucağında Uraz ile arabanın yanında bekliyordu Baran ise çıkış kapısının önündeydi. Okuldan çıkan Emre babasını görünce gülümseyerek Baran'a doğru koştu.
"Baba!" Emre'nin gülümsemesi Baran'ı daha çok güldürdü. Oğluna sıkıca sarılıp onlara bakan eşinin yanına ilerledi. Emre'yi yere indirip Uraz'ı kucakladı.
"Annem!"
Emre'nin yanaklarını öpen Uhra, oğlunun çantasını alıp küçük elini sıkıca tuttu. "Nasıl geçti okulun bir tanem?"
Annesinin elini sıkıca tutup arabaya yaklaştı. Uhra, Uraz'ı da yerine oturtup ön yolcu koltuğuna geçti. Emre gün içinde okulda yaptıklarını anlatmaya başladı. Evlerine varana kadar Emre'nin okul maceralarını dinlemişlerdi.
Çocukları çizgi film izlerken onlar mutfakta yemek hazırlıyorlardı. Baran masayı hazırlarken canı un kurabiyesi çeken Uhra, kurabiye yapmak için malzemeleri çıkardı. Cam kaba uzanırken ondan önce davranan Baran kabı alıp tezgaha bıraktı.
"Teşekkür ederim."
Uhra malzemeleri kaba koymaya başlarken Baran'ın sözleriyle duraksadı. "Önemli değil küçüğüm." Bakışlarını eşine çevirdi. Aklına gelen anı ile gözleri dolmuştu. Elindeki unu bırakıp Baran'a sıkıca sarıldı. Hatta öyle sıkı sarıldı ki Baran onu daha çok kendine çekti.
"Ne hatırladığını biliyorum." Baran'ın fısıltısı ile kıkırdadı. Geri çekilip eşinin yanağına öpücük bıraktı.
"Seninle olan hiçbir anımı unutamam ki." Sözleriyle eşinin dudakları dudaklarına kapandı. Soluksuz bir şekilde dakikalarca birbirlerini öptüler. Nefes nefese geri çekilen Uhra, iç çekip Baran'ın dağılan saçlarını düzeltti.
"Seni seviyorum Uhra'm." Baran tekrar eşinin dudaklarına minik bir buse bıraktı. Bu kadına doyamıyordu. Tüm gün kollarının arasında olsa bile özlüyordu. Koskoca adam onun yanında muma dönüyordu.
Uhra, kurabiyelere şekil verip fırına attıktan sonra çocukları masaya çağırıp yemeğe oturdular. Keyifli geçen yemeklerinin ardından Emre ders çalışmak için odasına çıktı Uhra ise koltuğa oturup Uraz ve Baran ile kurabiye yemeğe başladı.
"Baran, oğlumuzun da canı çekmiştir ona da biraz götürür müsün?" Uhra'ya gülümseyen Baran ayağa kalkıp mutfağa geçti. Emre için tatlı tabağına birkaç tane kurabiye koyup odasına götürdü. Ders çalışmaktan nefret eden oğlu, defterleri fırlatarak yere oturdu. Elindeki tabağı masaya bırakan Baran yerde oturan Emre'nin yanına çöktü.
"Ben severdim ders çalışmayı." dediğinde Emre yeşil gözlerini babasına çevirdi. Dikkatle babasına bakıp devam etmesini bekledi. "Çalışkan olmak için değil kendim istediğim için çabalardım. Çok çalışırdım. Ders çalışmayı kendime göre eğlenceli hale getirip saatlerce ders çalışırdım. Halaların küçük oldukları için hiç huzur vermezdi. Bir gün yine odamda defterleri yere sermiş ders çalışıyorum. Almila halan ben odadan çıkınca odaya girip proje ödevimi karalamıştı. Eğer o sinirle elime geçirsem kesin döverdim ama saklanmıştı. Sonra o tatlı haline bakıp kıyamadım." Babasını pür dikkat dinleyen Emre öylece Baran'a baktı.
"Baba benim karalayacak kız kardeşim yok ama Uraz var. O da beni sinir ediyor."
Gülümseyen Baran oğlunu kendine çekip sarıldı.
"Derslerinin iyi ya da kötü olması bizim için bir şey ifade etmiyor. Önemli olan senin mutlu hissetmen. Kendin için çalışmalısın. Ayaklarının üzerinde durmak için çabalamalısın aslanım." Emre babasına sarılıp gülümsedi.
"Senin gibi olmak için çok çabalayacağım baba çünkü sen benim kahramanımsın." Oğlunun saçlarını dağıtan Baran gururlu bir ifade ile oğluna baktı. Oğlunun gönlünde kocaman bir tahta yerleşmiş olması onu gururlandırdı.
"Annen senin için kurabiye gönderdi hadi onları ye sonra derslerini yaparsın aslanım." Babasının yanağına bir öpücük bırakıp ayağa kalktı. Yere attığı defterleri masasına bırakıp tatlı tabağını aldı. Baran odadan çıkınca gülümseyerek alt kata indi. Oturma odasının kapısına yaslanıp Uhra ve Uraz'a baktı. Hem kurabiye yiyip hem de televizyon izliyorlardı. Düşündü de; Uraz hep Uhra'ya benziyordu. Onun gibi uykucu, uykudan uyanınca huysuz. Huyu falan hep Uhra dedi içinden. Dış görünüş olarak ona benziyor olsa da huy olarak kesinlikle Uhra'ya çekmişti.
Uhra oğlunun saçlarına öpücük bırakıp ağzına kurabiye tıkıştırdı. Gülümseyen Uraz annesine sarılıp başını göğsüne yasladı.
"Uraz bak burada senin kardeşin var." Elini karnına koyup oğluna bakarak gülümsedi. Uraz, su yeşili gözlerini Uhra'ya çevirip sonra karnına baktı.
"Burada mı?" dedi bazı kelimeleri yutarak. Oğlunun konuşmasına kıkırdadı.
"Evet bir tanem, burada kardeşin." Annesinin karnına bakan Uraz gülerek Uhra'ya baktı.
"Anne hadi çıksın." Oğlunun ne dediğini anladığında kahkaha attı.
"Şimdi çıkamaz çok küçük annem." Yüzünü asan Uraz dudaklarını büzdüğünde Baran gür bir kahkaha attı. Uhra, Baran'a bakarak iç çekti. Bu adam gülüşüyle nasıl onu dağıtıyordu. Küçük bir çocuk gibi çok heyecanlandırıyordu. Üşenmese kalkıp öpecekti.
"Uhra, Uraz aynı sen. Hareketleri, tavırları hep sen be güzelim."
Omuz silken Uhra Baran'a manidar bir bakış attı.
"Annesiyim normal değil mi Baran?" Gülümseyen Baran Uhra'nın yanında uzanan oğlunu kucağına aldı. Uhra Baran'a ters bir bakış atıp televizyona döndü. Baran gülerek Uhra'yı kendine çekti.
"Sen," dedi Uhra'nın saçlarından öperek. "Sana vurgunum be güzelim." Uhra kıkırdayarak Baran'a baktı.
"Vugun." diyen Uraz onların kahkaha atmasına sebep oldu.
🌼
Geçen günlerin ardından Baran'ın sınıra gitme günü gelip çattı. Gözlerimi huzursuzlukla açıp yatakta doğruldum. Saatler sonra çıkıp gidecek olması beni çok üzüyor. Ona her veda edişim beni çok yaralıyor ama bu çok farklı. Bazen gelmeyecek düşüncesi yüreğimin orta yerine çöküp ruhumu bedenimden çekip alıyor.
Ondan tarafa doğru dönüp uyuyan yüzünü seyrettim. Bana göre kusursuz bir manzara karşımda duruyor. Elimi uzatıp saçlarını karıştırdım. Ona daha çok yaklaşıp elimi yanağında usulca gezdirdim. Yüzünü hafızama kazımak istercesine dokundum, güzel yüzünün her bir noktasına. Ellerim usulca dolaştı yüzünde. İncitmeden yüzünün her bir ayrıntısına dokundum. Aşık olduğum gözlerini göz kapakları esir almıştı. Sol gözümden bir damla yaş firar edip yanağına damladığında telaşla yanağını sildim. Bileğimden kavrayıp beni göğsüne çekti. Uyandırmıştım.
Sanki hiç sarılmamışız gibi sarıldık. Kokusunu hiç solumamışım gibi derin soluklar aldım. Kollarımı beline sarıp başımı göğsüne yasladım. Ne kadar ağlamamı dile getirse de kolları arasında sessizce ağladım. Belki dakikalar geçti, belki de saatler ve ben hala ağlıyordum. Beni kendinden uzaklaştırdığında öylece birbirimize baktık. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Beni tekrar kendine çekip sıkıca sarıldı. Saçlarıma ardı arkası kesilmeyen öpücükler bıraktı.
Kalbimden öper misin? En çok sol yanım acıyor.
"Geleceğim... Senden gidişlerim sana gelişlerim ile son bulacak."
Yaşlı gözlerim yeşil gözleriyle birleşti. Usulca uzanıp gözlerinden öptüm. O öylece uzanırken ben gözlerini, yanağını ve yüzünün her bir noktasını hiç acelem yokmuş gibi öptüm. Saçlarından çok kez öptüm ve ona hiç doyamadım. Her öpüşüm ona olan doyumsuzluğumun habercisiydi. Dudaklarımızın arasında milim mesafe kalmışken duraksadım. Onu son kez mi öpeceğim? Sağ tarafıma döndüğümde yanımda göremeyecek miydim? Sarılmak istediğimde sarılamayacak mıyım?
İşte! En çok bu acıttı. Onu uzun bir süre görmeyecek olmam. Elimi uzattığımda elini tutamayacak olmam.
"Uhra'm," ismim iki dudağının arasından döküldü. Yavaşça dudaklarım dudaklarını buldu. Ağlayarak öptüm onu. Ağlıyordum... Onu öperken gideceği aklımın merkezindeydi ve bu benim için ruhumun bedenimden çekilmesi ile eşdeğer. Geri çekildiğimde beni yatağa yatırıp üzerime eğildi. Ellerini başımın iki yanıma yerleştirip beni kolları arasına hapsetti. Keşke hep burada dursam. Sesimi hiç çıkarmam. Hiç huysuzlanmam.
"Ağlama artık, dayanamıyorum." Fısıltısını duyduğumda kapattığım gözlerimi araladım. Nasıl ağlamam? Sen giderken ve ben kalırken nasıl ağlamam! Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. Benim yüreğim yanıyor. "Sen böyle ağlarsan benim aklım kalır. Güzelim, zaten aklımdan hiç çıkmayacaksınız. Kalbim zaten burada." Birkaç damla daha düştü gözlerimden. Eli usulca yanağıma ulaşıp düşen damlayı tenimden çekip aldı.
"Sen ağladıkça delirecek gibi hissediyorum. Düşen tek bir damla yaşın bile ölüm gibi lakin öldürmüyor; gözlerinden düşen yaşlar bana can çekiştiriyor." Sol gözümden bir damla yaş daha düştü. Düşen o damla iki parmağının arasında kaybolup gitti. Sıcacık dudaklarını dudaklarıma bastırıp öylece durdu. Dudaklarımdaki baskı geri çekilince birkaç damla yaş daha gözlerimden düştü. Alışamıyorum. Baran'ın gidişlerine alışamıyorum.
"Kıyamıyorum. Düşen tek bir damla yaşın bile beni canımla sınıyor." Daha çok ağladım. Gözlerim yaşlardan dolayı puslanmıştı. Kollarımı boynuna sarıp tüm gücümle Baran'a sarıldım. Beni kendi ile beraber ayağa kaldırdı. Kollarımı boynundan çekmedim.
"Gitme." Kelime dudaklarımdan fısıltı gibi çıktı.
Beni kendinden uzaklaştırıp ellerini yanaklarıma koydu. "Geleceğim dedim ya Uhra'm. Senden gidişlerim hep sana gelişlerim ile son bulacak güzelim." Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. Hep benimle kalsın istiyorum.
Laftan anlamayan bir çocuk gibi konuştum. "Gitme." Küçük bir çocuk gibi davranıyordum. Hiç mi sızlamıyor yüreğin be adam! Sızlıyor! Sol yanımın acısı onun acısıydı. Onun acısını kendi içimde hissediyorum. İkimiz de bu acıyla kavruluyoruz.
"Gitmezsem aklım kalır. Ben orada ölmezsem bile burada vicdanım beni öldürür." Hıçkırıp kollarımı boynuna sardım. Veda etmek mi? Lanet olası vedalardan nefret ediyorum. Ben Baran'a her gidişinde bir daha gelmeyecekmiş gibi veda etmek istemiyorum.
"Sana," dedim boğazımdaki yumruyu yutarcasına. "Sana nasıl veda edebilirim? Nasıl?" Ben nasıl hayatımı göz göre göre uğurlarım. Ben ona neden böyle veda etmek zorundayım!
Dört bir yanımı kalbime çöken esaret sarmıştı. Kollarımı usulca boynundan çektim. Gözlerimi gözlerinden ayırmak ölüm gibiydi. Onu ardımda bırakıp odadan çıktım. Yavaş yavaş merdivenleri indim. Mutfağa geçip ağlayarak kahvaltı hazırladım.
"Uhra," Baran'ın sesiyle gözlerimdeki yaşları sildim. Kollarını belime sarıp saçlarımdan öptü. "Ne olur güzelim. Ne olur ağlama." Gözlerimi sıkıca yumdum. Beni kendine çevirip uzunca alnımdan öptü. Dudakları usulca alnımdan çekilip dudaklarımın üzerinde son buldu. Dudaklarımın üzerindeki kıpırtı beni daha çok ağlattı. Beni daha çok kendine çektiğinde alt dudağını acımasızca ısırdım.
Nefes nefese geri çekilip alnını alnıma bastırdı. Kısık gözlerle baktığında ağlayarak kıkırdadım. Bacaklarımdan tutup beni kucağına aldığında gülen yüzüm bir anda yerini şaşkınlığa bıraktı. Beni tezgaha oturtup dudaklarını dudaklarıma mühürledi.
İşte en çok bunu özleyeceğim. Kaçamak öpüşlerini. Sabahları alnımda hissettiğim sıcacık dudaklarını.
Nefes nefese kalmıştık. Göğsüm sık nefeslerden dolayı hızlı bir şekilde inip kalkıyordu. Gözlerimi araladığımda beni izleyen yeşil gözleri ile karşılaştım. Sırtımda duran elini saçlarıma çıkarıp, saçlarımı nazikçe okşadı. İçim onun dokunuşlarıyla yanıp tutuştu.
Saçlarımı sevmeni bile özleyeceğim.
"En çok bu halini özleyeceğim. Sana yaklaştığımda dağılan şu halini izlemeyi."
Utançla başımı eğdim. Beni tekrar kucağına alıp dudaklarını dudaklarıma mühürledi. Gözlerimi kapatıp ona ayak uydurdum. Merdivenlerden çıkıyordu ve sesimi çıkarmadım. Sırtım soğuk yatak ile buluşunca hızla gözlerimi açtım.
"Seni çok özleyeceğim." Baran'a olan hayranlığım hiç bitmiyor. O hep çok güzel seviyor. Bazen onun beni daha çok sevdiğini düşünüyorum. Beni sevmesini bile seviyorum. Ellerimi ensesinden ayırıp saçlarına daldırdım. Siyah tonun hüküm sürdüğü saçlarını sevdim ağlayarak. Dokunuşlarım onun için bir çeşit terapi.
"Gel. Ne olur gittiğin gibi geri gel." Dudaklarını alnıma bastırıp gülümsedi.
O bir kez gülüyor, ben bin kez dağılıyorum.
"Seni çok seviyorum Baran. Seni çok seviyorum hayatım. Seni çok seviyorum sevgilim unutma olur mu?" Öyle güzel bakıyor ki yüzüme şu anda kolları arasında yığılabilirim. Alnıma dudaklarını bastırıp öylece durdu.
"Seni canımdan bile çok seviyorum Uhra. Seni her şeyden çok seviyorum. Seni çok seviyorum bunu hiç unutma." Geri çekildiğinde sabırsızca dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Sana hiç doyamayacağımı bilsem de seni doya doya öpmek istiyorum.
"Her şeyi unuturum ama beni sevmeni unutmam." Kollarımı boynuna sarıp onu kendime çektim. Ben bu adamı her şeyden çok seviyorum. Duygularımı anlatacak cümleler kuramıyorum ama ben Baran'ı çok ama çok seviyorum.
"Eğer -" konuşmasına müsaade etmeden onu tekrar öpmeye başladım. Ne söyleyeceğini bildiğim için konuşmasına engel oldum. Gözlerim yine doldu. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp dudaklarımızı ıslattı. Dudakları hoyratça dudaklarımda dokunuşlarını bırakıyordu. Ruhuma bıraktığın hiçbir iz silinmesin sevgilim.
Dakikalarca birbirimizi öptük. Darmadağınık bir haldeydik ve hiç umursamadık. Nefes alışlarımızı düzenleyip tekrar birbirimizi öptük. Yerlerimizi değiştirip beni üzerine aldı. Nefes nefese kalmıştım. Dağılan saçlarımı düzeltip alnıma minik bir buse bıraktı. Uzun bir süre olmayacağı yüreğimi yakıyor. Onunla geçen bir dakikaya bile muhtaç kalacağım anlar gelecek. Ben onu çok özleyeceğim.
Gözleri saate kaydığında beni de kendi ile beraber yataktan kaldırdı. Oturur pozisyonuna geldikten sonra beni dizlerine oturtup öylece beni izledi. Bakışları ağır ağır yüzümde gezindi. Gözleri yüzümün her ayrıntısında gezinip durdu.
"Bu halini izlemeyi çok seviyorum. Saçların darmadağınık ve dudakların." Arsızca sırıttı. Utançla başımı göğsüne gömdüm. "Ve bu halini daha çok seviyorum. Benden utanıp bana sığınmanı." Geriye çekilip gülen yüzünü seyrettim. Baran'dan utanmıyorum. Onu öpmekten, onu sevmekten ya da onunla tek vücut olmaktan. Bazen arsız şeyler söyleyip utandırmaya çalışsa da ve ben gözlerimi kaçırıp kızarsam da; benim onunla olan her saniyem çok kıymetli.
"Kahvaltı yapalım mı?" dedim dizilerinden kalkarak. Beni çekip tekrar dizlerine oturttu. Halimden memnun olduğum için gülümsedim.
"Sabah sabah tatlı yedim, nasıl kahvaltı yapacağım?" Sözleri üzerine gülümseyerek kollarımı boynuna sardım. Boynuna uzun bir öpücük kondurdum. Hiçbir zaman tarif edemediğim o bambaşka kokusunu derin derin ciğerlerime kazıdım. Her şeyin bir tarifi var ama Baran'ın kokusu tarifsiz.
"Ya sen hep beni utandıracak mısın böyle?" Kollarımı boynundan çekip yüzünü yüzüme eşitledi. Burnuma minik bir öpücük kondurup gülümsedi.
Her gülüşü beni bin parçaya ayırıp tekrar birleştiriyordu.
"Sende her seferinde utanacak mısın böyle?"
Omuz silkip yanağından öptüm.
"Hadi acıktım." Beni de kendi ile beraber ayağa kaldırdı. Yüzümdeki gülümsemeyle beraber parmaklarımızı birbirinize kenetleyip odadan çıktık. Çocuklarımızın odasının kapısına gelince elini tutup geriye çektim.
"Ben kapıyı açacağım." Gülümseyerek başını iki yana salladı. Kapıyı açıp içeri girdiğimde şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Emre ve Uraz uyanmış yataklarını düzeltiyordu daha doğrusu; Emre düzeltmeye çalışıyor Uraz ise onun düzelttiği yerleri bozuyordu.
"Uraz şimdi bir tane tokat atacağım sana!" Emre bağırınca Uraz dudaklarını büzdü. "Tamam, atamam. Uraz abin sana hiç kıyamaz."
Yüzümüzdeki tebessümle onları kapıdan izledik.
"İyi ki," diyerek Baran'a döndüğümde gülümsedi.
"İyi ki." dedi alnıma bir buse bırakarak.
"Günaydın prenslerim." Uraz sesimi duyar duymaz bana doğru döndü.
"Annem," diyerek bana doğru koştu. Kollarımı iki yana açıp Uraz'ı kucağıma aldım. Emre ise Baran'ın yanına ulaştı. Emre ve Uraz'ı alıp odadan çıktık.
Çocuklarımızı alıp mutfağa geçtik. Eğlenceli bir şekilde kahvaltı yaptık. Baran çocuklarla oturma odasına geçerken bende mutfağı çabucak toparlayıp yanlarına gittim.
"Hazırlanın güzelim annemlere gidelim." İçim sızlasa bile gülümsedim. Gözlerim yine dolmuştu. Ona belli etmeden çocukları alıp üst kata çıktım.
Hazırlandıktan sonra evden çıktık. Arabaya bindiğimizde çocukların kemerlerini takıp yerime geçtim. Kemerimi takmayıp Baran'a kısa bir bakış attım. Kemeri işaret ettiğinde omuz silkip gülümsedim. Gözlerini kısarak bana yaklaşıp kemerimi taktı. Geri çekilirken dudaklarıma minik bir buse bıraktı. Kıkırdayarak gamzesi belli olan yanağından öptüm.
"Uhra," dedi gözlerini kısarak.
"Ya ne yapabilirim çok karizmatiksin hayatım." Emre ve Uraz'ın gülme sesini duyunca bakışlarımı onlara çevirdim.
"Babam gidecek mi anne?" Yüzümdeki gülümseme oğlumun sorusu ile soluklaştı.
"Gidecek bir tanem." Emre'nin elini tutup öptüm. Uraz öylece etrafına bakıyordu. Minik oğlum babasının gideceğinden habersiz.
"Baba her zaman gittiğin gibi mi?" Emre yeşil gözlerini Baran'a çevirdi. Dikiz aynasından Emre'ye bakıp yola döndü. Onun içinde zor ama gidiyor. Gitmeli. Sevdasını yarım bırakamaz.
"Evet aslanım. Ama her zamanki gibi değil bu sefer daha uzun sürecek." Yüzünü asan oğlumuz geriye yaslanıp bana baktı. Oğluma acıyla gülümsedim.
"Ama baba çabuk gel ben seni özlerim." Baran buruk bir gülümseme bahşedip yola geri döndü. O da özleyecek ama gitmeli. Birileri her zaman gitmek zorunda.
Pınar annemlere geldiğimizde çocuklar bizden önce koşup içeri geçti. Baran'a kısa bir bakış atıp içeriye geçtim. Herkes bahçedeydi. Herkes öylece kapıda duran bize bakıyordu. Yüzümde zoraki bir gülümseme oluştu. Bakışlarım etrafta gezindikten sonra Pınar annemde duraksadı. Gözleri kıpkırmızı olmuş ve ben o an yutkunamadım. Geri dönüp Baran'a sıkıca sarılıp ağlamak istedim. Ama yapamadım. Onu daha fazla zorlamak istemiyorum. Sessiz adımlarla annemlerin yanına geçtim Baran ise abimlerin yanında ilerledi.
"Uhra," annemin seslenişi ile anneme döndüm. "Elisa bir şeyler söyledi." dediğinde gülümsedim. Anneme biraz daha yaklaşıp başımı omzuna yasladım.
"Hamileyim." diye fısıldadım. Pınar annem bana bakıp gözyaşlarıyla güldü.
"Kızım, çok sevindim." Pınar annem ayağa kalkınca bende ayağa kalktım. Kollarını iki yana açıp yaşlı gözleri ile gülümsedi. Pınar anneme sıkıca sarılıp ağlamaya başladım.
Saçlarımı okşayıp kulağıma bir şeyler fısıldadı. "Gelecek inşallah güzel kızım. Allah doğacak çocuğunuza bağışlasın evladımı." Gözlerimi kapatıp bir süre bekledim. İçim çok acıyor. Sanki birileri kalbimi söküp çıkarmış elinde sıkıyor. Geri çekilip annemin yanına oturdum. Anneme sıkıca sarılıp başımı göğsüne gizledim. Zaman ne kadar geçerse geçsin anneme olan ihtiyacım hiç bitmeyecek.
Baran akşam gidecek. Annemler mutfağa geçince bende onlarla birlikte mutfağa geçtim. Onlar dışarıda otururken biz yemek yaptık. Dışarıya masayı hazırlayıp hep beraber yemeğimizi yedik. Uraz huysuzluk çıkardığı için onu kucağıma alıp masadan kalktım. Uraz'ı alıp Baran'ın odasına geçtim.
"Annem sen neden böyle huysuz oldun?" Başını göğsüme yaslandığında yatağa onunla beraber uzandım. Mızmızlanan minik bebeğimi ayağımda sallamaya başladım. Çok geçmeden gözleri kapanınca onu güzelce yatağa yatırıp yanına kıvrıldım.
Gözlerimi araladığımda hava baya kararmıştı. Bir hışımla ayağa kalkıp odadan çıktım. Banyoda elimi yüzümü yıkadıktan sonra oturma odasına doğru hızlıca ilerledim çünkü bir takım sesler geliyordu. Annemler oturma odasındaydı.
"Neden uyandırmadınız?" dedim kızlara bakarak. Beni yanına çeken Aleyna hafif bir şekilde gülümsedi.
"Abim izin vermedi." Kaşlarımı çatarak ayaklandım. Baran'ın sesi mutfaktan geliyordu bu yüzden o yöne ilerledim.
"Yok be kardeşim." dedi abime bakarak. Abimle ikisi karşılıklı oturmuş konuşuyordu.
"Müsait misiniz?" dedim kapının gerisinde durup. Abim ayaklanıp yanıma geldi.
"Geç güzelim, bende içeriye geçiyordum." Cihad abime gülümseyip Baran'ın yanına ilerledim. Öylece birbirimize baktık. Karşısındaki sandalyeye çekip oturdum.
"Uhra," dedi masada duran elimi tutarak. "Gitmeden önce bebeğimiz için isim seçelim mi?" Yüzüm düştü. Sözleri ile donuklaştım.
"Geldiğinde düşünürüz." Elimi tutan elini sıkıca tuttum. Kendime bir sığınak arıyordum.
"Belki-" diye konuşmaya başladığında gözlerim doldu ve hemen "Bekle, hemen kalem ve kağıt alıp geliyorum." dedim. Hızlıca ayağa kalkıp mutfaktan çıktım. Zorda olsa Aleynaların odasında kağıt ve kalem bulup Baran'ın yanına geri döndüm.
"Buraya isimler yazacağım ama ben kız isimlerini sen ise erkek." Baran tek kaşını kaldırdığında gülümsedim. "Kız isimlerini tabii ki ben yazacağım. Dediklerine göre erkekler unutmadıkları kişilerin isimlerini söylermiş." Elbette şaka yapıyorum. Biraz olsun gülelim istiyorum. Ağlamak çare olmuyor.
Baran başını iki yana sallayıp sırıttı. "E o zaman ben hepsine Uhra yazarım." Gülerken Baran'a baktım. Uyuz ya. Geçmişine dair her şeyi tabii ki biliyorum ve benden öncesi beni ilgilendirmez. Geçmişinde de pek bir şey yok. Çocukluğumuz beraber geçti ve Baran'ın yanında hiç kız görmedim. Lise yıllarında konuştuğu olmuştu ama kimseyle yan yana görmedim.
"Düşmedim canım." Arsızca sırıtmaya başladığı için kağıtları kendime çekip isimleri yazmaya başladım.
"Bitti." dedim Baran'ın yazdığı kağıtlara kısa bir bakış atarak. "Önce bunlardan sonra kendi yazdıklarından bir tane çekeceksin."
"Tamam."
Baran önce benim yazdıklarımdan bir tane çekti sonra kendi yazdıklarından.
"Açıyorum." Heyecanla başımı aşağı yukarı salladım.
"Efsa," dedi genişçe gülümseyerek. Diğerini alıp açtığında bana kısa bir bakış attı.
"E hadi söyle." Göz kırpıp gülümsedi.
"Emir," dediğinde yine gülümsedi. Kağıtları katlayıp masaya bıraktı.
"Kızımız olacak. Efsa." Oldukça emin bir şekilde konuştu. Gözlerimi kısarak omuz silktim. Bu adam kız diyerek kafayı bozdu. Bende çok istiyorum kızımız olmasını. Doğacak bebeğimiz sağlıklı olsun da başka hiçbir şey istemiyorum.
"Bilemiyorum artık." Elimin üzerine minik bir buse kondurup ayağa kalktı.
"İçeridekilerle vedalaşmaya başlayalım." Sözleri üzerine bakışlarımı yere çevirdim. Bu zamanın gelmesini istemiyordum.
Veda etmek diye defalarca içimden tekrarladım. Baran'a veda etmek. Ben ona her zaman veda ediyorum. O hep gidiyor ve ben onu hep bekliyorum. Ama bu sefer çok farklı. Her vedamızdan daha farklı hissediyorum. Bu defa çok uzun sürecek. Bu defa ona her istediğimde ulaşamayacağım.
Bazen 1 hafta sürüyor.
Bazen 1 ay sürüyor.
Bazen 3 ay sürüyor.
Bazen daha uzun sürdüğü bile oluyor ama ben onu hep bekliyorum ve beklemeye de devam edeceğim. Baran her zaman gelecek.
Yine gidiyor. Yine birbirimize veda edeceğiz. O gidecek ben kalacağım ama onu göndermek istemiyorum ki. Ben Baran'a veda etmek istemiyorum. Dolan gözlerimi kırpıştırıp Uraz'ı kucağıma aldım. Paytak adımlarla etrafta dolanıyordu küçük bebeğimiz.
Baran herkesle vedalaştıktan sonra çocuklarla beraber onun odasına geçtim. Baran da içeriye girince ardından kapıyı kapatıp yanımıza geldi. Önce Emre'yi defalarca öpüp saçlarını dağıttı. Oğlumuzu doya doya sevdi. Uraz'ı kucaklayıp doya doya öpüp sevdikten sonra karşıma geçti. Gülümseyerek başımı iki yana salladım. Boğazım düğüm düğüm olmuştu. Bu anı istemiyorum. Bu an hiç yaşanmasın istiyorum.
"Sana bu sefer veda etmek istemiyorum." diye fısıldayarak gözlerimi yumdum.
"Emre hadi kardeşini alıp babaannenin yanına gidin oğlum." Emre, Baran'ın dediğini yapıp Uraz'ın elini tutarak odadan çıktı. Baran kapıyı kilitledikten sonra aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi kapattı. Hızla beni kolları arasına aldı.
"Sana bu defa veda etmem. Edemem anlasana." Dolan gözlerimi kırpıştırıp yüzüne baktım. Belki... Belkisi yok Baran'ım gidecek. "Gitme. Ne olur bu sefer gitme. Bir kez ya sadece bir kez sana gitme diyorum. Bu sefer gitmesen olmaz mı?" Hiçbir şey söylemedi.
Bir cevabı olmadığından değil bu susması. Bana gideceğini söyleyemediği için.
Sadece elleri usulca saçlarımı okşadı. Başını saçlarıma gömdüğünde daha fazla tutamadım kendimi. Onun kollarında onun için ağladım. Küçük bir kız çocuğu gibi kollarımı bedenine sarıp hıçkıra hıçkıra ağladım. Bu sefer gitmese olmaz mı?
Ben bu sefer ona veda etmek istemiyorum.
"Uhra," ağlamamak için direniyordu. Kolları arasından çıkıp ellerimle göğsüne vurdum. Yüreğim acı içinde kıvranıyor. Bir el boğazımı sıkıp bütün soluğumu kesmiş gibi hissediyorum. Bir acının ağında nefes alamıyorum.
"Bu sefer ya! Sadece bir kere! Gitme. Bu sefer gitme. Sonra git, canın nereye istiyorsa oraya git ama sınıra gitme." Bileklerimi kavrayıp beni göğsüne çekti.
Hep böyle duralım ve sen buradan bir yere ayrılma.
"Çocukları sana, seni de Allah'a emanet ediyorum." Eli karnımın üzerinde durduğunda kalbimin kanatlanacağını hissettim. Bir rüzgar dalgası ağaçtaki yaprakları sallıyormuş gibi beni zelzeleye uğrattı. "Kızımız sana emanet Uhra. Onu her şeyden sakın. Belki," dediğinde elimi dudaklarına kapattım.
"Şayet bir kızımız olacaksa sen gelene kadar kızımıza ben sahip çıkacağım ama sen geldikten sonra babası olarak onu her şeyden koruyacaksın. Hatta benden bile." Hamileydim ama kız mı değil mi bilmiyorum. Baran kız deyip duruyordu. Ne kadar hamile olduğumu öğrendiğimde sinir krizi geçirmiş olsam da onunla benden minik bir bebek. Ömrümün sonuna kadar ikimizin bebeğini taşırım ki.
"Gitme zamanı." Acı veren cümleleri kulağıma ulaştığında sıkıca sarıldım. İstemiyorum! Gitmesini istemiyorum. Gitti. Beni kendinden uzaklaştırıp uzunca alnımdan öptü.
"Kıymetlim." dedi bin bir tane anlam içeren bir fısıltıyla. Dudakları alnıma bir öpücük daha kondurdu. Geriye çekilip sessizce kapıya doğru ilerledi. Kapının kilidini açıp odadan çıktı. Bende ağlayarak odadan çıkıp ardından gittim.
Abim havaalanına bırakacaktı. Arabaya bindiklerinde öylece ardından baktım. Pınar annem ve kızlar sessizce ağlıyordu. Kollarımın arasında duran Uraz ve elimi sıkıca tutan Emre'ye bakıp derin bir soluk aldım. Rüzgar onun kokusunu getirmezdi. Her şey onu benden uzaklaştırdı. Her şey anlaşmalı gibiydi.
Bu yol seni benden aldığı gibi geride getirsin!
Bölümü beğendiniz mi?
Yeni bölüm hakkında tahminleriniz?
Sizce Uhra veda etmek istememesi neden?
İzmir depremi... Çok ama çok üzgünüm. Ne dersem diyeyim zamanı geri alamam. İzmir de yaşayan herkese çok geçmiş olsun. Vefat eden herkese Allah rahmet eylesin. ♥
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.8k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |