53. Bölüm

52. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

 

52.Bölüm

Keyifli okumalar

Satır arası ve bölüm sonu yorumlarınızı bekliyorum

"Bu kalp bir sende titrer."

Yine herkesten önce uyanmıştım. Uyuyan Baran'ı rahatsız etmeden yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Rutin işlerimi halledip çıktıktan sonra çocukların odasına doğru ilerledim. Kapıyı aralayıp içeri baktığımda gülümsedim.

Emre her zamanki gibi sakince uyuyor. Gözlerim Uraz'ı bulduğunda kıkırdadım. Küçük oğlum çok deli uyuyor. Ayakları yastığının üzerinde başı ise ayak kısmındaydı. Uraz'ı düzeltip Emre'nin yanına ilerledim. Büyük oğlumun da üzerindeki pikeyi biraz açıp yanağına öpücük bıraktım. Çocuklarımın odasından çıkıp alt kata, mutfağa geçtim. Yüzümdeki gülümsemeyle kahvaltı hazırlayarak kendi kendime şarkı mırıldandım.

Belime dolanan kollarla gözlerimi kapatıp genişçe gülümsedim. Baran beni kendine çevirip yüzüme baktı. Yanağımı öptükten sonra sıcacık dudaklarını alnıma bastırdı.

"Günüm aydı." Usulca elimi yanağına koydum. Hiç usanmadan her sabah bu kelimeleri fısıldıyor. Yanağını okşayıp ufak bir buse bıraktım. "Yine erken uyanmışsın." dedi masaya otururken. Elimdeki kaseye Emre'nin sevdiği incir reçelinden koyup masaya yerleştirdim.

"Uykumu alınca uyandım. Hem sen dün geldin çok yorgundun uyandırmaya kıyamadım." Masanın üzerindeki elime art arda öpücükler bırakıp ayağa kalkmamı sağladı. Elimden tutup beni yanına çekerek dizlerine oturttu.

"Sensiz tam tamına 43 gün geçirdim." Baran'ın sözleri üzerine dudaklarına kaçamak bir öpücük bıraktım. 43 gün benim içinde geçmek bilmedi. Gözlerimi her açtığımda onu görmek istiyordum göremeyince de çok üzülüyordum. Aslında ne kadar alıştım desem de alışamadım. Onsuz uyumak bile istemiyorum. Odamıza girmek bile eksik hissetmeme sebep oluyor.

"Sensiz günler çok zor geçiyordu. Hatta sensiz gün geçmiyordu." Belimde duran eli sırtıma çıktığında beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Her günün acısını çıkarırcasına sıkıca sarıldı.

"Anne," diyen Emre'nin sesiyle Baran'ın dizilerinden kalktım.

"Bakıp geliyorum." Çabucak mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldim. Çocuklarımın odasına girdiğimde bakışlarım Uraz'ın başında duran Emre'yi buldu. "Bir tanem ne oldu?"

Emre Uraz'ı işaret ederek yüzünü buruşturdu. "Yatağını ıslatmış anne." Emre'nin saçlarına öpücük bırakıp uyuyan Uraz'ın yanına ilerledim.

"Uraz, bebeğim." Uykusu ağır olan oğlum mızmızlanarak küçük gözlerini araladı. "Gel bebeğim üzerini değiştirelim." Küçük oğlumu yerinden kaldırıp banyoya ilerledim. Uraz'a hızlıca ılık bir duş aldırıp üzerini giydirdim. "Kahvaltı yaptıktan sonra odanızı temizlerim. Hadi kahvaltıya." Çocukları odalarından çıkarıp merdivenlere yöneldim. Kucağımda boynuma sıkı sıkı sarılmış olan Uraz hala uyumak istiyordu. "Uraz," dedim ellerini boynumdan çekerek. Masadaki yerine oturtup Emre'ye baktım. Emre 7 yaşına geçen ay girmişti Uraz ise 2 buçuk yaşında. Çocuklarımın önlerine sütlerini bırakıp Baran'ın karşısına oturdum. Kahvaltısını yapmaya çalışan Uraz'a arada yedirmeye çalışıyordum ama benim küçük oğlum buna müsaade etmeyip kendisi yemek istiyordu.

Kahvaltıdan sonra çocuklar oyun oynamak için Baran ile bahçeye çıktılar bende onların odasını temizledim. Oturma odasını ve mutfağı toparladıktan sonra her zamanki gibi her yeri süpürüp sildim. Alt katta işim bitince üst kata çıktım. Yatak odamıza kısa bir bakış atıp giyinme odasına geçtim. Kirli kıyafetleri sepete atıp temiz çamaşırları katlayarak yerlerine yerleştirdim. Baran'ın kamuflajlarını çamaşır makinesine attıktan sonra makineyi çalıştırdım. İşim bittikten sonra duş alıp üzerimi değiştirdim.

Bahçeye çıktığımda abimle Baran sohbet ediyordu çocuklar ise beraber oyun oynuyor. Baran ve çocuklara kısa bir bakış atıp abimlerin evine ilerledim. Bahçeden geçip kapılarına ulaştım. Zili çalıp kapının açılmasını bekledim. Eli hamurlu bir şekilde kapıyı açan Aleyna'ya bakıp gülümsedim.

"Ay Uhra iyi ki geldin. Gel içeri." Aleyna'nın ardından bende mutfağa ilerledim. "Abin mantı istedi bende hamur yoğuruyordum. Sana zahmet sende iç harcını hazırlar mısın?"

"Tabii hazırlarım canım, abim istemiş sonuçta." Aleyna bana yüzünü buruşturup hamuru yoğurmaya devam etti.

"Kız abim nerede?"

"Bahçede abimle sohbet ediyorlardı bende yanına geldim."

"Hamur dinlenirken bir abimi görmeye gideyim." Aleyna hamuru yoğurduktan sonra üzerini kapattı bende iç harcını yapıp tezgaha bıraktım. Beraber evden çıkıp sohbet etmeye devam eden abimle Baran'ın yanına ilerledik.

"Hoş geldin deniz gözlüm." Abim sesimi duyunca arkasını döndü. Açtığı kollarının arsında yerimi alıp ona sıkıca sarıldım.

"Nasılsın Uhra?"

"İyiyim abi sen nasılsın?"

"İyiyim bende kardeşim."

Aleyna ile beraber çardağa geçip oturduk. Havalar epey ısınmıştı. Gözlerim bahçede birbirini kovalayan Emre ve Cihangir'e kaydı. Uraz ise düşe kalka onların ardından yürüyordu. Cemre ise oyuncaklarını etrafına saçmış onlarla oynuyordu.

"Uhra," diyen Aleyna ile bakışlarımı ona çevirdim.

"Efendim?" Telefonunu masaya bırakıp bana yaklaştı.

"Elisa hamile olabilirmiş." Duyduklarımla kahkaha attım.

"Ecrin okula başladı. İnşallah hamiledir."

Aleyna kıkırdayarak ayağa kalktı. "Kesin hamiledir. Gel hadi mantı yapacağız." Aleyna ile beraber bahçeden ayrılıp mutfağa geçtik. O hamuru açarken bende diğer yandan iç harcını ekleyip kapatıyordum.

"Baran da mantı seviyor. Akşama bir tabak gönder kocama."

Aleyna bana bakıp kahkaha attı. "Kocasını da düşünürmüş."

"Tabii düşüneceğim kocam sonuçta." dediğimde yüzüne muzip bir ifade takındı.

"Kocam köylü." Aleyna'ya biraz un atıp kıkırdadım.

Mantıyı yaptıktan sonra dolaba koyduk. Aleyna ile beraber mutfağı toparlayıp kendimize kahve yaptık.

"Abim ne zaman gidecek?" Aleyna'nın da haberi varmış. Baran en son bana söylemişti. Ne kadar gitmesini istemesem de gidecekti.

"15 gün sonra gidecek. Hiç gitmesini istemiyorum Aleyna, çok tehlikeli. Baran ne kadar kıdemli olsa da içim el vermiyor."

Aleyna masadaki elimin üzerine destek olmak adına birkaç kez vurdu. "Abim ilk sınıra gittiği zamanda böyle yaptı. Annemler gitmesini istemiyordu tehlikeli olduğu için ama o kimseyi dinlemedi. Tabii bir de seni sevdiği için uzaklaşmak istemiş." Sıkıntılı bir soluk alıp kahvemden içtim.

"Sevdiğini bilmiyordum." Eski günler aklıma gelince tebessüm ettim.

"Ben anlamıştım. Abim seni uzun zamandır seviyordu. Gitmesi onun için bir kaçıştı." Bakışlarımı kahveme diktim. İkimizde aptaldık. Ama küçüktüm nasıl anlayabilirdim.

"Öyle oldu. Aman üzerinden yıllar geçti."

Akşam yemeğini yedikten sonra Baran ile beraber çocukları alıp parka gittik. Emre ve Uraz oynarken bizde onları izlemiştik. Uraz 1 yaşına basmadan yürümeye başlamıştı şu an ise hiç yerinde durmuyor. Odamıza gelmeyi öğrenmiş. Sabah uyandığımızda Baran ile aramızda uyuduğunu görüyoruz tabii Baran buna da söyleniyor. Hep benim alıştırdığımı dile getiriyor.

Çocukları odalarına yatırdıktan sonra odamıza geçtik. Duş almayı düşünüyorum ama şu an çok üşendim. Kıyafetleri ile yatağa uzanan Baran'a ayıplayarak baktım.

"Hayatım üzerini değiştirmeyi düşünmüyor musun?" Yataktan kalkan Baran beni el hareketiyle yanına çağırdı. Gözlerimi kısarak Baran'a yaklaştım. Beni dizlerine oturtup saçlarımdan öptü.

"Daha önce konuşmuştuk." dediğinde neyden bahsedeceğini anlamıştım. İstemiyordum. Baran'ın sınıra gitmesini hiç istemiyorum. Bu konu açıldı açılalı içim acıyor. Zaten gidip günlerce hatta aylarca gelmediği oluyor.

"Baran gitmeni hala istemiyorum. Daha önce gittin zaten bu sefer gitmesen olmaz mı?" Saçlarıma birkaç öpücük daha bırakıp beni tamamıyla kucağına oturttu. Bacaklarımı iki yanından uzatıp beline doladım.

"Uhra bu konuda kesin kararım. Gitmek zorundayım. Birilerinin gitmesi gerekiyor ve bunu biz istiyoruz. Çok uzun sürmeyecek gönüllü olarak gidip geleceğiz." Gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle silip kollarımı boynuna sardım.

"Gideceksin ama gelecek misin? Bu konuda bana söz ver." Gözlerimdeki yaşları öptü. Dudakları yüzümün her bir karesine ufak öpücükler bıraktı. Ama hiç acım azalmadı.

"Geleceğim. Ben size her zaman geleceğim." Dudakları dudaklarımın üzerinde duraksadı. Dudaklarımı aralayıp alt dudağını dudaklarımın arasına aldım. Tüm hırsımı alırcasına dudaklarını dudaklarımın arasında ezdim. Onu hiç bırakmak istemediğimi belli edercesine öptüm. Geriye doğru uzandığında beni de üzerine çekti. Birkaç dakika öyle durduktan sonra yerlerimizi değiştirip sırtımın yatakla buluşmasını sağladı.

Gömleğimin üst düğmelerini açmaya başlayan Baran, gözlerimdeki yaşları silip başını boyun boşluğuma gömdü. Dudaklarının kıpırtısını tenimde hissedince kalp atışlarım daha çok hızlandı. Hem acı veriyor hem şifa oluyor.

Gömleğimin düğmelerini tamamen açmıştı. Gömleği üzerimden çıkarmak için onu omuzlarından itip üzerimden kalkmasını sağladım. Çiçek desenli gömleğimi çıkarıp kenara bırakacağım anda Baran elimden alıp odanın bir köşesine fırlattı. Gözlerimi açarak aceleci tavrına baktım. Arsız adam. Onun üzerinde hala tişört durduğu için onu kendime doğru çekip üzerindeki tişörtü bir çırpıda çıkardım.

"Eşit şartlarda olmalıyız sevgilim." Boynuma yönelip ufak öpücükler bıraktığında nefesim kesildi. Onun her dokunuşu nefesimi kesiyor. Daha çok üzerime geldiğinde gözlerimi kapatıp dokunuşlarını hissettim. Dudakları gözlerimde durduğunda daha çok ağlamaya başladım. Gözlerimi öptükten sonra dudakları dudaklarımı buldu. Alt dudağımı ısırdığında acıyla gözlerimi açıp başımı geriye attım. "Acıdı," dedim dişlerimi sıkarak.

Çarpıkça sırıtıp ben konuşmadan dudağımı dudaklarının arasına aldı. Dakikalarca birbirimizi öptük. 43 günlük özlemimizi birbirimize dokunarak veya öperek gidermeye çalışıyorduk. Nefes almak için geri çekilip derin nefesler aldım. Baran'ın kalbime kastı var. Hala çılgınlar gibi heyecanlanıyorum.

Baran başını boyun boşluğuma gömüp derin derin nefes almaya başladı. Hızlı bir şekilde nefes almaktan göğsüm art arda inip kalkıyordu. "Gecemiz gündüze karışacak." Fısıltısı kulağıma ulaştığında kıkırdayarak onu üzerimden ittim. Ben az önce ağlıyordum ve bu adam dengemi bozuyor. O uzandığında bu sefer ben üzerine çıktım ve açıkta kalan boynuna art arda öpücük bıraktım.

"Sen yanımdayken gecenin veya gündüzün pek bir önemi yok." Beni daha çok üzerine çekip dudaklarını boynuma bastırdı.

🌼

"Baran ya of gerçekten ağlamak istiyorum." Hâlâ gülüyor ya, cidden delireceğim. Uyuz kandırdı beni resmen. Bu adam çok kurnaz! "Eğer hamile kalırsam elimden çekeceğin var. Of hayır ya Uraz daha 2 yaşında."

Banyonun kapısında durup bana baktı. "Kızımız olacak güzelim." Komodinin üzerinde duran oyuncak arabayı Baran'a doğru fırlattım ama o hâlâ gülüyor. "Düşünsene Uhra küçük kızımız Emre ve Uraz gibi aramıza girip uyuyor." Gülerek başımı iki yana salladım. Bu adam tam bir utanmaz!

"Ya da babası gibi sabahın köründe uyanıp beni çileden çıkarıyor." Baran bana gözlerini kısarak baktı.

"Annesi gibi uykucu olmayan bir kız çocuğu." Tekrar komodine uzanarak rulo peçeteyi alıp Baran'a fırlattım.

"Yemin ederim kalkarsam kötü olur." Baran arsızca sırıtıp kapıya yaslandı. Beyefendinin hoşuna gidiyor. "Kalk güzelim, kocanı güzel vücudundan mahrum bırakmamış olursun." Hırsla örtüyü başıma kadar çektim.

"Git duşunu al yoksa sinir krizi geçireceğim." Gülerek banyonun kapısını kapattı. Sinirle yerimde tepinmeye başladım.

"Güzelim olmuyor ama böyle, sende gel." Ya bu Baran beni çıldırtıyor.

"Baran! Sinir krizi geçiriyorum sana pahalıya mal olur!" Kahkahası kulaklarıma ulaştığında gülümsedim. Ne kadar sinir olsam da bu adamı canımdan çok seviyorum.

Baran banyodan çıktıktan sonra örtüyü üzerime sarıp koşarak banyoya girdim. Duş alıp çıktıktan sonra üzerimi giyinip yatakta uzanan Baran'ın yanına uzandım.

"Hamile kalırsam elimden çekeceğin var." Gülümseyerek saçlarımı öptü. Dudakları usul usul nemli saçlarımda gezindi. "Başım gözüm üstüne." Dudaklarımdaki tebessümle gözlerimi kapattım.

Sabah gözlerimi araladığımda Baran yanımda yoktu. Banyoda rutin işlerimi hallettikten sonra alt kata inip mutfağa geçtim gözlerim gördüklerim ile şaşkınlıkla açıldı. Baran ve Emre kahvaltı hazırlarken her yeri batırmış.

"Ya siz beni sabah sabah sinir krizinden öldüreceksiniz." Hüzünle mutfağa bakıp masaya oturdum. Baran hızlı hızlı toplamaya çalışıyordu. "Allah aşkına Baran şuranın hali ne?" Baran işaret ettiğim yere baktı. Emre yumurtayı mutfağın halısında kırmış. Ya bildiğin halının üzerine yumurtayı kırmış.

"Güzelim çok kirli değil kahvaltıdan sonra toplarız." Masadaki zeytin tabağından bir tane zeytin alıp Baran'a fırlattım.

"Ben toplayacağım sen mi toplayacaksın." Baran tezgahtan ayrılıp yanıma geldi sıcacık dudaklarını alnıma batırıp uzun bir öpücük bıraktı. "Günüm aydı." Gülümseyerek bana baktığında bende gülümsedim. Hem sinir ediyor hem mutlu.

"Gece daha ilerisi olmuştu," diyerek göz kırptığında dirseğimle karın boşluğuna vurdum. O gülerken ben öylece yüzüne baktım. Bir insana gülmek neden bu kadar çok yakışır ki? Onun dudakları iki yana kıvrıldığında içimdeki kelebekler kanatlanıp ona doğru uçuyor. Üzerime doğru eğildiğinde elimi yanağına koydum. Yeşil gözleri gözlerime kenetlendi. O da benim ona baktığım gibi bana baktı. Ayaklarının dibine gelen Uraz Baran'ın bacağına sarılıp gülmeye başlayınca bakışlarını oğlumuza çevirdi.

"Aslanım sizin bana kastınız mı var?" Uraz'ı kucağına alıp ısırdığında Uraz çığlık atarak gülmeye başladı. Emre ise hâlâ halının üzerindeki yumurtayı kaseye koymaya çalışıyordu. Yerimden kalkıp Emre'nin yanına çöktüm.

"Bir tanem sen böyle uğraşırsan olmaz ki. Bak kaşıkla alıp kaseye koyacaksın bu kadar." Emre bana bakıp göz devirdi. Resmen çocuğum bana göz devirdi. Annemin şimdi neden bana cimcik attığını anlıyorum.

"Anne o kadarını biliyorum ama kasenin içine kırmayı beceremiyorum." Emre'nin elinden yumurtaları alıp tezgaha bıraktım.

"Babası kılıklı işte çok bilmişler. Git oğlum, baban her şeyi biliyor öğretir o sana." Bana göz ucuyla bakan Baran Uraz'ı yerine oturtup yanıma geldi.

"Çocuklar var diye bir şey yapamıyorum." Fısıltısıyla gözlerimi büyüterek Baran'a baktım. Bu adam son senelerde kafayı yedi yahu.

"Anlaşılan salonda uyumak istiyorsun." Kolunu belime sarıp beni kendine çekti. "Güzelim," dedi uyarıyla. Onun bu haline keyfli keyifli gülümsedim.

Aşınası olduğum bir cümleyi fısıldadım. "Seni seviyorum." Saçlarımın üzerine birkaç öpücük bırakıp beni kollarının arasına aldı. Bütün ömrümü burada geçirmeye razıyım.

Keyifli geçen kahvaltımızın ardından Baran ile çocukları alıp Pınar annemlere geçtik. Almila ve Kerem abi de oradaydı. Kızları Defne tıpkı Almila'ya benziyor. Almila'dan alıp küçük cimcimeyi biraz sevdim. Keşke bizimde bir kızımız olsaydı diye geçirdim içimden. Baran duysa hemen çalışmalara başlayalım diyecek. Gözlerimi sol tarafımda oturan Baran'a çevirdiğimde gülümsedim.

Bakışlarım onu her odağına aldığında gülümsemeden edemiyorum. Benim aksime o Kerem abi ile koyu bir sohbet içerisindeydi. Onlar konuşurken ben öylece Baran'a bakıyordum.

"Abime bakmaya doyamadın." Almila'nın söylenmesi ve ardından kıkırdaması ile bakışlarım onu buldu. Omuz silkip tekrar Baran'a baktım.

"43," diye fısıldadım Almila'nın duyacağı bir şekilde. "Tam 43 gün göremedim. Toplasan 2 kez ya konuştuk ya konuşamadık. Bir de Emre denk gelince benim konuşmama müsaade etmiyordu." Almila buruk bir tebessümle beni dinledi.

"Abimin de senden farkı yok. Geldiği gün siz eve dönmüştünüz. Annemlerle birbirlerine sarıldılar oturmadan hatta yemeğe bile kalmadan çıkıp gitti."

Ufak bir kıkırtı döküldü dudaklarımdan. "14 gün sonra gidiyor." Almila hiç şaşırmışa benzemiyor. Baran bu haberi en son bana vermiş anlaşılan.

"Gitmesini istemiyorsun değil mi?" Gözlerimi açıp kapatarak onayladım. Boğazıma bir yumru oturmuş gibi hissediyorum. Her dakika nefesimi kesen bir yumru.

"Daha önce doğuda zorunlu görevdeydi bu konuda hepimiz tedirgindik. Doğu görevi bittikten sonra sınıra gitmeye karar verdi. Gitti de ama Aleyna ve Cihad abinin olayı çıkınca geri geldi. Bilmiyorum abimin gitmesini bende istemiyorum ama bu konuda kararını vermiş." Bana fikrimi sormadan kendi başına karar vermiş. Bu konuda ona bir şey diyemiyorum, elimi kolumu bağlıyor. "Uhra," diyerek koluma dokunan Almila ile düşüncelerimden sıyrıldım. "Abim ile konuştunuz mu?" Sıkıntılı bir soluk alıp geriye yaslandım.

"Hiç konuşmadık. Benimde yeni haberim oldu." Almila gözlerini kaçırınca kaşlarımı çattım. "Almila, ne zaman karar verdi?" Herkesin bilmesi ve benim en son öğrenmem çok zoruma gidiyor.

"Bunu abim ile konuşsan daha iyi." Sinirlendim. Baran'a şu an çok fazla sinirlendim. Nasıl en son bana söyler ya?

"Baran," adını seslenmem ile bakışları beni buldu. Kerem abi de onunla beraber bana baktı. "Biraz konuşalım mı?" Kaşlarını çatarak Almila'ya baktığında ayağa kalktım.

Ondan önce salondan çıkıp odasına ilerledim. Ben odaya girdikten sonra Baran geldi. Sıkıntılı birkaç soluk alıp sağa sola ilerledim.

"Sınıra gitmeye ne zaman karar verdin?"

"Uhra bunları konuşmuştuk değil mi?"

"Çok yüzeysel bir konuşmaydı. Baran, daha önce gittin ve ben seni göndermek istemiyorum. Beklemekle alakalı değil, içim sıkılıyor. Korkuyorum anlıyor musun?" Aramızdaki mesafeyi kapatıp ellerimi yanaklarına koydum. "Çok korkuyorum Baran. Tahmin edemeyeceğin kadar çok hem de." Gözlerimi kapatıp başımı göğsüne gömdüm. Gözlerimden süzülen yaşları saklamak için yüzüne bakmadım.

Saçlarımı okşadı. "Şşş, ağlama." Beni kendinden uzaklaştırıp gözlerimdeki yaşları sildi. "Uhra, kaderimizde ne varsa onu yaşarız. Görev için gidiyorum. Çok uzun sürmeyecek." Anlamıyor, ona bir şey olacak düşüncesi beni mahvediyor ama ona bunu anlatamıyorum.

"Sen çoktan kararını vermişsin. Benim fikrimin bir önemi yok." Kolları arasından sıyrılıp kapıya ilerledim.

Belimden kavrayıp beni kollarının arasına hapsetti. "Uhra." Sırtımı göğsüne yaslayıp başını saçlarıma gömdü. "Bende sizi burada bırakmak istemiyorum ama görev güzelim. Tek başıma değilim tim ile beraber gideceğiz. Üzerimde çok fazla sorumluluk var." Gitme desem de gidecek. Gözlerimi kapatıp başımı göğsüne yasladım. Kolları belime sıkıca sarmıştı. Bende seni böyle kollarımın arasında sıkıca tutsam olmaz mı?

Kapı tıklatılınca Baran'dan ayrıldım. Emre kapıyı yavaşça aralayıp gülümseyerek bize baktı ardından Uraz paytak adımları ile Emre'nin açtığı kapıdan girip Baran'a doğru koştu.

"Baba," gözlerimi açarak Uraz'a baktım. İlk kelimesi onunda Emre gibi anne olmuştu.

"Aslanım." Uraz'ı kollarının arasına alıp öptüğünde Emre'nin bakışları Uraz ve Baran'ın üzerindeydi. Emre'yi kollarımın arasına alıp defalarca öptüm.

"Anne bebek değilim." Ne kadar bebek değilim diyerek sıyrılmaya çalışsa da oğlumun sevgi ve ilgi beklediğini anlayabiliyorum.

"Hadi içeri girelim odaya kapandık böyle." Odadan çıkıp mutfağa, Pınar annemin yanına geçtim. Almila ile beraber yemek yapıyorlardı. "Kolay gelsin." dediğimde Pınar annemin yaşlı gözleri beni buldu. Onu öyle görünce aklıma sadece Baran'ın gideceği geldi bu yüzden benim gözlerimde dolu dolu oldu. Sessizce Almila'nın yanına gidip patatesleri soymasına yardım ettim.

Akşam yemeğini yedikten sonra Baran ile çocukları alıp mahallede ufak bir yürüyüşe çıktık. Her gören maşallah Baran'ı tanıyor ve selam veriyordu hatta sokağın başında oturan Nermin ablanın yeğeni bana selam vereceğine Baran'a vermişti ve bu Baran'a ufak bir kriz olarak geri döndü.

Annemlere geldiğimizde Emre koşarak kapıdan geçip anneme sarıldı. Bende anneme sarıldıktan sonra içeriye geçtim. Barın abim ve Yüsra buradaydı. Barın abimin küçük kızı Asel emekleyerek oturma odasının kapısında belirdi. Gülümseyerek küçük yeğenimi kucağıma alıp birkaç kez öptüm. Asaf'ın aksine Asel, Yüsra gibi siyah saçlı ve kahverengi gözlere sahipti. Küçük yeğenimi öptükten sonra oynaması için yere bıraktım.

"Kız çocuğu sana çok yakışıyor." Baran'ın fısıltısı ile bakışlarımı yan tarafıma çevirdim. Arsızca sırıtıp bana bakıyordu.

"Kim bilir sana da çok yakışacaktır." Yüz ifadesi afalladığında onun bu haline kıkırdadım. Sanırım direkt itiraz edip utanacağımı düşünmüş olmalı.

"Bence bu konuda gidip geldikten sonra çalışmalara başlamalıyız."

Hafif gülümseyip gözlerimi kısarak baktım. "Yok canım bence hemen eve gidip başlayalım."

"Eve gidelim." dediğinde gözlerimi devirip oturma odasına geçtim.

Annemlerde biraz oturduktan sonra çocukların uykusu geldiği için kalktık. Eve geldiğimizde çocukları odalarına yatırıp odamıza geçtim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçalayıp banyodan çıktım. Giyinme odasında üzerimi değiştirdikten sonra yatağa geçip uzandım.

Yarın benim doğum günüm, bakalım Baran hatırlayacak mı? Yalnız hiç unutmamıştı ki. Baran onunla birlikte olan hiçbir özel tarihimizi hiç unutmadı. Geçen sene evlilik yıl dönümümüz onun görevde olduğu zamana denk gelmişti bu yüzden geç kutlamıştı. Çok geçmeden Baran yanıma geldiğinde kollarımı beline sarıp başımı göğsüne yasladım. Elleri saçlarımda gezindikçe uykum geliyordu.

"Baran," dedim uykulu sesimle.

"Efendim güzelim?" Eli yanağımı bulmuş ve parmağının tersiyle yanağımı okşuyordu.

"Seni çok seviyorum."

🌼

Gözlerini aralayan Emre sessizce anne babasının odasına girdi. Uhra'nın hala uyuduğuna emin olan Baran odanın kapısında duran oğluna bakıp gülümsedi. Emre Baran'a doğru ilerleyip karşısında durdu. Eliyle oğluna geri gitmesini söyleyen Baran, hızlı adımlarla yerinden kalkıp Emre'yi kucağına aldı. Odadan çıkan ikili alt kata inip mutfağa geçtiler.

"Baba bugün annemin doğum günü değil mi?" Emre'nin saçlarını karıştıran Baran gülümseyerek Emre'yi kucağından indirdi.

"Evet aslanım. Bugün annenin doğum günü." Ellerini birbirine çırpan Emre gülerek Baran'a sarıldı.

"Baba anneme süproz mi yapacağız?" Baran oğlunun sürpriz diyemediğine gülmemek için dişlerini sıktı.

"Süproz değil aslanım, sürpriz diyeceksin." Omuz silken Emre tekrar "Süproz." dedi. Baran pes edip dolabın kapağını açtı.

"Baba hani biz pasta yapacaktık?"

Baran pastayı tezgaha bırakıp oğluna döndü. "Oğlum seninle mutfağa girdiğimde mutfakta katliam çıkıyor. Annen bu seferde mutfağı kirli görürse bizi döver." Babasının sözlerine gülen Emre heyecanla pastaya baktı.

"Hadi baba anneme hemen süproz yapalım." Oğluna gülen Baran, pastayı servis tabağına koyduktan sonra mumları pastanın üzerine dizdi.

"Hadi gel kapıda mumları yakacağız." Babasını, başını sallayarak onaylayan Emre Baran'dan önce mutfaktan çıkıp merdivenlere ilerledi. Yatak odanın kapısına geldiklerinde Baran mumları yakıp Emre'nin kapıyı açmasını bekledi. Emre kapıyı açınca ikisi birden içeriye girdi.

"İyi ki doğdun anne." Emre'nin sesiyle gözlerini aralayan Uhra şaşkınlıkla etrafına baktı.

"İyi ki doğdun güzelim." Şaşkınlıktan Emre ve Baran'a bakan Uhra, daha yeni olayı kavrıyordu. Her sene bu anı yaşıyor olsa da yine şaşırıyordu. Mumları işaret eden Baran gülümseyerek karısına baktı. Başını iki yana sallayan Uhra uykulu bir halde mumları üfledi. Duvarda asılı olan saate baktığında gözleri kocaman açıldı.

"Siz delirmiş olmalısınız. Saat 06:20."

Baran Uhra'nın alnından uzunca öptü. "Söz konusu sensen hiçbir şeyin önemi yok." Genişçe gülümseyen Uhra oğlunu kucağına alıp Baran'a baktı.

🌼

"17 Temmuz." diye fısıldadı sevdiğim, ömrümün sahibi. Dudaklarını şakağıma bastırıp geri çekildi. "İyi ki doğmuşsun. İyi ki benimsin. İyi ki hayatımsın." Emre dizlerime uzanıp gözlerini kapattığı için Baran dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Uzunca bir öpücük dudaklarıma bırakıp geri çekildi. "Seni daha çok öpebilirim ama müsait bir zaman diliminde değiliz."

Omuz silkip Baran'ı kendime çektim. "Oğlumuz uyuyor." Baran'ın konuşmasına fırsat vermeden dudaklarım dudaklarına kapandı. Nefes almak için geri çekildiğimde tahammülü yokmuş gibi beklemeden dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bir eli sırtımdayken diğer eli yanağımı buldu. İki elimi yanaklarına koyup onu öpmeye devam ettim.

Uraz'ın sesiyle geri çekilip kapıya baktım. Uraz Baran'ın yanına geldiğinde Baran onu kucağına aldı. Küçük oğlumu Baran'ın kucağından alıp Emre'nin yanına yatırdım.

Aradan geçen saatler sonucu çocuklarımız uyumuştu. Emre'yi Baran kucağına alıp odasına götürdü. Uraz tekrar uyuduğu için onu da ben yerine yatırıp geri odamıza geçtim. Baran odaya döndüğünde neredeyse gözlerim kapanacaktı. Yanıma uzanıp beni kolları arasına çekti.

Elleri usulca saçlarımda gezinirken konuşmaya başladı. "Seni sevdiğimde yürüdüğün her yolun sonunda ben vardım. Sen her adım attığında ben seni izliyordum. İlk kez gözlerime uzun uzun baktığında nefesimin kesildiğini hissettim. Bir kadın nasıl olurda bir adamın nefesini keser diye düşündüm. Sen benim için her şeyden çok değerlisin." Saçlarıma uzun bir buse bırakıp konuşmaya devam etti. "Seni son nefesime kadar seveceğim Uhra."

Göğsünden başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Uzun uzun gözlerine baktım. Elleri usulca yanaklarıma indiğinde içim kıpır kıpır oldu. Beni koltuk altlarımdan tutup üzerine çekti. Kollarını belime sarıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Nefes almayı unuttum. Soluksuz bir şekilde birbirimizi öptük. Bazen Baran olmasaydı diye düşünüyorum ve kafayı yediğimin farkına varıyorum.

"İyi ki varsın sevgili eşim." Sözleriyle dudaklarımdan ufak bir kıkırtı döküldü. Beni göğsüne bastırıp sıkıca sarıldı. "Dünyalar güzelim. Canımın en içi." Kollarımı beline sıkıca sarıp yüzümden eksik olmayan gülümseme çoğaldı.

"Kalk kahvaltı hazırlayalım acıktım."

Komodinde duran pastayı işaret edip bana baktı. "Biraz pasta yiyebilirsin bende tadını merak ediyorum."

Pastanın kremasından parmağımla birazcık alıp tadına baktım. "Hım çok güzelmiş." Bakışları dudaklarıma kayan Baran'a gözlerimi kısarak baktım. Onun yaklaşmasını beklemeden dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

"Güzelmiş." Sırıtarak bana baktığında derin bir iç çekim. Bu adamın ufacık gülüşü bile yetiyor nefesimin kesilmesine.

Kolları arasından sıyrılıp yataktan kalktım. "Çabuk gel ben gidiyorum." Belimden kavrayıp beni yatağa çekti. Yüzümü asarak Baran'a ters ters baktım.

"Sabahın köründe kahvaltı yapmamıza ne gerek var? En iyisi-" sözünü kesip tekrar ayağa kalktım. "Uykum yok kahvaltı yaparız." Beni tekrar yatağa çekip ayağını ayaklarımın üzerine uzattı. Yerimden kıpırdamıyorum resmen Baran üzerimde.

İmalı imalı sırıtarak konuştu. "Uyumayalım daha cazip şeyler deneyebiliriz."

Gözlerimi büyüterek Baran'a baktım. "Yaş aldıkça edepsiz oldun. Kalk bugün benim doğum günüm. Hanımını mutlu et."

"Birlikte mutluyuz zaten Uhra'm." Bu adam çok edepsiz olmuş.

"Kalk üzerimden Baran, bak sinirlenmeye başlıyorum. Akşama salonda uyursan aklın başına gelir." Baran ayağını ayaklarımın üzerinden çekip bana baktı.

"Hep tehdit et zaten." Tatlı tatlı homurdanmasına gülümsedim.

"Uyarı hayatım, uyarı."

Baran'ın öyle bir bakışı vardı ki resmen koşarak yatak odasından çıktım. Gülerek mutfağa geçip kahvaltı hazırladım. Çocuklar hala uyuyordu. Çocuklarımın odasına girip ilk önce Emre'nin yanına ilerledim. Yanaklarını sulu sulu öpüp uyandırmaya çalıştım.

"Emre, bebeğim." Yanaklarını elleriyle silen Emre çattığı kaşlarıyla bana bakıp yataktan kalktı. "Bakma bana öyle." Emre bana göz devirip odadan çıktı. "Babası kılıklı ne olacak."

Uraz'ın yanına geçip küçük oğlumu kucağıma aldım. Uraz'ın uykusu ağır olduğu için onu zar zor uyandırıp elini yüzünü yıkadım. Her zamanki gibi kollarını boynuma sarıp uyumak istediğini belli etti.

Uraz ile mutfağa girdiğimde Baran ve Emre yerlerine oturmuş kahvaltı yapıyordu. Bende Uraz'ı kucağıma oturtup yerime geçtim. Küçük oğlum boynumdan ellerini çekmeden mızmızlanarak kendine yer edinmeye çalışıyordu.

"Uhra bırak uyusun çocuk."

"Sonra öğlen uyumuyor Baran."

Bana bakıp sessiz kaldı. Daha fazla konuşmadan kahvaltımızı yaptık. Baran çocuklar ile içeriye geçerken bende bulaşıkları hallettim. Mutfakta işim bitince oturma odasına geçtim.

"Bugün ne yapalım?" Baran'ın sorusu ile gülümsedim. Telefonuma art arda bildirim gelince kıkırdayarak ekranı açtım.

Sorunsal topluluğu

Cihad abim: İyi ki doğdun en güzelim (kalp emojisi)

Berkin abim: Nice güzel yaşlara çiçeğim (çiçek ve kalp emojisi)

Barın abim: İyi ki doğdun en güzel Doktor (kalp ve iğne emojisi)

İçim gide gide mesajları okudum. Biz uzun zamandır burayı kullanmıyoruz ve biraz duygulandım.

Ben: Teşekkür ederim abilerim. Tek tek yazmaya üşendim hepinize benden birer kalp.

Berkin abim: Gezmeye üşenmezsin.

Ben: Tövbe, ona nasıl üşenirim abi. Dünyanın en güzel aktivitesi.

Cihad abim: Şelale yolunu şaşırır ama Uhra gezmekten şaşmaz.

Abimin kurduğu cümlenin saçmalığına bir kahkaha atıp yazmaya başladım.

Ben: Cihad Bey yalnız olduğunuza emin misiniz? Kurmuş olduğunuz cümlenin saçmalığı beni mesken tuttu.

Barın abim: Abim bile ne yazacağını şaşırdı o kadar kötü bir gündeyiz.

Ben: Hiiiii! Kötü abiler ufacık kalbimi parçalara ayırdınız. Bir kalp doktoru olarak kat'iyen parçaları bir araya getirmeyeceğim.

Berkin abim: İyi ki Baran var yoksa Uhra başımıza kalacaktı.

Ben: Kötü abi iki, ittifak kurup beni yok etmeye çalışıyorsunuz. Yazık benden başka bacınız mı var?

Cihad abim: Zeki bir bacımız olabilirdi.

Ben: Cihad Bey! Cihad Bey! Aranızda en zeki benim zaten! Bu konu tartışmaya kapalı dağılabilirsiniz.

Berkin abim: Sen büyüyorsun biz küçülmüyoruz küçük hanım!

Cihad abim: Boş muhabbetleri kesip kapıyı açmaya ne dersin miniğim?

Ben: Ne! Kapıda ne işiniz var? Zili çalmak zor değil ki.

Kapı çaldığında Emre koşarak kapıyı açmaya gitti. İçeriye giren abilerime bakıp kahkaha attım. Valla bunlar delirmiş. Cihad abim elindeki pastayı gözümün içine sokarcasına tutup güldüğünde mumları üfledim.

"Uhra 1 yaş daha aldı Allah Baran'a yardım etsin." Berkin abime gözlerimi kısarak baktım.

"Dur odadan çıksaydım abi." Abim kahkaha atıp koltuğa oturdu. Barın abim kollarını iki yana açıp gülümsedi. Abimin kolları arasında yerimi alıp gülümsedim. Hayatta sevdiğiniz insanlar olduğunda kendinizi şanslı hissediyorsunuz. Ve ben bu hayatta tüm şansımı kullanıyorum.

Doğum günümü kutladıktan sonra abilerim gitti Baran da çocuklarla beraber beni dışarı çıkardı. Baran ile çocukları lunaparka götürdük. Onlar eğlenirken onların güler yüzü bizi daha çok güldürdü.

"Çarpışan araba!" diye bağıran Emre'ye bakıp gülümsedim. Baran oğlumuzu kucağına aldığı gibi çarpışan arabalara yöneldi ve bende kucağımdaki Uraz ile arkalarından gittim.

"Anne," başını kaldırıp bana bakan Uraz'a baktım. "Ben," dedi yüzünü asarak. Oğlumun bu hali beni güldürürken çarpışan arabalara binen ikiliye döndüm. Ve ikili çalışmaya başlayan arabalarda sağa sola çarpıp duruyordu. Uraz yüzünü asarak onlara bakınca güldüm. Kıskanıyordu.

"Baran," diye söylendim. Bana baktı ve bana baktığı anda birisi onlara çarpıp ilerlemelerine sebep oldu. Kıkırdayarak onların afallayan halini izledim. "Uraz'ı da alın."

Arabayı kenara yaklaştırdı. "Buraya gelin." Hızlıca ilerleyip Uraz'ı kucağına bıraktım ve hemen geriye çekildim.

Onlar eğlendi bende onları uzaktan izledim. Eşsiz bir manzara vardı karşımda ve ben bu manzaranın tam merkezindeydim. Ait olduğum yerdeyim. Oğullarımız babasıyla eğlenmeye devam etti. Bu anlar onlar için çok kıymetli. Baran uzağa gittiğinde hatırlayıp gülümseyeceğimiz hatta bazen üzüleceğimiz anlar olarak hafızamızda yer alacak.

Telefonumu çıkarıp onların bu halini videoya aldım. Güzel gülümsemeleri; iki oğlumuzun baba diye bağırıp gülmeleri. İçim gide gide izledim. Oradayım. Ben onlarlayım ve bu hayatımın en değerli sıfatı. Ben onunla bu hayata adım attığım yerimi, yurdumu bulmuştum. Araftaki ruhumun sığınağı Baran Oğuz'du.

"Baran markete uğrayalım." Baran Emre'nin kemerini taktıktan sonra yerine geçti.

"Tamam güzelim, yol üstünde var."

Baran marketin önünde durunca çocukları alıp markete girdik. Gerekli olanları aldıktan sonra Emre ve Uraz'ın elini tutup kasada bekleyen Baran'ın yanına geçtim.

"Hoş geldiniz." diyen genç kıza gülümseyip kenara geçtim.

Baran poşetleri taşırken bende çocukları arabaya bindirdim. Eve geldiğimizde direkt mutfağa geçip yemek yaptım. Baran ve Emre için bol bol salata da yaptım. Masayı hazırladıktan sonra herkesi masaya çağırdım. Herkes yerine geçince sakince yemeğimizi yedikten sonra oturma odasına geçtik.

"Ben bugün çok eğlendim baba." Emre oturduğu yerden kalkıp Baran'ın yanına geldi. "Biz hep oyun oynayalım baba." Baran Emre'yi tuttuğu gibi kendine çekti.

"Bundan sonra haftada bir gün parka gidelim." Emre Baran'ın elini tutup kendi aralarında anlaştılar. Gülümseyerek ikiliyi izledim.

"Uraz," dedim yerde oyuncak arabasıyla oynayan oğluma. Beni duymadı ve elindeki arabayı itekleyip başka bir tane aldı. "Uraz bana bakar mısın?" Çatık kaşlarını görünce kahkaha attım.

"Bu," dedi oyuncak arabayı fırlatarak. "Anne bu bak." Kahkaha attım. Uraz'ı kucağıma alıp Baran'ın yanına geçtim.

"Baban abinle parka gidecekmiş." Gözleri hızla Baran'a döndü ve benim kucağımdan Baran'a uzandı. Uraz'ı da kucağına çekip ayaklandı.

"Şimdi değil aslanım, haftaya."

Emre sorgular gibi Baran'a baktığında mühim bir soru geleceğini anladım. "Ya işin çıkarsa?"

Oğlumuza sıcacık gülümsedi. "O zaman geldiğim hafta iki kere gideriz."

Emre aldığı cevapla gülümsedi ve kollarını Baran'ın boynuna sardı.

"Uyku zamanı," diyerek aralarına girdim. Emre uykusu geldiği için söylenmedi. Uraz'ı kucağıma alıp Baran ile beraber oturma odasından çıktım.

Uraz'ı yerine yatırdıktan sonra yanağına birkaç öpücük bırakıp kapıya ilerledim. Baran kucağında Emre ile odaya girdiğinde gülümsedim. Bugün çok oyun oynadılar ikiside erkenden uyudu. Odamıza girdiğimizde direkt kendimi banyoya attım. Ilık bir duştan sonra pijamalarımı giyip yatağa geçtim.

"Baran," dedim yatakta doğrularak. Banyoya girmişti ama hala çıkmadı. Merak ettiğim için yerimden kalkıp banyonun kapısına vurdum.

"Tıraş oluyorum güzelim." Kapıyı aralayıp içeriye baktığımda Baran'ın üzeri çıplaktı. Hep o mu süzecek birazda ben süzeyim. "Yakınma gel." Baran'ın sesiyle bakışlarımı yüzüne çevirdim. Birkaç adımda yanına ulaşıp kollarımı beline sardım. Tıraş olduktan sonra yüzünü yıkayıp losyonunu sürdü.

"Ufak yaramazlıklar." Fısıltısı kulaklarıma ulaştığında anlamsız bakışlar attım. Beni lavabonun mermerine oturtup dibime kadar geldi. Kıkırdayarak kollarımı boynuna sarıp onu kendime çektim.

"Güzel kokuyorsun." Gözlerini kapatıp başını saçlarıma yasladı.

"Senin kadar değil." Yüzümdeki tebessümle yanağını öptüm.

"Uyuyalım mı?"

"Uyuyalım güzelim."

Beni kucağına alıp odaya girdi. Yatağa uzanmamı sağlayıp banyoya ilerledi. "Duş alıp geliyorum."

Başımı yastığa koyup gözlerimi yumdum. Çok geçmeden Baran yerine geçince kollarımı beline sardım. Gecenin yarısı Baran'ın telefon sesiyle uyandık. Baran hızlıca doğrulup telefonunu açtı. Birkaç saniyenin ardından telefonu kapatıp giyinme odasına geçti. Gidiyor mu?

"Baran," dedim yerimden kalkıp ardından odaya geçerken. Kamuflajını giydikten sonra banyoya ilerledi.

"Güzelim acil çıkmam gerekiyor." Şaşkınlıkla Baran'a bakmaya devam ettim.

"Kötü bir şey mi var?"

Yanıma gelip alnıma uzun bir buse bıraktı. "Korkma Uhra. Acil görev için gidiyorum. Kendinize iyi bakın. Seni seviyorum güzelim." Nedense gözlerim dolu dolu oldu. Onu hiç göndermek istemiyorum.

"Gitmesen olmaz mı?" Baran neden öyle dediğimi anlamaya çalışıyordu. Normalde ona hiçbir zaman gitme demedim ama bugün onu oraya hiç göndermek istemiyorum.

"Uhra'm," konuşmasına izin vermeden kollarımı boynuna sardım. Boynuna bir öpücük bırakıp geri çekildim.

"Söz ver bana kendine dikkat edeceğine." Kaşlarını çatarak bana baktı. "Uhra-" elimle ağzını kapatıp konuşmasını engelledim. "Söz ver Baran." Dudaklarına kapadığım elimi tutup avuç içini öptü.

"Söz veriyorum güzelim." Alnıma ve saçlarımı öptükten sonra yüzüme baktı. Onun yaklaşmasını beklemeden dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Tüm özlemimi bastırmaya çalışarak öptüm. Dudağını hafiften ısırıp geri çekildim.

"Uhra," dedi uyarı tonunda. Gülümseyerek tekrardan sarıldım. "Çocuklara baktıktan sonra çıkmam gerekiyor." Yüzüm düşse de belli etmedim. Baran ile beraber odamıza girdiğimde bana bakıp gülümsedi. Baran'a sıkıca sarılıp geri çekildim. Yatak odasından çıktıktan sonra çocuklarımızın odasına ilerledik. Kapıyı açıp içeri girdiğimizde uyuyan Uraz'a bakıp gülümsedim. Çok deli yatıyor ve şu an yatakta ters dönmüş. Ayakları yastığın üzerinde uyuyor. Baran Uraz'ı düzeltip üzerini örttü. Emre'ye baktığımda sakince uyuyordu.

Benim güzel evlatlarım. Emre tıpkı Baran gibi, huyu suyu bile hep Baran. Uraz ise biraz Baran'a çekmiş. Çoğunlukla abilerim gibi davranıyor. Bazen diyorum karşımda Berkin abim mi var. Çocuklarımın babalarına benzemesi hayatta en çok istediğim şeydi. Baran Emre'yi de öptükten sonra elimi tutup odadan çıktık.

Alt kata inip kapıya ilerlediğinde buruk bir şekilde gülümsedim. Gidiyor... Kim bilir ne zaman ve nasıl gelecek. Dolan gözlerimi ondan kaçırıp yere baktım. Aramızdaki mesafeyi birkaç adımla kapatıp bana sıkıca sarıldı.

"İmkanım olsa sizi yanımdan hiç ayırmam. Yanınızdan hiç ayrılmam." Başımı tam kalbinin üzerine yasladım. Hızlı atan kalp ritmi gülümsememe sebep oldu. Benim kalbimde onun kalbi gibi çarpıyor. Başımı kaldırıp yüzüne uzun uzun baktım. İmkanım olsa seni iki göğsümün arasında saklarım.

Ellerimi boynunda birleştirip Baran'a yaklaştım. Ruhumun ona her daim ihtiyacı var. Dudaklarına uzun bir öpücük bırakıp duraksadım. Ona veda etmek benim için hep zordu. Gözyaşlarım dudaklarımızı ıslattığında beni kendinden uzaklaştırdı. Gözlerimden öptükten sonra alnımdan öptü.

"Ağlama," donuk çıkan sesi gözyaşlarımı artırdı. Beni kendine çekip öyle sıkı sarıldı ki hiç bırakmak istemediğini belli etmek istercesine. "Seni bırakmak benim için de çok zor." Omuz silkip daha sıkı sarıldım. Belki bencilce oluyor ama ben onu bırakmak istemiyorum.

Ağlamaklı bir sesle konuştum. "Bu sefer gitmesen olmaz mı?"

Başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Ben gitmezsem, o gitmezse kim koruyacak bu vatanı; herkes ardında birilerini bırakıyor. Bana gitme deme Uhra. Eğer gitmez kalırsam onların orada olduğunu düşündüğüm her saniye vicdan azabı çekerim." Gözyaşlarımın ardı arkası kesilmiyordu. "Çocukları sana, seni de Allah'a emanet ediyorum." Geri çekilip kapıdan çıkıp gitti.

O gitti ben kaldım.

"Sağ salim gel Baran..." Yavaş adımlarla üst kata çıkıp çocukların odasına girdim. Emre'nin yanına kıvrılıp gözlerimi kapattım.

Selamlar

2 yıl atlama yaptım. Bakalım gelecek bölümde neler olacak?

Gelecek bölüm hakkında tahminleriniz?

Bu bölümü beğendiniz mi?

 

Bölüm : 19.01.2025 11:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...