50. Bölüm

49. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

49.Bölüm

"Koca bir hayat. Baran ve benimle kurulan bir hayat."

Uraz huysuzca ağlayınca oturduğum yerden ayaklandım. Emzirmiştim hatta gazını da çıkarmıştım fakat hala ağlıyor.

"Niye ağlıyor kızım?" Kararsızca Pınar anneme baktım. Baran dün onları alıp gelmişti ve oğlumuzun kırkı çıkana kadar yanımda kalacaklar. Demir babam bu durumdan pek hoşnut değil rahat edemeyeceğini söyleyip duruyor ama Baran izin vermedi.

"Bilmiyorum anne. Huysuzlandı." Uraz'ı kucağımdan alıp pışpışlamaya başladı. Derin bir nefes alıp koltuğa oturdum. Baran bugün iş başı yapmıştı bu yüzden de evde sadece biz varız. Demir babam ise sıkıldığı için bahçeye çıkmıştı.

"Dur kızım ben bakarım." Gülümseyerek Uraz'ı kucağında sallamaya başlayan Pınar annemi izledim. Emre doğduğunda hepsi o kadar çok mutlu olmuştu ki hatırlayınca tebessüm etmeden duramadım. Uraz'a hamile kaldığımda ise daha çok sevindiler. İkinci çocuk hepimize sürpriz olmuştu.

"Demir de hiç yerinde durmuyor." Bakışlarını büyük camdan dışarıya çevirdi. Demir babam bahçede Menekşe teyzenin eşiyle sohbet ediyordu. Onlara bakıp derin bir nefes aldım. Aslında bizim rahat etmeyeceğimizi düşündükleri için bu kadar huzursuzlar yoksa onlarla yaşamak gayet makul bir durum. Eğer Baran çok sık görevlere gidiyor olsaydı Pınar annemlerle yaşardım ama eskisi gibi sık sık gitmediği için ayrı evlerdeyiz.

"Biz gerçekten rahatız anne. Hem biz üst kattıyız siz alt katta. Ben çok mutluyum yanımızda olduğunuz için hatta beraber bile yaşayabiliriz." Pınar annem tatlı tatlı gülümsedi.

"Kızım biliyorum fakat bizim kendimize ait evimiz olması daha rahat hissettiriyor. Burası sizin eviniz çocuklarınız büyüsün bizi daha iyi anlayacaksınız." Derin bir iç çektim. Benimde üç abim var fakat annemle babam onlarla kalmak istemiyor. Cihad abim diğer abilerim evlendikten sonra annemlere epey ısrar etmişti birlikte kalmaları için ama babam müsaade etmedi.

"Sen öyle diyorsa. öyledir anne. Ama burada istediğiniz kadar kalın ben kalmanızı çok isterim." Uraz uyuduğu için onu kontrol etti ve koltuğa yatırdı.

"Biliyorun kızım. Allah sizden razı olsun. İyi ki benim gelinimsin." Sıcacık gülümseyerek ayaklandım ve Pınar anneme yaklaştım. Birbirimize sarılıp tebessüm ettik. Anlaşıyorduk ve bu benim epey hoşuma gidiyor. Şimdiye kadar aramızda hiç sorun çıkmadı. Pınar annem bazen Baran'ı azarladığı oluyordu ama bana tek kelime etmiyor hatta kimsenin olumsuz bir şey söylemesine müsaade etmiyor. Şanslıyım.

"Yemekler hazır, ben bir Demir'e bakayım."

"Tamam anne. Bende Baran'a salata yapayım."

"Yap kızım."

Pınar annem bahçeye çıkarken ben mutfağa geçtim. Emre sabah erken uyanmıştı ve öğlen fazlasıyla yorulduğu için uyuyakaldı. İki bebeğimde uyuduğu için ofladım. Uraz uyusun ama Emre yanımdan hiç ayrılmasın istiyorum. Bana sürekli bir şeyler sorması ve benimle konuşması beni çok sevindiriyor. Onun büyüdüğünü görmek benim için çok farklı hisler.

Mutfakta hızlıca salata yaptım. Yemekleri Pınar annemle beraber yapmıştık ve Baran'ın gelmesini bekliyoruz. Normalde bugün erken çıkacaktı ama son anda bir pürüz çıkmış bu yüzden her zamankinden birkaç saat geç geleceğini haber verdi.

"Anne," Emre'nin sesini duyar duymaz arkamı döndüm. Uykulu gözlerini ovalayarak bana doğru yaklaştı ve kollarını bacaklarıma sardı.

"Benim bebeğim uyanmış. Sonunda uyandın oğlum, ben seni çok özledim." Dizlerimin üzerine çöküp Emre'yi kollarımın arasına aldım. Başını usulca omzuma yasladı.

"Anne ben acıktım. Babam gelmedi mi?" Oğlumun saçlarını okşayarak onu kucakladım ve ayağa kalktım. Emre'yi öpüp oğlumu doyasıya sevdim.

"Bin defa seni bu konuda uyardım." Baran'ın sesini duyunca şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım. Hızla yanıma gelip Emre'yi kucağımdan aldı. "Sen daha doğum yapalı bir hafta oldu Uhra. Sana bin defa ağır kaldırma, dinlen diyorum." Oğlumuza baktı ve saçlarını okşadı.

"Aslanım," Emre bu kez Baran'a sarıldı. Gün içinde tam dört kez bana Baran'ı arattı ve bugün okula da gitmedi.

"Abartma bir tanem. Oğlumuz ağır değil bu arada." Baran bana ters bir bakış atınca kaşlarımı çattım. Gelir gelmez azarlandım ve bu benim hiç hoşuma gitmedi. Önce bir sarılsaydı sonra söylenirdi. Yutkunup onları mutfakta bıraktım.

Oturma odasında uyuyan Uraz'ı kontrol edip hole çıktığımda Pınar annemler içeriye giriyordu. Dış kapıyı kapattıklarında göz göze geldik ve birbirimize gülümsedik. Akşam yemeği için Baran'ı bekliyorduk Baran geldiğine göre artık yemek yiyebiliriz fakat benim hiç iştahım kalmadı.

"Masayı hazırlayacağım anne. Baran şimdi geldi."

"Gördüm kızım, bende sana yardım edeyim."

"Yok anne, ben hazırlarım sen istersen Uraz'ın yanında durabilir misin?"

"Uyuyorsa ben sana yardım ederim."

"Ben hazırlarım anne." Israrla ben hazırlamak için tekrarladım ve Pınar annem en son gülümseyerek başını anladım dercesine salladı.

Mutfağa girdiğimde Baran Emre ile konuşup gülüyordu. Onlara dokunmadan masayı hazırlamaya başladım ve Baran'ın üzerimdeki yoğun bakışlarının farkındayım. Baran'ın bakışlarını görmezden gelip masayı hazırladım. Fırında tavuk, pilav, çorba ve salata yapmıştık. Ben çorbaları kaselere doldururken Emre babaannesi ile dedesini çağırmak için mutfaktan çıktı. Oğlumuz çıktığı anda bileğimi kavrayıp ona bakmamı bekledi.

"Farkındaysan yemekleri dolduruyorum." Yavaşça bileğimdeki eli parmaklarıma kaydı ve hızla ellerimizi birbirine kenetledi.

"Farkındayım. Yüzünün asıklığı canımı sıkıyor." Belli belirsiz omuz silktim. Ben onu özlemiştim ve daha iki kelam konuşmadan bana kızmıştı. Ne kadar haklı olursa olsun önce ben geldim demeliydi. Bu konuda belki aşırı alınganlık yapıyorum ama ne bileyim kırıldım.

"Annenler geliyor sorunumuzu sonra konuşuruz." Elimi serbest bıraktığında bütün sıcaklığı üzerimden çekilmiş gibi hissettim. Kalbimde bir burukluk oluşurken iç geçirdim ve masayı kontrol ettim. Hiçbir eksik yoktu.

"Hoş geldin Baran." Demir babanın sesini duyan Baran oturduğu yerden ayaklandı.

"Hoş buldum baba." Demir babam yerine geçtiğinde Baran annesine gülümsedi ve kalktığı sandalyeye oturdu. Baran ve Demir babam karşılıklı otururken Emre ve Pınar annem karşımdaki boş sandalyeye geçtiler.

"Nasılsın baba?" Baran babasıyla sohbet ederken yemeğe başladık. Onlar kendi aralarında hem sohbet edip hem yemek yediler bense sessizce yemeğimi yedim. Baran ile ufacık bir anlaşmazlık bile yaşasak hemen yüzüm asılıyor ve buna istesemde engel olamıyorum.

"Uhra,"

"Anne," gözlerimiz kesişince kaşlarını çatarak bana yaklaştı.

"Yüzün niye düştü kızım?" Titrek bir nefes aldım. Engel olmamış olmam beni sadece sinirlendirdi.

"Yok anne," derken tebessüm ettim. Bana inanmamış gibi baktı ama pek aldırış etmedim. Aramızdaki ufacık sorunu dahi kimseye yansıtmak istemiyorum. Ne olursa olsun sadece ikimizin arasında kalmalı.

Biz sakince yemek yerken Uraz ağlamaya başladı. Elimdeki kaşığı kasenin yanına bırakıp masadan kalktım ve oturma odasına gittim. Uraz'ın ağlaması artınca oğlumu kucaklayıp koltuğa geçtim.

"Annem ne bu çığlık, sakin ol bebeğim." Oğlumu emzirmeye başladım. İçli içli sütünü içerken sakinleşmişti ve onun sakinleşen hali beni gülümsetti. Göğsümün üzerine getirdiği minik elini tutup öptüm. Sütünü içerken dokunduğum anda göğsümü bırakıp çığlık çığlığa ağlamaya başlıyor ve şu an olduğu gibi. Kıkırdayarak tekrar emzirmeye başladım.

"Uhra'm," yanıma gelen Baran bize baktı dikkatle ama ona kırgın olduğum için ben bakmadım.

"Efendim," yanıma oturup bedenini bana çevirdi. Kıvrılan dudakları genişlerken Uraz'a yaklaştı.

"Oğlum, Uraz." Oğlumuz göğsümü bırakınca onu kucağına aldı. Daha yeni süt içmişti ve fazla oynatırsa kusabilir. Tabi ki bunu Baran'a söylemeyeceğim Uraz üzerine kusarsa aklı başına gelir.

"Aslanım, bak babana." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir haftalık çocuk hemen sesini duyup nasıl sana baksın.

"Benimle konuşacak mısın artık Uhra?" Uraz'ı göğsüne yatırıp bana doğru döndü. Kaşları çatılmış ve yüzündeki ifade sertleşmişti.

"Sana kırıldım. Gelir gelmez azarlaman hiç hoş olmadı." Yutkundu ve bana biraz yaklaştı. Onun tek bir hareketiyle dahi kalbim ısındı.

"Ben seni azarlar mıyım Uhra? O nasıl cümle yavrum. Sadece kızdım çünkü kendine dikkat etmeni istiyorum." Uraz gözlerini açmış öylece etrafa bakınıyordu. Gözlerimi babasının göğsünde uzanan oğluma çevirdiğimde buna izin vermedi. Elini çeneme atıp başımı kaldırdı.

"Gözlerini gözlerimden çekme Uhra. Gönlünü alayım sonra sarılıp öperim güzel karımı." Omuz silktim ve nazlanmaya devam ettim.

"Öptüren mi var?" Tek kaşı havalandı. "İzin almıyorum karımı öpmek için yavrum." Kaşlarımı çatarak Baran'ın omzuna vurdum.

"Ne demek izin almıyorum! Benden izinsiz beni öpemezsin."

"Başlarım böyle işe. Sen beni öperken izin almıyorsun ben niye seni öperken izin alayım? Hani nerede adalet?" Yüzümü astım ve hızla önüme döndüm. Bu halime bakıp kendi kendine kısık bir küfür mırıldandı.

"Anne," dedi birden bire. "Uraz'a birkaç dakika bakar mısın?" Uraz'ı koltuğa yatırıp ayaklandı.

"Ben mutfak toplayacağım sende üzerini değiştirip duşunu al." Ayaklandım ve oturma odasından çıkmak için hamle yaptım fakat izin vermedi. Kolumu tutup beni yanına çekti.

"Aramızdaki soğukluk hemen son bulacak." Pınar annem odaya girince bakışlarını üzerimizde gezdirdi.

"Bir sorun mu var çocuklar?"

"Yok anne."

"Var validem." Baran'a ters ters baktım. Neden sorunumuzu belli ediyor bu adam ya!

"Biz sorunu hemen halledeceğiz validem. Sen Uraz'a iki dakika bakar mısın?" Pınar annemin konuşmasını beklemeden elimi tuttu ve hızlıca merdivenlere yöneldi. Baran'a söylene söylene arkasından gittim. Yatak odamıza adım attığımız anda kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladı.

"Bak bana," kısılan sesi kalbimi hızlandırdı. Gözlerimi titrek soluklarla koyu bakışlarına çevirdim. "Yavrum," derken elini saçlarıma uzattı ve saçlarımı okşadı. Kalbim sıcacık olurken gözlerimi kapattım.

"Baran, tamam." Aramızdaki mesafeyi azaltıp bana yaklaştı.

"Ne tamam, kırıldın gönlünü almaya çalışıyorum. Aç gözlerini bana bak." Gözlerimi araladım ve ağırca yutkundum. Bana yakın olması hala beni deli gibi heyecanlandırıyor. Gözlerine diktiğim bakışlarım beni daha çok etkilerken derin bir nefes aldım ama yetmedi. Kalbim ona bakıyor olmamdan sebep hızlandıkça hızlandı.

"Ben seni düşünüyorum. Ben bu hayatta en çok sana karşı zayıfım Uhra. Kim ne derse desin eyvallahım yok ama sen; konu sana gelince aklım duruyor. Sen dışında hiçbir şeyde duraksamıyorum. Siz benim zaafımsınız." Alnını alnıma yaslayıp soluklandı. Zaaf. Baran'ın en zayıf olduğu nokta biziz. Ben her daim bunun bilincindeyim. "Konu siz olursanız mantıklı düşünmem. Sadece iyi olmanız için çabalarım." Usulca kollarımı kocamın boynuna sardım. Her şey ona sarıldığım anda sıyrılıp gitti.

"Geçti," derken mırıl mırıldım. Başını oynatıp burnunu burnuma sürttü. "Emin misin?" Gülümseyerek başımı olumlu anlamda salladım. "Evet, eminim. Sadece o an kırıldım. Önce sarılıp ben geldim deseydin kızmazdım ama direkt gelir gelmez söylenmen hiç hoşuma gitmedi." Alnımı öptü ve hafifçe başını geriye çekti.

"Sende bana hak ver hatun, sana ağır kaldırma diyorum sürekli tersime gidiyorsun." Ufakça kıkırdadım. Ben gülünce dudaklarını sertçe dudaklarıma bastırdı. Öpüşü hırçınlaşırken kollarım boynunda sıkılaştı. Bence bu konuda çok ileri gitmeye gerek yok çünkü ikimiz de birazdan aşağı ineceğiz.

"Baran," dedim soluk soluğa. Alıp verdiğimiz nefesler birbirine çarparken beni bir kez daha öptü ve başını geriye attı. "Baran'ın en kıymetlisi." Cilveli cilveli güldüm. Baran'ın böyle konuşması beni mahvediyor. Onu alıp göğüs kafesime saklayasım geliyor fakat bu bayağı imkansız.

"Annenler aşağıda kaldı." Alnımı öptü. "Kalsın." Şaşkınlıkla Baran'a baktım.

"Ne demek kalsın? Ay Baran, çok ayıp oluyor." Yanağımı öptü ve serserice güldü. İçim bir tuhaf olurken bende gülümsedim.

"Çocuklarımız da aşağıda. Hem masayı toplamadık." Baran bana baktı ve ofladı.

"İkimiz tektik yavrum ne ara bu kadar kalabalık olduk. Karımı rahat rahat sevemiyorum hep bir şeyler çıkıyor anasını satayım." Bu kez daha güldüm ve uzanıp Baran'ı öptüm.

"Çocuklar olunca hiçbir şeye vakit kalmıyor. Şimdi gidiyorum gece konuşuruz." Hareketlendiğim anda belimi sıkıca kavradı ve bedenimi kendine çekti.

"Dur bi' barıştık mı?"

"Barıştık tabi, küs kalamayız." Öptü beni bir kez daha ve onun her öpüşünde içim eriyor. Kalbimde uzun bir heyecan varlığını korudu. Kıpır kıpır hissediyorum.

"Kalamayız yavrum. Duş alıp gelirim."

"Tamam bir tanem." Bu kez ben Baran'ı yanağından öptüm ve hızlıca odadan çıktım.

Alt kata indiğimde Pınar annem masayı topluyordu. Uraz'ı dedesine bırakmış ve Emre'ye ise çizgi film açıp mutfağa gelmiş. Önce çaycıya çay suyu koydum sonra ise çabucak masayı toplamaya yardım ettim. Pek bir şey yemedim ama aç hissetmiyorum. Pınar annem bana kararsıca bakınca tebessüm ettim. Sorup sormama konusunda gelgit yaşıyordu.

"Küsmedik anne sadece aramızda ufak bir anlaşmazlık oldu ama hallettik." Rahat bir nefes aldı.

"Çok şükür annem. Valla hiç küsmeyin arada olur böyle ufak tefek kavgalar, onlarda evliliğim tadı tuzu." Usul usul başımı sallayarak onayladım. Öyle büyük kavgalarımız olmaz ama ara sıra böyle ufak sorunlar oluyor Baran'da sabırsızca halledip konuyu kapatıyor. Onunla bu huyumuzu çok seviyorum çünkü ne olursa olsun konuşup hallediyoruz. Eğer üzerini kapatıp hiçbir şey olmamış gibi devam edersek hiç iyi olmaz. İleride önümüze gelip büyük bir sorun olur.

"Ben hızlıca bulaşıkları hallederim."

"Olmuyor böyle kızım. Ben sana yardım etmek için geldim ama sen hiçbir şeye el atmama müsaade etmiyorsun. Vallahi böyle olursa Demir babanı alıp eve geçerim." Şaşkınlıkla Pınar anneme baktım. "Hiç öyle bakma, sen her işini hallediyorsun bana gerek kalmıyor."

"Ya ama anne, senin yapmana içim el vermiyor."

"Olmaz kızım, sen kendine gelene kadar yaparım ne olacak sanki."

"Yok," dedim kaşlarımı hafifçe çatıp. ne olursa olsun annem ve ben oturup onun iş yapmasını izleyemem. "Müsaade etmem anne."

"Uhra," Baran'ın sesini duyunca kapıya döndüm fakat gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Üzerini giyinmiş. Gidecek. Acilen gitmesi gerekiyor. Gözlerimi titrek soluklarla kapattım ve derin derin nefeslendim. Gözlerim kısaca üzerinde gezindi ve hızlıca Baran'a doğru yaklaştım. Anladığım için konuşmadı ve bende bir şeyler demesini beklemedim.

"Şimdi çıkıyor musun?"

"Hemen çıkmam lazım. Çocukları öptüm," gözleri Pınar annemle buluşunca tebessüm ettim. "Anne." dediğinde arkamı dönmedim. Eğer geriye bakarsam bende ağlarım ve hiç
ağlamak istemiyorum.

Ben zor da olsa alışmıştım lakin hala biraz acıtıyor. Ne bileyim onu her gönderdiğimde yüreğim ağzımda bekliyorum. Evet hayat kaldığı yerden devam ediyor ama ben onsuz yaşamıyor gibiyim.

"Ağlamıyorum oğlum. Sen karınla vedalaş ben babana bakayım." Pınar annem yanımızdan geçip mutfaktan çıkınca Baran'a baktım. Ellerini yanaklarıma yaslayıp alnımdan öptü.

"Acil, ufak bir görev çabuk dönerim. Kendine dikkat ediyorsun anlaştık mı?" Usulca başımı olumlu anlamda salladım. Bir kez daha alnımdan öptü ve yavaşça geriye çekildi.

"Yolun açık olsun canımın içi."

"Dönüşlerim hep sana Uhra." Dudaklarım iki yana kıvrıldı. Romantikti benim kocam ve onun bu hali beni ona mağlup ediyor.

"Geç kalmadan annenlerle de vedalaş." Elimi tutup ardından beni de mutfaktan çıkardı. Hole çıktığımızda annesi ve babası kapıdaydı. Gözlerim babaannesinin kucağında sessiz duran oğluma kaydı. Emre yoktu. Gözlerim hemen oturma odasının kapısına kaydı. Babası gidecek diye yüzü asılmış ve eminim bir köşeye sinmiştir.

"Emre," Baran'ın yanından ayrılıp oturma odasına ilerledim. Baran'ın zamanı yok ve hemen Emre'yi alıp hole çıkmalıyım. Odadan içeriye girdiğimde koltukta uzanmış oğlumuza yaklaştım.

"Baban gidiyor bebeğim," gözlerini açtı. Yaşaran gözlerine baktığımda içim acıdı ama yine de gülümsedim. "Babanı yolcu edelim sonra uzun uzun konuşalım." Elimi uzattığımda beni bekletmedi. Elimi tutuğunda beraber oturma odasından çıktık. Baran annesi ve babasıyla vedalaşmıştı. Dış kapıdan çıkmış ve arabaya ilerlemişti.

"Baba," Emre'nin sesini duyunca duraksadı. Emre koşarak evden çıktığında arkasını dönüp oğlumuzu kucağına aldı. Birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar. İkisi hem vedalaşıp hem de aralarında bir şeyler konuştu ama biz hiç duymadık. Emre babasını dinledi sonra bir şeyler söyledi ve yavaşça Baran'ın kucağından inip gülümsedi. Bana doğru geldiğinde elimi tutup boşta kalan eliyle Baran'a el salladı. Daha fazla durmadı. Arabasına binip dakikalar içerisinde yola çıktı. Derin bir iç çektim.

Gittiğin gibi bana gel her şeyim...

Baran gittikten sonra hepimiz oturma odasına geçtik. Emre yanımda uzanırken çaprazımdaki üçlü koltukta Pınar annem oturuyordu. Demir babam ise onların karşısındaki tekli koltukta oturmuş televizyon izliyor ve çay içiyordu. Kucağımda sessizce duran Uraz'a baktım.

"Bebeğim," kısık bir sesle oğlumla konuştum ve tebessüm ettim. Minik elini ağzına götürdüğünde tutup öptüm. "Uykun mu geldi?" Ufakça huysuzlandığında gülümseyerek elini bıraktım. Böyle elini kolunu tuttuğumda çığlık atıyordu. Babasının gidişinden habersiz kendi kendine duruyor. Çocuklarımıza bakıp derin bir iç çektim ve gözlerimi kapattım. Düşünürsem ağlarım ve şu an hiç ağlamak istemiyorum. Ne kadar alıştım desem de hala ağlıyorum ve bu epey sinir bozuyor.

"Biz artık uyuyalım kızım, sende çocukları uyut." Gözlerim dizimde uyuyan Emre'ye kaydı. Baran ile ne konuştu bilmiyorum ama o gittiğinden beri hiç ağlamadı sessizce televizyona bakarken uyudu.

"Evet anne," derken Uraz'ı Pınar anneme uzattım. "Emre yanımda uyusun."

"Uyusun annem, hadi siz odaya geçin sonra ben geçerim."

"Ben kapıyı kilitlerim kızım," diyen Demir babam oturduğu yerden ayaklandı. Günlerdir bizimle kalıyorlar ve aşırı içim rahat.

"Tamam baba, size iyi geceler."

"İyi geceler kızım."

Pınar annemle beraber çocukları alıp üst kata çıktık. Odamıza girdiğimde içim sızladı ama belli etmedim. Uraz'ı beşiğine yatırırken Emre'yi kendi tarafıma yatırdım. Baran'ın kokusuna alıştığım için onun yerinde ben uyuyacağım. Pınar annem kapıda durup bana bakınca tebessüm ettim.

"İyiyim anne," başını yavaşça kapıya yaslayıp gözlerini üzerimizde gezdirdi.

"Hep iyi olun kızım. Her daim yüzünüz gülsün. Allah'ım oğlumu size, sizi de oğluma bağışlasın."

"Amin annem." Gözlerim buğulanınca hafifçe öksürüp gözlerimi kapatıp açtım.

"Ben çıktıktan sonra ağlama sakın. Güzelce uyu, dinlen. Uraz'ın geceleri sesi geliyor eğer durmazsa ara ben gelirim."

"Ya anne, çok teşekkür ederim desteğin için." Hızla aramızdaki mesafeyi kapatıp Pınar anneme sıkıca sarıldım. Bir anne şefkatiyle sırtımı okşadı.

"Ne teşekkürü kızım. Sende bizim evladımızsın. Ben seni hiç kızlarımdan ayırmadım. Baran ile evlenmeniz bile hala bana tuhaf geliyor." Gülümsedim. Hala ilk günkü gibi olmamız bana da tuhaf geliyor. Geriye çekildiğimde bana sıcacık gülümsedi. "Az önce şöyle bir baktım yahu iki çocuğunuz bile var. Baran delisi kendiyle beraber beni de üzüp durmuştu. Bak hatırlayınca gözlerim doldu." Burukça gülümsedim. Salak Baran işte annem, önceden söyleseydi şimdi çocuklarımız da büyük olurdu ve daha çok zaman geçirmiş olurduk. Kendi düşüncelerim beni güldürdü.

"Nasip işte anne. Daha erken olabilirdi ama böylesi daha hayırlı demek ki." Kolumu sıvazlayarak konuştu. "Aynen öyle kızım. En hayırlısı böyle. Hadi uyu sende, ben babana bakayım."

"Tamam, iyi geceler anne."

"İyi geceler kızım."

Odanın kapısı kapanınca derin bir nefes aldım ve yatağa geçtim. Başımı yastığa bastırdığım anda kokusu ciğerlerime doldu. Dudaklarım kıvrılırken sadece kokusunu soludum. Özlemiştim. Saatler geçti ve ben Baran'ı şimdiden çok özledim.

🌼

Tim olarak helikoptere ilerledikleri vakit hepsi birden durdu. Bu manzarayı yaklaşık 50 metre öteden izleyen Mehmet Ali Yarbay çatık kaşlarıyla baktı. Kartal Timi'nin neden durduğuna anlam verdi fakat yine de kaşlarını çatmadan duramadı.

Cihad en öndeydi ve o olduğu yerde durunca tim durmak zorunda hissetti. Hepsi hafif aralıklı bir sırayla durmuş ve öylece helikoptere bakıyordu. Hiç kimse Cihad'ın neden durduğunu bilmeden olduğu yerde duruyordu fakat onun dilinden tek bir cümle döküldü. Belki herkes anlayamazdı lakin orada bulunan herkes anlardı.

"Yarınlar için yarınlardan vazgeçmek."

Usul usul sert adımlarla ilerledi ve ilerlediler. Kimse durdurmadı zaten onların durmak gibi bir gayretleri yok. Onların gitmek gibi bir amaçları var. Onların gitmek için büyük sebepleri var. Her birinin ardında nice ailesi var lakin birilerinin düşünmesi daha farklı bir anlatım.

"Siktiri boktan bir görev için gece gece toplandık." Salih'in kısık sesle söylenmesini duyan Ahmet sırıttı. Cihad duysa Salih'e ters bir bakış atıp küfür ederdi ama duymamıştı.

"Sus oğlum şimdi Cihad komutan duyarsa sana sağlam kayar." Salih yine kısık bir küfür etti. "Sikerim böyle görevi. Özel harekatlar gitmiş işte bize ne gerek var anlamıyorum."

"Bize gerek var demek ki Salih." Cihad'ın sesiyle öksürdü ve dikleşti.

"Bir şey mi dediniz komutanım?"

"Şimdi başlatma komutanına. Görev görevdir lan, boş boş konuşup tepemin tasını attırmayın." Herkes sustu ve geriye yaslandı. Baran ise yüzündeki hafif sırıtmayla tim arkadaşlarına baktı. Aslında çok da önemli bir görev değildi ama yine de destek olmak için gidiyorlardı. Sınırdan kaçak mal geçirecekler olaya ise özel harekatlar bakıyor lakin olaya terör dahil olunca özel kuvvetler de görevlendirildi.

Görev yerine geldiklerinde hepsi Cihad'ın ardında durdu. Cihad özel harekat timinin şefiyle konuşurken Kartal Timi etrafı inceliyordu. Hava zifiri karanlık ve herkes mevzide.

"Yaklaşık yirmi dakika gibi bir süre kaldı komutanım."

"Anladım şefim. Biz destek olarak geldik. Aranan iki tane terörist var aralarında."

"Evet komutanım bize haber verildi."

Şefin kulaklığında yankılanan sesle herkes sustu. "Çok yaklaştılar şef."

"Tamam Arat. Hepiniz dikkat edin."

"Tamam şef."

"Başlıyoruz komutanım."

Cihad hızla timine döndü. Kısaca etrafa bakındıktan sonra ilk emri Baran'a verdi.

"Hemen kendine bir yer seç Baran." Baran giderken geri kalanlara döndü. "Salih, Oğuz, Doğuhan ve Ekin siz dördünüz sağ tarafa. Ahmet, Gökhan, Turan sizde benimle geliyorsunuz.

🌼

Gecenin yarısında ağlamaya başlayan Uraz'ın sesiyle yerimden kalktım. Uyku ve uyanıklık arasında dengesiz bir haldeyim ve Uraz epey ağlıyor. Bebeğimi beşiğinden aldığımda ağlaması epey yakınımdaydı ve hızlanarak yatağa oturup sırtımı yatak başlığına yasladım. Göğsümü açıp Uraz'ı emzirmeye başladığımda sesi kesildi ve sütünü hızlı hızlı içmeye başladı. Gülümsedim.

"Anne," Emre'nin kısık sesiyle başımı yan tarafa çevirdim. Gözlerini ovalayarak açtı. Uykulu bakışları bize dönünce gözlerini kırpıştırdı.

"Sese mi uyandın bebeğim?" Elimi Emre'nin saçlarına uzatıp saçlarını okşadım. Emre kesinlikle Baran'a çekmiş. Her sese uyanıyor olması kesinlikle babasından gelen bir şey.

"Hıhım." Oğlumun yanağını okşayıp Uraz'ı kontrol ettim. Uraz hala süt içiyor.

"Uyu bebeğim ben yanındayım." Gözlerini kapatıp açtıktan sonra doğruldu.

"Ben acıktım."

"Acıktın mı? Bekle biraz bir tanem, kardeşin sütünü içsin mutfağa gidelim." Başını olumsuz anlamda iki yana sallayıp yataktan aşağıya indi.

"Işığı açacağım Uraz burada kalsın biz mutfağa gidelim." Güldüm sessizce ve tekrar Uraz'ı kontrol ettim.

"Ama kardeşin çok küçük annem. Onu burada bırakamayız." Yanıma yaklaşıp kardeşine baktı.

"O zaman onu da alıp gidelim." Emre'yi kendime çekip saçlarını öptüm. Saçları uzamış ve kesinlikle babası gelince traşa gitmeliler.

"Kardeşin doydu, onu alıp gidelim." Telefonumu komodinden alıp saate baktım. Saat daha sabahın dördü ve Baran gideli sekiz saat olmuş. Derin bir nefes alıp Emre'ye baktım.

"Hadi anne."

Yataktan kalkıp Uraz'a baktığımda uyanıktı. İki oğlumda uyanık olduğu için ikisini alıp alt kata indim. Oldukça sessiz olmalıyız çünkü Pınar annemler uyuyor. Emre mutfağa girdiğinde güldüm. Sanırım çok acıkmış yoksa böyle aceleci davranmaz. Akşam pek bir şey yemediği için şu an aç.

"Ne yiyeceksin annem?" Sandalyeye oturdu. Gözlerini bana çevirdiğinde uykulu halimle güldüm. Kucağımda Uraz karşımda ise Emre var. Biri beş yaşında diğeri sadece iki haftalık. Ah Baran, şu an kesinlikle sende yanımızda olmalıydın...

"Reçelli ekmek."

"Emin misin annem?" Hızla başını salladı. Uraz'ı tek elle tutarken boşta kalan elimde dolabı açtım. Kahvaltılıkların olduğu kısımdan reçel kasesini alıp masaya bıraktım.

"Başka ne istiyorsun bir tanem?"

"Başka bir şey istemiyorum." Gözleri ekmeği aradığında hemen tezgaha yönelip en uç kısımdaki ekmeklikten ekmek çıkarıp masaya bıraktım. Kuru kuru bunları yemesini istemediğim için dolaptan meyve suyu çıkarıp bir bardağa doldurdum. Elimdeki meyve suyu kutusunu bıraktığım anda birkaç tıkırtı işittim. Bu kapı sesi. Hızla kapıya döndüğümde dudaklarım aralandı fakat sesim çıkmadı. Emre oturduğu yerden kalkıp kapıya koştuğunda hareketlendim.

Baran Emre'yi kucağına aldığında yavaş adımlarla yanlarına yaklaştım. Ben yanına gidince elini belime attı. Onu sağ salim görmenin huzuruna kapılırken çıtım çıkmadı. Kendi içimde bu ana binlerce kez şükrettim. Burada olması; Baran'ın yanımda olması şükür sebebim. Kalbim ılık bir sıvıyla kuşanırken o ılıklıkla ısındım. Kalbim onu sağ salim görmenin keyfiyle hızlandı. Belimdeki eli usulca hareketlenince gülümsedim.

"Çok uykum var ve açım." Güldüm. Epey saat geçti acıkması çok normal.

"Hoş geldin bir tanem." Gözleri aheste aheste yüzümde gezindi ve dudakları kıvrıldı.

"Ben seni görünce hep hoş buluyorum be yavrum." Alt dudağımı dişlerimin arasına kıstırıp gülmemi bastırdım. Bu adam beni aşktan komaya sokacak.

"Hadi masaya geç yemek hazırlayayım sonra hep beraber uyuruz." Gözlerini kısarak oğullarımıza baktı.

"Siz benim karımı bu saatte niye uyandırdınız?" Sesli gülüşüm mutfakta yankılanınca dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Baran," dedim iyice yanına yaklaşıp. Ondan bir adım geri durmak bile bana zülum. "Küçük onlar bir tanem." Bana bakıp göz kırptı. Kalbim onun göz kırpmasıyla aşinası olduğum bir ritme tutulup kaldı. Şurada seni aşkla öpsem ne güzel olurdu.

"Hadi sessiz olup masaya geçin."

Evimin iki erkeği de beni ikiletmeden masaya geçti. Baran Emre'yi masanın üzerine oturtunca ona ters bir bakış attım. Gözlerim kucağımdaki bebeğimize kayınca hafifçe iç çektim. Sanırım küçük bebeğimin uykusu geliyor.

"Uraz uyuyacak, Emre kardeşinin pusetini oturma odasından getirir misin?" Emre hızla masanın üzerinde ayaklanınca kaşlarımı çattım.

"Sakın atlama Emre." Hemen yüzü asılınca sert ifademi bozmadım. "Hiç yüzünü asma bebeğim, bir yerini incitebilirsin. Güzelce sandalyeye basıp in lütfen." Baran Emre'yi kucaklayıp yere indirince Emre kahkaha atarak ellerini birbirine vurdu.

"Benim babam çok güçlü." Emre'nin neşeli sesi bizi gülümsetti.

Uraz'ı Baran'ın kucağına bırakıp dolaba ilerledim ve akşamdan kalan yemeği çıkarıp ocağın üzerine koydum. Yemek ısınırken hızlıca salata yapmaya koyuldum. Baran salatasız yemek yemiyor ve canım kocama tabi salata yaparım.

"Güzelim, salata yapma."

"Yapıyorum canımın içi."

"Gerek yok güzelim, biraz atıştırıp uyurdum."

"Olsun Baran, sen salatasız yemek yemeyi sevmiyorsun."

"Dünyalar güzelim." Baran'a dönüp sıcacık gülümsedim ve önüme döndüm.

Yemekleri masaya koyduğumda Emre puseti sürükleyerek mutfağa girdi.

"Oğlum," kapıda durdu ve dişlerini göstererek güldü. "Anne getirdim."

Hızlıca gidip puseti aldım ve masaya geçtim. Baran'ın kucağından Uraz'ı alıp pusete yatırdım. Oğlumuz uyurken diğer oğlumuz masanın üzerine çıktı ve ekmeğine reçel sürmeye çalıştı.

"Getir annem, ben sürerim."

Ekmeği alıp bolca reçel sürdüm ve Emre'ye uzattım. Ekmekten koca bir ısırık alıp gülümseyerek ekmeğini yedi. Yüzümdeki huzurlu gülümseme ile oğluma ve kocama baktım. İkisini tatlı bir tebessümle izledim. Kalbim bu manzara karşısında ısındı.

Baran mutfağı toplamama izin vermeden çocuklarımızı ve beni alıp üst kata çıkardı. Emre odamıza geçince huysuzca söylendi. Emre'yi aramıza alacağız ve bu Baran'ın hiç hoşuna gitmiyor. Yahu bizim çocuğumuz Baran Oğuz, bizim.

"Söylenme, bizim çocuğumuz."

"Tamam yavrum da aramızda niye uyuyor? Ben karıma sarılarak uyumak istiyorum." Baran'ın omzuna vurdum.

"Sen beni oğlumuzdan mı kıskanıyorsun?" Sırıtarak elimi tuttu. "Gel bi' giyinme odasına."

Beraber giyinme odasına girdiğimizde kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladı. Bu hareketi artık rutinleşmişti. Bulduğu her fırsatta kapıya bedenimi yaslıyor arsız.

"Çocuklar odada ve Emre uyanık." Usulca başını boynuma doğru eğdi. Onun tek bir hareketiyle irademi kaybediyorum. Ilık nefesi boynuma çarparken derin bir nefes aldım. Şu an bu durumda aklı başında durmak benim için çok imkansız. "Baran," diye mırıldandım. Mahvetti. Beni tek bir hareketiyle mağlup etti. Kalbim gümbür gümbür atarken gözlerimi titrek soluklarla sıkıca yumdum. Onun karşısında asla dik duramıyorum. "Çocuklar," lafımı dudaklarıma değen dudakları böldü. Kıskıvrak belimi kavradığında içim gitti. Onu böylesine çok özlemiş olmam sahi mi?

Hırçınlığım hırçınlığına bulandı. Kalbim depar atarken kollarım boynuna dolanmış ve onu daha çok kendime çekmeye çalıştım. Şu an bu saatte bu halde olmamız normal değil. Hoş bizim hiçbir şeyimiz normal değil ki. Evlenmemiz bile normal başlamadı. Düşüncelerim ben güldürürken geriye çekildim.

"Ya sen niye hayır dememe müsaade etmiyorsun!" Baran'ın göğsüne yavaşça vurup gülmeye devam ettim.

"Dilin hayır diyor ama tepkilerin öyle değil." Baran'a dil çıkardım küçük bir çocuk gibi. Benim bu halime sadece gülümsedi. Başımı yavaşça göğsüne yasladığında kokusunu içime çektim. Buram buram barut kokuyor.

"Duş alacak mısın?" Hiç sormak istemiyordum ama sordum. Saçlarımı yavaşça okşadı. Elleri narince saçlarımda gezindi.

"Çok mu kokuyorum? Şu an sadece uyumak istiyorum sabah alsam olur mu yavrum?" Başımı kaldırıp Baran'a baktım.

"Ne zaman istersen o zaman al bir tanem. Sadece sormak istedim aslında istemedim de." Saçlarımı öptü. İçim gitti.

"Rahatsız olursan yıkanıp çıkayım." Geriye çekilip Baran'ın karşısına geçtim.

"Sadece üzerini değiştir yatağa geçelim. Gün aydınlanıyor biz hala uyanığız." Sırıttı tatlı tatlı. Uzanıp onu öp diyen yanımı geriye atıp gülümseyerek giyinme odasından çıktım. Yatağımıza ilerlediğimde Emre benim tarafımda uyuyordu. Yavaşça oğluma yaklaşıp üzerini örttüm.

"Uyuyalım güzelim." Sesini duymamla belimde dokunuşunu hissettim. Baran ile beraber yatağa geçtik. Emre benim tarafımda uyurken ben Baran ile birbirimize sarıldık. Başımı göğsüne yasladığımda derin bir nefes alıp verdim. Barut kokusuna alışmıştım ve şu an hiçbir şey söylemeden uyumak istiyorum. Yıllardır bu kokuyu ondan alıyorum.

"Emin misin rahatsız olmadığından?"

"Uyur musun artık Baran? Eğer Uraz uyanırsa bende seni uyandırırım." Kısık bir sesle güldü. Elleri badimden tenime sızınca kollarının arasında kıpırdandım. Ellerini çıplak karnıma sardı. Buz gibi elleri sıcak tenime değince ürperdim.

"Kıyabilirsen uyandır Uhra." Gözlerimi kapatıp tebessüm ettim. Kıyamayacağımı biliyor uyuz kocam.

"Kıyamam ki." Belimi okşadı aheste aheste. Tenim dokunuşuyla mayışırken iyice uykunun kollarına atıldım.

🌼

Sabah erken uyanan Pınar Hanım oturma odasına geçti. Herkes uyuduğu için kimseyi rahatsız etmek istemiyordu. En iyisi kahvaltı hazırlamak diyerek oturduğu yerden ayaklanıp mutfağa yöneldi. Mutfağa girdiğinde tezgahın içindeki bulaşıklara baktı.

"Gece Uhra yemek mi yemiş?" diye sordu kendi kendine sonra gülümsedi. "İlahi aklım, çocuk emziriyor kadın tabi acıkır."

Önce bulaşıkları hızlıca makinaya dizdi ve kahvaltı hazırlamaya başladı. Saatler ilerlerken güzel bir kahvaltı masası hazırlamıştı. Mutfaktan çıkıp oturma odasına geçti ve bir süre oyalanmak istedi fakat ağlayan torununun sesini duyunca üst kata çıkmak istedi. Uhra uyanmasın diye torununa bakmak istedi ama odaya girmesiyle kapıda durması bir oldu.

Oğlu gelmişti. Yüzündeki tebessümle birbirine sarılı uyuyan oğlu ve gelinine baktı hemen gözlerini onlardan çekip torunlarına sabitledi. Emre'de onlarla beraber yatakta yatarken Uraz beşiğindeydi. Hızlıca odanın kapısını sessizce kapatıp alt kata indi. Kendine odaya destursuz daldığı için kızdı ama oğlunun sağ salim geldiğini görünce içi rahatladı. Uraz'ın sesi kesilmişti. Kendini koltuğa atıp televizyonu açtı.

🌼

Duvardaki saate bakıp yüzümü asmaktan geri durmadım. Uraz'ın beni bu dördüncü uyandırışı ve bu kez altını kirlettiği için ağlıyor. Saat sabahın dokuzu fakat benim bütün uykum kaçtı. Uraz'ı da yatağa yatırıp sırtımı yatak başlığına yasladım. Baran ben kalkınca yüzüstü uyumaya geçti. Bir yanım sırtına çık onu uyandır diyor ama diğer yanım sabaha karşı geldiği için kıyamıyor.

"Sen niye bu saatte uyandın annem?" Uraz sessiz ve uykusunu almış görünüyor. Uyumaya da hiç niyeti yok bu yüzden yataktan kalkıp oğlumu kucağıma aldım.

"Biz en iyisi aşağı inelim yoksa sen uyuyanları da uyandıracaksın." Yatak odasının kapısını araladım fakat Baran'ın sesiyle durdum. "Gitme."

Arkamı dönüp Baran'a baktığımda uykulu gözlerini üzerime dikmiş bana bakıyordu. Yüzümde sıcacık bir gülümseme belirdi.

"Uraz sizi uyandırmasın diye aşağı inecektim." Doğruldu ve ayaklarını zemine bastırıp yüzünü sıvazladı.

"Uykumu aldım." Gözlerini kapatıp açtıktan sonra dağınık saçlarını bir de kendisi dağıtıp beni sabah sabah mahvetti. Yan tarafa dönüp Emre'nin açılan üzerini örttüğünde kalbim ısındı. Bence Baran'ı kesinlikle öpmem lazım.

"Gel," dedi mahmur sesiyle. Ona yaklaşmaya dünden razı olduğum için kapıyı kapatıp hızlı adımlarla Baran'a yaklaştım. Kucağımdan Uraz'ı alıp yatağa yatırdı ve beni kollarına aldı.

"Günaydın sevgilim." Sırıtarak bedenimi kolları arasında sarıp sarmaladı. Dizlerinin üzerine oturduğumda elimi saçlarına attım ve parmaklarım siyah tutamların arasında gezindi. Baran alnımı öpüp geriye çekildiğinde sıcacık gülümsedim.

"Günüm aydı." Gülümseyerek alt dudağımı dişledim. Bunu her sabah yapması çok fazla hoşuma gidiyor. Bazen işe giderken beni uyandırmıyor ve alnımdan öpüp öyle evden çıkıyor.

"Dün sabah işe giderken," dediğimde kolları daha sıkı bir hal aldı ve konuşmam için dikkatle yüzüme baktı. O bana böyle pür dikkat bakarken ben konuşamıyorum. "Beni öptün değil mi?" Tek kaşını kaldırıp sırıttı ve tekrar alnımdan öptü.

"Seni öpmeden evden çıkmadığımı biliyorsun." Yüzümdeki gülümseme büyüdü. Uyuyor olsam bile beni öpüp öyle evden çıkıyor. Canım kocam. Benim kocam ya, vallahi bu adam benim kocam.

"Baran ya,"

"Baran sana ölür."

"Deme şöyle diyorum sana değil mi? Ölümü anma." Başımı usulca omzuna yasladım. Ne olur çocuklar uyumaya devam etse ben böyle Baran'a sarılı uyusam.

"Uraz uyanık olmasa uyurduk. Hem sen çok az uyudun Baran." Beni yatağa yatırıp ayaklandı.

"Uraz'ı da aramıza yatır uyuyalım."

"Annenler uyanmıştır. Dün erken uyuduk."

"Uhra, annem benim geldiğimi görünce asla bize seslenmez biliyorsun değil mi? Hatta uyanıksa Uraz'ı anneme bırakalım." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

"Ay Baran, delirme istersen hayatım. Ben bebeğime bakabilirim keza Pınar annem yeterince yoruluyor."

"Ah be yavrum," bana doğru eğilip ellerini yanaklarıma bastırdı. "Baran senin gibi güzel
kalpli bir eşe sahip olduğu için çok şanslı." Ellerinin üzerine bende ellerimi koydum.

"Bende senin gibi bir eşe sahip olduğum için aşırı şanslıyım."

Baran beni bir kez daha öptü ve ben onun her öpüşünde olduğu gibi yine can buldum.

Bölüm sonuuu🌼❣️

 

Bölüm : 17.01.2025 23:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...