47.Bölüm
"Her şerrin içinde bir hayır vardır."
"Ah güzel kızım ananı ne hale soktun." diye söylenen Almila, kızını kucağına alıp oturma odasına geçti. Defne gözlerini açtı açalı huysuzlanmıştı. Ne kadar çabalasa da küçük kızı huysuzluktan geri kalmıyordu.
"Yavrum baban da yan gelip yatıyor. Sen bu gariban anana güzelim uykuyu çok mu gördün? Hı meleğim?" Almila kızının yanaklarını öpücüklere boğarak gülümsedi. Defne Almila'nın kucağında biraz olsun sakinleşmişti. Bebekler annelerinin kokusunu arar ve o kokuyu duyumsadıkları zamansa annelerinin kokusu ile sessizleşir. Bir çocuğu annesinin güzel kokusu çabucak uyusallaştırır.
Almila sakinleşen kızının saçlarını okşayıp yatak odalarına doğru ilerledi. Kerem ise mışıl mışıl uyuyordu. Almila eşine saygı duyuyordu çünkü saatlerce uyanık kaldığı olmuştu birde göreve gidip geldiğinde çok yorgun olduğunu anlaması zor olmuyordu. Abisi görevden geldiğinde iki gün deliksiz uyuyacak potansiyele sahipti. Aklına gelince ufak bir kıkırtı dudaklarından döküldü.
Kerem'in sol tarafına uzanıp minik kızlarını aralarına yatırdı. Kerem kahverengi gözlerini eşinin mavi gözlerine çevirip uykulu haliyle gülümsedi. Almila Kerem'e kocaman bir gülümseme bahşettiğinde, Kerem doğrulup Almila'nın alnına uzun bir buse kondurdu.
"Bir dünya kadın ama iki kadın dünyam." Eşinin alnını öptükten sonra uyuyan kızının saçlarına öpücük bırakıp geri uzandı.
"Bu kadına yazık artık uyumalı." diyen Almila kendini işaret etti. Almila'ya gülen Kerem başını iki yana sallayıp gözlerini kızına çevirdi.
"Uyu meleğim." dedi fısıldayarak. Almila Kerem'e gözlerini kısarak baktı. "Hayır bana neden söylemiyorsun?" Kerem şaşkın bakışlarını Almila'ya çevirdi. Almila kızını kıskanmış mıydı?
"Sakın kıskandım deme." Almila omuz silkip kızının elini tuttu. "Kıskanmam ben kızımı ama bana da uyu meleğim desene. Kızımız doğdu doğalı güzel söz duymaz oldum." Kerem yüzündeki şaşkın ifadeyi silmeden Almila'ya bakmaya devam etti.
"Ah be güzelim. Hayatımda iki tane güzel varken feleğim şaşıyor." Almila Kerem'in söylediklerine sessizce kıkırdadı.
"Neyse uyuyacağım artık. Gözlerim kapanıyor." Kerem Almila'nın yanağını okşayıp tebessüm etti.
Gözlerini aralayan Cihangir, odasından çıkıp anne ve babasının odasına doğru koştu. Anne ve babası hala uyuyordu. İkisinin arasına geçip kız kardeşinin yanına uzandı. Gözlerini aralayan Cemre, Cihangir'e gülümsediğinde Cihangir kız kardeşinin yanağını öptü.
"Cemre sessiz ol annemler uyanmasın. Hadi sende uyu." Sanki Cemre Cihangir'i anlamış gibi ağzını açarak gülümsedi. Cihad sessiz fısıltılara gözlerini açıp aralarında uzanan çocuklarına baktı. İkisi de uyanmıştı.
"Bak babamı uyandıracaksın Cemre gülme." Cemre hala güldüğü için Cihangir yüzünü asıp başını babasının yastığının kenarına yasladı. "Küstüm Cemre." Cihangir'in sözlerine hafifçe gülümseyen Cihad, oğlunun saçlarını dağıtıp gülümsedi.
"Aslanım." dedi oğluna sevgi ve şefkatle. Cihangir babasının göğsüne başını yaslayıp Cemre'ye baktı.
"Baba," dedi bakışlarını Cihad'a çevirerek. "Sence de Cemre çok çirkin değil mi?" Cihangir'in söylediğine şaşıran Cihad oğlunun saçlarını okşayıp kızına baktı.
"Oğlum kardeşin en güzel prenses. Baksana nasıl güzel tıpkı annen gibi." Yüzünü asan Cihangir başını babasının göğsüne gömdü.
"Hiç güzel değil. Bir kere çok çirkin. Hiç saçı bile yok ama benim var." Cihangir'in kıskandığının farkında olan Cihad, oğlunun saçlarını bir kez daha karıştırıp yatakta doğruldu.
"Anne ve babalar için çocukları gözlerinde her zaman çok güzeldir." Babasına gülen Cihangir Cemre'yi kıskanmış olsa da ona kocaman gülümsedi.
"Tamam, sana şaka yaptım Cemre sen güzelsin ama ben daha yakışıklıyım." Cihangir'in sözlerine kahkaha atan Cihad oğlunu yanına yatırıp kızını kucağına aldı.
"Küçük prensesim uyanmış mı? Ha güzel kızım sen uyandın mı?" Dudaklarını aralayan Cemre elini ağzına götürüp acıktığını parmağını emerek belli etti. Kızının aç kalmasını istemediği için karısını uyandırmak zorundaydı. Aleyna'ya bakıp iç çekti.
Gözlerini aralayan Aleyna önce Cemre'ye sonra Cihad'a ve aralarında gözleri kapalı bir şekilde uyuyan Cihangir'e bakıp duraksadı. Şaşkınlığını üzerinden atıp kızını kucağına aldı.
"Acıkmış prensesim annesi." Cemre'ye üzgün bakışlar atan Aleyna uykusunun açılması için yataktan kalktı. Tekrar yatağa oturup sırtını yatak başlığına yasladı. Aleyna Cemre'yi emzirirken Cihad eşine ve kızına bakıp gülümsedi.
🌼
"Baran," katladığım kıyafetleri dolaba dizerken Baran'a seslendim ama geri dönüş alamadım. Son aylarda olunca hiçbir şey yapmama müsaade etmiyor. "Baran." Bir kez daha seslendim fakat yine bir dönüş olmadı.
Kendi işimi kendim halledebilirim. Ufak tabureyi alıp dolabın önüne koydum ve askıya asılacak kıyafetleri dolaba dikkatle yerleştirdim. Yani iki adımlık yerden düşmek pek bir şey değil. Kendi düşünceme güldüm.
"Uhra," sesi kalbimi hızlandırırken alt dudağıma dişlerimi geçirdim. "Sakın hareket etme."
Dediğini yaptım ve hiç kıpırdamadım. Hızlı adımlarla yanıma gelip kollarını belime sardı ve beni yere indirdi. Çatılan kaşları ve kızgın bakan gözleri yüzümde dolaştı.
"Kızacağım olmayacak. Yavrum," elini açık bıraktığım saçlarıma uzattı ve hafifçe okşadı.
"Yavrun muyum?" Kısık sesimi duyar duymaz güldü. Uzanıp alnımdan öptükten sonra geriye çekildi.
"Hiç şirinlik yapma Uhra. Bir ayın kaldı dikkatli olmalısın."
"Sana iki kere seslendim." Saçımdaki eli yanağıma yaslandı.
"Duymadım güzelim. Aşağıdaydım, Emre'ye baktım." Omuz silktim ve yanağımdaki elinin üzerine elimi koydum.
"Çamaşırları yerine yerleştirdim. Sadece," sepetin içindeki kamuflajlarını işaret ettim. "Seninkiler kaldı. Onları da yemekten sonra ütülerim."
"Ben ütülerim yavrum. Sen dinlen artık." Derin bir nefes alıp Baran'ın elini tuttum.
"Yorulmadım. Zaten evimi temizleyemiyorum diye hiç rahat değilim." Gözlerini kapatıp kendi kendine bir şeyler fısıldadı.
"Doğurdu doğuracak haldesin aklın temizlikte. Aşağı in Uhra yemek yiyelim."
"Niye bana böyle davranıyorsun?" Yüzümü asarak arkamı döndüm. Kolumu tutup ilerlememe engel oldu.
"Güzelim," dedi kararsızlıkla. Ne diyeceğini bilemiyor gibi bir haldeydi ama ne bileyim biraz kırıldım. O kadar hassas bir dönemdeyim ki saçma sapan şeylere bile alınganlık gösteriyorum ve buna engel olamıyorum.
"Kolumu bırakır mısın Baran?" Gözlerim ürkekçe gözlerine değindi ve bu halim sadece kaşlarını çatmasına neden oldu.
"Yavrum," kolumdan kavrayıp bedenimi kendine çevirdi. "Sen bak bakalım bana." Çeneme çıkardığı eli usulca çenemi okşadı. İçimdeki garip hissiyat artarken ağlama hissiyle kuşandım. Bütün bölgelerde yağmur bulutları toolanmış bir şehir gibi kalakaldım. Ağlama hissim saniye geçtikçe arttı.
"Bırakır mısın beni lütfen?" Bedenimi geriye çektiğimde bana yine izin vermedi. Kolları hızla bedenimi sarıp sarmaladı. Kapanından sıyrılmama müsaade etmiyor ve bu beni daha çok duygusallığa sürüklüyor.
"Sen bana bakacak mısın artık Uhra."
"Bakmayacağım Baran. Bakmak istemiyorum."
"Ya sabır," çenemden tutup başımı kaldırdı ve dolu gözlerime baktı. Onunla göz göze gelince gözlerimden birkaç damla yaş süzüldü. Benim bütün zayıflığım sadece Baran'a. Bir tek ona karşı savunmasız duruyorum. Ben bir tek onun karşısında bu kadar kırılganım.
"Sikeyim böyle işi. Ne dedim ağlıyorsun güzelim?" Belli belirsiz omuz silktim. "Bana cevap ver Uhra."
"Ağlayasım geliyor. Bırak da huzurla ağlayayım." Bana daha çok yaklaştı ve başımı göğsüne çekti. Huzur burada. Huzur tam olarak başımı yaslayacağım göğsünde. Huzur onun kollarında ve ben bunu ezbere biliyorum.
"Ağla bakalım, ağla da eline ne geçecek görelim." Daha çok ağlamaya başladım. Ben çok hassas oldum ve şu an ağlamamı gerektiren bir şey yok. Sanki içimde kırık olan bir yanım var gibi hissediyorum. Ben Baran'ın göğsünde sessiz sessiz ağlarken kendisi sıkıntılı soluklar alıp verdi. Ağlamana tahammül edemiyorum derdi her seferinde.
"Yeter," dedi en sonunda. Bu kadar sabretmesi bile beni şaşırttı. Acaba bana karşı hisleri değişiyor olabilir mi? Benden bıkmış da olabilir. Ya da Baran benden soğumaya mı başladı! Böyle bir şey olabilir mi?
"Sustum. Aşağıya ineceğim." Kolları arasından çıkıp banyoya yöneldim. Banyoya girer girmez kapıya yaslanıp sessizce ağlamaya devam ettim. Kalbim düşüncelerimin akabinde çok incindi. Kendi kendime saçma sapan şeyleri kuruntu yapıyorum sonra salak gibi ağlıyorum.
Usulca elimi karnımda gezdirdim. Bebeğim bütün dengemi alt üst ettiğinin farkında mısın? Annen çok hassas davranıyor. Derin bir nefes aldıktan sonra elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıktım. Gözlerim odada volta atan Baran'a kaydı ve duraksadım. Gözleri ağırca üzerimde gezindikten sonra iç çekti. Ve bu iç çekiş sadece sıkıntı barındırıyordu.
"Dakikalardır o kapının arkadasında neden ağlıyorsun?" Sinirli. Gerçekten sinirli. "Sana kötü bir şey demedim Uhra. Ağlayacağın bir şey de yok. Merak ediyorum, ne seni bu kadar ağlattı?"
"Acıktım, aşağıya inelim mi?" Kapıya doğru ilerlediğimde sesini yükseltti. "Hamilesin diye bir şey yapamıyorum ama böyle davranma Uhra." Elim kapı kolunda kalakaldı. İçime bir dert oturup baş köşeye yerleşti. Ne demek bir şey yapamıyorum.
"Bir şey yapamıyorum derken?" Arkamı döndüğüm anda dibime kadar geldi. Tam olarak karşımda ve nefesi yüzüme çarpıp dağılıyor.
"Yapamıyorum Uhra. Seni tutup sıkı sıkı saramıyorum. Seni bir anda öpüp susturamıyorum. Sen böyle her şeye ağlıyorsun sinirlenip kavga çıkaramıyorum." Yutkunarak gözlerimi kapattım. Kavga etmek istiyor.
"Kavga etmek istiyorsun yani?" Bana baktı ve sinirle geriye çekildi.
"Sokayım harbiden böyle işe. Dört tane cümle kurdum gidip en saçma olanı çekip aldın." Gözlerim tekrardan dolarken kendime kızdım ve hızla odanın kapısını açtım. Odadan çıktıktan sonra Baran'ı beklemeden alt kata indim. Sözleri hala kulağımda çınlıyor ve beni bir ağlama hissi yine ele aldı.
Mutfakta yemekleri hazırlarken ağlamamak için direndim. Emre yanımdan ayrılmadığı içinde ağlamadım. Derin nefesler eşliğinde masaya geçtim. Emre yüzünü asarak masaya baktığı için bütün dikkatim ona çekildi.
"Ne oldu bebeğim?" Yavaşça oğlumun saçlarını okşadım.
"Babam neden yok?" Gözlerimi kapatıp açtıktan sonra masadan kalktım. Baran hala aşağı inmemişti ve bende sinirli olduğu için çağırmadım. Yani gelir diye düşünmüştüm ama gelmedi. Yanılmak, bir de Baran konusunda yanılmak beni daha kötü hissettirdi.
"Baran," merdivenlerin başında durdum. "Baran yemek hazır." Oflayarak merdivenin birkaç basamağını çıktığım anda sesini işittim. "Gelme."
Yavaşça başımı kaldırıp ona baktım. Merdivenleri hızlı adımlarla indi ve yanımda durdu. Yutkunarak gözlerimi kaçırdım. Arkamı döneceğim anda elini belime attı ve dikkatli olmam için bana destek oldu. İçim sıcacık olurken tebessüm ettim. Ne olursa olsun tek sığınağım hep Baran oluyor.
"Dikkatli in." Eli belimi sıkıca sarmıştı fakat yine uyarma gereği duydu. Yüzümdeki tebessümle çıktığım basamakları inip mutfağa geçtim.
"Babam," Emre babasına doğru koşup sıkıca sarıldı. Baran geldiğinden beri dinlenmemişti. Hemen yemek faslını bitirip odalara dağılmak doğru olur.
Masada iştahsızca tabağımı kaşıkladım. Sevdiğim yemeği yapmıştım ama canım hiçbir şey istemiyor. Bakışlarım oğluma kaydı ve onun iştahla yemeğini yediğini gördüm. Elimdeki kaşığı tabağın kenarına bırakıp oğluma yaklaştım.
"Tabağın olduğu gibi duruyor," sesiyle bakışlarım bu kez Baran'a döndü. O ise yemeğini bitirmişti. Sürahiyi alıp bardağa su doldurdu ve tek dikişte içti. Oldukça mesafeli ve bu hali yutkunmama sebep oldu.
"Canım istemiyor. Hem yaparken bir şeyler atıştırdım." Kaşlarını çattı. "Tabağındakileri bitirmelisin Uhra." Adımı söylemesi biraz daha yüzümün asılmasına sebep oldu. Bir an önce aramızdaki iletişimsizliğe son verip Baran ile barışmak istiyorum.
"Doydum annem." Emre'ye yöneldim. Oğluma su doldurup bardağı uzattığımda babası gibi o da bir dikişte içmeye çalıştı ama içemedi. Bardaktaki suyu hep üzerine döktü.
"Oğlum, hasta olacaksın hemen üzerini değiştirelim." Emre masadan kalkıp güldü.
"Ben değiştirip gelirim anne."
"Dikkatli ol bir tanem. Bir şey olursa hemen seslen."
"Tamam anne."
Emre mutfaktan çıkınca kalkıp masayı toplamaya başladım. Tabi hareketlerimin yavaşlığı beni biraz yoruyor ama yapacak bir şey yok. Baran'da bana yardım etmeye başlayınca iç çektim.
"Küs müsün?" Derken sesi kısıktı. Alt dudağıma dişlerimi geçirdim.
"Kırgındım." Ellerini belime sarıp sırtımı göğsüne yasladı.
"Öpeyim mi?"
Omuz silktim huysuzca. "Kalbimi kırdın." Usulca başını boynuma yaklaştırdı.
"Kalbinden öpeyim." Gözlerimi titrek soluklar eşliğinde kapattım.
"İlla öpeceksin yani?" Nefeslenir gibi güldü. Onun gülmesiyle bende gülümsedim. Kalbim hemen hızlanmıştı. Tek bir dokunuşuyla evren değiştirmiş gibi hissediyorum. Sanki bambaşka bir boyuta geçmişim.
"Aramızdaki soğukluk bitmeli yavrum." Şimdi bitmişti. Şimdi tek bir cümlenle aradaki buzları erittin.
"Uhra dedin bana masada." Boynumu uzunca öptü. "Güzelim adın Uhra," nazlı nazlı kollarından sıyrılmaya yeltendim ama izin vermedi. Hiç izin verme. Senden bir adım öteye geçmeme bile müsade etme.
"Tamam da o cümlede Uhra demen garip hissettirdi. Zaten biraz soğuktuk sen Uhra dedin ben daha çok kırıldım." Boynumu bir kez daha öptü.
"Hay çenemi sikeyim. Özür dilerim hatunum. Uhra'm, dünyalar güzelim." İki cümlesiyle hemen yelkenleri suya indirdim. Usulca Baran'a doğru döndüğümde gözlerim gözleriyle karşı karşıya kaldı. Ona bakmak anında beni heyecanlandırırken gülümsedim.
"Baran," dedim kaşlarımı çatarak. Ellerini yanaklarıma yaslayıp alnımdan öptü ve konuşmam için biraz geriye çekildi. Karnım zaten aramıza epey mesafe açtığı için pek de geri çekilmesine gerek yok. "Söyle Uhra'm."
"Tatlı," yutkundum ve alt dudağımı dişledim. "Tatlı istiyorum. Hemen şimdi tatlı istiyorum. Baran canım tatlı istiyor." Kahkaha atarak ellerini yanaklarımdan çekti.
"Sonunda yavrum," daha çok güldü. "Doğurmana dört hafta kaldı sen daha yeni aşeriyorsun." Yüzüm asılırken elimi karnıma koydum.
"Görüyor musun annem? Bak baban bizimle dalga geçiyor. Ama sende hiçbir şey istemiyorsun oğlum." Baran gülmeye devam ederken aklıma diğer bebeğimiz geldi. Emre dakikalardır yukarıda ve hiç ses seda çıkmadı. Emre bir erkek kardeşi olacağını öğrendiğinde sevinmemişti çünkü Cemre gibi kız kardeşi olmasını bekliyordu.
Altıncı ayın sonunda öğrenmiştik bir oğlumuz daha olacağını. O an Baran yoktu ama Emre yanımdaydı. Hastaneye yanımda götürmüştüm ve bütün gün benimleydi. Elisa muayene arasında cinsiyetini ağzından kaçırınca bize sürpriz oldu. Baran'a rüyamı anlattığımda öğrenmeyelim belki kızımız olur bize sürpriz olsun dedi ama Elisa ağzından kaçırınca öğrenmiş olduk.
"Emre," derken Baran'a ters bir bakış attım. "Oğlum." Ben mutfaktan çıkarken arkamdan geldi.
"Sende gelmek ister misin güzelim yoksa alıp eve geleyim mi?" Kararsızca duraksadım ve karnım burnumda bir yere gidesim gelmiyor en iyisi alıp gelmesi.
"Sen alıp gel bir tanem. Bu halde dışarıya çıkmak beni yoruyor." Elimi tutup bana yaklaştı ve hızla yanağımdan öptü.
"Sen iste ben canımı vereyim Uhra. Senin uğruna her şeyi feda etsem az kalır." Yavru kedi gibi Baran'a sırnaştım. "Sen, sen benden ne istersen iste benim için hep az gelir. Canım yolunda feda olsun yine bana az gelir."
"Uzun ömürlerimiz olsun seninle Uhra'm." Başımı Baran'ın göğsüne yasladım ve derin bir iç çektim. Her şeyimi feda etmeye hazırım. Baran ne isterse istesin her daim kabulüm. Aslında birini böylesine sevmek akla da kalbe de zarar lakin biz birbirimizi delicesine seviyoruz.
Baran evden çıkarken merdivenleri aşıp üst kata çıktım. Emre'nin odasına geçtiğimde kapıda duraksayıp öylece kaldım. Yere oturmuş elindeki albümü inceliyordu. Yüzümde hafif bir gülümseme yer alırken oğluma yaklaştım.
"Anne," dedi gözleri resimlerdeyken. "Bu çocuklar siz misiniz?" Yüzümdeki gülümseme eskiyi anımsayınca buruklaştı. Yere oturacağım ama bu benim için epey zahmetli.
"Dur bir tanem," dikkatlice Emre'nin yanına çöktüm. Albümü biraz kendime doğru çevirip küçüklük fotoğraflarımıza baktım. "Bu sarışın ve uzun boylu olan Cihad dayın. Cihad dayının yanındaki baban," Baran'a bakıp kocaman gülümsedim. İnsafsız küçükken bile yakışıklıydı. "Şu arkadaki, gülümseyen Barın dayın." Emre resimi pür dikkat inceledi.
"Bu," dedi elini fotoğrafa bastırıp. "Bu kız kim anne?" Yüzü asık olan kız çocuğuna bakıp güldüm. Elbette o huysuz ve yere çökmüş olan kız bendim. "Benim o."
"Anne," dedi heyecanla. "Sende küçükmüşsün."
"Evet anmem, bizlerde senin gibi küçüktük sonra büyüdük."
"Peki bu kim anne?" Tekrar fotoğrafa baktığımda kahkaha attım.
"Almila halan," Emre kıkırdadı ve bana döndü. "Almila halam burnuyla oynuyor anne." Kahkaha atarak oğlumun saçlarını öptüm.
"Biz hep beraber büyüdük bebeğim. Görüyor musun babanda hemen Cihad dayının yanında."
"Ben ve Cihangir gibi değil mi anne?"
"Evet oğlum."
Emre yavaş yavaş albümü incelerken sessizce ona eşlik ettim. Bütün küçüklük fotoğraflarımıza yüzündeki gülümsemeyle baktı. Hatta babasının onun yaşlarındayken çektirdiği fotoğrafı görünce ikimiz de şaşırdık çünkü Emre ile birbirlerine çok benziyorlar.
"En çok babama benziyorum anne."
"Sanırım babanın kopyası gibisin." İkimiz de gülümsedik. Emre tekrar albüme döndü ve fotoğraflara bakmaya devam etti. Söz günü çektiğimiz fotoğraflara denk gelince durdu ve hemen bana baktı.
"Anne sen burada çok süslüsün." Güldüm. Fotoğrafı çıkarıp yakından baktım. Bu bizim ilk fotoğrafımız. Baran'ın kolunu belime sarıp gülümseyişi hala ilk günkü gibi aklımda. Şu fotoğraf kalbimi sıcacık ederken iç çektim.
"Bu bizim söz fotoğrafımız." Fotoğrafı dudaklarıma yaklaştırıp Baran'ı öptüm.
"Anne," dedi Emre kahkaha atarak. "Neden fotoğrafı öptün?"
"Sana bir sır vereyim mi bir tanem?"
"Söz aramızda kalacak anne."
"Ben babana hala deliler gibi aşığım hatta her Uhra dediğinde kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor." Emre anlamsızca bana bakarken gözlerimi kapattım. "Ben babanı şimdi bile çok özledim."
"Benim duymuş olmam sırra ortak olduğum anlamına geliyor değil mi?" Sesi beni heyecanlandırırken arkamı dönmeye yeltendim ama epey zor oldu. Kapıda duran Baran'a bakıp kocaman gülümsedim. Gözlerim gülen yüzünde gezindi bir süre.
"Ya Baran," gülerek yanımıza geldi. "Niye hiç ses çıkarmadın ya." Yüzümü asarak ona baktığımda yere çöküp bana yaklaştı ve dudaklarını alnıma bastırdı.
"Mesleğin getirisi bunlar yavrum." Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp Baran'a bakmaya devam ettim. Gözleri hala elimde tuttuğum fotoğrafımıza kayınca gülüşü buruk bir tebessüme döndü.
"Hala," derken sesi kısık bir hale büründü. "Dün gibi aklımda her anımız." Titrek soluklar aldım ve elini tuttum.
"Mıh gibi aklıma kazınmış her şeyimiz Baran." Fotoğrafı elimden alıp inceledi ve gülümsedi. Fotoğrafı böyle incelediğimiz bir kenarda dursun zaten bütün fotoğraflarımız salonda yer edinmiş. Hatta söz, kına ve düğünden birer tane yatak odamızda da var.
"Seneler su gibi geçti." Başını kaldırıp bana baktı. Zaman su gibi akıp gitti. Bazen bu hallerimize hala inanamıyorum. Karnımda ikinci çocuğumuz var fakat ben hala o anlarda gibiyim. Hala Baran'ı göreceğim diye heyecanlanıyorum.
"Tatlı," dedi birden bire. "Tatlı aldım gel ye hemen yavrum." Beni oturduğum yerden dikkatlice kaldırdı. Elimi karnıma koyup karnımı okşadım. Son birkaç saattir hafif sancılarım oluyor ama normal gibi.
"Unutmuşum ben tatlıyı."
"Gel hadi. Aşermiştin hani hatun."
"Ay bir tanem, fotoğraflara bakarken aklımdan uçup gitti. Ama almışsan yerim. Bak canım çekti şimdi." Baran ve Emre'yi odada bırakıp hızlı adımlarla merdivenlere ilerledim. Hızlı hızlı adım atmaya çalıştığım için Baran elimi tutup beni durdurdu.
"Şuradan inerken bari daha çok dikkat et Uhra. Düşersin diye korkuyorum." Kolu belimi sarıp sarmalayınca gülümsedim. Beni her şeyden çok düşünmesi ruhumu okşuyor. Onun tarafından bu kadar çok düşünülmek fevkalade.
"Teşekkür ederim sevgilim." Masanın üzerindeki tatlı poşetini açtım ve istediğim gibi şireli tatlılara baktım. Baran üç çeşit tatlı almış ama benim gözüm sadece künefeye kaydı.
"Ay," dedim sandalyeye oturup. "Şu an sadece şu tatlıyı yemek istiyorum." Baran kahkaha atarak çekmeceden çatal alıp bana uzattı.
"Baran," dedim tatlıyı yerken. "Sanırım şu an daha çok aşeriyorum." Bu halim Baran'ı sadece gülümsetti. Hamileliğim boyunca hiç aşermemiştim. Zaten Emre'de de böyleydim. Genel olarak iştahsız gibi bir halim oluyor ama yine de yemeğe dikkat ediyordum.
"Üçüncü hamileliğinde," diyen Baran'a ters ters baktım. "Ne üçü Baran, hayır bunu doğurduğum da üçüncüsü eksik kaldı zaten."
"Hiç öyle bakma Uhra'm, ben beş çocuk istiyorum." Tatlıyı çatallarken Baran'a baktım.
"Emre nerede?"
"Albümü incelemeye devam ediyor hala."
"Oğlumu da getirseydin. Bak şimdi daha fazla yiyesim kalmadı."
"Ya sabır, yavrum yesene. Hadi ben gelene kadar o tatlı bitecek."
"Sizde yesenize, ben tek başıma yiyemem." Baran sırıtarak eğilip yüzünü bana yaklaştırdı.
"Yerim, şimdi tatlımı da yerim rahat ol." Dudakları dudaklarıma yaklaşırken nefesimi tuttum. Beni resmen iki dakika içinde mağlup etti. Dudakları dudaklarımdayken kendimden geçtim. İçim onun bana hissettirdiği her duyguyla karmakarışık olurken elimdeki çatal yere düştü. Kollarımı Baran'ın boynuna sarıp onu kendime daha çok çektim. Birbirimize daha çok karıştık. Bedenim ona doğru dönerken kendini hafifçe geriye çekti.
"Sakin," dedi kısık bir sesle. Nefes nefese gözlerim kapalı bir halde durdum. Soluklarım düzene girerken hala gözlerim kapalıydı. Parmakları saçlarımda gezinmeye başlayınca gözlerimi araladım. Usul usul saçlarımla oynadı. Gözlerim koyu harelerine daldı.
"İyi misin?" Başımı olumlu anlamda salladım. Çok iyiyim ama seni daha çok öpesim var.
"İyiyim, sen?" Uzanıp alnımdan öptü. "Sen iyiysen iyiyim." Tatlı tatlı güldü. "Peki ya iyi değilsem?" Alt dudağımı dişledim. Gözleri önce dudaklarıma kaydı sonra gözlerime tırmanıp orada durdu.
"O zaman işler değişir."
"Hım, nasıl değişir?" Saçımı kulağımın arkasına yerleştirdi. "Sen ne yönde değişsin istersen o yönde değişir."
"Seni çok seviyorum Baran."
"Biliyorum Uhra, bende seni çok seviyorum."
"Anne bak ne buldum!" Emre'nin sesini duyduğu anda geriye çekildi.
"Mutfaktayız oğlum." Elindeki fotoğrafı havaya kaldırıp bize doğru koştu.
"Kimin fotoğrafıymış bakalım bir tanem."
"Babam," dedi Fotoğrafı masaya bırakıp. "Bak anne." Yüzümdeki gülümsemeyle fotoğrafa baktım. Kara Halp Okulu mezuniyet fotoğrafıydı. Üzerindeki kıyafet oğlumuzun dikkatini çekmiş.
"Babama bak anne. Ben," dedi hemen Baran'a dönüp. "Bende böyle okula gider miyim baba?"
"İstersen tabi gidersin aslanım." Emre'nin saçlarını okşadı ama yüzünde gururlu fakat bir o kadar buruk tebessüm yer edinmişti. Onun izinden giderdi oğlumuz lakin biz ne hissederiz bilmiyorum. Ben Baran'ı bu uğurda bırakmışken evladımı bırakabilir miyim bilmiyorum.
"Baran," kısık sesimi duyar duymaz bana baktı. "Ben şimdiden korkuyorum."
"Şş," dedi bana yaklaşıp. "Korku falan yok. Her Türk asker doğar." Gözlerimi kapatıp başımı göğsüne yasladım.
"Seçim sizin Baran'ım."
"Korkmak yok bu yolda Uhra."
Bir süre sessizce birbirimize sarılı durduk. İçim onun yakınlığıyla huzur bulurken iç geçirdim. Kendimi halsiz ve bir o kadar da yorgun hissediyorum. Gün içerisinde sürekli hareket etmeye çalıştım çünkü şunun şurasında doğuma pek bir şey kalmadı. Ne kadar çok hareket edersem o kadar iyi.
"Şuraları toplayayım odalara çıkalım." Saçlarımın üzerine derin bir öpücük kondurup geriye çekildi.
"Ben Emre'yi uyuturum yavrum. Sende odamıza geç." Baran'a şaşkınlıkla baktım. Mutfağı bu halde bırakıp asla uyumam.
"Buraları toplamadan uyumam."
Gözleri etrafta gezindi ve bana döndü. "İki üç şeyden bir şey olmaz. Yarın izinliyim beraber hallederiz."
"Hayır, ben buraları hallederim sen oğlumuzu yerine yatır. Hem yarın oğlumuzu beraber okula bırakırız." Kaşlarını çatarak bana baktı. "Bana şöyle bakma."
"Sende bir dediğimi ikiletmeden yap Uhra." Omuz silktim ve oturduğum yerden ayaklandım. Bulaşıkları halledip uyumak daha mantıklı hayır bir de sabah buraları toplamakla meşgul olmak istemiyorum. Ben mutfağı toplarken Baran söylendi. Hem söylendi hem de bana yardım etti.
"Yeter," dedi en sonunda bıkkınca. Bulaşık makinesini kapatıp beni geriye çekti. "Hadi yoruldun." Hafifçe gülümsedim ve ellerimi kuruladım.
"Bana hala aşıksın," mutfaktan çıktık. Kolu belime sarılırken mırıldandı. "Sana hala çok aşığım. Bitmeden, tükenmeden ilerleyen bir sevgi var içimde." Belimden kavrayıp beni kendine çevirdiğinde kocaman gülümsüyordum.
"Bende," derken sesim kısıktı. "Hiç bıkmadan şurada durabilirim." Ellerini yanaklarıma yaslayıp gülümsedi. "Seni çok seviyorum Uhra."
"Bende seni çok seviyorum Baran."
Ben seni hep seviyorum. Her geçen günden daha fazla. Her anımda adınu zikretmek bir armağan gibi bana...
Bölümü beğendiniz mi?
Gelecek bölümde neler olacak sizce?
Arkadaşlar düzenlemeye ufaktan başladım. Büyük bir değişim olmasa da abartı olan yerleri sileceğim. Profilimi takip ederek duyurulardan haberdar olabilirsiniz.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.79k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |