47. Bölüm

46. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

46.BÖLÜM

"Hayatın bana bahşettiği şeylerden biri o'ydu."

Geçmek bilmeyen her şey aslında geçmişti. Şimdi geriye dönüp baktığımda her hisle baş etmiştim fakat bazen yenildiğimde oldu. Ben en çok ona yenildim. Ben onun aşkı uğruna diz çöktüm. Şimdi şurada durmam dahi az geliyor. Yatakta uzanan eşime biraz daha yaklaştım. Günler önce onu kaybetme eşiğinde durmuş ve can çekişmiştim.

"Uyanmaya niyetin yok sanırım." Parmaklarım usulca saçlarına sızdı. Aheste aheste saçlarını okşadım. Onu hissetmek güzel. Varlığını hemen yanımda hissetmem çok güzel.

"Gece uyumadık yavrum," derken ses tonu dahi imalıydı. Gözlerimi kaçırıp sırtımı yatak başlığına yasladım. Bu adamın hiç ayarı yok. Yani doğuma bir ay kala başlayacak olan uzak durma olayı aklını başına getirir diye düşünüyorum. Artık görev dönüşleri soğuk sudan hiç çıkmaz.

"Utandın mı?" Doğruldu ve bana döndü. Gözlerimi karnıma indirdim. Yavaşça karnımı okşarken dudaklarım kıvrıldı. Baran benden bir cevap alamadığı için sırıtıyor. Sırıtması hoşuma gidiyor ama şu an yüzüne bakamam.

"Yok, niye utanayım ki?" Başımı yavaşça kaldırdığımda sırıtan yüzüne daha yakından baktım. "İki çocuk yapmışız." Bu kez kahkaha atarak bana yaklaştı ve elini yanağıma uzattı. Usul usul yanağımı okşarken dudakları alnıma dokundu.

"Yanakların kızardı." Alnımdaki dudakları yanağıma doğru ilerledi. Kalbimin gümbürtüsünden hiçbir şey anlayamıyorum. Baran beni öptükçe kalbim hızlanıyor. Yanağımı da öptükten sonra dudakları dudaklarıma indi. "Hasretim azalmıyor güzelim." Dudakları dudaklarımı esir aldı. Günler sonra birbirimize kavuşmuştuk fakat şu an hiç bitmeyen bir özlemle tekrardan yanıyoruz. Sadece o değil bende onun gibiyim.

Dinmedi özlemim. O beni öptükçe ona daha çok sığındım. Dudakları hırçınlaştıkça kıpır kıpır hissediyorum. Ellerim boynuna giderken dişlerini alt dudağıma geçirip duraksadı. Soluğum çıkmadı. O geri çekilmek istemediği için böyle bir şey yaptı. Sadece soluklarımız düzene girsin diye. Kendimi hepten geriye çektim.

"Acıkmıştım ben," kolunu belime sardı. "Hadi kahvaltıya inelim." Eli belimden hareketlenip tenimde gezindi. "Hadi Baran."

"Vakit geçiriyoruz Uhra'm." Gözlerimi kapattım. "Vakit zaten geçirdik ya sevgilim." Dudaklarını açık kalan boynuma bastırdı. "Yetmedi belki." Omuz silktim. "Beni alakadar etmez." Hızla geriye çekildi ve yüzüme baktı. Kıkırdayarak Baran'ı üzerimden ittim.

"Hiç öyle bakma. Emre'de uyanmadı daha." Yataktan kalktığımda sırtüstü uzanıp kendi kendine söylendi. Baran'ı yatak odasında bırakıp Emre'nin odasına geçtim. Emre uyku konusunda iyice bana benzedi. Hala uyuyor.

"Emre," neşeli sesim odada yankılanırken oğlum hareketlendi. Gözleri aralanırken yüzünü asarak bana döndü. "Uyan hadi oğlum." Gözlerini kapatıp tekrar açtı.

"Babam uyandı mı?" Emre'ye yaklaştım. "Uyandı bir tanem." Yataktan kalktı ve gözlerini ovuşturdu. "Tamam, uyandım bende." Gülümseyerek Emre'nin saçlarını okşadım. Kahvaltıyı hazırlamıştım fakat geriye sadece bu iki adamı uyandırmak kalmıştı ve görev başarıyla tamamlandı.

"Hadi babanı da al aşağıya gel oğlum." Emre, hızlı adımlarla odasından çıkarken arkasından bakıp güldüm. Şimdi Baran'ın yanına gidecek, onunla biraz uğraşacak sonra ikisi beraber aşağıya gelecek.

Mutfağa geçtiğimde karnımdaki kıpırtılar arttı. Emre'ye hamileyken acıktığımda, Emre hiç hareket etmezdi ama bu bebeğimiz bir an olsun durmuyor. Ve eminim ki çok yaramaz bir çocuk olacak. Elimi usulca karnımda gezdirdiğimde yüzümde tebessüm oluştu. Ben hala hayal edemeyeceğim anları yaşıyorum. Hayalini dahi kurmaya çekindiğim her anı yaşıyorum.

"Geldik anne," Emre'nin sesiyle kapıya döndüm. Islak saçları dikkatimi çekince oğluma yaklaştım.

"Saçların neden ıslak Emre?" Babasına baktı ve güldü. Gözlerim bu kez Baran'a döndüğünde onunda Emre'den farklı bir yanı yoktu.

"Su savaşı yaptık!" Oğlumun neşeli sesi beni gülümsetti ama havalar epey soğuduğu için bir tık endişelendim. Saçlarını kurutmam gerekiyor yoksa Emre hasta olabilir. Hamile halimle hem hastane, hem de Emre'nin hastalığı beni epey yorar. Düşüncelerim beni güldürürken Emre'nin elini tuttum.

"Saçlarını kurutalım sonra kahvaltıya," yüzünü asarak elini kendine çektiğinde kaşlarım düz bir hal aldı.

"Olmaz anne, babamında saçları ıslak." Gözlerim eşime döndü. Onunda saçları ıslak hatta birkaç damla su alnına damlamış. Derin bir nefes alıp ikisininde ellerinden tuttum ve mutfaktan çıktık. Alt kattaki büyük banyoya geçip havlu aldım ve banyodan çıktım. Önce güzelce Emre'nin saçlarını kuruttum sonra Baran'a döndüğümde bana bakıp gülümsedi. Aramızdaki boy farkı ona ulaşmama engel oluyor.

"Bir yere otur Baran." Gözleri koridorda gezindi ve burada oturacağı hiçbir şey yok. "İçeriye gel," derken elinden tutup oturma odasına yöneldim. "Emre sende mutfağa git bir tanem."

"Tamam anne," oğlumuz hemen onaylayıp mutfağa doğru gitti bense Baran ile beraber oturma odasına geçtim. Tabi Emre'nin beni hemen dinleyip mutfağa gitmesi biraz şaşırttı ama hoşuma da gitti.

"Oturayım mı yavrum?" Baran'a baktım ve tebessüm ettim. "Soruyor musun bir de sevgilim. Şu saçlarına bak, yetmemiş oğlanı da kendine benzetmişsin."

"Babasına benzeyecek tabi Uhra'm," koltuğa oturdu ve beni de bacaklarının arasına çekti. Ona yaklaşmak beni hemen etkilerken çıtım çıkmadı. Öylece Baran'ın yüzüne baktım. "Sesin kesildi." Havluyu hızlıca Baran'ın kafasına attım ve saçlarını kurulamaya başladım.

"Seninde sesin kesildi Baran." Kahkaha atarak kollarını belime sardı ve beni kendine yakın tuttu.

"Sen bu kadar yakınken nasıl kesilmesin hatun." Elleri usulca belimde hareketlendi. Tenime değen buz gibi elleri kıpırdanmama sebep olunca Baran daha çok güldü. Yüzüne baktım. Baran'ın gülen yüzüne bakarken içimde oluşan o huzur bana bir ömür yeter. Uzun uzun oturup güzel yüzünü izlesem bana yetmez. Hep çok az gelir.

"Seni çok seviyorum." Dudaklarımı saçlarına bastırdığımda beni çekip dizlerine oturttu. Kolları sıkıca bedenime sarılırken yüzümde tebessüm yer aldı.

"Ben," dedi kısık bir sesle. Sıcak nefesi boynumda gezindi. "Ben sana nasıl divaneyim biliyor musun?" Boynumu öptü ve usul usul nefesini tenimde dolaştırdı. Şurada eriyip yok olabilirim. Onun nefesiyle kaybolabilirim. "Sana aşığım Uhra. Sana kör kütük aşığım. Hala," yüzüme baktı ve dudaklarıma uzun bir öpücük kondurdu. "Hala ve çok fazla bir sevgi var içimde. Sana baktıkça çoşan şu kalbim," elimi tutup kalbine götürdü. "Buradasın yavrum. Her daim buradasın." Dudakları dudaklarımı örttüğünde kendimi kolları arasına bıraktım.

Onunla olmak o kadar güzel ki, beni öpmesine dahi ihtiyacım var. Her an benimle olması fevkalade. Hatta bazen diyorum keşke hep böyle evin içinde olsak; Baran hep yanımda olsa.

"Ulan," dedi sitemle. "Artık doğur yavrum yoksa aklımı kaybedeceğim." Sesli bir kahkaha attım. Dizlerinden kalktığımda bana ters bakışlar attı ama hiç oralı olmadım.

"Hiç bakma öyle, bu çocuğu yapmak isteyen en çok sendin." Sırtını geriye yaslayıp bana baktı. "Tek başıma yapmadım herhalde hatun." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

"Sen yaptın ama Baran!" Sinirle ona yaklaştım. Beni yavaşça tutup tekrar dizlerine çekti. "Tamam ben yaptım ama," bana yaklaştı. "Beraber yaptık değil mi? İkimiz de istedik." Gözlerimi Baran'ın yüzünde gezdirdim. Huzur bir kez daha içime sinerken derin bir nefes aldım. Ona bakarken sakinleştim. Bir bakışıyla bütün öfkemi, sinirimi hatta üzüntümü bile yok ediyor.

"Tamam, hadi diğer oğlumuz bizi bekliyor." Kolları belime sarıldı ve beni göğsüne çekti. Baran'ın beni şu an bırakmaya hiç niyeti yok. Hoş benimde buradan ayrılma gibi bir niyetim yok ama beş yaşında bir oğlumuz var.

"Bir tanesi büyüdü, diğeri yolda geliyor. Bu gidişle seninle geceden geceye görüşürüz." Yavaşça kolları arasından sıyrıldım.

"Baran." Elimi tutup uzaklaşmama mani oldu. "Ne oldu?" Derken biraz sinirlenmiş gibiydim. Emre'yi mutfağa gönderdim biz hala buradayız.

"Senden hiç kopamıyorum." Beni göğsüne bastırdı. Derin derin nefeslendim. Hala ilk günkü gibi. Baran hala aynı. "Bütün gün dibimde ol istiyorum Uhra." Saçlarımı öptü. Dudakları aheste aheste yanağıma yol aldı ve yanağımı öpüp geriye çekildi.

"Sen böyle konuşunca sessizleşip sadece seni dinlemek istiyorum." Saçlarımı omuzlarımdan geriye atıp gülümsedi. Dayanamadım ve onu gülüşünden öptüm.

"Hadi Emre birazdan yanımıza gelir." Ben daha konuşmamı bitirmeden Emre'nin sesi evde yankılandı. "Anne! Baba!" Gülümseyerek ayaklandım ve odadan çıkmaya yöneldim. Baran ise huysuz huysuz ardımdan geliyordu.

"Geldik bebeğim." Mutfağa girdiğimde Emre, ağzı yüzü çikolata olmuş bir halde bize gülümsedi. Kahkaha atarak oğluma yaklaştım ve yanağını öptüm.

"Bir miktar çikolata olmuş gibisin." Ağzını kocaman açarak güldü. Oğlumun gülüşü beni daha çok güldürdü.

"Annem," dedi sandalyeye çıkarak. Her an düşecek korkusuyla oğlumu sıkı sıkı tuttum. "Annen seni yer bebeğim benim." Emre'yi sandalyeye oturttum. "Hadi kahvaltını yap bir tanem."

"Gidecek miyiz?" Hevesli hevesli elindeki ekmeğe çikolata sürmeye çalışıyor.

"Nereye?" diyen Baran oldu. Gerçekten nereye gideceğiz ben hiç anlamadım. Emre kendi kendine plan yapıp bizide ona uyduruyor herhalde.

"Dayımlara," Baran daha çok huysuzlandı. Sırtını geriye yaslayıp bana baktı.

"Asla," dedi çayını yudumlarken. "Asla bugün evden çıkmam. İznim haftaya bitiyor bu haftayı evde geçireceğim Uhra." Yüzümü astığımda bakışlarını üzerimden çekti. Evet, asla kanmayacak bunu çok net anladım. Emre'ye baktığımda o da yüzünü asmıştı.

"Baba," dediğinde Baran başını masadan kaldırmadan konuştu. "İkiniz de o surat ifadesini değişsin. Bugün hiçbir kuvvet beni evden çıkaramaz."

"Baran," dedim tatlı tatlı. Elimi eline uzattığımda elini kendine çekti. Yüzüm daha çok asıldı. "Ya Baran," gözlerini bana çevirdi. "Yavrum," derken elime uzandı ve parmaklarımızı birbirine geçirdi. Elini çekti ya şimdi ona dert olmuştur. "Lütfen bugün evden çıkmak istemeyin."

"Tamam." Emre'ye baktığımda yüzü daha çok asıldı. "Oğlum, baban bugün evden çıkmak istemiyor." Omuzlarını kaldırıp indirdi.

"Okula da yazılmadım. Beni sevmiyorsunuz." Hızla masadan kalktığında Baran'ın kaşları çatıldı.

"Sakın," dedi otoriter bir sesle. "Sakın bir daha masadan bu şekilde kalkma Emre. Şimdi yerine otur ve anneni dinle." Emre'nin gözleri dolunca Baran'a döndüm.

"O daha çocuk Baran."

"Onu şu an eğitmezsek ileride hiç sözümüzü dinlemez Uhra."

"O daha beş yaşında Baran. Bu kadar sert olma lütfen. Ses tonun aşırı sertti." Alt dudağına dişlerini geçirdi ve kaşlarını daha çok çattı. Düşünüyor. Tamam karışmam doğru olmayabilir ama oğlumuza karşı bu kadar sert olmamalı.

"Emre," dediğinde oğlumuz bakışlarını babasına çevirdi. "Efendim baba." Baran bir tık rahatladı.

"Bugün rahatsız hissediyorum kendimi oğlum dayınlara yarın gideriz." Babasına bakıp dudaklarını büzdü.

"Hastalığın yine mi başladı baba?" Sandalyesinden çekingen bir tavırla kalkığında babasına yaklaştı. Baran oğlumuzu kucağına alıp dizlerine oturttu.

"Evet oğlum." Emre başını Baran'ın göğsüne yasladığında bir nebze olsun rahatlamıştım. Bizden çekinmesini asla istemiyorum. Emre zaten içine kapanık bir çocuk bir de çekinirse hiç oğlumuza ulaşamayız.

"Artık bende kardeşimle oyun oynamak istiyorum." Emre'nin ellerini tuttum. "Az kaldı annem, kardeşinin yanımıza gelmesine çok az kaldı." Hevesle doğrulduğunda güldüm.

"Hemen gelsin anne. Herkesin kardeşi var." Baran oğlumuzun saçlarını okşadı. "Seninde kardeşin var aslanım. Bir doğsun kardeşinle oyunlar oynarsın. Beraber top oynarsınız, kavga bile edersiniz." Emre başını kaldırıp Baran'a baktı.

"Hayır, ben kardeşimle kavga etmeyeceğim. Kardeşimi koruyacağım." Baran tebessüm etti ve bana baktı.

"Bende isterdim bir abim olmasını." İç çektim. Ben tek kızdım, Baran ise tek erkek. İkimiz de bazı duygulara bu konuda uzağız.

"Bende bir kız kardeşim olmasını isterdim. Üç abiyle büyümek de güzeldi." Baran hafifçe sırıttı.

"İki kızla büyümek epey zordu." Gülümseyerek önüme döndüm.

"Zor ama güzel. Hadi kahvaltıya devam edelim. Hiçbir şey yemedik." Baran ve Emre bana bakıp gülerken onları hiç umursamadım. Reçeli kendime çekip kaşıkladım. Bugün epey aç hissediyorum kendimi.

🌼

Yavaş yavaş oturma odasını toplayan Elisa epey yorgundu. Usanıp, yastıkları koltuğa yerleştirdikten sonra geçip oturdu. Gözleri uykusuzluktan kapanırken aşinası olduğu sesi işitti. Elbette üzerindeki bütün hükmü hala geçerliydi. Usulca kapattığı gözlerini araladı.

"Çok mu yoğundu hastane?" Eşine yaklaştı ve hemen yakınına geçip oturdu. Sırtını geriye yaslayıp başını yana çevirdi.

"Sürekli doğumlara girdim. Bir tanesi çok zorluydu ve bebeği az kalsın kaybedecektik." Yüzü sabitti ama eşine gururla bakıyordu.

"Genel olarak hep yoğundu." Hafifçe gülümseyen Elisa, ayaklarını toparlayıp koltuğa uzandı.

"Öyleydi." Gözlerini kapattığında Berkin hemen harekete geçti. "Odamıza," derken ayaklandı ve Elisa'ya yaklaştı. "Hiç buradan kalkasım yok." Dudakları kıvrılırken aklından geçenleri uygulamaya geçti. Elisa'yı kucağına aldığında Elisa hiç şaşırmadı.

"Seni ezberlemek zor oldu." Uykulu sesi Berkin'i sessizleştirdi. "Seni küçüklüğümden beri ezberliyorum. Hatta hala bazı davranışlarına nokta koyamıyorum ama tahmin etmem de zor olmuyor." Odalarına girip kapıyı aralık bıraktı. Kızları gece uyanıp yanlarına geliyordu.

"Hiç," derken Elisa'yı yatağa yatırdı. "Şaşırdığın oldu mu?" Elisa gözlerini hafifçe araladı. "Hiç," dedi kısık bir sesle. "Hiç şaşırmadım ama yaptıklarını da sana yakıştırmadım." Berkin yutkunarak geriye çekildi. Hala üzerini değiştirmemişti. Bu yüzden elbise dolabına yönelip kendine eşofman çıkardı. Elisa kendi tarafına geçip üzerini örterken Berkin üzerini değiştiriyordu.

"Ecrin birazdan uyanacak." Eşinin huysuzluğu onu güldürürken yatağa geçti.

"Ben ilgilenirim sen uyu yavrum."

"Emin misin?" Derken şüpheyle eşine baktı. Ecrin biraz huysuz ve yaramaz bir çocuktu bazen kendisi bile uğraşmakta zorlanıyordu.

"Eminim canım." Omuz silkti ve gözlerini kapattı. Berkin ise daha fazla uzak kalmadan elini Elisa'nın saçlarında gezdirdi. Eşi uyurken, Berkin eşini izledi.

Almila ağlayan kızını kucağında sallayarak odada geziniyordu. Kerem ise halsiz bir şekilde koltukta oturmuş eşine bakıyordu.

"Susmuyor Kerem," diyen Almila ağladı ağlayacak bir haldeydi. Kerem dayanamadı ve oturduğu yerden ayaklanıp kızını kucağına aldı. Hala ağlayan kızı onu biraz endişelendiriyor ama böyle ağlaması bir yerinin ağrıdığına işaretti.

"Hastaneye gidelim Almila?" Almila'ya baktığında hemen gözleri dolmuş ve ağlamaya başlamıştı.

"Bir şeyi mi var Kerem? Ne oldu bilmiyorum. Gündüz hiçbir şeyi yoktu." Almila ağlayarak Kerem'e yaklaştı ve kızını kucağına aldı. Biraz olsun ağlaması azalan kızına yaşlı gözleriyle bakmaya devam etti. Anlamamıştı. Kızının bir yerinin ağrıdığını bilmiyordu.

"Ağlama Almila, bebek bu yavrum. Anlayamazsın." Almila'nın yanaklarındaki yaşları silip tebessüm etti. Uğraşması gereken iki tane dünya güzeli vardı ve bu Kerem'in epey hoşuna gidiyor.

Almila ile beraber hazırlanıp evden çıktılar. Kızlarını hastaneye götürüp ağlamasına son vermek istiyorlardı.

🌼

İnsanın bazen usandığı anlar oluyor. Ve ben şu an gerçekten usandım. Sadece Baran'ın yanıma gelmesini ve başımı omzuna yaslayıp dinlenmek istiyorum. Onunla, sadece onunla dinlenebilirim. Baran sanki omuzlarımdaki yükü kaldırıp dinlenmeme yardım ediyor.

"Geldim," dedi neşeli bir sesle. İçim sıcacık olurken bakışlarımı kapıya çevirdim. Bana bakıp gülümsedi. O gülümseyince içim daha çok ısındı. Kalbim kıpır kıpır olurken geriye yaslandım.

"Bir an hiç gelmeyeceksin sandım." Kinayeli sesime ters bakışlarıyla karşılık verdi. Onun bu hali, beni güldürürken hemen yanımda yerini aldı.

"Abartma güzelim," kolunu usulca belime sardı ve beni göğsüne çekti. Derin bir nefes alıp başımı göğsüne yasladım. Buna ihtiyacım var. Onunla dinlenmeye. Sanki Baran bunu anlamış gibi hemen beni göğsüne çekti.

"Ne dedi seninkiler?" Saçlarımı öptü. Başı yavaşça boynuma yaklaşırken huysuzlandım. "Baran."

"Ne Baran? Öpeceğim rahat dur iki dakika." Kıkırdadım. Huylandığımı biliyor ama inadıma gelip boynumdan öpüyor.

"Tamam, öp hadi." Kahkaha atarak dudaklarını üst üste boynuma bastırdı. Baran'ın öpüşleri artarken kahkaha attım. Kalbim onun gülüşüyle sıcacık oldu.

"Tamam yeter, bak huylanıyorum Baran." Duymadı. Boynumu daha çok öptü ve bu beni sadece güldürdü.

"Hep gül," derken hafifçe başını geriye attı. Bakışları aheste aheste gülen yüzümde dolandı. "Sen şöyle gül, ben başka hiçbir şey istemiyorum Uhra." Dudaklarını alnıma bastırıp, derin bir öpücük bana bahşetti. Kalbim her an yerinden çıkacak gibi atıyor.

"Gelmeni bekledim," kollarımı boynuna sarıp aramızdaki ufacık mesafeyi kapattım. "Gel de seninle dinleneyim diye bekledim." Kaşları şaşkınlıkla havalandı ve dudakları kıvrıldı.

"Geldim. Göğsümde uyutayım seni güzelim." Elimi yanağına yaslayıp yanağını okşadım.

"Geldin. Ya Baran, biz çok mu aşığız?"

"O ne demek yavrum?" Güldü. Kalbim bir anda yanıp tutuştu.

"Nasıl ne demek? Baksana kaç yıllık evliyiz hala aşık aşık dolanıyoruz." Dudaklarını hızla dudaklarıma bastırıp beni öptü ve geriye çekildi.

"Ben seni gördüğümde ufacık bir kızdın. Gözlerimi her kapattığımda yanımda büyüdüğünü görüyorum. Şimdi 30 yaşında bir kadınsın ve ben hala sana tutuklu bir adamım. Büyüdün, kendinle beraber beni de büyüttün. Senin aşkın beni çabuk büyüttü Uhra." Bir kez daha beni öptü. Kalbim onun yolunda attı. Ben onun kollarında bütün yorgunluğumu unuttum. Biraz daha Baran'a sığındım.

"Baran," dedim sadece. Kuracak bir cümle bulamadım. Dilim onunla konuşurken bir anda mühürleniyor. Söylemek istediğim birçok şey var ama konuşamıyorum. Hep o konuşsun istiyorum.

"Baran sana kurban olsun." Elimin tersiyle yavaşça dudaklarına vurdum.

"Bak, kaç defadır bunu söylüyorsun. Bir daha söyleme bir tanem. Kurban falan olma." Beni birden kucağına çektiğinde dudaklarımın arasından ufak bir çığlık kaçtı.

"Olurum yavrum. Senin yoluna ölürüm." Gözlerimi kapatıp nefeslendim. Bu adam laftan da anlamıyor ki. Ben ne desem tersini söyleyecek.

"Doğuma az kaldı." Elimi karnıma koydum. "Artık bir an önce doğurmak istiyorum." Elimin üzerine elini koydu. "Acele etme güzelim, az kaldı zaten. Oğlumuz sağlıklı doğsun bize yeter." Gülümseyerek karnıma baktım. Yanımıza gelmesine çok az kaldı. Hatta Bir ay kaldı. Ben bir an önce bebeğimi kucağıma almak istiyorum.

Acaba Emre gibi bir bebek mi olacak diye düşünüyorum ama sonra hamileliklerimin farklı olduğunu düşününce kesin daha yaramaz olur diyorum. Emre çok akıllıydı ama bu bebeğimiz karnımda bile rahat durmuyor. Bazen geceleri beni uyutmuyor. Hatta bazen uykularımdan uyandırıp yemek yediriyor. Düşüncelerim yüzümü güldürürken derin bir nefes aldım.

"Emre uyuyor mu?" Baran'a baktım ve yüzüm düştü. Emre bu saatte uyanmaz ki, hem uyuyalı bir saat oldu. Ve oğlumuzu bugün hiç görmedi.

"Sabaha kadar uyur bir tanem." Saçlarımı geriye alıp tebessümle bana baktı.

"Oğlumu özledim." Dudağımı dişlerimin arasına alıp yutkundum. Baran gittiğinde Emre uyuyordu ve bugün geç geldi. Oğlumuz babasını bugün göremedi.

"Bir bakıp gel istersen hayatım."

Baran beni daha çok kendine doğru çekip kucağına aldıktan sonra ayağa kalktı. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken güldüm.

"Baran delirdin mi? Çok kiloluyum yere indir beni." Bana ters ters baktıktan sonra merdivenleri çıkmaya başladı.

"Saçmalama Uhra, şurada topu topu 67 kilosun. O ne anasını satayım. Hala zayıfsın." Kollarımı sıkıca boynuna sardım.

"Bu hamileliğimde tam tamına 12 kilo aldım. Sence az mı?" Odamıza geçtiğinde beni usulca yatağımıza yatırıp üzerime eğildi. Eli usulca bacağıma inerken tek kaşım havalandı. Canımı acıtmadan baldırımı sıktığında gözlerine bakmayı sürdürdüm.

"Bu halini epey seviyorum. Elimi attığım her yerin epey hoşuma gidiyor." Tebessümle elimi saçlarına uzattım.

"Yedi kilo versem ideal bence." Dudaklarıma derin bir öpücük kondurup hafifçe geriye çekildi. Sıcak nefesi dudaklarıma çarparken konuştu. "Bu halin, sadece bu halinle kal. Doğumdan sonra kilo verme çabasına girme. Sikeyim kiloyu lan." Kahkaha atarak Baran'a baktım. Bu adam epey içerlenmiş sanırım.

"Ne yani, beni o halimle beğenmiyor musun?" Ağır ağır yutkundu ve beni bir kez daha öptü. Bu kez öpüşü çok hoyrattı. Dudaklarımı dişleri arasında ezerken epey keyif aldığı belliydi.

"Seni her halinle beğeniyorum ama," bu kez eli kalçama yöneldi. "Bu halin daha fena yavrum. Çok fena." Alt dudağımı dişledim. Beni bir ateş basmıştı. Baran'ı hemen kendimden uzaklaştırmam lazım yoksa ikimiz de kendi ateşinde yanacak gibiyiz.

"Tamam, artık geri çekilir misin? Bak beni ateş bastı, zaten hamileyim."

"Şu hamileliğin bir bitsin, bak bakalım böyle kaçabilecek misin sen yavrum." Baran'ın omzuna vurup kaşlarımı çattım. Kaçan mı var ya! Bir yere kaçmıyorum aksine ateş içinde kavruluyorum.

"Kaçan kim beyefendi? Hamileliğimin sekizinci ayı olmasaydı gösterirdim kimin kaçtığını." Cüretkar halim onun hoşuna giderken sırıttı. Keyifli sırıtışı hoşuma giderken sırtımı yatak başlığına yasladım.

"Sen oğlumuza bir bak, bende uzanacağım."

"Hemen geleceğim, uyuma."

"Uyumam zaten." Çabucak alnımdan öptü ve çekildi. Baran odamızdan çıkarken yastığımı düzeltip uzandım. Baran gelmeden uyumayacağım.

Hayatın bu şekilde ilerlemesi o kadar fevkalade geliyor ki her an bir şey olacak diye korkuyorum. Biz sanki ne zaman sevinsek ardından kötü bir olay meydana geliyor ve bu beni artık sadece korkutuyor. Geçmiş hala kanlı bıçaklı boynuma asılı. Her an korkuyorum ve uzun bir süre bu hissi üzerimden atabileceğimi düşünmüyorum.

Dakikalar sonunda aralık olan odamızın kapısı aralandı ve Baran usulca odaya girip ardından kapıyı kapattı. Bana doğru adım adım yaklaştı. Gözleri dikkatle yüzümde gezindikten sonra hafifçe yüzüme eğildi ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. Gözlerimi kapatıp bana hissettirdiği özel duyguları yaşamayı tercih ettim.

"İyi misin?" Kısık sesini işittim ve gözlerimi araladım. Eşime sıcacık gülümsedim. Onun tek bir bakışıyla kalbim ritm değiştirdi.

"İyiyim," ben konuşurken elini saçlarıma uzatıp saçlarımı okşadı ve bu kez alnımdan öptü.

"Duş alıp üzerimi değiştirmem lazım." Dudaklarımdaki gülümseme tebessüme döndü ve derin bir nefes aldım.

"Ben seni bekliyorum bir tanem." Eli yavaşça yanağıma indi ve yanağımı okşadı.

"Hep," sıcak nefesi dudaklarıma çarpıp dağıldı. "Hep beklemek zorunda kalsan bile mi?" Dudaklarımdaki tebessüm büyüdü ve sabırsızca dudaklarımı Baran'ın dudaklarına bastırdım. Neden her seferinde bunu soruyor bilmiyorum ama ucunda ölüm olsa dahi onu beklemekten vazgeçmem. Sonunda bana bir tabutun içinde bayrağa sarılı dahi gelecek olsa yine beklerim. Bıkmadan, usanmadan her seferinde bekliyorum ve beklerim.

"Hep beklerim. Sonu nasıl olursa olsun beklerim. Geleceksin ya, ben hep beklerim. Gelsen de gelmesen de seni beklemekten vazgeçmem." Bu kez o beni öptü. Öyle yavaş falanda değil aksine daha hoyrat daha tutkulu. Öpüşleri boynuma inerken saniyeler içerisinde ona ayak uydurdum. Başımı geriye attığımda nefes alışlarım epey hızlanmıştı.

Durdu ve boyun boşluğumda uzunca soluklandı. Kokumu derin derin içine çekip boynumdan öptü. Sanki bu yetmemiş gibi üst üste boynumu öpüp geriye çekildi.

"Seni çok seviyorum Uhra." İki eliyle yüzümü avuçları arasına alıp beni mahvetti. Kalbim resmen depar atıyor.

"Bende seni çok seviyorum sevgilim. Öyle çok ki, bazen bu sevginin içinde varlığımı unutuyorum."

"Dünyalar güzelim. En değerlim." Alnımdan öpüp doğruldu. "Duş alıp geleceğim."

"Çabuk ol uykum geliyor." Sözlerimin ardından arkasını dönüp bana bakarak sırıttı.

"Uykun varsa uyu yavrum. Geldiğimde zaten seni kollarımın arasına alacağım." Baran'a dil çıkarıp gözlerimi kapattım. Benim bu halime sadece güldü.

"Hala küçüksün, benim küçüğümsün."

"Artık duş al Baran Oğuz."

"Baran Oğuz diyen dilini."

"Biliyorum, dediğini yaparsın."

"Cüretkar konuştuğunda seni daha fazla öpmek istiyorum."

"Şu an sadece oyalanıyorsun."

"Gelip öpeyim o zaman."

"Bence duşunu almalısın."

"Uhra-" dediği anda lafını kestim. "Duş alıp yanıma gel artık." Daha fazla konuşmadı ve banyoya geçti.

Zaman geçti. Kaç dakika geçti bilmiyorum ama bedeni hemen yan tarafımda yer aldı. Kolları beni kendine çekerken gözlerimi açamadım lakin ona sokuldum. Başımı göğsüne yasladığımda saçlarımı okşamaya başladı.

Onunla uzun bir hayat diliyorum. Baran ile sadece sakin ve huzurlu bir hayat. Baran, çocuklarım ve ben...

 

Bölüm : 17.01.2025 08:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...