44. Bölüm

43. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

 

43.Bölüm

"Ah sesi ömrümün virgülü."

"Gel Emre," yüzünü asarak karşımda geçti. Oğlumun tatlı haline dayanamadığım için onu kendime çekip öptüm. "Niye böyle yapıyorsun Emre?" Omuzunu silkti. Tişörtünü giydirip, havluyla ıslak saçlarının suyunu aldım.

"Ben formamı giymek istiyorum." Derin derin nefes alıp ayaklandım. Çok inatçı ve ben ondan daha inatçıyım.

"Bebeğim, forman evde. Şu an babaannenlerdeyiz." Yüzünü asarak arkasını döndüğünde kaşlarımı çattım.

"Emre," olduğu yerde durdu. "Bana bakar mısın?" Yavaş yavaş bana doğru döndü. "Beni anlıyorsun değil mi bebeğim?"

"Anlıyorum anne." Oğluma yaklaştım. "O zaman yüzünü asmak yok. Eve gittiğimizde formanı giyersin." Başını kaldırıp bana baktı. "Söz mü?" Tebessüm ettim. "Söz tabi oğlum."

"Peki, babam doğum günümde yanımızda olacak mı?" Yutkundum ve tebessüm etmeye devam ettim. "İşleri biterse tabi yanımızda olur." Yüzündeki gülümseme azaldı. Eğilip oğlumu kucağıma aldım ve Baran'ın odasına geçtim. Baran keşke söz vermeseydi gelemeyebilir ve Emre'nin üzülmesini; babasına bu yüzden gönül koymasını istemiyorum.

"Uykun gelmedi mi?" Yatağa oturup Emre'yi göğsüme yatırdım. Huysuzca kıpırdandı. Hiç uyuyacak hali yok ama sabah çok erken uyandı en azından biraz uyusa kendine gelir.

"Uykum yok. Gidip oyun oynamak istiyorum." Emre'nin nemli saçlarında elimi gezdirdim. "Ama yeni yıkandın. Ve hava sıcak."

"Olsun, arkadaşlarım bekliyor anne." Gülümseyerek oğlumu geriye çektim. Saatlerdir dışarıda oyun oynuyor ama bir türlü oyuna doyamadı.

"Hadi beraber dışarıya çıkalım. Sen oyun oyna bende yanında durayım."

"Öyle olmaz anne," kahkaha atarak yatağa oturan oğluma baktım. Nasıl da akıllı benim bebeğim. Babasına çekmiş bu çocuk. Sanki karşımda Baran var gibi hissediyorum. Günden güne Baran'a daha çok benziyor.

"Niye?"

"Sen ve kardeşim bahçede oturun." Kıkırdayarak Emre'yi kendime çekip art arda öptüm. Hayır birde böyle bıcır bıcır konuşması onu daha çok öpmeme sebep. Oğlumu öpmeye doyamıyorum.

"Tamam, dikkat ediyorsun ve kapının önünden uzaklaşmak yok."

"Tamam anne." Yataktan indi ve kapıya doğru koştu. Beş yaşına basacak olan oğlumuz koşarak evden çıktığında gülümseyerek ardından baktım. Odanın kapısını açık bırakmıştı. Başımı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım. Elim karnımda dururken usulca karnımı okşadım. Bebeğimizin hareket etmesi yakın. İki hafta sonra beş aylık olacak ve hareket etmesi gerekiyor.

"Uhra," Pınar annem aralık kapıdan seslendi. Gözlerimi açıp doğruldum. "İyi misin kızım?"

"İyiyim anne." İçeriye girdi ve karşımda durdu. Yüzündeki endişeyi çok net fark ettim. Benim için endişelenmelerini istemiyorum. Gayet iyiyim ama herkes üzerime titriyor.

"Ağrın falan yok değil mi kızım?" Dikkatli bir şekilde yataktan kalktım.

"Yok anne. Emre'yi yıkadım belki uyur dedim ama uyumadı."

"Dışarıya mı çıktı?"

"Evet, oyun oynamak istiyormuş." Gülümsedi. "Büyüdü torunum."

Büyüdü tabi, daha dün minicikti şimdi kocaman oldu ve dışarıda oyun oynuyor. Biri çocuğun olduğunda zaman çabuk geçiyor dese inanmazdım. Ama öyleymiş. Zaman su gibi geçip gitti. Daha yeni yeni yürümeye başlaması dün gibiydi.

"Bahçede çay içiyoruz annenle, sende gel kızım."

"Gelirim anne." Oturduğum yerden kalktım.

Pınar annemle bahçeye çıktım. Hava sıcak ve bahçede oturmak iyi gelecek. Geniş bahçenin bir yanında güller varken diğer tarafta birkaç ağaç var. Mahalledeki birçok evin bahçesi böyle. Burada genelde hep müstakil evler var ve böylesi gerçekten çok iyi. Buralarda ev bulsaydık kesin taşınırdım.

"Anne," Emre bahçe kapısından içeriye girdiğinde oğluma döndüm. Nefes nefese ve terlemiş bir halde yanımıza yaklaştı. "Çok susadım." Masanın üzerindeki sürahiye uzandığında ondan önce davrandım ve bardağa su doldurdum.

"Dur bebeğim," su çok soğuk ve Emre terlemiş. Soğuk suyu direkt içerse hasta olur. Soğuk suyun üzerine çay suyundan ekledim ve ılık olmasını sağladım.

"İçmem onu, çok sıcak olmuştur."

"Soğuk suyu bu halde içemezsin. Ne ara bu kadar terledin Emre? Daha yeni dışarıya çıktın." Kaşlarını çatarak bardağı elimden aldı ve içti. Suyu içerken üzerine de döktü. Tebessümle oğluma baktım fakat o memnuniyetsiz bir ifadeyle bardağı bana uzattı.

"Soğuk su istiyorum." Soğuk suyu biraz bardağa doldurup Emre'ye uzattım. Hızlıca elimden alıp içti.

"Oh, buz gibi ne güzel." Onun bu haline sesli bir şekilde güldüm.

"Babam aradı mı anne?" Oflayarak sandalyeye oturdum. Baran'ı çok merak ediyorum. Bir ay içinde her an yanımda olmasına fazlasıyla alışmıştım.

"Aramadı oğlum. Arasa seni çağırırım." Başka bir şey söylemeden koşarak bahçeden çıktı.

"Koşma, düşersin Emre." Ardından söylendim ama beni hiç duymadı.

"Babası kılıklı," dedi Pınar annem. "Hiç laf söz duymaz. Baran küçükken eve girmezdi." Sırtımı geriye yaslayıp soluklandım. Karnım ağrıyor bu yüzden pek hareket edesim dahi yok.

"Evde bahçenin dışına çıkmıyor anne. Buraya gelince de eve girmiyor."

"Çocuk işte kızım, oyun oynamak istiyor." Anneme döndüm. Haklıydı. Emre'nin şu an tek derdi bol bol oyun oynamak. Hoş oğlum zaten genelde uslu bir çocuk. Beni yormuyor ama sürekli bahçeye çıkıp oyun oynamak istiyor ya da evin içinde kendi kendine oynayıp duruyor.

"Baran ile konuşmadınız mı daha?" Başımı iki yana salladım. Konuşmamıştım. Neredeyse altı gün oldu ve bir kez bile sesini duymadım. Önümüzdeki pazar günü oğlumuzun doğum günü. Eminim sürekli babasını sorup duracak.

"Bugün cuma," diye mırıldandım. "Pazar günü Emre'nin doğum günü. Sürekli Baran'ı soracak." Annem elimi tutup destek olmak için sıktı. Pınar annem ise sessiz kaldı. Onun sessizliği bile çok şey anlatıyor. Baran tıpkı annesi gibi.

"Cihad'ın evden ilk gittiği sene, doğum gününde yanımda değildi. Oy oy, benim için çok kötüydü. Normalde hanginizin doğum günü olursa olsun size sarılıp, öper ve doğum gününüzü kutlardım. O zaman çok üzülmüştüm." Annemin omzuna başımı yasladım.

"Baran gelirim dedi ama bilmiyorum. Bugün cuma ve iki gün kaldı."

"Gelirim dediyse gelir kızım. Siz düşünüp üzülmeyin." Pınar anneme bakıp gülümsedim. Dört gündür onlarla kalıyoruz ve hiçbir işe elimi atmama müsaade etmiyor. Beni kendi kızlarından ayırmadı ve hep bir anne gibi benim için.

"Yaşasın!" Emre'nin bağırmasıyla oturduğum yerden kalktım. Ne için yaşasın dedi bu çocuk?

Bahçenin aralık olan kapısı sonuna kadar açılınca o tarafa döndüm. Baran. Benim canım sevgilim. Yüzündeki gülümsemeyle bize baktı ve usul usul yanımıza adımladı. Oğlumuz sevinçle babasına sarılırken onları izledim. Yüzümdeki gülümseme genişledi. Bu kavuşmalar sayesinde ömrüme ömür biçiliyor.

"Hoş geldin," bana baktı. Yanıma gelince uzanıp alnımdan öptü. "Hoş buldum güzelim."

"Hoş geldin oğlum." Pınar anneme döndü ve elini öpüp sarıldı. Annemde Baran'a hoş geldin dediğinde benim anneminde elini öpüp sarıldı.

"Çok yorgunum," derken oğlumuzu öptü. "Baban uyusun sonra top oynarız tamam mı?" Emre başını salladı ve Baran'ın kucağından indi.

"Aç mısın?" Göz ucuyla bana baktı. "Açım," hemen hareketlendim. "Ben yemek hazırlarım."

"Tamam kızım. Biz çay içeriyoruz siz eve geçin." Baran, annemlere gülümsedikten sonra beraber içeriye girdik. Mutfağa adım attığım anda ona doğru döndüm ve kollarına atıldım.

"Hoş geldin bir tanem." Açıkta kalan boynumu öptü. "Hoş buldum yavrum." Bir kez daha boynumu öptü.

"Kocan çok aç." Geriye çekildim. "Kocama hemen yemek hazırların." Sırıtarak kolunu belime sardı. "Ne yemek yaptınız?" Gözlerimi kısaca mutfakta gezdirdim ve Baran'a döndüm.

"Akşam kızartma yapacağız. Dün yeşil fasulye yapmıştık yanına da pilav."

"Salata," dedi geriye çekilip. "Sana zahmet salata yapar mısın güzelim?"

"Yaparım aşkım, sen elini yüzünü yıkayıp gel." Alnımı öptü ve dudaklarıma kısa bir öpücük kondurup mutfaktan çıktı. Öpücüğünün etkisi iliklerime kadar işlemişken hemen hareketlenmedim. Baran'ı özlemiştim.

Hızlıca yemekleri ısınması için ocağa koydum ve Baran'a salata yapmaya koyuldum. Baran'ın salatayı bu kadar çok seviyor olması beni biraz delirtiyor. Yaz, kış demeden ve her yemeğin yanında salata yiyor. Akşam kızartma yapacağız ve yine salata isteyecek.

"Yavrum," kollarını belime sardı ve başını omzuma yasladı. "İyi misin?" Domatesleri doğramaya devam ettim.

"İyiyim hayatım, sen nasılsın?"

"Seni gördüm daha iyi oldum." Yanağımı öpüp geriye çekildi. "Aşırı yorgunum Uhra. Bir an önce uyumak istiyorum."

"Masaya geç canım kocam." Sırıtarak belimden kavrayıp beni kendine çevirdi. "Kocan seni yer." Kıkırdadım. "Bilmediğim bir şey söyle." Tek gözünü kırptı. "Bilmediğin hiçbir şey yok yavrum." Gülümseyerek tezgaha döndüm ve salatayı karıştırdım.

Baran yemek yerken onu izledim. Epey acıkmış çünkü kıtlıktan çıkmış gibi yemek yiyor. Onun bu haline gülümsedim. Altı gün boyunca neler yaptı bilmiyorum ve sorsam dahi görev diyerek geçiştirecek. Kaşlarını hafifçe çattı ve geriye yaslandı.

"Anlat güzelim?" Ellerimi göğsümde toplayıp geriye yaslandım.

"Evdeydim. Bir kez kontrole gittik ve gayet iyiyiz. Onun dışında hep annemlerle yan yanaydım." Başını anladım dercesine salladı ve geriye yaslandı.

"Uyumak istiyorum. Anasını bilmem ne yaptığım dağında hiç adam gibi uyumadık." Küfür etmedi ama dolaylı yoldan etmiş kadar oldu. Düz bir ifadeyle karşımda oturmuş bana bakan kocamı inceledim. Aynıydı. Siyah saçları biraz uzamış ve gözleri uykusuzluğunu belli ediyor. Bir an önce yemeğini yesin ve uyusun.

"Uyu bir tanem." Gözlerini hafifçe kıstı. "Ne oldu sana?" Oturduğum yerden ayaklandım. "Bir şey olmadı." Masayı toplamaya başladım.

"Yüzün asık," göz ucuyla Baran'a baktım. "Yüzüm asık değil. Daha yeni geldin bir tanem ve yüzümün asılması için sebep yok ortada." Oturduğu yerden kalkıp bana yardım etmeye başladı.

"Sen uyu Baran, ben hemen toplarım." Yüzüm asık değil sadece karnım ağrıyor ve epey sıkıldım.

"Yavrum, yüzün cidden asıldı." Usulca Baran'a doğru döndüm. "Hayır Baran, sadece biraz karnım ağrıyor." Duraksadı. "Ne demek karnın ağrıyor?" Derin bir nefes alıp bulaşıkları suyun altından geçirdim.

"Karnım büyüyor ya bir tanem. Ve epey sıkıldım." Gözleri üzerimde gezindi. "Neyden sıkıldın?"

"Evde durmaktan. Ben bu kadar evde durmaya alışkın değilim biliyorsun. Ve aylardır evdeyim. Kendimi eve kapanmış hissediyorum. Dışarıya çıkmak dahi bana yetersiz gibi geliyor." Bulaşık makinesini kapatıp ellerimi yıkadım. Gözleri hala üzerimde ve bunu çok net hissediyorum. Benim sıkılmam normal çünkü sürekli evin içindeyim. Huzursuzum. Bir de altı gündür Baran yok, bu beni hepten bunalttı. Kafam artık hiçbir şeyi kaldırmıyor. Olayların üzerinden iki ay geçti fakat hala arada kendimi tuhaf hissediyorum.

"Gel bebeğim," belimden kavrayıp beni kendine çevirdi. "Sorununu az çok anladım. Beklemekten de sıkıldın," hızla Baran'ı susturdum. "Hayır bir tanem. Sorunum beklemek falan değil. Ben seni beklerim, gocunmam ya da sıkılmam. Sadece hala kendimi tuhaf hissediyorum." Elini saçlarıma uzattı ve kulağımın arkasına sıkıştırdı. Bütün dikkati üzerimde ve ben uyumasını istiyorum. Karnım ağrıdığı için yüzüm asıldı.

"Gel bakalım," elimi tutup mutfaktan çıktı ve odasına geçti. Ardımdan kapıyı kapattıktan sonra yatağa yöneldi. Beni kendiyle yatağa çekti. Uykusu var ve ben abuk sabuk şeyler yüzünden onu oyalıyorum.

"Sen güzelce dinlen, ben bahçeye çıkayım. Emre'ye bakmam lazım." Elimi tutup beni kendine çekti. Huysuzca söylendi. "Bir yere gitmek yok. Emre'ye annemler bakar. Sen anlat, ben seni dinliyorum." Kollarımı beline sarıp başımı göğsüne yasladım.

"Seni özledim," saçlarımı öptü. "Biliyorum güzelim."

"Daralıyorum. Ya o kadar bunalmış hissediyorum ki, böyle ne bileyim," başını boyun girintime yaklaştırdı. "Hım," derken usul usul dudaklarını boynumda gezdirdi. Onun bu hareketi beni darmadağın ederken ne diyeceğimi bilemedim.

"Anlaşılan karım her şeyden sıkılmış." Derin derin nefes aldım. O bana bu kadar yakınken nefes alamıyorum. İki kelimeyi bir araya getirecek aklım kalmadı.

"Görevden geldim ve üç gün izinliyim." Geriye çekildi. "Emre'yi alıp bir yerlere gidelim." Başım göğsüne yaslıyken elimi göğsünde gezdirdim. "Nereye gideceğiz?"

"Sen nereye istersen Uhra'm. Sen, ben ve oğlumuz biraz tatil yapalım." Kollarımı sıkıca beline sardım. Beni anlıyor. Baran beni hep anlıyor. Onun beni anlaması bu hayattaki en güzel şeylerden biri.

"Sen yanımda ol başka hiçbir şey istemiyorum." Bedenimi kavrayıp yatağa yatırdığında sesli bir şekilde gülümsedim. "Uykum var ama karımı çok özledim." Ellerini başımın iki yanına bastırıp, yüzünü bana yaklaştırdı. "Sen bi' güzelleşmişsin Uhra."

Elimi yüzüme çıkarıp yanaklarıma koydum. "Güzel miyim?" Hafifçe gülümsedi. "Sen hep güzelsin. Çok güzelsin bebeğim." Dudaklarını alnıma bastırdı. Kollarımı Baran'ın boynuna sarıp iç çektim. Asıl güzel olan o ve ben onun güzelliğinde kül oluyorum.

"Biraz uyumam lazım güzelim. Sonra annemlerle vakit geçirip eve geçeriz. Yarın erkenden tatile gideriz."

"Baran, nereye gideceğiz?" Üzerimden çekilip kendini yan tarafıma attı.

"Denize gireceğimiz bir yere gideriz."

"Emre'nin doğum günü var onu unutma." Gözlerini kapatıp ellerini başının altında topladı. "Unutmadım yavrum."

"Uyu sen bir tanem," yataktan kalkacağım an elimi tutup beni durdurdu. "Şurada dur anasını satayım. Nereye gidiyorsun?" Kendi yerime geçip uzandım. Kocam yanımda kal diyorsa kalırım yahu.

"Kocam," gözlerini araladı. "Kocan seni sever."

"Seviyor zaten," sırıtarak bana döndü. "Her türlü sever."

"Ona ne şüphe." Gülümseyerek belimden kavrayıp bedenimi kendine yaklaştırdı. Onunla temas halinde olmak nefesimi kesiyor. Onunla olmak bu hayatın anlamı ve ben onu buldum. Ben bu hayattaki anlamımı buldum.

"Uyu hadi," sıcak nefesi yüzüme vururken gözlerini kapadı. O gözlerini kapadı fakat ben yüzüne bakmayı sürdürdüm. Yakışıklı ve bu beni biraz kıskandırıyor. Onu kendime saklamak istiyorum. Sanki yaş aldıkça daha yakışıklı bir adam oluyor.

"Sakın," derken beni göğsüne çekti ve başını boyun girintime gömdü. "Hiçbir yere kıpırdama." Gülümseyerek kollarımı Baran'ın beline sardım.

Baran'ın solukları düzenli bir hal alırken kıpırdandım. Bir yere gitme dedi ama yerimde duramıyorum. Kolları arasından usulca sıyrıldığımda başını yastığa yasladı.

"Çok durdun," diye mırıldandığında doğruldum. "Oğlumuza bakmam lazım." Bana başka bir şey söylemeden uyumaya devam etti. Odadan çıkıp bahçeye geçtim.

🌼

Cihad yorgun bir halde evine geldi. Aleyna kucağında kızıyla kapıyı açıp gülümsedi.

"Hoş geldin sevgilim." Cihad hafifçe tebessüm edip eve girdi. Botlarını çıkardığında eşi buruk bir şekilde gülümsedi. Bu sıcakta eşi bot giyiyordu.

"Hoş buldum güzelim." Ardından kapıyı kapattı. Önce eşine sonra kızına baktı ve dudakları iki yana kıvrıldı.

"Bu manzara her şeye değer."

"Evlenmek istemiyordun," Aleyna imalı konuştu bu yüzden Cihad sırıttı.

"Ta ki sana kadar." Eşinin güzel sözleri onu mutlu ediyor. Yüzündeki gülümseme büyürken uzanıp Cihad'ı öptü.

"Hadi, yemek hazır canım."

"Cihangir nerede?"

"Baba!" Oğlunun çığlığını duyunca oturma odasının kapısına baktı. "Babam hoş geldin!" Evde Cihangir'in sesi yankılandı. Koşarak babasına yaklaştı ve kucağına çıktı. "Baba iyi ki geldin." Başını Cihad'ın omzuna yasladı ve kocaman gülümsedi. Cihangir babasını özlemişti ve parka babasıyla gitmeyi daha çok özlemişti. Herkes ailesiyle parka gidiyordu bu yüzden o da babasının gelmesini bekliyordu.

"Nasılsın oğlum?" Geriye çekilip kocaman gülümsemesiyle Cihad'a baktı. "İyiyim baba. Cemre bizi gece hiç uyutmadı." Gözlerini eşine ve kızına çevirdi. Annesinin kucağında uslu uslu duran kızı onu gülümsetti. Cihangir'i yere indirip Aleyna'dan kızını aldı.

"Prensesim," kızının boynunu öperek kokusunu içine çekti. "Güzel kızım." Minik elini tutup öptü ve iç çekti. Çok güzel dedi kendi kendine kızına bakarken.

"Çok başka bu Aleyna'm, yemin ederim çok başka." Kızını bol bol öptü. Sanki ellerinde her an incinecek bir varlık vardı ve incitirim diye ödü kopuyordu.

"Kızını görünce bizi unutuyorsun." Sitemle eşine bakıp söylendi. Kahkaha atarak Aleyna'ya yaklaştı.

"Karımı hiç unutur muyum?" Cihangir anne ve babasına tuhaf tuhaf baktı. Oğlunun bakışlarını fark eden Cihad geriye adımlayıp elini oğluna uzattı.

"Hadi gelin bakalım." Çocuklarını alıp oturma odasına yöneldiğinde, Aleyna yüzünü astı.

"Masa hazır," sitem ederek arkalarından gitti. "Ben size masa hazır diyorum siz oturma odasına gidiyorsunuz."

"Yavrum, çocuklarımla az ilgileneyim sonra yemek yeriz." Aleyna durup arkalarından baktı ve daha çok yüzünü astı.

"Cihad hep beni unutuyorsun."

"Unutmadım, çocukları bırakıp geleceğim." Eşi görmese bile omuz silkti ve arkalarından gitmeyip mutfağa geçti. Cihad hep ilk önce çocuklarını sevip sonra yanına geliyordu. Saçma düşündüğünü anlayınca derin bir nefes alıp soğuyan yemeklerin altını açtı. Cihad soğuk yemek yemeyi sevmezdi. Bu yüzden yemekleri ısıtması gerekiyordu.

Barın gözlerini kapatıp sakinleşti ve geriye çekildi.

"Hasta ex." Dudaklarından dökülen cümle onu üzdü. Onlar için hasta kaybetmek üzücüydü. Alışmıştı ama şimdi gencecik birinin hayatı son bulmuştu. Ne kadar üzülmek istemese de üzülüyordu.

"Ölüm saati," derken hemşireye baktı. Hemşire hızla cevapladı. "15:53."

"Hastayı kapatın arkadaşlar." Ellerindekileri hemşireye verip ameliyathaneden çıktı. Asık bir yüzle üzerindekilerden kurtulup ameliyathaneden çıktı.

"Barın Hocam," ona seslenen kişiye döndü. "Hocam ben," Barın'ın yüzünden düşen bin parçaydı. Hasta kaybetmek onun hiç hoşuna gitmedi. "Ameliyat kötü geçmiş." Barın usulca başını salladı.

"Hastayı kaybettik. Beyin ölümü gerçekleşti."

"Üzüldüm hocam. Yarınki ameliyat hakkında birkaç şey soracaktım.

"Sonra sorarsın Elçin."

Barın'ı onayladı ve hızlıca işinin başına döndü. Barın ise yavaş yavaş odasına geçip koltuğa oturdu ve geriye yaslandı. Gözlerini kapatıp bir süre dinlendi. Sabahtan beri ameliyattaydı ve hastayı kaybettiler. Odasının kapısı çalınmadan açılınca sessizliğini korudu çünkü kimin geldiğini biliyordu.

"Duyar duymaz geldim." Gözlerini aralamadan konuştu. "Hastayı kaybedeli dakikalar oldu ve hemen hastanede yayıldı." Gözlerini açıp karşısında duran karısına baktı. Önceden aynı bölümde çalışıyorlardı ama şimdi karısının bölümü değişmişti.

"Sıkma canını bebeğim." Hemen Barın'ın yanına oturdu. "Demek ki vakti bu kadarmış sen elinden geleni yaptın."

"Öyle tabi fakat saatlerdir çabalıyoruz ve birden bire beyin ölümü gerçekleşti."

"Hayırlısı neyse o oluyor Barın."

"Yüsra," eşine döndü ve tebessüm etti. "Bana biraz sarıl güzelim." Hemen eşine sarıldı. Barın her zaman onun yanında olup destek olan eşine sıkı sıkı sarıldı. Ona iyi geliyordu.

🌼

Başım ağrıyor ve parol dışında hiçbir ilacı içemiyorum. Lakin parol içmeme rağmen başımın ağrısı geçmedi. Sanki her saat başı ağrının şiddeti artıyor.

"Dur Emre," oğlumun elinden telefonu aldım. Ben onun, böyle teknolojik aletlerle oynamasına karşıyım. Ara sıra Baran'ın telefonunu alıp çizgi film izliyor ama ben ondan bile rahatsız oluyorum.

"Anne bitmedi." Telefonu kapatıp sehpaya bıraktım. Eve gelmiştik ve Baran geçip uyumuştu. O uyuyor Emre ise çizgi film izlemek istiyor.

"Uyku vakti bebeğim." Elini tutup ayağa kalktım. "Uykum yok." Adım adım üst kata çıktık. "Yatağına geçersen uykun gelecektir." Göz ucuyla Emre'ye baktığımda yüzünü asmıştı.

"Ben babamla uyumak istiyorum." Duraksayıp Emre'ye baktım. Eğer bu kez aramızda yatarsa Baran sinirlenir çünkü Emre sürekli aramızda uyuyor. Baran'a bu konuda biraz hak veriyorum fakat bizim çocuğumuz ve bizimle uyumak istemesi çok normal.

"Yarın uyursun oğlum. Baban şimdi yorgun, uyuyor." Neredeyse iki gündür uyumamışlar bugün acısını çıkarıyor.

"Anne," Emre'yi yatağına yatırdım. "Uyu hadi Emre." Gece lambasını açıp odasından çıktım. Yanında dursaydım uyumazdı ve şu an uyanık olması hiç hoşuma gitmez. Uyku düzeninin bozulmasını istemiyorum.

Odamıza geçtiğimde Baran'a baktım; yüzüstü uyuyordu. Usulca yanına yaklaşıp gülümsedim. Kocamı çok özlemiştim. Eğilip dudaklarımı çıplak omzuna bastırdım. Onu o kadar çok özlemiştim ki şu an Baran'ı öpmek istiyorum. Üzerimi değiştirmek için giyinme odasına geçtim. Gözlerim dolabımda gezindi ve karnım çıktığı için rahat bir şeyler giymeliyim. Pijama takımımı giydikten sonra yatağa geçtim. Yavaş yavaş Baran'a yaklaşarak yan tarafına geçip uzandım. Bana doğru döndüğünde dudaklarım kıvrıldı. Gözleri kapalıyken elini belime attı.

"Bana yaklaş," uykulu sesi beni huzurla sarmaladı. Dediğini hemen yaptım ve ona daha çok yaklaştım. Şimdi soluklarımız birbirine karışıyor. "Nasıl özlemişim seni ya." Gözlerini araladı. "Seni çok özledim."

"Çok mu?" Dudaklarını alnıma bastırdı. "Çok fazla." Gülümseyerek başımı boyun girintisine gömdüm. Onu çok özlemiştim. Dudaklarımı boynuna bastırıp, öpücük kondurduktan sonra hafifçe geriye çekildim.

"Güzel karım," bedenlerimiz birbirine yapışırken iç çektim. Karnım elbette aramıza biraz mesafe açtı. Kalbim hızlanmış ve heyecandan sessizliğimi korudum. "Dünyalar güzelim." Alnımı öptü ve yüzüme baktı.

"Efendim Baran."

"Kocan harbi seni özlemiş." Kıkırdadım. Özlediğini bakışlarından bile anlayabiliyorum. Bende onu özledim ve doya doya sarıldığımızı düşünmüyorum. Pınar annemlerde çok fazla birbirimize sarılmadık. Ben Baran'a ne kadar sarılırsam sarılayım hep az geliyor.

"Uhra'm, kendini nasıl hissediyorsun?" Gözlerimi kıstım. "Gayet iyiyim." Sırıtarak başını bana yaklaştırdı.

"Özlem hafifletelim." Gülümseyerek kollarımı boynuna sardım. "Hafifletelim bir tanem." Dudaklarını alnıma bastırdı ve hafifçe geriye çekildi. "Çok güzelsin. Çok fazla güzelsin." Dudakları usulca yanaklarıma kondu. İçim kıpır kıpır olurken gözlerimi kapattım.

"Aslında," kısık bir sesle kulağının dibinde konuştum. "Bu sefer seni geri çevirmem lazım." Birden bire dişlerini yanağıma geçirdi. Dudaklarımın arasından ufak bir çığlık kaçtı.

"Ya Baran, yanağımı ısırıp durma." Gülümseyerek yanağımı üst üste öptü. "Devam edelim güzelim, kendime hakim olmaya çalışıyorum." Gülümseyerek ellerimi sırtına attım. Bu yolun sonunda ona karışmak var ve ben bu yolda koşarak ilerlemek istiyorum. Her bir hücren onunla bir bütün olmak için can atıyor. Baran'ı özlemek beni benden ediyor.

"Seni çok seviyorum." Sözleri kalbime dokunup orada çiçekler açtı.

"Bende seni çok seviyorum." Dudaklarımız bir kez daha kavuşurken gözlerimi kapattım. Onunla hayata anlam katmak var ve ben ona karışmak istiyorum...


Bölüm hakkında düşünceleriniz?

 

Bölüm : 16.01.2025 11:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...