42.Bölüm
"İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın."
Aliya İzzetbegoviç
Uzandığım koltukta doğrulup, oturdum ve ayaklarımı zemine bastırdım. Emre hemen yanı başımda arabalarıyla oynarken gözlerim üzerindeydi. Annemler iki haftadır bizimle kalıyor ve hiçbir şey yapmama müsaade etmiyorlar. Baran zaten bardak kaldırmamı dahi istemiyor ve bu durum beni sinirlendiriyor. İyiyim ama yine de üzerime titriyorlar.
"Emre," oğlumun bakışları hemen bana döndü. Elindeki arabayı yere bırakıp yanıma yaklaştı. "Acıktın mı bebeğim?" Koltuğa çıkıp yanıma oturdu.
"Acıkmadım. Babaannemler bahçede, yanlarına gidelim anne." Oğlum elimi tutunca derin bir nefes aldım. Annemler bahçede Menekşe teyze ile sohbet ediyordu. Emre'yi alıp oturma odasından çıktım. Bahçeye çıktığımızda yüzümde gülümseme oluştu. Barın abim gelmiş.
"Abi," dedim onlara yaklaşırken. Hemen bakışları bana döndü ve ayaklandı. "Hoş geldiniz." Barın abim gülümseyerek bana sarıldı. Kollarımı sıkıca abimin beline sardım. Barın Bey o kadar yoğun ki, resmen yüzünü görmeye hasret kaldık. Herkesin toplandığı gün ameliyatta olduğu için gelemedi. Yüsra gelmişti ama benim gözüm abimi arıyordu.
"İyi misin Uhra?" Beni kolunun altına alıp dikkatle yüzümü inceledi. "Daha iyisin değil mi kardeşim?" Başımı hızla olumlu anlamda salladım.
"Merak etme Barın Hocam, gayet iyiyim. Evde durmaktan biraz sıkıldım o kadar. Annemler hiçbir şey yapmama izin vermiyor." Abim gülümseyerek saçlarımdan öpüp annemlere döndü.
"Turp gibi anne, bırakın kendi işini kendisi yapsın. Yormayın kendinizi daha fazla Aylin'im." Annem abime ters ters baktığında bu bizi güldürdü.
"Olmaz öyle, kızım daha iyi olana kadar müsaade etmem." Oflayarak abimin kolunun altından çıkıp anneme yaklaştım. "Anne vallahi iyiyim. Bak çok iyiyim. Sadece hamileliğim biraz mide bulantılı geçiyor o kadar." Annem usulca saçlarımı okşadı.
"Yavrun var seninde, beni anlıyorsun." Annemin elini alıp öptüm. Anlıyorum tabii, insan evladının biraz ağlamasına dahi dayanamıyor. Bir de Emre'nin hasta olduğunu düşününce nefesim kesildi. Benim oğlum hasta olunca bütün gün uyuyor ve bu durum beni üzüyordu. Annemi çok iyi anlıyorum.
"Yarın kontrolün var zaten, doktorlar iyi derse tamamdır." Gülümsedim. Annem inat yapmış. Bekarken uyumama bile karışıyordu.
"Bekarken beni uyutmuyordun temizlik için Aylin Hanım," annem gülerek saçlarımı çekti. "Sus kız, çok uykucuydun."
"Ne? Bir zahmet uykucu olayım anne. Sabahtan akşama kadar temizlik yapsak sana az gelirdi." Annem sıkılmış gibi beni biraz geriye itekledi. "Görende cam, koltuk falan siliyor sanacak. Bir evi süpürüp siliyordun." Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.
"Görüyor musun Pınar anne?" Pınar annem gülümseyerek bize bakıyordu. "Annen titiz kızım." dediğinde güldüm. Annem çok fazla titiz. Bazen beğenmeyince ardımdan işleri tekrar yapıyordu.
"Dayı Asaf nerede?" Emre, abimin kucağındaydı. Barın abim Emre'ye döndü. "Evde o yeğenim. Başka zaman onuda alıp gelirim."
"Getir tamam mı dayı? Biz beraber oyun oynayalım." Abim, Emre'nin saçlarını okşadı. "Tamam yeğenim. Söz getireceğim."
"Gidecek misin abi? Yemeğe kal istersen."
"Gideyim güzelim, nöbetçiydim zaten. Eve gitmeden seni görmek istedim." Abimin kucağından Emre'yi alıp abime bir kez daha sarıldım.
Barın abim annemlerle vedalaşırken gözlerim Baran'ı arıyordu. Berbere gitmişti ve hala gelmedi. Oturduğum sandalyede sırtımı geriye yaslayıp abimin gidişini izledim. Baran'da iki haftadır evde ve iki hafta sonra göreve tekrar başlayacak. Yanımda olması bana iyi gelmişti. Onlarda bu iki haftada biraz daha iyi olmuştu.
"Baran nerede kaldı?" Yüzüm kendiliğinden asılırken annem beni dürttü. "Annenler yanında zilli." Gülümseyerek annemlere baktım. Pınar annem gülüyordu bu halimize ve annem ise ne kadar söylensede gülümsüyordu.
"Babam geldi." Emre'nin sesiyle kapıya döndüm. Baran arabasını park ederken öylece onu izledim. Arabadan indi ve arka koltuktan bir şeyler alıp geriye çekildi. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken gülümsedim. Elinde üç buket gül vardı. Bize doğru attığı her adımda kalbim hızlanmaya yüz tuttu. Yanıma yaklaştığında ayağa kalktım.
"Hoş geldin," usulca Baran'a yaklaştım. Bana sıcacık gülümsedikten sonra kırmızı gül buketini uzattı. Çabucak güllerimi kucağıma alıp kokladım. Diğer iki buketi de annemlere uzattı.
"Ya Baran," bana baktı. "Teşekkür ederim." Sıcacık gülümseyerek uzanıp alnımdan öptü. "Mutlu oldun mu güzelim?" Kısık sesini duyar duymaz başımı olumlu anlamda salladım.
"Baş başa kalınca hatırlat seni öpeyim." Elimi tutup ukalaca sırıttı. "Biz bir içeriye geçelim annelerim." Annemlerin konuşmasını beklemeden elimden tutup beni de ardından eve soktu. Kapıyı kapatır kapatmaz sırtımı kapıya yasladı. Kalbim daha çok hızlanırken kucağımdaki güllere baktım.
"Çok güzel değil mi?" Bana usulca yaklaştı. "Her zerren, evet çok güzel Uhra." Gözlerimi titrek soluklarla kapattım.
"Öyle mi?" Usulca başını boyun girintime yaklaştırdı. "Öyle. Her bir zerren o kadar güzel ki," boynumu öptü ve yavaş yavaş çeneme ilerledi. Öpücüğünden nasibimi almak o kadar güzel ki, dayanamayıp güllerimi bırakmak için kapanından sıyrıldım.
"Güllerimi bırakayım," hızlıca güllerimi mutfağa götürüp tezgaha bıraktım ve arkamı döndüm. Hemen karşımdaydı. Kollarımı yavaşça boynuna sardım.
"İyisin artık," derken kollarını belime sardı. Evet, gerçekten iyiyim. "İyiyim tabii, yarın hastaneye gideceğiz emin olacaksınız."
Alnımı öpüp hafifçe başını geriye çekti. "Sen iyi ol, başka hiçbir şey istemiyorum Uhra'm." Başımı göğsüne yaslayıp kollarımı beline sardım. "Miden bulanmıyor artık," saçlarımla oynadı. Parmakları saçlarımda gezinirken iç çektim.
"Bulanıyor da Emre'deki gibi değil." Saçlarımı öptü ve geriye çekildi.
"İyi bakalım güzelim. Ben duş alayım aşağıya inerim."
"Tamam bir tanem, bir şeye ihtiyacın var mı?" Hafifçe sırıtarak bana baktı ve bakışındaki imayı şimdiden çok net anladım.
"Senden başka hiçbir şeye ihtiyacım yok." Gülümseyerek arkamı döndüğümde, "Uhra." dedi huysuzca. "Duşunu alıp gel Baran." Onu mutfakta bırakıp bahçeye çıktım.
"Uhra," beni görür görmez seslenen Menekşe teyzeye baktım. Yanına yaklaştığımda bana sıcacık gülümsedi. "Nasılsın güzel kızım?" Sandalyeye oturduğum vakit Emre yanıma geldi.
"İyiyim Menekşe teyze, sizler nasılsınız?" Dolan gözlerle gülümsedi. Emre'yi yavaşça kucağıma aldım. "Seni böyle iyi gördüm daha iyi oldum kız." Tebessüm ederek Menekşe teyzeye bakmaya devam ettim. Buraya ilk geldiğim günden beri bana hep destek olmuştu. Bazen Emre'ye baktığı zamanlar bile olmuştu.
"Baran oğlum nerede?"
"Evde Menekşe teyze. Baran'da bir ay izinli."
"Biliyorum kız, her gün annenlerle sohbet ediyoruz." Annemlere baktığımda kendi aralarında bir şey konuşuyorlardı.
"Uhra," dedi Pınar annem. "Almila ve Kerem geliyor."
"Yoldalar mı anne?"
"Yoldalar kızım." Emre bana döndüğünde bakışlarımı oğluma çevirdim.
"Ne oldu bebeğim?" Minik kollarını boynuma sarıp bana daha çok yaklaştı. Emre'nin bu çekingenliği Barın abime çekmiş çünkü babası hiç çekingen bir çocuk değilmiş.
"Halamın benim yaşımda çocuğu yok." Emre'nin söylediklerine kahkaha attık. "E bebeğim ama halan daha hamile." Yüzünü asarak başını kaldırdı. "Ben oyun oynamak istiyorum." Yavaşça oğlumun yanağını okşadım.
"Aleyna halanı arayıp çağıralım mı?" Hızla başını salladı. "Çağıralım anne. Cihangir gelsin."
"O zaman telefonumu yatak odasından alıp gelir misin?" Kucağımdan kalkıp eve doğru koştuğunda ardından baktık. Emre git gide daha iyi oluyor ve onun iyi olması beni rahatlatıyor.
"İyi oldu," dedi annem Emre'nin ardından. "Çok şükür kendine geliyor." İçimden şükrettim. İyi olması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.
🌼
Yemek hazırlayan Aleyna, kızının ağlamasını duyunca elindeki tabakları masaya bıraktı. Cihad gelir gelmez kızıyla ilgilenmeye başlamıştı bu yüzden Aleyna rahatlıkla yemek hazırlıyordu.
"Cihad," dedi mutfak kapısından. "Cemre durmuyorsa getir bebeğim." Tekrar masaya döndü. Fırından çıkardığı tavukları servis tabağına koydu ve onu da masaya yerleştirdi.
Kucağında kızıyla mutfağa giren Cihad, hızlı hızlı masayı hazırlayan eşine baktı. Aleyna ile birbirlerine yakınlaşması tuhaftı. Hiç aklına gelmezdi onunla evleneceği ya da onu seveceği. Uhra ile aynı yaşta olduğu için onu herhangi biri olarak görüyordu ama şimdi karısıydı. Bu hayatta en değer verdiği kadındı. İki çocuğunun annesiydi ve onunla olduğu için kendini şanslı bir adam olarak görüyordu.
"Seni ilk farklı gördüğümde," Aleyna salata tabaklarını masaya yerleştirip göz ucuyla eşine baktı. Kolay kolay bir şeyler anlatmazdı ve bugün Cihad'ın konuşası tutmuştu. "Yine aynı kafedeydik. Baran ile gelmiştin ve ben sana ilk defa farklı bir gözle baktım. Öyle bakmış olmak bana çok kötü hissettirmişti." Aleyna gülümseyerek su bardaklarını masaya bıraktı.
"Ben kendimi bildim bileli sana farklı bakıyordum." Cihad'a yaklaştı. "Abi falanda demiyordum biliyorsun," Cihad hafifçe gülümsedi. Uhra, Baran'a abi diyordu ama Aleyna Cihad'a hiçbir hitabı kullanmamıştı. Aileleri bu konuda çok yanlış davranmıştı. Halbuki aralarında hiçbir kan bağı yoktu.
"Hep annemler yüzünden," Aleyna kızını eşinden aldı. "Hayır uzaktan yakından alakamız yokken neden kardeş gibi büyüyelim ki? Bu aşırı saçma. Kuzen olsak bir ihtimal kardeş deriz ama hiçbir bağımız yok."
"Aynen öyle, haklısın güzel karım." Aleyna gülümsedi ve sandalyesine oturdu. Cihangir uyuyordu ve sadece ikisi yemek yiyecekti. "Biz yine birbirimize yakındık ama abimle Uhra," Cihad huysuzca kaşlarını çattığında Aleyna güldü. "Hiç öyle bakma Cihad, abim kız kardeşini çok seviyor."
"Senin abin tam bir şerefsiz. Gidip konuşsaydı o zaman, ne korkakmış lan."
"Ne korkağı be, abim Uhra sevmiyor diye sessiz kaldı. Ama Uhra'da hiç belli etmedi. Bak yakın arkadaşı olmama rağmen anlamamıştım." Cihad pilavından birkaç kaşık yedi. "Bende anlamadım ta ki hız yaptığı güne kadar. Ben Baran olduğunu bile zar zor bildim. Uhra içine kapanıktı. Barın ile ikisi çekingen."
"Öyleler gerçekten. Ay canım kocam iyi ki biz öyle değiliz." Cihad Aleyna'nın söylediklerine güldü ve yemek yemeye devam etti.
Yemek yedikleri esnada Cihad'ın telefonu çaldı. Masaya bıraktığı telefonu alıp cevapladı ve hoparlöre aldı.
"Kardeşim,"
"Cihad," dedi Baran. "Ne yapıyorsunuz?"
"Yemek yiyoruz kardeşim? Siz ne yapıyorsunuz?"
"Bizde yemek yedik oturuyoruz. Keremler geldi Emre illa dayımlar gelsin Cihangir ile oynayacağım diyor. Müsaitseniz gelsenize."
"Abi," dedi Aleyna araya girip. "Cihangir uyuyor." Emre Baran'ın yanında olduğu için konuşmalarını duyuyordu. Cihangir'in uyuduğunu duyunca yüzünü astı.
"Baba uyansın." Cihad yeğenini duyunca Aleyna'ya baktı. Cihangir birkaç saattir uyuyordu.
"Tamam dayıcığım, Cihangir uyanınca bakarız. Çok yorgunum evden çıkasım yok." Emre sevinçle Baran'ın kucağından inip oturma odasında koşmaya başladı.
"Tamam kardeşim, görüşürüz."
"Görüşürüz kardeşim."
Telefonu kapattıktan sonra eşiyle sohbet eşliğinde yemek yemeye devam ettiler.
🌼
Oturma odasında Almilalar ile oturuyorduk. Almila son aylarında olduğu için epey huzursuz. Yan tarafımda oturan kocama göz ucuyla baktıktan sonra Almila'ya döndüm.
"Korkuyor musun?"
"Biraz, ama bebek ters dönmüş Uhra. Elisa böyle olursa sezaryen olma ihtimalin yüksek dedi. Çevirebilirlermiş fakat bebek zarar da görebilirmiş." Almila'ya baktım ve hafifçe gülümsedim.
"Doğuma yakın döner merak etme. Bol bol ayaklarını kaldırıp uzat. Son ayına kadar döner dönmezse normal doğum olursa doğumda çevirirler."
"Ay korkuyorum Uhra. Ya kızım zarar görürse?" Elimi uzatıp Almila'nın elini tuttum. "Elisa zaten seninle konuşmuştur. Sen onun dediklerini yap inşallah tersine döner."
"Umarım Uhra." Elini karnına koyduğunda gülümsedim. Epey heyecanlılar. Kerem abi o kadar heyecanlı ki, sürekli Almila'yı darlıyor. Onlara tebessümle bakıp Baran'a döndüm. Gözleri üzerimdeydi. Kolunu belime sardığında ona biraz daha yaklaştım. Annemler yarın evlerine dönecekler ve biz baş başa kalacağız. Annemlere epey alışmıştım ama babam arayıp anneme isyan etti. Demir babamla sıkılmışlar. Kapı çalınca Emre heyecanla kalkıp kapıya koştu. Büyük ihtimalle Cihad abimler gelmişti.
"Berkin dayım," diyen Emre'ye baktık. Yüzünü asarak içeriye girip koltuğa oturdu. Onun bu hali beni güldürdü.
"Ecrin gelmiş işte oğlum." Omuz silkti ve Koltuğa uzandı. "Ben Cihangir ile oyun oynamak istiyorum. Ecrin beni rahatsız ediyor."
"Kızıma laf söyleme," Berkin abim içeriye girer girmez Emre'yi kucakladı. "Sen benim kızıma ne diyorsun?" Emre kıkırdadı.
"Senin kızın oyuncaklarımı bana fırlatıyor."
"Eh, biraz annesi gibi," dediğinde hepimiz güldük.
"Nasılsın Uhra?" Abime sarılıp geriye çekildim.
"İyiyim abim, siz nasılsınız?" Ecrin, abimin yanına gelip bacaklarına sarıldı. "Baba ben," dediğinde, abim kızını kucakladı.
"Oturun hadi ayakta kaldınız."
Elisa ile birbirimize sarıldıktan sonra yan yana oturduk. Herkes kendi kendine sohbet ederken, etrafıma bakındım. Kalabalık evimiz ve ailemizle yan yana olmaya alışkındık. Aslında onları tanıyana kadar pekte kalabalık bir ortamda değildim. Baranlar bizim mahalleye taşındıktan sonra annelerimiz arkadaş olmuştu ve babalarımızın iş yerinde birbirini tanıması bizleri epey yakınlaştırdı.
"Cihad dayımlar neden gelmedi?" Emre'nin sesli sitemi bizi güldürdü. Cihangir uyanmıştı ve abimin pek gelesi yoktu. Emre çok ısrarcı olduğu için telefonumu sehpadan aldım.
"Arıyorum bir tanem," hemen yanıma geldi. Gözleri dikkatle üzerimdeyken telefonun açılmasını bekledi.
"Uhra," abimin sesi beni güldürdü. "Yorgunum miniğim." Emre'ye baktım. Yüzünü astı.
"Ama abi, saatlerdir sizin gelmenizi bekiyor. Berkin abimler geldi onları görünce yüzü düştü. Bak şimdi de yüzünü astı." Telefonu hoparlöre aldım. "Konuş Emre, dayın seni dinliyor."
"Dayı gelin artık." Abim derin bir nefes aldı.
"Dayın çok yorgun aslanım."
"Babam sizi bırakır," hızla Baran'a döndü. "Bırakırsın değil mi baba?"
"Gidip Cihangir'i alıp gelelim." Baran ayağa kalkınca Emre hemen babasına koştu. "Gidelim baba."
"Baran geliyor abi."
"Gelsin güzelim."
"İyi misin abi?"
"İyiyim Uhra, çok fazla yorgunum. Kocan olacak şerefsizin işleri de başıma kaldı." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Duyuyorum seni Cihad."
"Duy birader, yalan mı? Bir ay izin ne demek lan! Bari iki hafta alsaydın senin yüzünden mahvoldum. Diğer timin görevine bile çıktık." Cihad abim söylenirken kocama dönüp baktım. Baran hiç abimi umursamadı zaten izin alması benim içindi.
"Kocama artık laf söylemesen mi abiciğim. Hani benim için mecbur izin aldı."
"Kocanı kayırma Uhra."
"Kocasıyım oğlum! Tabi beni kayıracak." Baran gülerek herkesin içinde eğilip alnımdan öptü.
"Abi ya," Cihad abim Baran'a küfür edince tekrar konuştum. "Çocuklar var. Bir kere de küfürsüz konuşun."
"Yanına geliyorum Cihad Uz."
"Gel Baran Oğuz."
Onlar birbirine söylenirken, Cihad abime veda edip telefonu kapattım. Gözlerim Berkin abime kaydı. O bugün fazlasıyla sessiz duruyor ve nedenini bilmiyorum. Genelde böyle atışmalara hemen dahil olurdu. Abimle bakışlarımız kesişince bana tebessüm etti.
"Hayırdır Berkin Bey, bir sıkıntınız var gibi?" Hafifçe gülümsemeye devam etti. "Yok güzelim, yorgunum sadece." Tek kaşımı kaldırdım.
"Emin misin?"
"Berkin'im desem?" Elisa benden önce yastığı alıp abime fırlattı.
"Espri yapma abi sen, hiç yapma." Annemler bu halimize gülerken oturduğum yerden kalkıp abimin yanına geçtim. Hemen yanındaki boşluğa kurulup başımı omzuna yasladım.
"Hayırdır beyefendi?" Saçlarımın üzerine narin bir öpücük kondurdu. "Yok bir şey dedim ya kızım."
"Boşuna geçiştirme, yüzünden anlaşılıyor."
"Ben hep asık suratlıyım."
"Yok, bu kez asık suratlılık değil. Canın sıkkın."
"Sen boş ver beni, nasılsın onu söyle?"
"Gördüğün gibi gayet iyiyim. E anlat bakalım abi?"
Abim gün içerisinde canını sıkan şeyleri kısık bir sesle anlatırken onu dinledim. Berkin abimin hemen sinirleniyor oluşu biraz iyi değil. O huyunu törpülemesi gerekiyor. Çünkü sinirlendiğinde ne yapacağı hiç belli değil.
🌼
Baran zili çalınca Cihangir koşarak gelip kapıyı açtı. Emre ve Baran'a bakıp kocaman gülümsedi.
"Dayım geldi!" Baran'ın kucağına çıktığında Cihad kapıya geldi.
"Baran Oğuz," Baran yeğenini kucağından indirip arkadaşına baktı.
"Lan it, göt kafalı seni." Emre ve Cihangir onlara şaşkınlıkla bakarken Aleyna holdeydi.
"Abi," diye bağırdı. "Allah aşkına çocuklar yanınızda. Ya ne biçim konuşuyorsunuz!" Cihad sırıtarak geriye çekildi.
"Ben senin kafasını s-" Cihad lafını tamamlamadan Aleyna ona söylendi. "Cihad!"
"Emre, hadi oğlum siz arabaya geçin ben geliyorum."
"Abi," diyen Aleyna kapıya çıktı. "Cihangir sizde kalsın yarın sabah size geleceğim."
"Tamam güzelim." Cihad'a döndü. "Şu göt kocanda göreve çıksın." Aleyna abisine kaşlarını çatarak baktı. Ne kadar da ağızları bozuk diye düşünmeden geri kalmadı. Normalde Baran dikkat ederdi ama artık dikkat dahi etmiyordu.
"Yarın görüşürüz."
"İki hafta sonra görüşeceğiz Baran."
"Görüşelim Cihad Uz."
"Komutanım, komutanım diyeceksin it!" Baran Cihad'a ters bir bakış attıktan sonra arabada bekleyen çocukların yanına gitti.
"Abime çok karışıyorsun Cihad." Kapıyı kapatıp eşine döndü.
"Abin çok kaşınıyor." Cihad'a çatık kaşlarıyla baktı ve sırtını döndü.
"Sırf kız kardeşinle evli diye değil mi bu garezin? Sende onun kardeşiyle evlisin hatırlatayım. Çok uyuzsun gerçekten." Cihad ona kızıp giden eşinin ardından şaşkınlıkla baktı.
🌼
Zaman su gibi geçiyordu. Bugün Baran'ın izni bitmişti ve ben biraz buruk hissediyorum. Bir ay boyunca her başımı çevirdiğimde onu görmeye fazlasıyla alışmıştım. Şimdi ise kahvaltıdan sonra gidecek.
"Dikkatli ol Uhra," yanıma geldi ve beni çıktığım tabureden indirdi. "Sana çıkma şunun üstüne diyorum değil mi? Ben buradayım Uhra." Belimden tutup beni kenara çekti. "Sinirleniyorum farkındasın değil mi?" Kollarımı usulca boynuna sardım.
"Bebeğimiz dört aylık ve kendimi çok hafif hissediyorum. Tabure çokta şey değil." Çıplak omzumu öpüp gözlerini üzerimde gezdirdi. Elbisemi alıp giyecektim ama beyefendi izin vermedi.
"Of," derken beni öpmeye devam etti. "Akşamı tekrarlasak." Kıkırdayarak başımı boyun boşluğuna gizledim.
"Tamam, hadi elbisemi ver giyeyim." Gözleri arsızca bir kez daha üzerimde gezindi. "Bence burada kalalım." Oflayarak kolları arasından sıyrıldım.
"Baran artık elbisemi verir misin? Gidip Emre'ye bakacağım. Birazdan odamızın kapısı çalacak." Ve çaldı. Odamızın kapısı üst üste çalarken Baran huysuzca söylendi.
"Hangisini istiyorsun?"
"Sen hangisini istiyorsan onu ver." Elini uzatıp sarı elbisemi çıkardı ve bana uzattı. Ayak bileğimde biten elbiseme baktım. Karnım çıkmıştı ve bu elbisem otuz sekiz beden.
"Bu olmaz Baran, göbeğim var." Bana ters bir bakış attı. "Hamilesin yavrum."
"İşte bu yüzden olmaz bir tanem, dar olur ve bunalırım."
"Hava serin. Emre kapıyı kıracak." Söylenerek elbiselerime döndü. "Siyah olanı ver o zaman." Bir çırpıda elbiseyi alıp bağırdı. "Kapıyı açıp içeriye gir Emre." Gür sesi yerimden sıçramama sebep oldu.
"O ses ne öyle." Elbisemi alıp bana döndü. "Sen bir de seninle konuşurken duy." Sırıtarak üzerime geldi.
"Anne," diyen Emre'nin sesiyle giyinme odasının kapısına döndü. Kapı kapalıydı ve Emre kapının önünde. "Üzerimi giyiniyorum bebeğim."
"Bu çocuk bize bir ay boyunca fırsat vermedi." Baran'ın elinden elbisemi aldım. "Sana iki kere yaklaştım," elbisemi giydim ve eteğini aşağıya çektim. "İki kere beni geri çevirdin."
"Şansımı sikeyim. Dikişlerin yeni çıkmıştı." Umursamazca omuz silktim. "Şansını kaçırdın."
"Dün akşam," derken gözüme o kadar masum göründü ki, tamam şimdi diyesim geldi ama bir çocuğumuz olduğu ve kahvaltı hazırlayacağım kafama dank etti.
"Hadi kahvaltıya." Baran'ı giyinme odasında bırakıp Emre'nin yanına geçtim.
"Uyanmış benim bebeğim."
"Uyandım anne. Çok acıktım biliyor musun?" Eğilip oğlumun yanaklarını öptüm.
"Kahvaltı hazırlayalım bebeğim." Elimi uzattığımda çabucak tuttu. Oğlumu alıp alt kata indim.
"Anne ben elimi yüzümü yıkadım." Emre'ye bakıp gülümsedim. "Tamam bebeğim."
Mutfağa girdiğimde hemen çay koydum. Emre dolabı açıp kahvaltılık çıkartmaya başladı. O kahvaltılıkları masaya dizerken ben patates soymaya başladım.
"Başka bir şey istiyor musun bebeğim?" Patates kokusu midemi bulandırınca duraksadım. "İstemiyorum anne." Midem daha çok bulanınca elimdekileri bırakıp mutfaktan çıktım. Banyoya girdiğimde boş midem beni zor duruma düşürdü. Resmen sadece ağzımdan su geliyor.
"İyi misin güzelim?" Banyoya giren Baran, belimden tutup beni geriye çekti. Ellerim ve ayaklarım zangır zangır titriyordu.
"Çok kötü oldum," gözlerini yüzümde gezdirdi. "Sakin ol yavrum." Suyu açıp yavaşça yüzümü yıkadı. "İyi misin Uhra?" Saçlarımı geriye attı.
"Evet, daha iyiyim."
"Gel bebeğim," belimi sıkıca kavrayıp beni banyodan çıkardı. Emre hemen kapının önünde duruyordu.
"Anne," sesindeki korkuyu hemen anladım. "İyiyim anneciğim. Sadece kardeşin biraz yaramazlık yapıyor." Yüzünü asarak kollarını bacaklarıma sardı. "Döveyim, rahat dursun." Gülümseyerek dizlerimin üzerine çöktüm. "Hayır o daha çok küçük anneciğim." Oğlumun saçlarını okşadım.
"Hadi sana patates kızartalım." Emre'nin elini tutup mutfağa girdik. Patates soymak için tezgaha yaklaştım ve soymaya devam ettim.
"Miden bulanıyorsa soyma güzelim."
"Emre'nin canı istedi bir tanem." Hızlıca birkaç patates daha soydum ve el çabukluğuyla doğradım. Baran ise çayı demlemiş ve yanımızda duruyordu.
"Sen kenara geç ben kızartırım Uhra'm." Dayanamadığım için kenara geçtim. Baran patates kızartmasına bakarken Emre'yi kucağıma alıp masaya geçtim.
"Kızartma hazır." Patates dolu tabağı masaya bıraktığında kocama dönüp baktım. Onun bana nasip olması hayattaki en büyük şansım. Yüzümde gülümseme oluşurken dönüp bana baktı.
"Gül," dedi bana yaklaşırken. "Sen gül benim günüm güzelleşsin." Emre bize bakıp kahkaha atınca bizde güldük.
Kahvaltımız epey keyifli geçti. Emre çok gülmüştü ve onun gülmesi bizi de mutlu ediyor. Masayı topladıktan sonra bulaşıkları hallettik. Oturma odasına geçtiğimizde, Baran Emre ile konuşmaya başladı. Bir köşeye sinip onları dinledim.
"Baba bizde gelebilir miyiz?" Oğlumuzun saçlarını karıştırdı.
"Hayır oğlum. Benim işlerim var."
"Ama biz annemle tek başımıza kalacağız."
"Dayın sizi almaya gelecek. Biraz anneannenlerde kalacaksınız." Emre yüzünü astığında onlara yaklaştım.
"Asma yüzünü bebeğim. Baban gelene kadar kalacağız." Omuz silkti ve hızla Baran'ın kucağından indi.
"Ben babamın gitmesini istemiyorum. Herkesin babası akşam geri geliyor ama babam giderse gelmeyecek." Emre'nin söyledikleri beni şaşırtırken çıtımı çıkaramadım. Baran'a döndüm ve gözlerimin dolmasına mani olmadım. Alışmıştık. Onun her gidişine alışmıştık ve Emre'nin şu an böyle söylemesi beni üzüyor.
"Emre," oturduğum yerden ayaklandım. "Babanın işi bu biliyorsun. Herkesin babasının bir mesleği var ve senin babanın mesleği bu. Bazı akşamlar gelmeyebilir ya da bazı günler hiç evde olmayabilir. Hatta bir gün," usulca Baran'a baktım ve gözyaşlarımın düşmesine engel olmadım. "Hiç gelmeyebilir." Emre'de ağlamaya başlamıştı.
"Ama benim doğum günüm var." Yanımıza geri geldi ve babasına yaklaştı. "Doğum günümde yanımda ol baba."
"Olacağım oğlum. Doğum gününü evimizde kutlayacağız." Gözleri babasına döndü ve kocaman gülümsedi. Baran geleceğim derse gelirdi. Yanında olacağım derse de olurdu.
"Unutma baba."
"Unutmam oğlum."
Unutmazdı. O söz verdi mi sözünde dururdu. Bana bir söz verdi ve o sözünü hala tutuyor. Elini hiç bırakmayacağım dedi ve dediğini yapıyor. Ben onun sevgisini iliklerime kadar hissediyorum.
"Sıra sende," elimi tutuğunda sesim çıkmadı. "Odamıza geçelim." Ayaklandık. Emre bize bakınca oğlumuza döndü ve telefonunu uzattı.
"Sen biraz telefonumla oyna, annenle konuşacağım."
"Tamam baba."
Yavaşça üst kata çıktık. Odaya girince ikili koltuğa ilerleyip oturduk. Sırtımı geriye yasladım ve Baran'a baktım.
"Biriyle daha konuşmam gerekiyor," kaşlarım çatılırken dikkatle Baran'a baktım. "Kimle konuşacaksın?" Gülümseyerek aramızdaki mesafeyi yok etti. Elini karnıma uzattığında şaşkınlığım devam etti. Karnımı açıp eğildi ve gözlerimin dolmasına neden oldu. Bebeğimizle konuşacak.
"Merhaba evladım," elini karnımda gezdirdi. Daha dört aylık olan bebeğimiz hareket etmemişti. "Baban göreve gitmeden önce seninle de vedalaşmak istiyor." Gözyaşlarım yanaklarımdan düştü. "Umarım sağlıkla gelirsin bebeğim." Gülümsedim. Baran karnımı okşayıp bebeğimizle konuşurken hem gülümsedim hem de arada ağladım.
"Sıramı bekliyorum," başını kaldırıp bana baktı. "Çocuklardan bana sıra gelmiyor." Kahkaha atarak eğilip karnımı öptü ve doğruldu.
"Seninle uzun uzun vedalaşmak isterdim." İmalı imalı gülümsedim. Dün akşam uzun uzun vedalaşmıştık. Sırıtmama gülümsedi ve beni göğsüne çekti. Başımı huzurla göğsüne yasladım. Bazen onu öyle çok yanımda istiyorum ki, hatta bencillik yapıp gitmemesi için söylenmek bile istiyorum. Fakat bunu dile getirmem hiç doğru değil. Ben ona bir söz vermiştim ve ölene kadar o sözü tutacağım.
"Kendine çok dikkat edeceksin," saçlarımı öptü art arda. "Yorulmayacaksın tamam mı?" Başımı olumlu anlamda salladım. "Görev çıkma ihtimali çok yüksek bu yüzden ne zaman gelirim bilmiyorum." Boynumu öptü. "Sen sadece kendine ve çocuklarımıza dikkat et. Aklım sizde kalacak biliyorsun." Başımı kaldırıp Baran'a baktım. Elimi yanağına yaslayıp yanağını okşadım.
"Aklın bizde kalmasın Baran. Bak biz iyiyiz, sen işini hallet ve gittiğin gibi geri gel. Bizi düşünme lütfen." Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Kolları beni sıkı sıkı sararken yüzümdeki gülümseme büyüdü.
"Emre'nin doğum günü önümüzdeki hafta, burada olabilecek misin?" Yutkundu ve başını omzuma yasladı.
"Oğluma bir söz verdim. Yanında olmasam bile doğum gününü bir şekilde kutlayacağım."
"Keşke söz vermeseydin bir tanem." Omzumu öptü usul usul ve ben kollarında titredim. "Karıma da bir söz vereyim o zaman," dudakları çeneme ilerlerken gülümsedim. Arsızdı. Ve arsızlığı sadece banaydı. "Ne sözü vereceksin?" Dudakları dudaklarımı esir aldı. Ben sadece ona tutundum. Şu an bir tek isteğim vardı ve o isteğim karşımdaydı. Benimdi. Bu adam bana aitti. Ben vardım aklında ve kalbinde.
"Geldiğimde karımla uzun uzun," kıkırdayarak kollarımı boynuna sardım. "Geldiğinde karında seninle uzun uzun vakit geçirmek isteyecek." Sırıtarak uzanıp alnımdan öptü. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Artık eskisi gibi her gidişinde ağlamıyorum fakat alışmak yüreği dağlayan bir şey. İnsan alışıyor.
"Yolun açık olsun her şeyim. Allah'a emanet olun."
"Sizlerde Allah'a emanetsiniz yavrum." Ayağa kalktı ve bana elini uzattı. Elini tutup ayağa kalkmama yardım etti. Beraber alt kata indik.
🌼
Sıraya geçen askerlerin üzerinde kıstığı yeşil gözlerini gezdirip, karşılarına geçti.
"Hazır ol asker!" Sesi dört bir yanı titretmişti. Kısık gözlerini sıradaki askerlerde tek tek gezdirdi. Sert duruşundan taviz vermiyordu.
"Koşu düzeni al!" Sesi dört bir yanda bir kez daha yankılandı.
Kendisi sıranın en başına geçtiğinde hızlı adımlarla koşmaya başladılar. Onun önderliğinde tüm askerler düzenli bir şekilde koşmaya devam etti. Yeşil gözlerini bir anlığına askerlere çevirip tekrar önüne döndü.
"Annem beni yetiştirdi, bu ellere yolladı." Gür sesi herkesin kulağında çınladı. Komutanlarının ardından onlarda tekrar etti.
"Annem beni yetiştirdi, bu ellere yolladı."
"Al sancağı teslim etti, Allah'a ısmarladı." Ve tekrar gür bir şekilde söylemeye devam etti. O sustuğunda askerler güçlerini duyurmak ister gibi bağırdı.
"Al sancağı teslim etti, Allah'a ısmarladı."
"Boş oturma çalış dedi, hizmet eyle vatana."
"Boş oturma çalış dedi, hizmet eyle vatana."
"Sütüm sana helal olmaz, saldırmazsan düşmana." Sıcak hava onlarda bir etki bırakamıyordu. Tüm hırslarıyla daha hızlı koşmaya devam ettiler.
"Sütüm sana helal olmaz, saldırmazsan düşmana."
"Arş ileri! Marş ileri! Türk askeri dönmez geri." Tüm askerler resmen kükredi. Komutanlarına gururla bakıp söylediklerini gür bir sesle tekrarladılar.
"Arş ileri! Marş ileri! Türk askeri dönmez geri."
"Yastığımız mezar taşı, yorganımız kan olsun."
"Yastığımız mezar taşı, yorganımız kan olsun." Baran koşunun hızını artırıp koşmaya devam ettiler.
"Biz bu yoldan döner isek, namus bize ar olsun."
"Biz bu yoldan döner isek, namus bize ar olsun."
"Ne şereftir ölmek bize, bu güzel vatan için."
"Ne şereftir ölmek bize, bu güzel vatan için."
"Yanar yürek yurt aşkıyla, daima için için."
"Yanar yürek yurt aşkıyla, daima için için."
"Arş ileri! Marş ileri! Türk askeri dönmez geri!"
"Arş ileri! Marş ileri! Türk askeri dönmez geri!"
Odasının penceresinden içtima alanına bakan Hakan Albay, Baran'a gururla gülümsedi. Baran'ı yirmi yaşından beri tanıyordu hatta birçok eğitiminde yanındaydı. Şimdi bu kadar başarılı ve güçlü olması onu çok gurulandırdı. Odanın kapısı çalınca pencerenin önünden çekilip masasına yöneldi.
"Gel," kaşlarını çattı. İçeriye giren Cihad selam verip albayın karşısına geçti.
"Geçmiş olsun Cihad." Eliyle karşısındaki koltuğu gösterdi. Cihad, Hakan Albay'a tekrar selam verip gösterdiği yere oturdu.
"Sağ olun komutanım."
Cihad getirdiği dosyaları Hakan Albay'a uzattı. Albay, dosyaları incelerken konuştu. "Baran kendine gelmiş."
"Evet komutanım." Albay inceldiği dosyaları kapatıp Cihad'a baktı. "Rahat ol oğlum." dediğinde Cihad oturuşunu düzeltti.
"Uhra kızım daha iyidir inşallah?"
"İyi komutanım. Kendine geldi."
"Anladım." diyerek diğer dosyayı eline aldı ve tekrar konuştu. "Yarın göreve gidiyorsunuz."
"Emredin komutanım."
"Her şey tamam, o iti almadan gelmeyin." Cihad ayağa kalktı."Emredersiniz komutanım." Albaya selam verdi.
"Çıkabilirsin Cihad." Cihad tekrar selam verip odadan çıktı.
Albaydan aldıkları emir ile timini hazırlayan Cihad, son kontroller için timi bahçede sıraya dizdi.
"Rahat!" Cihad'ın sesiyle herkes rahat ol pozisyonuna geçti. "Her şey hazır, akşam yola çıkıyoruz."
Bölüm hakkında düşünceleriniz?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.79k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |