"Üşüdüysen söyle sevgilim, seni bir kat daha seveyim."
Cemal Süreyya
4.Bölüm
Kapıda gördüğüm kişi ile ufak çaplı bir şok geçirdim. Teyzemin oğlu Çağrı. Kendisini hiç sevmem. Bu bir çeşit iti an çomağı hazırla oldu. Şahsen hangi yüzle geldiğini dahi bilmiyorum. En son gelişinde güzel bir dayak yemiş ve gitmişti ama iflah olmaz şerefsizin teki.
"Eşek sıpası alacaklı gibi çalınır mı kapı?" Annem Çağrı'ya sarılarak söylendi. Yaklaşık 3 senedir görmemiştik -keşke hiç görmeseydim- kapıda görünce şaşırdık. Önce anneme sarıldı ve ardından babamla tokalaştı. Bu durumdan hoşnut durmayan abilerimle selamlaştı en sona ben kaldım. Ağır adımlarla yanıma yaklaşıp karşımda durdu. Sarılmaya cüret etmez umarım.
"Bu Uhra mı?"
Kaşlarımı çatarak geriye adımladım. Yakınımda dahi durmasını istemiyorum. Onun tavırlarından hoşlanmıyorum ve bu yüzden ondan uzak duruyorum.
Yüzüne baktıkça tansiyonum sinirden çıkıyor.
"Evet benim Çağrı abi." Son kelimeye ısrarla vurgu yaptım. Gözlerini büyüterek daha çok yanıma yaklaştı. Abilerim homurdanmaya başlayınca, annem birkaç şey söyledi ama duyamadım. Çağrı'ya sarılmak istemesem de kendisi kene gibi sarıldı. Yüzümü buruşturarak geri çekildim.
"Hoş geldin Çağrı abi."
"Hoş buldum Uhra'm." Adıma eklediği ek beni bozguna uğrattı. Cihad abim üzerine atladı atlayacak, ki Barın abim ve Berkin abim Cihad abimden farklı değil.
Ben daha tepki göstermeden Barın abim konuştu. "Uhra'm ne lan?" Sol kaşını kavisli bir şekilde kaldırıp, kendi ile aynı yaşta olan Çağrı abiye sorarcasına baktı. Barın abim de oldukça sinirli.
Boş boş, "Lafın gelişi işte kuzen." diye söylendi. Abim sinirle elini saçlarından geçirip kısık bir küfür mırıldandı. En sakin abim bile çileden çıkmış.
Annem ortamdaki gerginliği bir nebze azaltmak için abimle Çağrı'nın arasına girdi. Barın abim normalde en uysalımız. Bu pislik abimi bile sinirlendiriyor.
"Hadi içeri geçelim, kapıda dikilmeyin." Annemi onaylayıp salona doğru ilerledik. Kapı tekrar çalınca Berkin abim kapıyı açmak için geri döndü.
Salona geçtiğimizde Cihad abim elimden çekip beni yanına oturttu. Babamla annem ise tekli koltuklara oturdular. Çağrı, karşımızdaki koltuğa oturup bana göz kırptı. Cihad abim sinirden kendini o kadar çok kasıyor ki, ben yanında kendimi huzursuz hissettim. Hayır, buna bu cesaret nereden geliyor anlamıyorum.
"Abi biraz sakin olur musun?" Alev alev bakan gözlerini, bana çeviren Cihad abime bakınca şok oldum. Kendini zor frenliyor. Bu sinirinden pay çıkarmamak için sustum. Yoksa ateşe bir odun da ben atmış olurum. Şahsen Cihad abimden azar yemek istemiyorum.
"Bu piç karşımda durup, kız kardeşime böyle bakarsa daha fazla dayanamayıp ağzını yüzünü kırarım." Abimin söyledikleriyle alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Cihad abim sinir küpü, daha fazla konuşursam abim kendini tutamaz ve Çağrı'yı hastanelik edene kadar döver. Bence hak eder ama neyse.
Cihad kral haklı.
"Selamın aleyküm." İçeriye giren Baran ile şaşırdım. Abimler ayağa kalkıp onunla tokalaştı; bende onu göz hapsine aldım. Barın abim ve Baran, Çağrı'nın yanına geçip oturdu. Sert mizacından ödün vermiyor Baran Bey. Bakışları ben dışında herkesle buluştu. Sanki ısrarla beni görmezden geldi. Yüzümü buruşturdum.
Ortam çok gergin; annem ne kadar çok konu açsa da abilerim sinirden yerlerinde kıpırdanıyor. Hayır bu kıskançlık ne anlamıyorum. İki üç tane geçirin rahatlayın. Bende ateşe körükle gidiyorum. Keşke o ateşe Çağrı'yı atsam.
Bir de 3 tane abiniz varsa hayat gerçekten zor ama çok güzel. İyi ki varlar...
"Uhra doktorluk nasıl?" Bakışlarını üzerime dikip ısrarla bana bakmaya devam etti. Gözleri, beni rahatsız ettiği için yerimde kıpırdandım. Geldiğinden bu yana gözlerini üzerimden çekmedi ve bu tavrı beni oldukça rahatsız ediyor.
Şimdi o siyah gözlerini oyacağım ha!
"Güzel gidiyor Çağrı abi." dedim son kelimeleri bir kez daha ısrarla vurgulayarak. Göz kırpıp anneme döndü. Yüzümü buruşturup Cihad abime baktığımda yumruklarını sıkıyordu. Sinirden çıldırmış. Bakışlarım Baran'a kayınca onunda garip durduğunu gördüm. Kaşları fazlasıyla çatık ve parmaklarını ritmik bir şekilde dizine vuruyor. Baran sinirli.
"Senin o kırptığın gözünü yerinden sökeceğim." Cihad abimin homurtularını dinlerken kollarımı beline sardım. Cihad abim aşırı sinirli.
"Sen nasılsın teyzeciğim?" Anneme bakıp gülümsediğini görünce yüzümü buruşturdum.
"İyiyim evladım. Sen nasılsın, annenler nasıl?" Oturuşunu düzeltip babama baktı. Aklı sıra iyi adam rolleri kesiyor ama aslen beş kuruş etmez, kişiliksiz adamın teki olduğunu adım kadar iyi biliyorum.
"İyiler, onlar da bana kız bakıyor." Ani manevra yaparak bakışlarını bana çevirdi. Huzursuzca kıpırdandım. Bu bakışları midemi bulandırıyor. İnsanı ayak üstü yiyecek gibi bakıyor. Böyle insanların gözlerini oymak en iyisi.
"Barın ile aynı yaştasın hatta sen Barın'dan 2 ay büyüksün. Mesleğin varsa bekleme evladım." Anneme gülümseyip bana bakarak konuştu.
Hâlâ bakıyor ya!
"Yok teyze beklemiyorum. Aslında birini bulduk." Cihad abime baktığımda yüz kasları gerildi. Yoğun sinirden dolayı, dişlerini birbirine bastırıp kendini sakinleştirmeye çalıştı.
Çağrı abi son dakikalarını yaşıyor.
"Sen hep böyle misin Çağrı?" Barın abimin sorusu ile bütün gözler Çağrı abiye döndü.
Barın kral sinirlendi!
"Nasıl?" dedi abime bakarak.
"Fazla gevşek." Abimin söylediği kelime ile gözlerim kocaman açıldı. Çağrı'nın düşen yüzü ile Cihad abim biraz olsun gevşedi. Berkin abim ile Baran ise gülmeye başladı.
"Oğlum," babamın uyarı tonundaki sesiyle Barın abim geriye yaslandı. İyi dayandılar. Barın abim fazla açık sözlü biri olduğu için herkesin yüzüne doğru düşüncesini açıkça söyleyebiliyor.
"Annemler yarın buraya gelecekler teyze, nasipse hayırlı bir iş için." Hayırlı iş mi? Gözlerim tedirgince büyüdü. Ne hayırlı işi ya! Ben şaşkınlıkla etrafıma bakınırken Cihad abim hızla doğruldu.
"Ne hayırlı işi lan?" Cihad abim yeterince sabretti ve bu bardağı taşıran son damla oldu. Omuz silkip geriye yaslandım. Şu dakikadan sonra sadece izleyici olurum.
"Kahvenizi içmeye Cihad." Cihad abim bir hışımla yerinden kalkıp Çağrı'nın üstüne atladı. Onlar oldu; bence abim gayet haklı. Cihad abime kimse engel olamadı. Hoş annem dışında kimse engel olmak istemiyor.
"Lan deminden beri sabrediyorum. Tamam Cihad diyorum; boş ver diyorum ama sen ısrarla gel Cihad beni döv diyorsun. Şerefini siktiğim. Şerefsiz senin ecdadını sikerim lan!" Abim gram acımadan, yumruğunu Çağrı'nın yüzüne indirip küfür etmeye devam etti. Abimi hiç kimse geriye çekemedi! Bence geri çekmek istemediler yoksa Baran o vücutla abimi geriye savurur.
"Cihad dur annem!" Annemle babam zar zor abilerimi geri çekti. Baran ise ayırayım derken aradan yumruklarını geçirdi o gözümden kaçmadı.
"Ne teyze oğlu anne? Geldiğinden beri Uhra'dan gözlerini çekmedi it. Yiyorsa şimdi baksın! Bak bakalım ben onun o bakan gözlerini..." dedikten sonra sesli bir küfür etti.
Abimin sinirden boyun damarları belirginleşmiş. Barın abim Çağrı'ya yumruk atıp geri çekildi. Babam daha fazla engel olmak istemediği için Çağrı'yı tutup sinirle dışarıya çıkardı. Bende arkalarından çıkacakken Berkin abimin sinirli sesiyle olduğum yerde durdum.
"Sakın bir adım bile atma!" Sesi oldukça katı çıktı. Barın abim bile çok sinirli. Ortam epey gerilmiş.
Beni paylaşmadıklarını tabii ki biliyorum canım.
"Abi," dedim yüzümü asarak.
"Ne abisi kızım, geç içeri." Berkin abimin tavrına göz devirip salona geri döndüm. Baran, Cihad abime bakıp güldü.
Sen hep böyle güzel güler miydin yoksa ben mi abartıyorum anlamadım.
"Gülme lan kendimi zor tuttum. Hak etti ama it."
Ben konuşan Cihad abim ve Baran’ın karşısındaki koltuğa oturunca, Cihad abim bana baktı.
"Gel buraya Uhra." Usulca oturduğum yerden kalktım. Oldukça yavaş adımlarla, abimin yanındaki boş yere geçip oturdum. Abim beni kolları arasına alıp başımı göğsüne yasladı. Sığınacağım en güvenli liman.
"Lan ben kıyamıyorum kardeşimin gözlerine bakmaya. Kafasına soktuğum karşımda kız kardeşimi kesiyor. Babam olmayacaktı o gözlerini çıkarıp yedirirdim." Abimin sözleri sinirli olduğunu destekliyor.
"Valla kardeşim bende bir tane geçirecektim ama bana düşmez diye kıpırdamadım." Ne! Vuracaktım mı? Aradan aradan yumruklayan ben değildim herhalde. Gülümseyerek başımı abimin göğsüne gömdüm. Hoşuma gitti Baran'ın bu tavırları.
"Siktir et, vursaydın sende bir yumruk." Abime gülerek bakan Baran'a bakışlarımı çevirdim. Göz göze gelince hemen bakışlarımı kaçırdım. Normalde ısrarla bana bakmayan kendisi oluyor. Ama bu kez farklı. Gözlerine bakacak cesaretim yok.
"Bir de hayırlı kısmet diyor lan. Şerefsize bak. Ulan yer mi kardeşime talip olmak." Berkin abimin söyledikleriyle derin bir nefes aldım.
Gelecekteki eşim şimdiden ağla çünkü yandın.
"Abim az sakin ol. Hem Çağrı abi gitti." Son sözlerimle Berkin abim, başını bana çevirdi. Çatmış olduğu kaşları beni susturdu.
"Sakın bir daha o şerefsizin adını anma." diyen Cihad abim kollarını belime sardı.
"Küçükken de hep Uhra ile uğraşırdı tabii dayak yedikten sonra böyle eve dönerdi." Küçükken hep başıma belaydı.
"Küçükken mi?" Baran'ın sorusunu abim baş hareketiyle onayladı.
"Aynen, teyzem gelirdi o itte onunla beraber gelirdi. Bir gün herkes bahçede oturuyor annemler, teyzemler falan bizde okuldan gelmişiz. Uhra daha 7 yaşında ya var ya yok. Onlara selam verip odama gidecekken Uhra'nın sesini duydum çantayı fırlatıp salona girdim. Kızın kolunu tutmuş, 7 yaşındaki kıza sarılmaya çalışıyor tabii bende şarteller attı. O iti tuttum evire çevire dövdüm. Barın gelince bir posta da o dövdü." Abimin anlattıkları aklıma gelince tedirgin oldum. Aptal Çağrı her gördüğü yerde kıstırıp sarılmaya çalışıyordu. Gerçekten neden böyle bir davranış sergiliyordu hiç anlamazdım.
"Denk gelirsem ecdadını," dediği anda bakışları bana kayınca sustu. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp hızla bakışlarımı kaçırdım.
İkisinin dayak maceralarını dinlerken epey sıkıldım. Abimin göğsünden başımı kaldırıp ayaklandım. Yarın hastaneye gideceğim ama burada yan gelip oturmuşum.
"Nereye Uhra?"
"Odama abi." Başını olumlu anlamda sallayıp Baran'a döndü. Salonun kapısından çıkacakken durup arkama baktım. Neden ona baktığımda içimde tarifi olmayan hisler yeşeriyor? Neden gözlerine baktığımda kendimi bambaşka hissediyorum?
Hızla başımı iki yana sallayıp odadan çıktım. Yarın sabah erken uyanacak olan benim. Yatağa uzanıp gözlerimi yumdum. Aklım, gün içinde yaşadıklarımda dolandı. Önce onunla dans etmemiz ve benim bambaşka hislerle kuşanmam. Bu normal değil ve ben bunun farkındaydım. Baran yüzünden beynim odağını şaşırdı. Durup dururken aklıma gelmesi aklımı bulandırıyor. Düşüncelerim beni boğarken uyumaya çalıştım.
Güneşin doğuşuyla gözlerimi araladım. Halsiz bir halde doğrulup ayağa kalktım. Bayağı terlemişim bu yüzden kendimi banyoya attım. Ilık su başımdan aşağıya dökülürken başımı duşa kabine bastırdım. Gözlerimi açar açmaz aklıma geldi. Sinirle suyu kapatıp duşa kabinden çıktım. Beyaz havlulardan birini bedenime sarıp aynanın karşısına geçtim. Yüzüm oldukça solgun duruyor. Derin nefesler aldıktan sonra banyodan çıktım. Havalar sıcak olduğu için sürekli duş alıyorum ve bu sabah üzerimde epey kırgınlık var. Kesin hasta olacağım.
Hızlıca birkaç parça kıyafet çıkardım. Asker yeşilli pantolonumu ve siyah tişörtümü giydikten sonra saçlarımı toplayıp sıkı bir atkuyruğu yaptım. Çantama gerekli eşyalarımı koyduktan sonra odamdan çıktım. Bugün erkenden hastaneye gideceğim çünkü daralıyorum. Zaten evde de duramıyorum.
Evden dışarıya adım atıp soluklandım. Kendimi boşlukta hissediyorum. Ömrümün boşluğunu yaşıyor gibiyim. Stresli ve yoğun geçen günler beni hayattan çekip aldı. Alışılmış duygularım gitgide azalıyor.
Gelen otobüse bindikten sonra boş bir yere geçtim. Başımı cama yaslayıp akıp giden yolu seyrettim. Aklımda bambaşka şeyler gezinirken ben ne hissettiğimi düşündüm. Adını koymaya korktuğum duyguların kölesi haline gelmiş gibiyim. Ben değil kalbim yeniliyor. Bu yenilgi beni geriye iterken sesimi çıkarmaya dahi cüret edemiyorum. Fark edersem biterim.
Hastaneye ulaşır ulaşmaz soyunma odasına geçtim. Bana ayrılan dolaba çantamı bırakıp soluklandım. Kafam boş bir kazan gibi ve ben hiç kendimde değilim. Üstümü değiştirdikten sonra soyunma odasından çıktım. Adımlarım bir üst kata, asistan odasına beni yönlendirdi. Asistanlar için ayrılan odaya girince bakışlarım hiç istemediğim kişiyle kesişti. Mine bana nefretle bakıyor.
"Uhra." diyen Merza'nın sesini duyunca arkamı döndüm. Birkaç ay önce gelmişti o da ve iletişim kurduğum nadir kişilerden.
"Günaydın Merza." Gülümseyerek ayağa kalktı.
"Gel kahve içelim." Gözlerimi kapatıp açarak onayladım. Beraber kahve makinesinin yanına ilerleyip, çabucak iki tane kahve hazırladık. Elimde tuttuğum bardağı avuçlayıp, sabit bakışlarımı yere diktim.
"Bir sorun mu var?" Hafifçe tebessüm edip Merza'ya baktım. Bu konuları kızlar dışında kimse ile konuşmak istemiyorum. Merza benim sadece arkadaşım ve ona bu konudan bahsetmek istemiyorum.
"Gece pek uyuyamadım." diyerek geçiştirdim. Kahvemizi içtikten sonra odadan çıktık. O yoğun bakım servisine giderken ben ameliyathaneye indim.
Bütün günü ameliyathanede geçirmek iyi geldi. Ama kafa karışıklığım bitmiyor. Gözlerimi kapatıp açtıktan sonra abimin yanına ilerledim. Öğle molası dışında hiç karşılaşmadık. Arabanın kapısını açıp yerime oturdum.
"Abi," diyerek bakışlarımı Barın abime çevirdim. Bana gülümseyip arabayı çalıştırdı.
"Nasılsın Uhra?" Başımı geriye yaslayıp akıp giden yolu seyrettim.
"İyiyim. Sen nasılsın?" Işıklarda durunca bana baktı.
"İyi. Hayırdır bir sıkıntın mı var?" Gülümseyerek başımı geriye bastırdım. Yüz ifadem epey asık, herkes bir sorun olup olmadığını soruyor.
"Gayet iyiyim. Biraz yorgunum." Abim başını aşağı yukarı salladıktan sonra yola döndü.
Eve ulaşınca sessizce arabadan indim. Bugün fazlasıyla yorgun hissediyorum. Zili çalıp kapının açılmasını beklerken başımı duvara yasladım. Annem yüzündeki tebessümle kapıyı açtı.
"Hoş geldiniz." Neşeli sesi keyfimi biraz olsun yerine getirdi. Kollarımı annemin beline sarıp başımı omzuna yasladım.
"Pilim bitmiş bir haldeyim." Annem kahkaha atarak kolumu tutup beni içeriye çekti. Barın abim ardımızdan içeriye geçmiş ve gülüyor.
"Cihadlar biraz sonra gidiyor." Annemin söyledikleriyle gözlerim kocaman açıldı. Nasıl giderler ya? Hani yarın gidecekti.
"Yarın gidecekti ama." Yüzüm daha çok asıldı. Abimle doğru düzgün vakit dahi geçiremedim. Tüm moralim daha çok bozulurken, kendimi odama attım. Çabucak eşofmanlarımı giyinip odadan çıktım.
"Anne," dedim mutfağa ilerleyerek. Annem yemek hazırlıyordu. Bende yanında dikilmeden yardım etmeye başladım.
"Abimler nerede?" Annem ocağı kapatıp bana baktı.
"Baran ile beraber. Yemeğe yetişirim dedi." Sessizce anneme bakmaya devam ettim. Abimin her gidişi ilk kez gidiyor gibi. Alışmış olmam üzülmeyeceğim anlamına gelmiyor. Ev koca bir sessizliğe kendini bırakırken, annemle masayı hazırlamaya devam ettik. Son tencereyi masaya bıraktığım anda kapı çaldı.
"Ben bakarım." Hızlı adımlarla oturma odasından çıktım. Kapıyı açtığım an, gülümseyen Cihad abimle karşı karşıya kaldım. Hızla abimin kollarına atılıp, başımı göğsüne gömdüm.
"Gidiyorsun." Saçlarımı okşadı. Bizim için bu alışılacak bir şey değil. Her gidişinin belki geri dönüşü olmayabilir. Biz bunu bile bile abimi kendi ellerimizle yolcu ediyoruz. Gözlerim dolarken başımı göğsüne gizledim.
"Ben her zaman gidiyorum Uhra." Başımı geriye çekip yaşlı gözlerimi abimin mavilerine diktim. Her zaman gidiyorsun doğru ve bizde her zaman bekliyoruz. Gururluyuz Cihad Uz.
"Ama," dedim küskünce. Aması yok. Hiçbir cümle bizim hislerimizi açıkça ifade etmeyecek. Ama kelimesi bütün anlamları çekip yuttu. Söyleyecek hiçbir şey kalmadı.
"Gitmeden son kez Aleyna'yı göreceğim."
"İyi olur abi." derken abimle beraber içeriye geçtim.
Yemek oldukça sessiz geçti. Cihad abimin hafifçe öksürmesiyle başımı masadan kaldırdım. Tüm dikkatleri üzerine çekti.
"Gitmeden önce size söylemek istediklerim var." Annem heyecanla abime baktı. Annemin ne için heyecanlandığını çok iyi biliyoruz. Kadının on lafından doksan dokuzu gelin.
"Ay gelin." dedi çabucak. Abim gülerek, onaylarcasına başını salladı. Annemin kısık tondaki sevinç çığlığı hepimizi güldürdü.
"Kim benim gelinim?" Cihad abim kahkaha atarak annemin heyecanlı haline baktı. Gülümsemeler yavaşça sessizliğe yer bırakırken, annem ve babam abime bakmaya devam etti. Biz bildiğimiz için onlar kadar heyecanlı değiliz.
"Aleyna." Abimin net sesiyle masada büyük bir sessizlik hakimiyet kurdu. Annem gözlerini açarak Cihad abime baktı.
"Hangi Aleyna?" Abim kaşlarını çatarak annemin donuk tepkisini izledi.
"Aleyna işte anne." Annem bu kez çığlık atarak ağzını kapattı. Yahu Aylin Sultan ne bu çığlık anlamadım gitti.
"Bizim Aleyna değil mi?" Abim onaylarcasına başını salladı. Annemin yüzünde kocaman bir gülümseme yeşerirken hızla ayağa kalktı.
"Gel buraya sıpa."
Onlar birbirine sıkıca sarılırken; biz annem ve abimin bu haline bakıp gülümsedik. Annem küçük bir çocuğu sever gibi abimi sevmeye başladı. Yanaklarını sıkıp tatlı tatlı gülümsedi.
🌼
Annesine Cihad ile ilgili her şeyi anlatan Aleyna, bu kez babasının tepkisini merak ediyordu. Endişe içinde ellerini pijamasına silip bahçeye çıktı. Bahçenin bir köşesinde, güllere bakan abisini görünce tebessüm etti. Abisinin âşık olduğunu düşünüyordu ve bu yeni olan bir durum değildi.
"Abi," dedi. Baran'ın bakışları güllerin üstünde gezindi. Bedeni buradaydı lakin aklı başka yerdeydi.
"Abiciğim." diyerek yanına ulaşan kız kardeşini fark edince, hafifçe öksürüp yan tarafına baktı.
"Senin âşık olduğuna adım kadar eminim." Baran'ın kaşları çatılırken Aleyna kıkırdadı.
"Hiç itiraz etme Baran Bey." Baran gülümseyerek kız kardeşini kolunun altına aldı.
"Yemekte babamla konuşacağım." Aleyna hızla geriye çekilip Baran'a baktı.
"Ne? Ama önce kim olduğunu bize söylemen gerekmez mi veyahut bizimle tanışması?" Baran oflayarak etrafına bakındı.
"Onu demiyorum güzelim. Cihad ve seni. Cihad ailesi ile konuşmuş." Aleyna merakla Baran'a baktı. Aklındaki tek şey Aylin Hanım'ın tepkisiydi. "Herkes sevinmiş." diyen Baran'ın sesiyle rahat bir soluk aldı.
"Abi," dedi kısık bir tonda. Baran hala güllere bakıyordu. "Abi Uhra ve sen." dediğinde Baran hızla Aleyna'ya döndü. Gözleri sinirden kısılmıştı. Boyun damarları belirginleşince, Aleyna şaşkınlıkla sustu.
"Sakın." dedi net bir tonda. İmkânsız gördüğü kadınla ismi yan yana gelince dayanamıyordu. Yüreği kızgın ateşin içinde kavrulurken; Baran bir rüzgârın şiddeti ile savrulup duruyordu.
"Siz istediğiniz kadar karşı çıkın. Her şey nasip abi. Eğer ikinizin adı birbirinizin alnına yazılmışsa hiçbir şey buna engel olamaz." Aleyna hızlı adımlarla uzaklaşırken, Baran sert soluklar almaya başladı.
İmkansızdı onun için. Neden kimse onu anlamıyordu. Baran için her şey imkansızdı. Kendi kendine düşündükçe çıldırıyordu. Uhra göz göre göre bekler miydi beni diyerek kendini bitiriyordu. Bilmiyordu ki ikisini de aynı ateş sarmış.
Pınar Hanım, mutfağın bahçe kapısından oğluna baktıktan sonra tezgâha geri döndü. Her şeyi fark eden belki de ilk o olmuştu. Gösterdiği hiçbir kıza göz ucuyla bile bakmayan oğlunun gönlü, çoktan başka bir gönülle tutunmuş. Aleyna mutfağa girince Pınar Hanım kızına baktı.
"Abinizi sık boğaz etmeyin. Belki canını sıkan şeyler var annem." Aleyna, daha fazla dayanamadığı için etrafına bakındıktan sonra Pınar Hanım'a döndü.
"Anne abim neden Uhra ile adının yan yana gelmesini istemiyor? Bence abim Uhra'yı seviyor ama kendine bile itiraf edemiyor." Pınar Hanım'ın dudaklarından titrek nefesler döküldü. Düşüncesini Aleyna çat çat söylemişti.
"Seviyor." Bakışlarını hala güllere bakan oğluna dikti. "Uhra'yı çok seviyor lakin Uhra sever mi kızım?" Aleyna duyduklarıyla suspus oldu. Söyleyecek hiçbir cümle kuramadı. Dili lal olmuştu. Baran'ın Uhra'yı sevdiğine inanamıyordu. Baran tam aksi gibi davranıyordu.
"Uhra." dedi kısık bir tonda. Ne derse desin Baran'ın gönlündeki boşluk kolay kolay kapanmazdı.
"Hadi masayı hazırlayalım. Ben dün gece babanla konuştum. Masada seninle konuşacak." Aleyna tedirgince ellerini yumruk yaptı.
"Ne dediğini söylemiştim zaten kızım. Cihad oğlum iyidir. Namazında niyazında saygılı, ahlakı güzel. Hem siz birbirinizi seviyorsunuz." Aleyna utançla tezgahtaki tabakları alıp mutfaktan çıktı. Pınar Hanım, Aleyna'nın bu haline gülümsemekle yetindi.
Oğuz ailesi masada yerlerini almış ve sessizce yemeğe odaklanmışlardı. Demir Bey kaşığını sesli bir şekilde tabağının yanına bırakıp hafifçe gülümsedi. Amacı dikkat çekmekti.
"Cihad nasıl oğlum?" diyerek Baran'a baktı. Amacı kızına onay verdiğini söylemekti. Pınar Hanım'ın, Aleyna ile konuştuğunu adı gibi biliyordu lakin sesli bir şekilde tüm ailesinin önünde konuşmak istiyordu.
"İyi baba." dedi Baran sırtını geriye yaslayıp. Cihad iyiydi hatta Cihad çok iyiydi Baran'a göre.
"Aleyna," diyerek bakışlarını kızına dikti. Yeşil gözleri kızının mavi gözleriyle buluşunca tebessüm etti. "Abin ve annen bir şeyler söyledi." Aleyna çekingen bir tavırla tabağıyla oyalandı.
"Sizler birbirinizi seviyorsunuz. Bize destek olmak düşer." Demir Bey'in sözleri Aleyna'yı hem sevindirmiş hem de şaşırtmıştı. Babasının onayı onun için çok önemliydi.
"Pınar'ım sen konuşursun kendi aranızda. Bizim onayımız var." Aleyna bu sözlerden sonra daha çok heyecanlandı.
Yemekten sonra çabucak bulaşıkları halledip odasına geçmişti. Kendine yakıştırdığı elbiselerinden birini giydikten sonra saçlarını salık bırakıp makyaj masasına oturdu. Makyaj yapmayı sevdiği için sade bir makyaj yapıp odasından çıktı. Babası ve abisi oturma odasındayken annesinden izin alıp evden çıktı.
Kapının önünde, arabasının yanında bekleyen Cihad'ın keskin bakışları evden çıkan Aleyna'yı buldu. Giydiği Lila elbise ona fazlasıyla yakışmıştı. Bakışları ağır ağır sevdiği kadının üzerinde gezinince, yutkunup bakışlarını mavi gözlerle buluşturdu.
"Sadece bir saatimiz var." Aleyna'nın heyecanlı sesi Cihad'ın gülümsemesini sağladı. Cihad hafifçe tebessüm edip arabanın kapısını açtı. Aleyna onun için açılan kapıdan geçip ön koltuğa oturdu. Cihad kapıyı kapattıktan sonra kendi tarafına geçip arabayı çalıştırdı.
Yol boyunca ikisi de sessizdi. Cihad oldukça kısa tuttuğu yolculuğu deniz kıyısında bitirdi. İkisi de araba durunca araçtan inip arabanın önüne geçtiler.
"Annem annenle konuşacak." Aleyna titrek birkaç soluk alıp Cihad'a döndü. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile sevdiği adamı inceledi. Bu kadar kısa zamanda böyle yol kat edeceklerini tahmin dahi etmiyorlardı.
"Babam onay verdi Cihad. Annemler babamla konuşmuş." Cihad ağır ağır yan tarafına dönüp gülümsedi. Aleyna ona bakarken kalbi kafesinde çırpınıyordu. Bu kadın onu avuçlarına almış ve bambaşka bir yaşam sunmuştu.
Elini kaldırıp sevdiği kadının yanağını okşadı. Parmakları yumuşak hareketlerle Aleyna'nın yanağında gezindi. Aleyna huzurlu bir halde gülümserken, Cihad bir anda onu kollarının arasına çekip sıkı sıkı sarıldı. Başını, sevdiği adamın göğsüne bastıran Aleyna'nın gözleri dolmuştu.
Kısık bir sesle, "Dikkat et kendine Cihad." dedi. Cihad dudaklarını Aleyna'nın saçlarına bastırıp derin nefesler aldı. Lavanta kokusu ciğerlerine dolarken yüzündeki gülümseme büyüdü.
"Ederim. Sende dikkat et güzelim." Geriye çekilen Aleyna'nın yanaklarına ellerini bastırıp iç çekti.
"Evlensene sen benle." Aleyna şaşkınlıkla Cihad'a bakmaya devam etti.
"Ne?" dedi şaşkınlığı artarken.
"Evlen benimle. Beklemeyelim. Bu kadar beklemişken gerisine lüzum yok. Okulun çoktan bitti. Benim şunun şurasında 1 senem var sonra buraya geliriz." Aleyna şok üstüne şok geçirirken konuşamıyordu. Cihad ona resmen evlilik teklifi etmişti. Daha 10 gün olmuştu birbirlerine aşklarını itiraf edeli ve bu adam ona evlen benimle diyordu.
"Cihad," dedi soluk soluğa. Ne dese eksik kalacaktı.
"Hiçbir şey söyleme Aleyna. Gideceğim ve bir ay sonra tekrar geleceğim. Söz hiç bu konuyu gittiğimde açmam. Bir ay içinde düşün. Ne zaman istersen o zaman evleniriz." Aleyna nerdeyse ağlayacaktı.
"Tamam." dedi çabucak. Cihad dudaklarını Aleyna'nın alnına bastırıp gülümsedi. Aleyna Cihad'ın anlamadığını fark edince hızla geriye çekildi. Cihad'ın kaşları çatıldı.
"Tamam diyorum. Evet Cihad. Evet, evlenelim. Ben uzun zamandır seni seviyorum. Hep bekledim. Ben seni hep bekledim Cihad. Sen beni gör; beni sev diye hep bekledim. Şimdi sen beni seviyorsun üstüne bana evlenme teklifi ediyorsun. Kabul ediyorum sevgilim. Evlenelim." Kahkaha atan Cihad ondan uzaklaşan Aleyna'yı tekrar kollarına çekti.
"Benim güzel kadınım." Dudakları bir kez daha sevdiği kadının saçlarına temas etti. İkisinin kalbi depar atmıştı. Gözleri birbiri ile buluşurken ikisinin de dudaklarındaki tebessüm büyüdü. Başını eğen Cihad'ın isteğini onaylayan Aleyna, parmak uçlarında yükselip dudaklarını sevdiği adamın dudaklarıyla buluşturdu.
Tüm engelleri bir kerede yıkmış ve koşmuşlardı. Yazın baharını yaşayan ikili dünyadan sıyrılmış ve birbirine karışmıştı. Aleyna'nın parmakları, Cihad'ın saçlarının arasında gezinirken kendini güç bela geriye çekip soluklarının arasında gülümsedi.
"Bu kez zaman hiç geçmeyecek bana Aleyna." Kıkırdayan Aleyna kollarını Cihad'ın beline sarıp, başını yavaşça göğsüne yasladı. Nefes alışları eski haline dönerken dudaklarında tatlı bir tebessüm yer edindi.
🌼
Gözlerim dolu dolu kapıda abimi yolcu ediyorduk. Pınar teyze abim ve Aleyna'nın durumunu Demir amca ile konuşmuş ve o da onay vermişti. Hoş her türlü olurları var; ikisi birbirini sevdiği için sorun yok.
"Uhra." Pınar teyzenin sesiyle arkamı döndüm. Hepimiz bizim bahçede toplanmıştık. Barın abim Cihad abimleri havaalanına bırakacak. Cihad abim abilerimle vedalaşırken bakışlarım Baran'ı buldu. Abi demek beni rahatsız ediyor son zamanlarda. Dilim bu kelimeyi seslendirirken işkence çekiyor gibi hissediyorum. Oflayarak anneme yaklaştım. Yaşlı gözleri öylece abimin üzerinde. Her gidişi böyle; sanki ilk kez gidiyor gibi. Benimde gözlerim dolunca bakışlarımı gökyüzüne diktim.
Akşamın serinliği yayılırken; hafif hafif rüzgâr esiyordu. Hava da bizim matemimize ortak olmuş gibi. Dudaklarım bu düşüncemin komutuyla kıvrıldı. Evde burukluk var. Şimdi Cihad abim gidecek ve eve kocaman bir boşluk eklenecek. Aslında alışmıştık ama gelişine ve varlığına daha alışkınız.
Küçük ellerimi dizlerimin üzerine koyup, abimin yüzüne doğru eğildim. Okuldan geldiği gibi koltuğun üstüne uzanıp uyumuştu. Mavi gözlerini göz kapakları kapatırken yüzüm asıldı.
"Of." dedim seslice; ama asıl amacım Cihad abimin uyanmasıydı. Uyanıp benimle oyun oynamasını istiyorum. Berkin abim benimle oyun oynamak istemiyor. Barın abim ise ders çalışıyorum diyerek beni odasından kovunca Cihad abimin başında dikildim.
Gözlerim o anı tekrar hatırladığı için birkaç yaşı düşürdü. Abim herkesle vedalaştı. Eğer ilk onunla vedalaşan ben olsaydım hiç bırakmazdım. Bu yüzden hep en sona ben kalıyorum. Son sarılan ben olayım diye.
Mavi gözleri, yeşil gözlerimle buluşunca yaşlı gözlerle gülümsedim. Aramızdaki adımları hızlıca aşıp karşıma geçti. Kolları iki yana açılınca beklemeden kolları arasında yerimi aldım. Kokusu buram buram burnuma dolarken gözlerim sızladı.
"Seni çok seviyorum abi. Kendine dikkat et ve beni sık sık ara." Cihad abim dudaklarını saçlarımın üstüne bastırıp geri çekildi.
"Sende dikkat et kendine miniğim." Ellerini yanaklarıma bastırıp karizmatik bir şekilde gülümsedi. Abime bir kez daha sıkı sıkı sarıldım. O gidene kadar ağlamayacağım. İkimiz de geri çekilip gülümsedik. Herkes birbiri ile vedalaşmıştı ama biz onunla vedalaşmadık. Gitmek var peki ya dönmek? Var tabii. Her zaman dönecekler. Ya diri ya da...
"Baran," diye seslendikten sonra yutkundum. "Baran abi." dedim telaşla. Adıyla seslenmem hoş karşılanmayabilir.
Adımları aniden duraksayınca bana doğru döndü. Herkes tek tek dışarıya çıkıyordu. Ben seslenince Baran ve annemler durdu. Yani ikimiz tek olsak daha rahat hissederim.
"E biz vedalaşmadık." Yüzüme tatlı bir gülümseme yayılırken, kaşları havalandı ve ardından gülümsedi.
"Vedalaşalım küçük hanım." Son sözlerinin ardından kaşlarımı çattım. Küçük hanım demese daha iyi olur ama ısrarla söyleyip duruyor.
"Şu küçük hanım demeyi bir türlü bırakmadın." Bana sadece gülümsedi.
Aramıza açılan mesafeyi ikimiz aynı adımları atarak kapattık. Kollarımı boynuna sardığım esnada o da kollarını belime sardı. İçimdeki hissiyat ona sıkı sıkı sarıl diyor. Kollarım biraz sıkılaşınca, belimdeki kolları sıkılaştı. Kokusu ciğerlerime dolarken gözlerimi usulca kapattım. Bu an gerçek. Bu sarılma çok farklı. Ben ona hiç sarılmamıştım. Kollarım biraz daha sıkılaşınca farkına vardığını düşündüm. Hislerim bir kez daha ortaya çıkarken gözlerim doldu. Bu hislerin anlamı var. Cevapsız bıraktığım her duygu ısrarla ortaya çıkıyor. Bu duygular beni darmaduman edecek.
Başım göğsüne düşerken titrek bir nefes aldım. "Dikkat et kendine." Sözcükler dudaklarımdan dökülürken dudaklarım titredi. Yutkunuşu kulaklarıma dolunca yavaşça geriye çekildim. Elleri bel oyuntumda duraksayınca titrek soluklarım arttı. Gerçek. Ben ona daha çok sarılmak istiyorum. Ben ona daha çok bakmak istiyorum. Baran hep bana baksın istiyorum.
İkimiz de usulca geriye çekildik. Kalbim bunun burukluğuyla kafesinde can çekişiyor. Gözleri parıldarken gülümsemem büyüdü. Ona karşı farklı duygular içindeyim. Baran Oğuz benim için Baran. Benim için bir abi değil. O benim için hiçbir zaman abi olmadı. Gül ile onu yan yana gördüğümde çıldırmamın tek bir yanıtı var. Damarlarıma nüfuz eden kıskançlığın tek bir sebebi var.
Ben Baran Oğuz'a âşık olmuşum.
Lise yıllarımda onun yanında gördüğüm kıza boşu boşuna gıcık olmamıştım. Sinirlenip ağlamam normal değildi. Kulak arkası ettiğim her hareketim tek tek gözlerimin önüne gelirken aldığım nefesler boğazıma dizildi. Kalbim bu farkındalıkta çırpınırken üst üste yutkundum. Midemde beliren sancılar kalbime kadar yol aldı.
"Abinler gidiyor." Annemin sesiyle başımı yerden kaldırdım. Abimler giderken biz sadece bakakaldık. Ellerim titrerken tırnaklarımı avucuma geçirdim. Avuçlarımda oluşan oyuklar bana acı vermedi. Canım acımıyor. Benim kalbim acıyor. Onun tarafından hiçbir zaman sevilmeyeceğim gerçeği beni paramparça yapmaya yetti. Kalbim sıkışıyor. Boğazımdaki yumru beni daha çok ağlattı.
Aleyna ile göz göze gelince dudaklarıma buruk bir tebessüm kondu. Abim ile sevgililer. Onun için imkânsız olan her şey gerçek olmuştu. Bizim ise hiç olurumuz yok. Ben onun için en yakın arkadaşının kız kardeşiyim. Israrla küçük hanım dediği kadınım.
Oysa ben senin için sadece Uhra olmak istiyorum...
Herkes eve geçince bende yavaş adımlarla içeriye geçtim. Yarın hastaneye gideceğimi hesaba koyup odama ilerledim. Kendimi yatağa atıp uyumak istiyorum ama gözlerim hayal etmekte ısrar ediyor. Beni olmayacak her hayalin kucağına atmaya ant içmiş.
Okul çantamdan tüm hıncımı alır gibi bahçeye fırlattım. Gömleğimin düğmelerini açarken sinirliydim. Sinirlerim artarken gömleğimi yere atıp üstünde zıpladım.
"Bir de Aleyna ile tanışmak istiyor. Kıza bak be!" Tüm gücümle çantama tekme atıp yere çöktüm. Ayaklarımı bağdaş kurup ellerimle oynadım. Kendimi zor tutuyorum hıçkıra hıçkıra ağlamamak için. Dudaklarımdan hıçkırıklar firar ederken, kendimi daha fazla tutmadım. Bahçede oturup hıçkıra hıçkıra ağladım.
"Pislikler!"
Onlara hem sövüyor hem de ağlıyordum.
Elimi dudaklarıma bastırıp gülmeme engel oldum. Ben o zaman da kıskanıyordum şimdi yine kıskanıyorum. Başımı yastığa gömüp gözlerimi kapattım. Bu bir şaka mı gerçekten!
Sen sadece Baran değilsin benim için.
Gönlüme ektiğim çiçeklere basıp yürüyorsun.
Şaşkınlık, vücuduma enjekte olurken gözlerimi kapattım. Baran Oğuz ben nasıl yüzüne bakacağım!
Gözlerim yavaş yavaş kapanırken, yüzümde gülümseme vardı. Kalbim onu her andığımda hızlanıyor ve beni bozguna uğratıyor.
Sabah her zamanki gibi erkenden uyandım. Bugün çok başkaydı benim için. 20 Haziran gecesi benim için özel. Kafama dank eden hisler artık beni kendine çekiyor. Yataktan kalkıp banyoya geçtim. Hızlıca duş alıp çıktıktan sonra ruh halimi yansıtan birkaç parça kıyafet seçtim.
Yine ve yeniden aklıma geldiği için telefonumu komodinden alıp sosyal medya hesabıma girdim. Hikayeler kısmına bakınca, onun hikâye atmış olduğunu gördüm. Ne kadar açıp bakmak istemesem de kendime engel olamayıp açtım. İçimdeki merak duygusu en üst düzeyde.
Doğan güneşe doğru dönüp kamuflajla fotoğraf çekmiş ve kenara da "Her adımım sana" yazmış. Belki yazdığını defalarca okudum ama yine bir anlam veremedim. Yok canım bayrağımız için demiş yoksa başka anlamı yok. Meraktan dakikalarca fotoğrafa bakıp düşündüm. Daha fazla odamda dikilmeden evden çıktım. Yoksa geç kalacağım. Evden çıktığım anda Aleyna ile karşı karşıya geldik ve birbirimize bakıp gülümsedik.
"Günaydın ve acele edelim." dediğimde kahkaha attı. Alışmıştık artık bu düzene ve aceleye. Bazen ben ondan önce çıkıp hastaneye gidiyordum.
"Sana anlatmam gerekenler var." Merakla Aleyna'ya baktım. "O bakışlarını üzerimden çek." Kahkaha atarak Aleyna'nın koluna vurdum.
Otobüs durağına kadar sessiz ilerledik. Durağa ulaşınca kenara geçip otobüsün gelmesini bekledik. Aslında ehliyetim ve arabam var ama ısrarla otobüsle gitmeye devam ediyorum. Başımı gülerek iki yana salladım. Kesinlikle bu konuda aptalım.
"Anlat bakalım Aleyna Hanım." Bedenimi Aleyna'ya çevirdim ve merakla konuşmasını bekledim.
"Abin evlenme teklifi etti!" Gözlerim kocaman açılırken donakaldım.
"Oha!" dedim şaşkınlıkla. Abim evlenme teklifi etmiş! Cihad abim hem de!
"Siz bayağı hızlı çıktınız ama."
Bu kadar çabuk olacağını beklemiyordum. Ben böyle bir şey beklemiyordum. Tamam elbette evlenirler ama daha çok erken değil mi? Ya da ben öyle düşünüyorum.
"Yeterince bekledik artık beklemeyelim dedi Uhra." Gözleri dolunca tebessüm ederek yanına yaklaştım. Bu anı bekliyormuşuz gibi ikimiz de birbirimize sıkıca sarıldık.
"Ben her zaman destekçiniz olacağım güzel arkadaşım." Yüzümdeki tebessümle geri çekildim. Onlar adına çok mutlu oldum.
Otobüsün gelmesiyle yönümüzü otobüse doğru çevirdik ve sırayla otobüse bindik. Yol çabuk geçmişti ya da kafamdaki karışıklık beni mesken tutmuş ve zamandan alıkoydu. Hastaneye yakın durakta inip hastaneye doğru yürüdük. İçeriye girer girmez büyük bir koşuşturmaca başladı. Üstümü değiştir değiştirmez acil servise geçmiştim ve yine benim şansıma acil epey kalabalık.
🌼
Yeşil gözlerini etrafında gezdiren Baran, dağların yamacına bakınarak ilerlemeye devam etti. Günlerdir görev için dağa inmişlerdi. Birkaç topluluğu çökertip yollarına devam ettiler.
"Komutanım ileriye bakın." Oğuz'un sesiyle Cihad ve Baran karşı dağın yamacına baktı. Görünürde epey adi misafirleri vardı.
"O gelen itler var. Güzel bir karşılama yapalım." diyen Ahmet kahkaha atarak arkadaşlarına baktı.
"Oğlum biraz ciddiyet lan, ciddiyet." Cihad'ın söylenmesini aldırmadan gülüp ilerlemeye devam ettiler. Onlar için görev artık eğlenceye dönmüştü. Vatanın her bir karışını canları uğruna koruyup kollayan aslanlardı.
Hainlerin olduğu alanı çevreleyen Kartal Timi yüzlerinde gram merhamet barındırmadı. Vatanına göz dikeni ezmeye ant içmiş on tane yiğit vardı. Cihad, Baran, Ahmet, Gökhan, Oğuz Kağan, Ekin Mert, Turan, Mehmet, Salih ve Doğuhan. Ve onlar gibi niceleri...
Baran'ın aklını mesken tutan başka şeyler vardı. Geçmesini dilediği ama aksine her geçen gün onu biraz daha etkisi altına alan kıymetlisi. Baran öyle düşünüyordu. Kıymetlim diyordu.
"Cihad," diyen Baran bakışlarını dikkatle etrafta gezdirdi. "Sağdan gidersek karşılarına çıkarız. Salihler arkadan indirsin biz önden gidip birkaç tane sağ yakalayalım." Cihad onaylarcasına başını salladı.
"Salih, Ahmet, Ekin ve Turan siz arkadan indirmeye başlayın." Emri alan dört adam hızla söyleneni uygulamaya başladı.
Hainleri çapraz ateşe alan tim, onlara silah doğrultan tek bir teröriste bile acımadı. Sağ yakaladıkları iki adamı kenara çektiler. Kaşları çatık olan Baran, silahını sırtına alıp iki teröriste yaklaştı. Yaralı kolunu tutana ters bakışlar atarak üzerlerine eğildi.
"Konuşmak için sayılı dakikalarınız var." Sesi buz gibi ve keskindi. Konuşmayana zerre acımayacağını ses tonuyla bile anlatıyordu.
"Sık kafama." Beklemedi ya da başka bir şans sunmadı. Belindeki silahı çıkarıp tek atışla hainin can çekişmesini sağladı.
"Sen konuşana kadar vücudunda delinmeyen yer kalmaz ve" gözleriyle adamın anlayacağı başka bir yeri işaret etti. Korkudan titreyen hain acıya daha fazla dayanamadı.
"Sadece buraya geldik." dedi kesik nefesiyle. Hain konuşurken Baran dikkatle etrafına bakıyordu. Cihad ise sırtını taşa yaslamış Baran'ı izliyordu.
"Burada işimiz bitti." Cihad'ın sesiyle tim ayaklandı.
Bölümler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Arkadaşlar arada mantık hataları olabilir sonuç olarak bunu yazdığımda küçüktüm ve bu düzenlenmiş hali. Okudukça eksiklerini görüp düzeltmeye çalışıyorum. Fakat herkesçe bilinir ki yeni bir şeyler yazmak düzenlemekten daha kolaydır.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.79k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |