40. Bölüm

39. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

39.Bölüm

 

"Öpüyorum yeşil gözlerinden güzel kadın."

 

Gözlerini ovalayarak uyanan Emre etrafına bakarak yataktan kalktı. Çıplak ayaklarını sessizce zemine bastırıp kapıya kısa bir bakış attı. Odanın kapısına ilerleyip kapıyı açtığında Baran'ın "Emre," diyen sesiyle duraksadı. "Oğlum nereye?"

Babası uyandığı için yüzünü astı ve başını yere eğdi. "Anneme." derken Baran'a döndü. Gözlerini kapatıp açan Baran yataktan kalkıp Emre'nin yanına ilerledi. Emre her sabah böyleydi. Uhra'nın mutfakta ya da evin herhangi bir yerinde olduğunu düşünüyordu. Baran keşke öyle olsa dedi içinden kendi kendine. Keşke mutfağa girsem ve bizden önce uyanıp kahvaltı hazırlamasına kızsam sonra sıkı sıkı sarılsam diyerek kendi içinde konuşup durdu.

"Ne konuşmuştuk seninle. Önce kahvaltı sonra annene gideceğiz." Yüzü düşen Emre, başını sallayarak babasını onayladı. Baran Emre'yi kucağına alıp odadaki banyoya girdi. Önce Emre'nin sonra ise kendi yüzünü yıkayıp odadan çıktı. Aslında hiç sabah olsun istemiyordu birçok zaman. Uhra uyurken onların uyanması Baran'ı sinirlendiriyordu.

Kahvaltıyı gözü yaşlı hazırlayan Aylin Hanım, Baran ve Emre'yi görünce gözlerindeki yaşları silip yanlarına yaklaştı. "Hayırlı sabahlar oğullarım." Emre'yi kucağına alıp öptükten sonra, tebessüm ederek Baran'a baktı. "Gelin, kahvaltı yapalım sonra kızıma gideriz."

Aylin Hanım ile beraber oturma odasına geçtiler. Herkes masadaki yerini almıştı fakat sadece Uhra'nın oturduğu yer boştu. Oraya gözleri kayan Baran, elindeki çatalı bırakıp öylece karşısına baktı. Anıları gözlerini yaşartıyordu. Sanki birkaç geçmişin içinde boğulup kalıyordu.

Hafifçe öksüren Uhra Baran'ın dikkatini çekmeye çalıştı ama Baran'ın bakışları Kenan Bey'in üzerindeydi. Baran'ın kendisine bakmayacağını anladığında sinirle masanın altından Baran'ın ayağına tekme savurdu. Evden çıkmadan önce küçük bir atışma yaşamışlardı. Baran ayağına aldığı darbe ile Uhra'ya döndü. Uhra ise gülmemek için yanağının içini ısırıyordu.

Gözlerini kapatıp açan Baran gülümsedi. "Baba biz bir müsaadenizi isteyelim." Baran'ın ne yapacağını anlamayan Uhra, şaşkınlıkla Baran'a baktı. "Uhra bir bakar mısın?"

Aylin Hanım gülerek kızına bakıyordu. Yüzünü asan Uhra, babasına gülümseyerek masadan kalktı. Baran odasına doğru ilerlemişti. Kendisi de hızlı adımlarla odasına geçti. Uhra odaya girer girmez, kapıyı kapatıp Uhra'yı kapıya yasladı.

Gözleri Uhra'nın yüzünde gezinirken, "Efendim güzelim?" dedi. Uhra üzerindeki şaşkınlığı gizlemeden Baran'a bakıyordu.

Baran elini kaldırıp Uhra'nın saçlarını geriye savurdu aynı zamanda uzun uzun Uhra'yı inceliyordu. Aklında yer edinen gözleri ışıldayarak yüzüne sabitlenmişti.

Baran sırıtarak başını eğdi. "Güzelim niye sustun?"

Uhra rahat bir soluk bıraktı ama hala kalbi yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Baran sırıtarak başını Uhra'ya doğru biraz daha eğdi. Uhra'nın hızlanan nefes alışları Baran'ın hoşuna gidiyordu. Sevdiği kadının nefesi nefesine karışmıştı.

"Konuş Uhra'm."

Uhra ellerini Baran'ın göğsüne koydu. Konuşamıyordu. Sanki dili tutulmuştu. "Baran," dediğinde Baran gülümseyerek dudaklarını Uhra'nın aralık duran dudaklarına bastırdı. Sevdiği kadını incitmeden öptü. Geri çekildiğinde Uhra olduğu gibi duruyordu. "Ya Baran," dedi Baran'ın göğsüne vurup. Baran gülümseyerek geriye çekilip Uhra'yı kolları arasına aldı.

"Ben sana bakmadan nefes alamam. Ben seni görmeden yaşadığımı fark edemem." Uhra tebessümle başını Baran'ın göğsüne bastırdı.

Baran'ın bir şeyler yemediğini gören Cihad, hafif öksürüp dikkatini çekmeye çalıştı ama Baran hiçbir şeyin farkında değildi. Gözlerini ayırmadan karşısındaki boş sandalyeye bakıyordu. Orası boştu ama bir hayatı dolduruyordu. Baran için tam karşısında bir hayat vardı. Usul usul yemeğini yiyen bir kadın vardı. Canı sıkıldığında tabağıyla oynayıp kenara itekleyen; keyifli olduğunda tabağındaki yemeği hızlıca yiyen; ama Baran geldiğinde kendi tabağını bırakıp Baran'a yaklaşırdı. Yemeğini bile onunla aynı tabaktan yemek isterdi. Düşündü Baran. Uhra'ya ait her ayrıntıyı düşünüp daraldı.

İnsanın içi sevdiğinin yokluğunda cayır cayır yanar. Tam da şu an Baran'ın içinin cayır cayır yandığı gibi. Biri yüreğini ateşe verse böyle olmazdı ama Uhra onun için her şeydi. Bu hayatta değer verdiği en değerli varlığıydı.

Gözlerini, göz kapakları ile örtüp bir süre öyle durdu. Yeşil gözlerini açtığında emindi ki kanlanmış. Dayanamıyordu. Uhra olmadan bir güne daha uyanmak istemiyor ama Emre vardı. Oğlunun ona ihtiyacı olduğunun farkındaydı . Gözlerini yanında oturan Emre'ye çevirdiğinde öylece tabağına baktığını gördü. Hiçbir şey yemiyor hatta kimseyle konuşmuyordu. İkisi de eksikti. Alışmak ikisi içinde zordu.

Emre'nin saçlarını dağıtıp eline çatalını uzattı. Baran'ın uzattığı çatala uzunca bakan Emre, isteksiz bir şekilde çatalı eline aldı. Emre; eğer tabağındaki yiyecekler bitmezse annesine gidemeyeceğini biliyordu. Annesine gidebilmek için çatalını yiyeceklere batırıp hızlıca yemeğe başladı. Bir an önce annesini gidip görmek istiyordu. Tabaktaki kahvaltılıklar azaldıkça Emre seviniyordu çünkü sonunda annesini görmek vardı.

"Emre," diyen Cihangir mavi gözlerini Emre'ye dikti. Emre ile eskisi gibi oyun oynamak istiyordu. Artık oyun bile oynamıyordu.

"Efendim?" Emre'nin sesi çok kısık çıkmıştı. Hiç kimseyle konuşmak istemiyordu. Baran dışında kimse ile konuşmaya tahammülü yoktu. Annesini istiyordu. Evin içinde dolaşıp hep annesini arıyordu. Oyun oynamak Emre için şu anlamsızdı.

"Yemekten sonra top oynayalım mı?"

Emre başını iki yana olumsuz anlamda sallayıp çatalını masaya bıraktı. Daha fazla bir şeyler yemek istemiyordu. "Baba ben doydum. Hadi artık anneme gidelim."

Masadaki herkes Emre'ye baktı. Kenan Bey, dolan gözlerini gizleyip hızlıca masadan kalktı. Daha fazla dayanamayan Baran, Emre'yi alıp evden ayrıldı. Çünkü kimse dayanamıyordu. Herkes birbirinden kötü hissediyor. Bir de onlarla karşı karşıya durduğunda herkesin gözleri Emre'nin üzerindeydi ve küçük çocuk bundan fazlasıyla rahatsızdı.

Hastanenin kapısına geldiğinde uzun bir süre dışarıya bakındı. Birazdan Uhra'nın olduğu kata hızlı adımlarla çıkacak ve bir an önce nefesine kavuşacaktı. Gözlerini kapatıp açtıktan sonra Emre'nin elini daha sıkı tuttu.

"Baba, hadi gidelim." Oğluna ufak bir tebessüm bahşedip içeriye ilerledi. Emre'nin bu kadar Uhra'ya düşkün olduğunu tahmin etmiyordu. Her çocuk annesine düşkündür ama Emre bir başka gibi geliyordu. Baran asla oğluyla baş edemiyordu. Bir an Uhra'nın hiç uyanmadığını düşündü Emre'yi teselli edemezki ve kendisi de teselli bulamazdı. İkisi de kaybederdi.

Uhra'nın uyuduğu odanın kapısına geldiklerinde, Emre Baran'ın elini bırakıp içeriye koştu. Uhra hareketsiz bir şekilde uyuyordu. Annesinin elini elleri arasına alan Emre, gülümseyerek Uhra'ya baktı. Umutla annesinin uyanmasını bekliyordu. Annesi hasta olduğu zamanlarda uyurdu ve yine annesi hastaydı. Emre annesinin uyanacağını düşünüyordu. Annesi hep uyanmıştı.

"Anneciğim ben geldim." Yeşil gözleri yaşardı. Gözyaşları yanaklarından süzülürken Emre gülümsemeye devam etti. Sanki her an annesi uyanacak ve ona sarılacak gibi hissediyordu. Çünkü ne zaman annesinin odasına girip uyandırsa annesi ona sarılırdı. "Babam da kapıda bize bakıyor. Anne neden artık uyanmak istemiyorsun? Anne çok uyuyorsun. Sen hiç bu kadar hasta olmazdın ki." Emre Uhra'nın elini bırakıp yere çöktü. Annesi onu duymuyor muydu acaba diye düşündü ve daha çok ağladı.

"Anne uyanmazsan bende zeminde oturacağım. Yine hasta olup bir sürü uyuyacağım senin gibi." Hala annesinden ses gelmediğini anladığında hıçkırarak ağladı. Ağlamaları arttığı için Baran, içeriye girip Emre'yi yerden kaldırdı. "Baba, annemin yanında uyumak istiyorum."

Baran çaresizce Emre'ye baktı. Oğlunu hiçbir şekilde teselli edemiyordu. Sanki günden güne o da kendini kaybediyordu. Sadece kendisi değil Emre'de çok kötüydü. Geçen hafta görüştükleri psikolog hiç olumlu konuşmamıştı ve Baran neye üzüleceğini şaşırmış bir haldeydi.

"Olmaz oğlum." Babasının itiraz etmesi Emre'yi daha çok ağlattı. Annesi onsuz uyumazdı.

"Annemi istiyorum, annemi!" Emre sesli bir şekilde ağlamaya devam etti. Baran artık tükenmek üzereydi. Elinden hiçbir şey gelmediği için kendini bir kenara atıp sonsuza kadar uyumak istiyordu. Uhra'nın hiç uyanmayacağı ihtimali aklına geldikçe deliriyordu.

Uhra'yı kontrol etmek için gelen Elisa Emre'nin ağladığını görünce hızlı adımlarla yanına ilerledi. Baran derin bir soluk alıp Emre'yi yere indirdi. Oğlunun böylesine ağır tepkiler vermesiyle baş edemiyordu.

"Artık ağlama Emre."

"Emre," diyen Elisa dizlerinin üzerine çöküp gülümsedi ama Emre'nin yüzünde mimik bile oynamadı. Gözleri yaşlı olan Emre'yi kucağına alan Elisa, ayağa kalkıp Baran'a döndü. Baran kendini yaşamdan ayırmıştı. Uhra uyuduğu günden beri Baran ve Emre'de uyuyor gibiydi. Herkes ikisi için ayrıca endişeliydi. "Baran abi müsaaden olursa Emre ile kardeşini kontrol edeceğiz."

Gözleri Uhra'nın üzerindeydi. Baran sadece başını sallayarak onayladı. Elisa kucağında Emre ile beraber Uhra'nın yanına yaklaştı. Uhra'nın üzerindeki örtüyü karnının aşağısına kadar indirdi. Uhra'nın karnı büyümeye devam ediyordu bu onları gülümsetti. Uhra'nın yaraları iyileşmeye devam ediyordu lakin tek sorun hala uyanmıyor oluşuydu.

"Bak teyzem," Emre bakışlarını Elisa'ya çevirdi. Teyzesinin ne demek istediğini anlamıyordu. "Teyzem, şimdi kardeşini göreceğiz." Gözlerini açarak ultrasona bakan Emre konuşmadı. Tepki veriyor ama konuşmamakta ısrarcıydı.

Bebeğin kalp atışlarını odada yankılanınca, Baran gözlerini yumup bu eşsiz sesi dinlemeye başladı. Emre ise pür dikkat ultrasona bakıyordu. Odadaki gümbürtüyü anlamadığı için kaşları çatıktı. Baran ise bir köşeye sinmek için an kolladı. Odadaki kalp atışları ona bir kez daha yaşama arzusu sundu.

"Elisa teyze, kız kardeşim mi olacak?"

Elisa hafifçe gülümseyip başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Hayır bebeğim, kardeşinin cinsiyeti daha belli değil."

Emre gözlerini büyütüp ultrasona bakmaya devam etti. O bir kız kardeşinin olmasını istiyordu. Cihangir'in kız kardeşi vardı ve Emre'de kız kardeşi olmasını istiyordu.

"Belirsiz bebek mi olacak?"

Gülümseyen Elisa Emre'nin saçlarını okşayıp yere eğildi. "Hayır teyzeciğim, kardeşinin biraz daha büyümesi gerekiyor."

"Annem uyanırsa ben kardeşim ile oyun da oynayacağım değil mi teyze?" Buruk bir şekilde gülümseyen Elisa, dolu gözleri ile Emre'yi onayladı. Herkes Uhra'nın uyanmasını dört gözle bekliyordu. Ve bu konuda kimse diğer ihtimali düşünmüyordu. "Teyze, şimdi benim uykum geldi anneme sarılıp uyuyabilir miyim?"

Baran'a bakan Elisa ondan onay bekledi. "Tamam oğlum, sen annen ile uyu bende işe gideceğim. Biraz durduktan hemen sonra yanınıza geleceğim."

Emre Baran'ın ne dediğini bile umursamadı. Onayı alır almaz annesine doğru döndü."Yaşasın!" Hızlıca sedyeye çıkan Emre, Uhra'nın yanına uzanıp gülümsedi. Annesinin yanına uzanan Emre'nin yüzünde güller açıyordu. Annesinin yanında uzanmak bile ona yeterdi. "Söz annemi yormayacağım baba." Baran ağırca yutkunup Emre baktı. İçi acıdı. Oğlunu böyle görmek kalbini daha fazla incitti.

"Benim acilen gitmem gerekiyor. Birkaç saatliğine Emre'ye göz kulak olur musun?"

"Olurum tabii abi, o bize kardeşimin emaneti." Baş selamı veren Baran daha fazla bir şey söylemeden hızlı adımlarla odanın çıkışına ilerledi.

Elisa acilden çağrı alınca Emre'ye yaklaştı. "Teyzem, sen şimdi uyu ben birazdan yanına geleceğim." Emre çok kez Uhra ile tek kaldığı için onu şu an yalnız bırakmak Elisa'yı endişelendirmedi. Emre annesi ile tek başına kalmaya alışmıştı.

"Tamam teyze." Emre kollarını Uhra'ya sarıp gözlerini kapattı. Kapalı gözleri ile Uhra'nın kokusunu içine çekip genişçe gülümsedi.

"Anne, babam doğum günüme az kaldığını söyledi." Annesinden ses çıkmadığını anladığında pes etmeden konuşmaya devam etti. "Ben yaş günümde sensiz pasta üflemeyeceğim. Anne gözlerimi açtığımda uyanmış olur musun? Eğer sen uyanmazsan bende uyanmam." Uhra'nın yanağını öpüp gözlerini tekrar kapattı. "Benim güzel annem iyi uykular bize." Söylediği cümleye gülümseyip uykusuna kaldığı yerden devam etti.

Uhra üzerindeki mavi elbiseye tebessüm ederek baktı. Yeşil gözlerini elbisesinden çekip etrafta gezdirdiğinde her yerin güzelliği onun daha çok gülümsemesini sağladı. Masmavi bir su birikintisi kaşlarını keyifle kaldırmasına sebep oldu. Yemyeşil ağaçların arasına gözleri etrafı taradı. Orman gibi bir yerdeydi ama hava ne sıcak ne soğuktu. Üşümüyordu ve tam olarak ilkbahar havası vardı. Bakışları ailesini aradı. Etrafında Baran'ı ve Emre'yi aramaya devam etti. Bir takım sesler vardı ama nereden geldiğini anlamıyordu.

Karşı taraftan ona gelen küçük kız çocuğunu görünce gülümsedi. Küçük kız çocuğu, Uhra'nın karşısında durup küçük elini uzattı. Uhra da beklemeden küçük kız çocuğunun elini tutup arkasından yürümeye başladı. Gözleri hâlâ etrafta geziniyordu. Büyülenmiş gibiydi; her yer cıvıl cıvıldı. Köşede duran mavi su birikintisi, onu fazlasıyla büyülemişti.

"Anne," diyen küçük kız çocuğu ile şaşırıp kaldı. Usulca bakışlarını elini tutan kız çocuğuna çevirdi.

Yüzündeki şaşkınlığı gizlemeden konuştu. "Ben senin annen mi oluyorum?" Küçük kız çocuğu sarı saçlarını elleri ile geriye itip Uhra'ya gülümsedi. Uhra küçük kız çocuğunu incelediğinde tebessüm etti. Sarı dalgalı saçları, su yeşili gözleri ve minik yüzü ile oldukça şirin duruyordu.

"Anne hadi babam seni bekliyor." Kız çocuğunun ne dediğini anlamayan Uhra, gözlerini onun baktığı yöne çevirdi. Baran hemen köşede duruyordu. Kocaman masanın etrafında herkes yerli yerindeydi. Masada bir tek Baran'ın yanı boştu ve ora Uhra'ya aitti. Uhra'nın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. "Anne hadi artık gitmelisin." Kız çocuğu elini Uhra'nın elinden çekip geriye doğru gitmeye başladı. Uhra ise hızlı adımlarla Baran'a doğru yürüdü. O yürüdükçe etraf silikleşiyordu.

"Baran, buradayım ben." Sesini duyurabilmek için bağırdı ama nafile. Kimse onu duymuyordu. Ne Baran ne de ailesi. Herkes masaydı ama kimse dönüp Uhra'ya bakmamıştı.

Nefes nefese gözlerini açan Uhra birkaç saniye kendine gelmekte zorlandı. Gözlerini tamamen açtığında nerede olduğunu idrak edemedi. Hastane odasında olduğunu etrafı inceleyerek fark etti. Gözleri, onu sıkıca saran bedene kaydığında ağrıları yüzünden gözlerini kıstı. Emre, Uhra'ya sıkıca sarılmış bir vaziyette uyuyordu. Serumsuz kolunu uzatıp Emre'nin dağılmış saçlarını düzeltti.

Neden hastanede olduğunu düşünürken son olaylar gözlerinin önüne geldi. Kanlar içinde yere düştüğü ve sonrasını hatırlamıyordu. Bakışları odada gezindi ve bir süre durdu. Hala ufak bir ağrısı vardı. Göğsünde hissettiği hafif sızıyla yüzübü buruşturdu. Bütün vücudu kasılıyordu. Sanki hamlamış gibi bir sancı vücudunu kaplamıştı.

Uhra'ya sarılıp birkaç saat uyuyan Emre, annesinin dokunuşlarıyla gözlerini araladı. Ona pür dikkat bakan yeşil gözlere baktı. Emre, kendini tutamayıp hıçkırarak ağlamaya başladığında, Uhra zorlukla oğluna sarıldı. Emre rüya sanıyordu. Uyandığında annesi uyanmayacaktı. Düşündü; annesinin hala uyanmadığını düşünüp daha çok ağladı.

"Annem," dedi ağlamaklı sesiyle. Yeni yeni kendine gelen Uhra, serum olmayan koluyla Emre'ye daha sıkı sarıldı. "Emre'm. Bebeğim." Uhra'nın fısıltı gibi çıkan sesi Emre'yi daha çok ağlattı. Annesi rüyalarında konuşmuyordu.

"Annem. Benim annem. Güzel annem." Emre'nin yanaklarını, gözlerini ve saçlarını defalarca öpen Uhra, oğlunu göğsüne çekip sıkıca sarıldı.

Uhra'yı kontrol etmek için odaya giren Barın, Uhra'nın sesini duyunca olduğu yere çöktü. "Uhra," dediğinde yaşaran gözlerini kapıda yere çöken Barın'a çevirdi. Barın günden güne çok zayıflamıştı. Bazen hastaneden evine hiç gitmiyordu.

"Abim," Barın gözyaşları içinde ayağa kalkıp Uhra'nın yanına yaklaştı. Gözleri kız kardeşinin yüzünde gezindi. Deli danalar gibi laf dalışı yaptığı kız kardeşine uzun uzun baktı.

"2 ay kızım. 2 aydır o gözlerin kapalı." Barın'ın gözlerindeki yaşları yavaşca silen Uhra ağlayarak abisine bakmaya devam etti. 2 ay mı dedi içinden. O sanki dün uyuyup bugün uyanmış gibi hissediyordu. Zaman kavramını yitirmişti.

"Ben 2 aydır uyuyor muyum?" Uhra'nın sorusu Barın ve Emre'yi daha çok ağlatırken kendisi etrafına şaşkınlıkla baktı. Uzun zamandır değilde beş altı saattir uyumuş gibi hissediyordu.

"2 ay Uhra. Sen tam 2 aydır uyuyorsun. Sensiz tam 2 ay geçirdik. Ben kız kardeşim olmadan tam 2 ay geçirdim." Uhra yanında uzanan oğlunu yavaça koltuk altlarından kaldırıp kucağına aldı. Çıkan karnına gözü kayınca daha dikkatli davrandı. "Diğer bebeğiniz 3 aylık oldu."

Barın'ın söylediği cümleyle Uhra gözlerini büyüterek karnına baktı. "Sadece bir aylıktı."

"Kardeşim." Uhra, Emre'yi sıkıca sarıp gözlerindeki yaşları serbest bıraktı. Uyurken çeşit çeşit rüyalar görmüştü. Bir ara Emre'nin çığlıklarını duymuş ama gözlerini açamamıştı. Şimdi ise uyurken rüya sandığı birçok şey yaşanmıştı.

"Abim," dedi Barın'a bakarak.

Barın gözyaşlarını silmeden Uhra'ya yaklaştı. "Kızım senin uyanmadığın her gün bize cehennem gibiydi. Öldük kızım, öldük." Barın ağlayarak Uhra'yı kolları arasına alıp sıkıca sarıldı. Hala şoktaydı ve kız kardeşinin ağlaması onu bu anlara inandırıyordu. Uhra sonunda uyanmıştı. Barın usulca Uhra'nın kolundaki serumu çekip aldı.

"Dayı annemi biraz bana bırak." Emre'ye gülümseyen Barın, Uhra'nın saçlarına öpücük bırakıp geriye çekildi. Hala yaşadıklarını anlayamıyordu. Sanki her çok garip gibiydi.

"Küçük adam, kız kardeşim sana emanet ben hemen geliyorum." Barın hızlıca odadan çıkıp odasına doğru koştu. Masanın üzerindeki telefonunu alıp Aylin Hanım'ı aradı.

Seccadesini toplayan Aylin Hanım yaşlı gözlerle koltuğa oturdu. Sehpanın üzerinde duran telefonu çalınca, yavaş hareketlerle telefonunu alıp ekrana baktı. Barın'ın aradığını görünce gözleri doldu. Kötü bir şey olduğunu düşünerek telefonu cevapladı.

Korkusu artarken konuştu. "Barın kötü bir şey mi oldu kızıma?"

"Anne," Barın'ın ağlamaklı sesi Aylin Hanım'ı hemen ağlattı. "Ne oldu Barın?" dedi ağlamalarının arasından.

"Uhra uyandı."

Duyduğu cümle ile telefonu yeri boyladı. Gözyaşları her an arttı. Evden yalın ayak koşarak çıkıp Pınar Hanımların evine koştu. Kapıya defalarca vurup "Pınar!" diye seslendi. Mutfakta olan Pınar Hanım, korkuyla elindeki tabağı yere düşürdü. Aylin Hanım'ın ağlamaklı bağrışı onu korkuturken mutfaktan çıkıp dışarıya koştu.

"Aylin iyi misin?" Gözlerindeki yaşları silen Aylin Hanım kahkaha attı. Pınar Hanım şaşkınlıkla Aylin Hanım'a bakıyordu.

"Kızım uyanmış. Uhra'm uyanmış!" Pınar Hanım, duydukları ile olduğu yerde buz kesti. İki kadın birbirine sarılıp ağlamaya başladı.

"Ne duruyoruz, kızımın yanına gidelim." Pınar Hanım beklenti ile Aylin Hanım'a baktı. Aylin Hanım kahkaha atarak başıyla onayladı. Bir an önce gidip kızını canlı canlı görmek istiyordu.

"Gidelim Pınar, gidelim. Evladıma gidelim."

İki kadın evlerine dönüp hızlıca çantalarını alıp evden çıktılar. Hastaneye ulaşan Aylin Hanım, kızının olduğu kata geldiğinde gözleri dolu dolu oldu. Her geldiğinde kocaman umutlarla geliyordu. Uhra'nın uyanmadığını gördüğünde kendini tutamayıp kızının başında hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Şimdi ise kocaman bir umutla gelmişti. Kapıyı ardına kadar açıp yatakta oturan kızına baktı. Yerinde daha fazla durmadan kızına doğru koşup sıkıca sarıldı. Öyle sıkı sarıldı ki, tüm anları unutmak ister gibi. Kızının kokusunu derin derin içine çekti.

"Uhra'm, annesinin güzeli." Annesinin söylediklerine içi giden Uhra, Aylin Hanım'a sıkıca sarıldı. Aylin Hanım yaşlı gözlerle geriye çekildiğinde, Pınar Hanım Uhra'ya sıkıca sarılıp ağlamaya başladı. Emre ise annesinin ilgi odağı olmak için Uhra'nın kolunu sıkıca tutup çekti.

Uhra oğluna bakıp şefkatle gülümsedi. "Efendim oğlum?"

Emre çekingen bir tavırla Uhra'ya yaklaştı. "Annem, sen uyurken bana sarılan herkes böyle ağlıyordu." Emre'nin söylediklerini anlayan Uhra, oğlunu kolları arasına alıp defalarca öptü. Yaşaran gözlerini elinin tersiyle silip oğlunun kokusunu içine çekti.

"Artık yanındayım oğlum. Buradayım." Emre'nin saçlarını öpüp annelerine döndü.

"Kızım bizi çok korkuttun." diyen annesine uzun uzun baktı. Baran'ı merak ediyordu uyandı uyanalı bir kez bile göremedi. İçeriye koşarak giren Elisa, nefes nefese Uhra'ya yaklaştı. Uhra'nın dibine kadar gelip omzuna yavaşça vurdu.

"Uyandın değil mi?" Dolu gözleriyle Uhra'yı inceliyordu.

"Uyandım." Ağlayan Elisa, kollarını Uhra'ya sarıp ağlamaya devam etti.

"Bizi çok korkuttun, çok." Yavaşça geri çekildiğinde Uhra da ağlıyordu. Odada bulunan herkes sessizce gözyaşı döktü. Mutluluk gözyaşları onları esir almıştı. Düşen her damla düştüğü yeri aydınlatıyordu.

"Ağlama zamanı bitti." Uhra'nın göz yaşlarını sildi. Uhra'nın gözleri şimdi bir tek Baran'ı arıyordu.

"Baran abi yok, çağırmışlardı bu yüzden gitti. Geldiğinde görürsün." Elisa'nın ne dediğini anlamayan Uhra'nın tekrar gözleri yaşardı. Emre Uhra'ya sıkıca sarılmış gülümsüyordu. Uhra iç çekerek oğlunun saçlarını sevdi.

Aylin Hanım ve Pınar Hanım saatlerce Uhra ile kalıp sohbet ettiler. Uykusu gelen Emre Uhra'nın elini sıkıca tuttu. Annesi gidecek diye korkuyordu.

"Oğlum." Annesine bakıp gülümseyen Emre, başını Uhra'nın koluna yaslayıp gözlerini kapattı.

"Anne, biraz uyuyacağım sakın bir yere gitme."

Oğlunun saçlarını seven Uhra, Emre'yi kucağına çekti. "Bak kucağımda uyuyorsun bir tanem. Şimdi güzelce uyu ben buradayım bebeğim." Emre Uhra'nın yanağını öpüp gözlerini kapattı.

"Kızım sen dinlen, biz dışarıdayız. Kimsenin haberi yok herkese haber verelim." Tekrar ağlayan Aylin Hanım, Uhra'ya bir kez daha sarılıp Pınar Hanım ile odadan çıktı. Herkese haber verilmişti ama Baran dışında. Bir tek Baran bilmiyordu.

Baran hastaneye geldiğinde herkesin Uhra'nın olduğu katta oturduğunu görünce koşarak yanlarına ilerledi. Camın önüne geldiğinde derin bir nefes aldı. Emre Uhra'ya sarılmış bir halde uyuyordu. Baran korkuyla camdan içeriye baktı ve eşiyle oğlunu izledi. Kimse tek kelime edip Baran ile konuşmadı. En çok onun ihtiyacı vardı ve en çok Baran mahrum kaldı.

Gözlerini açan Emre Uhra'nın yüzüne doğru eğilip parmakları ile Uhra'nın yüzüne dokundu. Annesi tekrar uyumuş diye korktu. Yüzünde dokunuşlar hisseden Uhra kıkırdayarak gözlerini araladı. Oğlu ile göz göze gelince Emre'yi kolları arasına çekip gülümsedi. Camın arkasında olup biteni izleyen Baran donuk bir halde öylece Uhra'ya baktı. Emre'yi defalarca öpen Uhra'yı şaşkınlıkla izledi hatta gözlerini kapatıp bir süre öyle kaldıktan sonra tekrar açtı. Kendini rüyada hissetti. Gözlerini açtığı anda her şeyin bir toz bulutu gibi dağılacağını düşündü. Tekrar tekrar gözlerini kapatıp açtı ve Uhra ile Emre birbirine sarılmış gülüyordu. İlk defa nefes aldığını hissetti. Baran ilk defa kalbinin atışlarını boğazında hissetti. Kalbi göğüs kafesini yarıp çıkmaya çalışıyordu.

Arkasına döndüğünde herkesin ona gülümseyerek baktığını gördü. Herkes uyandığını biliyordu. Baran bir anda olduğu yere çöktü. Oğlunun yere çöktüğünü gören Demir Bey, hızlı adımlarla Baran'ın önünde tek dizini kırıp çöktü. Şimdiye kadar kendini hiç bırakmamıştı bu yüzden titreyerek yere çöktü.

"Baran," kızaran gözlerini babasına çeviren Baran, öylece Demir Bey'e baktı. "Gün mutluluk vaktidir evladım. Kalk hadi; şimdiye kadar düşmedin, şimdi de düşme. Git karın ve çocuğuna sıkı sıkı sarıl."

Demir Bey ayağa kalkıp elini oğluna uzattı. Baran babasının uzattığı eli tutup ayağa kalktı. Arkasını dönüp içeriye baktığında Uhra ile göz göze geldi. Kalbi mümkünmüş gibi daha çok hızlandı. Baran; bir ormanı andıran gözlerde bir kez daha kayboldu. Baran bir kez daha yoğun oksijenden dolayı boğulacak gibi hissetti. Uhra onun için uçsuz bucaksız bir ormandı. Bu orman yoğun oksijeniyle Baran'ın nefesini boğazına diziyordu.

Baran'ın dağılmış halini gören Uhra çoktan ağlmaya başlamıştı. Daha fazla olduğu yerde durmayıp koşarak içeriye girdi. Uhra'nın karşısında durup sevdiği kadını seyretti. Tek bakışıyla onu paramparça edişini izledi. Tek gülüşüyle aklını başından almasını bekledi. Adım atmak istiyor ama sevdiği kadını durup izlemek de istiyordu. Yavaş adımlarla ilerleyip Uhra'nın yanına oturdu. Elini Uhra'nın yanağına koyup gözlerini kapattı. Teninden tenine akan sıcaklığı hissetmek istiyordu.

Uhra, Baran'ın elinin üzerine kendi elini koyup yaşlı gözlerle gülümsedi. Gözlerini aralayan Baran, Uhra'yı kendine çekip sıkıca sarıldı. Her şeyi geçirmek ister gibi. Onsuz geçirdiği her günü telafi eder gibi sıkıca sarıldı. Hatta dışarıda bekleyen ailesi olmasa Uhra'yı kucağına çekerek sarılıp, öpüp duracaktı. Kendine engel olmaya çalışıyordu.

"Açtın gözlerini değil mi Uhra'm?"

Baran'ın aklını başından alacak bir şekilde gülümseyen Uhra, Baran'ın avuç içini öpüp gülümsedi. "Açtım gözlerimi Baran'ım." Uhra'nın gülümsemesi ile gözlerini araladı. Aklı tek gülüşle başından gitmişti. Uhra yine onu bin parçaya ayırmıştı.

"Şimdi şurada, seni doyasıya öpüp sarılsam." Uhra Baran'ın arkasına, camın ardına baktı. Herkes dışarıdaydı.

"Sarıl ama öpme." Baran kaşlarını çattı. Bu kadın konuşurken bile onu mahvediyordu. Uhra bir kez daha Baran'ı kalbinden vurdu. Bu kadının hiç insafı yok diye düşündü. Uyanır uyanmaz onu darmadağınık etmişti.

"Öpüyorum yeşil gözlerinden güzel kadınım." Usulca kollarını tekrar Uhra'nın bedenine sardı. Sedyede ayağa kalkan Emre babasını çekiştirip annesine kendisi sarıldı.

"Baba annemi bana bırak." Emre'ye gülümseyen Uhra, oğlunu kucağına alıp sıkıca sarıldı.

"Annesinin bebeği." Şefkatle Emre'nin yüzüne öpücükler kondurdu.

"Uhra'm," diye fısıldayan Baran'a baktı. Sevdiği adamı böyle görmek Uhra'yı çok derinden yaraladı. Baran çökmüştü. İki ay içerisinde Baran eriyip yok olmuştu.

"Baran'ım," elini Baran'ın avucuna bıraktı. İçindeki sevgiyle eşinin elini tuttu.

"Uhra," dedi kısık bir sesle. "Benim vatanım, sadece doğup büyüdüğüm yer değil. Benim vatanım aynı zamanda senin yanın." Uhra'yı alnından öpüp geriye çekildi. "Sen uyuduğunda ben yerimi yurdumu kaybetmiştim. Şimdi," derken bir kez daha eşini öptü. "Yerimi buldum. Yurdumu buldum."

 

Uhra uyandııııı ben bile çok mutlu oldum

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

Bölümü beğendiniz mi?

Sizce gelecek bölümde neler olacak?

 

Bölüm : 13.01.2025 22:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...