35.Bölüm
"Bizim masalımızda kaybetmek yok. Bizim masalımızda sadece sevmek var..."
Günün su gibi geçiyor olması beni şaşırtıyor ama bir şekilde hemen akşam oluyordu. Gerçekten evlenince zamanın bu kadar hızlı geçeceğini tahmin etmiyordum. Ev, çocuk, iş derken insan kendini unutuyor. Emre'yi zar zor uyutup yemek yapmaya başlamıştım ve ben daha yemeği bitirmeden geri uyandı. Oğlumuz dört aylık olmuştu ve huysuzluğu en üst düzeyde.
"Annem," dedim hızlıca çorbayı kontrol ederken. Emre pusetinde daha çok ağlayınca çorbanın altını kapatıp oğluma yöneldim ve hemen kucağıma aldım. "Bak, babana daha salata yapamadım oğlum. Ne bu huysuzluğun?" Acıkmıştı.Emre'yi alıp masaya geçtim ve sandalye çekip oturdum. Ben oğlumu emzirirken birkaç tıkırtı geldi ve Baran'ın geldiğini anahtar sesinden anladım. Gülümseyerek sırtımı geriye yaslayıp oğlumuzu emzirmeye devam ettim.
"Ben niye karımı hemen göremiyorum," Baran mutfak kapısından bize baktı. Gözleri kısaca etrafta gezindikten sonra tekrar bana döndü.
"Hoş geldin sevgilim. Emre'yi emziriyorum o yüzden yanına gelemedim."
Yanımıza yaklaştı. "Bu sıpa karımı çok yoruyor."
Gülümsedim. "Babasına salata yapmama müsaade etmedi."
Baran'ın kaşları keyifle havalandı. "Karımı paylaşmaya alışamadım, bir de yemek yapmasına izin vermiyor. Ben sana diyorum kapının önüne bırakalım."
"Ay," diye söylendim. "Ben onu doğurana kadar neler çektim. Oğlumu bırakmam." Kahkaha atarak eğilip alnımdan öptü ve hafifçe geriye çekildi. Yakınlığı dikkatimi dağıtırken dudaklarıma derin bir öpücük kondurup geriye çekildi. "Baran," mırıl mırıl söylendim. Şu öpüşü beni mahvetti. Zaten vakit bulamıyoruz bir de böyle yapıyor arada sinirleniyorum. Kalbim küt küt atarken o karşımda sırıttı.
"Güzelim," derken o kadar keyifliydi ki, onun mutluluğu bana dokundu. Gülümseyerek bir ona, bir de oğlumuza baktım. Emre göğsümü bırakınca yavaşça doğrultup Baran'a uzattım.
"Çok hareket ettirme bir tanem, üzerine kusarsa karışmam." Baran hafifçe oğlumuzu ileriye uzattı ve öyle tuttu. Bu hareketi karşısında ona ters ters baktım. Bebeğimizi kusar diye nasıl tutuyor ya!
"Çocuğuma ne yapıyorsun Baran?" Kahkaha atarak Emre'yi göğsüne yatırdı ve sırtını okşamaya başladı.
"İkimizin," dedi bana bakarak. "İkimizin çocuğu," diye yineledi.
Kıkırdayarak omuz silktim. "En çok benim çocuğum."
Bana ters bir bakış attı. "Tek başına yapmadın hatırlatayım Uhra Hanım."
"Bana Uhra Hanım deme sinirleniyorum. O ne öyle ya sanki yabancıya seslenir gibi." Baran şaşkınlıkla bana bakarken tezgaha döndüm. Küçük hanım demesi beni bir zamanlar çileden çıkarırken şimdi Uhra Hanım diyor. Ben bu hitapları kullanmasından hiç hoşlanmıyorum hatta sinirleniyorum.
"Hey hey," dedi yanıma yaklaşıp. Kolunu belime sarıp beni göğsüne çektiğinde çıtım çıkmadı. "Kızdın mı sen?"
"Evet, o hitaplardan nefret ediyorum. Kocam bana niye Uhra Hanım diyor anlamıyorum."
Saçlarımı tek eliyle geriye savurup açıkta kalan boynumu öptü. "Saçmalama yavrum." Yetmedi. Onun bir kez öpüşü bana yetmedi.
"Ay ne yapayım sinirleniyorum. Beni bir kere öpüp durma." dediğimde kahkaha atarak kolunu belime sardı. "Daha çok mu öpeyim?"
Başımı Baran'a çevirip güldüm. "Zahmet olacak sana."
"Yok, yok yavrum ne zahmeti. Seve seve öperim. Hatta her yerini." Sözleri yanaklarımı kızarttı. Sözlerini bir de uyguluyordu beyefendi.
"Tamam tamam, sen Emre ile ilgilen, iki dakika salata yapayım."
Kolu belime sıkıca sarılıyken boynumu birkaç kez daha öptü. "Emre'yi sakın yemekten sonra yatırma. Gece uyut işimiz var."
Keyifle omuz silktim. "Oğlum uyursa karışmam." Dudaklarını bir kez daha boynuma bastırdı ve öpücüğünün ardından hızla dişlerini tenime sapladı. Canım yanarken dirseğimle karnına vurmaya yeltendim ve başarısız oldum. Kocamın reflekslerini unutuyordum.
Karşımda kahkaha attı. Beyefendi keyiften dört köşe olmuş. Yüzümü astım ve elimi boynuma attım. Isırdığı yer hala acıyor ve ben bunu onun yanına bırakmayacağım. Kaşlarımı çatarak boynumu ovaladım.
"Sen şimdi kuduzsundur."
"Lan," dedi öne atılıp. "Başlarım kuduzuna."
"Ağzı bozuk adam. Sana evde küfür etme diyorum değil mi?" Emre'yi alıp sandalyeye oturdu ve geriye yaslandı.
"Küfür etmedim hatunum."
"Etmiş kadar ama."
"Küfür etmiyorum bebeğim."
"Senin ağzına biber süreceğim az kaldı."
"İstediğini yapabilirsin yavrum." Baran'a ters ters bakarak salata yapmaya başladım. Emre ile ilgilenmesi epey hoşuma gidiyor. İkisi beraber bir arada muazzam bir görüntü sunuyor bana.
Yemekler hazırdı sadece Baran'ın gelmesi kaldı. Sen yemeği hazırla duş alıp geliyorum dedi. Emre huysuzlanmaya başlayınca oturduğum yerden kalktım ve oğluma baktım. Uykusu gelmiş ama daha erken olduğu için onu uyutmayacağım. Eğer şimdi uyursa gece hiç uyumaz.
"Sakın," dedi Baran mutfağa girdiğinde. "Sakın uyutma yavrum." Gülerek Baran'a manidar bir bakış attım. "Hiç öyle bakma karımı özledim."
Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp masaya geçtim. "Hadi yemekler soğuyor." Sırıtarak karşıma geçip oturdu. Emre daha çok huysuzlanınca yemek yemeyi bırakıp masadan kalktım. Hiç durmadan ağlamaya başladı. Baran'a baktığımda kaşlarını çatmıştı.
"Bu evlat bize huzur vermiyor. Olmaz yavrum," dedi masadan kalkıp. Emre'yi kucağımdan aldığında şaşkınlıkla Baran'a baktım.
"Bir tanem, asla durmaz Emre, en iyisi uyutayım."
"Gece uyanacak."
Baran'a ters ters baktım. "Uyansın Baran. Emziriyorum, tekrar uyuyor."
"İş benim şansıma kalırsa uyumaz Uhra'm." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Adam gece için şimdiden ayarlama yapıyor. Emre gece uyansa bile emzirip, altını değiştirdiğimde geri uyuyor. Gündüz pek fazla uyutmuyorum gece hiç uyanmadan uyusun diye eh bugün yarım saat bile uyumadığı için gece çok uyanmaz diye düşünüyorum.
"Bak," dedi bana yaklaşıp. Emre kucağında mayışmış ve susmuştu. Gözleri kapanırken babası burnunu sıkıp uyumasına izin vermedi. Yüzümü astım. Bebeğime resmen rahat vermiyor. Oğlumu babasından alıp sıkıca sarıldım.
"Uyutayım, mutfağı toplar odamıza geçeriz."
Tek kaşını kaldırdı. "Saat daha sekiz güzelim."
"Olsun Baran, misafir gelmediği sürece sorun olmaz."
"Uykun var mı?"
"Emre gece uyutmadı. Sabah erken uyandım zaten, uyuruz."
"Uyutmam," dedi bana daha fazla yaklaşıp. "Asla uyutmam. Aklından bile uyumayı geçirme." Kıkırdayarak Emre'yi alıp mutfaktan çıktım. Tam oturma odasına adım attığım anda dış kapı çaldı ve oğlum zil sesiyle ağlamaya başladı. Emre'yi kucağıma yatırıp kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açıp kenara çekildiğimde Cihad abimlerle karşı karşıya kaldım.
"Hoş geldiniz," gelmeleri yüzümdeki gülümsemeyi artırdı. Abimi çok özlemiştim.
Cihad abim ağlamaya başlayan Emre'yi kucağına aldığında bana döndü. "Niye böyle ağlıyor Uhra?"
"Uykusu var abi. Geçin içeriye kapıda kaldınız." Abim, Emre'yi alıp içeriye geçtiğinde Baran mutfaktan çıktı.
"Hoş geldiniz kardeşim."
"Hoş bulduk kardeşim. Yeğenimi niye ağlatıyorsunuz?" Abim ile Baran oturma odasına ilerlerken, ben Cihangir'i kucağıma aldım. Yeğenim yedi aylık olmuş ve git gide daha tatlı oluyor.
"Nasılsın Uhra? Ay, gelene kadar Cihangir durmadı." Aleyna içeriye geçtiğinde kapıyı kapattı.
"Emre'de uykusu var diye huysuz."
"Yemek mi yiyordunuz?" Beraber oturma odasına geçtik.
"Yedik canım, siz oturun ben ocağa çay suyu koyup geliyorum."
Onları oturma odasında bırakıp mutfağa geçtim. Emre huysuzlandı diye yemek yiyemedim ve Baran'da doğru düzgün bir şey yememiş. Hızlıca masayı topladım ve ocağa çay suyu koydum. Bulaşıkları toplamayı es geçip mutfaktan çıktım.
"Yok," dedi Baran kahkaha atarak. Abim ise daha çok gülüyordu. Gülümseyerek tekli koltuğa oturdum. Bakışlarım abimin kucağında uyuyan Emre'ye kayınca oturduğum yerden kalktım.
"Alayım mı abi?"
"Yok kardeşim, sen otur ben yatırırım." Yüzümdeki gülümseme büyüdü. Abim, Emre'yi çok seviyor ve bu beni epey mutlu ediyor.
"Puseti mutfaktaydı abi," hızlıca odadan çıkıp mutfağa gittim ve puseti alıp oturma odasına döndüm. Puseti koltuğun üzerine bıraktığımda abim Emre'yi yerine yatırdı. Oğlumun kaşları hafifçe çatılınca güldüm. Beyefendi dört aylıksın sen.
"Nasılsın Uhra?" Cihad abime yaklaştığımda, ona sarılacağımı anladı ve kollarını iki yana açtı. Abime sıkıca sarılıp başımı göğsüne yasladım. "Zayıflamışsın," dedi saçlarımdan öpüp.
Geriye çekildim. "Yok abi," derken kısaca üzerimde göz gezdirdim. Baran'a baktığımda bana bakıyordu. Zayıflamam lazım dediğimde bana epey kızmıştı. Neymiş zayıf halimi sevmiyormuş, böyle daha güzelmişim.
"Biraz," dedi Baran lafa dalıp. "Biraz zayıflamış. Ben diyet yapma diyorum dinlemiyor." Yüzümü astım. Diyet yapmıyorum Emre çok fazla emiyor o kadar ve emzirme döneminde bu çok normal.
"Zayıflama miniğim, sen zaten miniksin." Gilümsedim. Abimin hitabı bana küçük bir kız çocuğu gibi hissettiriyor.
Aleyna Cihangir'i uyutunca abimlere çayları ve ikramlıkları dağıtıp mutfağa geçtik. Aleyna masaya geçerken ben mutfağı toplamaya başladım.
"E Uhra Hanım anlat bakalım."
"Bildiğin gibi, evdeyim. Emre, temizlik, yemek derken bir bakıyorun akşam olmuş. Baran ile bile doğru düzgün vakit geçiremiyoruz." Bana imalı imalı baktığında güldüm. Aleyna çok fesat çok.
"Yazık abime," omzumun üzerinden ona ters ters baktım.
"Yazıkmış, hiçte yazık değil. Kocamla çok da güzel ilgileniyorum."
Kahkaha atarak geriye yaslandı. "Aman, sanki seni bilmiyoruz."
"Bilmiyorsun. Kocama karşı çok da ilgiliyim."
"Tamam tamam bir şey demedim." Güldü. "Şaka bir yana hiçbir sorun yok değil mi?"
"Yok kız, çok şükür iyiyiz. Siz nasılsınız?"
"İyiyiz bizde. Cihangir artık geceleri uyanmıyor. Altını çok ıslatırsa uyanıyor o kadar."
"Emre şimdi uyudu gece kesin uyanır. Bazen emzirip uyutuyorum, bazen hiç uyumuyor."
"Gündüz erken uyutma, geç uyut ki gece uyusun." Başımı olumlu anlamda salladım. Ellerimi yıkadıktan sonra karşısına geçtim.
"Anlat bakalım hanımefendi ne var ne yok?"
Geriye yaslandı. "Bildiğin gibi, Cihangir ile ilgileniyorum. Ay bak ne oldu, dün Dilan aradı hastaneden," merakla devam etmesi için başımı salladım. "Mine ameliyata girmiş, çok büyük hata yapmış," şaşkınlıkla gözlerim büyüdü. Mine'ye muayene olan hastalara üzülüyorum. "Yanlış damarı kesmiş kanı durduramamış."
"Allah aşkına bu kadın ne zaman becerdi ki? Ciddiyim girdiği her ameliyatta hasta ex."
Üzgünce başını salladı. "Ama bu kez cidden çok kötü olmuş. Çok ağlamış dedi."
Kollarımı göğsümde topladım."Yani Aleyna, bir zahmet ağlasın, sızlansın. Hasta ölmüş ellerinde."
Aleyna ile sohbetimiz epey sürdü. Aslında onunla sohbet etmeyi çok özlemiştim. Annemlere gitmek dışında pek bir şey yapmıyoruz arada onlara gidiyoruz ama bayağıdır böyle vakit geçirmemiştik.
"Uhra," Baran'ın sesiyle kapıya döndüm. Mutfaktan içeriye girdiğinde elinde bardaklar vardı. Oturduğum yerden ayaklandım.
"Ya bir tanem, konuşmaya dalınca bardakları unuttum." Getirdiği tepsiyi tezgaha bıraktı. Gözleri Aleyna'ya kaydı ve kız kardeşine göz kırpıp bana döndü.
"Bir daha olmasın Uhra." Gözlerim şaşkınla büyürken Baran kahkaha attı. "Olsun yavrum, sen otur ben getirdim." Alnımdan öpüp geriye çekildi. Hafifçe gülümsedim ve ona manidar bir bakış attım. "İçeriye niye gelmiyorsunuz?"
"Geliriz birazdan canım."
"Tamam güzelim."
Baran mutfaktan çıkınca yerime geçip oturdum. Aleyna hastanede olanları anlatırken sessizce dinledim bazen de eleştirdim. Mine hakkında hiçbir şey söylemek istemiyorum çünkü onu hiç sevmiyorum. İlerleyen vakitlerde Aleyna ile oturma odasına geçip abimlerin yanında oturduk.
"Son görevde," dedi abim Baran'a. "Atlamıştık." Aralarında konuştular ve hiçbir şey anlamadım.
"Onun ben," diyen Baran'ı sesli bir şekilde uyardım. "Baran." Küfür edecekti ve küfür etmesinden hiç hoşlanmıyorum.
"Bozma ağzını şerefsiz."
"Sen niye bozdun birader."
"Sana ne lan."
"Başlarım sana şimdi Cihad."
"Ay," diye söylendim. "Bir kere de atışmadan durun."
"Biz artık kalkalım," Cihad abim usulca ayağa kalktı. "Yarın işimiz var." Gözlerim Baran'a kaydı. Görev mi var acaba yarın? Bilmiyorum ve bilmemek beni epey meraklandırdı. Abimlerle beraber dış kapıya çıktık. Uyuyan yeğenimi öptüm ve abimlerle vedalaştım.
Onları yolcu ettikten sonra içeriye geçtik. Bugün ekstra yorgun hissediyorum ve uykum var. Gözlerim Baran'a kayınca gülümsedim. Kocama verdiğim sözü tutmam gerek daha fazla ondan uzak durmak istemiyorum. Oturma odasına geçtiğimde Emre'yi alıp bana döndü.
"Yatağına yatıralım," diye mırıldandım.
"Tamam yavrum." İkisi odadan çıkınca koltuğun üzerine geçip uzandım.
Gözlerim kapanırken Baran yanıma geldi. "Uyuma," dedi huysuzca.
Kıkırdayarak kollarımı Baran'a doğru uzattım. "Çok yorgunum, beni kucağına al." Sırıttı ve beni ikiletmeden kucağına aldı. Kollarımı sıkıca boynuna sarıp başımı boyun boşluğuna gömdüm. Merdivenleri çıktıktan sonra odamıza yöneldi ve aralık olan kapıdan içeriye girdi.
"Uykunu alırız şimdi," derken beni yatağa yatırıp üzerime eğildi. Uykum var ama zorlukla gözlerimi araladım. Baran ile göz göze geldik. Onunla göz göze gelmek, bu hayatta bana yaşamayı sunuyor. Usulca kollarımı boynuna sardım ve gülümsedim.
"Of," diye söylendim. "Seni çok seviyorum." Bana biraz daha yaklaştı. Bakışları yavaş yavaş yüzümde gezindikten sonra eğilip alnımdan öptü.
"Dünya güzelim," yanağımı öptü. "Güzel karım." Diğer yanağımı da öptü. Öpüşü canımı okuyor. Yetmiyor. Kollarım daha çok sıkılaşınca bütün ağırlığını üzerime bıraktı ve dudaklarımızı birbirine kavuşturdu.
Onun kollarında kül olmaya çok meyilliyim. Onunla kül olmaya dünden razıyım. Bana biraz yakın olması dahi kül olmama yeter. Baran hafifçe geriye çekilince nefeslendim. Aşığı olduğum kokusunu derin derin soludum ve başımı boyun boşluğuna gömdüm.
"Sen böyle yaparsan," hafifçe burnunu boynuma sürttü. "Hiç durmam." Gülümsedim ve omzunu öptüm.
"Sana dur diyen mi var Baran." Geriye çekildiğimde koyu irisleri yüzümde sabit kaldı. Gözlerimiz birbirine tutkuyla baktı. İçim onun sevgisiyle o kadar dolu ki, beni her öpüşünde onunla konuşmak istiyorum. Sesi kulaklarımda hep duyulsun istiyorum.
"Uhra'm," dedi üzerimden çekilip. Elini uzattığında beklemeden parmaklarımı avucuna bıraktım ve beni ayağa kaldırdı. "Beni mahvediyorsun." Üzerindeki tişörtü bir çırpıda çıkarıp yere attı. Başka zamanda olsaydık bu hareketine aşırı tepki veririm ama şu an hiçbir şey umurumda değil.
"Lambayı kapat." Kısık bir sesle mırıldandım. Sırıttı ve olumsuz anlamda kaşlarını kaldırdı. "Ya Baran kapat işte. Gece lambası açık kalsın yeter."
"Göreceğim her şeyi gördüm hatun."
Yüzümü astım. Utanmıyorum ama lambayı kapatsın işte. "Lütfen kapatır mısın bir tanem. Utanmıyorum ama kapalı olsun."
"Kapatmam," bana doğru yaklaştı. Uzaklaşmadım aksine bana yaklaşması için can attım. Tam karşımda durdu. Belimden kavrayıp beni kendine çektiğinde gözlerimi kapattım. Sıcak nefesi şakağıma çarpınca heyecanla elimi göğsüne yasladım. "Utancını es geç artık. Utanmanı istemiyorum. Çocuğumuz bile var ne bu utanma Uhra."
Başımı kaldırıp onunla yüz yüze geldim. "Utanmıyorum, sadece lambayı kapatmanı istedim. Ne var yani kapalı olsa."
"Cık," dedi keyifle. "Ben karımı görmek istiyorum." Bakışlarımı kaçırdım. "Heh, hani utanmıyordun yavrum?"
"Hiçte utanmıyorum, çocuk yapmışız ne utanacağım daha." Cümlem biter bitmez ayaklarım yerden kesilince çıtım çıkmadı. Bacaklarımı beline sarıp gülümsedim. Çenemi öpüp duraksadı ve dudakları usulca dudaklarıma kapandı.
Hayat onunla yaşanmaya değer. Burada, hep onun kollarında olayım istiyorum. Sabahları onu yolcu etmek bile bana ağır geliyor. Baran hep yanımda, bir adım ötemde dursun istiyorum. Tabi bazen beni delirttiğinde evde dursun istemiyorum ama onu çok seviyorum. Ona deliler gibi aşığım ve bu aşk onunla her geçen gün artıyor. Şimdi onsuz duramıyorum sanki dünya bana dar geliyor.
"Ulan," dedi geriye çekildiğinde. Kıkırdayarak saçlarımı geriye attım. "Gülme şöyle," yutkundu. "Sen gülünce bile deliriyorum."
"Ağlayayım mı ya?"
Usul usul boynumu öptü. "Gül hatunum, burada hep gül."
Sırtımasına burun kıvırdım. Burada gülmüş beyefendiye bak sen. "Hıh, hep gülerim tek yatak odamızda değil."
Başını kaldırıp bana baktı. Kaşlarını çatarak konuştu. "Güzel gülüşünü sadece bana sakla."
"Ben sana hep saklıyım zaten sevgilim."
"Seni çok seviyorum Uhra."
"Bende seni çok seviyorum Baran."
🌼
Elini usulca saçlarında gezdirdi ve gülümsedi. Almila gülümsedikçe Kerem daha mutlu oluyor. Beraber vakit geçirmeleri ikisini de mutlu ediyor.
"Bugün tek izinlisin değil mi?"
Kerem başını kaldırıp Almila'ya baktı. "Evet, yarın görev varmış." Yüzü düşse de sessiz kaldı ve Kerem'in saçlarını okşamaya devam etti.
"Annem beni burada görse azarlar."
"Sebep?"
"Sebep mi? Acaba niye Kerem bir düşün bakalım."
"Haftaya geleceğiz, annem bugün annenle konuşacak." Almila hızla geriye çekildiğinde Kerem kahkaha attı. Almila'nın ani tepki vereceğini bildiği için atik bir hareketle ayağa kalktı.
"Ay, bu şimdi mi söylenir manyak adam!" Keyifle genç kızın heyecanına baktı. O da en az onun kadar heyecanlı ve işlerin ciddiye binmesi onu epey mutlu ediyor.
"Evlenme teklifi edeli epey oldu. Artık ailelerin bilmesi gerekli." Almila bir sağa bir sola yürümeye başladı. Abisi nasıl bir tepki verecekti hiç bilmiyor ama yine de tedirgin olmuştu.
"Abim ne der acaba?" Kerem sırtını geriye yasladı ve sevdiği kadını izledi. Tedirgin olunca ellerini hemen saçlarına atıyordu. Onun hareketlerini takip ederken güldü.
"Abinle konuştum."
Almila derin bir nefes alıp kalktığı koltuğa geri oturdu. "Cidden mi?"
"Elbette ciddiyim, konu sensin ve benim en hassas olduğum kısım." Kerem'e bakıp tatlı tatlı güldü. Adam dayanamadı ve hızla elinden tutup Almila'yı kendine çekti. "Yemin ederim," derken fısıldadı. "Seni evlenene kadar öpmeyeceğime söz vermiş olmasaydım," sesi daha çok kısıldı. "Şu gülüşünde öpe öpe nefeslenirdim." Almila utançtan kıpkırmızı olduğunda Kerem geriye çekildi. "Utandın hemen."
Koltuktaki yastığı Kerem'e fırlatıp geriye çekildi. "Yok öyle evlenmeden öpmek. Rüyanda görürsün."
"Oho," dedi kahkaha atarken. "Rüyamda keşke tek öpsem."
Almila'nın gözleri büyüdü. "Ne demek o ya! Kerem seni gebertirim."
Daha çok güldü. "Şaka yapıyorum. Tamam tamam sınırı şimdilik koruyorum Almila. Evlendikten sonra sınır falan tanımam."
"Sus artık yoksa dayak yiyeceksin."
"Sen ne güzelsin be," Almila hafifçe güldü ve bakışlarını kaçırdı. "Çok güzelsin." Almila daha çok utanınca Kerem'in gülüşü büyüdü.
🌼
Sabahın köründe uyanmıştım. Emre saat beşte uyandı ve hala uyanık. Gece erken uyuduğu için erken uyanmıştı. Hem Emre ile ilgilenip hem de Baran'a kahvaltı hazırladım. Çayın altını kapattıktan sonra huysuzlanan oğlumu kucağıma alıp mutfaktan çıktım.
Yatak odasına çıktığımda Baran uyuyordu. Emre'yi yerime yatırıp Baran'a yaklaştım. Elimi yavaşça saçlarına uzatıp saçlarını okşadım. Uyusun istiyorum ama işe gitmesi lazım. İç çekip saçlarını okşamaya devam ettim. Ben bu adama çok aşığım, çok...
"Hayatım," yanağını öptüm. "Baran," yanağını bir kez daha öptüm. Hafifçe gözlerini araladı ve bana baktı. Uykulu haline içim gitti. Gözleri mahmur, dudakları aralık ve saçları dağınık. Gel de bu adamı öpmeden dur. Duramam. Eğilip yanağını bir kez daha öptüm ve geriye çekildim.
"Günaydın bir tanem." Gözlerini kapatıp yavaşça kolunu belime sardı ve beni üzerine çekti.
"Günüm aydı tabii," alnımı öptü. "Yavrum günüm güzel aydı." Gülümseyerek üzerinden çekilmeye çalıştım ama müsaade etmedi.
"Emre'yi yerime yatırdım." dedim hızla. Yerlerimizi değiştireceğine adım kadar eminim.
"Biliyorum," derken diğer tarafa döndü ve yerlerimizi değiştirdi.
"Kaçta uyandın? Gözlerin uykusuz."
"Oğlun beşte uyandı ve hala uyanık."
Bakışlarını sağ tarafına çevirip oğlumuza baktı. "Sıpaya bak hiç uykusu yok."
Başımı iki yana salladım. "İki kere emzirdim ama tık yok. Uyumaz." Alnımı öpüp geriye çekildi. Yatağa oturup doğrulmamı bekledi ve yavaşça doğruldum. "Kahvaltı hazırladım. Üzerini giyin aşağıya inelim." Gözlerini duvardaki saate çevirdi. Saat altı buçuktu ve gitmesine daha bir saat var.
"Oğlumu seveyim önce," Emre'yi kucağına alıp öptü. "Oğlum." Emre huysuzlandı. Babasının sakalından huylandığına eminim. Baran bu kez oğlumuzun saçlarını öpüp bana uzattı.
"Bekle güzelim, üzerimi değiştirim aşağıya inelim."
"Bekliyoruz hayatım."
"Hayatım," dedi beni tekrar edercesine.
"Hayatımsın.”
"Severim seni,"
"Sev beni."
"Ulan," derken üzerime eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Sabah sabah öpüşü beni heyecandan mahvetti. Sabahın köründe bu kadar aşk kalbime zarar beyefendi.
"Ya, sabah sabah."
Beni bir kez daha öpüp geriye çekildi. "Sabahı akşamı yok. Seni her an öpmek var."
Güldüm. "Tamam." Gülümseyerek saçlarımdan öpüp çekildi. Hızlıca banyoya ilerledi.
Baran üzerini değiştirince beraber alt kata indik. Mutfağa geçtiğimizde bana bırakmadan çayları doldurup masaya bıraktı tabii önce çayın altını tekrar açtı. Keyifli bir halde kahvaltı yaptık ve ben Emre'yi tekrar emzirdim. Bu kez uyudu. O uyuyunca yavaşça bebeğimi pusetine yatırdım.
"Babası gidecek ama oğlumuz uyudu."
"Tek kalabilirsin değil mi?"
"Hep kalıyoruz bir tanem."
"Görev var, akşam geri geliriz büyük ihtimalle ama yine belli olmaz."
"Gelmezsen sorun olmaz canım. Emre var onunla ilgilenirken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum." Çayının son yudumunu içip ayaklandı.
"Biraz büyüsün, bir çocuk daha yaparız."
"Hayır, Emre okula gidene kadar çocuk falan düşünmüyorum."
"Bunu müsait bir zamanda konuşuruz yavrum."
"Baran," dedim sinirle. Beni kandırır bundan adım kadar eminim; çünkü ona kaynamaya dünden razıyım.
Baran ile kapıya ilerledim. Botlarını giydikten sonra bana döndü. Birkaç adımla aramızdaki mesafeyi kapatıp ona sıkıca sarıldım. Üst üste boynumdan öpüp hafifçe başını geriye attı.
"Nasip olursa akşam görüşürüz hayatım."
"Görüşürüz Allah'ın izniyle güzelim."
"Dikkat et kendine canımın içi."
"Ederim hatunum, sizde dikkat edin." Birbirimize sıkıca sarıldık. Doymayacağımızı bile bile birbirimizi defalarca kez öptük. Baran ile evlenmek hayalimdi ve hep öyle kalır diye çok ağlıyordum ama şimdi benim kocam ve ben her sabah onu yolcu edip, akşam da oğlumuzla karşılıyorum.
"Kocamsın," diye mırıldandım.
Yanağımı öpüp gülümsedi. "Karımsın."
"Her şeyinim,"
"Her şeyimsin."
Zorda olsa birbirimizden ayrıldık. Kapıyı açıp çıktı ve arabasına ilerledi. Elimi kaldırıp salladım ve gülümsedim. Arabaya binip gözden kaybolana dek içeriye girmedim. O gittikten sonra içeriye geçtim. Uykum vardı ve sadece masayı toplayıp yatak odamıza çıktım. Emre uyurken bende uyumaya çalıştım.
Durmadan çalan telefon bütün uykumu mahvetti. Komodine uzanıp telefonu aldım ve açtım.
"Uhra," diyen Baran'ın sesiyle gözlerim açıldı. "Uyuyor muydun?"
Doğruldum. "Uyuyordum."
"Tamam güzelim, sen uyumaya devam et. Telefonu kapatacağım merak etme diye aradım."
"Tamam sevgilim. Seni çok seviyorum unutma."
"Bende seni seviyorum dünya güzeli karım."
Göreve gideceğini haber vermek için aramış. Telefonu kapatınca sırtımı yatak başlığına yasladım ve duvardaki saate baktım.
11:24
Yataktan kalkıp Emre'yi kontrol ettim. Sadece bir kez uyanmıştı ve emzirdiğimden beri sakin sakin duruyordu. Şimdi ise tekrar uyumuş. Uzanıp oğlumu öptüm. Hatta doyamadım ve daha çok öptüm.
"Babası kılıklı," gülümseyerek oğlumu uyandırmaya çalıştım. O uyuyunca zaman duruyor. Mırıl mırıl mırıldandı. Oğlumu kucağıma alıp minik burnunu sıktım ve uykusunu hepten böldüm. Ağlayarak gözlerini açtığında gülümsedim.
"Sıpa, beni hem gece hem de sabahın köründe uyandırdın şimdi mışıl mışıl uyuyorsun." Daha çok ağladığında oğlumu göğsüme bastırdım. Ben Emre'ye sarılırken telefonum bir kez daha çaldı. Ekrana baktığımda gülümsedim çünkü Arayan Ela'ydı.
"Alo," dedim gülümseyerek. Emre ağlamaya devam edince yataktan kalktım.
"Uhra, rahatsız etmiyorum umarım."
"Hayır Ela, aramana sevindim."
"Ya, nasılsın canım?"
"İyiyim, sen nasılsın?"
"Sağ ol canım iyiyim, müsaitsen bebek görmeye geleceğim."
"Gel canım, müsaitim."
"Birkaç saate gelirim. Görüşürüz canım."
"Görüşürüz Ela."
Telefonu kapatıp oğlumla ilgilendim. Önce Emre'nin üzerini değiştirdim sonra onu emzirip yatağına yatırdım ve odamızı topladım. Giyinme odasına girince Baran'a saydırmadan duramadım. Bütün kıyafetleri birbirine karıştırmış. Bilerek yapıyor ve bu beni sinirlendiriyor. Odamızda işim bitince Emre'yi alıp alt kata indim. Ela gelmeden bir şeyler hazırlamak istiyorum.
Emre uslu uslu dururken hızlıca poğaça hamuru yoğurdum. Yanına mercimekli köfte ve tatlı yapmak için elimi hızlı tuttum. Eğer Emre ağlamaya başlarsa hiçbir şey yapamam. Poğaça hamuru mayalanırken ne tatlı yapacağıma karar verip yapmaya başladım. Islak kek yapacağım bu yüzden gerekli malzemeleri hazırladım.
Emre arada ağlayıp sızlansada ben bütün istediklerimi hazırladım. Ben hala mutfaktayken kapı çaldı. Oğlumu kucağıma alıp mutfaktan çıktım. Kapıyı açtığımda Ela ile göz göze geldik ve gülümsedik. En son geçen ay görüşmüştük ve bir daha yan yana gelemedik daha.
"Hoş geldin Ela," içeriye geçtiğinde birbirimize sarıldık. Küçük kızını getirmiş ve tıpkı oma benziyor.
"Oy," dedi Emre'yi kucağımdan alıp. "Oy oy nasıl şirin. Kız Emre kocaman olmuş." Emre'nin elini öpüp geri bana verdi.
"Teşekkür ederiz teyzesi. Çabuk büyüyor. Hadi gel içeriye geçelim." Yavaş yavaş oturma odasına geçtik. Ben tekli koltuğa geçince Ela'da üçlü koltuğa geçip oturdu.
"Nasılsın Uhra?"
Kızını kucağına aldığında gülümsedim. "İyiyim Ela, sen nasılsın çocuklar nasıl?"
"Gördüğün gibi canım küçük kızım burada oğlum da gelmek istemedi. İyiyiz çok şükür."
"Keşke oğlunu da getirseydin."
Gülümseyerek kızına baktım. "Melek, sen nasılsın?" Minik kollarını Ela'nın boynuna sardı.
"Uhra ablası, Melek biraz utangaç." Gülümseyerek Emre'yi pusetine yatırıp Ela'nın yanındaki boşluğa geçtim.
"Aynı sana benziyor Ela, oğlunda aynı sen."
Gülümsedi. "Gökhan'da öyle söylüyor. Ne yaptın da çocukları kendine benzettin diyor. Kızımızın huyu bile aynı ben."
Kıkırdadım. "Emre Baran'a benziyor."
"Desene kocanın kopyasını doğurmuşsun."
"Biraz öyle oldu herhalde." Ela ile sesli bir şekilde güldük.
🌼
Görevi bitiren Kartal Timi karargaha dönmüştü. Herkes kantinde otururken içlerinden birinin telefonu çaldı.
"Efendim," diye cevapladı adam. Karşı tarafı dinlerken hızla ayağa kalktı. Elleri titrerken masanın üzerinden silahını hızla alıp beline yerleştirdi.
"Ne oldu Turan?" Kendisine seslenen arkadaşlarına bakmadı. Telefonu kapatıp tim arkadaşlarına döndü.
"Araba, biriniz bana arabasını versin. Eve gitmem lazım."
"Yengeye ya da oğluna bir şey mi olmuş?" Turan'ın gözleri kıpkırmızı olmuştu. Ağladı ağlayacak bir halde başını olumsuz anlamda iki yana salladı.
"Biriniz arabasını versin."
Baran ve Gökhan ayaklandı. "Benim arabayı al kardeşim ama bizde geleceğiz." Turan olumsuz anlamda başını salladı. "Seni bu halde tek göndermeyiz." Gitse bile arkadaşları arkasından gelirdi. Sessiz kalıp yürümeye başladı.
Karargahtan çıktıklarında Turan tir tir titriyordu. Delirmişti. Gözleri kıpkırmızı bir halde başını öndeki koltuğa yasladı. Baran ve Gökhan ona anlamsız bakışlar atıp yola döndü. Arabayı Gökhan sürüyordu, hemen yan tarafında Baran, arkada ise Turan oturuyordu.
Eve vardıklarında zorlukla arabadan indi. Silahını çıkardığında Baran elini tuttu. Neden silahı çıkardığını anlamamıştı. Evde karısı ve çocuğu vardı.
"Evde," diye mırıldandı. "Benim evimde yabancı bir adam var." Baran olayları yavaş yavaş anlamaya başladı ve arkadaşının elinden silahı aldı. Turan sessizce evine ilerledi ve anahtarıyla kapıyı açıp içeriye girdi. Gözleri oturma odasına kaydığında oğlu hem ağlıyor hem televizyon izliyordu. Sonra gülüşme sesleri işitti. Yavaş yavaş ilerlemeye devam etti. Gözleri yatak odasının kapısına dokundu. Bu oda onlarındı ve bu odanın içinde tanımadığı bir adam vardı. Yavaşça kapıyı aralayacağı anda karısının sesini duydu.
"Oğlum ne dedim ben sana." Kapıyı geriye ittiğinde güçlü bir ses yankılandı. Yatakta oturan karısı çığlık atınca öylece kapıda durdu. Bir kadına bir de yabancı adama baktı. Adam yabancı değildi komşularıydı. O da evliydi ve üç çocuğu vardı.
Turan odaya girdiğinde Gökhan oturma odasındaki küçük çocuğu alıp evden çıktı. Baran ise öylece holde durmuş bekliyordu.
"İkinizi şurada öldürsem."
Kadın hızla yataktan kalktı. "Turan küçük çocuğumuz var."
"Kanını siktiğim çocuk şimdi mi aklına geldi!" Turan delirdi. O karısını seviyordu. Yatak odasının kapısını kapatıp kilitledikten sonra odanın içindeki o iki kişiyi dövmeye başladı. Baran öylece kapıda duruyordu. Çıtını çıkarmayıp arkadaşının acısını çıkarmasını istedi.
Kadın adama ihanet etmişti. Bir çocuğu vardı...
🌼
Ben oturma odasında oğlumla ilgilenirken kapı sesi işittim. Emre'yi koltuğa yatırıp hızla ayağa kalktım. Baran kapıda durup bize baktı ve ben hızlıca ona sarıldım. Kollarımı sıkıca boynuna sardığımda usulca kollarını belime sardı. Kolları sıkılaşınca derin bir iç çektim.
"Hoş geldin bir tanem, iyi ki geldin."
"Hoş buldum güzelim." Sessizce geriye çekildiğinde kaşlarımı çattım. Durgundu.
"İyi misin canım?"
"İyiyim, Emre uyudu mu?"
Durgunluğu beni şaşırtırken yutkundum. "Hayır, uyanık. Sen geleceksin diye uyutmadım." Bana göz ucuyla baktıktan sonra koltuğa yaklaşıp oğlumuzu kucağına aldı. Emre'yi öpüp sıkıca sarıldı. Sanki bir tuhaf ve ben anlam veremiyorum. Beni öpmedi ama oğlumuza sıkıca sarılıp, öptü sonra kokusunu içine çekti.
"Yatak odasına çıkalım, duş alıp uyuyacağım." Başımı sallayarak onayladım. O önden giderken bende ardından ilerledim. Yatak odasına çıktığımızda Emre'yi yatağa yatırıp yanına uzandı. Acaba hasta mı diye düşünmeden duramadım.
"İyi değilsin bir tanem." Bana baktı ve öylece bakışlarını üzerimde tutup kaşlarını çattı. Gözleri odada gezindi ve tekrar bana baktı.
"Ateşim var biraz ama iyiyim Uhra'm." Gözlerini kapattığında gözlerim dolu dolu oldu.
"Bir bakayım." Baran'a yaklaştım. Elimi alnına koyduğumda ateşi vardı ve bu beni biraz endişelendirdi. Yarası var mı acaba diye düşünmeden duramadım.
"Yaran var mı? Bak varsa söyle Baran." Uzandığı yerden doğrulup kaşlarını çattı ve sırtını yatak başlığına yasladı.
"Yok." Kısa cevabı beni daha tedirgin etti.
"Emin misin?"
"Uhra, yok dedim." İnandırıcı gelmiyor ve şüphem hala diri. Oflayarak yanına daha çok yaklaşıp yatağın kenarına oturdum.
"Yaran yok eminsin değil mi?"
Gözlerini kapatıp başını geriye attı. "Yaram yok Uhra. Duşa girdiğimde emin olmak için gelip bakarsın." Bir hışımla yataktan kalktığında şaşkınlıkla kalakaldım. Baran iyi değil. Canını sıkan bir şeyler var ve ben anlamıyorum. Anlatmıyor oluşu beni sinirlendiriyor. Ben onun hayat arkadaşıyım ve sorununu benimle paylaşmasını bekliyorum.
"Baran," dediğim anda banyoya girip ardından kapıyı kapattı. Onu rahatsız etmekten vazgeçip yatakta sessizce uzanan bebeğimize bakarak iç çektim. Oğlumuzu emzirip uyuttuktan sonra Baran ile ilgilenirim çünkü Emre bayağıdır uyanık ve şu an uyursa geceye kadar uyanmaz. Tabii gece beni hiç uyutmayacak o bir gerçek.
Emre'yi uyuttuktan sonra giyinme odasına geçtim çünkü Baran banyodan çıkmıştı. Odaya girdiğimde üzerini giyinmiş saçlarını kuruluyordu. Usulca Baran'a yaklaşıp kollarımı beline sardım. Hareketleri duraksadı ve derin bir nefes aldı.
"Sormayacağım lakin aşağıya inelim mi yoksa burada mı duralım?" Elindeki havluyu rastgele kenara attığında sesimi çıkarmadım ve bu hareketinden nefret ettiğimi biliyor. Ellerimin üzerine ellerini koyup derince nefeslendi.
"Emre uyudu mu?"
"Hıhım, uyuttum."
"Gece uyumayacak."
"Uyumasın, oğlumla ilgilenirim."
Ben daha cümlemi bitirmeden bir çırpıda beni karşısında aldı. "Emin misin?"
"Elbette." Kolları sıkıca belime sarılınca hafifçe gülümsedim. Ona hasrettim. Ona vurgundum. Ben ona bu hayatta her şeydim.
"Yanımda dur," dedi kısık bir sesle.
Kollarımı boynuna sarıp eşime sıkıca sarıldım. "Ben her daim yanında duracağım bir tanem."
Yavaşça başını boyun boşluğuma gömüp derin derin nefesler aldı."Hiç yanımdan ayrılma." Başını geriye çekip gözlerime baktı. Gözlerinde gördüğüm bu korku içimi acıttı. Baran ne düşünüyor diye sorgulamaya başladım.
"Yatağa geçelim mi sevgilim?" Gözlerini kapatıp açtı ve geriye çekildi. Baran'ın elinden tutup onu kendimle beraber odaya götürdüm. Yatağa oturup onuda göğsüme çektim. Başını göğsüme yaslayıp gözlerini kapattı.
"Küçükken," diye mırıldandım gülümseyerek. "Beni halı saha maçınıza götürmemiştiniz hatırladın mı?"
Başını huysuzca oynattı ve kısık sesle cevapladı. "Hiç unutur muyum o günü."
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Arkanızdan gelmiştim. Ama sizde beni götürmediniz." Başını kaldırıp bana baktı ve kaşlarını çattı.
"Sonra kavga etmiştik."
Kahkaha atarak saçlarını karıştırdım. "O zamanda bana aşıktın değil mi? Of aşkım sen bana hep aşıkmışsın ya."
Doğrulup üzerime eğildi. "Uhra."
İmalı tonlaması beni daha çok kışkırttı. "E güzelim ama Baran. Küçükken de güzeldim." Saçlarımı geriye atıp güldüm.
"Sinirleniyorum yavrum." Alnımdan öpüp geriye çekildi ve karşıma oturdu.
"Ama çocuğu çok kötü dövmüştün. Of senin yüzünden kısmetim kapanıyordu. Üç tane başımda vardı zaten, bir de sen çıkmıştın."
Elimden tutup beni kucağına çektiğinde güldüm ve dizlerine oturdum. "Ben dördüncü değildim başında yavrum. Ben tektim."
İmalı imalı güldüm. "Bana abi diyeceksin Uhra diyende Cihad abimdi zaten."
Gözleri kısıldı ve alt dudağına dişlerini geçirdi. "Ne olduğumu şimdi daha iyi anlatırım istersen karıcığım."
Kıkırdayarak kollarımı boynuna sardım. "Bana geldiğinde kısacık sarıldın. Beni öpmedin. Ha bir de beni odamızda tersledin. Kalbimi kırdın?"
Eğilip alnımdan öptü ve geriye çekildi. "Özür dilerim Uhra'm." Alnımdan üst üste öptü.
Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Özürün kabul edilmedi. Çok kalbimi kırdın."
"Kırdığım yerleri öpeyim,"
"Yok, yetmez. Çok kalbim kırıldı."
Hafifçe ağırlığını üzerime bıraktı. "Bugün çok kötü şeyler oldu Uhra. Tahmin edemeyeceğin şeyler. Turan karısını başka bir adamla yatak odalarında bastı. Küçük bir çocukları var. Ben ve Gökhan yanındaydık. İyi değilim çünkü kardeşim delirmiş gibi. Silahını almasaydık hem kadını, hem adamı, hem de kendini öldürmeyi düşünüyormuş." Gözyaşlarım yanaklarından süzülürken çıtımı çıkaramadım.
"Aklına başka şeyler gelmedi değil mi?" diye mırıldandım.
"Hayır, hiç gelmedi. Sadece korktum. Sana öyle bir şeyi asla yakıştırmam sana güveniyorum. Eve geldiğimde kendimi hala onların olduğu yerde hissediyordum."
"Korkunu anlıyorum. Ama sakın sakın benim öyle bir ahlaksızlık yapacağımı düşünme. Sen benim bu hayatta her şeyimsin. Kocamsın, arkadaşımsın, sevgilimsin." Boynumu öptü. Onun gözleri dolunca ben ağlamaya başladım. "Benim kendime saygım var. Kendime öyle bir ahlaksızlığı yakıştırmıyorum."
"Tamam kapatalım konuyu." Baran'ı bu kez ben öptüm.
"Gönlümü al önce."
Başını boyun boşluğuma gömdü. "Şimdi alırım."
"Böyle alamazsın."
Güldü ve başını geriye attı. "Niye alamam. Seni severim şimdi doyasıya."
Baran'a dil çıkardım. "Doyamazsın."
"Doğru, sana hiç doyamıyorum."
"Şimdi üzerimden çekil oğluma bakmam lazım."
Gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Çekilmem."
"Emre mırıldanıyor, çekil Baran."
"Asla çekilmem."
"O zaman tek başına uyuyabilirsin."
"Şöyle konuşma sinirleniyorum."
"Ya çekilsene adam, çocuk ağlıyor." Emre'nin ağlamasını duyunca üzerimden çekildi. Hızla uzandığım yerden kalkıp beşiğe yöneldim.
"Emre uyusun kaldığımız yerden devam ederiz."
Baran'a bakıp gülerek konuştum. "Babasına garezi var sanırım bebeğimin."
Baran yatağa oturup kucağımdaki oğlumuza baktı. "Hemen altını değiştir Uhra'm uyuması lazım Emre'nin."
"Ay Baran, belki uyumak istemiyor."
"Uyuyacak,"
"Uyumayacak,"
"Uyuturuz."
"Delisin," dedim sinirle.
"Delinim yavrum, tapulu delinim."
Bölüm hakkında düşünceleriniz?
Bölümü beğendiniz mi?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.8k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |