34.Bölüm
"Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor.
Bir Hilal uğruna, ya Rab ne güneşler batıyor."
Pınar annemin haklı siteminden sonra iki gün onlarda kaldık ve bu iki gün bize çok daha iyi geldi. Baran yanımdayken nerede olduğumun hiç önemi yok. Emre odada uyurken oturma odasına geçmiştik. Odanın kapısını açık bırakmayı ihmal etmedik, oğlumuz ağlarsa sesini duyalım diye. Baran televizyona bakarken ona biraz daha yaklaştım. Aramızdaki ufacık boşluk dahi beni rahatsız ediyor. Bakışları usulca bana döndüğünde gülümsedim. Kolunu omzuma sarıp beni göğsüne çekti.
"Biraz sonra eve geçeriz." dedi başını boyun boşluğuma gömerken. O derin nefesler almaya başlayınca kalbimin atışları hızlandı. Evde kimsenin olmaması beni biraz rahatlatıyor ama yine de huzursuz hissediyorum biri gelecek diye.
"Annen akşam yemeğine kalın der. Ayıp olur şimdi gidersek."
Burnunu aheste aheste boynuma sürttü. "Ayıp olmaz."
"Baran," diye mırıl mırıl mırıldandım. Şuracıkta iki dokunuşuyla mahvolmuştum. Bu adamın hiç insafı yok mu Allah aşkına.
"Hım," diye yanıtladı beni daha çok mahvederken.
"Ya az geri çekil yoksa bayılacağım." Yavaşça geriye çekildi ve imalı bir şekilde güldü.
"Niye yavrum?" Gözlerimi kısarak kolları arasından sıyrıldım. Bile isteye beni kıvrandırmak beyefendinin epey hoşuna gidiyor. Ama ben bunların acısını da ondan çıkarırım.
Evde sessizlik hüküm sürerken birden bire oğlumuzun ağlamasıyla sessizlik bozuldu. Baran ile birbirimize bakıp gülümsedik. Oğlumuz şimdiden böyleyse büyürken ne kadar yaramaz olur tahmin bile edemiyorum.
Yatak odasına girdiğimde oğlumuz daha çok ağlamaya başladı. Bebeğimi kucağıma alıp yatağa oturdum ve onu emzirmeye başladım. İki saattir uyuyor ve epey acıkmış. Tabii bizi gece hiç uyutmadığı için gündüz mışıl mışıl uyuyor.
"Bebeğim," koyu irisleri etrafta gezindi ve içli içli sütünü içmeye devam etti. Bebeğimi ısıra ısıra sevesim geliyor. "Oğlum." Dudaklarını açıp kapadı ve onun bu haline dayanamayıp boynundan öptüm. Göğsümü bıraktığı için daha çok ağladı. Kahkaha atarak oğlumu üst üste öpmeye devam ettim. "Beyefendiye bak, göğsümü bıraktı diye nasıl ortalığı yakıyor."
Ben Emre'yi daha çok öperken Baran odaya girdi. "Ne oldu Uhra?"
Emre'yi tekrar emzirmeye başladım. "Ay dayanamadım alıp öptüm." Baran hafifçe gülümsedi ve yanıma yaklaştı. "Oğlunda göğsümü bıraktı diye ortalığı yaktı."
Yüzündeki gülümseme büyüdü. "Oğlumu sütünden mahrum ediyorsun." Gülümsedim ve bebeğime baktım. Süt içişi yavaşladı ve bu onun doyduğuna işaret. Az önce ortalığı yıkıyordu beyefendi.
"Doydu babasının oğlu." Baran sırıtarak üzerime doğru eğildi.
"Oğlum doydu ama ben sana hiç doyamıyorun."
Başımı kaldırıp Baran'ın imasına sırıtarak karşılık verdim. "Tüh," dedim imalı imalı. "Babasını doyuramıyorum ne yapayım." Eğilip alnımdan öptü ve geriye çekildi.
"Mahrum kalınca daha bi' doyumsuz oldum." Sırtımı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım. Arsız sözleri beni bir miktar utandırdı. Onun iki cümlesi beni mahvetmeye yetiyor hele bir de karşımda böyle arsızca konuşması ateşimi yükseltiyor.
"Utandırma beni."
"Utanma artık." Emre'yi alıp yatağa yatırdım ve ayağa kalktım. Ben ayağa kalkınca kollarını belime sarıp beni kolları arasına aldı.
"Utanmanı istemiyorum Uhra. Kocanım ben senin, sen hala utanıyorsun." Yutkundum. Haklı ama arada utanıyorum ne yapabilirim. Baran kadar açık sözlü olamıyorum.
"Acıkmadın mı?" diyerek konuyu hepten kapattım ve o da daha fazla bir şey söylemedi. Emre'yi kucağına alıp öptü.
Bakışları oğlumuzdayken konuştu. "Büyümüş, çabuk büyüyor."
"Çabuk büyüyecek. Zaman çok hızlı geçiyor."
"Öyle," başını kaldırdı ve bana baktı. Yüzündeki huzur dolu ifade içimi rahatlattı. Bu hayatta benim için önemli insanlar rahatsa ben iyiyimdir.
Şimdi ben, bu anları keşke saklayabilsem. Günün birinde geriye döndüğümde o kadar huzurlu olacağım ki, hayattaki en büyük şansım karşımdaki iki erkek. Biri hayatıma girdiği anda her şeyi değiştirdi diğeri ise hayatımıza renk kattı.
"Uhra," aşığı olduğum gözleri gözlerime değdi. Bana sıcacık gülümsedikten sonra oğlumuzu kucağıma verdi. "İçeriye geçelim mi?" Başımı olumlu anlamda salladım ve Emre'ye baktım. Oğlumuz uyanık; gözleri açık bir şekilde etrafa bakıyor. Ve daha fazla uyumayacağına emin olduğum içini onu alıp odadan çıktım. Emre huysuzlanmaya başlayınca, oğlum kucağımdayken mutfağa girdim. Bir bardak su içip ne yemek yapacağımı düşündüm.
"Ne yemek yapalım oğlum?" Minicikti oğlum ve onu durmadan öpüp, yüreğime basasım geliyor.
"Uhra," Baran'ın sesini duyunca arkamı döndüm. "Yemek mi yapacaksın?"
"Acıkmadın mı?"
"Acıktım da annem gelsin öyle yaparsınız." Gözlerimi devirdim. Pınar annem zaten her şeyi tek başına yapıyor biraz yardım etmemde hiç sakınca yok.
"Bir tanem, sen oğlumuza bak ben yemek yaparım hemen." Tek kaşını kaldırıp indirdi. Sinirlendiğim içim yüzümü astım. "O zaman sen yemek yaparsın."
Sözlerimin ardından ellerini kaldırdı. "Hayatta yapmam yavrum." Gözlerim şaşkınlıka açıldı. Baran'a ters bir bakış attım.
"Sende ne öpmeye geliyorsun ne bakmaya."
Sırıtarak yanıma yaklaştı. "O söz öyle değildi ama sen öp bi bakalım."
Baran'a dil çıkardım. "Rüyanda görürsün."
"Senin şu lohusallık bir bitsin görüşeceğiz." Saçlarımı geriye savurup oğluma baktım. Baban çok arsız anneciğim görüyorsun değil mi?
"Rüyanda bebeğim, anca rüyanda."
Emre'yi kucağımdan aldı. "Bir bitsin, görüşeceğiz."
Hızla geriye adımlayıp çemkirdim. "Ya Baran."
Keyifli bir halde sırttı. "Ne oldu bebeğim?" Yüzündeki kibirli gülümseme beni sinirlendirdi. "Ben sana kıyabilir miyim?" Aramızdaki mesafeyi azalttı. Yüzüme aheste aheste baktı ve ardından eğilip alnımdan öptü. "Ben sana hiç kıyamam Uhra." Bir kez daha alnımdan öpüp geriye çekildi.
"Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?" Emre'yi tek koluyla tutup diğer kolunu belime sardı ve beni kendine çekti.
"Sen böyle konuşunca heyecanlanıyorum. Oğlumuzu bırakıp seni öpesim geliyor."
Gülümseyerek kollarımı boynuna sardım. "Ay," dedim tatlı tatlı. "Benimde seni çok öpesim geliyor."
"Oğlumuzu pusetine yatıralım o zaman." Emre'ye bakınca kıyamadım ve oğlumu babasından alıp öptüm. Öpmeye doyamadım. Kokusunu içime çeke çeke üst üste öptüm.
"İyi ki oğlumu doğurmuşum. Baksana babası nasıl güzel benim oğlum." Baran getirdiği puseti mutfak masasının üzerine bıraktı.
"Beraber yaptık yalnız güzelim."
Baran'a baktıktan sonra oğlumuza baktım. "İyi ki yapmışız değil mi?" Kahkaha atarak bana baktı.
"Sen oğlumuzu pusetine yatır bakalım," gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Emre'yi pusete yatırıp geriye çekildiğim anda kollarını belime sarıp beni kendine çekti. Kolları arasında kalakaldım. İçim ona dokunmanın hazzıyla dolup taştı. Baran'ın bir saatlik yokluğu dahi benim canımı sıkıyor. O yokken bunalıyorum.
"Sevgilim," Baran'a doğru döndüm. Kollarımı usulca boynuna sardım. Bana baktı ve gözleri milim milim üzerimde gezindi. "Baran'ım," dudakları kıvrıldı. "Ay sana bakarken içim gidiyor. İyi ki benim kocamsın." Gülerek beni daha çok kendine çekti.
"Uhra," dedi içli içli. Sanki adımı söylemesi bile bambaşka.
"Baran," derken son harfleri uzattım. Onun yüzü gülünce dünyalar benim oluyor. "Ne yemek yapalım bir tanem?" Saçlarımı geriye attı. Kaşlarını çattı ve bana bakmaya devam etti.
"Yemeği falan geçtim ben seninle başlamak istiyorum." Gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Baran, delirme ya. Ben yemek diyorum sen ne diyorsun. Çok ayıp, çok."
"Başlatma ayıbına Uhra. Ben bir an önce karımla özlem gidermek istiyorum."
"Emre'nin bebek mevlütünü yapacağız haftaya. Kırkı çıkacak ve seninle de biraz zaman geçtikten sonra görüşürüz." Alnımı öptü ve duraksadı. Dudakları tekrar hareketlendi, usul usul yanaklarımı öptü. Çenemi öptü ardından yavaş bir şekilde dudaklarıma yöneldi. Onun yavaşlığı beni sinirlendirirken yerimde kıpırdandım bu hareketim Baran'ı güldürdü.
Hırçınlığı kat ve kat arttı. Kalbim onun temaslarıyla ve öpüşüyle hızlandı. Duramadım olduğum yerde ve ona daha çok yaklaştım. Birbirimizi daha çok tükettik. Özlemi o kadar fazlaydı ki, sanki karşımda eriyip bitiyor. Gülümseyerek başımı göğsüne yasladım.
"Baran'ım, benim canım sevgilim." Saçlarımı öptü.
"Bir daha Baran'ım desene Uhra."
"Baran'ım, benimsin. Sadece benim."
Başımı kaldırıp göz göze gelmemizi sağladı. "Hep seninim. Sadece senin Uhra. Sana ait olmak bu hayatta hissettiğim en özel duygu. Sen Baran'ım dedikçe ben bitiyorum. Seninle bu anların hayalini kurmaya bile çekinirdim." İçim içime sığmadı. Kocama sıkıca sarıldım. Yetmedi hatta onu öptüm. Çok şanslı bir kadın olduğumu bir kez daha fark ettim.
"Canımın içi, seninle evlenmek benim hayalim dahi olmadı. Seninle o anları hayal edemedim. Baran ya, ne kadar üzüldüğümü tahmin bile edemezsin." Hafifçe gülümsedi ve gözlerini mutfak masasına çevirdi. Oğlumuza baktığımda gözleri bir kapanıp bir açılıyordu.
Baran sandalye çekip oturduktan sonra beni de kucağına çekti. Dizlerinin üzerine kurulup ona baktım. Ellerini belime sıkıca sarıp etrafta göz gezdirdikten sonra bana baktı.
"Bu masada kaç gece sabahladım hatırlamıyorum. Görev dönüşleri canımı yakıyordu ama sonunda seni bir kere görmek vardı. Sikerim gitmeyi de uzaklığı da." Baran'ı öpüp geriye çekildim ve dinlemeye devam ettim. "Bir gece kafayı yiyecek raddeye gelmişim. Annem girdi mutfağa, bir bardak su içtikten sonra bana baktı. Ne bu halin korkak mısın Baran dedi?" Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. "Sorun korkak olmamdı anneme göre ama sen beni sevmezken, bana abi derken seninle konuşmaya cesaret edemiyordum. O gece kapıya kadar çıktım hatta camına yaklaştım sonra dedim ki kendi kendime, ulan Baran, kız seni sevmiyor kendine gel."
Gözlerim dolunca kollarımı boynuna sardım. "Seviyorum, seni çok seviyorum. Seni o kadar çok seviyorum ki... İyi ki evlendik. İyi ki, iyi ki." Sırıtarak beni öpüp hafifçe başını geriye attı. "Bende bir şey anlatacağım. Hani bana küçük hanım demiştin ya."
Alayla gülüp konuştu. "Her zaman diyordum."
Yüzümü astım. "Ya hayır şelaleye gittiğimizde gönlünü almıştım, hatırladın mı?"
Gözlerini kapatıp açtı. "Bütün moralimi sikmiştin."
Güldüm. "Hak etmiştin. Ne diye küçük hanım deyip duruyorsun. Hayır desene gelecekteki karım, canım karım, güzel karım, sevdiğim."
Kahkaha atarak beni biraz daha kucağına çekti. "Deseydim be yavrum. Kusura bakma hatunum."
"Hıh, kusura bakıyorum Baran Bey."
Uzanıp açıkta kalan boynumu öptü. "E devam et bakalım."
"Hatırladıkça sinirleniyorum. Zilli kuzenin kene gibi yapışmıştı sana. Bir de annen kısmeti yanındadır dediğinde dayanamayıp evinizi terk etmiştim."
Kaşlarını çattı. "Arabayla hız yaptığın gün değil mi?"
"Sen nereden biliyorsun?"
Belimdeki eli usulca hareket etti. Dokunuşu dikkatimi dağıtırken konuştu. "Abin anlattı da, görev zamanıydı sebebini anlatmadı."
"Olayı anlatmadım ama ben ağlayınca sessiz kaldı. Hatta çok sinirlendi bir an gelip seni dövecek sandım." Usul usul belimi okşadı. Dokunuşu beni mayıştırırken gülümsemeye devam ettim.
"Gelip dövseydi hak etmişim. Karım zarar görseydi ilerisini düşünemiyorum."
"Kocam."
Sırıttı. "Karım."
"Sen karım dedikçe heyecanlanıyorum."
"Karımsın yavrum."
"Kocamsın sende."
"Kocanım tabii," birbirimize sıkıca sarıldık. Başımı göğsüne yaslayıp huzurla gözlerimi kapattım. Baran'ın yanında o kadar rahatım ki, sanki evim kollarının arası. Ben burada yaşıyorum, onun dizinin dibinde...
"Öyle tabi Almila," Pınar annemin sesini ve açılan kapıyı duyunca Baran'ın kucağından kalktım. Hızla kendime çeki düzen vermeye başladığımda, Almila mutfağa girdi.
"Abi," dedi. Yüzünde şaşırdığını belli eden bir ifade vardı. "E biz sizin gittiğinizi düşünüyorduk."
Baran rahatça sırtını geriye yasladı. "Gitmedik kardeşim. Sizde bir gittiniz gelmek bilmediniz." Pınar annem elindeki poşetleri tezgaha bıraktı.
"Kızımla gezdik evladım. Hem siz gittiniz diye bu kadar kaldık, bilsem erken gelirdik. Aç değil misiniz?"
"Yemek yapacaktık anne; neyse Baran Emre'ye bakmaya devam etsin benle Almila bir şeyler yaparız."
"Bakamam Uhra," dedi Baran gözlerini kapatıp. "Emre huysuzlanırsa baş edemem."
"Oğlumuz uslu uslu duruyor. Bir saat bakamıyor musun?"
Yumuşak bir tonda söylemem tepkisinin değişmesine sebep oldu. "Tamam Uhra'm." dedi huysuzca. Emre'nin pusetini kaldırdığı anda oğlumuz ağladı. Baran sırıtarak puseti geri yerine bıraktı.
"Oğlum annenin yanından ayrılmadık."
Emre daha çok ağlamaya başlayınca Pınar annem güldü. "Sen çocuğuna bak kızım, yemeği Almila ile beraber hallederiz."
Huysuzlanan oğluma bakıp yüzümü astım. "Olur mu anne, yardım ederim hemen yaparız. Emre'de babası kılıklı işte," diye söylendiğimde Baran bana baktı. Kaşları imalı bir şekilde havalandı. "Uhra." diye uyardı.
Omuz silkip gülümsedim. "Çocuğuma ne dedin de ağladı?"
Emre'nin pusetini aldı ve bana döndü. "Odama gelir misin?" İkiletmedim. Baran ile beraber mutfaktan çıkıp yatak odasına geçtim. "Babası kılıklı ne yavrum?" Oğlumuzu yatağın üzerine yatırdı. Yanlış mı anlamıştı o cümlemi diye tedirgin oldum. "Ha güzelim," derken bana döndü ve yanıma yaklaştı.
"Baran," diye mırıldandım. Devam etmem için bekledi. "Kötü anlamda söylemedim." Bana baktı ve gözlerini keyifle yüzümde gezdirdi.
"Kızmadım yavrum," sözleri içimi rahatlattı. "Konuş bakalım sen." Üzerime doğru yürüdü. O bana yaklaştıkça ben geriledim.
"Üzerime gelme Baran. Bak," dediğimde göz kırptı. "Bakıyorum zaten hatun." Birden bire yüzüm alev aldı. Telaşla saçlarımı geriye attığımda hareketlerimi takip etti. Karşımda keyiften gülüyordu.
"Sıcak basmış sana," yutkundum ve kapanından hızla sıyrıldım.
"Beni köşeye sıkıştırıyorsun." Kahkaha atarak geriye dönüp yatağına ilerledi ve oturdu. Emre ise sanki az önce ağlayan o değilmiş gibi duruyor.
"Emre," dedi oğlumuzu öperek. İkisini izlemek o kadar güzel ki, onlara bakarken içim gidiyor. Baran oğlumuzun elini tutup gülümsedi. "Oğlum," parmaklarıyla usul usul oynadı. Minicik ellerine baktım. Pamuk gibi bebeğimin elleri ve öpmeye dahi kıyamıyorum.
"Baran," diye mırıl mırıl mırıldandım. O kadar güzeller ki durup saatlerce izleyebilirim. Yüzümdeki gülümseme büyürken yanlarına gittim. "Size bakarken içim gidiyor." Bana baktı ve sırıttı.
"Bana bakarken için gidiyordur." Kıkırdayarak Emre'yi kendime çektim. "Oğluma bakarken içim gidiyor. İyi ki doğurmuşum." Yüzündeki sırıtış yerini imalı bir ifadeye bıraktı. Baran'a gülümsedikten sonra oğlumu kucağıma aldım. Neredeyse bir saat olmuş emzireli ve acıktığına eminim. Göğsümü açıp Emre'yi tekrar emzirmeye başladığımda acıktığını hemen belli etti. Hafifçe oğlumun yanağını okşadım. Şimdi sütünü içerek uyuya kalır ve gece beni uyutmaz.
🌼
Sürekli olduğu yerde kıpırdanan Yüsra, derin bir nefes alıp banka oturdu. Heyecandan elini nereye koyacağını şaşırmıştı. Aklında dönüp duran bir soru var onun da cevabını birazdan alacaktı. Bir yanı çok korkarken, kalbi pır pır uçacak haldeydi.
"Yüsra," kalp atışlarını hızlandıran sesi duyduğunda, olduğu yerde omzunun üzerinden arkasına baktı. Barın'ı görünce nefes alamadı. Bu adam neden nefesimi kesiyor dedi içinden.
"Çok beklettim mi?" Barın, Yüsra'nın yanına oturup cevap beklercesine bakmaya devam etti.
"Ha yok, bende yeni geldim sayılır." Hafifçe gülümseyen Barın, başını önüne eğdi.
"Benim seninle konuşmak istediğim bir şey var." Barın'ın hareketlerini takip eden Yüsra heyecandan dilini yutacaktı.
"Tabii seni dinliyorum." Yüsra'nın onayını alan Barın, genç kadının olduğu tarafa döndü.
"Gözlerinin içine bakarak söylemem daha uygun." Yüsra'nın ela gözlerine baktı. Genç kadın gözlerini kırpıştırıp gözlerine bakan adama tebessümle karşılık verdi. Her an bayılacak gibi hissediyordu.
"Bana ne yaptın bilmiyorum." Konuşmaya başlayan Barın'ı can kulağıyla dinledi. "Başımı çevirdiğim her yerde seni görmek istiyorum. Tüm insanların içinde sadece senin sesini duyuyorum. Yanımda hep sen ol istiyorum. Sadece sen ol." Çekinerek elini uzatıp tereddütle Yüsra'nın elini tuttu.
"Yüsra ben sana karşı hiçbir duyguma engel olamıyorum." Yüsra'nın gözünden bir damla yaş damladı. Bu yaş onun duygularının tercümanı gibiydi. "Seni seviyorum." dediğinde Barın, Yüsra daha çok ağladı. Genç kadının neden ağladığını anlamaya çalışıyordu.
"Özür dilerim, ağlama lütfen. Yüsra ağlama." Yüsra kollarını Barın'ın boynuna sardı. Ne olduğunu anlamayan Barın, ona sıkıca sarılan Yüsra'ya çekinerek sarıldı. Kadına sarılmaya dahi çekiniyordu.
Barın'ın boynundan ellerini usulca çeken Yüsra , anlık utançla başını yere eğdi. Barın'ın yüzüne bakmaya çekiniyor birde duygularının karşılıklı olduğunu anlaması onun daha çok utanmasına sebep oluyordu.
"Barın," dedi elleri ile oynayarak. "Hissettiğim duyguların karşılıklı olması beni çok mutlu etti." Barın birden ayağa kalktı. Duyduklarını tekrar etmesi için Yüsra'nın önünde diz çöküp hevesle ona baktı.
"Ne yani benim hissettiğim duyguları sende bana karşı mı hissediyorsun?" Yüsra, Barın'ın kurduğu cümleye kıkırdadı.
"Evet," derken bir de başını olumlu anlamda salladı. Barın kendini tutmayıp Yüsra'ya bir kez daha sarıldı.
"Yüsra seni seviyorum."
"Emin ol bende seni seviyorum."
🌼
Gecenin yarısında Emre'nin ağlamasıyla gözlerimi açtım. Beşiğine uzanıp hızla onu kucağıma alıp sırtımı yatağın başlığına yasladım. Gece lambası açık olduğu için etrafı görüyordum. Emre daha çok ağlamaya başlayınca hemen onu emzirmeye başladım. İçli içli sütünü içmeye koyuldu. Oğluma bakıp uykulu bir halde gülümsedim.
Ben Emre'yi emzirip yatağına yatırdığım an odayı telefon sesi doldurdu. Kalbim küt küt atmaya başlayınca Baran'a döndüm. Telefonun sesi odada yankılanırken gözlerini hızla açtı ve komodine uzanıp telefonu aldı. Gözleri kapalı bir şekilde karşı tarafı dinledi.
"Tamam," derken hızla yataktan kalktı. Kalbim huzursuzlukla doldu. Telefonu kapatıp yatağa attıktan sonra bana baktı. Kaşlarını çattı ve saçlarını karıştırdı. "Sen niye uyanıksın Uhra?"
Usulca yataktan kalktım. "Emre uyandı onu emzirip uyuttum." Gözleri oğlumuzun beşiğine kaydı ve gözlerini kırpıştırdı. Bir şey demeden odanın kapısını açtığında sesimi çıkarmadım. Gidip elini yüzünü yıkadıktan sonra odaya gelecek. Ve dediğimde oldu. Çok geçmeden odaya geldiğinde direkt elbise dolabına yöneldi.
"Acil görev çıkmış." Başka bir şey söylemedi bende sormadım. O hızlıca üzerini değiştirip kamuflaj giyince karargaha gideceğini anladım. Ruhumu bir acı sardı aheste aheste ve ben baş edemedim. Gözlerim dolarken başımı kaldırıp tavana baktım. Baran ağladığımı görsün istemiyorum.
"Allah'a emanetsiniz yavrum." Yanıma geldi ve dudaklarını alnıma bastırdı. "Dikkat edin kendinize," derken bir kez daha alnımdan öptü ve geriye çekildi. Oğlumuza doğru yaklaşıp hafifçe tebessüm etti. Emre'yi rahatsız etmeden öptü ve kokusunu derince içine çekti. Onun bu hali beni ağlattı. Oğlumuzu doya doya bile öpmedi. Hızlıca kapıya yöneldiğinde bende yataktan kalkıp ardından gittim. Biz kapıya çıktığımızda Pınar annemler kapıdaydı. Baran annesiyle vedalaştı ve Almila'ya döndü. Kız kardeşiyle sıkıca birbirlerine sarıldılar geriye çekilip babasına yönlendi ve kısaca onunla da vedalaştı.
"Hepiniz Allah'a emanetsiniz." Bize baktı, gülümsedi ve kapıyı kapatıp çıktı. Canım sanki bedenimde kalmakta zorlandı. Nefesim kesildi. Onu, gecenin bir yarısı göndermek canımı yaktı.
"Uhra," Pınar anneme baktım. O da üzgün, bende ve ikimizi de teselli edecek hiçbir cümle yok.
"Ben odaya geçiyorum anne, Emre tek başına." Daha fazla kapının önünde duramadım. Odaya geçip kapıyı kapattığım anda yere çöktüm. Gözyaşlarım hızla süzülürken hıçkırmamak için dudağımı dişledim. Her gidişi benim çok canımı yakıyor. Hala onu ansızın göndermeye alışamadım hatta onu görevlere göndermeye bile alışamadım. Sözde buraya geçince çok göreve gitmeyecekti ama yine görevleri diğer şehirle hemen hemen aynı.
Yatağa geçmeden önce Emre'yi yanıma aldım bende Baran'ın yerine geçip uzandım. Yastığa sinen kokusu buram buram yayıldı. Gözyaşlarım usul usul dökülürken gözlerimi kapattım. Ne uyku kalmıştı ne de huzur. Onun gidişiyle sanki her şey bıçak gibi içimden alınıyor. Baran'ın yokluğu bir hançer gibi ruhuma saplanıyor.
Sabah gözlerimi bomboş açmıştım. Ne kahvaltı yapabildim ne de oturduğum yerde durabildim. Almila işten izin alıp evde kaldı ve bugün zorla bizi dışarı çıkarıyor.
"Hadi Uhra," dedi odaya girince. Ben üzerimi giyinmiştim şimdi ise Emre'yi giydiriyorum. Oğlumun kırkı çıkmadan dışarı çıkıyoruz pek doğru değil gibime geliyor. "Sakın saçma sapan düşünme."
"Ama dışarıya çıkarmamız olmaz Almila ya," ofladı ve bebek çantasını aldı. "Arabaya bineceğiz sonra Aleynaların kapısında duracağız. Ve eve girip kafamızı dağıtacağız."
Yüzümü astım. "Abin yokken yüzüm gülmüyor."
Daralmış gibi homurdandı. "Al Emre'yi, gidiyoruz. Abimin aşkından öleceksin bu ne ya!"
Emre'yi alıp ardından odadan çıktım. Annemler çoktan arabaya geçmişti. Pınar annemle ikisi konuşurken arabaya geçtik. Annem uzanıp Emre'yi kucağına aldı.
"Küçük Baran," dedi gülümseyerek. "Baran'ın küçüklüğüne benziyor Pınar."
"Doğru vallahi Aylin, Baran'ın kopyası. Büyüyünce aynı Baran olacak. Huyu da benziyor sıpanın."
Annemler konuşurken onları dinleyesim dahi gelmiyor. Yol boyunca çıtım çıkmadı. Abimlerin evinin önünde durunca arabadan indik. Aleyna geleceğimizi biliyor ve abimde gece çıkıp gitmiş. Onlar gidince hayat bomboş gibi geliyor çünkü hep eksiğimiz var.
İçeriye girdiğimizde Cihangir'in ağlamasıyla Emre huysuzlandı. Onu omzuma yatırıp sırtını okşadım. Sesi hafif hafif azalırken sakinleşiyor. Almila, Cihangir'i kucağına aldığında yeğenime baktım. Üç aylık olmuştu ve çok şirin.
🌼
Bütün tim öylece duruyordu. Cihad'ın kızaran gözleri Baran'a dönünce ikisi birbirine yaklaştı. Tim ağladı ağlayacak bir halde. Bugün onlardan değil ama göreve çıktıkları timden şehit verildi.
"Ulan!" diye haykırdı Selçuk Tim'in komutanı. Çıldırmış gibi yürüyüp duruyordu. "Ben nasıl söyleyeceğim ailesine Cihad? Lan daha yeni karısı doğum yaptı. Çocuğunu doyasıya sevemedi." Tim komutanı ağlaya ağlaya yere çökünce Cihad hiçbir şey yapamadı. Onunda daha beşikte evladı vardı.
"Şehidimizi alıp gidelim buradan," Selçuk Tim'i hazır ola geçince, Cihad kendi timine baktı. Şehidi hep beraber uğurlayacaklardı.
"Selam olsun önden gidenlere!" Cihad'ın gür sesi dağlarda yankılandı. Timi hazır ola geçince şehidine selam verdi. Yer ve gök bu acıyla çatladı. Sanki gökten bir ateş inmişti yeryüzüne. Bu acı tarifsiz bir acıydı.
Bir eve bir acı düşmüştü. Bu acı doğan güneşin önünü kesmişti. Eve ne güneş girecekti ne de içerideki ateş sönecekti. Yandıkça yakacak; yaktıkça dağlayacaktı.
Selçuk Tim'i helikoptere binip giderken, Kartal Tim'i sadece selam verip olduğu yerde bekledi. Cihad zar zor kendine geldi. Hala kötüydü ama timini alıp dağdan çıkması gerekiyordu. Karargah ile iletişime geçip helikopter istemişlerdi.
"Cihad," yaşlı gözlerini arkadaşına çevirdi. "Baran," diye mırıldandı. "Oğlum çok kötüyüm lan." Baran'da ondan farksız değildi. Hatta tim çok kötüydü. Bugün bir eve ateş düşmüştü. Destek ekip olarak acil göreve çağırılmışlardı ve geldiklerinde Selçuk Tim'i hem şehit vermişti, hem de mağaraya sıkışıp kalmıştı.
"Şeytan diyor bu dağları yakıp yık!" Cihad göz ucuyla Baran'a baktı ve ona hak verdi. O da en az onun kadar delirmiş gibiydi. Bir tane sağ bırakmadılar ama yine acıları dipdiri.
Tim karargaha gelince Cihad kimseyi bekletmeden herkesi evine yolladı. Kendisi ise dosyaları teslim eder etmez evinin yolunu tuttu. Bugün onların yarası vardı. Tim olarak yaralanmışlardı.
Baran, annesi ve babasını gördükten sonra Uhra'yı alıp evlerine geçti. Uhra, Baran'ın keyifsiz olduğunun farkındaydı bu yüzden hiç ses etmedi hatta onun sessizliğine uydu. Baran bir şeyler anlatmadıkça sormuyordu. Anlatması gerekiyorsa kendisi anlatıyordu.
🌼
Eve geldiğimizden beri Baran o kadar çok keyifsizdi ki çıtımı çıkarmadım. Pınar annemlerdeyken kısaca sarılmıştık ve Emre'yi birkaç kez öpüp annesinin yanına gitmişti. Pınar annemle mutfakta bir şeyler konuştular ve sonra eve geçtik. Şimdi ise ben bir koltukta otururken, Baran çaprazımda uzanmış tavana bakıyor. Daha fazla dayanamayıp oturduğum yerden kalktım.
"Baran," yanı başına yaklaşıp koltuktaki boşluğa kuruldum. Bana baktı ve derin bir nefes aldı. "İyi misin canım?" Yutkundu. Onun bu hali benim canımı yakıyor. Sanki aramızda buzdan bir bariyer var ve ben ötesine geçemiyorum. Baran'a ulaşamıyorum. Sessizliği beni daha çok üzüyor.
"Uhra," dedi doğrulurken. Gözlerini pusetinde uyuyan oğlumuza dikti ve hafifçe gülümsedi. "Oğlumuzu alıp odamıza çıkalım." Oturduğum yerden kalkıp Emre'yi kucağıma aldım ve Baran ile beraber yatak odasına çıktım.
"Bugün," derken sesi titredi. Yatağa oturup gözlerini kapattı. "Bugün bir şehit verdik." Dudaklarımın arasından ufak bir çığlık döküldü. Canım cayır cayır yandı. "Eşi daha yeni doğum yapmış." Gözlerini yere dikti. Ben kocamın şimdi neden bu halde olduğunu daha iyi anladım.
"Ya Baran," Emre'yi yatağına yatırıp Baran'a yaklaştım ve ona sıkıca sarıldım.
"Size sarılamadım." dedi sesi daha çok titredi. "Bugün bir evlat babasız, bir kadın eşsiz kaldı Uhra." Gözyaşları yanaklarından süzüldüğünde kalbim durdu. Baran'a sıkı sıkı sarılıp onunla beraber ağlamaya başladım.
Kendimi o ailenin yerine koydum ve daha çok ağladım. Emre'nin Baran olmadan büyüdüğünü hayal dahi edemedim. Düşünmek bile beni öldürdü. Baran alelacele çağırıldığında korkudan uyuyamadım. Ve bu halde eve geldiğinde daha kötü oldum. Şimdi ise sebebini öğrenince daha kötü hissediyorum. Tesellisi olmayan bir acı. Tarifi olmayan bir acı.
"Baş edilemez bir acı."
Kollarımın arasından çıkıp bana baktı ve beni hızla kendine çekti. "Yemin ederim," derken sesinde öyle garip bir hissiyat oluştu ki şaşırdım kaldım. "Bunu yapanların yanına kalmadı ve kalmayacakta." Saçlarımı öptü. "Siz rahat olun diye. Bu vatanda huzur içinde olun diye. Hâk din için, bayrak için, ezan için bu cefa."
"Biliyorum, biliyorum bu yüzden çıtımı çıkaramıyorum. Gitme desem olmaz. Sen hep gideceksin," göz göze geldik ve içim huzurla doldu. "Bende seni hep bekleyeceğim." Alnını alnıma yaslayıp uzun uzun soluklandı. Gözyaşlarım sicim sicim düşerken gözlerimden öptü.
"Kurban olduğum, ağlama."
"Kendimi o ailenin yerine koydum. Baran, Baran ben sensiz bir saat bile nasıl olur diye düşünmedim. Düşünmek bile ölüm gibi." Başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi yumdum. Ben onsuz da yaşadım ama şimdi onsuz bir hayat hayal edemiyorum. Baran'sız bir hayalim dahi yok.
"Üzülme, oğlumuzu emziriyorsun."
"Neden?" Yavaşça saçlarımı geriye atıp boynumu açıkta bıraktı.
"Üzülmemen lazım, üzülürsen sütün kesilir." Başımı kaldırıp Baran'a baktım. Kalbim onun sevgisiyle dolup taştı. Beni düşünmesi, hamileliğimde yanımda olması ve her konuda destek olması o kadar muazzam ki. Eşimin bu kadar düşünceli olması en büyük şansım. Her gelişi bana bahşedilen bir armağan.
"Teşekkür ederim sevgilim." Elini saçlarımda gezdirdi. Dokunuşları beni yavaş yavaş mayıştırırken gözlerimi kapattım. Ben ona derman olacakken yine o bana derman oldu.
"Hep böyle oluyor," dedim kısık bir sesle. "Ben seni dinleyip, sarılacakken bir bakıyorum sen beni sarıp sarmalamışsın. Derdine derman olmak istedim ama sen bana derman oldun."
Gülümseyerek alnımdan öptü. "Her derdime devasın. Sen burada dur, yanımdan ayrılma bana yeter. Yanımda durman bile derman." Derin derin nefes alıp verdim ve doğruldum. "Canımsın Uhra."
"Seni seviyorum. Seni çok seviyorum. Bu sevgi öyle lafta değil ama; seni içim gide gide seviyorum. Ben seni gerçekten çok seviyorum Baran."
Yüzündeki tebessümle bana yaklaştı. Yüzlerimiz arasında birazcık mesafe kalınca gözlerini yumdu. "Her nefes alışında," hafifçe burnunu burnuma sürttü. İçim bir tuhaf olurken geri çekilmedim askine ona daha çok yaklaştım. "Nefes alışına şükrediyorum. Gece uyurken bana doğru dönmen," nefesi yüzüme vurdu. Tenim alev alev yandı. "Teninin tenime değmesi," elimi tuttu ve parmaklarımızı birbirine kenetledi. "Bunlar benim şükür sebebim." Dilim tutuldu. Baran'ın karşısında susup kalıyorum.
Ben onu asla böyle düşünmüyordum. Tamam değer verdiğini her zaman hissediyordum ama nişanlanana kadar romantik olduğunu düşünmüyordum. Cihad abim gibi odunun teki sanıyordum ama Baran asla öyle değil. Ağzı iyi laf yapıyor bu kesin.
"Karşında kuracak cümle bulamıyorum. Ne yapıyorsun bana?" Yavaşça beni kucağına çektiğinde ona bakmaya devam ettim. "Hayır, öyle güzel şeyler söylüyorsun ki konuşamıyorum." Ensemden tutup başımı kendine yaklaştırdı ve birden bire dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ona bu kadar hasretken çıldırmamak elde değil. Kalbim onun akıbetiyle hızlandı. Şurada, onun dibinde yandım, tutuştum. Kollarının sıkılığı artarken sırtımı yatağın yüzeyine yasladı ve yerlerimizi değiştirdi.
"Dur," dedi bütün iradem tuzla buz olmuşken. Durmak dedi zihnim art arda ama ben kendimden geçmiştim. Onun ufacık öpüşüyle bütün irademi kaybettim. "Dur, dur, dur. Sikeyim böyle işi." Hızla üzerimden çekildiğinde gözlerimi sıkıca kapattım. Utancım yüzüme yayılırken gözlerimi açmadım.
"Ben durmuyorum sen niye durdurmuyorsun Uhra?" Tekrar üzerime eğildiğinde gözlerimi araladım. Tutkunun esir aldığı gözleri koyulaşmıştı. Ve onu etkilemiş olmak bir kez daha gururumu okşadı.
"Kendimi kaybettim," dedim kısık bir sesle. Yakınlığı beni mahvetti. Üzerime eğilmiş ve aramızdaki mesafe varla yok arası. "Ay Baran."
"Baran seni yer," beni bir kez daha öpüp hafifçe başını geriye attı. "Hem de," dediğinde ellerimi göğsüne koyup onu üzerimden ittim. Zorluk çıkarmadı anında doğruldu.
"Acıktın mı? Gece yarısını geçti ama belki açsındır."
Başını yavaşça yastığa yaslayıp gözlerini yumdu. "Yemek falan yemek istemiyorum güzelim. Sende uzan ben geleceğim birazdan."
Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. "Seni tek başına bırakmam. Beraber uyuyalım."
Tek gözünü açıp bana baktı. "Korkma."
"Korkmuyorum, seni yalnız bırakmak istemiyorum."
"Biraz," dedi başını bana çevirdiğinde. "Sadece biraz yalnız kalayım. Hemen yanınıza geleceğim." Sessizce onayladım ve gözlerimi kapattım.
"Sensiz uyuyamıyorum. Çok geç olmadan gel bir tanem." Bana hafifçe gülümsedikten sonra odadan çıktı. Kalbim huzursuzdu. Baran yanımda yokken çok eksik hissediyorum. Onu böyle üzgün görmek beni daha çok üzüyor. Bugün bir evin ışığı hiç kapanmamak üzere açıldı. Onların ocağına sönmeyen bir ateş düştü.
Bizlerin akıbeti belli değil fakat ya bir gün o ateş bizim evimize de düşerse? Biz bütün hayatımızı bir ihtimale bağlamıştık. Korkuyordum. Bu ihtimali düşünürken bile korkudan tir tir titriyorum.
Ben yatakta dönüp durmak dışında hiçbir şey yapmadım. Neredeyse yirmi dakika oldu ama gözüme ne uyku girdi ne de Baran geldi. Daha fazla uzandığım yerde duramadım ve doğruldum. Bir yanım gitme derken diğer yanım kocanın yanında ol diyor. Ve bende her zamanki gibi kocamın yanında olacağım. Yavaşça yataktan kalkıp uyuyan bebeğimi kontrol ettim ve ardından odamızdan çıktım. Çıplak ayaklarımı zemine her bastırdığımda çok hafif ses çıkıyordu.
Oturma odasının yanan ışığı bana yol gösterdi. Usulca odaya girdiğimde koltuka oturan Baran'ın sırtı ile karşı karşıya kaldım. Gözleri sehpaya sabitlenmiş ve kaşları oldukça çatık. Ona yaklaştım ve kollarımı boynuna sardım. Elbette geldiğimi duymuş ve hissetmişti. Ellerimi tutup beni bir anda kendine çekti ve karşı karşıya kaldık. Onunla yakın olmak bambaşka bir his.
"Ne demiştim sana," huysuzluğu beni gülümsetti.
Kollarımı daha sıkı boynuna sardım. "Kocamı daha fazla yalnız bırakamazdım."
Yüzünde tuhaf bir ifade belirdi. "Hadi ya," dedi beni öperken. İçim eridi. Kalbim onun ellerinde can buldu.
"Valla," derken gözlerimi kapattım.
"Emre uyuyor," dedi soru sorar gibi ve bende hemen gözlerimi kapatıp açtım. "Aşağıya inmeden önce kontrol ettim." Beni göğsüne çektiğinde başımı göğsüne yasladım.
"Uhra'm," gözlerimi aralayıp başımı kaldırdım ve Baran'a baktım. "Bir tanem," bana hafifçe gülümsedi. "Beni iyi dinle," derin bir nefes alıp başımı tekrar göğsüne yasladım.
"Eğer birgün şehadet haberim gelirse," yutkundu. "Sakın isyan etme. Oğlumuz sana, sende Allah'a emanetsin. Zaten her göreve çıktığımızda hazır mektuplarımız var eğer eline ulaşırsa bil ki ben artık gerçekten yokum." Gözyaşlarım süzülürken çıtımı çıkarmadım. "Törene rütbeliler gelirse kötü bir şey söyleme tamam mı?" Başımı hızla olumlu anlamda salladım. "Abin her zaman yanında olacaktır ondan başka kimseyle konuşma. Kaç tane çocuğumuz olursa olsun eğer evlenmek istersen-" hızla doğrulup elimi ağzına bastırdım.
"Tamam daha fazla ileriye gitme. Ben," dedim sesim tir tir titrerken. "Senden başka kimseye bakamam. Ben senden başka kimseye sarılamam. Tenim teninden başka bir ten aramaz. Yaşayamam ki Baran, Allah'ım affetsin ama ben senden başka hiçbir şey düşünmem. Sen yoksan hayat yok. Sen yoksan ben yokum." Ağırca yutkundum. "Sen benim bu hayatta da, öbür hayatta da eşimsin. Eğer dediklerin olursa hayatımı senden sonra çocuklarımıza adarım." Gözyaşlarım hızlı hızlı süzülürken bana bakmaya devam etti. "Emre büyüyünce senin kopyan olacak ve ben şimdi bile ona bakınca seni görüyorum. Küçüklük fotoğraflarına baktım resmen Emre sana benziyor. Huyu, suyu da babası gibi olsun mis daha ne isterim ki, kocamın ikizini doğurmuşum." Beni kucağına alıp ayağa kalktığında başımı göğsüne yasladım. Burası benim yuvam. Başımı koyduğum bu göğüs benim dünyam.
Bölümü beğendiniz mi?
Bölüm hakkında düşünceleriniz?
Barın ve Yüsra için hızlı gidiyorlar demeyin çünkü uzun zamandır yan yana çalışıyorlar. Bence gayet normal.
Yeni bölümde neler olabilir?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.8k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |