33.Bölüm
Yolu olan elbet o yola adım atacaktır.
Zaman geçiyor muydu? Evet, ama nasıl geçtiğini ben dahi anlayamıyorum. Sabah uyandığımda yanımda kocaman bir boşlukla kalakalıyor, kollarımın arasında ağlamaya başlayan bebeğimle de ağlıyorum. Sanki her anımda yokluğuyla mücadele ediyorum ve ben onun yokluğuna yeniliyorum.
"Tamam oğlum." Emre daha çok ağlamaya başlayınca yataktan kalkıp odada gezinmeye başladım. İki gün annemlerde kaldıktan sonra Pınar annemlere geçtim. Gönlü kalsın istemiyorum ve bu yüzden bugün onlardayım. Oğlumla babasının odasında kalıyoruz ama Baran yanımızda yok. Yokluğu canımda takat bırakmıyor.
"Ne oldu annem?" Emre durmadan ağlayıp durduğu için gözlerim doldu. Onu şu an sakinleştiremiyorum.
"Uhra," Pınar annem hem bana seslenip, hem de odanın kapısını çaldı.
Gözlerimi elimin tersiyle silip derin bir nefes aldım. "Gel anne." Kapıyı aralayıp içeriye girdiğinde kaşları çatıldı.
"Ne oldu kızım? Emre niye böyle ağlıyor?" Gözlerim dolunca hıçkırdım ve oğluma sıkıca sarıldım. Sanki benim ağladığımı hissetmiş gibi usulca duruldu. Dakikalardır ağlayan o değilmiş gibi sustu.
"Bilmiyorum anne. Karnı tok, gazını da çıkardım ama sanki bir yeri ağrıyormuş gibi ağlıyor." Pınar annem hızlıca yanıma gelip Emre'yi kucağımdan aldı ve bana sıkıca sarıldı.
"Ağlama annem, sen niye ağlıyorsun? Bakarız şimdi oğlumuza niye ağlıyormuş." Emre'yi kucağına yatırıp hafifçe tebessüm etti. "Sıpa bak anneni de ağlatıyorsun. Vallahi baban görse sana çok kızar." Baran'ın bahsi geçince gözyaşlarımın arasında gülümsedim. Şimdi burada olsa hem ağladığım için bana kızar, hem de doya doya sarılıp, öperdi. Onunla sakinleşirim...
"Anne," dedim yüreğim alev alev yanarken. "Biz Baran'ı çok özledik. Üç gündür sesini dahi duyamıyoruz." Pınar annem gözlerini kapatıp açtıktan sonra elimi tutup beni kendiyle birlikte yatağa oturturdu.
"Çok zor kızım. Seni şu an anlamam zor. İnan Baran ilk gittiğinde günlerce hatta yıllarca uyuyamadım. Ne aklımdan çıkıyor, ne gözüme uyku giriyor. Ciğer annem bu, de ki anne nasıl uyur insan. Bak hala alışamamışım ama elimden bir şey gelmiyor. Gece uyanıp odasına geliyordum. Sanki Baran odasında uyuyor bende üzerini açmış mı diye kontrol etmeye geliyordum ama sonra evde olmadığı aklıma gelince oturup ağlar Demir'in yanına giderdim." Yine gözyaşları yanaklarından süzüldü. Hem Emre'yi kucağında pışpışlıyor, hem de ağlıyor. "Şimdi bana siz oğlumun emanetisiniz. Odasındasınız. Odaya geldim Baran yok ama emanetleri burada. Bana teselli oluyorsunuz. Baran'ın seni her şeyden çok sevdiğini sende biliyorsun," derken bana döndü ve hafifçe gülümsedi. Beni çok sevdiğini biliyorum. Her şeyi unuturum ama beni çok sevdiğini unutamam.
"Biliyorum anne." Pınar annem kucağında uyumaya başlayan Emre'ye bakıp iç çekti.
"Şuna bak," dedi tebessümle. "Git gide Baran'ıma benziyor oğlu da." Bana baktı ve kocaman gülümsedi. "Oğlumun ikizini doğurmuşsun kızım." Gülümseyerek Emre'yi Pınar annemden alıp yatağa yatırdım ve üzerini örttüm.
"Öyle mi yapmışım anne?"
"Aynı Baran'ın küçüklüğü. Az daha büyüsün daha iyi anlarız." Pınar annem oturduğu yerden kalkınca bende ayaklandım. "Sen uyu, dinlen annem. Sabah ola hayrola."
"Anne," dedim dolan gözlerimle ve hemen kollarına atıldım. Pınar annemle birbirimize sıkıca sarıldık. Şefkatle saçlarımı okşayıp benimle beraber ağladı.
"Rabbim seni ve çocuğunu eşine, beni de evladıma tez zamanda kavuştursun." İçimden defalarca amin dedim.
"Amin anne."
Pınar annem odadan çıkınca Baran'ın her zaman uyuduğu tarafa geçip uzandım ve yastığına sıkı sıkı sarıldım. Kokusu yoktu. Artık burada uyumadığı için kokusundan eser kalmamış. Gözlerimi mışıl mışıl uyuyan oğluma çevirdim ve uyumaya çalıştım.
🌼
Kartal Timi yorgunlukla kantine geçtiğinde kantinde oturanlar ayaklandı. Sabaha karşı karakola geçmişlerdi ve hepsinin gözünden uyku akıyordu.
"Salih," dedi Cihad gözlerini timde gezdirip.
"Emredin konutanım." Cihad oturduğu yerden kalkınca timde ayaklandı.
"Sen dışında herkes gidip dinlensin. Sen önce revire gidip koluna baktır." Operasyon esnasında kolundan yaralanmıştı ama umursamamıştı.
Baran yavaş yavaş yatakhaneye geçtiğinde yatağa geçip direkt uyudu. Günlerdir dağdalardı ve doğru düzgün uyumamışlardı. Tim derin bir uykuya daldığı esnada karakolun etrafından silah sesleri yükseldi.
"Komutanım!" Yatakhaneye giren nöbetçi askerin sesiyle herkes yataklarından sıçradı. "Saldırı var! Karakolun etrafını sarmışlar! Sayıları belirsiz ama çok fazlalar!"
Cihad küfür ede ede timi toparlayıp yatakhaneden çıktı. Herkes silahlarına sarıldığında yaralanan askerleri revire taşıyan askerlerin üzerinde göz gezdirdiler.
"Baran sen çatıya!" Emri alan Baran hızlıca harekete geçti.
"Salih, Mehmet, Turan ve Oğuz siz arka tarafa!" Herkes emri aldıktan sonra daha da hızlandı. "Sizlerde ardımdan gelin!"
Karakolun etrafı sarılmıştı. Mermiler sayılmaksızın dökülürken toprağa beraberinde kan da düşmüştü. Yer gök sanki birbiriyle boğuşuyordu. Gün; ay ve güneşin selamlaştığı eşikteydi.
"Yaklaşık 20 metre uzağında ve Kuzeydoğu tarafında 8 kişi var Cihad!" Kulaklığında yankılanan sese kulak verdi ve Baran'ın ne dediğini anlar anlamaz yönünü değiştirdi.
"Doğuhan! Sağına dikkat et!" Baran'ın gözleri dört bir yanda geziniyordu. Uzaktan indirebildiği kadarını indirmiş ve arkadaşlarına da yön belirtmişti.
Silah sesleri kesildi ama kimse hareket etmedi. Baran ve Ekin dikkatlice etrafı kolaçan ettikten sonra arkadaşlarına hareket etmelerini söylüyordu. Ne kadar tedbirli olsalar da dikkat etmeleri gerekiyordu.
Hava usul usul aydınlanırken karakolun etrafındaki cesetler toplanıyordu. Ağır yaralanan iki asker vardı. Cihad başını ellerinin arasına alıp gözlerini kapatmıştı.
"Tamam kardeşim." Gökhan'ın sesini duyunca başını kaldırdı. "Konutanım," Gökhan selam verdiğinde rahatta durması için gözleriyle işaret verdi. "Ağır yaralı iki askerinde durumu şu an iyiye gidiyormuş."
"Çok şükür," dedi ayağa kalkarken. "Tim hazırlansın."
"Emredin komutanım." Gökhan yanından ayrıldığında gözlerini etrafta gezdirdi.
"Ulan," dedi siniri artarken. "İnsan nasıl doğup, büyüdüğü vatana hain oluyor. İtler bile yediği kaba pislemiyor."
"Bunlardan it bile olmaz kardeşim." Yavaşça başını çevirip kardeşine baktı.
"Elimize birkaç koordinat geçti. Bunları nasıl ıskaladık." Kendi kendine kızdı.
"Etrafı iyice kontrol edelim. Burada çok durdurmazlar."
"Öyle."
🌼
"Annem," Emre'nin minik ellerini üst üste öptüm. Ağzını açıp açıp kapatması beni güldürürken oğlumu doya doya öptüm. Mis kokulu bebeğim.
"Uhra," dedi Almila. "Ver yeğenimi az ben seveyim." Emre'yi koltuktan aldı. Almila Emre'yi güldürmeye çalışınca kahkaha attım.
"Almila, Emre daha 20 günlük." Bana ters bir bakış attıktan sonra yeğenini öptü.
"Sen biraz Emre'ye bak ben duş alayım." Emre kucağında ağlamaya başlayınca bana uzattı.
"Asla bakamam Uhra. Bekle abim gelsin duşunu alırsın."
Gözlerimi büyüttüm. "Delirme istersen. Ağlaması sen sıktığın içindi. Hızlıca yıkanıp çıkarım."
Zar zor Almila'yı ikna etmiştim. Ben banyoya girdiğim anda Emre daha çok ağlamaya başladı. Almila bana söylene söylene Emre ile ilgilenirken çabucak yıkanıp çıktım. Baran'ın odasına geçtiğimde Emre'yi yanıma getirdi.
"Bana dakikalar içerisinde kan kusturdu. Bu nasıl bebek kız!" Üzerimi dahi giyinmemiştim. Yüzümü astım. Emre'yi kucağıma aldığımda içim gitti. Bebeğim çok ağlamış. Göğsümü açıp emzirmeye başladığımda gözleri kapandı.
"Açıkmış halası," Almila tebessüm etti.
"Uhra ya, sanki yokluğunu anlamış gibi birden bire ağlamaya başladı."
"Anlamıştır. Oğlum," içim gitti. Ağlamaktan yüzü kızarmış bebeğimin. "Benim güzel oğlum."
"Abimler bir gelseydi artık." Almila'ya baktım. Baran tek bir dakika bile aklımdan çıkmıyor. Eksikliğini iliklerime kadar hissediyorum ama elimden hiçbir şey gelmiyor.
"Çok özledim." Sesim kısık ve yorgun çıkmıştı. Ben onu beklemekten hiç yorulmadım ama şu özlemek var ya... sanki ciğerimi delip geçiyor.
"Ah be kızım. Kim derdi abimle evleneceksin üstüne bir de çocuk yapacaksın." Emre uyuyunca onu usulca yatağa yatırdım.
"Nasip. Darısı senle Kerem abiye olsun."
Dudaklarını büzdü. "Kerem evlenelim diyor. Abim bir gelsin aileler konuşacak."
"Oh mis valla. Sizde evlenin bir an önce. Hayat çok kısa Almila."
"Öyle, neyse hadi sen giyin."
Üzerimi giyindikten sonra Emre'nin yanına uzandım. Almila ise odadan çıkmıştı. Emre mışıl mışıl uyurken benimde gözlerim kapandı. Bir de sıcak bir duş aldığım için iyice mayıştım.
"Yok kızım uyandırma. Emre uyuyor o da uyusun gece doğru düzgün uyumadı." Pınar annem ve Almila'nın sesine uyandım. Gözlerimi kırpıştırdığımda havanın epey karardığının farkına vardım. Emre'de bayağı uyumuş bu beni şaşırttı. Ellerimi uzatıp oğlumu yanıma çektim.
"Bir tanem," elimi usulca yüzünde gezdirdim ve huysuzca mırıldandı. Gülümseyerek burnunu sıktım. Uyanması lazım.
"Bebeğim, uyan hadi. Gece uyumuyorsun." Gözlerini açtığında ağlamaya başladı. Tebessüm ederek kucağıma alıp emzirmeye başladım. Bol bol emmesi gerekiyor.
"Uyanmışsınız," kapıyı aralayan Almila'ya döndüm. Odaya geçip ardından kapıyı kapattı.
"Uyandık. Keşke uyandırsaydın."
"Annem uyandırma uyusunlar dedi. Emre gece hiç uyumuyormuş."
"Öyle, uyumuyor ve uyutmuyor." Yanıma gelip Emre'yi kucakladı.
"Biz yemek yedik. Sende açıkmışsındır bir şeyler ye ben yeğenime bakarım."
"Vay, sen bebek bakacaksın."
"Abartma Uhra." Kıkırdayarak yataktan kalktım.
Almila oturma odasına geçerken ben mutfağa geçtim. Canım yemek yemek istemiyor ama Emre için bir şeyler yemem lazım. Kendime yemek hazırlayıp atıştırdıktan sonra bulaşıkları makineye dizip oturma odasına geçtim.
"Gel kızım," dedi Pınar annem yanını işaret edip. Gidip yanındaki boşluğa oturdum.
"Annenlere çaya gidiyoruz."
"Gidelim anne." Gözlerim Demir babaya kaydı. "Hoş geldin baba, nasılsın?" Bana bakıp sıcacık gülümsedi.
"Hoş buldum kızım, iyiyim sen nasılsın?"
"Çok şükür baba, iyiyim." Emre kucağındaydı ve gözleri dikkatle ona kilitlenmişti.
"Pınar," dedi gözlerini Pınar anneme dikip. "Baran'a benziyor. Çok şükür bu günleri gördük." Dudaklarım usulca iki yana kıvrıldı. Şu an Baran'ı sarılıp, öpmeye o kadar çok ihtiyacım var ki...
"Baran daha aramadı değil mi?" Yüzümdeki gülümseme yerini endişeye bıraktı. Onu çok merak ediyorum. Gitti gideli hiç konuşmadık ve kocamı çok özledim. Resmen burnumda tütüyor.
"Yok baba, neredeyse iki hafta oldu." Anladım der gibi başını salladı ve sessiz kaldı. Tam tamına on dört gün olmuştu. Canım yanarken sessiz kaldım. Ben ağlasam da, sızlasam da ne sesini duyacağım şu an, ne de onu göreceğim.
"Yarın ola hayrola."
"Öyle baba."
Annemlere geçtiğimizde herkes Emre ve Cihangir ile ilgileniyordu. Sanki ikisi tüm aileyi teselli ediyor. Bu görüntü biraz olsun beni de teselli ederken gülümsedim. Kendileri yok ama çocukları var.
"Ee," dedi Aleyna bana ithafen. Belli belirsiz omuz silktim.
"Abinin hasretiden halim yok." Alttan alttan güldü.
"Hiç evlenme hayali olmayana bak be. Şimdi kocasının özleminden ölüyor."
"Kocamı özledim. Şimdi gelse yanından ayrılmam." Bu kez kahkaha attı.
"Abim bu halini görse ne der acaba?"
"Ne diyecek kız. Karısını sarıp sarmalayacak."
"Eh abim öyle, senin abin odun."
Kıkırdadım. "Abimi gömüp durma kız."
"Abim ince düşünceli ama senin odun abin öyle değil."
"Tamam sus kız, kocama nazar değdireceksin."
"Ay aman," birbirimize söylenip gülüştük.
Şu an burada olmak iyi hissettiriyor ama ben her anımda hatta her nefes alışımda onun yokluğuyla burun buruna geliyorum. Birkaç adım ötemde bile olsa yokluğu hissediliyor. Onsuz kendimi boşlukta hissediyorum. Yanımda kim olursa olsun hep Baran'ı gözlerim arıyor.
"Telefonun çalıyor," Aleyna'nın sesiyle kıpırdandım ve hızla ayağa kalktım. Bebek çantasından telefonumu çıkardığımda kalbim hızlandı. Ekranda adını görmek dahi heyecanlanmam için yeterli.
"Baran," dedim açar açmaz. Dizlerim titrerken kendimi zorlukla odama attım. Günler sonra sesini duymak beni mahvetti.
"Uhra'm." Kalbim hızlandıkça hızlandı. Elimi göğsüme bastırıp gözlerimi yumdum.
"İyi misin bir tanem? Yaran falan yok değil mi?" Konuşsun diye can attım. Odam bana dar geldi. Sanki duvarlar beni boğuyor.
"İyiyim yavrum. Siz nasılsınız? Emre nasıl?" Usulca yatağa oturup derin nefesler aldım.
"Bizi düşünme, çok şükür iyiyiz. Oğlun biraz huysuz ama sıkıntı yok. Abim nasıl peki?"
"İyi bakalım güzelim. Abin gayet iyi müsait olursa arayacak. Bende sesini duymak için aradım." Uzun süreceğinden emindim. Ve konuşması da her şeyi açıkça ifade ediyor.
"Sesini duymayı özlemiştim. Baran," dedim hızla. "Bekle Emre'yi getireceğim sesini duysun." Belki tuhaf olabilir ama oğlumuzda babasının sesini duysun.
Odadan çıkıp oturma odasına girdiğimde annemler bana baktı. Onlara hafifçe gülümsedikten sonra Emre'yi kucağıma alıp odadan çıktım. Yatak odama geçtiğimde yatağın üzerinden telefonu alıp hoparlöre aldım.
"Şimdi konuşabilirsin bir tanem." Baran sesli bir şekilde güldü. Gülüşü beni gülümsetirken oğlumuza baktım.
"Emre," mırıl mırıl mırıldanan oğlumuz sessizleşti. Bakışları dört bir yanda gezindi. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışır gibi bir hali var. Daha minicik olması dışında bir anormallik yok. "Oğlum."
"Sesini dinliyor Baran."
"Emre, oğlum." Gülümsedim. "Babam," dedi ve benim içim gitti. Nasıl da içli konuştu. "Oğlum," dedi bir kez daha Emre sadece dinledi. Gözlerim dolarken gülümsedim.
"Baran ya," gözyaşlarım hızla yanaklarımdan süzüldü. "Sesini duyunca sessizleşip sadece dinledi."
"Babasının oğlu Uhra'm." Gülümseyerek oğlumuza baktım ve git gide Baran'ın kopyası olacağına adım kadar eminim.
"Uhra,"
"Efendim."
"Annemler yanındaysa onlarında sesini duyayım kapatacağım." Yüreğim yandı kül oldu. Sanki bir el şu dakika boğazıma sarılıp nefesimi kesti.
"Herkes içeride,"
"Tamam güzelim. Kendinize dikkat edin."
"Seni çok seviyorum Baran." Biraz olsun yüzünün güldüğüne adım gibi eminim.
"Bende seni çok seviyorum hatunum."
Baran'a veda ettikten sonra oturma odasına geçtim. Herkesle kısaca konuştuktan sonra telefonu kapatmak zorunda kaldı ve aniden kapatmıştı. O kadar alışmıştık ki, Baran'ı tekrar aramadık. Aramak için can atmıştım ama açmayacağını da biliyorum.
Bazı geceler o kadar zifiri karanlık ki... sanki o yanımda yokken koca bir boşluğun arasında kaybolup gitmişim. Benim yolum o ve ben şu an yolumu kaybetmiş gibiyim. Onsuz çok eksiğim.
Bir yanım koca bir boşlukla baş başayken diğer yanım kalabalık. Ben o yokken kalabalığın arasında kaybolmuş gibiyim. Baran'ı çok özlüyorum. Eskiden böyle değildim ama ona kapılınca ben, ben olmaktan çıktım ve bambaşka biri oldum. Ben onunla kendimi buldum.
"Emre uyudu kızım."
Pınar annemin kucağında uyuyan Emre'yi alıp ayağa kalktığımda bana baktı. "Kalkalım mı anne?" dedim Pınar anneme. Onlarda kalmamı istiyor ve bende bu isteğini yerine getireceğim. Baran'ın emanetisiniz deyip kendini strese sokuyor. Aslında annemlerde de rahatım ama Pınar annemin gönlü kalmasın istiyorum.
"Kalkalım Demir," dedi ayağa kalkıp. "Torunumuz uyumuş." Annem onların bu haline tebessüm etti ve sessiz kaldı. Yüzündeki tebessüm her şeyin sebebini belli ediyordu.
Annemlere veda edip eve geçtiğimde direkt yatak odasına geçtim. Emre'yi yerine yatırıp üzerini ince pikeyle örttüm. Havalar hala sıcak ama geceleri serin oluyor.
"Uhra," kapıdan seslenen Almila'ya döndüm. "Uyuyacak mısın?"
"Yok canım, bir şey mi oldu?"
"Ha yok, annemler salonda oturacaklar sende gel diyecektim."
"Olur, gelirim."
Almila ile beraber odadan çıkıp oturma odasına geçtim. Pınar annemler sohbet ediyordu. Ve benim burada da tek eksiğim eşim. Ne kadar gülümsemeye çalışsam da bir yanım hep eksik hissediyorum. İki göğsümün arasında kocaman bir boşluk kalakalmış.
"Çok yaramazlardı," dedi Pınar annem. "Aleyna çok fenaydı Almila'ya göre." Gülümseyerek dinledim. "Baran en çok Aleyna'dan çekti. Oğlanı rahat bırakmıyordu." Hepimiz gülüştük. Biz küçükken Aleyna Baran'ın yanından ayrılmıyordu hatta bir keresinde onun peşinden gidip kaybolmuştu.
"Eski evimizdeyken," diyen Pınar anneme dikkat kesildim." Baran'ın kız arkadaşı vardı alt komşumuz." Ufak bir tebessümle dinledim. "Baran gelmek istemiyordu arkadaşından ayrılıp." Şimdi yanımda olsa çağ dışı kıskançlığımla Baran'ı sinirlendirebilirdim.
"Ya," dedim gülerek.
Pınar annem kahkaha attı. "Dur yanlış anlama kızım. Baran'ın çocukluk arkadaşı. Ay hatta o evlenmeden önce görüşmüşlerdi şimdi konuşuyorlar mı bilmiyorum." Konuşmuyorlar. Eğer konuşuyor olsa bilirdim.
"Konuşmuyorlar anne." dedim ve Pınar annem kahkaha attı.
Sohbet edip zaman geçirdikten sonra hepimiz odalara dağıldık. Odaya geçince üzerime çöken hüzüne sarılıverdim. Ne kadar iyiyim desemde bu odaya Baran olmadan adım atmak yarım hissettiriyor.
🌼
Gözleri pür dikkat eşyaları taşıyan insanların üzerindeydi. Yeşil hareleri arabanın hemen yan tarafında duran çocuğa kaydı. Hemen hemen yaşıtlardı.
"Hoş geldiniz mahallemize," diyen annesine baktıktan sonra tekrar çocuğa döndü.
"Hoş bulduk," kadın onları sıcak bir tavırla karşıladı.
"Pınar ben," dedi elini uzatıp.
"Fatma bende." diyen genç kadın kendini tanıttı.
"Yardıma ihtiyacınız olursa çekinmeyin lütfen." Fatma Hanım kocaman gülümsedi. Karşısındaki kadın epey sıcak yaklaşmıştı.
"Çok sağ olun, düşünmeniz dahi yeter."
"Olur mu öyle şey, mahallemize yeni geldiniz zamanla hepimizi tanırsınız."
Fatma Hanım tebessüm ettikten sonra oğluna döndü. "Bak annem sana arkadaş var burada." Küçük çocuk çatık kaşlarını annesine dikti.
"Ben eski evimize gitmek istiyorum." Fatma Hanım derin bir nefes aldı.
"Kerem, baban burada çalışacak oğlum. Artık buradayız."
Kerem omuzlarını kaldırıp indirdi sinirle. "Ben burada yaşamam. Burası güzel değil."
"Anne," derken minik ellerini saçlarına attı ve saçlarını geriye savurdu. Pınar Hanım gülümseyerek arkasını dönüp kızına baktı.
"Gel başımın belası."
"Abiciğim bana çikolata al."
"Almila," dedi Pınar Hanım. Kızları konuşmayı öğrendi öğreneli abilerine hiç huzur vermiyordu. "Abin arkadaşıyla oynayacak sen gel benim yanıma." Almila bir kez daha yüzüne gelen saçlarını geriye attı.
"Olmaz öyle, ben çikolata istiyorum." Kerem'in çatık kaşları bir küçük kızın üstünde bir de annesi ve Pınar Hanım'ın üzerinde gezindi. Buraya alışmak istemiyordu.
"Nerden bilebilirdim ki?" Gözleri silah arkadaşına kaydı. Günlerdir buradalardı.
"Bilemezdin kardeşim. Ben bilemedim. Bilseydim," diye mırıldandı en sonda. Bilmesi neyi değiştirirdi ki. Kader onları elbette bir araya getirecekti.
"Baran," dedi silaha çenesini yaslayıp. "Bak yemin ederim seni kardeşim bildiysem onu da kardeşim bilmek istedim." Baran hafifçe güldü. Karşısındaki adamın sözleri ona tanıdık geliyordu.
"Anlıyorum lan, anlıyorum da benim kız kardeşim. Sende beni anla."
Kerem güldü. "Tamam lan, tamam. Gevezelik yapma."
"Kerem, alırım boyunun ölçünü aslan parçası."
"Siktir git lan."
"Siktirme belanı it."
İkisi birbirine söve söve güldüler. Görevleri bitmişti şimdi ise helikopter bekliyorlardı. Karargaha geçip oradan da evlerine dağılacaklardı.
🌼
"Oğlum," bir ses ne kadar değiştirirdi kalp ritmini? "Ne oldu babacığım?" Sesi resmen kalbimi yerinden söktü. Uykunun en derininde sesi kulaklarımda çınladı. Kalbim onun varlığıyla can buldu.
Gözlerim aralanırken doğrulmaya yeltendim ve doğruldum. Gözlerimi kırpıştırıp yan tarafıma baktığımda gözlerimiz kesişti. Oğlumuz aramızda olduğu için yataktan kalkıp onun olduğu tarafa geçtim.
"Baran," derken kollarına atıldım. Beni kolları arasına alıp sırtını yatak başlığına yasladı. Ciğerim özleminden yanıp kül olmuştu.
"Yavaş yavrum, sakin." Başımı göğsüne yasladım. Huzur günler sonra ruhuma sızdı. Kalbim günler sonra ona kavuştuğum için bir farklı atmaya başladı. Kafesinden çıkmak istercesine çarpıp durdu.
"Hayır, yavaş olamam. Seni çok özledim." Gözyaşlarım süzülmeye başlayınca beni sarıp sarmaladı. Hala uykunun etkisindeyim ve bu an sanki hayalle karışık.
"Gece gece ağlama."
"Ağlayacağım."
Sessiz kalıp, boynumdan öptü. Dudakları milim milim boynumda gezindi. Derin soluklar alması beni mahvetti. O her kokumu içine çektiğinde kalbim daha çok hızlanıyor. Başımı kaldırdığımda gözlerimiz kesişti ve bana sıcacık gülümsedi. O gülümseyince içim sıcacık oldu. Gece lambası içeriyi aydınlattığı için birbirimizi net bir şekilde görüyoruz.
"Emre uyanık," konuşurken beni tamamiyle yatağa çekti. Oğlumuzu kenara alıp Baran'ın yanına uzandım.
Gözlerim Emre'ye kaydığında gözlerimi kısarak Baran'a döndüm. "Sen mi uyandırdın oğlumu?" Sırıtarak bana yaklaştı ve dudaklarını alnıma bastırdı.
"Oğlumu özledim." Onun aksine, ben uzanıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım ve onu özlemle öpüp geriye çekildim.
"Beni?"
"Sana hasret kaldım. Özlemek ne demek hasretinin yanında." Gülümseyerek kollarımı boynuna sardım ve Baran'a döndüm. Gözlerim onun koyu yeşillerine gömüldü. O, çiçek açtığım tek toprak. Ve ben onunla yeşeriyorum.
"Ben hasretinden kül oldum."
"Şüphem yok, sana bakınca anlıyorum."
"Kim sana kapıyı açtı?" Beni öpüp hafifçe geriye çekildi.
"Annem açtı. Geleceğimden haberi vardı."
"Bana neden söylemedin?" Saçlarımı dikkatle kulağımın arkasına aldı.
"Geldiğimi gör diye." Birbirimize daha çok yaklaştık. İçim gitti. Ona bakarken kendimdem geçiyorum. Aramızdaki mesafe hiç yok gibi ve ben heyecandan bayılacak gibiyim.
"Benim güzel karım," nefesi dudaklarımı yokladı. "Güzelim." Beni mest etti. Öpüşü o kadar derindi ki gözlerimi sıkıca yumdum. Birbirimize çok muhtaçız ve bu süreç biraz daha uzayacak.
"Geberiyorum Uhra," hafifçe geriye çekildi. "Bu nasıl özlem!" Gözlerimi usulca aralayıp kıkırdadım.
"Senelerce bekledin, birkaç ay beklemek ne ki?" Beni geriye yatırıp üzerime çıktı. Ellerini başımın iki yanına bastırıp harelerini yüzüme kilitledi.
"Sikeyim seneleri, ben nasıl sabretmişim hatırlamıyorum. Ama şu an sana baktıkça geberiyorum." Kahkaha atmamak için alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.
"Ya Baran Bey, böyledir hayat." Ağırlığını hafifçe üzerime bıraktığında gözlerim büyüdü.
"Delirme Baran, kalk üzerimden." Tek kaşını olumsuz anlamda kaldırdı. "Aşkım lütfen."
"Uhra," dedi üzerimden çekilip. "Şöyle tek bir kelime edip yumuşatma beni." Gülümseyerek doğruldum ve sırtımı geriye yasladım.
"Emre'yi emzirip tekrar uyutacağım." Emre'yi kucağına alan Baran bana baktı. Uzanıp oğlumu kucağından aldım ve emzirmeye başladım. Baran'ın bakışları üzerimdeydi bu yüzden başımı kaldırıp ona baktım. Uykusu var ama bize bakmaktan geri kalmak istemiyor gibi.
"Uyu bir tanem," tek kaşını kaldırıp indirdi.
"Göğsünde uyumak istiyorum." Gülümseyerek Baran'a baktım.
"Çok özlenmişim." Gülümsedim. Bana doğru yaklaşıp usulca dudaklarını yanaklarıma bastırdı.
"Tahmin edemeyeceğin kadar çok." Kıkırdadım. Oldukça sessiz olmaya çalışıyorum ama olmuyor. Baran yanımdayken dünyanın en mutlu kadınıyım.
"Emre'yi beşiğe yatırayım." Dikkatli bir şekilde yataktan kalkıp Emre'yi yatağımızın yanındaki beşiğe yatırdım. Aslında bu beşiğe hiç gerek yoktu ama Pınar annemler almış. Emre'nin üzerini örttükten sonra Baran'ın yanına geçtim.
"Uyuyalım mı?" dedim fısıltıyla. Ben uzanınca bana yaklaşıp başını göğsüme yasladı. Elimi saçlarına atıp saçlarını dağıttım. Baran'ın saçlarıyla oynamayı çok seviyorum.
"Seni çok özledim." Sesi boğuk ve uykulu çıkmıştı. Kocaman gülümsedim. Elim saçlarından yüzüne doğru kaydı.
"Bende seni çok özledim." Parmaklarım sakallarına sızdı. Baran'ın sakalları epey uzamış. Normalde pek sevmediği için çok uzamasına müsaade etmez.
"Ne zaman bitiyor bu şey anasını satayım?" Gilmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Daha oğlumuzun kırkı bile çıkmadı. Bebek Mevlüt'ü yapacağız bir de." Gözlerini araladı ve başını yüzüme çevirdi.
"Oğlumuzun kırkı ne alaka şimdi yavrum?"
"E bir tanem, lohusasallık uzun sürüyor. Bitince ben sana söylerim."
Gözlerini kısarak yüzüme baktı. "Sen utanır söylemezsin falan."
Yüzümü astım. "Hadi ya, şuna bak."
"Her şeyden utanıyorsun hatun."
"Ay ne yapayım Baran, utanıyorum elimde değil." Doğrulup üzerime eğildi.
"Utancını yerim lan."
"Baran," uzanıp onu bir kez daha öptüm. Onu öpmeye asla doyamıyorun. Şuracıkta onun özlemiyle tutuşuyorum.
"Uhra," dedi bambaşka bir tonda. İçim gitti. Kolları arasında yok oldum. Milim milim tenim yanıp kavruldu. Tenim tenine çok muhtaç Baran Oğuz.
"Baran ya, sensiz hayatımın bir anlamı yok." Saçlarımı geriye atıp boynumdan öptü. Dudakları aheste aheste boynuma dokunup durdu. Gözlerimi kapatıp her anın tadını çıkardım.
"Özlenmişim epey," muzipçe güldü. Gülümseyerek elimi saçlarına atıp saçlarını dağıttım.
"Çok özlendin Baran Bey, karın yanından ayrılmak dahi istemiyor." Kahkaha attı. Kahkahası odada yankılanınca koluna vurdum.
"Gece gece kahkaha atılır mı sevgilim? Emre de korktu."
Oğlumuzu kontrol ettikten sonra kollarını sıkıca bedenime sardı. "Uyuyalım Uhra'm. Yarın eve geçince daha çok vakit geçiririz. Bir hafta evdeyim."
"Ayağın nasıl oldu?"
Başını göğsüme gömüp gözlerini yumdu. "Çok iyi. Saçlarımla biraz oynar mısın?" Hızla ellerimi tekrar saçlarına attım ve saçlarıyla oynamaya başladım.
"Kollarımın arasında olmanı çok seviyorum bir tanem." Baran'ın saçlarından öpüp gülümsedim. "Bana ait oluşun fevkalade." Sözlerimin ardından tişörtümü hafifçe yukarıya kaldırıp elini belime attı. "Baran," dedim şaşkınlıkla. Dokunuşu hafif hafif artarken nefesim kesildi.
"Bana ait oluşun fevkalade Uhra." derken doğruldu. Hareleri milim milim yüzümü taradı. "Benim oluşun fevkalade." Gülümseyerek kollarımı boynuna sarıp başımı boyun boşluğuna gizledim.
Bu hayatın bana en güzel mucizesi. Hem dünyalık, hem de ahiretlik bir armağan gibi.
🌼
Sabah gözlerini yeğeninin sesiyle açtı. Ağlama sesi durmazken hızla yataktan kalkıp abisinin odasına yöneldi. Kapıyı aralayıp içeriye baktığında gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"Kız, Almila." Annesinin sesini duyunca odanın kapısını kapatıp sessizce oradan ayrıldı.
"Emre'nin ağlamasına uyandım. E abim gelmiş birbirlerine sarılıp uyuyorlar." Pınar Hanım gülümsedi. Oğlu sağ salim geldiği için epey mutluydu.
"Gece geldi. Bak ses kesildi, Uhra uyanmıştır. Sen niye odaya dalıyorsun annem?"
Almila annesine bakıp yüzünü astı. "Ne bileyim anne abimin geldiğini. Hem nasılda birbirlerine sıkıca sarılmışlardı ya. Kıyamam bunlara." Pınar Hanım kıkırdadı. Uhra ve Baran'ı böyle mutlu gördükçe herkesten çok seviniyordu.
"Tamam oğlum," diyen Uhra ağlayan bebeğini alıp tekrar yatağa geçti. Bebeğini emzirmek için harekete geçince bebeği bu kez çığlık atarak ağlamaya başladı.
"Babasının oğlu. Arsız mısın sende annem? Ne bu sabah sabah." Bebeği göğsünü tutunca sakinleşti.
"Ben daha sana doyamadım Uhra."
"Baran," dedi azarlar gibi. "Sabah sabah." Baran gözlerini araladığında uykuluydu.
"Sana olan doyumsuzluğumun bir sınırı yok." Baran'ın bu sözleri içten içe epey hoşuna gittiği için gülümsedi. Emre göğsünü bırakınca bebeği aralarına yatırıp geri uzandı.
"Uyuyacak mısın daha?" derken eşine baktı.
Uykulu gözlerini tekrar aralayan Baran göz kırptı. "Uyuyalım, daha erken." Uhra uykusu kaçtığı için yatakta oturmaya devam etti.
"Sen oğlunla uyumaya devam et ben bir annemlere bakayım." Uhra yataktan kalkacağı anda elini tutup ona engel oldu.
"Emre'yi beşiğine yatırıp kollarımın arasına gelir misin?" Uhra'nın bu sözler karşısında içi erirken vakit kaybetmeden harekete geçti.
🌼
Şu kısacık vakitte özleminden delirdiğim için hiçte vakit kaybetme gereği duymadım. Oğlumuzu beşiğine yatırdıktan sonra kolları arasına girdim. Uyuyalım demişti ama beni öpmekten uyumaya vakti yok.
"Sözde uyuyacaktın?" Açıkça Baran'ı iğneledim. Sözlerimin ardından dişlerini köprücük kemiğime geçirdi. Dudaklarımın arasından kısık bir çığlık kaçarken Baran'ı geriye ittim. "Baran, köpek misin ya?" Dudaklarını aralayıp sırıttı. "Sırıtma." dedim sinirle. Resmen acımadan dişlerini tenime geçirdi. "Kızardı değil mi? Gör bak iz kalacak uzun bir süre."
"Kalsın Uhra'm. Benim karımsın. Benden başka kimse görmüyor zaten."
"Sus Baran." Yüzümü asarak geriye çekildim. Köpek işte ya, canım acımıştı.
"Gel hadi buraya," derken sırıtmaya devam etti. Usulca ona doğru yaklaşıp başımı göğsüne yasladım. Evimizde olsaydık yataktan hiç çıkmazdık. Saatlerce kolları arasında olsam yeter bana.
"Gidip annene yardım edeyim kahvaltı hazırlayacağız. Eve gider miyiz yoksa akşama kalır mıyız?" Sözlerimi duymazdan gelip bana sarıldı. Başını boyun boşluğuma gömüp derin derin nefesler aldım. "Baran."
Dudaklarını boynuma bastırdı. "Hım," diye mırıldandı usul usul.
"Bana cevap versene." Dudakları yavaş yavaş çeneme yönelirken dirseğimle karnına vurdum. "Geri çekil, bana cevap versene ya." Başını en sonunda geriye atıp bana baktı. Onunla göz göze gelince içim gitti.
"Sinirlenmen aşırı hoşuma gidiyor. Az daha sinirlensene."
Kollarımı Baran'ın boynuna sardım. "Sinirlenmiyorum."
Dudaklarını yanağıma bastırıp yavaşça geriye çekildi. Onun yavaşlığı beni çileden çıkarırken deliriyorum.
"Öyle mi?"
"Öyle."
Baran'a biraz daha yaklaştığımda soluklarımız birbirine karıştı. Gözlerini kapattığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Bir tanem,"
"Uhra'm,"
"Nasıl da süzülüyorsun kollarımın arasında."
"Oo Uhra Hanım," derken gözlerini araladı. Uzanıp dudaklarımdan öptü ve hızla ayaklandı. "Bana böyle tatlı tatlı yaklaşıp sonra gideceksin. Bende olduğum gibi kalacağım. Soğuk su bile fayda etmeyecek."
Kahkaha atarak geriye uzandım. "Beter ol sevgilim."
"Uhra,"
"Baran,"
Ona bakıp daha çok güldüm. Onunlayken kendimi dünyanın en mutlu kadını hissediyorum. Her anımda bana kendimi değerli hissettiriyor. Gözlerim hislerimin akabinde dolarken uzandığım yerden doğruldum.
"Ne oldu?" dedi kaşları çatılırken. Omuz silkip yataktan kalktım. Gözyaşlarım süzülünce gülümsedim.
"Hiç." Baran'a yaklaştım ve kollarımı boynuna sardım. "Sadece seni ne kadar çok sevdiğimi düşündüm." Başını boyun boşluğuma gömüp boynumu art arda öptü.
"Ulan," kokumu derince içine çekti. "Ölürüm senin uğruna." Geriye çekilip kaşlarımı çattım.
"Baran deme öyle." Başımı ellerinin arasına alıp alnımdan öptü. Yetmedi, üst üste alnımdan öptükten sonra yanaklarımdan da öptü.
"Uhra'm." Kalbim eriyip yok oldu. Sanki yüreğim onun avuçlarının arasında.
"Hadi git elini yüzünü yıka bende geliyorum." Baran beni bir kez daha öptükten sonra odadan çıktı. O çıktıktan sonra Emre'yi kontrol ettim ve ardından üzerimdeki pijamaları değiştirdim. Odadan çıktığımda Baran oturma odasına gitmişti. Hızlıca rutin işlerimi halledip mutfağa geçtim ve şaşkınlıkla kalakaldım. Pınar annem çay koymuş ve masayı hazırlamıştı.
"Anne," dedim şaşkınlıkla. "Keşke beraber hazırlasaydık. Yorma kendini artık." Bana bakıp tatlı tatlı güldü.
"Almila yardım etti. Sen Baran'a bak kızım biz her şeyi hallediyoruz." Pınar anneye manidar bir bakış attım.
"Olur mu öyle şey anne? Baran bir hafta izinli." Tezgahın üzerindeki patates dolu tabağı masaya bıraktım.
"İyi kızım. E siz kahvaltıdan sonra eve gidersiniz değil mi?" Dudaklarımı usulca dilimle ıslattım. Şimdi ne desem bilemedim, Baran eve gideriz demişti ama annemlere ayıp olsun istemiyorum.
"Kal dersen kalırız anne. Baran gideriz demişti ama zaten bir hafta izinli."
Pınar annem hafifçe kıkırdadı. "Sıpaya bak sen, hiç annemlerle vakit geçireyim demiyor. Evlendi evleneli beyefendinin umurunda değiliz." Pınar annemin sözleri beni bir miktar incittti ama kadın sonuna kadar haklı. Ne kadar evimiz ayrı da olsa gelip ailesiyle vakit geçirmeli. Cihad abim bu konuda çok hassas Baran'a göre; abim görevden geldikten sonra Aleyna ile beraber annemlere gelip bir gün kalıyor ve vakit geçiriyor.
"Haklısın anne," dedim bakışlarımı kaçırıp.
"Sen sakın alınma kızım. Ben oğluma söyleniyorum."
"Alınmadım anne, bu konuda sana hak veriyorum. Baran düşüncesizlik yapıyor."
"Ne düşüncesizliği," dedi mutfağa girdiğinde. Kaşları sorgularcasına hareketlendi.
"Pınar annem sana söyler, ben bir Emre'yi kontrol edeyim." Onları mutfakta yalnız bırakıp mutfaktan çıktım.
🌼
Baran yavaş adımlarla annesine yaklaştı. "Ne oldu validem?" Pınar Hanım'ın buğulanan gözleri yere sabitlendi. "Annem," dedi bu kez oldukça şaşırmış bir halde. "Hayırdır, ne oldu?"
"Evlendin evleneli bizi unuttun oğlum." Baran'ın yüzündeki şaşkınlık yerini sabit bir ifadeye bıraktı. "Sana çok kızıyorum Baran. Ne doğru düzgün arayıp hal hatır soruyorsun ne de doğru düzgün geliyorsun. Uhra demese aklına gelmeyeceğiz."
"Anne," dedi şaşkınlıkla. "Olur mu öyle iş? Siz benim ailemsiniz. Evlendim diye sizden kopmadım. Uhra'nın yeri ayrı sizin yeriniz ayrı." Pınar Hanım'ın gözyaşları yanaklarından süzüldü. Baran suçlulukla annesine yaklaştığında Pınar Hanım elini kaldırdı.
"Ben sana demiyorum karını bizden üstün tutuyorsun. Ben sana bizi düşünmüyorsun dedim. Ben isterim tabii siz mutlu olun. Demem Uhra kızımla beni bir tut ama bizi böyle geri plana atma Baran. Atacaksan da,"
Baran hızla Pınar Hanım'ın sözünü kesti. "Anne," dedi baskın bir tonda. "Validem düşüncesizlik ettim. Doğru söylüyorsun ama ben sizi hiç atar mıyım? O nasıl söz annem." Yavaşça annesinin ellerini ellerinin arasına aldı. "Kurban olayım ağlama." Pınar Hanım daha çok ağladı.
"Sıpa," dedi azarlar gibi. "Seni evlatlıktan reddederim." Baran annesinin alnından öptü.
"Ne söylersen söyle boynum kıldan ince Pınar Sultan."
Pınar Hanım yavaşça oğlunun omzuna vurdu. "Hayırsız evlat oldun başıma."
"Anne," dedi kızgınlıkla. "Öyle söyleme erkek adamız."
"Annesini unutan bi' adamlığını sorgulasın." Baran alınmış gibi yaptığında Pınar Hanım başını iki yana salladı. "Valla alınırsan alın Baran. Seni ben dokuz ay karnımda taşıdım. Geceleri bana kök söktürdün sıpa." Baran gülümseyerek annesine baktı.
"Emre'de bana çekmiş herhalde."
"Oh iyi olmuş. Uhra kızım Emre'yi sana versin uyusun sende az beni anlarsın."
"Bak hele anne," dedi gülerken. Pınar Hanım ve Baran gülüşerek birbirlerine sarıldı. Almila mutfağa girdiğinde kaşlarını çattı.
"Ben," dedi hevesle abisine yaklaşıp. Baran kız kardeşini kollarının arasına alıp sardı. Almila kendini çocukluğunda en sevdiği bir anda hissetti.
"Abi," dedi başı Baran'ın göğsüne yaslıyken. "İyi ki varsın."
Kız kardeşinin saçlarından öptü. "Sende iyi ki varsın kardeşim." Kız kardeşini sevgisiyle sarıp sarmaladı.
Bölümü beğendiniz mi?
Bölüm hakkında düşünceleriniz?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.78k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |