31.Bölüm
"Bazen sevgi, en sevdiklerinle sınanmaktır."
Hayatın neresinden tutarsan o kadar yol alırsın derdi çok sevdiğim bir hocam. Ben hayatı en imkansız gördüğüm yerden tutmuştum ve elimde avucumda o vardı. Ellerim onun ellerine kenetliyken her şey o kadar önemli gibi geliyor ki, ben bile şaşırıyorum. Şimdi bütün varlığı ömrüme denk.
"Yok," dedi abimlerle gülüşürken. Gözlerim dikkatle gülen yüzünde gezinirken tebessüm etti. Çok da güzel gülüyor orası başka bir mevzu. "Hadi lan oradan." Gözleri bu kez bana döndü ve yüzündeki gülümseme büyüdü. Bana hala böyle aşkla bakıyor olması; sahi mi diye düşünmeden edemiyorum.
"Uhra," oturduğu yerden ayaklandı. Pınar annemlerde akşam yemeğini yedikten sonra annemlere geçmiştik. Çay içip annemlerle güzel sohbet ettik. "Bize artık müsaade baba."
"Tabii oğlum." diyen babam da ayağa kalktı bizi uğurlamak için. Yüzümdeki tebessümle anneme döndüm ve sıkı sıkı sarıldım. Baran ile hayatımıza alışmıştım ama arada annemleri özlemiyor değilim.
"Dikkat et kızım." derken sesindeki endişeyi anlamıştım. Hamile olduğum için ekstra endişeliler.
"Ederim validem."
Herkesle vedalaştıktan sonra arabaya geçtik. Doğumdan sonra aylarca evde olacağım ve bu benim açımdan biraz sıkıcı. Sürekli hastanede olmaya bünyem epey alışmıştı. Bebeğimiz olacağı için pek sıkılacağımı düşünmüyorum tabi.
"Ne oldu güzelim?" Baran'a bakıp sıcacık gülümsedim.
"Hiç, bebeğimiz doğduktan sonrasını düşünüyorum." Baran şefkatle gülümseyip elimi tuttu. Dudakları büyük bir aşinalıkla elimin üstüne dokundu ve içim sıcacık oldu.
"İyi düşün, iyi olsun güzelim." Derin derin nefesler alıp oturuşumu düzelttim. Sen yanımdayken hep iyi düşünüyorum bir tanem.
"Yarın gidecek misin?" Bana saliselik bir bakış attıktan sonra yola döndü.
"Yarın görev çıkma ihtimali var." Yüzümün asılmasına mani olup hemen gülümsedim. Onu göndermekten gocunmuyorum. Ben onunla her yola yürümeye söz verdim.
"Geldiğinde doğurmuş olurum." derken güldüm.
"Komik değil." Bana çok kısa bir bakış attı. Yüzümü buruşturup Baran'a ters ters baktım. Bence gayet komikti.
"Sen şakadan ne anlarsın ki zaten." Hafifçe sırıttı ve yine sessiz kaldı. Bazen onun bu sessizliği beni aşırı derece sinirlendiriyor. Bir insan bu kadar sessiz olur mu diyorum ama oluyor işte. Baran sessiz ve içine kapanık biri.
"Duvar," dedim iyice cama doğru dönüp.
"Dikkat et duvara çarparsın." Omuz silktim huysuzca.
"Ne çarpacağım ya, gözüm görüyor çok şükür."
"Sen çarpmazsan duvar gelip sana çarpar." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu adama çok aşığım çok.
"Valla canım, benim duvarla işim yok."
"Uhra," dediğinde keyifle kıkırdadım. Ses tonu gayet açık ve netti. Beyefendi ses tonuyla bile ayar çekiyor.
"Geldik." Dikkatli ve hızlı bir şekilde kemerimi çözüp arabadan inmeye çalıştım, tabi benim için oldukça marifetli bir iş. Karnım büyüdüğü için benim hız anlayışım yerlerde.
"Beklesen ne olacak merak ediyorum." Baran söylene söylene elimi tutup beni evimize yönlendirdi. Eve girene kadar söylenmeye devam ediyordu.
"Duvara gerek duymak istemiyorum belki." Kapıdan içeriye girdim ve çantamı askıya astım.
"Oturma odasına geçer misin Uhra?" Arkamı dönüp Baran'a baktığımda yüz ifadesi dümdüzdü. Yutkundum. Ortamın havası iyice değişirken ayakkabılarımı çıkarıp oturma odasına ilerledim. Ardımdan içeriye giren Baran, usulca kolunu belime sardı.
"Ben sana duvar da olurum," beni yavaşça kenara çekti. Koltuğu açtıktan sonra yastığı düzeltip beni yanına çağırdı. "Sana her şey olurum kızım ben." Alt dudağımı dişlerimin arasına kıstırıp dikkatle koltuğa, Baran'ın yanına uzandım.
"Odamıza çıkalım uykun varsa."
"Yok, biraz sessizce burada uzanalım sonra çıkarız."
"Peki."
"Sen bir uysallaştın."
"Ay, uyusallaştın ne Baran? Ben vahşi miyim?"
"Hay böyle işin," o kendi kendine söylenirken uzaklaşmaya çalıştım ama bana engel oldu. Kolları sıkıca belime sarıldı.
"Sen benim biricik prensesimsin."
"Kraliçeyim, prenses değil." Saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.
"Ne alaka şimdi?"
"E prensesin çocuğu mu var? Kraliçenin çocuğu var." Baran'ın yüz ifadesini az çok tahmin edebiliyorum ayrıca çok saçmalamıştım. Benim nazımı da hiç sıkılmadan çekiyor canım kocam.
"Senin bu hamilelikten dolayı devrelerin iyice yandı yavrum."
"Baran! Bak ikidir bana ne diyorsun." Başını keyifli bir halde boyun boşluğuma gömüp sesli güldü.
"Yavrum," içim erirken gülümsedim.
"Yavrun muyum?" Hafifçe geriye çekilip yüzüme baktı ve imalı bir şekilde sırıttı.
"Yavrumsun."
"Of sana çok aşığım ben ya." Baran kahkaha atarak geriye uzandı ve beni de göğsüne çekti.
"Bende sana çok aşığım Uhra." Başımı iyice göğsüne gömdüm. Kendimi burada o kadar mutlu hissediyorum ki, kelimelerle ifade edemeyecek kadar farklı. Benim dünyam burası. Benim yuvam başımı yasladığım göğsü.
"Uyursam beni taşıma, uyandır beraber odamıza çıkalım." Beni duymazdan geldi ve kollarını bedenime sardı. Gözlerim aheste aheste kapanırken kokusunu içime çekerek uyumaya geçtim.
Uykunun en tatlı hali onun kollarında. Ben burada bir ömür uyusam yine bana yetmez. Onunlayken hep daha fazlasını istiyorum. Beni daha çok öpmesini ya da bana daha çok sarılmasını. Her şeyin en fazlasını istiyorum.
"Şş," dedi kulağıma fısıltı şeklinde. Huysuzca gözlerimi aralamaya çalıştım ama etraf epey karanlık. "Uyu Uhra." Huysuz huysuz kıpırdandım. Beni odamıza taşıyor.
"Ya bir tanem, ağırlaştım."
Sırtım yumuşak yatakla buluşunca gözlerimi kıstım. Yavaşça üzerime eğildi ve dudaklarını alnıma bastırdı. Gözlerim kendiliğinden kapanırken beni daha çok öpmesini bekledim ve beklediğimde oldu. Buz gibi dudaklarım onun dudaklarıyla buluşunca ısındı. Tenim onun tenine susamış. Kana kana susamış gibi hissediyorum. Şu an onu öpüyor olmak bile yetersiz.
"Uhra'm," biraz geriye çekildi. Ellerim onu yakasından tutmuş ve kene gibi yapışmıştım. "Yavaş." Derken sırıttığına adım kadar eminim. Odamız karanlık olduğu için yüzünü tam göremiyorum.
"Bir an önce doğurmam lazım Baran." Sıcak nefesi yüzüme çarpıp dağıldı. Usul usul alnımdan öpüp doğruldu.
"Sabrediyorum güzelim, sen böyle yaparsan ben kendimi hiç tutamam." Utancım hafif hafif üzerime sinerken gözlerimi sıkıca kapattım. Baran'ı fazlasıyla zorluyorum en iyisi köşeme sineyim.
"Sanırım utandım." Benim bu halime gece gece sesli bir şekilde güldü.
"Hadi uyuyalım, yarın erken uyanacağız."
Yanımda yerini aldığında hemen göğsüne iliştim. Başımı huzurla göğsüne yasladığımda uykunun tadını çıkarmam kaçınılmaz. O yanımdayken dünyanın en güvenli yerindeyim. Gözlerim kapalıyken dudaklarımı göğsüne bastırdım.
"Seni seviyorum." diye mırıldandım geri uzanırken. Baran nefes alıp verdikten sonra saçlarımdan öptü.
"Bende seni seviyorum." Şimdi rahatça uyuyabilirim. Dudaklarım iki yana kıvrılırken tekrar uyumaya çalıştım.
"Tamam," diyen Baran'ın sesiyle gözlerimi araladım. Uykulu gözlerim aydınlık odada gezindi. Baran giyinme odasından çıktığında yanıma doğru yaklaştı. Uykulu gözlerim önce belindeki silaha ardından yere bıraktığı ufak bavuluna kaydı.
"Baran," dedim dolu gözlerle. Uzandığım yerden onun yardımıyla doğruldum. "Görev mi?" Gözlerini açıp kapadı.
"Uykun varsa uyu güzelim." Uykulu gözlerimi kapatıp açtıktan sonra ayağa kalkmak için hareketlendim.
"Sen beni bırak, sorumu cevapla." dedim sanki var olduğunu bilmeden.
Baran eğilip alnımdan öptü ve geriye çekildi. Koyu hareleri kısık bir şekilde yüzümü taradı. Aşina olduğum cümle dudaklarından dökülürken gözlerim doldu. "Günüm aydı."
"Ay," dedim belimi tutup. Sırtımdan karnıma doğru hafif ağrılar vardı. "Cevap vermediğin için erken doğurabilirim." Baran kahkaha atarak ayağa kalkmama yardımcı oldu. Derin derin nefesler aldım. Önce kahvaltı yapmalıyız. Kocamı kahvaltı yapmadan göndermek istemiyorum.
"Hemen mi çıkacaksın? Bekle sana kahvaltı hazırlayacağım." Sesli bir şekilde oflayarak beni durdurdu.
"Uhra Uhra Uhra, biraz duracak mısın? Sen uyu, ben bizimkilere haber veririm uyandığında annemlere geçersin." Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.
"Ben sana şimdi kahvaltı hazırlayacağım. Eğer hemen gitmen gerekiyorsa, ben evde kalırım sen gidersin. Merak etme abime haber veririm." Elini saçlarına attı ve saçlarını dağıttı. Yavaş yavaş sinirleniyor paşam.
"Uhra, beni sinirlendirme güzelim." Baran'a göz ucuyla baktıktan sonra iki elimi karnıma koydum.
"Bebeğim, baban şansını fazla zorluyor değil mi?" Bebeğimiz hem sesime, hem de dokunuşuma anında tepki verdi. Gülümseyerek karnımı okşadım. "Hadi ben çok acıktım Baran." Onu yatak odasında bırakıp dikkatli bir şekilde alt kata indim. Mutfağa geçtiğimde ardımdan geldiğini elbette anlamıştım. Ben ocağa çay suyu koyarken Baran sandalye geçip oturdu. Gözlerini üzerime diktiğinde ona bakıp sıcacık gülümsedim.
"Bizi merak etme," dolaba ilerledim ve kahvaltılıkları çıkarmaya başladım. "Biz gayet iyiyiz. Zaten doğuma daha var endişelenme yani." Kahvaltılıkları masaya dizdikten sonra mutfak dolabına yöneldim ve çay bardaklarını alıp masaya tekrar döndüm.
"Bazen o kadar çok korkuyorum ki Baran, hani canından can alırlarmış gibi hissediyorum. Senin birazcık canın acısa, ben burada ölümle burun buruna gelmiş gibi oluyorum." Gözlerini hiç üzerimden ayırmadan beni dinlemeye devam etti. Bu sessizliği aslında benim için bir cevap. Onun kendi içinde neler düşündüğünü kestiremiyorum ama bir şeyler düşündüğünü biliyorum.
"Uhra'm," başımı hızla iki yana salladım ve akan gözyaşlarımı ellerimle sildim. Ona veda etmek çok zor. Ben bu anı her yaşadığımda sanki ilk kez yaşıyormuşum gibi tepki vereceğim. Kimse bana neden bu kadar tepki verdiğimi sormamalı. İnsan eşini göz göre göre gençliğinin baharında kendi elleriyle ölüme uğurluyor. Buna ağlamamak mümkün mü!
"Ya Baran, bırak ağlayayım. Sende çok şey yapma. Ben böyle iki üzülür, sonra ağlarım ama seni güle güle yollarım. Sen gitmek istedikten sonra bana söz düşmez." Oturduğu yerden kalkıp yanıma yaklaştı. Kolumdan tuttuğu gibi beni kolları arasına alıp sıkı sıkı sarıldı. Tabi karnım aramıza mesafe açmıştı.
"Benim güzel karım. Bebeğimizin güzel annesi." Yüzümdeki gülümseme büyürken başımı kaldırıp yüzüne baktım.
"Bebeğimiz," diye mırıldandım duyacağı bir şekilde. Baran gülümseyerek saçlarımdan öptükten sonra geriye çekildi ve ocağa ilerledi. Çay suyu kaynıyor. Çayı demlemeyi unutmuştum.
Baran ile beraber keyifli bir kahvaltı yaptım. Ara ara bana bulaşıp durdu ve tabii ki ona hırçınlığımla karşılık verdim. En son beni aşırı sinirlendirip masadan kalktığında çay kaşığını kafasına fırlattım.
"Vay anasını," dedi tekrar mutfağa girdiğinde. "Damarına basıldığında nasıl da hırçınlaşıyorsun." Gözlerimi kısarak Baran'a baktım.
"Kediyi de köşeye sıkıştır o da tırmalar." Sözlerimden sonra kahkaha atarak masada üzerime doğru eğildi.
"Tırmalasana beni," başımı kaldırıp Baran'a baktım. Ben ona bakarken o sadece yutkunuyordu. Benim sana böyle bakmam bile seni bana bağlarken, bir şey yapmama gerek yok. Yüzü yüzüme daha çok yaklaşırken dudaklarına uzanıp derin bir öpücük kondurdum ve geriye çekildim.
"Abim gelecek," bakışlarımı masaya çevirdim. Göz temasımızı bozan ben oldum çünkü onun ağına kapılırsam hiç iyi olmaz. "Berkin abim biraz sonra beni almaya gelecek."
"İyi bakalım." Sesindeki düz tını içimi acıttı ama çıtım çıkmadı. Çok fazla göreve gidiyor bu beni endişelendiriyor olsa da Baran'a bir şey diyemiyorum.
"Yanına ceket almayı unutma bir tanem." Masadan kalkıp Baran'a yaklaştım. Usulca kollarımı boynuna sardığımda gözleri yine aramıza mesafe açan karnıma kaydı ve güldü.
"Ulan," dedi gülmeye devam ederek. "Seni böyle bırakmam zoruma gidiyor." Buruk bir tebessümle elimi yanağına çıkarıp yanağını okşadım.
"Sevgilim, belirli bir dönüş günün var mı yoksa akşam gelecek misin?" Dağınık saçlarımı geriye atıp elini boynuma attı. Teması huylanmamı sağlarken yavaşça eli omzuma kaydı ve oradan aşağıya inip ellerimizi birbirine kenetledi. Ona bakarken içim eridi benim, içim.
"Bilmiyorum güzelim, uzun sürmez dedi abin ama bakacağız. Biliyorsun ansızın gidip, ansızın geliyoruz." Başımı olumlu anlamda salladım. Uzanıp dudaklarımı yanağına bastırdım ve geriye çekildim.
"Vedalaşalım," dedi kısık bir sesle. Usul usul bana yaklaştığında gözlerimi kapatıp sıcacık gülümsedim. Her vedamızda bu anı yaşamak beni heyecanlandırıyor. Sanki onu ilk ve son kez öpüyormuş gibi hissediyorum. Dudakları dudaklarıma dokunduğu anda hafızam silindi. Her şey bir anda varlığını alıp giderken ona kapıldım. Onun ağına öyle bir kapıldım ki, şimdi şu an her şeyi feda edebilirim.
Beni usul usul öptü. Dudakları dudaklarımdan kopup ve boynuma indi. Aheste aheste boynumda gezindi dudakları; sanki her saniyenin tadını çıkarırcasına. Tekrar çeneme dokundu içimi eriten dudakları. Öpücükleri artarken zorlukla nefes aldım.
"Yok," dedi beni dudak kenarımdan öpüp. "Başka çocuk yok yavrum. Ben sana böyle hasret kalacaksam başka çocuk yapmayız." Kıkırdayarak ellerimizi birbirine kenetledim.
"Hani birkaç sene sonra bir çocuk daha yapacaktık."
"Yapmayız," dedi huysuzca. "Ben sana böyle aylarca hasret kalamam. Seni öperken bile kendimden geçiyorum." Gülümseyerek Baran'ı öpüp geri çekildim.
"Geç kalma sevgilim."
"Böyle durursak gitmekten vazgeçerim." Kendini geriye çekip kaşlarını çattı. "Berkin ne zaman gelecek?"
"Mesaj attığımda kahvaltı yapıyordu. Birazdan burada olur."
"Tamam," dedi mutfağın çıkışına ilerlerken. Bende ardından yürüdüm ve kapıya kadar eşlik ettim.
"Allah'a emanetsin Baran'ım." Yanıma yaklaşıp beni alnımdan öptü.
"Sizde güzelim. Abin geldiğinde bana haber ver."
"Tamam canım."
Kapıyı açtığımda Baran açtığım kapıdan dışarıya çıktı. O arabaya binene kadar gülümsedim. Arabaya bindiğinde gözlerim doldu. Araba hareket ettiği anda gözlerimden yaşlar süzüldü. Evin kapısını kapatıp sakinleşmeye çalışarak mutfağa geçtim.
🌼
Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan Uz çifti kahvaltı yapmış ve oturma odasına geçmişti. Cihad göreve gideceği için erken uyanmış ve iki aylık oğluyla uzun uzun vakit geçirmişti.
"Dikkat et tamam mı Cihad?" Aleyna endişeli bir halde eşine baktı. Cihad doya doya oğlunu öperken o sadece izliyordu.
"Ederim canımın içi. Sizde evde kalmayın annemlere geçin." Aleyna oturduğu yerden ayaklandı.
"Berkin abi Uhra'yı alıp annemlere bırakacak geçerken bizi de alacak."
"Az önce tekrar aradım. Sizi alacak." Cihad oğlunu koltuğa yatırıp ayakta dikilen eşine baktı.
"Yamacıma gel bakayım," Aleyna tebessümle eşine baktı ve usulca hareketlendi. Cihad'ın dizleri üzerine oturduğunda derin bir nefes aldı.
"Kendine dikkat etmeyi unutma." Aleyna konuşurken Cihad onu öpmeye başladı. Eşinin yanaklarını öptükten sonra alnından öpüp geriye çekildi.
"Ederim dediysem ederim Aleyna'm." Eşinin sözünü tutacağını bildiği için gülümsedi ve onun aksine dudaklarını birleştirdi. İkisi birbirine sarılırken Aleyna'nın gözleri doldu.
"Neyse neyse, seni sağ salim uğurluyoruz canım. Kendine dikkat et. Eğer dikkat etmezsen aklına ilk biz gelelim." Cihad tebessümle eşine baktı ve ardından gözleri hemen yan taraflarında sessizce uzanan oğluna kaydı. Hiç kimse için olmasa bile evladı için gelirdi. Gelmek için savaşırdı.
"Emrin olur gülüm." Aleyna'nın gözyaşları süzülürken Cihad onu göğsüne çekti.
"Sulu göz oldum iyice Cihad."
"Ol yavrum," eşini kollarının arasından çıkarmak istemiyor ama gitme vakti gelmişti.
🌼
Hep mi böyle olacağız diye çok düşünmüştüm en nihayetinde böyle olacağımızı adım gibi biliyordum. Onu hep uğurlayacağımı ve ardında kalacağımı kabullenmiştim. Hiçbir şey değilde onun gitmesi benim kalmam çok zoruma gidiyor.
"Uhra,"
Oturduğum yerde kıpırdanarak anneme döndüm. Oturma odanın kapısında durmuş bana bakıyor. Derin nefesler alıp verdim. Düşüncelerim beni her an boğazlıyor.
"Efendim validem." Bana bakan annemin gözleri dolunca şaşkınlıkla bakakaldım.
"Annem," dedi yanıma yaklaşırken. "Ben senin bu halini hiç düşünmezdim. Şimdi sana bakınca duygulandım. Hele Baran evladımın damadım olacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi."
"Anne,"
"Sakın ağlama Uhra, şimdi oturup seninle beraber ağlarım. Bak," dedi karnıma dokunurken. Eli usulca karnımı okşadığında tebessüm ettim. "Büyümüş torunum. Doğuma çok az kaldı. Doğurda seveyim torunumu." Tebessümle annemin elinin üstüne elimi koydum.
"Anne," gülümseyerek bana baktı. "Baran hayatımda verdiğim en güzel karar. Bana sadece eş değil her şey oldu. Şimdi onun sağ salim yanıma gelmesi için her şeyi feda ederim." Onun için bir kez daha çabalarım.
"Deme öyle kızım. Allah'ın gücüne gider. Sen dua et yeter. Hayırlısıyla sağ salim gelirler." Gözlerimi kapatıp başımı geriye yasladım.
"Buraya geleli üç gün oldu ama inan dayanamıyorum anne. Hamilelikten dolayı sanırım yoksa bu kadar bunalmazdım." Her an yüreğim ağzıma gelecek gibi bunalıyorum.
"Zamanla insan her şeye alışıyor kızım. Bak ben evin içinde sizi görmeden duramazdım, şimdi ne sen varsın ne de abin. Yine gözlerim sizi arıyor ama mutlu olduğunuzu bilmek beni alıştırdı." Oturduğum yerde güçlükte doğrulmaya çalıştığımda annem güldü. "Sen dur ben sana sarılırım kızım." Anneme tebessüm ettim. Beni kollarının arasına alıp sıkıca sarıldığında gülümsemeye devam ettim.
"Analı kızlı," diyen babamın sesini duyduğum anda gözlerim kapıyı buldu. Babam; benim babam bu hayattaki en değerli varlığım. Beni bu yaşa kadar getirip her an ardımda dimdik duran dağım.
"Kenan Bey, kendinizi epey özlettiniz." Babamın bakışları üzerimizde gezindikten sonra hafifçe güldü.
"Biz seni bir gönderdik sen iki geldin. Hoş geldiniz kızım." Babamın inceliği kalbimi ısıttı. Babama tebessümle karşılık verdim. "Aylin'im, Aleyna kızım nerede?"
"Bugün Pınarlarda kalacak. Hoş geldin Kenan'ım." Annemle babam birbirine aşkla bakarken ben hala imreniyorum. Dışarıdan Baran ile böyle durduğumuza adım kadar eminim ama annemle babam bir başka. Bana sevginin ne olduğunu öğreten insanlar. Ben onlarla sevgiyi iliklerime kadar hissettim.
"Nasılsın Uhra'm?" Hafifçe oturuşumu düzelttim.
"İyiyim babam, sen nasılsın?"
"Çok şükür iyiyim kızım. Torunum nasıl?"
"O da çok şükür iyi baba." Gözlerimi yere diktiğimde babam kahkaha attı.
"Tamam evladım daha fazla utanma." Gülümseyip yastığa sarıldığımda annemde babam ile beraber kahkaha attı. Babamla böyle konuşmak beni utandırıyor doğal olarak.
"Baran ile konuştunuz mu?" İçime tekrar huzursuzluk konarken yutkundum. İçimde biraz kötü bir hissiyat var ve bu beni olumsuz düşüncelere itiyor.
"Gittiğinden beri hiç konuşmadık baba."
"Allah sağ salim kavuştursun kızım."
"Amin babam."
İçimdeki huzursuzluk artarken oturduğum yerden annemin yardımıyla kalktım. Sanki göğsümün üstüne bir yük binmiş. Nefesim daralırken kendimi bahçeye attım. Kocaman bahçe bana dar sokak gibi geldi. Ne kadar yürürsem yürüyeyim için açılmıyor.
🌼
"Yaklaş yaklaş," Cihad'ın sessiz emrini alan Mehmet hızla ilerlemeye başladı.
"Arkadan ses geldi." Baran arkasını dönüp sıkmaya başladığında tim çoktan hareketlenmişti. Ortalık silah sesleriyle birbirine karışırken Kartal Timi tedbirli bir şekilde karşılık veriyor.
Gök aheste aheste aydınlanırken gece yerini gündüze terk ediyor. Sessiz dağda silah sesleri birbirine karışmışken, tim elbette buraya hükmetmeye çalışan herkese bedelini ödetiyordu. Bir karış toprağa dahi gözlerini diken vardı.
"Baran sol!" Ahmet'in bağırışı yankılanırken Baran için geç olmuştu. Ayağını sıyırıp geçen kurşun taşa saplandı. Acısı hızla hissedilince kendini kayanın arkasına attı. Gözleri silahının görüş açısına girdi ve ona sıkan hainin başına nişan aldı. Kurşun hızla namludan çıkarken hainin kafasında delik açtı.
"Sikeyim," diye homurdandı. "Hepinizin amına koyayım!" Sesi epey yüksek çıkmıştı.
"Komutanım burası temiz." Oğuz'un ardından Kartal Timi hareketlendi. Sağ yakalanan hainler oldukları yere uzanmışlardı. Cihad sinirle etrafta göz gezdirdikten sonra Baran'ın yanına gitti.
"İyi misin kardeşim?" Dizlerinin üzerine çöküp Baran'ın ayağına baktı.
"İyiyim iyi, sıyırıp geçti."
"Senin aklına sokayım. Mal mısın oğlum sen! Bok mu var atlıyorsun!" Cihad söylenirken Baran hiç oralı değildi.
"Aklım Uhra'da, hemen bitirip gidelim." Cihad ayağa kalkıp Baran'a yavaşça tekme attı.
"Bi' siktir git Baran. Uhra iyi, şimdi sadece mesleğini, yanındaki arkadaşını ve kendini düşün!"
"Soyunup bana doğru yaklaşın!" Ahmet'in emrini alanlar yavaş yavaş soyunurken Cihad'ın bakışları usulca doğan güneşe ve ardından dağda gezindi.
"İyi bakın bize," dedi arkasını dönerken. Mavinin en koyu halini alan gözleri hainlerin üzerindeydi. "Size burada nefes aldırmayacağız! Toprağımıza uzattığınız her eli kökünden koparıp atacağız!" Gür sesi yankılanırken sadece alt iç çamaşırıyla kalan hainleri alıp yürümeye başladılar.
🌼
"Bak bir şuraya," elimi tezgahın üzerindeki tabağa uzattım. Canım fazlasıyla turşu çekmişti. Aleyna ise yemek dolu tabağı yemem için sürekli söyleniyor.
"Aleyna cidden yemek yemek istemiyorum." Bana ters ters baktıktan sonra oturduğu yerden kalktı.
"Senle uğraşılmaz Uhra. Allah abime sabır versin." Aleyna'ya bakıp omuz silktim.
"Kocam her şeyimden memnun canım. Sana laf düşmez." Bana bakıp imalı imalı güldü. Bu kadının aklı hep başka şeylerde.
"Abim memnunsa ne ala." Gülümseyerek oturduğum sandalyeden kalktım. Boş tabağı tezgaha bırakmak için ayağa kalkmıştım ama duyduğum tek cümle beni olduğum yere mıh gibi çiviledi.
"Baran abi yaralanmış."
Duyduğum cümle beni olduğum yere çivi gibi çaktı. Elimdeki tabak yere düşerken adım dahi atamadım. Bir kurşun manasızca kalbime saplandı. Canım yandı. Canım çok fazla yandı. Göz pınarlarım dolu dolu olurken hareket etmeye yeltendim ama başaramadım. Sabahtan beri varlığını hissettiğim sancılar daha çok artarken dudaklarımın arasından çığlık kaçtı.
"Ah!" Belim bükülürken olduğum yere çöktüm. Cam parçaları etrafa saçılırken hiçbir şey düşünemedim. "Baran!" diye feryat ettim. Canım daha çok yandı sanki mümkünmüş gibi. Onun canı yanmış. Benim canımın canı yanmış.
O kadar çok ölümü anmışken şimdi onunla burun buruna kaldım.
"İyi, vallahi iyi Uhra abla." Hakan'ın sesini duymak bile istemedim. Küçük çocuğu görüş açıma almak bile istemiyorum.
"Uhra sakin ol. Anne yetişin." Aleyna beni ayağa kaldırmaya çalışırken Cihangir ağlamaya başladı. Benim sancılarım artarken kendimi ayağa kalkacak halde hissetmiyorum.
"Uhra!"
Pınar annem diğer koluma girdiğinde Aleyna konuşmaya başladı. "Hakan, abimin vurulduğunu söyledi."
Gözyaşlarım sicim sicim dökülürken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Sancılarım kat ve kat sıklaşırken gözyaşlarımda arttı. Hem sancı çekiyor, hem de Baran'ın vurulduğunu düşünüp deliriyorum.
"Geldi," dedi Pınar annem hızla ayaklanırken. "Baran kapıdaydı annem." Gözyaşlarım daha çok artarken inanamıyorum. Sanki herkes yalan söylüyor. Benim gözlerim onu görmeden hiçbir şeye inanmaz. Benim Baran'ı canlı canlı görmem lazım.
"Hakan koş çağır Baran'ı. Uhra yengenin sancısı başlamış." Dudaklarımın arasından üst üste çığlık kaçtı. Sancılarım daha çok artmıştı. Bu doğum sancısı. Korktuğum en acı şekilde başıma geldi.
"Doğuracağım. Anne vallahi doğuracağım."
"Anne! Uhra!"
Baran kapıdan içeriye adım attığı anda bakışlarımı ağrılar içinde ona çevirdim. Gözlerim hızla iyi mi diye ona baktı. Ayağından vurulmuş. Yürürken ayağı aksıyor. Yanıma geldiğinde beklemeden beni kucağına aldı.
"Arabanın kapısını açın!"
"Baran," dedim ağlarken. "Yaralandın mı?" Tedirginlik ve endişeyle bana baktı. "Sancın çok mu Uhra?" Hızla başımı olumlu anlamda salladım. Beni düşündü yine. Kendinden önce yine beni düşünmesine sinirlendim.
"Ulan Hakan, senin ben," Baran söylene söylene beni arka koltuğa yatırdı. Pınar annem Baran ile ön tarafa geçince araba hareket etti. Dişlerimi sıkıp ellerimi karnıma koydum. Suyum gelmesin diye dua etmeye başladım.
Bebeğim ne olur erken gelme. Ne olur erken gelme anneciğim. Lütfen erken gelme oğlum.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.8k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |