
30.Bölüm
"Kalbe iyi gelen her şeye iyi gelir kaybetme."
Ahmet Batman
Genç kız beline kadar gelen saçlarını elleriyle geriye itekledikten sonra eline tarağını alıp saçlarını taramaya başladı. İçi içine sığmıyordu. Siyah saçlarını salık bırakıp elbise dolabına doğru adımladı. Gözlerini elbislerine dikip, içlerinden bir tanesini seçerek yatağın üzerine bıraktı. Üzerini değiştirdikten sonra aynanın karşısına geçip üzerini süzdü.
"Of kötü mü duruyor acaba?" Kendi içinde elbiseyi yorumladı. "Aleyna bir baksana," kapıdan kız kardeşine seslendi. Aleyna odanın kapısını açıp kız kardeşinin üzerini inceledi.
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu tek kaşını sorgularcasına kaldırıp.
"Dışarı çıkacağım."
Almila aynaya baktı.
"Bu havada mı?" Aleyna'ya kaşlarını çatarak bakıp komodine ilerledi. Telefonunu ve çantasını alarak odasından çıktı.
Hala onu süzen kız kardeşine doğru döndü. "Sen git işine bak." Dil çıkarıp dış kapıya ilerledi. Kapıyı açtığı anda ufak bir şok geçirdi.
"Abi!" dedi fısıltı şeklinde. Baran içeriye geçip ardından kapıyı kapattı. Çıkardığı ceketini asıp, ayakkabılarını kapının önünde indirdi.
"Nereye Almila?" Kaşlarını çatarak kız kardeşine baktı. Almila ağır ağır yutkunup Baran'a bakmaya devam etti.
"Şey abi," dediğinde Aleyna lafa atıldı. "İşi varmış abi." dedi imalı imalı. Almila alev çıkaracak bakışlarını Aleyna'ya çevirdi. Kız kardeşine sen görürsün bakışı attıktan sonra abisine döndü.
"Abi ya, hava alacağım o kadar."
Baran kardeşine ters ters baktıktan sonra odasına doğru ilerlerken konuştu. "Git bakalım ama geç kalma."
Almila üzerine hırkasını alıp botlarını ayağına geçirerek hızlıca evden çıktı. Yüreği kıpır kıpır atıyordu. Merak ettiği genç adamı görecek diye gece uyuyamamıştı. Her zaman genç adamın gittiği yerlere gider, onunla göz göze gelmeye çalışırdı. Genç adam her görevden geldikten sonra mahalleye çıkar turlardı. Almila da bunu adı gibi bildiği için, güzelce giyinip dışarı çıkardı, belki bir sokakta karşı karşıya gelmek ümidiyle.
Çantasında bulunan telefonunun bildirim sesi gelince, çantasını açıp içinden telefonunu aldı. Mesajın üzerine basıp yürümeye devam etti. Bir şeyle çarpışınca gözlerini kapatıp başını ovuşturdu.
"Taş mısın direk misin nesin sen be?" Kapattığı gözlerini açtı. İçinden hayır bu bir taş değil dedi. Hayır direk de değil diye geçirdi. Başını kaldırıp karşısındaki ile göz göze gelince gözleri haddinden fazla açıldı.
"Dualarım enter tuşunda mı bekliyor?" diye mırıldanarak geriye adımladı. Genç adam bakışlarını, karşısındaki genç kızdan bir kez olsun çekmedi. Genç kız utanıp bakışlarını gözlerinden çekince, genç adam başını gökyüzüne çevirdi.
"İyi misin Almila?" Merakla Almila'nın yüzünü inceledi.
"İyiyim, meteor çarptı ama geçti." dediğinde eliyle ağzını kapattı. Genç adam, Almila'nın söylediklerine kahkaha attığında, genç adamın gülüşünü seyretti. Kalbi ağzında atıyordu.
"Nereye gidiyorsun böyle?" Almila'nın üzerine kısa bir bakış attı. Bu kadar güzel olması canını sıkıyordu.
"İşim var." Genç adam başı ile selam verip yürümeye başladı. Almila genç adamın arkasından şaşkınca bakakaldı.
Düşüncelerinden sıyrılan Almila karşısında oturan Kerem'e bakmaktan kendini alıkoymadı. Günlerdir görüşmüyorlardı. Kerem başını Almila'nın olduğu tarafa çevirince Almila ile göz göze geldi. Baran ise Almila ile Kerem'in birbirine baktığını görünce sesli bir şekilde öksürmeye başladı. Uhra, kocasının neden böyle yaptığını anladığında uyarmak amacıyla koluna vurdu.
"Baran," dedi ama Baran, kaşları çatık bir şekilde Kerem'e bakıyordu.
Uhra sinirlendiği için tepki gösterdi. "Baran, abimler sana böyle mi yaptı?" Baran'ın bakışlarını üzerine çekmeye çalışıyordu ama Baran inatla tavrından hiç taviz vermedi.
"Almila," derken hâlâ Kerem'e bakıyordu.
"Efendim abi." Almila telaşla Baran'a baktı. Baran'ın Kerem'e olan bakışlarını görünce tedirgin oldu. Baran'ın bildiğini biliyordu ve bu onu daha çok tedirgin ediyordu.
"Gel yanıma." Almila'ya kısa bir bakış attıktan sonra usulca Uhra'ya döndü. Bir süre eşinin yüzünü inceledi.
"Söyle güzelim," derken karısını kendine çektiğinde Uhra sıkıntılı bir soluk aldı ve Baran'ın kolları arasından sıyrılmaya çalıştı.
"Ay Baran, biraz huzur ver. Almila ve Kerem abiyi rahat bırak. Abilerim sana böyle mi yaptı?"
"Abilerin hala her halta karışıyor yavrum." Baran'ın imasını anlayınca göz devirmekle yetindi. En nihayetinde Cihad hala arada müdahale ediyordu.
"Uhra'm." Uhra'nın aralarına açtığı mesafeyi kapatıp Uhra'yı göğsüne çekti. Uhra'nın bir adım bile uzağına gitmesini istemiyordu. Eşinin kulağına doğru eğildi. "Senin yerin burası." Uhra, abileri yanında olduğu için utançla bakışlarını kaçırdı. Baran dur durak bilmiyordu.
"Baran, abilerim burada."
Berkin ve Barın'a kısa bir bakış attı. "Onlar film izliyor." Baran saçlarına öpücük bıraktığında ofladı. Baran'ın rahat bırakmayacağını anlayan Uhra, sıkıntılı bir soluk aldıktan sonra geri çekilmeye çalıştı.
"Baran," diye uyaran bu kez Barındı. Kaşlarını çatarak Baran'a baktı. Onlar birbirlerine ters bakışlar atarken, Uhra hızla araya girme gereği duydu.
"Abi dışarı çıkalım mı?" Barın'ın yanına ilerleyip koltuğa oturdu. Barın, Uhra'ya sıcacık tebessüm ettikten sonra ayaklandı. Bu kez Baran'a döndü ve ters bakışlar attı.
"Yürüyüşe çıkalım Uhra için iyi olur." Konuşurken Baran'a kısa bir bakış attı. "Gelmek isteyen buyursun gelsin." Usulca Uhra'yı elinden tutup ayağa kaldırdı.
"Abi," Uhra, Barın'ın görüş açısına girdiğinde gülümsedi. Barın Uhra'nın bir şey isteyeceğini anladığı için sessizce kız kardeşine baktı.
"Söyle bakalım Uhra Hanım?"
"Pasta yiyelim." Barın, Uhra'nın hevesli haline bakıp gülümsedi. Kız kardeşi sanki ekstra çocuklaşmıştı ya da onun gözünde hep çocuk gibiydi.
"Gel buraya küçük cadı." Uhra kıkırdayarak Barın'ın kolları arasında yerini aldı. Baran ise asık yüzüyle Uhra'ya bakıyordu.
Uhra hissetmiş gibi Baran'a doğru döndü. "Baran, gelmiyor musun?"
"Geliyorum Uhra."
Barın, Baran ve Uhra evden çıktıktan sonra yürüyüş yaparak pastaneye doğru ilerlediler. Baran usulca Uhra'nın elini tutup parmaklarını birbirine kenetledi.
"Baran," diye uyaran Uhra'yı umursamadan elini daha sıkı tuttu. Uhra, Barın yanlarında olduğu için bu durumu hoş bulmuyordu ama Baran'ın hiçbir şey umrunda değildi.
"E Baran Bey," Barın göz ucuyla Baran'a baktı. Baran kendisinden büyüktü ama ikisi de birbirlerine isimleriyle seslenmekten yanaydı.
"Durumlar aynı kayınbirader."
Uhra güldü. Hala bazen bu durum tuhafına gidiyordu. İhtimal bile vermezdi bu anlara ama şu an yaşıyor ve bu onu oldukça tuhaf hissettiriyor.
Pastaneye geldiklerinde Uhra'nın isteği ile cam kenarına geçip oturdular. Barın, Uhra ile Baran'ın birbiriyle konuştuklarını görünce başını sol tarafına çevirdi. Ona tanıdık gelen yüzü görünce bakışları o yönde oyalandı.
"Abi," diyen Uhra'nın sesini duyunca bakışlarını solundan çekip Uhra'ya baktı.
"Sen neden pastanı yemiyorsun?" Uhra'nın sorusu ile masadaki pastaya baktı ve tekrar sol tarafına kısa bir bakış attı.
"Yerim şimdi Uhra. Sen pastanı yedin mi?" Uhra'nın önündeki boş tabağa bakıp tebessüm etti.
"Evet, bitirdim bile eğer tek yiyemiyorum dersen yardımcı olurum." Uhra'nın söylediklerine sesli bir şekilde güldü ve pastayı kız kardeşinin önüne itekledi.
"Sen ye kardeşim, benim canım istemiyor." Uhra, Barın'ın önüne iteklediği pastaya çatalını batırıp itirazsız yemeye başladı. Baran ise Uhra'nın iştahlı haline bakıp içten bir halde gülümsedi.
Barın bakışlarını sol tarafındaki masadan alamıyordu. Çok kez yan yana gelmişlerdi ama şu an bir farklıydı. Gözlerini etrafta gezdiren genç kadın Barın ile göz göze gelince tebessüm etti. Ona tebessüm eden kadına, Barın genişçe gülümseyip baş selamı verdi. Uhra, Barın'ın gülümsediğini görünce abisinin baktığı yöne başını çevirdi ve o da gülümsedi.
"Yüsra," diyerek el sallayan Uhra gülümsemeye devam etti. Uhra'yı gören Yüsra oturduğu yerden kalkıp Uhra'nın yanına ilerledi. Uhra yavaşça ayağa kalkıp Yüsra'ya sarıldı.
Yüsra gözlerini Uhra'nın üzerinde gezdirip tebessüm etti. "Canım ya, nasıl tatlı olmuşsun."
"Çok kilo almışım." diyen Uhra dudaklarını büzdüğünde, Yüsra kıkırdadı.
"Karnın da büyümüş. Kaç aylık oldu?"
"Sekiz oldu." derken karnına baktı. Kıpır kıpır hissediyordu.
"Az kalmış, hadi bakalım hayırlısı ile kucağına almak nasip olsun."
"İnşallah. Sen ne yapıyorsun?"
Yüsra oturdukları masaya baktıktan sonra Uhra'ya döndü. "Kardeşim ile oturuyoruz. Sen ne yapıyorsun?"
"Eşim," diyerek Baran'ı işaret etti. "Ve abim." dedikten sonra Barın'ı işaret ettiğinde Yüsra Barın'a baktı. Barın ise Yüsra'dan bakışlarını çekmeden bakıyordu. Baran, onun bakışlarını gördüğünde imalı bir şekilde gülmeye başladı.
"Yavaş kardeşim, yavaş." Baran'ın konuşması ile Baran'a ters bakışlar attı.
"Baran," diye uyardığında Baran kıkır kıkır gülüyordu. Uhra, Baran'a baktıktan sonra Yüsra'ya döndü.
"Bizde yürüyüşe çıkmıştık. Canım pasta çekince buraya geldik." Yüsra sıcacık gülümseyerek Uhra'ya baktı. Hamilelik yakışmış dedi içinden. Hastanede çok kez karşılaşmışlardı hatta birlikte müdahale ettikleri hastalar bile olmuştu ve Yüsra Uhra'yı samimi ve cana yakın buluyordu.
"Afiyet olsun canım." Yüsra Uhra'ya sarılıp geri çekildiğinde göz ucuyla Barın'a baktı ve hızlı adımlarla yanlarından uzaklaştı.
Uhra Baran'ın hala güldüğünü görünce kaşlarını çattı. "Komik bir şey mi var Baran?" Sesindeki siniri gizlemedi. Baran'ın dakikalardır gülmesi Uhra'yı sinirlendirmişti.
Baran daha çok güldü. "Yok güzelim, abine gülüyorum." Uhra Barın'a baktıktan sonra Baran'a döndü.
Barın'ın hiç komik bir yanı yoktu. Barın oturduğu yerden bir anda kalkınca Uhra ve Baran'ın bakışları üzerine döndü.
"Hava alacağım." dedikten sonra yanlarından uzaklaşan Barın'ın arkasından bakmakla yetindiler.
Barın kendini garip hissediyordu. Hiç olmadığı kadar çaresiz, bir o kadar da yolunu kaybetmiş gibi. Derin bir soluk alıp düz yolda ilerlemeye devam etti. Bir anda gördüğü bir insan nasıl böyle duygular ona yaşatıyor anlayamıyordu. Gözleri etrafı taradığında etrafın sessiz olduğunun daha yeni farkına vardı. Boş sokakta yürüyebildiği kadar yürüdü. Düşünceleri onu esir almış boğmaya çalışıyordu, hoş o da düşüncelerine ayak uydurmaya çalışıyordu.
"Neden?" diye fısıldadı kendi kendine. "Neden?" diye bağırdı bu kez. Hastanede her gün görüyor ve her görüşünde bakışları yüzünde oyalanıyor. "Neden sadece seni görünce dengem şaşıyor?" Her gün yan yana geliyorlar ve onunla asla göz göze gelmekten kaçınamıyor. Ve işin sonunu biliyordu.
🌼
Cihad yatağın üzerine incitmeden yatırdıkları oğlunu izliyordu. Aleyna bebek odasından getirdiği tulumu ve eldivenlerini yatağın üzerine bırakıp bebeğine doğru adımladı. Gözleri Cihad'ı bulduğunda gülümsedi.
"Cihad," dedi eşinin dikkatini çekmeye çalışarak.
Cihad bebeğinden gözlerini çekmeden Aleyna'yı yanıtladı. "Efendim güzelim." Aleyna Cihad'ın bu hareketine kıkırdayarak bebeğini kucağına aldı.
"Canım kıyafetleri verir misin üzerini değiştireceğim." Cihad, Aleyna lafını bitirmeden bebek kıyafetlerini alıp Aleyna'nın yanına oturdu. Aleyna bebeğini yatağa yatırıp üzerini değiştirmeye başladı. Üzerini giydirdikten sonra minik eldivenleri ağlayan oğluna giydirip kucağına aldı.
"Aleyna eldivenleri giydirme, çocuk ağlıyor." Aleyna oğlunu pışpışlayıp Cihad'a baktı.
"Cihad giydirmesem hep yüzünü çizecek, o zaman da canı acır." Aleyna'nın söylediklerini can kulağıyla dinleyen Cihad, oğlunun eldivenli elini avucuna alıp birkaç öpücük bıraktı.
"Baksana nasıl şirin babası." Aleyna'nın dediklerine tebessüm eden Cihad, oğlunu kucağına alıp başına art arda yumuşacık öpücük bıraktı. Aleyna, ağlayan bebeğini emzirirken sıcacık gülümsedi. Aç olduğu için ağlıyordu ve emerken gözleri kapanmıştı.
"Uyuyacak mı?"
"Uyuyacak aşkım, sabahın köründe uyandı oğlumuz."
Oğlunu uyutmuştu Aleyna. Cihad nefes dahi almadan oğluna bakıyordu. Bu bebek gece onları uyutmuyor gündüz ise akşama kadar uyuyordu.
"Yerine yatırır mısın, ben yemek hazırlayacağım." diyen Aleyna'nın dediğini ikiletmeden oğlunu beşiğe yatırdı.
"Bende sana yardım ederim." Aleyna ile mutfağa geçtiler.
"Cihangir biraz huysuz mu?" Aleyna gülümseyerek eşine baktı. Evet Cihangir huysuz bir bebek ama bununla başa çıkabilirdi.
"Biraz öyle babası." Cihad gülümseyerek Aleyna'yı kendine çekti ve eşine sıkıca sarıldı.
"Ben varım yanında yavrum. Her daim destek olurum." Aleyna tebessümle başını Cihad'ın göğsüne yasladı.
🌼
"Baran," dedim bir kez daha uyararak. Pastanede imalı bir şekilde abime gülmüştü. Ve eve geldiğimizden beri gülmeye devam ediyor.
"Güzelim abinin bakışlarını görmen lazımdı. Çölde susuz kalmış develer gibi." Baran'ın söylediklerine gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Belki abim Yüsra'dan hoşlanıyor olabilir ve bu gayet normal. Barın abim uzun zamandır hayatına kimseyi almamıştı.
"Dalga geçme abimle." Gülmemeye gayret gösterdim.
"Gül hadi, gül." Baran'ın söylenmesi her şeyi altüst etti ve ben sanki bunu bekliyormuşum gibi gülmeye başladım. Bu adam beni kalpten öldürecek.
"Sanki senin abimden farkın varmış gibi konuşuyorsun."
Baran'ın yüzündeki gülümseme arsız bir halde çoğaldı. "Sen böyle karşımda durursan ben sana hasret kalmış gibi bakarım. Yavrum harbiden ben sana hasret kaldım." Yavaş yavaş koltuktan kalkıp kapıya doğru ilerledim. Baran yanımda arsız arsız konuşursa utanırım.
"Çok uykum var, buraları yerime toparlarsan çok iyi olur bir tanem."
Odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Eminim Baran ardımdan ters bakışlar attı ama hak etti abimle dalga geçmeyecekti. Düşüncelerime kıkırdadım. Odamıza geçtiğimde üzerimi değiştirdikten sonra yatağa geçip uzanmaya çalıştım ama karnıma giren ağrılar yüzünden bir türlü gözlerim kapanmadı. Baran'da bir türlü gelemedi. Hayır birkaç tane bardağı mutfağa bırakmak ne kadar zor olabilir anlamıyorum.
Yataktan zar zor kalkıp odada yürümeye başladım ve aynı zamanda karnımı elimle yavaşça okşadım. Artan bu sancılar beni zor duruma sokuyor. Erken doğurmak istemiyorum. Bebeğimin tam gününde doğmasını istiyorum.
"Annem, sen daha sekiz aylıksın erken gelmeyi düşünme tamam mı bebeğim?" Karnımı okşayarak konuştum ve anında tekme atması bir oldu. Gülümseyerek karnımı okşamaya devam ettim. Bebeğimiz fazlasıyla hareketli. Ve şu an yerinde duramıyor.
"Bu tekmeyi anlaştığımızı düşünerek kabul ediyorum bebeğim."
Açılan kapı ile arkamı döndüm. Uykulu gözleri ile bakan Baran, beni epey şaşırttı. Ne yani aşağıda uyuya mı kaldı?
"Uyumadın mı?" Yavaş ve uykulu bir halde bana yaklaştı. Ciddi ciddi alt katta uyuya mı kaldı?
"Hayır." derken karnıma kısa bir bakış attım ve Baran'a döndüm. Hiçbir şey söylemeden elimden tutup yatağa ilerledi. Benim uzanmamı sağladıktan sonra kendisi yanımda yerini aldı. Uyuyabilmek için göğsüne iliştim.
"Uyu güzelim." Yavaşça karnımda elini gezdirdi. Karnımı okşaması hoşuma giderken mayışmaya başladım. Çok geçmeden gözlerim kendini uykuya teslim etti.
Gözlerimi karnıma giren sancılar ile araladım. Ağrılar nefesimi kesecek boyuttaydı. Artık dayanamıyordum. Bir hışımla yataktan kalkmaya çalıştım ve benim için hareket etmek epey zor. Yataktan binbir güçlükle kalkıp yürümeye başladım. Ağrıdan nefesim kesiliyor. Baran uyuduğu için onu hiç uyandırmak istemiyorum. Gözlerim saat ile Baran arasında gidip geldi.
Aydınlanan havanın ardından banyoya geçtim. Gözlerim epey kızarmış. Yüzüme su çarpıp yıkadıktan sonra banyodan çıktım. Yavaş adımlarla merdivenlerden inip mutfağa geçtim. Ağrılarım biraz olsun azaldı ama erken doğum riski beni korkutuyor. Belime sarılan kollar yüzünden irkildim. Beni kendine çeviren Baran'a tebessüm ile baktım.
"Bu saatte uyanmasaydın."
Ellerini gözlerimin etrafında ağır ağır dolaştırdı. Elimdeki kaseyi masaya bırakıp elimden tuttu. Yavaş adımlarla mutfaktan çıkıp üst kata ilerledik. Yatak odasının kapısını açıp girmemi bekledi. Ben odamıza geçtikten sonra elini belime yerleştirip yatağa ilerledik. Ben ona şaşkınlıkla bakarken, o pikeyi kaldırıp uzanmamı sağladı. Ben uzandıktan sonra üzerimi örttü.
"Uyu Uhra'm, gözlerin uyumadığını belli ediyor." Eğilip şefkatle saçlarımdan öptü. Gözlerimi kapatıp zar zor uyumaya çalıştım. Bir süreden sonra gözlerim kapandı.
Gözlerimi yine ağrılar ile açtım. Baran hâlâ yanımdaydı. Gözlerimi açtığımı görünce elini yanağıma koyup gülümsedi. Ama benim ona gülümseyecek halim yok. Sancılar çok rahatsız edici bir düzeyde.
"İyi misin Uhra?" Yüzüm acıyla buruştu. Hiç iyi değilim. Sanki geceye oranla bu kez sancım artmış.
"Değilim Baran. Erken doğurmak istemiyorum." Dolu dolu gözlerimle eşime baktım. Korkuyla uzandığı yerden doğruldu.
"Hastaneye gidelim yavrum. Kendine acı çektiriyorsun."
Bir şey söylememe izin vermeden beni yataktan kaldırdı. Üzerimizi değiştirdikten sonra kendimizi hastanede bulduk. Canımın ağrısından yolun nasıl geçtiğini hatırlamıyorum. Fazlasıyla kendimi bitkin ve halsiz hissediyorum.
"Uhra, bu iğne doğumu biraz daha geciktirir zaten sekizinci ayının içindesin. Bu iğne erken doğum riskini önlüyor. Sancıların erken doğum sancısı." diyen nöbetçi doktoru dinliyorduk.
İğneyi vurdurduktan sonra hastaneden çıktık. Ben hala korkuyordum. Bu sancılar hiçte normal değil ve ben her an doğuracak gibiyim.
"Uhra sancın olursa söyle güzelim. Gece hiç uyumamışsın." dediğinde onaylayıcı mırıltılar çıkardım. Başımı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım.
"Uhra," diyen Baran'ın adımı seslenmesi ile gözlerimi araladım. Evimize gelmiştik. Baran arabadan inip benim tarafıma gelene kadar, ben kapıyı açıp araçtan indim. Elimi sıkıca tuttuğunda Baran'a göz ucuyla baktım.
"İyiyim bir tanem." Beni duymazdan gelip elini belime sardı. Onun kollarında olmak güven veriyor. Benim kendimi düşünmeme gerek dahi yok.
Evimize girdiğimizde direkt yatak odasına çıktık. Üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup rahat bir gecelik giydim ve yatağa geçtim. Baran giyinme odasından çıktığında bana baktı ve sıcacık gülümsedi. Sanki son zamanlarda benimle çok fazla ilgili ve kendisine vakti kalmıyor. Onu darladığım için kendime kızıyorum ama ani ruh değişikliğime engel olamıyorum.
"Biraz konuşalım mı?" Kaşları merakla çatıldı. Yanıma gelip yerine uzandığında başımı göğsüne yasladım. "Karnım büyüdüğünden beri benimle çok fazla ilgileniyorsun. Kendine hiç vaktin olmuyor."
Ben daha konuşmaya devam edecektim ama hızla sözümü kesti. "Devam etme Uhra."
Usulca saç tutamlarımı parmaklarına sardı. Dudakları aheste aheste boynuma dokundu ve ben sadece sessiz kaldım. Ruhuma dokunuyor. Baran benim ruhuma dokunan adam. Onun her bir dokunuşu beni kendimden ederken çıtımı çıkaramıyorum. Kolları arasında uyuşup kalıyorum.
"Hayat müşterek yavrum," bu kez dudakları çeneme dokundu. İçim kıpır kıpır hareketlenirken yutkundum. "İkimizden bir parça taşıyorsun." Dudakları acelesi yokmuş gibi dudaklarıma kondu. Ruhum bedenimden çekildi. Ayak parmaklarıma kadar tir tir titredim.
"Baran," ismi dudaklarımdan zorlukla döküldüğünde keyifle güldü. Kolları arasında kendimden geçmiş olmam onun hoşuna gidiyor.
"Yavrum,"
Ne ara kapattığımı anlamadığım gözlerimi araladım ve yeşilin daha koyu bir halini alan gözlerine baktım. Dip dibeydik ve benim nefesim kesilmişti.
"Çok etkilenmişsin," derken onun gibi sırıttım. Alt dudağını dişlerinin arasına alıp güldü.
"Çok etkilemişsin."
Kıkırdadım. "Tamam, hadi uyuyalım."
Kollarını bedenime sarıp başını boynuma gömdü. Onun bugün izin günü olduğu için kendimi şanslı hissediyorum. Daha doğrusu rahatsız olduğum için Mehmet abi ile yer değiştirdiler.
"Kocanı biraz kollarının arasında sarıp, sarmala." Baran'ın sözleri kalbime dokundu. Onu ihmal ettiğimi düşünmek beni incitiyor. O beni her şeyden önde tutarken ben eşimi ihmal mi ediyordum? Bu düşünce beni çok üzer.
"Bir tanem," elimi saçlarında gezdirdim. "Seni ihmal mi ediyorum?" Sözlerimin ardından derin bir nefes alıp başını geriye attı. Sanırım çok fazla sıkboğaz ediyorum.
"Yavrum, beni ihmal etmiyorsun. Şu an sadece kollarının arasında olmak istedim o kadar." Yutkundum ve eğilip saçlarından öptüm.
"Peki."
Baran başını göğsüme yaslayıp gözlerini kapattı. Karnıma oldukça dikkat ediyor çünkü doğuma yakınız ve herhangi bir darbe bebeğimizi etkileyebilir. O gözleri kapalı göğsümde uzanırken, ben onu seyrettim. Elimi siyah saçlarında gezdirirken gülümsedim. O kollarımın arasındayken sanki tüm dünya avuçlarımda.
"Sen böyle kollarımın arasındayken," dayanamayıp dudaklarımı yanağına bastırdım. "Sanki tüm dünya avuçlarımda gibi hissediyorum."
"Hım," dedi uyku mahmurluğunda. İçim gide gide sabırsızca dudaklarımı yüzüne dokundurdum. Yüzünün her bir ayrıntısını öpmek için can attım. Onu öpmek bile yetmiyor. Hiçbir şey ona karşı doyumsuzluğuma engel olamıyor.
"Baran," dedim tüm düşüncelerimi bırakıp. Ve anında bana yanıt verdi. "Efendim." Sesi uykuluydu ama beni duyuyor.
"Seni çok özledim." Sözlerimin ardından usulca gözlerini araladı. O bana bakarken kocaman gülümsedim.
"Özledin mi?"
"Özledim."
Ukalaca sırıttı.
"Aklın başka yerlere kaymasın bebeğim," dedim tatlı tatlı gülümseyerek. Tekrar başını göğsüme yasladı ve gözlerini kapattı. Elimi dağılan saçlarında gezdirip gülümsedim.
%
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 128.75k Okunma |
4.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |