"Onun gülüşü kalbimde kurumuş çiçekleri yeşertti."
3.Bölüm
Sarı saçlarımdan parmaklarımı geçirip aynaya baktım. Kıyafetlerim güzel duruyor. Hastanede rahat hareket edebileceğim bir kot ve tişört giymiştim. Derin nefesler aldıktan sonra aynanın karşısından çekildim. Aklım hala karmakarışık ve ben bu kafa karışıklığıyla nasıl gün geçireceğim bilmiyorum. Dün yaşanan olaylar hızla gözlerimin önünden geçip gitti. Üzgündük ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyor.
Yatağa oturup sıkıntılı soluklar alıp verdim. Toparlanmalıyım. Aklımı istila eden yeşil gözlerini, göz kapaklarımın ardından silip ayağa kalktım. Bugün ameliyatlar var, izleyecek ve notlar tutacağım. Zaten izlemek için can atıyorum. Bu düzen fazlasıyla zor ama hayatım bundan ibaret olmuş. Kendimi bu sisteme endeksledim.
"Uhra,"
Barın abimin sesiyle odamdan çıktım.
"Geldim abi."
Hızlıca dış kapıya yöneldim. Abim bana seslendikten sonra evden çıkmış. Dışarıya çıktığımda, abim arabanın önünde beni bekliyordu.
"Benim birkaç işim var. Seni hastaneye bırakacağım." Gözlerimi açıp kapatarak abimi onayladım.
Aklım yeşil harelerin etkisi altında dönüp dururken iyi olmam zorlaşıyor. Kendimi ona çekilirken buluyorum ve bu benim açımdan çok manasız. Yüzüme dahi bakmayan bir insana çekiliyorum. Oysa o adam küçükken yanımdan ayrılmazdı. Gözleri beni kendi ağına çekmiş ve bu farklı hissettiriyor. Bu kez çok farklı duygular içine girdim. Bu iş içinden çıkılmaz bir hal almış gidiyor.
"Bugün Meryem Hoca'nın ameliyatı var. Ameliyata girip izlerken not tutmayı unutma." Abime bakıp tebessüm ettim. Bana çok yardımı dokunuyor. Girdiğim her ameliyata ya da yapılan birçok ameliyata girmem için elinden geleni yapıyor. Daha iyi olmam için evde canımı okuyor orası ayrı. Yeşil gözlerim abimin mavi gözleri ile kesişince gülümsedim. Benim aksime, o da Cihad abim gibi mavi gözlü.
Cihad abime düşkünlüğüm olsa da üç abimin yeri aynı benim için. Cihad abim içlerinde en agresif olanı ama Berkin abim ondan daha beter. Huy bakımından kesinlikle Berkin abime çekmişim. Hastaneye yaklaşınca düşüncelerimden sıyrıldım.
"Görüşürüz abi." Abim hafifçe gülümsedi. Arabadan inip hızlı adımlarla hastaneye geçtim. Soyunma odasında üzerimi değiştirip acile ilerledim. Bakalım bugün beni neler bekliyor.
"Uhra," Mine'nin gıcık tonlamasıyla omuzumun ardından ona baktım. Bu kız gerçekten son zamanlarda beni daha çok sinirlendiriyor.
"Konuştun mu?" Gözleri öyle hevesli ve meraklı bakıyor ki, ağzına yüzüne çarpasım geliyor.
"Konuşma fırsatım olmadı. Bak o kendinden küçük kızlarla ilgilenmiyor. Yani en son yanında gördüğüm kız bizden 4 yaş büyüktü. Hem biz beraber büyüdük onu tanıyorum." Gözlerindeki heves solarken neredeyse rahat rahat soluklanacaktım. Baran'ın yanında daha önce kimseyi görmedim.
Neden Mine'nin ısrarı beni rahatsız ediyor?
Cevapsız bir soruyu daha es geçtim. Anlam vermem imkânsız. Bu cümleye verecek mantıklı bir cevabım yok.
"Uhra." Elvin Hoca'nın sesiyle arkamı döndüm. Elindeki kağıtları uzattığı anda istediğini anlamıştım. Mine'yi acilin kapısında bırakıp koşarak fotokopi makinesine ilerledim. Elvin Hoca'nın isteğini yerine getirdikten sonra günlük koşuşturmaca başladı.
Ameliyatlara girip notlar çıkardım ve hocaları can kulağıyla dinledim. Abim sayesinde onun ameliyatını da izledim ve abime hayranlığım daha çok arttı. Beyin Cerrahi asistanlığını bitirdikten sonra bulunduğu ekip heyetten onay almıştı. O gün abimin heyecanını kendi gözlerimle görmüştüm ve bu paha biçilmez.
Yine koşuşturmalı bir gün geçirdim. Ayaklarımın tabanı kesinlikle çok ağrıyor. Kendimi ılık suyun altına atıp duş aldıktan sonra üzerimi giyinip yatağa geçtim. Uykuya hasret kalmışım. Sadece birkaç saat uyusam yetecek. Gözlerim kapanırken, bir kez daha aklıma geldi. Başımı yastığa bastırıp derin bir soluk aldım.
Onun ne yaptığı seni ilgilendirmiyor Uhra!
"Uhra." Berkin abimin sesini duyuyor olmama rağmen gözlerimi açmakta zorluk çekiyorum. Beni bırakın. Ex bir hastadan farkım yok!
"Uhra, uyan hadi." Abimin kemikli parmakları, saçlarımı yüzümden çekince gözlerimi araladım. Benim gözlerimle aynı rengi taşıyan hareleri dikkatle yüzümde gezindi.
"Aşırı yorgunum. Biraz uyuyayım sonra ameliyatlar hakkında araştırma yapacağım." Abim itiraz etmeden gülümsedi. Odadan çıkmadan önce saçlarıma minik bir öpücük kondurup odadan çıktı. Gözlerimi kapatıp uyumaya devam ettim.
"Bu olmaz böyle oğlum. Kızım çok yoruluyor."
Annemin sitemiyle gözlerimi açtım. Yatakta doğrulup esnedim. Hala uyuyacak potansiyele sahip bir insanım ama yapmam gerekenler var. Yavaş adımlarla odamdan çıktım.
"Abartma anne." Barın abim, annemin söylenmesini hiç umursamadı.
"Sus eşek sıpası. Bir tane kızım var." Yüzümde tebessüm yer alırken annemin yanına oturdum. Yeni uykudan uyandığım için hala uykuluyum; yavaşça başımı annemin omzuna yasladım.
"Uhra. Annem sen açsın, hadi gel bir şeyler atıştır." Annemin yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Ayağa kalkıp annemle beraber mutfağa geçtim. Annem sarma yapmış. Bir tane alıp ağzıma attım.
"Çok enfes olmuş." Annem gülümseyerek beni masaya doğru ittirdi.
"Sen otur, ben hazırlarım kızım." Annemin tekrar yanaklarını öpüp masaya geçtim. Annemin hazırladığı yemeği yedikten sonra tabağı makineye dizip mutfaktan çıktım. Oturma odasına geçip annemlerin yanına oturdum. Aklım hala ders notlarında olsa da biraz dinlenmek bana iyi gelir.
"Uhra, Gülşen Hoca'nın ameliyatı nasıl geçti?" Barın abime bakarken sinirleniyorum fakat o da benim için soruyor.
"Genel olarak iyi geçti. Bir ara hastanın tansiyonu yükseldi ama hiçbir sorun çıkmadı." Kalp damarlarına baloncuk attılar. Hastaya anjiyo yapıldı.
"Anladım. Bugün not çıkardın mı?" Gözlerimi kapatıp açtıktan sonra telefonuyla uğraşan abime, ters bakışlar attım.
"Çıkardım." Telefonu kapatıp yanına bıraktıktan sonra başını kaldırıp bana baktı.
"Oturacağına gidip tekrar et. Farklı tedavi yöntemlerini araştır. Daha çok bilgi edin. Ameliyat izle." Gözlerim sinirle açılırken, Barın abime bakmaya devam ettim. Ders çalışmaktan beyin devrelerim yandı.
"Tamam."
Sinirle ayağa kalkıp odadan çıktım. Annem ise abime kızıyordu. Aslında benim gerçekten çok çalışmam gerek. Bizim meslek sürekli gelişimde bu yüzden hep çalışmak zorundayız.
Birkaç saat araştırma yaptıktan sonra yatağa geçtim. Uyumadan önce telefonumu açıp biraz sosyal medya hesaplarıma bakındım. Cihad abim fotoğraf paylaşmış. Abimin fotoğrafına kalp atıp ekranı kapattım. Yarın erkenden uyanıp hastaneye gitmem gerekiyor. Ve ben Cihad abimi dünden beri görmüyorum. Acaba Baran ile konuşmuş mu?
Komodine üst üste vurup telefonumu almaya çalıştım ama bulamadım. Alarma saydırarak yataktan kalkıp telefonu kapattım. Banyoya geçip hızla duş aldıktan sonra üzerimi giyinip odamdan çıktım.
"Uhra," babamın sesiyle arkamı döndüm.
"Günaydın babacığım."
Babamın yüzündeki gülümseme çoğaldı. Hayatımda bana değer veren dört adam olduğu için fazlasıyla şanslıyım. Babama doğru adımlayıp, yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.
"Kenan Bey, sizinle kahvaltıya eşlik etmek isterdim ama bir an önce hastaneye gitmem lazım. Barın Uz radarına maruz kalmak istemiyorum." Babam gülümseyerek bana baktı.
"Deli kız. Bekle abinle gidersin ne bu acele?" Gözlerimi büyüterek babama baktım.
"Ne? Barın abim şu an gitmediğimi görürse bütün ayak işlerini bana yaptırır. Hadi ben kaçtım." Koşar adımlarla evden çıkıp durağa koştum. Resmen koştum çünkü otobüsü kaçıracaktım.
Hastaneye girince içime derin bir nefes çektim. Her şey zor ama bana cezbedici geliyor. Adımlarım soyunma odasının önünde son buldu. Hızlıca üzerimi değiştirdikten sonra önlüğümü giyip, odadan çıktım. Bugün Samet Hoca ile birkaç hastayı kontrol edeceğiz. Ufak ama zor sorular soracağına adım kadar eminim. Zaten dün bir sürü ameliyat izlemiş ve birkaç araştırma yapmıştım.
"Uhra." Abimin sesiyle elimdeki dosyaları masaya bıraktım. Daha yeni gelmiş ne şans ama direkt denk geldik.
"Efendim abi." Ellerini pantolonunun cebine koyup yanıma yaklaştı. Ben evden çıkarken abim daha uyuyordu...
"Samet Bey ile hastaları kontrol edecekmişsin." Olumlu anlamda başımı salladım. Aklımda sadece sorulan sorulara yanıt vermek dönüp duruyor. Ya yanlış cevap verirsem korkusu yüzünden tedirginim.
"Evet, açıkçası biraz tedirgin ve heyecanlıyım." Bunu defalarca kez yaşıyor olsam da hala heyecan ve tedirginlik var.
Abim kaşlarını çatarak dosyaları aldı. Mavi gözleri dosyalarda gezinirken, kaşlarımı çattım. Onun alanı olmadığı için yaptığına anlam veremiyorum.
"Koroner Anjiyografi?"
Kaşlarımı çatarak abime baktım. Gerçekten soru mu soruyor bana! Ah cidden çıldıracağım.
"Ciddi olamazsın." Abim meydan okurcasına tek kaşını kaldırdı.
"Sadece 5 saniyen var." Hızla gözlerimi açtım. Ciddi olamazsın Barın Uz.
Tüm telaşımla ellerimi "Dur." diyerek kaldırdım. "Kalbi besleyen ve koroner arter adı verilen damarların boyalı sıvı verilerek görüntülenmesi işlemine Koroner Anjiyografi denir. İşlem kasık ya da el bileği damarlarından özel kateterler yardımıyla girilerek gerçekleştirilir."(1) Abim büyük bir memnuniyetle başını salladı. Hadi canım sende, hasta dosyasına bakıp soru soruyor olamazsın. Abim incelediği dosyaları uzatıp gülümsedi.
"Uhra," dedi tüm ciddiyetiyle. "Bizim mesleğimizde hataya yer yok güzelim. Yapacağımız en ufak hata bir insanın ex olmasına sebep olabilir." Yüzümdeki ifade ciddi bir hal aldı. "Bu yüzden çok çalış. Her hastanı dikkatle dinle ve hiçbir şeyi umursamazlık yapma." Başımı olumlu anlamda salladım.
"Şimdi hasta dosyalarını incele. Son dosyadaki hastayı dikkatle dinle ve sorununu iyi anla."
Atacağım her adımın başında benden önce onlar var. Eğer hata yapıyorsam sonuçlarını düşünmeme gerek yok. Çünkü abilerim hep arkamda. Tıp Fakültesini kazandığım ilk hafta Barın abimin ders çalışmam için uyarılarıyla gözlerimi açıyordum.
"Uhra." Pikeyi başıma kadar çekip yatakta tepindim.
"Uhra kalk." Kesin ve net ses tonu beni sinirlendiriyor.
"Ya abi okul daha açılmadı." Başımı yastığa gömüp homurdandım. Odamın kapısı açılınca daha çok yastığıma sarıldım.
"Sen mi kalkarsın yoksa ben mi kaldırayım?" Oflayarak ayaklarımla pikeyi çekiştirdim.
"Abi daha yeni sonuçlar açıklandı. Sen iyi misin?" Barın abim elindeki kitapları çalışma masama bırakıp kapıya döndü.
"Kitaplara ve altını çizdiklerime göz at. Birkaç saat sonra kontrol edip sana soru soracağım." Saçımı başımı yolacağım ya!
Abim odadan çıkınca, sinirle yastığımı yere fırlattım.
"Uhra!"
Barın abimin uyarı tonundaki sesini duyunca daha çok tepinmeye devam ettim.
Yüzümde beliren gülümsemeyle abime baktım. Benim için değerleri çok fazla. Bıraktığım dosyaları toparlayıp derin nefesler aldım. Bugün nöbetim var ve kafamdaki sorular tekrar tekrar baş gösterdi. Barın abime gülümsedikten sonra hızlı adımlarla asansöre ilerledim. Gidip hastaları kontrol edeceğim. Samet Hoca ile kontrol ederken hata yapmak istemiyorum.
Yorgun bir halde kendimi asistan odasına attım. Koltuğa oturup soluklandım. Gün yoğun ve iyi geçti. Hasta kontrollerini yaparken Samet Bey'in sorduğu her soruyu ustalıkla cevapladım. Tam gözlerimi yumduğum esnada kapı açıldı.
"Uhra." Aleyna'nın sesiyle gözlerimi araladım.
"Telefonuna neden bakmıyorsun? Cihad geldi. Gel hadi aşağıya." Şaşkınlıkla ellerimi ceplerime atıp yokladım. Telefonumu nerede bıraktığımı bilmiyorum. Abim neden gelmişti ki?
"Abim niye geldi? Bugün benim nöbetim var." Söylenerek odadan çıkıp asansöre bindim. Abim hastane kapısındaydı. Ama yalnız değil. Gözlerim onu gördüğü anda hızla büyüdü. Cidden ama zaten tüm gün aklımı istila etti. Onun yüzünden kafa karışıklığı yaşıyorum. Dağılıyorum. Hislerim beni yerle bir ediyor. O bir dalga gibi beni çarpıp dağıtıyor.
"Abi." dedim sesimin neşeli çıkmasını sağlayarak. Abim hızla bana döndü. Endişeli yüzü hemen dikkatimi çekti. Fakat benim dikkatimi çeken yüzündeki morluk oldu. Kalbim endişeyle kuşanırken abime yaklaştım.
"Neden seni aradığımda yanıt alamıyorum Uhra? Biri açtı telefonunu." Şaşkınlığım artarken abime bakmaya devam ettim. "Özgür diye biri." diyerek devam etti.
Elimi alnıma vurup ofladım.
"Acile ağır vaka gelince oraya gittim. Özgür acilde görevli. Telefonumu oraya bir yere bırakmışım. Onu boş ver senin yüzüne ne oldu?" Abim memnuniyetsizce homurdandı.
"Gidip şu telefonu alalım. Yanından ayırma bir daha Uhra."
"Yüzüne ne oldu abi?" Gözlerimi Cihad abimin üzerinden çekip Baran'a baktım. Bu morlukta kesin onun parmağı var.
"Yürü hadi sonra konuşuruz."
Sessiz kalıp abimin ardından yürümeye başladım. Aleyna çantasını almayı unuttuğu için tekrar yukarıya çıkmıştı. Abim acile giderken ben durup arkamı döndüm.
Sırtını duvara yaslamış olan Baran, çok düşünceli duruyor. Elini saçlarından geçirip başını kaldırdı. Ben daha önüme dönmeden bana döndü ve göz göze geldik. İkimizi saran hisler bizi hızla geriye itti. Hızlıca önüme dönüp acile girdim. Abim telefonumu almış bana doğru geliyordu. Telefonumu avucuma bırakıp huysuzca söylendi.
"Sahip çık miniğim." Derin bir nefes aldıktan sonra abime sıkıca sarıldım. Şu an hiçbir şey umurumda değil.
"Emrin olur abi."
Abim kolunu omzuma sarıp Baranların yanına ilerledi.
"Benim nöbetim var." dedim hüzünlü hüzünlü. Cihad abim beni göğsüne çekti.
"Yemek yiyelim sonra seni hastaneye bırakırım." Yorgunlukla başımı abimin göğsüne yasladım.
"Aç değilim. Biraz dinlenmek istiyorum çünkü gece uzun." Abim kaşlarını çattı. Mavi gözleri puslu bir havayı andırıyor. Hareleri çakmak gibi ateş saçınca kıkırdadım.
"Ben arkadaşlarla kantinde bir şeyler atıştırdım." Abim huysuz huysuz bakınca kocaman gülümsedim. Göz ucuyla Baran'a baktığımda ağzını bıçak açmıyordu. Sessiz bir kişiliğe sahip ama bu sessizliği anlamsız. Sessiz olduğu kadar katı biri. Zaten abim ile aralarındaki soğukluk bayağı belli.
Gözlerimiz kesişince gülümsedim. Bana yamuk bir gülümseme yolladı. Soluklarımı sakinleşmek için artırdım. Aksine nefes alışlarım düzensiz bir hal alıp beni bozguna uğrattı. Ona hala kırgın ama görünce gülmeden duramadım.
"Ben işimin başına geçiyorum."
Abim el hareketiyle beni yanına çağırdı. Kollarımı beline sarıp başımı göğsüne yasladım. Tekrar küçük bir kız çocuğu olup buraya sığınsam olmaz mı?
"Dikkat et kendine Uhra. Bir şeyler yemeyi de unutma." Cihad abim geri çekilmeden önce saçlarımın üstüne minik bir öpücük kondurdu.
Abimler giderken ben arkalarından baktım. Baran onlardan birkaç adım geride durdu. Çok düşünceli. Hem de çok fazla düşünceli. Bu hali beni içten içe yıkıyor. Acaba diyorum kendi kendime ama sonra, olsa söyler bence diye kendimi kandırıyorum. Onun birini sevdiğini düşünmek beni rahatsız ediyor. Yanında kimseyi görmedim lakin konuştuğu birileri olduğuna denk gelmiştim. Zaten bir süreden sonra hakkında hiçbir şey duymadım. Şu an ise tedirgin hissediyorum. Ben bunları düşündükçe biri kalbimi avuçlarında sıkıyor gibi hissediyorum.
Yanlış sulardayım ve boğulmam an meselesi.
Biraz dinlendikten sonra acile indim. Gelen tüm vakalara müdahale etmeye çalışmıştım. Aklım karmakarışık olsa bile söz konusu işim olunca tüm dikkatim yönünü değiştiriyor.
Karanlık gökyüzü, yerini aydınlığa bırakırken kendimi bahçeye attım. Derin nefesler alıp kahvemi yudumladım. Eve gider gitmez duş alıp uyumak istiyorum. Boş bir banka oturup sırtımı soğuk tahtaya yasladım. Hava güzel. Sabahları serin olduğu için şanslıyız ama öğlen gerçekten de çok sıcak olabiliyor. Düşüncelerim bir ağ gibi beynimi sarıp beni içine çekiyor. Ben kaçmaya çalıştıkça kıskıvrak aynı düşüncelere takılıyorum.
Bir çift yeşil gözler aklımı karıştırıyor. Kalbim atışlarını zirveye bırakıp mağlup oluyor. Yeniliyorum. Kaçmaya çalıştığım her şey beni tek tek yakalıyor. Bu zamana kadar kaçtığım her his şu an yakama yapışıp kalıyor. Hiç kimsenin yanında ritmini değiştirmeyen kalbim, aksi bir şekilde Baran'ın yanında ritmini değiştiriyor.
"Uhra." Tanıdık sesi duyar duymaz gözlerimi araladım. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken kaşlarımı çattım. Aklımdan geçen insan yanı başımda.
"Baran," diğer kelime dilimin ucundan bir zehir gibi akmayı bekledi. "Baran abi, sabah sabah iyi misin?" dedim telaşla. Gözlerini kapatıp açtıktan sonra yavaş yavaş yanıma yaklaştı.
"İyiyim. Yakınlardan geçerken uğramak istedim." derken yanımdaki boşluğa kuruldu.
İzinleri üç gün sonra bitecek. Üzülüyor olsak bile onların mesleği bu. Onlar gitmek zorunda. Bize ise beklemek düşüyor.
"Üşüdün mü?" İlgili sesini işitince derin bir iç çektim. Sana hala kırgınım bunu da hatırlıyor musun?
"Hayır. Hava çok sıcak." Ağır ağır başını salladı.
"Kahvaltı yaptın mı?"
Sorusu dün akşamdan sonra hiçbir şey yemediğimi hatırlattı. Bakışlarını üzerimde hissedince ona doğru döndüm.
"Sanırım dün akşamdan sonra hiçbir şey yemedim." Kaşlarını çatarak ayağa kalktı.
"Saatin kaç olduğunun farkında mısın?" Kızgın çıkan sesi burukça gülümsememe sebep oldu. Beni düşünüyor olması keza bu ilgili hali beni bir miktar mutlu etti. Yüzümdeki gülümsemeye son verip ayağa kalktım.
"Sanırım açlıktan bayılabilirim."
"Beraber kahvaltı yapalım."
Soru değil. Ses tonu bunu açıkça belli etti. Yorgunluğum beni bitirirken, bir de onun yanımda olması hepten beni bitiriyor. Daha çok karışıyor yorgun zihnim. Ben daha çok onun ağına kapılıyorum.
"Ne zaman bitiyor nöbetin?" Yüzümü asarak Baran'a doğru döndüm.
"Bugün 17:00'da." Gözleri şaşkınla açılırken bu tepkisini gizlemedi.
"Şaka mısın?"
"Hayır çok ciddiyim. Bu yüzden intihar eden asistanlar bile oluyor. Kıdemli asistanlar yeni gelen asistanları eziyor. Cerrahi asistanları 36 saat nöbet tutuyor. Buna itiraz eden asistanlar olmuştu ve nöbetleri daha çok artırıldı. Abim olmasa bizi bile ezmişlerdi. Geçen bir sitede okuduğum yazıda bu yüzden intihar eden bir asistana denk geldim." Yüzüm daha çok asıldı. Kimsenin buna müdahale etmiyor oluşu fazlasıyla can sıkıcı. Bu sektörde kimsenin kimseye acıması yok. Herkes üstün olma çabasında. Hatta asistanları ezen hocalar bile var.
"Böyle düzenin..." Kısık küfrünü duymadım. Ama haklı. Böyle olmaz. Bir insan 36 saat nasıl ayakta durabilir ki!
Sessizce beraber hastaneye girdik. Benimle beraber asansöre binip üst kata çıktı. O beni kapıda beklerken ben hızlıca çantamı aldım. Odadan çıkmadan önce aynaya bakıp saçlarıma çeki düzen verdim. Gayet normal görünüyorum lakin uykusuz gözlerim berbat. Ama o fazlasıyla yakışıklı görünüyor. Siyah bir kot pantolon ve beyaz tişört giymiş. Siyah saçları kısa lakin fazlasıyla kusursuz görünüyor. Aklımdaki düşünceleri kovup soyunma odasından çıktım.
"Gidelim mi?" Ağır ağır başını sallayarak onayladı. İkimiz beraber asansöre binip alt kata indik. Hastaneden çıkarken Mine ile göz göze geldim ve bize şaşkın bakışlarla bakıyordu. Bakışlarını umursamadan Baran'a biraz daha yaklaştım. Her abi dediğimde içimde bir burukluk oluyor. Ben bunu hiçbir şekilde kabullenemiyorum.
Hastaneye yakın bir yere geldik. Bir şeyler yiyeceğimiz hoş bir restoran. Krem tonlarını taşıyan masalar ve sandalyeler ortamı hoş gösteriyor. Büyük bir bahçeye sahip bu yer gerçekten iç açıcı. Uykusuz olduğum için pek fazla etrafı incelemedim.
"Gel Uhra." Sesini duyar duymaz ardından ilerledim. Bahçedeki masalara yöneldik. Benim için sandalyeyi çekip oturmamı bekledi. Tebessüm edip bana ayrılan sandalyeye oturdum. Karşımdaki yerini aldıktan sonra bana sıcacık gülümsedi. Sanırım onunla kavga etmek işte yaradı.
"Umarım işlerinden seni alıkoymadım." Kaşlarını çatarak bana bakmaya devam etti.
"İşim yok. Yakınlarda birkaç işim vardı geçerken sana bakmak istedim." Son sözleri içimdeki kelebeklere hayat sundu. Midemde başlayan rüzgâr kalbime kadar kelebeklere eşlik etti. Kıpır kıpır hissediyorum. Gülümseyerek bakışlarımı kaçırıp etrafa baktım. Yanımıza garson gelince Baran ile göz göze geldik.
"İstediğin bir şeyler var mı?" Omlet hiç sevmem hatta kokusuna dahi tahammülüm yok. O sevdiği için söyleme gereği duymadım. "Omlet dışında..." dediği anda şaşkınlıkla duraksadım. O siparişleri verirken ben şaşkındım. Kendisi seviyor. Ben üzerimdeki şaşkınlığı atmadan garson yanımızdan uzaklaştı. Kalbim göğüs kafesimi zorlarken yutkundum.
"Sen omlet seviyorsun." Kısık sesimi duyup duymadığından bile emin değilim. Yeşil irisleri kısık bir şekilde yüzümü taradı. Gözlerinde anlam veremediğim bir şeyler var. Dünya hatta tüm evreni sığdırmış bakışlarına; bu bakışlar bana bir şeyler fısıldıyor ama ben kendimi sağır hissediyorum. Onu duyamıyorum.
"Afiyet olsun."
Biz birbirimize bakarken siparişlerimiz geldi. Sessizce bakışlarımızı masaya çevirdik. Kahvaltı boyunca ikimiz de konuşmadık ve ben sadece birkaç bir şey atıştırabildim. Hiç iştahım yok.
"Sen bir şeyler yemeden buradan gitmeyeceğiz." Hızla başımı kaldırıp karşımdaki adama baktım. Çok ciddi.
"Yok daha neler." derken hafifçe güldüm. Baran ise sırtını geriye yaslayıp muzip bir bakış takındı. Ben bu şartlar altında şimdi asla bir şeyler yiyemem.
"Hadi küçük hanım." Sırf beni sinir etmek için söyledi. Bende onun gibi sırtımı geriye yaslayıp muzipçe gülümsedim. Yüzündeki gülümseme solarken kaşlarımı çattım. "Bana hala kırgınsın," dediğinde önümdeki çayı yudumladım. Evet, hala sana çok kırgınım.
"Öyle ama önemi yok." Ben ona ısrarla bakmamaya devam ettim ama onun bakışları üzerimdeydi.
"Benim için önemi var Uhra." Sessiz kaldım. Söyleyecek hiçbir şeyim yok. Hoş zaten beni kardeşi olarak görüyor.
"Al ablama bir gül abi." Bir anda masaya bırakılan güle baktım. Ben gül çok severim. Hatta evimizin ön bahçesine bir sürü gül ekmiştik.
"Sen 5 tane ver bakalım." Baran'ın sesiyle şaşkın bakışlarımı ona çevirdim. Önüme bırakılan güllere bakarken yüzümde kocaman gülümseme belirdi.
"Ya ama." Aması yok işte. Baran Oğuz bana 5 tane gül aldı. Bana gül aldı. Yüzümdeki şapşal gülümseme daha çok büyürken başımı kaldırıp karşımdaki adama baktım. O da gülüyor.
"Zaafım olduğunu biliyorsun." diye söylendim. Sırıtarak bir tane gülü alıp kokladı.
"Zaafın. Özrümü kabul edersen sevinirim." dedi kısık bir tonda. Yeşil hareleri ince ince yüzümde gezindi. Hareleri parlıyor. Sanki gözleri gökyüzündeki parıltıları harelerine taşımış. Sen böyle özür dilersen ben hemen yumuşarım.
"Kalkalım mı?" dedim saatime bakarken.
"Sen bekle Uhra." Olumsuz anlamda başımı iki yana salladım.
"Olmaz. Yarı yarıya ödeyeceğiz. Hatta ben hemen öder gelirim." Yanından geçeceğim esnada kolumu tuttu.
"Uhra." dedi yumuşacık bir tonda. Adım dudaklarından dökülürken farklı melodilere yuva oldu. Kalbim bilmem kaçıncı kez teklerken donup kaldım. "Seni ben davet ettim." Kolumu nazikçe bırakıp gülümsedi. O gülümseyince her şey son buluyor. Zaman akışını bırakıp duraksıyor.
"Ama." İtiraz edeceğim anda kaşlarını havalandırdı.
"Başka zaman sen ısmarlarsın." Dudaklarımı büzerek duygu sömürüsü yapmaya çalıştım ama bana bakmadı. Hızla bakışlarını kaçırıp kasaya ilerledi.
Hesabı ödedikten sonra yürüyerek hastaneye döndük. Ben hastaneye girerken o kapıda bekledi. Sırtımı dönüp her adım attığımda kalbim ağzımda attı. Derin nefesler alıp asansöre ilerledim.
Nöbet günümü atlatmıştım şansıma ertesi gün izin günüm olduğu için ful uyudum. Birkaç saat önce ise Aleyna'nın sesiyle uyandım. Yemekten sonra abimlerle sahile gidecekmişiz. Abim ve Baran'ın arasındaki buzların tamamıyla erimesi için vakit geçirmek gerekiyor. Bana kalırsa iki yetişkin insan elbette konuşarak her şeye çözüm bulabilirler.
"Uhra."
Bana seslenen Cihad abime baktım.
"Efendim."
"Birazdan çıkacağız. Çok kalmayız." Gözlerimi kapatıp açarak abimi onayladım.
Masayı topladıktan sonra bulaşıkları makineye dizip odama geçtim. Hızlıca duş alıp çıktıktan sonra elbisemi giydim. Mavi beyaz kareli elbisemi giydikten sonra sarı saçlarımı kurutup omuzlarıma dökülmesine izin verdim. Boş kalan boynuma boncuk kolyelerimden birini taktıktan sonra aynada kendimi inceledim. Gayet hoş ve tatlı duruyorum. Hazır olduğuma göre çantamı ve telefonumu alıp odamdan çıktım.
(Giydiği elbise)
Kapının önünde beni bekleyen Cihad abime baktım. Siyah bir kot pantolon ve gri bir tişört giymiş. Sade haline göz devirip arabaya geçtim. Sanırım Aleynalar kendi arabaları ile gelecek. Biz yola çıktıktan sonra telefonum çaldı.
Aley arıyor...
Ekrana baktıktan sonra abime imalı bir bakış atıp telefonu cevapladım.
"Uhra geliyor musunuz?"
"Yoldayız. Birkaç dakikaya yanınızda oluruz."
"Tamam canım."
Kısa konuşmamızın ardından telefonu kapattım. Sakin ve sessiz geçen yolculuğumuz sahilde son buldu. Aleynaların olduğu yere ulaşınca Aleyna ile birbirimize sarıldık. Yaklaşık üç gündür birbirimizi görmüyoruz. Konuşmamız gereken bir sürü şey birikti.
Sahile gelmiştik gelmesine ama abim ve Baran'ın arasında dağlar var. Aralarında soğuk rüzgarlar esiyor. Gözle görülür bir mesafe ikisini kuşatmış. Abim Aleyna'yı sevdiğini söylemiş ve Baran, Cihad abime birkaç yumruk atmış. Şu an sahilde olduğumuza göre aralarına set çekmemiş. Hoş sevgiye saygısı olan bir insan. Zamanla her şey yoluna girecektir.
"Abi," diye mırıldandım sessizce. Abimin bakışları beni bulunca tebessüm ettim.
"Siz hala küs müsünüz?" Kaşlarını çatıp Baran'a baktı. Baran birden bize bakınca kalakaldık. Yeşil hareleri beni bulunca duraksadım. Beni bozguna uğratan kalbim kısa bir tekleme yaşadı. Yaşadığım anın üzerine bir çizik atıp abime baktım. Abim ile birbirlerine baktıktan sonra yürümeye devam ettiler.
"Uhra," dedi abim beni yanına çekip.
"Efendim."
"Aleyna'nın yanına geç." Abime soru sormadan dediğini yapıp Aleyna'nın yanına geçtim. Cihad abim Baran ile yan yana yürümeye başladı. Biz önde, onlar ise arkadaydı.
🌼
Sıkıntılı soluklar alan Cihad kaşlarını çatıp Baran'a baktı. Eğer Baran konuşmak istemese gelmezdi. Cihad onu çok iyi tanıyordu.
"Şu an içinden bana küfür ettiğine eminim." Baran'ın dudakları Cihad'ın söyledikleriyle kıvrıldı. İçinden elbette küfür etmiyordu. Sadece Uhra'nın bu kadar güzel olmasına içten içe sinirlenmekle yetiniyordu.
"Siktir git lan. Küfür edeceksem yüzüne ederim içimden saydırmam." Bu sefer sırıtan taraf Cihad oldu. Baran göz ucuyla sırıtan Cihad'a baktıktan sonra önüne döndü. Bakışları onlardan birkaç adım önde giden Aleyna ve Uhra'ya kaydı. Sarı saçlarını bir kez daha savuran Uhra'ya bakıp, derin bir iç çekti.
"Bende akıl namına bir halt bırakmıyorsun." Baran'ın mırıldanmasını duyan Cihad kaşlarını çattı. Baran'ın ne dediğini anlamamıştı.
"Aleyna ile aranızda halledin. Sevgiye saygım sonsuz ama kız kardeşimin tek damla gözyaşına seni ayağımın altına alırım." Cihad kahkaha atarak Baran'ın omzuna vurdu.
"Seni de göreceğiz kardeşim." Baran sırıtarak Cihad'a döndü.
"Benim tek sevdam belli kardeşim. Gerisine lüzum yok." Cihad imalı imalı başını sallamakla yetindi. Baran ise dertli dertli yürüyordu. Aklı gönlüne düşen başka bir sevdayı mesken tutmuştu. Biliyordu cayır cayır yandığını ama dili bunu konuşamıyor.
"Hayırdır, daldın?"
"Sana ne birader."
"Baran," dedi Cihad gözlerini kısarak. "Sende var bir şeyler ama anlatmıyorsun." Baran iç
geçirdi. Cihad anlamış mıydı acaba dedi kendi kendine.
"Yok bir şey kardeşim."
"Var lan, adım gibi eminim."
"İşine bak Cihad."
Cihad sırıttı.
"Bakıyorum işte birader."
Cihad'ın muzip bakışlarına karşı yanıtsız kaldı. Bakışları bir kez daha Uhra'ya kaydı. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle Aleyna'ya bir şeyler anlatıyordu. Gözleri Uhra'nın üzerinde oyalanırken dünyadan sıyrılmıştı.
🌼
Saçlarımı bir kez daha savurup abimlere döndüm. Kendi içlerinde sohbet ediyorlar. Gülümseyerek abimin yanına ilerledim.
"Abi, hadi şuraya gidelim. Dans ederiz." Cihad abim bana kaşlarını çatarak baktı. Hadi ama bari biraz romantik ol Cihad Uz.
"Ay abi, biraz bari romantik ol." Baran bizim bu halimize gülümsedi. Kıvrılan dudak kenarlarına çiçekler ekilmiş gibi. O her güldüğünde kalbimde amansız bir atış beliriyor.
Onun gülüşü kalbimde kurumuş çiçekleri yeşertti.
Elimi sol göğsüme bastırmamak için üstün bir çaba harcadım. Esen rüzgâr saçlarımı yüzüme doğru savurunca, tuttuğum nefesi bir çırpıda bıraktım. Nabzım damarlarımı zorlarken yere yığılmak istiyorum. Rahat soluklar alıp sakinleşmeye çalıştım.
"Uhra," abimin sesiyle duygularımdan sıyrıldım.
"Yürü hadi başımın belası." Ufak bir kıkırtı dudaklarımdan döküldü. Dördümüz gitar çalan grubun yanına ilerledik. Birkaç kişi gitar çalarken, birkaç kişi ise şarkı söylüyor. Çalan şarkı hoşuma gidince gruba daha çok yaklaştım. Bazı kişiler müziğin müthiş ritmine uyup dans etmeye başladı. Bakışlarımı abime çevirdiğimde, kaşlarını olumsuz anlamda kaldırdı. Benim adım Uhra ise seni o dansa ikna ederim. Yavaş ve emin adımlarla abime yaklaştım. Yeşil irislerim bin bir tane ikna ediciliği kuşandı. Masum bakışlarımı, abimin mavi harelerine dikip ona bakmaya devam ettim. Başımı usulca sol omzuma yatırdığımda abim sesli bir şekilde ofladı.
"Kızım ben asker adamım. Dans falan ne anlarım." Omuz silktim. Abimin elini tutunca avuçlarındaki nasırlar dikkatimi çekti. Silah tutmaktan elleri nasır tutmuş. Gözlerim sızladı. Avucunu açıp bir süre inceledim. Biz de saatlerce ameliyatta kalınca yüzümüzde maske izi çıkıyor. Ve ellerimiz pütür pütür oluyor.
"Acıyor mu?" dedim başımı kaldırıp. Abim sırıtarak elimi tuttu.
"Acımıyor. O dolan gözlerini çek üzerimden miniğim." Buğulanan gözlerimi kapatıp abime sıkıca sarıldım. Geri çekildiğimde dans pozisyonu alıp sessizce dans etmeye başladık.
"Elime doğdu gül yüzün ah
Kana kana içtim dünümü
Yüzüme güldü ilk sözün ah
Yana yana seçtim günümü."
Bakışlarım hemen yan tarafımızda dans eden Baran ve Aleyna'ya kaydı. Aleyna'da onu ikna etmiş. Aleyna ile göz göze gelince aklıma mükemmel bir fikir geldi. Sanki ne düşündüğümü anlamış gibi sırıttı. Bence abimle dans etmelerinde hiçbir sakınca yok. Bize yaklaşan Baran'a göz ucuyla baktım. Aramızda aşırı bir mesafe yok, bu yüzden sesimi duyabilirler.
"Aleyna," dedim sesli bir şekilde. İkisi birden bana dönünce hafifçe öksürdüm. Onun çatık kaşları üzerimde ve ben şu an iyi hissetmiyorum.
"Partner değişelim mi? Abim dans etmeyi beceremiyor." Abim bana bakıp sırıtmaya başladı.
"Ulan Uhra." diye serzenişte bulundu. Hızla abimin kollarından sıyrıldım.
Kendimi göz göre göre ateşe atıyorum ama hadi bakalım. Aleyna, Baran ile kısa bir bakışma yaşadı. Abisinden olumlu yanıt alınca hızlıca abimin yanına geçti. Yüzümde tatlı bir tebessümle Baran'a döndüm. Bana bakıp başını iki yana salladı. Kıkırdayarak daha çok yanına yaklaştım. Elini uzatıp tutmamı bekledi. Parmaklarımı avucuna bıraktığımda beni hiç ummadığım anda kendine çekti. Bir kolu belimde yer alırken titredim. Dokunuşu beni kül etti. Yakmayı es geçip, resmen kül etti. Soluklarım artarken bakışlarından gözlerimi kaçırdım. Aramızda belli bir mesafe var ve her an kalbimin yüksek atışlarını duyacak diye korkuyorum. Ellerimle beraber ayaklarımda titriyor. Baran'ın kollarında bayılmam an meselesi.
İyi değilim.
Bu hisler hiç normal değil.
Kalbim göğüs kafesime eziyet ederken derin soluklar alıp, biraz olsun sakinleşmeye çalışıyorum ama çok zor. İmkânsız gibi bir şey benim için ve ben imkansıza başvuruyorum. Soluklarım artarken vücudumu bir dalgaya kaptırmışım. Kolları arasında titriyorum. Buz gibi suyun içince tir tir titriyor gibi hissediyorum.
Başı usulca saçlarıma dokunurken yutkunamadım. Boğazım kupkuru oldu. Ellerim daha çok titreyince kısık sesini kulağımın dibinde işittim.
"İyi misin?" Hafifçe öksürdüm. İyiyim. İyiyim.
"İyiyim." Sesim fısıltı gibi çıktı. Beni etkiliyor. Bu normal olamaz. Ondan etkilenmem imkânsız. Hissettiğim duygulara set çekip başımı geriye attım. Kokusu buram buram etrafımı sarmış. Bu kokuyu tarif edecek bir şeyler bulamıyorum. Tüm duyularım tıkanmış gibi.
"Sen Yanımdayken o tozlu yollar aşka gider
Ah sen sonumuzu yazsan inan
Dayanamam ölürüm ben
Ayrılık bize günah
Sonunda yansam bırakmam ah."
Şarkının sözleri kulağımda çınlamaya başladı. Her cümle kalp çarpıntımı artırıp beni bozguna uğratıyor. Dağılıyorum. Bir yapbozun parçaları gibi darmadağınık oluyorum.
"Elime doğdu gül yüzün ah
Kana kana içtim dünümü
Yüzüme güldü ilk sözün ah
Yana yana seçtim günümü gel."
Sesi kulaklarımda yankılandı. Şarkıya eşlik ediyor. Son cümleleri mırıldanması midemde ani bir krampa neden oldu. Midemden akıp geçen ılık bir sıvı beni dağıttı. Kalbimin atışları beni zor duruma düşürürken, kemikli parmakları parmaklarımı buldu. Belime sardığı kolunun hakimiyeti artınca kaşlarımı çattım.
"Aradı durdu gözlerim ah
Bekledi günler geceler
Yalnızım uyuyamadım
Düğüm düğüm oldu heceler."
"Sen Yanımdayken o tozlu yollar aşka gider
Ah sen sonumuzu yazsan inan dayanamam ölürüm ben
Ayrılık bize günah
Sonunda yansam bırakmam ah."
Şarkı gitgide azalırken biz ortamdan soyutlanmış gibiyiz. Göz ucuyla abimlere baktığımda kendi aralarında konuşup dans ediyorlardı. Peki ya biz? Biz dedim. O ve ben. Biz birbirimizi kül ediyoruz. Bana değen parmakları bir ateşten daha tehlikeli. Her dokunuşu kalbimin kafesinde çırpınmasını sağlıyor.
Şarkı bitince hızla geriye çekilip derin nefesler aldım. Kokusuyla kendimden geçmiştim. Bakışları uzun bir süreden sonra ilk defa uzun bir süre bana değdi. Gözlerini kaçırmadan bana baktı.
Baran Oğuz sen bana ne yapıyorsun?
Göğsümü yuva belleyen kalbim, her dakika daha şiddetli çarparken Baran'a arkamı döndüm.
Abi miydi sahiden benim için?
Benim abiye ihtiyacım yok.
Benim zaten üç tane abim var. O benim abim değil.
Baran Oğuz benim abim değil! Benim zaten abim var.
Ben abilerime sarılınca böyle hissetmiyorum. Cihad abim ile dans ederken böyle değildim. Baran Oğuz benim için abi değil. Abim değil. Saçma zaten her şey. Beraber büyümüş olmamız kardeş olduğumuzu sağlamaz.
"Artık eve geçelim mi?"
Baran'ın sesiyle onlara döndüm. Abim bana bakınca kısa bakışmamızla onayladım. Arabaya geçtikten sonra başımı cama yaslayıp sessizce akıp giden yolu seyrettim. Hava epey kararmış. Eve gider gitmez uyumak istiyorum. Ruhen kendimi bitik halde hissediyorum.
Eve ulaşır ulaşmaz Aleyna'ya sarılıp eve geçtim. Abim ise arabayı park ediyordu. O da kendi arabasını park ederken göz ucuyla bile bakmaya cesaret edemedim. Hızlı adımlarla içeriye geçip direkt odama yol aldım.
Odama geçip üzerimi değiştirdikten sonra annemin seslenmesiyle odamdan çıktım. Hepsi oturma odasındaydı.
"İyi misin kızım?" Anneme gülümseyerek yanına ilerledim. Yanındaki boşluğa kurulup başımı omzuna yasladım. Babam ve abimler kendi aralarında sohbet ederken, ben başımı annemin omzuna yaslayıp gözlerimi yumdum.
Kapı zilinin şiddetli bir şekilde ve hiç susmadan çalmasıyla yerimden sıçrayıp gözlerimi açtım. Cihad abim bir hışımla ayaklanıp kapıya ilerledi. Abimin ardından hepimiz odadan çıkıp kapıya yöneldik. Cihad abimin açtığı kapının ardındaki kişi yüzümdeki şaşkınlığı artırdı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.79k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |