30. Bölüm

29. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

29.Bölüm

"Bir şeyler eksik; böyle sola yakın yerde bir parçam eksik..."

Hayat sanki benim için askıya alınmıştı. Baran gittiği anda zaman kavramı benim içim yok oluyor. Ne bir şeyleri hesaplayabiliyorum ne de geçen zamandan keyif alabiliyorum. Bomboş geliyor her şey. Bakışlarım boş boş etrafta gezinirken daralıyordum. İçim daha çok sıkılırken doğrulmaya yeltendim ama pek beceremedim ya da halim yoktu. Gözlerim dolarken en sonunda oflayarak yataktan kalktım.

"Uhra," odamın kapısını açan anneme bakışlarımı çevirdim. Uyandığımdan beri odadan çıkmamıştım ve bu halim annemin hoşuna gitmiyordu. Haklı en nihayetinde, kendimi odama kapatmıştım.

"Kalk bir şeyler atıştır. Bak olmuyor böyle," annem söylenerek yanıma yaklaştı. Kaşlarını çatarak bana baktı. Bu konuda çok haklı ama iki lokma dahi yiyecek iştahım kalmamış gibi hissediyorum. "Baran'a bu halini söyleyeceğim, hatta abartarak. Kızım olmuyor böyle." Gözlerimi büyüterek anneme baktım. Resmen beni Baran'a söylemek ile tehdit ediyor. Baran duyarsa eminim bana çok kızar.

"Anne beni tehdit mi ediyorsun?" Aylin Sultan bana manidar bir bakış attı.

"Kızım, sende kendini odana kapattın kaldın. Bak karnın küçücük kaldı. Hiçbir şey yemiyorsun. Her şeyi geçtim bebeğini düşün." Annem haklı, zaten sırf bebeğim için zar zor yemek yiyorum.

"Kalk hadi, abinler de geldi. Masayı hazırlıyorum, çabuk gel." Annem şefkatle saçlarımı okşadıktan sonra odadan çıktı. Daha fazla durmadım ve yataktan kalktım. Banyoda elimi yüzümü yıkadıktan sonra odamdan çıktım. Kapının dışında Barın abimle karşılaşınca, abime sıcacık gülümsedim.

"Abim," Barın abime yaklaşıp kolları arasına girdim.

"Nasılsın güzelim?"

"İyiyim abi, sen nasılsın?"

Abim saçlarımı öptükten sonra beni kolunun altına aldı. Başını eğip yüzüme baktı ve bakışları yüzümde gezindikten kaşları çatıldı. "İyiyim bende. Senin yüzün çok solgun iyi olduğuna emin misin?"

"İyiyim abi." dediğimde usulca başını salladı.

Abimle oturma odasına giriş yaptığımızda babam ve Berkin abim masada oturuyordu. Abimin kolunun altından çıkıp oturma odasından geri çıktım. Annem mutfakta olduğu için mutfağa ilerledim.

"Sen otur kızım ben hazırlarım." Hamile olduğum için annem bana bir şey yaptırmamaya çalışıyor ama anneme kıyamıyorum.

"Olur mu öyle şey annem, bende yardım edebilirim." Annemin tezgaha bıraktığı tabakları alıp masaya taşıdım. Barın abim yerinden kalkıp mutfağa geçti. O da bizimle beraber masayı hazırlayıp yerine oturdu.

"Bugün bir hastam vardı. İlginç bir vakaydı." Kaşığımı çorba kasesinin yanına bırakıp abime döndüm. Dikkatimi çekmişti. Zaten pek iştahım yok, bu yüzden abime kulak verdim.

"Abi biraz anlatsana." Abim kahkaha atıp bana döndü. Kesin dikkatimi çekmek için yaptı. Sırf uyuzluk olsun diye.

"Kardeşim görmen lazımdı. Ve iyi ki bana gelmiş." diye övünmeye başladığında kaşlarımı çattım.

"Tamam anlatma ya." Benim bu huysuz halime daha fazla gülerek yanağımdan makas aldı. Sırf dikkatimi dağıtmak için yaptı.

Yemeğimizi yedikten sonra annem ve abilerimle masayı topladık. Berkin abim annemle bulaşıkları bulaşık makinesine dizdi. Yani bu biraz Barın abimin azarı sayesinde oldu diyebilirim.

"Uhra," dedi annem tam karşımızda otururken. "Kalkın Fatma teyzenlere gidelim. Bizi bekliyor." Anneme dudak bükerek baktım. Evden hiç çıkasım yok. Kendimi halsiz de hissediyorum. "Öyle yüzünü buruşturup durma, kalkın gidiyoruz. Kadın o kadar ısrar etti." Berkin abim Fatma teyzelere gideceğimizi adını duyar duymaz ayaklanmıştı. Çünkü işin ucunda Elisa'yı görmek var. Abimin bu hali hiçbirimizin gözünden kaçmadı. Babam abime bakıp gülünce bizde gülümsedik.

Barın abim koltukta geriye yaslandı. "Siz gidin ben evdeyim."

Barın abim evde kalmak isteyince annem ısrar etmedi. Bende sesimi çıkarmadan babamla beraber kapıya çıktım. Evleri bizim evin birkaç ev ötesindeydi. Elisaların kapısını çalıp açmalarını bekledik. Kerem abi kapıyı açınca yavaşça içeriye girdik.

"Hoş geldiniz." diyen Kerem abi babamın ve annemin elini öptükten sonra abimle selamlaştı. Bana bakıp gülümsedi.

"Baran'dan haber var mı?" Baran'ın adını duyunca kalbim titredi. Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. Sesini duymadığım için daha bir mutsuzum. Sanki bir yanım eksik yaşıyorum.

"Yok Kerem abi. Bir saat önce aradım ama telefonu kapalıydı." Kerem abi hafifçe tebessüm etti.

"Merak etme cimcime daha görevdedir. Eminim görev bitince ilk seni arayacak." Gülümsemeye çalıştım. Baran'ı görmeden içim rahat etmeyecek. Hoş beni arayıp sadece iyiyim dese bile yeter.

"Uhra," bana doğru hızla gelen Elisa'ya bakıp gülümsedim.

"Görüşemiyoruz bebeğim." Bana sıkıca sarılardı tabii karnım müsaade ettiği kadarıyla.

"Bütün gün aynı hastanedeydik ha bir de öğlen yanımdaydın ne kadar uzun bir süre oldu görüşmeyeli değil mi?" dedim alayla. Öğle molasını Elisa ile geçirmiştim.

"Sus kız." Yavaşça koluma vurduğunda sırıttım. Almila'nın yanında kala kala ona benzemiş. Ben yokum, Aleyna'da yok. Körle yatan şaşı kalkar.

Güldüm. "Almila seni de kendine benzetti." Anında bakışları bize dönen Kerem abi, dediklerimi anlamaya çalışıyordu. Onun bu haline gülüp Elisa ile mutfağa geçtik.

"Abim de radar gibi, Almila'nın adını duyunca gözleri, kulakları açılıyor." Kıkırdayarak sandalye çekip oturdum.

"Yarın kontrole gideceğim." Usulca elimi karnıma koydum. Elisa elindeki çaydanlığı ocağa bırakıp karşıma oturdu.

"Yarın Merve Hoca hastanede olacak onunla görüşürsün." Küskünce yüzümü astım. "Yarın izinliyim Uhra."

"Ne var gelip muayene etsen eksilir misin?" Elisa bana hayretle baktı.

"Bugün deseydin ya kızım. Hem daha iki gün önce ultrasonla baktık. Beyimiz gayet sağlıklı." Elisa'ya ters bir bakış attım. Elimi karnıma koyup bebeğimi sıkı sıkı sarmak istedim.

"Sus kız, oğluma güzel davran." Benim bu halime gülümsedi.

"Berkin ile biraz tartıştık." Ellerimi masaya koyup öne doğru eğildim. Abim genelde sinirlenince kırıcı olan bir insan umarım Elisa'nın kalbini kırmamıştır. Çünkü buna asla tahammülüm yok. Bu kız yeterince onun yüzünden üzüldü.

"Neden?"

"Beni almak için hastaneye geldi. Acilde bir hastanın yakını bana bayağı asıldı, o da kendini tutamayıp adama kafa attı. Ortalık epey karıştı anlayacağın." Elisa'yı gülerek dinledim. Abim hiç sabırlı bir insan değil. Bir de Elisa'ya asılmışlar. Bu durumda adamı komalık etmediğine şaşırırım.

"Abim bayağı çıldırmış anlayacağım." Hunharca gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Abimin kıskançlık krizlerine girmesi aşırı hoşuma gitti. Böyle böyle Elisa'yı daha iyi anlıyordur.

"İyi sabretti. Hatta acilden çıktı sonra dayanamayıp geri döndü." Kahkaha atarak ayağa kalktım. Nedense oturduğum yerde karnıma ufak ufak sancılar giriyordu. Gün içinde stresim epey fazla olduğu için şu an bu sancılar olduğuna eminim.

"Bahçeye çıkmak istiyorum."

"İyi misin?" derken tereddütle bana baktı.

"Bunaldım biraz sanırım, hava almak istiyorum."

"Pekala düş önüme."

Elisa ile beraber yavaş adımlarla bahçeye çıktık. Doğum yaklaştıkça yalancı sancılarım artıyor. Aleyna doğurdu doğuracak ama abim yanında değil bu onun için çok zor. Ben bu halde böyle hissediyorsam Aleyna nasıl hiç düşünemiyorum.

"Uhra," dedi Elisa yanıma yaklaşarak. Beraber bahçeyi turlamaya başlamıştık. Hareket etmek iyi geliyordu. "Nasıl bir his?" Elisa'nın sorusu ile başımı gökyüzüne kaldırdım. Baran ile bir hayat nasıl tarif edilir hiç bilmiyorum. Onunla uyuyup bir de onun kollarında uyanmak. Bunu değil anlatmak, hislerimi dahi dile getiremem.

Ben hiç bunları düşünmemiştim. Baran ile buralara geleceğimi hatta böyle bir hayat yaşayacağım aklımdan bile geçmiyordu.

"Tarifsiz." Fısıltımı duymuş muydu emin değilim. "Onunla gözlerimi kapatıp açmak. Onunla nefes alıp vermek. Onunla bir bütün olmak tarifsiz." Hissettiğim huzurla gözlerimi kapattım. Baran demem bile huzurun bir parçası. Adını anmak beni ömür boyu yaşatır. Sanki adını her dile getirdiğimde ömrüme ömür ekleniyor.

"Kocama çok aşığım." Elisa bana manidar bir bakış attı.

"Ona ne şüphe canım, her şey ortada." İmayla karnımı işaret ettiğinde güldüm. Bence bu aşkımızın en özel yanı. İkimize ait bir parça.

"Hamileyim. Ondan ve benden bir parça taşıyorum. Bu en farklı his." Elisa bana baktı ve yürümeye devam etti. Bahçede usul usul yürüyüp sohbet etmeye devam ettik.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Baran'ı çok özledim." Gözlerim sızlarken yutkundum. Özlemi gün geçtikçe artıyor. Buradayım fakat onun olmadığını bilmek bana eksik hissettiriyor. Ve ben bunu iliklerime kadar hissediyorum.

"Kıyamam." Dudaklarımı büzüp Elisa'ya baktım. Baran'ı çok fazla özledim. Onsuz zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Hatta onsuz geçen günleri takvimden silebilirim. Baransız gün geçmemeli.

"Bir, bilemedin iki hafta dedi ve onu çok özledim." Elisa buruk bir tebessümle gülümsedi.

"Bak abin olacak hayırsız içeride ama hiç yanıma yaklaşmıyor. Hayır gel bir sarılalım hiç mi özlemiyorsun be?" Elisa'ya göz devirip ayağa kalktım. Gören zar zor görüşüyorlar sanacak. Biz Baran ile nişanlıyken bile doğru düzgün yan yana gelemiyorduk.

"Daha bir saat önce yan yanaydınız." diye söylenirken evin kapısında abimi gördüm. Bizi duyan abim yavaş adımlarla yanımıza doğru geliyordu. Elisa'yı kesinlikle duymuş ve yüzündeki gülümseme bu yüzden.

"Özledim Elisa." dedi yaklaşırken. Onlar birbiri ile hasret giderirken ben içeriye geçtim. Aşıkları baş başa bırakmak lazım.

Gün geçti. Ben bir gün daha geçirdim. Zaman su gibi geçmişti sanki. Bugün izinli günüm olması beni ekstra iyi hissettiriyor çünkü hiç hastanede duracak kafada değilim.

"Uhra," annem seslenince telefonu sehpaya bırakıp oturma odasından çıktım. İçeriye geçen annemle holde karşılaştık.

"Kızım Baran'ın dedesi ile babaannesi memleketen gelmiş." Gözlerim meraklı bir edayla açıldı. İstemeye geldiklerinde öbür dedesi konuşmuştu. Babasının babası pek bir geri duruyordu. "Gidelim bir hoş geldine. Sende gel, biraz Pınarları gör, hem el öpersin." Başımı olumlu anlamda salladım.

"Üzerimi değiştirim gidelim anne." Annem mutfağa ilerlerken ben yatak odama geçtim. En rahat hamileliğimi giydikten sonra saçlarımı salık bıraktım. Kuruyan dudaklarıma sade bir nemlendirici sürdükten sonra odamdan çıktım.

"Hazırım."

Oturma odasından çıkan annem dış kapıya doğru ilerledi. Beraber evden çıkıp Pınar annemlere geçtik. Bahçeden içeriye geçip zili çaldık. Almila kapıyı açıp kenara çekildi. Annem içeriye geçtikten sonra ardından ben geçtim.

"Aşırı derecede sinirliyim." İçeri terliklerinden birini giyip Almila'ya döndüm. Fazlasıyla sinirli görünüyor.

"Neden?" Gözlerini kapatıp açtıktan sonra etrafa kısa bir bakış attı.

"Dedem işte Uhra. Her zamanki gibi anneme laf atıyor. Yok babam zorla annemle evlenmiş. Yok işte dedem istemiyormuş. Ay babaannem olmasa annem çıldırmıştı." Başımı belli belirsiz bir şekilde salladım. Acaba bana da laf söyler mi?

Sakin bir şekilde salona doğru ilerledim. İçeriye adım attığım anda tüm bakışlar bana döndü. Baran'ın babaannesi güler yüzüyle beni karşıladı. Hızlı adımlarla yanına ilerledim.

"Hoş geldin Semiha nene." Semiha nene bana sarılıp saçlarımı okşadı. Şefkatliydi. Ve samimiyetini gerçekten hissettim.

"Oy güzel gelinim. Nasılsın kızım?" Semiha nenenin elini öpüp alnıma koydum.

"Teşekkür ederim. İyiyim Semiha nene siz nasılsınız?" Yüzündeki gülümseme çoğaldı.

"İyiyiz kızım. Seni gördüm daha iyi oldum."

Geri çekilip dedesine ilerledim ama elini kaldırıp geri durmamı sağladı.

"Hoş bulduk." dedi yüzündeki memnuniyetsiz bir ifadeyle. Neye uğradığımı şaşırdım. Geriye doğru çekilip annemin yanına oturdum. Dedesinin bu davranışı kötü hissettirdi.

"Kaç aylık hamilesin kızım?" Gülümseyerek bakışlarımı belli olan karnımda gezdirdim.

"Altı." Semiha nene daha çok gülümsedi.

"Baran'ımın çocuğunu da göreceğiz. Maşallah." Gülümseyerek ellerimi birbirine kenetledim.

"Ben memleketten getirelim dedim ama söz dinletemedim. Pınar'ın yüzünden. Torunuma kendi gibi gelin getirdi."

Duyduklarımla olduğum yerde buz kestim. Ne demişti bu adam bana! Ellerim titrerken konuşmaya halim kalmadı. Hem bana laf söyledi hem de Pınar anneme. Gözlerim yan tarafımdaki anneme kaydığında sinirlendiğini bariz belli etti. Kaşlarını çatarak Baran'ın dedesine baktı.

Annem konuşmadan Almila sert bir dille çıkıştı. "Ne diyorsun dede!"

Annem sinirli bir şekilde çıkıştı. "İlyas Bey, biz kızımızı çok güzel yetiştirdik çok şükür. Kızım Pınar gibiyse ne mutlu bana." Pınar annem yüzündeki tebessümle anneme baktı.

Semiha nene sıkıntılı bir soluk aldı. "İlyas, de yeter geldiğinden beri. Bir sus adam. Baran duymasın valla kalbini kırar."

"Hiçbir şey yapamaz sıpa. Hani nerede? Hayırsız, gelip görmüyor bizi." Pınar annem "Ya sabır," diyerek ayağa kalktı.

Ortam beni daha çok gerdi. Bir yanda bize anne şefkatiyle yaklaşan Semiha nene diğer yanda ise bizi istemeyen İlyas dede. Gerçekten kaos kaldıracak kafada değilim.

"Uhra, gel kızım." Yavaşça ayağa kalkıp Pınar annemin ardından odadan çıktım. Mutfağa geçtiğimizde benim için sandalye çekip oturmamı işaret etti.

"Sen bakma İlyas babama. O hep böyle. Bana çok çektirdi. Baran duysa yine dedesine demediğini bırakmaz. Beni hiç sevmiyor. Demir saygısızlık yapmamak için susardı ama bir yere kadar artık. Baran büyüyünce ayrı eve çıktık." Dedesi memlekette olduğu için pek tanımıyordum. Başımı olumlu anlamda salladım. "Üzülme kızım. Baran gelirse ben söylerim olanları."

"Yok anne söyleme. Şimdi Baran sinirlenir hiç iyi olmaz." Pınar annem gülümseyerek elimi tuttu. İlyas dede utanmamıştı ama Pınar annem çok utanıyordu. Yaşlı başlı adam hiç düşünmeden saçma sapan konuşup duruyor.

"Çoktan gelmişler. Ben Baran'a haber vermedim. Bugün gidiyorlar bari Baran gelmeden giderler yoksa kavga çıkar. Gitmeden önce geldiğinde babaannesini gördü de Semiha annem bırakmadı dedesinin yanına. Kadın da biliyor işte." Usulca başımı salladım. Söyleyecek bir şey yoktu. Eğer şu an Baran olsaydı dedesiyle kesin kavga ederdi. Çünkü hem annesini hem de eşini aşağılayan bir dedeye elbette tahammül edemezdi.

Pınar anneme tebessüm ettim. "Huyu böyle anne," dedim düşünceli bir halde. Sadece beni değil, Pınar annemi de hiç istemiyormuş. Aman o istese ne istemese ne sanki umurumuzda.

"İyi misin kızım?" Elimi usulca karnımda gezdirdim.

"İyiyiz anne. Aklım Baran'da." Pınar annem buruk bir şekilde gülümsedi.

"Benimde aklım onlarda ama yapacak bir şey yok kızım. Alıştık artık. Sende çok düşünmemeye çalış, hamilesin."

"Öyle yapıyorum anne."

Düşüncelerimin arasında boğuluyorum. Baran'ı düşünmeden bir dakika bile geçiremiyorum. Her an nasıl diye bilmem gerekiyor hatta dizimin dibinde bir ömür yaşasa bana yeter.

Baran gideli sekiz gün oldu ama o sekiz gün nasıl geçti bilmiyorum. Pınar annem çayları doldururken, bende tabaktaki tatlıları tepsiye dizip içeriye geçtim.

İlyas dede tüm huysuzluğuyla sürekli söylendi. O söylendikçe Almila çıkıştı, tabii Pınar annem onu defalarca kez susması için uyardı ama Almila bu, illa lafını söyleyecek. Dedesi en sonunda sıkılıp aramızdan ayrıldı ve bahçeye çıktı. Herkes birbiriyle güzelce sohbet ederken ben sessizce dinleme taraftarıydım.

🌼

"Ne oldu komutanım?"

Baran rahat bir tavırla etrafına bakındı. "Otur asker, otur. Bir şey yok roket atmışlar." Erlerin gözleri şaşkınlıkla büyürken hepsi Baran'ın rahat tavrına baktı.

"Şimdi," derken gür bir sesle askerlere hitap etti. "Kovanları toplayın!" Verdiği emirin ardından hepsi etraftaki mermi kovanlarını toplamaya başladı.

Baran sigarasını yakıp kenara geçti. Çok sigara içmezdi arada sıkılınca tek tük içerdi. İçine bir duman daha çekip gözlerini askerlerin üzerinde gezdirdi. Hepsi etrafı didik didik arıyordu. Gözlerini bu kez elindeki sigaraya çevirince sırıttı. Uhra görse kesin ona kızardı ve bunu düşününce daha çok sırıttı. Uhra'nın sesini özlemişti. Yan tarafında uyumasını hatta yüzüne vuran sıcak nefesini. Düşündükçe özlemi körüklendiği için düşüncelerinden sıyrıldı.

"Saydınız mı?" Hızlıca sıraya geçen askerlere baktı.

"Saydık komutanım?"

"Kaç tane?"

"620 adet komutanım."

Baran kaşlarını çattı. "Hepiniz tek ayak üstünde sıraya geçin!" Sinirlenmişti. Mühimmatlar sınırlı sayıdaydı ve bu kadar mermin harcanması Baran'ı delirtti.

"Ulan adamlar yem atıyor! Boşu boşuna sıktınız! Cezalısınız lan! İki saat boyunca tek ayak üzerinde duracaksınız!" Hepsi memnuniyetsizce sıraya dizildi. Hepsi içinden söyleniyor ama sırayada geçmişlerdi.

Baran düşünceli bir şekilde etrafta gezinirken soluklandı. Dinlenmek için en yakın karakola gelmişlerdi ve üç gündür buradalardı. Albay boşu boşuna burada kalın dememişti. Atılan roket açık ve netti.

"Baran," Cihad'ın sesiyle kaşlarını çatıp sağ tarafına döndü. "Acil kardeşim." dediğinde emri aldı ve hızlı adımlarla Cihad ile beraber karakola girdi.

Kartal Timi hazırlanmaya başlamıştı. Hem hazırlanıp hem de konuşuyorlardı. Cihad yapacaklarını tek tek anlatırken tim hazırlığını bitirmişti.

"Koordinatlar verildi. Atılan rokette yemdi bariz bir şekilde buradayız dediler. E bize de onları bulundukları yere gömmek düşer." Tim sırıtırken Cihad önden ilerlemeye başladı.

🌼

Günler sonra gözlerimi resmen gülerek açtım. On gün oldu. Baran bana en fazla iki hafta demişti. İki hafta dolmak üzere sevgilim... Dün Aleyna ile bayağı dertleştik. Onun doğumu bu günlerde olmalıymış eğer olmazsa sezaryen olacakmış. Umarım en sağlıklı şekilde gerçekleşir.

Banyoda işlerim bitince hızlı adımlarla mutfağa ilerledim. Annem çoktan uyanmış ve kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Annemin yanında daha fazla dikilmeden yardım etmeye başladım.

"Uhra ben yaparım, sen dinlen kızım." Anneme kaşlarımı çatarak baktım. Bu aylarda doktor bol bol yürümemi ve hareket etmemi önerdi. Zaten yeterince dinlendiğimi düşünüyorum.

"Güzel annem bırak yardım edeyim. Hem sende yoruluyorsun." Söylenerek anneme sitem ettim. Hayır her işi o yapıyor. Abilerim ne kadar yardımcı olsalar da annem gerçekten yoruluyor. Kıyamıyorum.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra annemle beraber evin temizliğini bitirdik. İşlerimiz bittikten sonra Pınar annemlere geçtik. Annem sık sık Aleyna'yı kontrol etmek istiyordu. Abim bu konuda annemi tembihlemişti, hoş abim söylemese dahi annem düşüncelidir.

"Anne," dedi Aleyna yüzünü buruşturarak. "Çok fazla sancım var." Aleyna'nın sözlerinin ardından hepimiz telaşla ayaklandık.

"Kaç dakikada oluyor?" Pınar annem Aleyna'yı kolundan tuttu destek olmak için.

"Sayamıyorum ama çok canım acıyor anne. Doğum başlıyor." Alnı boncuk boncuk terlemeye başlamıştı. Acıdan iki büklüm duruyor.

"Kerem evdeydi, onu arıyorum hemen."

Pınar annem telefonunu alıp Kerem abiyi ararken, bizler bebek çantasını alıp Aleyna ile beraber kapıya çıktık. Çok geçmeden Kerem abi arabayla kapının önüne geldi. Almila korktuğu için araba kullanmıyordu. Benim arabam ise evdeydi. Eğer burada olsaydı Aleyna'yı ben götürürdüm. Zaman kaybetmeden annemler Kerem abinin arabasına bindi. Bende Aleyna'nın yanına geçtim.

Hastaneye ulaşınca Aleyna'yı direkt doğuma aldılar bizlerde doğumhane kapısında beklemeye başladık. Çalan telefonum ile tüm bakışlar beni buldu ve benim bakışlarım telefonun ekranında takılı kaldı. Arayan Baran'dı. Ayağa kalkıp sessiz bir kenara geçtikten sonra heyecanla telefonu cevapladım.

"Uhra'm," sesinde buram buram özlemle konuştu. Onu çok fazla özlemiştim.

"Baran'ım."

"Neredesin güzelim?"

"Hastanedeyiz,"

"Ne! Bana neden haber vermedin? Çok canın acıyor mu? İyi misin?" Baran'ın endişeli hali beni gülümsetti.

"Ben iyiyim, Aleyna için geldik. Abimi aradık ama telefonu kapalıydı. Yanında mı?"

"Şimdi arabaya bindik. Haber vereceğim, sen kapat biz geliyoruz." Derin bir nefes aldım. "Görüşürüz güzelim, kendine iyi bak." Telefonu kapatıp annemlerin yanına geçtim.

"Abimler geliyor."

"Geliyor mu?" dedi annem dolu gözleriyle.

"Geliyor annem." Yavaş adımlarla annemin yanına geçip oturdum.

Dakikalar peş peşe akıp geçti. Hatta neredeyse bir buçuk saat olmuştu ama hala Aleyna'dan haber yok. Suyu erken geldiği için doğum biraz uzun sürüyordu. Hepimiz endişeli bir halde kapının dışında beklemeye devam ettik. Ebe içeriye girmemize müsaade etmemişti. Görev yaptığımız hastaneye gitseydik Elisa doğuma girerdi.

"Aleyna nerede!" Cihad abimin sesini duyar duymaz ayaklandım. Nefes nefese doğumhane kapısına geldi. Baran hızlı adımlarla yanıma geldiğinde dolu gözlerim ile bir ona, bir de abime baktım.

"Anne iyi mi Aleyna, haber var mı?" Abim çok telaşlı görünüyor.

"Yok oğlum, daha haber alamadık." Abim telaşla bir sağa bir sola ilerledi. Hem heyecanlı hem de telaşlı. Onun bu hali dudaklarımda ufak bir tebessüme sebep oldu. Baba oluyordu benim abim.

"Biri bir şey söylesin, ben meraktan öleceğim." Abimin telaşı bizede bulaştı. Hepimiz çok telaşıyız çünkü tek bir haber bile alamıyoruz.

"Daha doğum devam ediyormuş." Cihad abim kendini boş sandalyeye atıp gözlerini kapattı.

Gözlerim yanımdaki hayat eşimi bulunca burukça gülümsedim. O da endişeli kız kardeşi için ve bunu dile getirmiyor olsa da gözlerinden okuyabiliyorum. Elini belimde hissedince kendimi ona doğru çekilirken buldum. Kolları arasında yerimi alınca gözlerimi yumdum. Kokusunu ciğerlerime hapsedene kadar içime çektim. Özlemiştim... Tarifi olmayan bir özlemle yanıp tutuşmuştum. Şu an Baran'a böylesine sarılı durmak bile az geliyor.

"İyi misin?" dedi kulağıma doğru fısıldıyarak. Kolları sıkıca bedenimi kavradı. Varlığının verdiği huzuru didik didik günlerce aramıştım.

"İyiyim ama biraz korktum." Hafifçe gülümsedim. Alnıma tüy kadar bir öpücük bırakıp bana daha sıkı sarıldı. Yanımda olduğunu görmek, hissetmek beni delicesine heyecanlandırıyor.

"Korkma, doğumda yanında olacağım." diye fısıldadı. Şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm.

"Gerçekten mi?" Saçlarımı ağır hareketlerle yüzümden çekerek tekrar alnımdan öptü.

"Neden olmasın." Başımın üstüne beni huzura saracak bir öpücük bıraktı. Baran yanımda olursa daha iyi hissederim. Tabi acil görevi çıkmazsa. Yanımda olmasa bile bu cümlesi bana yeterdi.

"Aleyna nasıldır acaba?" Baran'ı. bakışları doğumhane kapısına kaymıştı. Endişesini anlıyorum hatta kollarının arasında bile hissedebiliyorum.

Başımı göğsünden çektim. "Umarım daha iyidir Baran." Kolunu belime sarıp beni tekrar göğsüne çekti. Gözlerimi kapatıp başımı göğsüne gömdüm. Derin derin kokusunu içime çektim. Kocamı çok özlemişim. O yokken günler geçmek bilmiyor. Hep bir parçam kayıp gibi.

Açılan doğumhane kapısı ile hepimiz ayaklandık. Hemşire elinde ufak bir bebekle bize doğru yaklaştı. Gözlerim şaşkınlık ve heyecanla aralandı. Minik bir bebek. Kalbim heyecanla çarptı.

"Bebeğin babası?"

Cihad abim dolu gözleriyle hemşireye yaklaştı. Hemşirenin elinden bebeğini kucağına aldı. Abim, yeni aile üyemizi kucağına aldığı anda hüngür hüngür ağlamaya başladı. Cihad abim bebeğini hem kokluyor hem de ağlıyordu. Mutluluktan ağlıyordu. Bu an paha biçilemez bir manzara. Abimin bu kadar duygusal olduğunu tahmin edemezdim.

"Sağlık kontrolleri için götürmeliyim. Anne odaya alınınca yanına getireceğiz." Görevli hemşire bebeği kucağına alıp yanımızdan ayrıldı. Almila'da hemşirenin ardından gitti. Bende Baran'a doğru dönüp kolları arsında yerimi aldım.

"Ben daha çok heyecanlandım." derken başımı Baran'ın göğsüne gömdüm. Usulca saçlarımı okşayarak güldü. Gülüşü ruhumu okşayan bir rüzgar gibi geçti. "Ya Baran, sende ağlar mısın?" Baran'ın sadece iki kere ağladığına şahit oldum. İlkinde çok büyük kavga ettiğimiz zamandı, ikincisi ise hamile olduğumu öğrendiğindeydi.

Tereddüt etmeden cevapladı. "Ağlarım." Başımı geriye atıp eşsiz yüzüne baktım. Ağlar benim adamım. Mutluluktan ağlar.

Aleyna'nın kalacağı odayı Elisa ve Berkin abimin yardımı ile güzelce süslemiştik. Onlar da mesaileri biter bitmez gelmişlerdi. Aleyna odaya alınınca abim dışında hepimiz kapıda bekledik. Hemşire bebeği odaya getirdikten sonra odadan çıktı. Aleyna'nın uyanmasını bekliyorduk. Baran beni kendine çekip başımı tekrar göğsüne yasladı. Yorulmuştum ama Aleyna uyanmadan eve geçmek istemiyorum.

"Sen burada çok yoruldun."

"Aleyna uyanmadan buradan ayrılmam." Huysuzca dudaklarımı büktüm. Gözleri dudaklarıma kayınca derhal dudaklarımı düzelttim. Derin bir soluk alıp oturuşunu düzeltti. Şimdi burada onu hiç etkilememe gerek yok.

Abim kapıyı açınca bize gülümseyerek baktı. "Aleyna kendine geldi." Abimin yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Hep beraber odaya geçtik. Yüzü solgun olan Aleyna'ya hafif tebessüm ederek baktım.

Annem Aleyna'ya yaklaşıp elini tuttu. "Geçmiş olsun kızım." dedi gözleri dolu bir şekilde. Annemin ilk torunuydu miniğimiz.

"Sağol anne."

Pınar annem Aleyna'ya sıkıca sarılıp saçlarından öptü.

"Anne," dedi Baran Pınar annemin yanına ilerleyerek. Pınar annemi geriye çekti.

"Ağlama validem." Annesini kolları arasına aldı. Pınar annem başını Baran'ın göğsüne yaslayıp gözyaşları arasında gülümsedi.

"Duygulandım oğlum."

Karnıma giren ufak ağırlar yüzünden gözlerim yaşarmıştı. Gerçekten bu ağrılar yüzünden erken doğuracağım. Gözlerimi kırpıştırıp derin bir nefes aldım. Baran bu halimi fark etse kesin bana çok kızar. Sabahtan beri gidelim diyordu ama ben istemiyordum.

Abimin yanına ilerleyip beşikte uyuyan minik yeğenime baktım. Burnu, gözü, yüzü küçücüktü. Öyle tatlı görünüyor ki, sadece ısırmak istiyorum. Parmağımı yanağında gezdirip gülümsedim.

Aleyna'ya baktım. "Geçmiş olsun kuzum." Bana ufak bir gülümse sundu ve ardından bebeğine baktı. Açılan oda kapısı ile hepimiz kapıya döndük. Görevli hemşireler gelmişti. Anlaşılan bebeği nasıl emzireceğini kısaca anlatıp yardımcı olacaklar.

"Herkesi dışarı almak zorundayım. Bebeğin beslenmesi gerekiyor." Cihad abim dışında hepimiz odadan ayrıldık.

"Bizde eve geçelim, Uhra burada yoruldu." Bakışlarım Baran'ı bulduğunda bana bakıp şefkatle gülümsedi.

"Siz gidin oğlum, biz buradayız."

Annemlerle vedalaşıp hastaneden ayrıldık. Baran'a ağrım olduğunu söylesem beni direkt acile götürür ve eminim kızar. En iyisi sessiz kalmak. Hafta içinde ağrılar için doktorumla konuşmuştum ve dikkat etmemi söylemişti.

Evimize adım atar atmaz üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup pijama takımı giyindim. Saçlarımı dağınık bir topuz yaptıktan sonra yatağa geçtim. Baran ise direkt duşa girmişti o çıkana kadar gözlerimi dinlendireyim. Tam uykuya dalacağım anda alnımda dokunuş hissettim.

"İyi misin güzelim?" Yavaş yavaş gözlerimi araladım.

"Uykum geliyor." Yanıma uzanıp beni kolları arasına aldı. Kokusunu içime çekerek gözlerimi yumdum.

"Sen söylemiyor olsanda ağrın olduğunun farkındayım." Baran'a belli etmemeye çalışıyor olsam bile o her şeyin farkında. Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirip tekrar gözlerimi araladım.

"Çok değil, sadece ufak tefek sancılar oluyor. Karnım büyüdüğü için normal." Elini yanağımda gezdirip kaşlarını çattı.

"Sen yine de bana söyle bir tanem. Yarın gidip doktorunla konuşalım. Gözlerin yaşarıyor ufak tefek bir sancı olduğuna emin misin?" Başımı göğsünden kaldırıp bakışlarımı Baran'ın yüzünde gezdirdim.

"İyiyim Baran. Öyle çok ayakta kalırsam oluyor ama şu an gerçekten iyiyim."

Beni geriye çekip üzerime doğru eğildi. "İyisin belli oluyor." dedi imayla. Çıplak göğsüne yavaşça vurup biraz geriye çekildim.

"Çok yorgunum Baran, çok." Bana bakıp sırıttı.

"Bende yorgunum Uhra." Kıkırdayarak Baran'ın yamacına yaklaştım. Gözlerimi kapatıp derin derin nefeslendim.

"Bir tanem," kollarımı bedenine sardım. "Sen yanımda yokken," kapattığım gözlerimi araladım ve başımı yukarıya kaldırdım ona bakma hissiyatıyla. "Bir şeyler eksik; böyle sola yakın yerde bir parçam eksik..."

Dudaklarını saçlarımın üzerine bastırıp duraksadı. Bir şey demedi. Hoş konuşmasına gerek yoktu. Onun dokunuşları veyahut bakışları bana çok şey anlatıyor.

Gecenin bir yarısı uzandığım yerden yavaşça doğruldum. Kalbim hızla atarken karanlık odada etrafa bakındım. Uzanıp baş ucumdaki gece lambasını açtıktan sonra usulca yan tarafımda uyuyan Baran'a yaklaştım.

"Baran," dedim mırıldanarak. Gözlerim dolarken uyanmasını dört gözle bekledim. "Ya Baran." Elimi sırtına koyduğumda hareketlendi ve yavaşça bana baktı.

"Güzelim," gözlerini birkaç kez kapatıp açtı. "İyi misin Uhra?"

"İyiyim ama," gözlerim hemen doldu. Aşermiştim. Şu an canım çok fazla tatlı istiyordu. Ama hazır tatlılardan değil. Bildiğin evde yapılan şireli tatlılardan. Düşündükçe canım daha çok çekiyor.

"Uhra'm, güzelim ne oldu? Ağlamadan söyle yavrum. Sancın mı var?" Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. Tatlı istiyorum. Şu an canım irmik tatlısı istiyor.

"Tatlı istiyorum." Rahat bir nefes aldı.

"Yavrum," beni göğsüne çekti. "Bunun için ağlanır mı kurban olduğum. Gece gece kalbime inecekti."

"Ne yapayım Baran. Gözlerimi tatlı kriziyle açtım. Tatlı istiyorum." Saçlarımdan öptükten sonra yavaşça doğruldu.

"Tamam, sen dinlen ben alıp gelirim."

Yataktan kalkan Baran'ın elini tutum. "Hazır tatlılardan değil." Kaşları merakla çatılırken bana baktı.

"O ne demek güzelim?"

"İrmik tatlısı yapalım. Hemen şimdi,"

"Alıp geleyim işte Uhra'm." Başımı iki yana salladım.

"Yapalım, biz yapalım." Uykulu gözlerini kapatıp açtı. Uyumak istiyordu.

"Bu saatte?" Başımı olumlu anlamda salladım. "Tatlı yapalım." Bir kez daha onayladım. "Saat üç ve biz tatlı yapacağız."

Dikkatli bir şekilde yataktan kalkıp Baran ile beraber odadan çıktım. Geniş holde gözlerim gezinirken hemen yan tarafımızdaki boş oda gözüme takıldı.

"Bebeğimizin odası."

Baran hızla bana döndü. "Neresi?"

Yan tarafımızdaki odayı işaret ettim. Merdivenlerin çaprazında kalıyordu. "Oğlumuzu orada hayal edince kalbim duracak gibi oluyor."

Eli hemen belimi buldu ve beni usulca kendine çekti. "Seni kucağında bebeğimizle hayal etmek benimde kalbimi durduracak." Yüzümde kocaman bir gülümseme oluşurken başımı Baran'ın göğsüne bastırdım.

"Hala bebeğimize bir isim seçmedik." Birkaç tane beğenmiştim ama hiçbir şekilde net bir karar veremiyoruz.

Saçlarımdan öptükten sonra konuştu. "Bence biz beğendiklerimiz arasında bir kura çekelim o zaman net bir karar veririz."

"Olur. Ama şimdi sadece tatlı istiyorum." Baran kıkırdayarak elini saçlarıma attı ve yavaşça saçlarımı okşadı.

"Emrin olur güzelim."

Elimi tutup beni ardından ilerletti. Mutfağa geçtiğimizde ben direkt masaya yöneldim ve bu hareketime Baran sadece bakakaldı.

"Yavrum," gözlerini mutfakta gezdirdi. "Ben bilmem tatlı yapmasını." Yüzüm anında asılırken sırtımı geriye yaslayıp ellerimi karnıma koydum.

"Ama rüyamda sen yapmıştın Baran. Ben tarifini söylerim sen yaparsın olmaz mı bir tanem? Hemen yapıp yemek istiyorum." Gözlerim Baran'a istekle baktı. Elbette bu halimi geri çevirecek değil ya.

"Uhra'm," gözlerini kapatıp açtı. Düşündü. "Söyle yavrum. Tek tek anlat anlayacağım şekilde."

"Bir tanemsin işte." Oturduğum yerden kalkıp Baran'a yaklaştım ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.

"Tatlı yapmazsam öpmeyecek miydin?" Alaylı sorusu beni de güldürdü. Öperdim tabi ama şimdi sevinçten öptüm.

"Şimdi üst taraftan bir kap alalım." Ona cevap vermeden konuştum ve bu halime imalı bir gülümseme yolladı. İşaret ettiğim dolabı açıp geniş bir cam kap çıkardı.

"Bekle sevgilim, malzemeleri dolaptan çıkarayım." Bekledi. Baran beklerken ben bütün malzemeleri tezgahın üzerine koydum.

Ben malzemeleri eklerken Baran karıştırmaya başladı. Aslında mikser ile karıştırabilirdik ama Baran'ın kendi elleriyle yapması benim için daha iştah açıcı. İrmik tatlısının harcını tepsiye döküp fırına attık ve fırının başında durup pişen tatlıyı seyretmeye başladım.

"Tatlının şerbeti," dedim sevinçle. "Hadi şerbetini de yapalım sonra tatlının üzerine döküp yiyeceğim."

"Ulan," beni göğsüne çekip sıkı sıkı sarıldı. Saçlarımı geriye atıp açıkta bıraktığı boynumu öptü. "Şu çocuksu sevincini yerim." Bir kez daha boynumu öptü. Gülümseyerek kollarımı Baran'ın boynuna sardım.

"Rüyamda," ses tonumu hafifçe azalttım. "Beni öpüyordun." Tek kaşlı imalı bir şekilde havaladı. Dudaklarımı birbirine bastırıp Baran'a biraz daha yaklaştım. "Rüyamda ama."

"Öyle mi?" Sesi içimin bir hoş olmasına sebep olurken kıkırdadım. "Dudaklarından mı yoksa yanağından mı?" Alt dudağımı dişlerimin arasına aldığımda kulaklarıma fırının sesi geldi ve hızla geriye çekildim.

"Pişti! Baran hadi şerbeti hemen yapman lazım."

"Öpücüğünü tatlıya değiştin Uhra." Baran'a hayretle baktım. Öyle bir şey yapmamıştım ya!

"Hayır Baran! Tatlı aşeriyorum ben burada. Bak oğlunun canı istiyor." Bana manidar bir bakış attıktan sonra tezgaha döndü. Ocağa koyduğumuz tencerenin altını yakıp karıştırmaya başladı.

Tatlıyı dimledikten sonra şerbetini beklemeden üzerine döktüm. Şu an kokusu bile yemem için yeterli. Sabredemiyorum. Hızlıca çekmeceyi açıp çatal aldım ve tepsiyi kendime çektim.

"Az bekle şerbeti çeksin yavrum."

"Olmaz Baran. Hemen yemem lazım."

Gülümsedi ve sessiz kaldı. Baran bana bakarken, ben tatlı yeme derdindeydim. Yedim. Hatta rahat bir beş dilim yedim. Daha çok yiyecektim ama Baran elimden çatalı aldı. Yüzümü asarak Baran'a döndüm.

"Yeter güzelim. Daha fazla yersen miden bulanır hem rahatsız olursun." Baran'ın elinden çatalı alıp biraz daha tatlı yemeye çalıştım ama izin vermedi.

"Güzelim mideni rahatsız edecek."

"Ama daha canım istiyor Baran."

"Sadece bir çatal?" Başımı usulca olumlu anlamda salladım.

Bir çatal demişti ve öylede oldu. Ben bir çatal alınca tepsiyi önümden çekip dolaba götürdü. Dudaklarımın üzerinde dilimi gezdirip gülümsedim.

"Sende yeseydin keşke Baran. Çok güzel olmuştu."

"Bana yaklaş." Gözlerim şaşkınlıkla Baran'ın tepkisizliğine bakakaldı. Bana yaklaş demişti. Niye dedi bilmiyorum. Merakla Baran'a doğru yaklaştım.

Ellerini yanaklarıma koyup yavaş yavaş yanaklarımı okşadı ve elleri usulca saçlarıma gitti. Saçlarımı omuzlarımdan geriye atıp bana doğru eğildiğinde ne yapacağını anlamıştım. Dudaklarım kıvrılırken bende Baran'a yaklaştım.

Şimdi en güzel an bu andı benim için. Onun beni öpmesi. Kollarını bedenime sarıp beni sarmalaması. Ama en önemlisi sevgisini öperken bile hissettirmesi.


Bölüm sonu

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

Duyurular için profilimi takip etmeyi unutmayın.
ınstagram: kelebeginekseni

 

Bölüm : 06.01.2025 19:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...