29. Bölüm

28. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

28.Bölüm

"Benim vatanım bir tek ayaklarımın bastığı bu topraklar değil. Benim vatanım senin olduğun her yer; adımını attığın her karış benim vatanım."

Gözlerimi camdan dışarıya çevirip yeni yeni aydınlanan havaya baktım. İçime sabahın güzel kokusunu çekerken yüzüme tebessüm belirdi. Camdaki bakışlarım yavaşça karnıma indi ve hareket eden bebeğim beni uykumdan uyandırmıştı. Yüzümdeki tebessümle elimi karnımda gezdirdim.

Bugün evdeydik. Bende evdeydim Baran'da. Ve bugün güzel bir plan yapılmıştı. Baran ve arkadaşları eşleri ile birlikte gelecekler mangal yapacağız. Cihad abimlerinde gelmesini çok istiyordum ama Aleyna son ayında olduğu için evden çıkmak istemiyordu.

Havalar ısınmaya başlamıştı fakat geceleri hala serin. Uyumadan önce kapattığımız camları açıp toprak kokusunu içime çektim. İlkbaharı seviyorum. Havanın böylesine ılık ve güzel olması benim çok hoşuma gidiyor. Dün akşam biraz yağmur yağmıştı bu yüzden dışarıda yoğun bir toprak kokusu var.

Araladığım camdan içeriye sızan güneş ışıkları yüzüme çarpınca gülümsedim. Bebeğimiz fazlasıyla hareketli olduğu için beni pek uyutmuyor ama bu durumdan hiç rahatsız değilim. Baran'ı her sabah yolcu etmek beni mutlu ediyor. Genelde uyumam için çok diretiyor ama bir türlü uyuyamadığımı anlatamıyorum. Bebeğim kıpır kıpır hareket ederken uyumam çok zor.

"Yine mi?" Baran'ın uykulu sesiyle dudaklarımda kocaman bir gülümseme belirdi.

"Günaydın bir tanem." Neşeli bir halde Baran'a doğru döndüm. Gözleri usul usul üzerimde gezindi ve yavaşça uzandığı yerden doğruldu.

"Hava serin Uhra." Üzerindeki pikeyi kenara itekledi ve yataktan kalktı. "Üzerine kalın bir şeyler giymelisin."

Yüzüm asıldı. "Uyanır uyanmaz." Söylenmekten geri kalamadım. Uyanır uyanmaz beni düşünmesi ve fazla üzerime düşmesi artık beni sadece bunaltıyor. Kendini düşünsün istiyorum.

"Asma yüzünü." Yataktan kalkıp bana doğru geldi. "Sabah sabah yeşillerin puslanmasın." Eli çenemi buldu ve başımı kendine çevirip sıcacık gülümsedi.

"Sende günaydın bile demeden hava derin diyorsun. Üşümüyorum ki Baran. Her sabah aynı şeyler artık bunalıyorum. Mayıs ayındayız o kadar da soğuk değil."

Elini yanağıma yaslayıp yanağımı okşadı. Yetmedi iki elini birden yanaklarıma yaslayıp sıcak gülüşü yerini korudu. İçim sıcacık olurken bende gülümsedim. Başını eğip dudaklarını alnıma bastırdı.

"Günüm şimdi aydı." Dudaklarımdaki gülümseme büyürken Baran'a doğru sırnaşıp başımı göğsüne yasladım. Hemende yumuşadım. Kalbim ısınırken yüzümdeki şapşal gülümseme yerini korudu.

"Günaydın sevgilim, çok günaydın."

Kahkaha atarak kollarını belime sarıp başını boyun boşluğuma gömdü. Kalbim onun her hareketiyle kavruldu. Kendimi heyecanlanmaktan geri alamıyorum. Baran ile ufacık temas halinde olmak bile beni etkiliyor. Ona olan özlemim boyut değiştirmiş bir halde.

"Bu saatte uyanmanı hiç istemiyorum." Parmakları dağılan saçlarımı buldu ve canımı acıtmadan saçlarımı okşamaya başladı. "Keşke birkaç saat daha uyusan." Saçlarımı öptü. Gözlerimi titrek nefesler eşliğinde kapattım.

"Bebeğimiz hiç durmuyor ki uyuyayım Baran. Sürekli hareket ediyor." Başımı kaldırıp aşığı olduğum yeşillerine aşağıdan baktım. "Babasının kollarında mışıl mışıl uyuyordum."

"Hım," diye mırıldandı saçlarımdan öperek. Kıkırdayarak başımı daha çok Baran'ın göğsüne yasladım. Parmaklarım çıplak göğsünde hareketlenince Baran'ın dudaklarından bir kahkaha yükseldi.

"Şu parmaklarını," hızla bileğimi tutup elimi dudaklarına yaklaştırdı ve tek tek parmaklarımı öptü. "Isırasım geliyor."

Keyifli keyifli gülümsedim. "Öp, ısırırsan acır Baran."

Gülümseyerek başını eğip dudaklarımızı birleştirdi. Öpüşü kalbimi hızlandırırken kolları arasında Baran ile yüz yüze geldim ve özlemle eşime karşılık verdim. Yetmiyor. Onunla dip dibe olmak bile yetmiyor. Tenimin tenine muhtaçlığı hiç dinmiyor. Parmaklarım ensesindeki saçlarına sızdı ve hafifçe saçlarını çekiştirdim.

Nefes nefese dudaklarımdan koptu. "Sen beni sabah sabah öldürecek misin?" Koyu harelerine bakıp sırıttım. Tek bir öpüşümle kendini kaybetmesi kadınlık gururumu okşuyor.

"Hıhım," mırıldanarak göğsüne sokuldum.

"Ulan," ellerini bacaklarımın altından geçirip beni dikkatle kucakladı. "Artık uyku zamanı. Bugün çok yorulacaksın."

"Öğlen mi yoksa akşam mı?" İmalı cümlem Baran'ın yüzündeki gülüşü başka boyuta taşıdı. Beni yatağa yatırdıktan sonra geriye çekilip beni süzdü.

Hafifçe üzerime eğildiğinde nefesimi tuttum. "Gönül ister ki şimdi," başını usulca boynuma gömdü ve dudaklarını boynumda gezdirdi. "Tenim tenine karışsın ama bununla yetineceğimi düşünmüyorum." Gözlerimi kapatıp gülümsedim.

Baran'ın beni her anında böylesine arzulaması fazlasıyla hoşuma gidiyor. Beni sevmesi; bana koşulsuz bir aşk duyması elbette farklı hisler ama bu tek taraflı değil. Onun kadar bende onu seviyorum.

Parmaklarım siyah saçlarında gezinirken derin bir iç çektim. "Baran," diye mırıldandım. Parmaklarım bu kez yavaşça sırtını buldu ve onu daha çok çileden çıkarmak için tırnaklarımı tenine sapladım. Arsızdı. Öyle de olması içten içe hoşuma gidiyor.

"Uhra," boğuk bir sesle uyarması kıkırdamama sebep olurken durmadım. Ellerimi sırtında gezdirip sırıttım. "Niye damarıma basıyorsun?" Yüzlerimizi birbirine eşitlediğinde sıcak nefesi yüzüme çarptı. Gözlerimi kapatıp hayallerime tutundum. Bu hayal değildi. Hiçbir şey hayal değildi.

Baran'ın kolları arasındayız. Sadece ben değil. Yalnız değilim ve bunu bilmek daha garip hissettiriyor.

"Bence erkek gibi hissediyorum." Uzanıp alnımdan öptükten sonra kendini yan tarafıma atıp beni göğsüne çekti. "Yani evladın kızı erkeği olmaz ama kız olmasını çok istiyorum."

Gülümsedi ve bunu kıpırdanan göğsünden ve sesinden anladım.

"Sana benzeyen bir kızımız olursa işim çok zor."

Başımı kaldırıp kaşlarımı çatarak Baran'a baktım. "O nedenmiş?"

Tatlı tatlı gülümsedi. "Hiç aynaya bakmıyor musun yavrum? Ne seni, ne de kızımı pek dışarıya çıkarmam. Ben kıskanç bir adamım." Baran'ın sözlerine güldüm. Kıskanç bir adamdı ama beni asla kısıtlamıyordu. İçten içe kıskanıyor. Bu hali fazlasıyla hoşuma gidiyor.

"Kaçta gelecekler?" derken konuyu değiştirdim çünkü bir an önce kendimi bahçeye atmak istiyorum.

"Öğlen vakti gelecekler, büyük ihtimalle on iki gibi gelirler. Sen kendini yormayacaksın anlaşıldı mı?" Omuz silktim ve başımı göğsüne yasladım.

"Söz vermem. Evimize misafir gelecek farkındaysan."

Sıkıntılı bir sesle ofladı. "Konumu değişsek mi? Olmadı Ekin'i ararım onların bahçesinde yaparız."

Baran'a bakıp kaşlarımı çattım. "Saçmalama istersen bir tanem. Hiç hoş bir davranış olmaz. Hem hiçbiri bana iş bırakmaz ki. Ay Ela beni parçalar." Güldüm. Gerçekten de öyleydi. En son yan yana geldiğimizde bana bir ton söylenmişti. Çok hareketliymişim. Aslında doğumdan biraz korktuğum için bol bol hareket etmeye çalışıyorum.

"Ben yine Ela yengeye söylerim sana dikkat etsinler. Bende yanında olacağım. Sakın tek başına hiçbir şeye el atma." Gözlerimi kapatıp başımı hafifçe salladım. Baran çok üzerime düşüyor hatta çok fazla. Bazen gerçekten bunalıyorum ama o da bizi düşünüyor. Merdivenlerden düşüşüm onun için epey sıkıntılı bir zamana sebep oldu.

Şu an bu kadar pimpirikli olmasını elbette anlıyorum. Bende onu öylece yerde görsem dayanamazdım. Zaten ufacık bir yarasını görsem hüngür hüngür ağlayasım geliyor.

Başımı usulca kıpırdattım. Bir el beni daha sıkı sarmalarken bedenimi hareket ettirmeye çalıştım ama şiş karnım elbette bunu sınırlıyordu. Başımı yasladığım eşimden uzaklaşıp doğruldum. Saat kaç bilmiyorum ama epey uyumuş gibi hissediyorum keza içeriye vuran güneş azalmıştı. Anlaşılan güneş tepede.

"Güzelim," Baran'a baktım. "İyi misin?" Uykulu halimden sıyrılmaya çalıştım. Hala uyuyabilecek potansiyele sahibim.

"Saat kaç?" Gözlerim komodine kaydı.

Baran uzanıp komodinden telefonunu aldı ve saate baktı. "11:28"

"Baran," dedim şakınlıkla. "Neden daha erken uyandırmadın beni? Of hiçbir şey hazırlamadım. Ya Baran." Küskünce Baran'a baktım. Ama o hiç sorun etmiyordu.

"Ela yenge aradı seni, bende açtım." Merakla devam etmesi için yüzüne baktım. "Onlara gidiyoruz hamile olduğun için seni yormak istemiyorlar. Israr ettim ama itiraz kabul etmiyorum dedi." Yüzüm asılırken elimi Baran'a uzattım ve o da hemen anladığı için telefonumu avucuma bıraktı. Son arananlardan Ela'yı aradım.

"Uyanmışsın Uhra."

"Uyandım ama sana çok kızgınım. Yorulmuyorum demiştim."

Nefeslendi. "Ya canım hamilesin hem sıkıntılı geçiyor. Herkes benim gibi düşünüyordu ama ne sen, ne Baran abi izin vermedi. Bu seferlik bizde toplanalım sen iyi olunca sizde toplanırız."

Yüzüm daha çok asıldı. "İyiyim demiştim Ela. Kızıyorum cidden çünkü bu kesin senin fikrindi."

"Uhra," dedi sevimli bir sesle. "Vallahi senin için diyoruz. Hem mangalı bahçede yapmamız gerekiyor ve bizim bahçe yok. Oturur sohbet eder yemek yeriz."

"Sus zilli, çok sinirlendim sana."

Ben Ela ile konuşmaya devam ederken Baran'ın bakışları üzerimdeydi. Genel olarak sakin biriyim ama her an tavır değiştirebiliyorum. Kesinlikle bu dengesizliğim hamilelikten.

"Kapatıyorum o zaman."

"Dur," dedi hemen. "Erken gelin."

"Tamam."

Ela ile gülüştükten sonra telefonu kapattık. Diğerleriyle de belli bir samimiyetim vardı ama Ela ile bir tık daha samimiyim. Neden bilmiyorum ama ona kendimi yakın hissedebiliyorum.

"Karar ne yavrum?" Baran'a ters bir bakış attım. Bence bunu hak etti. Ne güzel plan yapılmıştı ve adım gibi eminim Ela'ya Baran söyledi. Tabi ispat edemem ama Baran'ın söylemiş olduğuna eminim. Arada hafif sancılarım olduğu için endişeleniyor.

"Ela erken gelin dedi ve saat neredeyse on iki."

Bedenimi çevirip yatağın ucuna geçtim. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Uyurken dağılan saçlarıma aynadan kötü bir bakış attım ve hemen elimi yüzümü yıkadım. Dağılan saçlarıma çeki düzen verdikten sonra banyodan çıktım. Baran hala yatakta uzanıyordu. Kaşlarım merakla havalandı.

"Bir şey mi oldu Baran?" Çatık olan kaşları düz bir hal alırken, yere sabitli olan gözleri bana döndü. Baştan aşağıya beni süzdükten sonra ayaklandı.

"Giyin hadi yavrum." Sözlerinin ardından kaşlarım çatıldı.

"Giyinirim de sen neden derin düşüncelere daldın?"

Giyinme odasına yönelirken konuştu. "İşlerle alakalı güzelim. Yanıma gel hadi."

Sessiz kalıp ardından odaya girdim. Baran kendi bölümüne bakınırken dolabın kapaklarını açıp göz gezdirdim. Havalar ısınmaya başladı ama yine de serin ve evin içinde olacağız rahat olmam lazım. Hamilelik beni fazlasıyla yoruyor daha fazla yorulmak istemiyorum. Yorulunca saatlerce uyuyorum.

"Elbise seçtin mi?" Baran'ın sesiyle arkamı döndüm. Daha giyinmemişti.

"Sen seç ben karar veremiyorum." Usulca aramızdaki mesafeyi kapatıp beni kendine çekti. Gözleri açık olan dolabımda gezinirken konuştum. "Rahat bir elbise olsun. Hamileyim, rahat olmak istiyorum." Gülümseyerek saçlarımdan öptü.

"Siyah elbiseni giydirelim sana." Askıya uzanıp elbisemi aldı. Giydirmesine asla hayır demeyeceğim çünkü hareket etmek istemiyorum.

"İyi misin?" derken gözleri yüzümü taradı ve kaşlarını çattı.

"İyiyim Baran. Sadece sessiz duruyorum işte."

Elbisemin yan tarafındaki fermuarını çekerken bana epey yaklaştı. Sıcak nefesi boynuma çarparken nefeslendim. "Hım," dedi nefesi beni ürpertirken. "Bu kadar sessiz durman beni şaşırttı."

Kıkırdayarak Baran'ın kolları arasından sıyrıldım. "Hadi Baran daha kahvaltı yapmadık." Baran'ın kısık gözleri üzerimdeyken gülmemek elde değil. Kahkaha atarak Baran'ı odada bırakıp alt kata geçtim.

Hızlıca ocağa çay suyu koyup kahvaltı hazırlamaya başladım. Sabah çok enerjiktim fakat uyuyup uyandıktan sonra üzerime halsizlik çökmüştü. Düşüncelerime son verip masada göz gezdirdim ve her şey tamamdı.

"Güzelim," arkamdan belime sarılan kollarla yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi. Karnıma yaslanan elleri dikkatli bir şekilde karnımda gezindi ve babasının dokunuşunu hisseden bebeğimiz birden bire tekme attı.

"Baran," dedim şaşkınlıkla. Baran nereye elini temas ettirse bebeğimiz oraya tekme atıyordu. Bu ikimizi birden güldürdü. "Babası kılıklı."

"Yavrum," Baran'ın karnımdaki eli belimi buldu ve yavaşça bel boşluğumda oyalandı. İçim bir tuhaf olurken birkaç adım ileriye atıp uzaklaştım. "İki oldu Uhra." Baran'a şaşkınlıkla baktım.

"O ne demek?"

"İki defadır kollarımdan kaçıyorsun. Rahatsız mı oldun?" Gözlerim şaşkınlığımdan dolayı büyürken Baran'a bakakaldım. Uzaklaşmamı yanlış anlamıştı.

"Bir tanem," Baran'a yaklaşıp ellerimi göğsüne yasladım. "Geç kalmayalım diye yoksa kollarından uzaklaşmam akıl sağlığıma zararlı." Ufak bir tebessüm sundu. Ama kesinlikle kırıldığını fark ettim. "Ya sevgilim kırıldın farkındayım."

Elimi yanağından çekip parmaklarımızı birbirine kenetledi. Kalbim yakınlığıyla hızlanırken gülümsedim. Beraberliğinde masaya geçtik. Yan yana oturuyorduk ve Baran'a biraz daha yaklaştım. Ondan uzaklaşmamı yanlış anlaması beni hem şaşırttı hem de üzdü. Ben böyle bir yere çekeceğini düşünmemiştim.

"Baran," diye mırıldandım ballı ekmeğimi yerken. "Hala kırgın mısın? Bak böyle sessiz duruyorsun kalbim sızlıyor." Bana doğru döndü ve elindeki çay bardağını masaya bıraktı. Gözleri dudaklarıma kayınca yutkundum. Öpeceksen hemen öp yoksa ben kendime engel olamayacağım.

Usulca başını eğdiğinde titrek soluklar eşliğinde gözlerimi yumdum. Dudakları dudak kenarıma dokundu ve dili usulca dudak kenarımda gezindi. Kalbim hızlandıkça hızlandı. Nefesim kesilirken boğulacak gibi hissediyordum. Dudak kenarımdaki bal kırıntılarını çekip almıştı.

"Nefes al güzelim." Hafifçe geriye çekilmişti. Nefeslenip gözlerimi açtığımda koyu hareleriyle bakıştım.

"Baran," elimi omzuna yasladım. Şuraya yığılabilirim. "Bendeki de kalp." Dudakları kıvrıldı ve ardından gür bir kahkaha attı. Bir gülüşüyle bütün neşem yerine gelirken kocaman gülümsedim.

"Doydun mu?" Doydum mu bende bilmiyorum ama aç hissetmiyorum fakat tok da hissetmiyorum.

"Bilmiyorum." Duraksadım. "Baran ne aç hissediyorum ne de tok." Daha çok güldü. Uzanıp yanağımdan öptü.

"Acıkırsan bana söylemen yeterli." Derin bir iç çektim ve oturduğum yerden ayaklandım.

"Hadi masayı toplayıp çıkalım, geç kalacağız."

"Emrin olur yavrum."

Baran'a bakıp tatlı tatlı gülümsedim. Hızlıca kahvaltı masasını toplamış ve bulaşıkları halletmiştik. Evden çıktığımızda saat biri geçiyordu. Hazırlanma, kahvaltı falan derken geç olmuştu. Oturduğum yerde hareketlendiğim esnada, Baran ışıklarda durduğu için bana baktı.

"Rahat değil misin Uhra?"

"Rahatım da yerimde duramıyorum." Benim bu halime güldü ve önüne döndü.

Elaların evinin önünde durunca Baran ile beraber arabadan indik. Elalarda apartmanda oturuyordu. Baran ile beraber apartmana girip asansöre bindik. Evleri beşinci kattaydı.

"Rahatsız hissedersen söyle ya da canın bir şey isterse. Ne olursa olsun haberim olacak." Başımı olumlu anlamda salladım ve asansörden indik.

Ela bize kapıyı açıp gülümsedi. "Hoş geldiniz. Uhra," Ela'ya bakıp kocaman gülümsedim.

"Hoş bulduk canım."

Biz Ela ile birbirimize sarılırken kapıda Gökhan abi belirdi. Baran ile kısaca selamlaşıp salona yöneldiler.

"Herkes geldi mi?"

Ela koluma ufak bir çimdik attı. "Erken gelin dememe rağmen geç geldiniz."

"Ay ne yapayım, kocamla vakit geçirdik." Ela imalı imalı sırıttı.

"Hamileyim Ela."

Omuz silkerek konuştu. "Sanki onu yapmadınız."

"Susar mısın utanıyorum." Benim bu kızaran halime keyifle gülümsedi.

"Aleyna nasıl oldu?"

"Dokuzuncu ayı bitti sayılır büyük ihtimalle bu hafta doğurur. Elisa sık sık kontrol ediyor. Sezaryen gerektirmiyor sadece bekliyoruz."

"Ay inşallah doğurur da rahatlar ya, çok zor bilirim."

"Seninkiler nerde?"

"Çocuk odasındalar. Gel içeriye geçelim."

Ela ile salona girdiğimde herkesin gelmiş olduğunu gördüm. Baran'a baktığımda tekli koltukta oturuyordu. Gözlerim kısaca odayı turladı ama oturacak yer yoktu.

"Uhra," Baran'ın sesiyle yan tarafa döndüm. Oturduğu yerden kalkmıştı. "Gel buraya." İkiletmeden yanına yaklaştım ve bana açtığı yere oturdum. Koltuğun koluna oturup, kolunu da koltuğun arkasına attı. Kendimi onun yanında güvende hissediyorum ve hütün endişelerim kaybolup gidiyor.

"Karakolda beni bir saat bahçede içtimaya almıştınız konutanım." Ahmet abiye hepimiz güldük.

"Komutanına yer vermemiştin Ahmet." Baran'ın sözlerinin ardından Ahmet abi sırıttı.

"Senin yüzünden bir saat içtima yapmıştım lan." İkisi atışırken Baran'ın dizinde duran elini avucuma alıp tenine dokunuşumu bıraktım. Ufakta olsa onunla temas etmem lazımdı.

"Şeyi hatırlıyor musunuz?" diyen Gökhan abiyle bütün bakışlar ona döndü. "Turan'ın iti kovarlarken düştüğünü." Herkes o anı hatırlamış gibi kahkaha atınca kocalarımıza anlamsız bakışlar attık.

"Lan, Oğuz'un Cihad komutanımdan yediği azarı hatırlayın." Mehmet abi en sonunda konuşmuştu.

"Kardeşim bir si- yani bir silkeleyin kendinizi."

Oğuz abi son anda lafı çevirmişti ama ne diyeceğini hepimizde anlamıştık. Onun bu haline güldük.

"Yengelerim harbiden özür dilerim."

Baran konuşunca başımı kocama çevirdim. "Alırım ayağımın altına seni Oğuz."

"Dışarıdayız Baran." Oğuz abinin imalı sesi Baran'da hiçbir etkiye sebep olmadı.

"Bunun karargahı da var birader." Oğuz abi yüzünü asarak oturduğu yere sinince

Gökhan abi gür bir kahkaha atarak konuştu. "Oğlum yürek mi yedin anlamıyorum. En son kaç gece nöbet tutuğunu hatırla."

Baran'a baktığımda pis pis sırıtıyordu. Oğuz abi ile birbirlerine baktılar ve aralarında geçen konuşmayı asla anlamadım. Göz temasından bile anlaşabiliyorlar. Bu hareketleri Oğuz abiden kocamı kıskanmama sebep olurken önüme döndüm. Eve geçince bunun tribini kesinlikle atmam lazım.

"Komutanım," diyen Ekin abiyle sessizleştik. "Siz nasıl aşık oldunuz? Hadi Cihad komutanımızı bir nebze düşünüyorduk ama siz bizi şaşırttınız." Tüm gözler Baran'a dönünce bende başımı kaldırıp eşime baktım. Gözleri üzerimdeydi. Baran'a hafifçe gülümsedim ve hemen aynı karşılığı verdi.

"Dört yaşındaydım," dediğimde bu kez bana baktılar. "Baranlar bizim mahalleye taşındıklarında küçüktük." Baran elimi sıkıca tuttunca derin bir nefes aldım. "Beraber büyüdük. Küçükken her oyunda yanımda olan adam şimdi her anımda yanımda. Bizim mesele öyle birden bire olan bir şey değil."

"Oo," diyen Oğuz abinin sesiyle gözlerimi Baran'a çevirdim. "Baran yengeye ufaklıktan gönül vermiş."

"Çok eskiden," derken kısıktı sesim. "Biz çok eskiden aynı yolda yürümeye başladık."

Çok eskiden yollarımız kesişmişti. Ben dört yaşındayken, Baran dokuz yaşındaydı. Kader o anda bize bir birleşme çizmişti. Şimdi o yolda birleşmiş bir halde yürüyoruz.

🌼

"Berkin," dedi sırtını geriye yaslayarak. Koyu irislerini yan tarafında oturan adama çevirdi.

"Elisa bunları daha fazla konuşmayalım."

Elisa kaşlarını çattı.

"Ne demek konuşmayalım! Berkin abartmaya hiç gerek yok." Berkin usulca Elisa'ya döndü. Bu kadın her şeyde bu kadar üstelerse Berkin kendini tutamayabilir.

"Düğün çokta kalabalık olmayabilir." Berkin bu kez huysuzluğunu sesli bir of çekerek belirtti.

"Sen niye kalabalığa bu kadar taktın anlamıyorum. Keyfine bak Elisa."

Elisa daha fazla üstelemedi ve gözlerini kapatıp güldü. Berkin kendi istediğini bir şekilde yaptırıyordu bu yüzden bir şey demedi.

"Herhalde bu ilişkinin en çok seveni benim." Elisa kendi kendine konuşmuştu. Sözler dudaklarından sesli dökülünce gözlerini açmadı.

"Öyle," dedi Berkin Elisa'ya doğru yaklaşarak. İkisi de evde kimsenin olmadığını biliyordu bu yüzden rahatlardı. "Sen beni bu kadar sevmeseydin biz birleşemezdik." Elisa'nın alnını öptükten sonra geriye çekildi.

"Sende çok seviyor musun?" Cılız sesi Berkin'in kulaklarında yankılandı. Bu da soru muydu?

"Sence?" Zorlukla gözlerini araladığında yeşil irislerle karşı karşıya kaldı.

"Seviyorsun hissediyorum."

"Cık," dedi dilini damağına çarpıp. "Çok aşığım. Seni çok seviyorum ama ben sana kör kütük bir de aşığım." Elisa alt dudağını ürkekçe dişlerinin arasına aldı.

"Bazen çok korkuyorum Berkin."

Elisa'nın saçlarını usulca geriye atıp tebessüm etti. Elisa'ya onu çok sevdiğini hissettiremediğini düşününce içi biraz burkuldu.

"Sana olan sevgimi hissettiremiyor muyum?"

Elisa hızla doğruldu. "Hayır hayır," dedi hızlıca. "Hissediyorum ama her şey rüya gibi geliyor." Berkin usul usul başını salladı.

Parmakları Elisa'nın yüzüne savrulan saçlarına kaydı ve yavaşça geriye itti. Bakışları aheste aheste Elisa'nın yüzünde gezindikçe kaşlarını çatıyordu. Sanki biraz geriye çekilse kaybedecek gibiydi. Ve o daha önce kaybetmekle yüz yüze gelmişti.

"O zaman," Elisa'ya doğru yaklaştı. "Daha çok hissettirmem gerekiyor. İliklerine kadar ya da kalbine çıplak elle dokunurcasına." Elisa'nın gözleri titrek soluklar eşliğinde kapandı.

"Şu anda hissettirdiğin şey bu değilse ne?" İkisi de güldü. Hatta Berkin daha çok güldü. Hissettirebiliyor olmak onu daha çok mutlu ediyor.

🌼

Gözlerim dolarken Baran'ın göğsüne sığındım. Ameliyatın kötü geçmesi ve hastayı kaybetmek beni çok üzdü. Gözyaşlarım düşüncelerimin ardından daha fazla süzülürken Baran'a daha çok sığındım. Başımı göğsüne bastırıp ağlamaya devam ettim. Çok üzülmüştüm. Ailesinin hüngür hüngür ağlaması ve acıyla söyledikleri kulaklarımda çınladıkça daha çok ağlayasım geliyor.

Dudaklarımın arasından hıçkırıklar kaçınca kollarını sıkıca bedenime sardı. Hissettiğim duygular beni daha çok ağlatırken, Baran'ın mırıltılarını duydum ama ne dediğini anlamadım.

"Yemin ederim," dudaklarımdan hıçkırık kaçtı. "Elimizden gelen her şeyi yaptık." Beni göğsüne bastırdı. Ona sıkı sıkı sarılıp daha çok ağladım.

"Güzelim," yüzüme yapışan saçları geriye attı. Yüzümdeki yaşları silerken kaşları çatıktı. Ben ağlarken o gözyaşlarımı silmeye devam etti. "Uhra'm," belimden kavrayıp beni kucağına çekti. Ben ağlarken Baran beni sakinleştirmek için elinden geleni yapıyor. "Güzelim sen ağladıkça bebeğimizde üzülüyor." Elimin tersiyle gözlerimi silip başımı omzuna bastırdım.

"Çok fazla duygusal olmuşum." Beni kolları arasına alıp sıkıca sarıldı.

"Farkındayım Uhra'm. Olsun güzelim, sen böyle de şirinsin." Başımı geriye atıp yaşlı gözlerimi Baran'ın gözlerine diktim.

"Usandın mı?" Kaşlarını çatarak saçımı kulağımın arkasına aldı. Elini yanağıma bastırıp alnımdan öptü.

"Ne usanması Uhra. Ben ömür boyu nazını da, niyazını da çekmeye ant içmişim." Yüzümde ufak bir gülümseme oluşurken dikkatle kıvrılan dudaklarıma baktı. Bakışları hala yüzüme odaklıyken kıkırdadım.

"Bana niye öyle bakıyorsun?" Gözleri ağır ağır yeşil harelerimi bulurken yüzünde tatlı bir tebessüm boy gösterdi.

"Nasıl bakıyorum?" Oyun bozanlık yaparak başımı göğsüne gizledim. Baran ise cevap alamadığı için huysuzca homurdandı.

"Böyle her şeyin ben gibi. Bir de yeşil gözlerin yüzümü incelerken çok keyif alıyor, karşında tuzla buz oluyorum." Erkeksi kıkırtısı kulaklarıma işlerken başımı göğsünden çekip gülen yüzüne baktım.

"Her şeysin Uhra. Sen zaten benim her şeyimsin." Saçlarımın arasına aşina olduğum öpücükleri kondu. "Benim vatanım bir tek ayaklarımın bastığı bu topraklar değil. Benim vatanım senin olduğun her yer; adımını attığın her karış benim vatanım." İçim sıcacık olurken uzanıp Baran'ı öpüp geriye çekildim ve kucağından kalktım.

"Senin olduğun her yerde benim vatanım Baran. Senin izinin olduğu yerler dahi anlamlı." Ellerimi tutup dudaklarına götürdü ve avuç içini öptü. Birbirimize aşkla baktık.

"Çok yorgunum."

Bana baktı ve ayağa kalktı. "Sen şuraya uzan sana yiyecek bir şeyler getireceğim." Tam itiraz etmek için ağzımı araladım bana bakışı susmam için yeterli oldu.

Baran ekmek arası bir şeyler hazırlayıp getirdiğinde yüzümü astım. Zerre iştahım yok ve hiçbir şey yiyecek halim kalmamış.

"Bir tanem," bana baktı. Kaşlarını çatarak tabağı dizlerimin üzerine koydu.

"Uhra sinirlenmeye başlıyorum. Çocuğumuz aç kaldı."

"Aç falan kalmıyor evladım."

"Yemezsen ikiniz de aç kalacaksınız."

Gülümseyerek tabağı elime aldım. "Ben bebeğimizi aç bırakmıyorum. Annesi onu besliyor." Gözleri kısık bir şekilde yüzümde gezindi. Bakışları beni utandırırken tabaktaki ekmeği alıp yemeye başladım.

"Sen ekmeğini yedikten sonra odamıza çıkalım." Omuz silktim ve ekmeğimden birkaç ısırık aldım. "Karımın kollarında uyumak istiyorum." Sözleri içimde bir yeri burktu. Bin bir tane ateş yandı ruhumun derinliklerinde. Ben son zamanlarda Baran'ı ihmal ediyordum. Ona ihtiyacım vardı evet ama onunda bana ihtiyacı var.

"Ya bir tanem, bende seni çok özlüyorum."

Tebessümle yanağımdan öpüp hafifçe geriye çekildi. "Özlediysen özlem gideririz."

Boş tabağı sehpaya bırakıp ayağa kalktım. "Aklın fikrin hep arsızlığa çalışıyor farkında mısın?"

Kahkaha atarak koltukta geriye yaslandı. "Sen hep fesat anlıyorsun yavrum."

Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. "Ben fesat anlamıyorum sen hep oraya çekiyorsun." Bu kez daha çok güldü. Usul usul karşısına dikildim.

"Güzelim." Gözlerinin içine baktım. Kalbim ağzımda atıyor gibi hissediyorum. Yavaşça dizlerine kurulduğumda dikleşip kolunu belime sardı.

"Bir şey mi oldu Uhra?" Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

"Bana biraz sarıl. Beni biraz öp. Beni biraz kollarında uyut. Birbirimize ihtiyacımız var Baran."

Beni kollarının arasına alıp sıkı sıkı sarıldı. Saçlarımdan başlayan öpücüğü boynuma kadar inerken, gözlerimi kapatıp sadece keyfini çıkardım. Gözlerim bana hissettirdiği duyguların arasında kapanmıştı. Oysa ben onu kollarımda uyutacaktım ama yine o beni uyutuyor. Bu konuda bencil davrandığımın farkındayım.

"Odamıza çıkalım mı?" Başka bir şey söylememe gerek kalmadı. Beni kucağına alıp ayağa kalktı.

"Çıkalım o halde."

Yatak odamıza çıktığımızda beni yatağa yatırdı. Uzandığım yerden doğrulmaya yeltendiğimde bana engel oldu.

"Bir sorun yok değil mi? Sancın falan varsa söyle." Çok hafif ağrılarım var ama önemli değil diye düşünüyorum.

Gülümseyerek uzanıp dudaklarımızı birbirine kenetledim. Ben bu adamı hak edecek ne yapmış olabilirim hiç bilmiyorum ama iyi ki benim. İyi ki benimle. Bu cümleleri kurmaktan asla bıkmayacağım.

"Yok sevgilim. İkimiz de gayet iyiyiz. Altıncı ayımızın bitmesine iki hafta kaldı." Beni bir kez daha öpüp geriye çekildi.

"Kontrole beraber gidelim. Bu kez cinsiyetini öğrenelim Uhra." Kollarımı yavaş yavaş Baran'ın boynuna sardım.

"Emin değilim ama beni bir erkekle paylaşmaya hazır mısın Baran Oğuz?" Kaşları aheste aheste çatılırken kıkırdadım. Emin değilim ama içimden bir his bebeğimizin erkek olduğunu söylüyor.

"Yok," dudaklarıma derin bir öpücük bıraktı. "Seni ben kimseyle paylaşmam. Seni paylaşmam söz konusu dahi olamaz." Baran'ın söylenmesi beni daha çok güldürdü.

"Delirme aşkım, bizim bebeğimiz." Kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Sen sadece benimsin Uhra." Baran'ı kendime çekip defalarca kez öptüm. Dudaklarım üst üste yanağına dokundu.

"Sen delirmişsin sevgilim." Bedenlerimizin arasına karnım epey mesafe açtığı için birbirimize çok yakın değildik. Üzerimden çekilip yatağa oturdu ve üzerindeki tişörtü bir çırpıda çıkardı. Geri bana döndüğünde geceliğimi yukarıya sıyırıp karnımı açtı.

"Yavrum," karnımı öptü. "Annen erkek olduğunu hissediyor. Ben şu an ne olduğunu bilemiyorum o yüzden baştan anlaşalım. Eğer erkeksen anneni seninle paylaşmam. Karım benim. Geceleri ağlarsan seni yatak odasının kapısına bırakırım." Hızla Baran'ın omzuna vurdum. Sanırım biraz acıtacak şekilde vurdum.

"Deme öyle çocuğuma. Ben asla onu yanımdan ayırmam." Baran sırıtarak başını kaldırdı ve bana baktı.

"Vura vura omzumu çürüttün Uhra'm." Dikkatli bir şekilde doğruldum.

"Sende çocuğumla düzgün konuş."

"Tek başına yapmadın karıcığım."

"Tamam beraber yapmış olabiliriz ama çocuğumu kapıya koymakla tehdit etme." Baran karnımı bir kez daha öptükten sonra geriye çekildi.

"Emrin olur Uhra Hanım." Kaşlarımı çatarken gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Uhra Hanım mı? Kırk yıllık karını bir de Uhra Hanım yaptın ya helal olsun sana." Baran bana baktı ve kahkaha attı.

"Kırk yılı devirir miyiz muamma ama," usulca bana yaklaştı. "Ben kendimi bildim bileli seninim."

Uzanıp beni öptü. Öpüşü ruhuma kadar dokundu. Her bir hücrem onun öpüşünden nasibini aldı. Sanki Baran beni öptükçe benim eksiklerim kapanıyordu.

"Deviririz," dedim gülümseyerek. "Ben kendimi bildim bileli seninleyim zaten Baran." Kollarım yavaş yavaş boynuna sarıldı. "Sen benimsin," dudaklarımı onu delirtecek bir şekilde boynuna bastırdım. "Bende seninim." Sözlerim biter bitmez dudaklarımızı birbirine kenetledi.

Ruhum onun hem öpüşüyle hem de sözleriyle tatmin oluyordu. Sanki Baran bir kez adımı söylese ben bayılabilirim veyahut bana gülünce. Beni öpmesini hiç hesaba katmıyorum çünkü o bambaşka bir boyut.

"Baran," gözlerimi titrek soluklarla araladım. "Biraz sancım var." Tamamiyle geriye çekildi. Ağrılarım sanki saat ilerledikçe artıyordu.

"Biraz derken ne kadar?" Gözlerimi sıkıca yumdum. Altıncı ayımız daha bitmemişti bu karnıma giren sancı da neyin nesi!

"Çok fazla değil ama ara ara biraz sancım oluyor."

"Hastaneye gidelim." Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

"Kalk Uhra," dedi sinirle. Bu huyumdan nefret ettiğini biliyorum. Elimi tutup beni yataktan kaldırdı. Oldukça dikkatli bir şekilde giyinme odasına ilerledik.

Dakikalar sonunda kendimi hastanede buldum. Baran beni hem azarlamış hem de hastaneye getirmişti. Muayene olurken yanımdan bir dakika bile ayrılmadı. Kaşları çatık bir şekilde Elisa'yı dinliyordu.

"Daha iyi misin?" Gözlerimi kapatıp açtım. Bugün Elisa nöbetçiydi ve bu konuda kendimi şanslı hissediyorum.

"Çok iyiyiz teyzesi."

"Bu yalancı bir sancı Uhra endişelenecek bir şey yok. Karnın daha da büyüdüğü için böyle ağrıların olabilir."

Baran'a baktım ama o beni hiç umursamadan Elisa'ya dönüp konuştu. "Önemli olmadığına emin misin Elisa?"

"Evet Baran abi. Bu aylarda böyle sancılar gayet normal. Zaten karnı daha çok büyüyecek o yüzden endişelenmenize gerek yok." İçim rahatladığı için gözlerimi kapattım. Korktuğum gibi değildi. Her şey yolunda gidiyor.

"Cinsiyeti?" dedim hevesle Elisa'ya bakıp. Önce bana sonra Baran'a baktı. Yüzündeki ifade yerini çok güzel bir gülümsemeye bıraktı.

"Hazır mısınız, söyleyeceğim?" Baran elimi sıkıca tutup bana sıcacık gülümsedi. Kalbim anın verdiği heyecandan dolayı artarken derin derin nefeslendim.

"Çatlatma da söyle artık." Elisa kıkırdayarak ultrasona baktı. Gözleri pür dikkat ekrana bakarken ben meraktan çatlayacaktım. Ekrana bir baksam bende anlardım ama benim bakmama müsaade etmiyordu.

"Müjdemi isterim," ekrana bakıp güldü. "Bir oğlunuz olacak." Baran hızla bana baktı ve güldü. Gülüşü kalbime çiçekler açtırırken gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı.

"Ay," dedim doğrulmaya yeltenerek ama Baran bana izin vermedi. "Oğlumuz mu olacak sahiden?" Elisa yavaş yavaş başını salladı.

"Bir erkek yeğenim daha olacak."

"Baran," dedim hem ağlayıp hem gülümseyerek. "Hissetmiştim. Oğlumuz olacağını hissetmiştim." Baran eğilip dudaklarını uzunca alnıma bastırdı. Ben mutluluktan ağlamaya devam ettim.

"Teşekkür ederim Uhra'm," bir kez daha alnımdan öptü. "Bana kendinle beraber bir mucize daha bahşettiğin için çok teşekkür ederim." Gözyaşlarım sicim sicim döküldü. Baran ile olan her an o kadar önemliydi ki benim için kelimelerle bile anlatamıyorum.

"Her şey gayet normal canım. Eve gidebilirsiniz Uhra, bir şey olursa beni arayın."

Baran'ın yardımıyla uzandığım yerden kalktım. Elisa bize veda edip odadan çıkınca bende üzerimi düzeltip Baran ile odadan çıktım. Hala şaşkındık ve ben mutluluktan ağlıyordum.

"Bak bir tanem endişelenecek bir şeyimiz yokmuş."

Kolunu daha sıkı belime sardı. "Hastaneye gelmemek için her şeyi yapıyorsun Uhra." Başımı kaldırıp Baran'ın yanağını öptüm. Ben geriye çekilince dudaklarını saçlarımın üzerine bastırdı.

"Sevgilim, bugün yaşadıklarım bende üzüntü oldu bu yüzden böyle ufak ağrılarım oldu. Hem karnım büyüyor." Gözlerim şiş karnıma kayınca kocaman gülümsedim.

"Daha çok büyüdü." Arabaya bindiğimizde eğilip kemerimi taktı.

"Doğum iznine ne zaman ayrılacaksın?" Başımı geriye yasladım.

"Sekizinci ayımızda." Baran kapımı kapattıktan sonra kendi yerine geçip kemerini taktı.

"Böyle zorlanıyorsun yavrum."

"Yok," bakışlarımı Baran'a çevirdim. "Ben hastaneyi seviyorum. Zaten şunun şurasında bir buçuk ayım var." Bebeğimiz sekiz aylık olduğunda doğum iznine çıkacağım.

"Altı haftan var," dedi bana yandan bir bakış atıp.

Kıkırdayarak parmaklarımızı birbirine kenetledim. "Eve gidip uyumak istiyorum." Baran hafifçe gülümseyip yola bakmaya devam etti.

🌼

"Cihad," dedi kısık bir sesle. Doğumuna neredeyse günler kalmıştı.

"Aleyna,"

Gözlerini sıkıca kapatıp uzandığı yerde soluklandı. Cihad yanına yaklaştığında kapattığı gözlerini usulca aralayıp tebessüm etti.

"İyi misin Aleyna'm?"

Aleyna yutkunup sırtını yatak başlığına yasladı. Elleri karnını buldu ve usulca karnını okşadı. Dokuzuncu ayı neredeyse bitmişti ama hala doğuramamıştı.

"Her an doğurabilirim." Cihad gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Her an," dedi kendini tutamayıp gülmeye başlarken. "Ve ben her an tetikte bekleyeceğim."

Aleyna'da güldü. "Tetikte mi? Aşkım ya." Cihad eğilip dudaklarını Aleyna'nın karnına bastırdı. "Çok heyecanlıyım Cihad." Başını kaldırıp eşiyle göz göze geldi. "Heyecandan doğuracağım artık." Gülümsedi. Her hareket edişinde biraz sancısı oluyordu.

Cihad'ın çalmaya başlayan telefonu ikisini de susturdu. Komodine uzanıp telefonunu aldıktan sonra hızla doğruldu. Aleyna anlamıştı ve sessizce eşinin hareketlerini takip etti.

"Alo," diyen Cihad pencerenin önüne doğru ilerledi.

"Komutanım acilen toplanmanız gerekiyor."

"Tamam Hüseyin."

Telefonu kapattıktan sonra arkasını döndüğünde Aleyna ile göz göze geldi. Aleyna gülümseyerek eşine baktı. Her an doğuracak haldeydi ve eşi gidiyordu.

"Beni annemlere bırakırsın." Cihad dolan gözlerini gizlemedi.

"Kendinize çok dikkat edin yavrum." Aleyna usulca başını olumlu anlamda salladı.

"Biz dikkat ederiz, sen önce kendini düşün."

"Acil görev Aleyna. Seni şimdi annemlere bırakacağım."

Sessiz kaldılar. Evlerinden çıkıp arabaya bindiklerinde ikisi de hala sessizdi. Aleyna'nın sancıları ara ara gelip gidiyordu ama Cihad'a tek kelime etmedi. Aklı onda kalsın istemiyordu bu yüzden sessiz kaldı.

"İyi misin Aleyna?" Gözlerini kapatıp açtı ve gülümsedi.

"Gayet iyiyim Cihad."

Aleyna'nın sancısı olduğunun farkındaydı ama görev onu çağırıyordu. Aleyna'nın yanında kalmak için her şeyi yapardı ama gitmesi gerekiyordu.

"Tamam," dedi dişleri arasında fısıldayarak. Git gide sancısı artıyordu ama sık sık değildi. "Biraz sancım var ama aklın hiç bende kalmasın bir tanem. Sağ salim gidip gel başka bir isteğim yok."

Arabadan inip eve ilerlediler. İçeriye geçtiklerinde Aylin Hanım evin kapısını açıp gülümsedi.

"Aleyna size emanet anne." Aylin Hanım dolan gözlerine rağmen oğluna şefkatle gülümsedi.

"Merak etme oğlum. Kızım da torunum da bana emanet."

Vedalaştılar. Aylin Hanım, Cihad kapıdan çıktığı anda ağlamaya başladı. Sessiz sessiz gözyaşlarını akıtıp içeriye yöneldiler...


Bölüm sonu

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

Bölümü beğendiniz mi?

Instagram: kelebeginekseni

 

Bölüm : 06.01.2025 14:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...