28. Bölüm

27. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

 

27.Bölüm

"Gözlerinde gördüklerim beni sana köle eder."

Gözlerimi araladığımda odamız epey aydınlanmıştı. Sağ tarafıma döndüğümde bana bakan Baran ile göz göze geldim. Uykulu halimle gülümseyip elimi yanağına koyduğumda, tepkisiz bir şekilde bana bakıyordu. Ve sanırım bayağıdır uyanık çünkü gözleri hiç uykulu durmuyor.

"Günaydın." Baran'a doğru biraz daha yaklaştım. Gözlerini kısarak aramızdaki mesafeyi yok etti.

Dudaklarını alnıma bastırdı ve beni heyecanlandıran aşina olduğum cümleyi fısıldadı. "Günüm şimdi aydı."

Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp alnımı alnına yasladım. Baran saçlarımı geriye atarken ben ondan uzaklaştım. Geriye çekildiğim için kaşlarını çatarak bana baktı. Derin derin nefesler alıp geriye yaslandım.

"Bir şey mi oldu güzelim?" Gülümseyerek ellerimi karnıma koydum.

"Hareket etti, bebeğimiz hareket etti." Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. Baran bebeğimizin hareket ettiğine hiç denk gelmemişti.

"Bakayım." Hafifçe dudakları kıvrıldı. Üzerimdeki bol tişörtü yukarıya sıyırıp karnımı açtım. Bebeğimiz beşinci ayının içinde ve karnım epey büyüdü.

"Bak bir tanem," hafifçe kıpırdanan bebeğimiz dikkatimizden kaçmadı. Baran'ın şaşkın bakışları öylece karnımda gezindi. Sanki her bir hareketini o hissediyormuş gibi kalakaldı.

"Uhra'm," karnıma doğru eğildi ve dudaklarını karnıma bastırdı. İçim kıpır kıpır olurken gülümsedim. "Benim dokunuşumu hisseder değil mi?" Hızla başımı salladım. Baran ellerini usulca karnıma koydu ve derin bir nefes aldı.

"Bebeğim," dedi tüm dikkati karnımdayken. "Merhaba bebeğim." Gözlerim dolarken alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. "Baban seninle konuşmak istiyor." Karnımdaki kıpırtı artınca Baran bana bakıp güldü.

"Duyuyor bizi sevgilim. Bebeğimiz bizim sesimizi duyuyor." Baran oldukça şaşkındı ve onun bu masum hali beni gülümsetiyor. Birçok kez bebeğimizle konuştuğuna denk geldim lakin bu kez farklı. Bebeğimiz hareket ediyor. Uyandığımdan beri dudaklarım hep iki yana kıvrık.

"Baban seni sabırsızlıkla bekliyor." Yavaşça elini karnımda gezdirdiğinde bebeğimiz hareket etmeye devam etti. Bu mucizeye denk geldiğimiz için dünyanın en şanslı insanlarıyız.

Baran'ın gülümsemesi çoğalınca bende gülümsedim. Baran'da benim kadar heyecanlı hatta benden daha çok heyecanlı. Onun hem heyecanlı hem de istekli olması bana her şeyi sunuyor.

"Seni çok seviyorum Baran." Kıkırdayarak dudaklarımı boynuna bastırıp boynundan öptüm. Dudaklarım teninden temasını kesmeden nefes almaya devam ettiğimde Baran'ın etkilendiği bariz belliydi. Nefesim tenine her çarptığında vücudu kaskatı kesiliyor.

Birden doğrulan Baran "Uhra," dedi sesindeki değişimle. Bu hareketim onu fazlasıyla etkilemişti. Daha fazla onu zor durumda bırakmadan kendimi iyice geriye çektim. Gözlerini kapatıp açtıktan sonra bana döndü.

"Ahmetlerin kızı doğmuş." Yüzümün önüne gelen saçlarımı omzumdan geriye itti. Parmaklarımı usul usul göğsünde gezdirdim.

"Bebek görmeye gidelim mi?" Şimdi nasıl tatlıdır. Minicik elleri ve ayakları kıpır kıpır hareket ediyordur. "Baran gidelim. Şimdi ne kadar şirindir. Böyle minik parmakları; azıcık saçları bir de eşsiz kokusu." Baran bu heyecanıma bakıp bana sıcacık gülümsedi. "Ya bizim bebeğimizde hemen doğsun. Kokusunu içime çekmek istiyorum. Minik ellerini ve ayaklarını öpmem gerekiyor." Kollarını sıkıca belime saran Baran saçlarımın üstüne derin bir öpücük kondurdu.

"Çok güzel bir anne olacaksın." Geriye çekilip ellerimi Baran'ın yanaklarına koydum. Sözleri ruhuma dokunup orada binlerce çiçek açtırdı.

"Sende çok güzel baba olacaksın. Bebeğimiz seni örnek alsın. Babası gibi güzel yürekli olsun." Burnumun ucuna minik bir buse bırakıp bana ömürlük gülümsedi.

"Annesi gibi olsun. Güzel sevsin, güzel baksın. Kimseyi incitmesin ve kimsenin onu incitmesine izin vermesin." Uzanıp Baran'ın dudaklarına kaçamak bir öpücük bıraktım.

"Eğer bir kızımız olursa çok şanslı olacak çünkü babası her daim elini sıkıca tutacak." Usulca yüzlerimizi birbirine yaklaştırdım. "Eğer bir oğlumuz olursa o da çok şanslı olacak çünkü babası her zaman arkasında olacak." Baran alnıma dudaklarını bastırıp uzun bir öpücük kondurdu.

"Sağlıklı olsun. Hayırlısı ile kucağımıza alalım başka hiçbir şey istemiyorum." Kollarımı usulca boynuna sardım. Kokusunu içime çekip bu anın gerçekliğini sorguladım. Bazen her şey bir rüya gibi geliyor ve bu rüyadan uyanacağım diye ödüm kopuyor.

"Hadi ara müsaitlerse bebek görmeye gidelim. Çok merak ediyorum miniği." Yanağımı öpen Baran geri çekilmeme müsaade etmeden beni kucağına çekti. Halimden memnun olduğum için başımı göğsüne yasladım Baran ise komodine uzanıp telefonunu aldı. O telefonla uğraşırken ben iyice göğsüne sığındım.

"Nasılsın kardeşim?"

"Yengenle geleceğiz müsait misiniz?"

"Eyvallah kardeşim. Birkaç saate geliriz." Telefonu kapattıktan sonra yatağa bıraktı.

"Müsaitler. Önce hediye alır sonra yanlarına geçeriz." Başımı kaldırıp Baran'ın önce güzel yüzüne baktım ve ardından dudaklarımı çenesine bastırdım. Sakalları dudaklarıma temas edince gülümsedim çünkü bu çok hoşuma gidiyor.

"Hazırlanalım." Baran'ın kucağından kalkıp yatağa oturdum.

"Yardım etmemi ister misin?"

Kocama ters bir bakış attım. "Yok, sen hiç yardım etme. En son yardım ettiğinde evden çıkmak yerine yatak odasında kalmıştık." Arsızca sırıtıp üzerime doğru geldi. Elimi göğsüne koyup bana yaklaşmasına engel oldum.

"Hamileyim ve halsizim hiç bana yaklaşma kocacığım." Ama Baran söylediklerimi aldırmadan üzerime doğru eğildi. Kaçacak yerim kalmadığı için yüzümü asarak Baran'a baktım.

"Yapma hatun." Usulca alnını alnıma yasladı. Kıkırdayarak kollarımı boynuna sardım. Onun her kelimesi benim içimdeki heyecanı artırıyor. Baran bana her yaklaştığında çok heyecanlanıyorum. Parmaklarım saçları arasında gezinmeye başladığında başını boyun boşluğuma gizledi. Dudakları tenime temas ettiği anda vücudumu bir ateş ele aldı.

"Baran," dedim kekeleyerek. Usulca geri çekilirken dudakları çehremde gezindi. Teması beni mahvederken kapanından kurtulmak için hiçbir şey yapmadım.

"Aslında birkaç saate geliriz demiştim. Biz bu bir saati burada mı geçirsek?" Koyulaşan gözleri beklenti ile yüzüme bakıyordu. Arsız ya, bu adam gerçekten çok arsız.

"Ya Baran, hamileyim diyorum. Kalk üzerimden daha gidip bebek elbiselerine bakacağız." Homurdanarak üzerimden kalktı. Gülerek Baran'ın huysuzca söylenmesini dinledim.

Ayağını yatağın köşesine çarpınca kısık bir küfür etti. "Sikeyim böyle işi." O söylenmeye devam ederken, ben kahkaha atarak yataktan kalktım.

"Ben üzerimi değiştirip kahvaltı hazırlayacağım sende banyoya geçip, serinlemek için buz gibi suyla duş alabilirsin hayatım." Baran bana ters bakışlar atarken ben hızlıca giyinme odasına geçtim. Banyonun kapısı gürültülü bir şekilde kapanınca gülmeden edemedim.

Çabucak üzerimi değiştirdikten sonra giyinme odasından çıktım. Yüzüm oldukça renksiz duruyordu bu yüzden hafif bir makyaj yapıp aynadan kendimi inceledim ve gayet güzel olduğuma karar verdim. Baran hâlâ banyoda olduğu için onu rahatsız etmeden odadan çıktım. Alt kata inip mutfağa geçtim.

El çabukluğuyla ikimiz için güzel bir kahvaltı hazırladım. Yumurtanın kokusu burnuma ilişince yüzümü buruşturdum. Yumurtadan tiksinmiştim.

"Bebeğim," elimi karnıma koydum. "Annen iyice her şeyden tiksinmeye başladı." Kendi kendime gülerek karnımı okşadım. O kadar çok heyecanlıyım neredeyse karnıma sıkıca sarılacağım. Belime sarılan kollarla başımı kaldırdım. Baran üst kısmı çıplak ve saçları ıslak bir şekilde kollarını belime sarmıştı.

"Annen çok heyecanlı bebeğim." Elini yavaşca karnımda gezdirdi. "Ve babanda çok heyecanlı." Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp gülümsedim. İkimiz de çok heyecanlıyız. Baran'ın kolları arasında ona doğru döndüm. Islak saçlarını geriye savurup kollarımı boynuna sardım.

"Ya Baran, çok heyecanlıyım." Gülümseyerek alnıma dudaklarını bastırdı.

"Görüyorum güzelim." Göğsüne, tam kalbinin üzerine uzun bir öpücük kondurdum. Benim kalbi güzel adamım.

"Yumurtadan iyice tiksindim, kokusunu bile almak istemiyorum." Elimi tutup beni masaya oturttu, kendisi ise haşladığım yumurtaları alıp tezgahın içine bıraktı.

Baran ile karşı karşıya oturduk ve sessizce kahvaltı yapmaya başladık. Baran çay içerken gözlerimi üzerinde gezdirdim ve kaşlarımı çattım.

"Sen böyle sürekli çıplak dolaşmaya devam mı edeceksin?" Sırıtarak ayağa kalktı.

"Hoşuna gidiyor güzelim." Masadaki zeytin tabağından bir tane zeytin alıp Baran'a attım. Tek hareketiyle yakalayıp ağzına attı. Uyuz ya.

"Kalk üzerini giyin sonra çıkalım bende temiz hava almak istiyorum." Bana ukala bir tavırla göz kırpıp mutfaktan çıktı. Baran gelene kadar ben mutfağı toparlarım.

Ellerimi havluyla kurulayıp arkamı döndüğümde şaşırdım. Baran sırtını kapıya yaslamış bana bakıyordu. Yavaş adımlarla yanına yaklaştım. Gözlerimi dikkatli bir şekilde Baran'ın üzerinde gezdirip kaşlarımı çattım. Çok fazla yakışıklı görünüyor.

"Yok," dedim huysuzca. "Bu kıyafetler sana yakışmamış." Yüzüm iyice asıldı.

"Uhra," ellerini yanaklarıma yasladı. Bakışları usul usul yüzümde gezindi. "Gözlerime bak." Bakışlarım aşığı olduğum gözlerine kitlendi. "Kıskanma. Beni hiçbir şeyden kıskanma. Benim gözüm hep sende. Sen nerdeysen ben oraya bakarım."

Yüzümün asılmasına engel olamadım. Bazen benden soğuyacak diye düşünüp kendime kızıyorum.

"Ya benden soğursan?" Gözlerim dolunca başımı yere eğdim. Hormonlardan kafayı yedim.

"Uhra," çenemden tutup başımı kaldırdı. "Hiç sanmıyorum. Küçük bir kız çocuğuyken burnunu bile sildim." Gözlerim şaşkınla büyürken Baran'a baktım.

"Ya Baran!" Kahkaha atarak beni kolları arasına aldı. "Küçükmüşüm ama ya!"

"Tamam işte yavrum, o halin bile bana çok tatlı geliyordu." Sırıtarak başını yüzüme doğru eğdi. "Gel seni bi' kere öpeyim." Kıkırdayarak başımı kaldırdım. İkimizin de dudakları kıvrılırken birbirimize yaklaştık. Dudaklarım onun dudaklarına dokunduğu anda tenim ısındı. Sanki o bana dokunduğu anda tenime ateş basıyor.

"Yok," dedi geriye çekildiğinde. "Ben sana doyamıyorum." Gözlerimi sıkıca kapatıp güldüm. "Harbi seni öpmek bile kesmiyor artık. Önceden bir kere görsem yeter diyordum sonra bir kere öpsem yeterdi ama şimdi seni bin kere de görsem, yüz bin kere de öpsem yetmez." Yutkunarak Baran'a baktım. Ona aşkla baktım. Ona bu dünyadaki her şeyim olduğunu belli eder gibi baktım.

"Bana çok aşıksın." Baran sırıtarak geriye çekildi.

"Aşkından ölüyorum yavrum." Saçlarımı geriye atıp pişkin pişkin sırıttım.

"Ölme aşkım, sen bana daha lazımsın."

"Hadi yavrum hadi, evden çıkalım senin yine egon tavan yaptı."

Baran önden ilerlerken, ben gülümseyerek arkasından gittim. Evden çıkıp arabaya geçtiğimizde ben hala gülüyordum.

"Önce bebek kıyafetleri satan mağazaya gidelim."

"Tamam güzelim."

Geriye yaslanıp yolu seyrettim. Alışveriş merkezine ulaşınca arabayı park edip arabadan indik. Beraber alışveriş merkezinin ikinci katına çıktık. Mağazaya girince gözlerim dört bir yanda gezindi. Çok tatlı kıyafetler var. Ah, hepsini insanın alası geliyor.

"Sen bak güzelim, ben burada duracağım."

"Beraber bakalım." Baran'ın elini tutup askıdaki elbiselere yöneldim. Böyle minik kıyafetleri görünce daha çok heyecanlandım. Askıda gördüğüm lila elbiseyi çıkarıp Baran'a doğru döndüm. Gözleri benim üzerimdeydi.

"Baran bakar mısın çok şirin değil mi?" Elimden tutup beni kendine çekti. Saçlarımın arasına uzun bir öpücük kondurdu.

"Bebeğimize de alalım." Başımı kaldırıp Baran'a baktım. Ve Baran gayet ciddi.

"Ama daha cinsiyetini bilmiyoruz."

"Olsun güzelim, istediğin renk alırsın." Hızla kollarımı Baran'ın beline sardım.

Birgül ve Ahmet abinin bebeğine çok tatlı iki tane elbise ve zıbın aldık. Kendi bebeğimize ise beyaz birkaç tane tulum ve zıbın aldık. Baran'a izin versem daha fazla kıyafet alacaktı.

Poşetleri arka koltuğa bırakıp yerime geçtim. Kemerimi takmak için bana yaklaşan Baran geri çekilirken dudaklarıma kaçamak bir öpücük kondurdu. Utançla gülümseyip bakışlarımı kaçırdım. Beni böyle ansızın öpmesi hoşuma gidiyor olsa bile utanıyorum.

Birgüllerin evine gelince arabayı sitenin otoparkına park edip arabadan indik. Evleri üçüncü katta olduğu için asansöre bindik. Hareket eden asansör başımın dönmesine sebep olunca Baran'a daha çok yaklaştım.

"Geldik güzelim." Beni göğsüne çekip asansörden indirdi. Derin derin nefesler alıp verdim ve ardından gözlerimi kapatıp açtım. Baran kapıyı çalınca biraz geriye çekildim.

"Daha iyi misin?" Gözlerimi kırpıştırıp başımı olumlu anlamda salladım.

"Daha iyiyim."

Ahmet abi kapıyı açıp gülümsedi. "Oo hoş geldiniz." Baran ile tokalaştı. Bana da elini uzatınca elini sıkıp gülümsedim. "Buyurun içeriye kardeşim." Baran ile beraber içeriye geçtik. Bizi oturma odasına yönlendirip önden ilerledi. Birgül bizi ayakta karşılayıp gülümsedi.

"Hoş geldiniz." Birgül'e sarıldım. "Hoş bulduk." dedikten sonra geri çekildim. Hediye poşetini koltuğa bırakıp Baran'ın yanındaki boşluğa oturdum.

"Uhra ne gerek vardı." Yüzümü asıp Birgül'e baktım.

"Aa ne olacak, minik prensese küçük bir hediye." Gülümseyip bebeğin pusetinin yanına oturdu. Baranlar sohbet ederken ben de Birgül'e yaklaştım. Bebek ağlayınca pusetten kaldırıp kucağına aldı. Pembe bir takım giydirmişti. Başındaki şapkası, olan saçını da gizliyordu. Bebekleri iki ay önce doğmuş ve ben evlendiğimde Birgül daha yeni hamileydi.

"Kucağına almak ister misin?" Hızla başımı olumlu anlamda salladım. Birgül kızını kucağıma bırakıp geriye yaslandı.

"Ama sen çok güzelsin." Eldivenli eline minik bir öpücük kondurdum. Minik dudaklarını kıpırdatıp yüzünü buruşturduğunda yüzümdeki gülümseme büyüdü.

"Allah kucağınıza sağlıcakla almayı nasip etsin canım."

"Amin canım, amin." Birgül bana sıcacık gülümsedi. Bebeği pusetine yatırıp geriye çekildim.

"Gel Uhra," dedi ayağa kalkarken. Birgül ile beraber odadan çıkıp mutfağa geçtim.

"Sen nasılsın?" Bana sandalye çekip ocağa yöneldi.

"İyiyim Uhra, hatta hemen toparlandım."

"İyi olmana sevindim. Kızın çok güzel Birgül." Bana bakıp kıkırdadı.

"Sizin bebeğiniz kaç aylık oldu?" Elimi karnımda gezdirip güldüm.

"Beşinci ayın içinde. Ve çok hareketli."

"Ay Uhra, acaba cinsiyeti ne?" Derin bir nefes alıp verdim.

"Baran öğrenmek istemiyor ama ben çok merak ediyorum."

"Ben kız olacağını hissetmiştim peki ya sen?" Kararsızlıkla Birgül'e baktım.

"Bilmiyorum ama erkek gibi hissediyorum."

"Aman canım, hayırlısı olsun."

"Amin, inşallah canım."

Baran ile biraz daha durduktan sonra kalktık. Arabada yerimi alıp kemerimi taktıktan sonra Baran'a doğru döndüm.

"Hayatım," tüm dikkatini kendime çektim. Yoldan ayırdığı bakışları saliselik olarak bana değindikten sonra yola döndü.

"Söyle güzelim."

"Annemlere gidelim. Annemi çok özledim."

"Tamam Uhra'm." Dizimde duran elimi kavrayarak dudaklarına götürdü ve avuç içini öptü. Işıkta durduğumuz için bana doğru dönüp bir kez daha avucumu öptü. Kıkırdayarak elimi yanağına koydum.

"Seni öpesim geliyor ama müsait bir yerde değiliz."

Baran arsızca sırıtarak bana yaklaştı. "Sen iste güzelim ben arabayı eve çekerim." Gülerek tırnaklarımı Baran'ın avuç içine batırdım. Yeşil ışık yanınca üst üste korna sesleri geldi. Baran ağzının içinde birkaç küfür mırıldanarak yola döndü.

Annemlere varınca arabayı park etti ve arabadan indik. Bizim evin bahçe kapısını açınca dudaklarım iki yana kıvrıldı. Annemler bahçede ve Pınar annemlerde burada. Hızlı adımlarla babamın yanına yaklaştım.

"Herkese merhaba." Babam anında bana doğru döndü.

"Uhra," diyen babama sıkıca sarıldım.

"Kenan Bey pek bir mutlusunuz." Babam gülümseyerek saçlarımı öptü.

"Kızımı gördüm, tabii mutluyum." Babamın yanağını öpüp geri çekildim. Demir babamın elini öptükten sonra babamın yanında durdum.

"Nasılsın annem?" Annemin sesini duyunca annemlere doğru döndüm. Durduğum yerden hareketlenip anneme yaklaştım ve ona da sıkıca sarıldım.

"Evde sıkıldık, sizi özlemiştik çıkıp geldik." Pınar anneme de sarıldıktan sonra annemin yanına oturdum.

"Baran nerede?" Demir babamın sorusuyla bahçe kapısına döndüm.

"Arabayı park ediyordu. Ben bir Baran'a bakacağım." Yerimden kalkıp kapıya ilerledim. Kapıyı açınca kaşlarım çatıldı. Telefonla konuşan Baran'a doğru yaklaştım.

"Tamam kardeşim."

Ben yanına varana kadar Baran telefonu kapatmıştı. Yavaşça bana doğru döndü ve tebessüm etti. Ben gülüşünden dahi gideceğini anlamıştım. Gidecek. Adım kadar eminim.

"Gideceksin," fısıltım ona ulaştığı anda gözlerini kapattı. Gözlerim dolarken daha fazla konuşmadım, konuşamıyorum.

"İçeriye geçelim." Başımı olumlu anlamda salladım ve sessizce onun ardından içeriye geçtim. Emir şimdi geldi ve şimdi gidecek. Canım cayır cayır yandı. Sanki bir el iki göğsümün arasına bir bıçak saplamış gibi hissediyorum.

"Selamın aleyküm." Babamlar ona döndüğünde yüzünde hiçbir ifade yoktu. Bugün haftasonu ve Baran göreve çağırılmıştı. "Benim acil görevim çıktı."

Annemler ayaklanınca, Baran onlara doğru döndü ve güven verir gibi gülümsedi. Pınar annem telaşlı bir halde Baran'a yaklaştı.

"E bugün haftasonu annem," Baran annesini kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı.

"Emir geldi validem." Herkes sessizce onayladı. Gözlerim dikkatle annemlerle vedalaşan Baran'ın üzerindeydi. Annemlerden sonra babamlarla vedalaşıp helallik aldı ve bana döndü. İçeriye geçmem için ufak bir kaş göz yaptı bende olduğum yerde hareketlendim.

İçeriye geçtiğimde benim odama girdik. Baran ardından kapıyı kapatıp bana doğru yaklaştığında gözlerim dolmaya başladı. Ona ansızın veda etmek canımı yakıyor. Bütün topraklarım fethedilmiş gibi hissediyorum.

"Baran," dedim gözyaşlarım hızla süzülürken.

"Uhra'm." Ellerini yanaklarıma bastırıp sıcacık gülümsedi. Hiçbir şey söylemese dahi ismimi söylemesi çok şey ifade ediyor. Bütün anlamları ismime sığdırıyor.

"Sana şu an veda etmek çok zoruma gidiyor. Böyle seni sabah yolcu edip akşam kapıda karşılasam," sözlerim bir kez dudaklarımdan dökülmüştü ve bu beni daha çok ağlattı. "Şu an hiç gocunmuyorum sakın söylediklerimi yanlış anlama. Hem ben seni her daim bekleyeceğim. Sen nefes aldığın müddetçe ben yaşayacağım."

Kollarını belime sarıp beni göğsüne çekti. Dudakları saçlarıma ufak öpücükler kondururken, ben ağlamaya devam ettim. Ona veda etmek çok ağır geliyor.

Kısık bir sesle mırıldandı. "Sakinleş Uhra'm. Hamilesin yavrum." Başımı iyice göğsüne bastırdım. Kokusunu derin derin içime çektikten sonra geriye çekilmeye yeltendim ama izin vermedi. "Ben sana sakinleş dedim uzaklaş demedim." Başımı göğsünden kaldırıp gözyaşlarımın arasında gülümsedim.

"Kollarının arasında durunca daha çok ağlayasım geliyor çünkü sana sarılmamın son bulacağını biliyorum." Ellerini yanaklarıma koyup gözyaşlarımı sildi ve eğilip gözlerimden öptü. Her şey unutulur lakin bana hissettirdiği hiçbir duygu unutulmaz. İliklerime kadar hissettiğim bu sevgi beni bir ömür yaşatır.

"Baran," diye mırıldandım gözlerim gözlerine takılı kalırken. "Her şeyi unuturum ama," ellerinin üzerine ellerimi koydum. "Bana hissettirdiğin hiçbir duyguyu unutmam. Olur da bir gün mahşere kalırsak," gözyaşlarım düşüncelerimin akabinde hızla süzüldü. "Ben yanına gelebilmek için sabırsızca bekleyeceğim. Bana hissettirdiğin her şey mirasım olarak kalacak." Ellerini yanaklarımdan çekip belime sardı ve beni kollarının arasına aldı.

"Vatan sağ olsun."

Olurdu tabii, canımı feda edersem sağ olurdu. Canımdan vazgeçersem bu vatan sağ kalırdı. Birileri yaşasın diye hep birilerinin evine ateş düşüyor. Sırf herkes huzur içinde olsun diye...

"Uhra'm, başın hep dik olsun. Gözyaşların hiçbir zaman dökülmesin. Eğer birimizden birine bir şey olursa," sesinde hiçbir etki yoktu. Baran bu uğurda her şeyinden vazgeçmişti. "Sakın isyan etme. Her daim bizimle gurur duy." Daha fazla konuşmasını istemediğim için kollarımı boynuna sardım. Kokusu ciğerlerime dolarken gözlerimi sıkıca kapattım.

"Seni çok seviyorum hayat eşim." Dudaklarımı boynuna bastırdım. Bu kez onu doyumsuzca ben öptüm. Dudaklarım dudaklarına dokunurken kolları arasında titredim. Sanki onu ilk kez öpüyormuş gibi her seferinde heyecanlanıyorum. Hislerim hala ilk günkü gibi.

"Bende seni çok seviyorum güzel karım. Canımın içi..." Bir kez daha onu öptüm ve geriye çekildim. Kolundaki saate baktıktan sonra alnımdan öpüp geriledi.

"Allah'a emanetsiniz yavrum."

"Sende canım, sende Allah'a emanet ol."

Baran odadan çıkınca bende yavaşça ardından çıktım. Bahçeye çıktığımda annemler ile babamlar kapıda duruyordu. Baran hepimizin üzerinde kısaca göz gezdirdi ve hızlı adımlarla çıkıp gitti. O kapıdan çıktığı anda gözyaşlarım yanaklarımdan süzüldü. Herkesi bahçede bırakıp içeriye geçtim. Kendimi ayakta tutmakta zorlanıyordum. Odama girdiğimde üzgünce yatağıma geçtim.

Dakikalardır mutfakta Almila ile kek kavgası yapıyoruz. Hayır bir kek yapacağız ama bu konuda anlaşamadık. Benim canım sade kek yapmak istiyor ama Almila buna inatla karşı çıkıyor!

"Bak sade olacak baştan söylüyorum." Almila'ya asık yüzümle sitem ettim. Almila atkuyruğu yaptığı saçını savurup karşıma geçti.

"Hayır, kek kakaolu olacak. Hem Aleyna kakaolu istedi." Hırsla ellerimi yumruk yapıp ona karşı bir adım attım. Sırf beni sinir etmek için yapıyor.

"Bak sinirleniyorum. Görümce falan demem seni evire çevire döverim."

"Hah, çok korktum dövsene." Pişkin pişkin bana doğru adım attı.

"Hamileyim," dedim Almila'ya ters ters bakarak. Olduğu yerde durdu ve gözlerini karnıma çevirdi.

"Sırf yeğenim için sade yapacağım yoksa sen kimsin?" Almila tezgaha döndüğünde ona dil çıkardım ve Aleyna'nın yanına geçtim.

"Abin gelince bu yaptığını söyleyeceğim." Bana omzunun üstünden bakıp yüzünü buruşturdu.

"Abimi bu şimdiden doldurmaya başlamış. Valla ileride abim bizi hiç tanımaz." Gözlerim büyürken ayağımdaki terliğin tekini çıkarıp Almila'ya fırlattım.

"Ay, zilli!" Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Anne, anne ya! Şu Uhra'ya bi' bakın yoksa ben onun saçını başını yolacağım." Annemler Almila'nın bağırışından sonra mutfağın kapısından içeriye girince onlara döndük. İkisi de endişelenmişti.

"Almila," dedi Pınar annem kızarak. "Delirdin mi?" Almila keki fırına attıktan sonra annesine baktı.

"Hamile diye ona bir şey demiyorsunuz ama zilli durmadan bana karışıyor."

Annem bana doğru dönünce alt dudağımı dişledim. "Uhra," dedi yanıma yaklaşarak. "Görümcen o senin."

"Aylin Sultan," anneme sarıldığımda annem gülerek saçımı çekti. "Ay," dedim hızla geriye çekilip. "Ben en iyisi evime gideyim yoksa hayatım tehlikede." Aleyna sesli bir şekilde ofladı. Onun canı sıkkındı yüz ifadesinden anlamıştım.

"Ben cidden hiç iyi değilim anne." Aleyna'nın sözleriyle bütün dikkatimiz ona döndü.

"Aleyna," elini tutuğumda geriye yaslandı. "Neyin var?" Derin derin nefesler alıp verdi.

"İçim daralıyor, bi' Cihad'ı arayalım mı?" Kaşlarım çatılırken masadaki telefonumu alıp hızla rehbere girdim. Aleyna daha çok bunalınca onu masadan kaldırıp yavaşça bahçeye çıkardık.

Telefon uzun bir çalıştan sonra açılınca derin bir nefes alıp verip konuştum. "Abim."

"Kardeşim, iyi misiniz?" Abimin sesi güzel geliyordu.

"Çok iyiyiz abi, siz nasılsınız?"

"Bizde iyiyiz Uhra. Aleyna iyi mi?" Gözlerim pür dikkat beni dinleyen Aleyna'ya kaydı ve telefonu ona uzattım.

"Cihad," dedi gözyaşları hızla süzülürken. "Ne olur bana iyi olduğunu söyle." Onu bahçede bırakıp yanından uzaklaştık.

🌼

Karakolun kantininde oturuyordu ve hızla ayağa kalkıp kantinden çıktı. Hızlı adımları geniş bahçede son buldu.

"Ne oldu Aleyna'm? Niye böyle ağlıyorsun bir dur bakalım." Aleyna yavaş yavaş duruldu.

"Çok içim daralıyor. Abim de iyi mi?"

"İyi Aleyna, biz çok iyiyiz. Senin neyin var? Barın'ı arıyorum seni hastaneye götürsün ya da annemi arayacağım yanından ayrılmasınlar. Bebeğimiz iyi mi?" Aleyna daha çok ağlamaya başladı ve elini karnına koydu. Bebeği usul usul kıpırdanıp tekme atıyordu.

"Bebeğimizde iyi, hatta durmadan tekme atıyor. Son ayımızdayız belki bu yüzden daralıyorum." Cihad sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdi.

"Yanında olamadığım için üzgünüm Aleyna'm. Endişelenme, biz iyiyiz sen sadece kendini ve bebeğimizi düşün."

Aleyna omuz silkti huysuzca. "Konuşma şöyle Cihad. Biz bekliyoruz seni tamam mı? Er ya da geç gelin. Siz yeter ki gelin." Cihad gözlerini kapatıp açtı.

"Tamam Aleyna. Sen kendine dikkat et yeter. Barın'ı arayacağım bi' hastaneye gidin kontrol yapsınlar."

Aleyna, Cihad'ın içi rahat etsin diye kabul etti. "Tamam Cihad."

"Sonra görüşürüz güzelim."

"Görüşürüz aşkım."

Telefonu kapattığı anda elindeki telefon yine çaldı. Bu Uhra'nın telefonuydu ve abisi arıyordu. Daha fazla bekletmeden telefonu açtı.

"Abi," dediği anda Baran şaşırdı.

"Aleyna, Uhra nerede?" Baran'ın aklına bir sürü düşünce gelirken duruldu.

"İyi abi merak etme. Cihad ile konuştum telefon bendeydi. Dur bekle hemen Uhra'yı çağırıyorum."

"Sen iyi misin kardeşim?" Baran hemen kız kardeşinin sesinden anlamıştı huzursuz olduğunu.

"İyiyim abi, siz nasılsınız?" Baran uzandığı yerden doğruldu.

"Aleyna," dedi kızarak. "Neyin var söyle hemen?"

"Bilmiyorum abi, sadece biraz içim daraldı."

"Daralmasın için kardeşim, rahat olun. Biz çok iyiyiz, sizde iyi olun. Yeğenimi düşün." Aleyna gülümseyerek karnını okşadı.

"Ya abi," ikisi de güldü. Baran şimdiden yeğeni için heyecanlıydı.

"Abisinin güzeli, kendine de bebeğine de dikkat et." Aleyna gülümseyerek ayağa kalktı. Son aylarda git gide hareketleri ağırlaşmıştı. Yavaş adımlarla içeriye girdiğinde sesler oturma odasından geliyordu.

"Yok," dedi Uhra yüzü düşünce. "Baran ile konuşmadım daha." Aleyna içeriye girdiği için Baran Uhra'nın sesini duymuştu.

"Uhra," dedi Pınar Hanım. "Aleyna Cihad oğlumla konuştu sende ara bi' Baran'ı." Uhra ayağa kalkınca Aleyna içeriye girdi.

"Abim aradı." Telefonu uzattığı anda Uhra'nın düşen yüzünde gülümseme yeşerdi.

"Uhra'm," dediğinde Uhra'nın gözleri doldu. "Önce annemlerle konuşayım sonra seninle konuşalım." Uhra sessizce hoparlörü açtı.

"Sesini duyuyorlar Baran."

"Nasılsınız annelerim?" dedi keyifle. Pınar Hanım'ın hemen gözleri doldu.

"İyiyiz oğlum sen nasılsın?"

Aylin Hanım hemen Baran'a cevap verdi. "Çok şükür iyiyim anne. Sizin sessinizi duydum daha iyi oldum."

"Baran," annesinin sesini duyunca genişçe gülümsedi. "Oğlum iyi misin?" Baran derin bir nefes aldı.

"Çok iyiyim validem, sen nasılsın? Ağlama sakın anne." Ama Pınar Hanım hemen ağlamaya başlamıştı.

"Ağlamıyorum annem, sesini duyunca gözlerim doldu."

"Dolmasın validem, gözlerin bile dolmasın. İçiniz rahat olsun biz çok iyiyiz." Uhra'nın yüreği ağzında atıyordu. Bu adamın sesini duyması dahi yeterdi.

"Tamam evladım, Allah'a emanetsiniz." Pınar Hanım konuşmalarının çok kısa olduğunu biliyordu. O yüzden daha fazla bir şey demedi.

"Sizlerde annem."

Uhra telefonu hoparlörden çıkarıp kulağına tuttu ve oturma odasından çıktı. Baran'ın odasına geçtiğinde direkt yatağa ilerledi.

"Bir tanem," dediği anda Baran'ın dudakları kıvrıldı. "İyisin değil mi?"

"İyiyim yavrum, sen iyi misin?" Uhra sırtını yatak başlığına yasladı.

"Bizde iyiyiz. Bebeğimle babasının odasında uzanıyoruz." Baran gülümseyerek geri uzandı.

"Benim odamda mı?" Hala gerçekliğini sorguluyordu çoğu anın. Hele bu an onun için hep bir sorgulama aşamasındaydı.

"Senin odanda. Baran," dedi içi huzurla dolarken. "Ne zaman geleceksin?" Baran başını yastığa bastırdı.

"İşim bitince geleceğim yavrum." Uhra cevabını aldığı için daha fazla kurcalama gereği duymadı. Baran iki haftadır yoktu ve o da bu iki hafta içinde huzursuzdu.

"Bebeğim nasıl?" dedi Uhra'nın dikkatini dağıtarak. Uhra usul usul karnını okşadı.

"Çok hareketli olmaya başladı. Baran bebeğimiz çok hareket ediyor." Baran gülerek gözlerini kapattı.

"Çok mu hareketli?" Konuşurken gülümsüyordu.

"Çok hem de babası. Babasını da özlemiş." Baran keyifle kahkaha attı.

"Tek bebeğim mi özlemiş?" Uhra gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Yani annesi de biraz özlemiş." Baran bu kez daha çok güldü.

"Biraz mı?" Uhra iyice yatağa uzandı.

"Ay çok özledim. Baran ya, seni çok özledim hatta çok fazla. Senin varlığını arıyorum didik didik." Baran gözlerini kapattı.

"Yarın değil ama," dedi sessizce. "Ondan sonraki gün bir aksilik çıkmazsa seni kollarımda uyutmaya geleceğim." Uhra'nın heyecanla dudakları kıvrıldı.

"Çabuk geleceğim deyip dikkatsiz davranma olur mu? Bize sağ salim gel bir tanem."

"Seni seviyorum Uhra Oğuz." Gözlerini sıkıca kapatıp gülümsedi.

"Bende seni çok seviyorum Baran Oğuz."

İçtima alanına ulaşan Kartal Tim'i sıraya geçti.

"Baran," diyen cihad yüzündeki sırıtışla silah arkaşına baktı. Baran'ın yüzünde de sırıtış belirdi çünkü Cihad onu düelloya çağırıyordu.

"Ben bahsimi Cihad komutandan yana kullanıyorum." Salih'in yüzüne bakan Baran, elindeki su şişesini silah arkadaşına fırlattı.

"Şerefsiz sana iki nöbet daha yazarsam görüşürüz." Salih çabucak duruşunu düzeltip gülümsedi.

"Siz yenersiniz komutanım."

Bu sefer Cihad araya girdi. "Ulan hepiniz şerefsizsiniz. Hepinize benden iki nöbet." Kartal Timi huysuzca söylenerek komutanlarına baktı.

"Ağlamayın lan. Kimseye biberon yok." Baran kahkaha atarak parkura ilerledi.

"Gel kardeşim, ne zamandır seninle kapışmıyoruz."

Cihad ve Baran birbirlerine kısaca baktıktan sonra parkura döndüler. Salih başla dediğinde başlayacaklardı. Kartal Timi komutanlarının arkasında toplanıp pür dikkat onlara bakıyorlar.

"Başla!"

İkisi birden hızla engelleri aşmaya başladı. Baran ve Cihad başa baş kapışmaya devam etti. Çamurlu yolda hiç gocunmadan ilerlediler. Her bir engelde birbirlerinin önüne geçiyorlardı ama yinede aynı hizada kalmaya devam ediyorlardı. Son ana geldiklerinde ikisi birbirine baktı ve durdu. Bitiş çizgisinde yan yanaydılar.

"Siktir," dedi Oğuz gülerek. "Bizim komutanlar birbirlerinin küçüklük arkadaşı biz bunu her seferinde unutuyoruz."

"Oğlım lan, ikisi de birbirini geçmeyi hedeflemedi."

"Dostluk kazandı işte birader." Turan'ın sesi net ve samimiydi.

Cihad ve Baran time doğru yaklaştığında Doğuhan konuştu. "Cihad komutanım," dedi gülerek. "Sanki bi' ara bayağı geride kaldınız?"

Cihad'ın dudakları kıvrıldı. Bu yüzündeki ifade bariz kibir barındırıyordu.

"Geç parkurun başına Doğu."

Doğuhan hızla "Komutanım," dedi ama faydasızdı.

"Bu bir emirdir Doğuhan, hemen şimdi başla." Emir demiri keserdi. Doğuhan hızlıca parkura geçti ve koşmaya başladı. Timin geri kalanı ise kıkır kıkır gülerek parkurda koşan Doğuhan'ı izledi.

"Yüzbaşı," Hakan Albay'ın sesini duyan Kartal Timi hızla esas duruşa geçti.

"Emredin komutanım."

"Acil toparlanın."

Emir açık ve netti. Albay binaya ilerlerken tim hazırlanmak için hareketlendi.

🌼

"EKG çekinip tekrar gelin." Hasta odadan çıkınca sırtımı geriye yasladım. Bugün çok hasta vardı ve ben epey yorulmuştum.

"Sıradaki hastayı çağırıyorum Uhra Hocam." Sema'ya bakıp hafifçe gülümsedim. O sıradaki hastaya seslenirken ben doğruldum.

"İlkay Özbay."

Orta yaşlarda bir kadın içeriye girdi ve ardından kapıyı kapattı.

"Hoş geldiniz," dedim sıcak bir gülümsemeyle. "Şikayetiniz nedir?"

"Hocam ben geçen sene anjiyo oldum. Tekrar belirtilerim başladı." Bilgisayar ekranına dönüp hastanın sağlık geçmişine göz attım.

"Sizi EKG'ye alalım kontrol etmem lazım. Belirtiler emin olmamız için yeterli olabiliyor ama sizi EKG'ye de alalım." İçim sıkılırken oturduğum yerden kalktım. Genç insanların kalp hastalıklarıyla karşı karşıya kalmasından hoşlanmıyordum.

Saatler sonra rahat bir nefes aldık. Bugün birçok hasta görmüş ve birkaç hastaya ameliyat için gün vermiştik. Gözlerim masamda titreyen telefonuma kayınca hızla telefonumu alıp açtım.

"Bir tanem," günler sonra tekrar sesini duyacak olmanın heyecanlıyla doldum.

"Acildeyim yavrum." Kalbim tedirginlikle hızlanırken ayaklandım ve odadan çıkmaya başladım.

"Ne oldu Baran? Yaran mı var?" Ben hızla merdivenlere yöneldim ve aşağıya inmeye başladım. Üç hafta olmuştu Baran'ı görmeyeli ve şu an beni arayıp acilde olduğunu söylüyor.

"Sakin ol Uhra, hamilesin yavaş hareket et." Kulağımı her şeye kapatmıştım. Hızla acilden içeriye girdiğimde ayakta dikilen Baran ile göz göze geldim ve telefonu kapatıp yanına yaklaştım.

"İyi misin?" Çok hızlı hareket etmiştim bu yüzden nefes nefeseydim. Beni kollarının arasına aldığında kaşlarımı çattım. Ben endişeden kafayı yemek üzereyim.

"Bi' durul be güzelim. Sana iyiyim dedim değil mi? Turan ayağından yaralandı çok ağır değil ama bir doktora görünmeliymiş o yüzden getirdik." Derin derin nefes alıp verdim.

"Kim bakıyormuş?" Gözlerimi acilde gezdirdim ve sedyede uzanan askere Mine'nin müdahale ettiğini gördüm. Kaşlarım çatılırken Baran'ın elinden tutup onu kenara çektim.

"Sen," dedim sesimin ayarı sinirimi belli ederken. "O kadınla konuştun mu?" Baran önce bana sonra ise Mine'ye baktı. Anlamsız bakışlarıyla tekrar bana döndü.

"Konuştum da niye soruyorsun güzelim?" Kollarımı göğsümde topladım. Kıskançlık hızla üzerime sindi.

"O kadının sende gözü vardı, gözü! Bak aklıma geldikçe sinirleniyorum. Baran çabuk söyle ne konuştunuz?" Bir sene önceki olayı şu an öne sürmem belki de saçmalık.

"Turan'ın tedavisi hakkında kısa bir açıklama yaptı. Ha bir de senden bahsetti." Alt dudağımı sinirle dişledim. Benden nasıl bahsedebilir ki!

"Ne dedi benim hakkımda?" Baran usulca kollarını belime sardı. Ve ben bir an acilde olduğumuzu unuttum.

"Senin çok güzel bir doktor olduğunu söyledi." Gülmemek için dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım. Mine böyle bir şey hayatta söylemez. "Beyaz önlükle bir melek gibi göründüğünü düşünüyormuş." Kıkırdadım. "Ve bu halin şu an beni bir kez daha meftun etti."

"Ya aşkım," kollarımı Baran'ın boynuna sarıp ona sıkıca sarıldım. "Benden başka kimseyle konuşma desem abartmış olmam değil mi? Yani tıpta altın kural bu falan desem." Baran kahkaha atarak geriye çekildi.

"Biraz destekli salla karıcığım." Baran'ın omzuna yavaşça vurup geriye çekildim.

"Baran Bey," duyduğum ses beni delirtirken arkamı döndüm. Sakin olmaya çalışırken bile sinirleniyorum. Mine'ye karşı hala içimde bariz bir kin var.

"Bir sorun mu var Mine?" Baran'ı arkama almıştım. Yersiz bir kıskançlık yapıyorum ama bu kadının sözlerini hala unutmadım ve unutmam.

"Kimsin?" dedi ifadesiz bir yüzle. "Ben askeri getiren komutana açıklama yapacağım sana değil." Mine'ye doğru adım atacağım anda Baran kolunu bedenime sarıp beni kendine çekti.

"Bende onun komutanıyım söyleyeceğini direkt bana söyle." Mine bana şaşkın bakışlarla bakarken ben sinirden delirecek gibiydim. Baran ise gülmemek için kendini zor tutuyordu bunu çok net anlamıştım.

"Sen biraz daha delirdin."

"Benimle düzgün konuş." Baran beni kendine daha çok çekip ilerlemeye başlayınca tırnaklarımı koluna batırdım.

"Sikeyim böyle işi," küfür ederken kolunu kendine çekmiş, beni diğer koluyla sarmıştı. "Kolumu siktin." Kaşlarını çattı. Yüzümü asıp ondan uzaklaştım.

"Ne yapayım seni kıskanıyorum. Hele o Mine var ya o Mine, biz nişanlıyken neler demişti. Sırf senden hoşlandığını sana söylemedim diye. Gözü vardı sende, gözü!" Baran saçlarını dağıtıp nefeslendi.

"Bana ne Uhra, benim gözüm sende."

Omuz silktim. "Bakmasın sana. Sen benimsin." Baran başını iki yana sallayıp güldü. Gözleri kısaca etrafta gezindikten sonra hareketlendi.

"Ekin," dedi. Arkamı döneceğim anda belimden kavrayıp hareket etmemi engelledi. "Ben yengenle dışarıya çıkacağım sen Turan'ın yanına geç." Elimden tutup ilerlemeye başladığında ona ayak uydurdum. Bahçeye çıktığımızda elimi daha sıkı tuttu.

"Güzelim ne yapıyorsun?" Kaşlarımı çatıp elimi Baran'ın elinden çektim. Bu hareketimden rahatsız olduğunu bakışlarıyla açıkça belli etti.

"Ne yapıyormuşum?" Bana baktı ve derin bir nefes aldı sakin olmak için.

"Uhra," birkaç adımla aramızdaki bütün mesafeyi kapattı. "Beni böyle bir konuda kıskanmandan hoşlanmıyorum. Hele ki yanımda böyle davranman hiç hoş değil." Gözlerim söyledikleri karşısında şaşkınlıkla büyüdü. "Bana ne şu bakmış, o bakmış bana ne. Benim için mühim olan sensin." Ellerime uzandığı anda geriye çekildim. Son zamanlarda Baran ile sürekli kıskançlık için kavga ediyoruz. Ve bana bu düşünce artık benden hoşlanmıyor mu dedirtiyor. Hormonlardan dolayı iyice dengem bozuldu.

"Yanında olmamdan rahatsızlık mı duydun?" Sesim fısıltı gibiydi. Baran birden bire bana baktı ve saçlarını geriye attı sanki bu hali iyi değildi, bir de böyle yapıyor ben hepten kıskançlık krizine giriyorum.

"Uhra'm, sen beni anlamıyorsun. Sen harbi harbi beni anlamadın. Yavrum," dedi ve ben arkamı dönünce cümlesi yarım kaldı.

"Sen arkadaşınla ilgilen benim bakmam gereken hastalarım var." Birkaç adım attım ama hızla kolumdan tutup ilerlememe engel oldu.

"Önce o yüz ifaden düzelsin. Farkında mısın her cümlemi yanlış anlıyorsun." Omuz silktim. "Omuz silkme bana." İnadına bir kez daha aynı hareketi tekrarladım. "Eve gidince görüşürüz Uhra Hanım." Hızla Baran'a döndüm. Bana ne demişti o! Gözlerim dolarken kolumu kendime çektim.

"Sen karına Uhra Hanım mı diyorsun?"

"Yok," dedi sinirle karışık. "Sen cidden beni yanlış anlamak için tetkikte bekliyorsun." Dolan gözlerimi kırpıştırdım.

"Sende her sözümden rahatsız oluyorsun. Sıkıldın benden değil mi hatta dur, artık yanına da," bana cümlemi tamamlattırmadı.

Ellerini yanaklarıma bastırıp bana baktı. "Nerede olduğumuzu siktir eder seni öperek sustururum. Cümleni sakın tamamlama. Benim karımsın. Bizim çocuğumuzu taşıyorsun. Hamile olduğun için ekstra hasassın ve her söylediğimi bir yere çekmen aldı başını gidiyor." Suçlulukla gözlerimi kapattığımda dudaklarını alnıma bastırdı. "Bana kırgın kırgın bakma. Ben seni iki dakika göreyim diye aradım sen iki dakikada anamı ağlattın."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Tutma kendini, gül de içim ferahlasın." Gözlerimi aralayıp gülümsediğimde bana baktı ve sıcacık gülümsedi. "Eve gittiğimizde bu konuyu tekrar konuşuruz." Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

"O zaman kavga ederiz."

"Edelim." Usul usul bakışlarını yüzümde gezdirdi. "Ben bir şekilde yine sana yanaşır gönlünü alırım." Bir kez daha alnımdan öptü. "Hadi işinin başına dön yavrum." Kollarımı Baran'ın boynuna sarıp ona sıkı sıkı sarıldım.

"Kendine dikkat et, akşam görüşürüz." Geriye çekildiğimde kolunu belime sarıp ilerlememe yardım etti. Baran ile beraber acilden içeriye geçtik.

Baran gittikten sonra sanki zaman geçmedi. Hastanede her an kendimi boğulacak gibi hissediyordum. Nasıl vakit geçti bilmiyorum ama bir şekilde günü akşam ettim. Hastaneden çıkıp eve geçtiğimde Baran gelmemişti. Hızlıca üzerimi değiştirip alt kata indiğimde mutfağa girdim. Günler sonra evime gelmiştim ve Baran'da geliyor. Baran için yemek yapmam lazım o yüzden hızlıca yemek yapmaya koyuldum.

"Beni bir duy Uhra." Arkamı döndüğümde Baran mutfak kapısında durmuş bana bakıyordu. Ben yemek yapmaya daldığım için bana seslenen Baran'ın sesini duymadım.

"Baran," derken şaşkınlığım barizdi.

"Kapıyı açıp içeriye girdim ruhun duymadı. Seslendim yine aynı." Mutfağa girip bana doğru yaklaştı. "İyi misin?"

"İyiyim." Tekrar ocağa dönüp yemeği kontrol ettim. Son zamanlarda her şeyi yanlış anlamaya müsait ve sürekli kıskançlık kavgalarını çıkaran bir insan olmuştum. "Bıktın mı?" Kendimi tutamamış ve yine Baran'ı bezdirecek soruyu sordum. Bana baktığını hissedebiliyordum.

"Yemeğin altını kapatıp oturma odasına gelir misin?" Görmese bile başımı olumlu anlamda salladım.

Baran mutfaktan çıkınca bende yemeğin altını kapatıp arkasından gittim. Oturma odasına geçtiğimde öylece ayakta dikiliyordu. Bana koltuğu işaret ettiğinde ikiletmeden geçip oturdum.

"Senden bıkmadım," karşımdaki orta sehpaya oturdu. Tam karşımda gözlerimin içine bakıyordu. "Seninle bir dakika fazla geçirmek için her şeyi yapıyorum. Eve saatimde gelmek beni nasıl mutlu ediyor tahmin bile edemezsin." Ellerini uzattığında ellerimi avuçlarına bıraktım. "Seninle yaşadığımız her saniye benim için çok kıymetli. Hamilesin," bana daha çok yaklaştı ve alınlarımızı birleştirdi. "Bizim bir bebeğimiz olacak Uhra."

Geriye çekilip Baran'a baktığımda yüzünde kocaman bir tebessüm vardı. Gülüşü beni huzura sardı. Onu kendime çekip öpesim geliyor.

"Ben hayalini dahi kurmaya çekindiğim her şeyi yaşıyorum. Gözüm karımdan başkasını görmüyor. Yok kızım, yok." Ayağa kalkıp beni de ayağa kaldırdı ve hızla kollarını bedenime sardı. Karnım aramıza belirli bir mesafe açınca gülümsedi. "Senden başka her şey bana haram. Bu ten," elini usulca çıplak tenime temas ettirdi. "Bu tene muhtaç. Nefesim nefesine aç." Dudakları usulca boynuma dokundu. "Seninim. Ben senin, sende benimsin."

"Özür dilerim sevgilim." Gözlerimi sıkıca kapatıp başımı göğsüne yasladım. "Hamilelik bütün dengemi alt üst etti." Başımı bu kez utançla gizlemeye çalıştım.

"Seni seviyorum. Seni çok seviyorum Uhra."

Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Sanki dünyada neyim var neyim yoksa onunla beraber kollarımın arasına bırakılmıştı. Hayat Baran'dan ibaretti ve benim hiçbir şeye ihtiyacım kalmamıştı. Sevgi mi istiyordum Baran gözlerimin içine bakıyor ve bana ömürlük bir sevgi veriyor. Hayat onunla beraber her şeyi bana vermişti.

Şimdi, şu dakikada ve ben onun kollarının arasında gözlerimi kapattığım her an huzurla uyuyorum. Kendi ile beraber bana huzuru sunuyor. Sanki ondan biraz uzaklaşsam hayatım avuçlarımdan kayıp gidecekmiş gibi hissediyorum. Bilincim usulca kapanırken Baran'a daha sıkı sarıldım. Kokusu buram buram ciğerlerime sızarken bilincim kapandı.

Bir ömür. Ben onunla bir ömür dilemiştim. Kalbimin en ücra köşesine gömdüğüm o dilek gerçekleşti. Şimdi bütün hayatım yeşillendi. Sanki ben kurumuş bir ağaçtım ve o geldiği anda çiçeklendim. Bana bunları hissettiren bu adamı çok seviyorum. Onun canı birazcık acısa canımdan can kopuyor. Tek bir telefonuyla havalara uçuyorum. Sesini duyduğum anda bütün gardım yıkılıyor.

"Sana," dedim usulca Baran'a yaklaşıp. Aramızda hiç mesafe yoktu ve Baran derin bir uykudaydı. "Sana nefes alırken ölüyorum."

Ben ona bakarken içim gidiyor. Parmaklarım ezbere bildiğim yüzünde gezinirken, kalbim her an duracakmış gibi atmaya yüz tutuyor. Ben onu ilk kez görüyormuş gibi heyecanlanıyorum.

"Bebeğimiz tekme atıyor." Fısıltım duyulmuş muydu emin değilim. Baran hala uyuyor ve bende doğrulup sırtımı yatak başlığına yasladım. Dün yemekten sonra yorulduğumuz için erken uyumuştuk. Tabii Baran'ın bana beni ne kadar çok sevdiğini uzun uzun dinlemiştim ve uyurken bile benimle konuşmuştu. Hiç bıkmadan, usanmadan benimle konuşması ruhuma dokunuyor. Bazen onu çok sıktığımı ya da usandırdığımı düşünüyorum ama bunları düşündüğüm içinde kendime epey kızıyorum.

"Bebeğim," karnımı açtım ve elimi çıplak karnımda gezdirdim. "Günaydın canımın içi." Beni anlıyordu. Miniğimiz bir tekme daha atınca kıkırdadım. "Anneciğim." Ve bebeğimiz bir kez daha kıpırdadı. İçim sıcacık olurken elimi karnımda gezdirmeye devam ettim. "Baban uyanırsa kahvaltı yapacağız." Konuşurken Baran'a doğru döndüm. Aşığı olduğum hareleri üzerimdeydi. Uzanıp dudaklarımı saçlarına bastırdığımda kolunu belime sardı.

"Günaydın bir tanem."

Bana uykulu bakışlarıyla gülümsedikten sonra doğruldu ve dudaklarını alnıma bastırdı. "Günüm aydınlandı." Sesi kalbime dokundu. Geriye çekildiğinde gülümsemeye devam ettim.

"Çok acıktık," saçlarımı yavaşça geriye atıp dudaklarını açıkta kalan boynuma bastırdı.

"Çok mu acıktınız?" Alt dudağıma dişlerimi geçirdim ve başımı olumlu anlamda salladım.

"Kahvaltı yapalım bebeğim." Beni göğsüne çektiğinde gülümseyerek kolları arasında yerimi aldım. Kalbim hızlanırken gülümsedim. Hala heyecanlanıyorum. Hala çılgınlar gibi kalbim deliriyor.

"Bebeğim," dedi saçlarımdan öperken. Dudakları usul usul boynuma dokundu ve içimi bir ateş yakıp kavurdu. "Sen mutfağa geç ben duş alıp yanına geliyorum." Onunla beraber yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Dün huysuzluk çıkardığım için Baran duş dahi almamıştı ve şu an duş alacak.

"Yok," dedim ondan önce banyoya girdiğimde. "Şimdi duş alma aşkım." Baran bana hayretler içinde baktı. "Temizlik yapalım sonra al." Tek kaşını sorgular gibi kaldırdı. "Hiç öyle bakma evimiz cidden çok kötü durumda."

"Abartma Uhra," derken suyu açıp elini yüzünü yıkadı. "Zaten her izin gününde hatta haftasonları evin altını üstüne getiriyorsun."

"Ay Baran," banyodan çıktım. "Kirlenmiş ev farkında değilsin." Belimden kavrayıp beni durdu.

"Hatırlatayım hamilesin. Bugün yorulmana müsaade etmiyorum." Sırıtarak kolları arasında Baran'a doğru döndüm.

"Yani hepsini ben yaparım karıcığım diyorsun ve bende hemen kabul ediyorum."

Gözleri şaşkınlıkla büyüdü ve dudaklarından küfür döküldü. "Siktir."

Dehşetle Baran'a baktım. "Çok ayıp."

"Ben yorgunum yavrum. Dün bile göreve gitmiştim." Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

"Hamileyim elbette bana yardım edeceksin." Baran'a söz hakkı tanımadan mutfağa geçtim.

Hızlıca kahvaltı hazırladıktan sonra masaya geçtik. Baran temizlik yapmamak için ne kadar direndiyse ben o kadar görmezden geldim. O söylene söylene mutfaktan çıkarken ben kahkaha atıyordum. Sırf temizlik yapsın diye ona trip bile atacaktım neyseki daha fazla söylenmeden mutfaktan çıktı.

Baran tekrar mutfağa geldiğinde mutfak dolabını silmemiz gerektiğini ona açıkladım. Açıklayana kadar bana yine bin tane cümle kurmuştu sırf silmeyelim diye ama inadım inat. O üst dolapları silerken, ben alt dolapları siliyordum.

"Bitmiyor amına koyayım." Elimdeki bezi kovada yıkadıktan sonra Baran'a uzattım. Bana kaşlarını çatarak baktı ve dolabın dışını silmeye başladı. İçlerini silmiştik şimdi sadece dışı kalmıştı ve Baran kısık küfürler eşliğinde siliyordu.

"Biraz daha küfür edersen salonda uyursun."

Hızla bana doğru döndü. "Beni böyle tehdit etme Uhra." Sinirle önüne döndü ve dolap kapaklarını silmeye devam etti.

"Sende küfür etme hoşlanmıyorum." Derin bir nefes aldıktan sonra geriye çekildi. Üst dolapları silme işini bitirmişti.

"Tamam Uhra'm." Gözlerimi mutfak dolabımda gezdirdim ve gülümsedim. Tertemiz görünüyor.

"Ellerine sağlık sevgilim." Baran'a sevinçle baktığımda hafifçe gülümsedi.

"Şu gülüşe bak ulan," elimden tutup beni kendisine çekti. Gülümseyerek kollarımı boynuna sardım.

"Terlemişsin bir tanem. Salonun camlarını da sil sonra duş alırsın."

Baran sözlerimden sonra bana öyle bir bakış attı ki, kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Mutfakta işimiz bitince salona geçtik. Bugün alt katları temizleyeceğim öbür haftasonu ise üst katı temizlerim.

"Baran!" diye bağırdım. Kaşlarımı çatarak elimdeki bezi su dolu kovaya attım.

"Uhra'm, güzelim yoruldum biliyorsun değil mi?" Bıkkınca omuz silkeledim.

"Altı üstü iki cam sildin. Hak ediyorsun Baran, hadi durma." Baran şaşkınlıkla bana bakmaya devam ederken salonun çıkışına ilerledim. "Hadi bir tanem, geldiğimde o cam silinmiş olacak."

Tam kapıdan çıktığım anda "Sikeyim böyle camı." diye söylenmesini işittim. Ağzının payını ver diyen yanımı es geçip mutfağa ilerledim. Uyandığımızdan beri temizlik yapıyorduk ve Baran haliyle söylenmekte haklı.

Hızlıca bir şeyler hazırlamaya koyuldum. Bir yandan şarkı mırıldanırken diğer yandan patatesleri soymaya devam ediyordum. Soyduğum patatesleri suyun altına tutup yıkadıktan sonra süzülmesi için kenara bıraktım. Baran salatasız yemek yemediği için salata malzemelerini çıkarıp tezgaha bıraktım. Elimi suyun altına tuttuğum anda belime kollar sarıldı. Baran'ın terle karışık kokusu yayılırken gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Duş alalım mı?" Sesi oldukça kısık ve davetkar çıktı. Su elime akarken ben derin nefesler almaya devam ettim. Sorusu nefes alışımı dahi hızlandırdı.

"Camlar silindi mi?" Sesim epey keyifliydi.

"Silindi." Sesinde gizli bir homurdanma vardı.

"Perdeler asıldı mı?"

"Başlayacağım perdelere," hızla Baran'a doğru döndüm.

"Ne dedin hayatım?" Yapmacık bir gülücük dudaklarına kondu.

"Astım güzel karıcığım." Dudaklarım keyifle kıvrıldı. Tekrar tezgaha dönüp salata malzemelerini yıkmaya başladım.

"Sen al istersen, ben salata yapıyorum." Sesim düz bir tonda çıkmıştı. Baran elini uzatıp suyu kapattıktan sonra belimden kavrayıp beni kendine çevirdi. Adamın canına tak etmişti.

"Salatanın acelesi yok." Bakışlarım dağılan saçlarında ve ardından koyu yeşillerinde gezindi. Karşımdaki adam benim için şaheser. Kollarımı usulca boynuna sarıp tebessüm ettim.

"Kalsın o zaman." Sesim epey ton değiştirmişti. Alt dudağını dişlerinin arasına kıstırıp sırıttı.

"Ocağıda kapatalım." Uzanıp ocağı kapattı. Gülmemek için dudaklarımı sıkıca birbirine bastırmaya devam ettim. Ben onun hareketlerini takip ederken o bir anda beni kucağına aldı.

"Baran," dedim şaşkınlıkla.

"Güzelim," sesi o kadar keyifliydi ki gülmeden edemedim.

"Sen beni yordun sıra benim seni yormama geldi." Gözlerimi büyüterek Baran'a baktım ama o hiç oralı olmadı.

"Ama hamileyim ben." Başını sırıtarak iki yana salladı.

"Bende görevden gelmiştim." Ağzım şaşkınlıkla açıldı.

"Ama ben iki canlıyım." Baran bu kez bu numaralarımı yemiyordu. Kollarımı sıkıca boynuna sarıp başımı omzuna yasladım.

"Ha şöyle anasını satayım," yatak odasının aralık kapısını ayağıyla açıp içeriye geçti. "Koynumda kedi gibi ol." Başımı omzundan kaldırıp güldüm.

"O zaman seni tırmalarım."

Keyifle sırıtarak konuştu. "Ne ala yavrum."

"Arsız adam."

"Sana arsız bu adam."

Kollarım bir kez daha boynuna sarıldığında beni yavaşça yatağa yatırdı. Ellerini başımın iki yanına bastırdığında heyecanla gülümsedim. Ona her bakışım heyecanımı apaçık belli ediyordu.

"Gözlerinde gördüğüm şu istek var ya," usulca boynumdan öptü. "Beni sana köle eder." Kollarımı tekrar boynuna sarıp onu kendime çektim. Nefesim nefesine takılı kaldı. Teni tenime dokunurken her şeyi unuttum.

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

Instagram: kelebeginekseni

 

Bölüm : 06.01.2025 14:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...