26.Bölüm
"Ben senin;
Sevgilin,
Eşin,
Baban,
Ağabeyin,
Arkadaşınım,
Biri bitse biri kalır.
Seni hiç bırakmayacağım."
Cemal Süreya
Baran gideli neredeyse bir hafta olmuştu ve büyük ihtimalle bu hafta gelecek. Hoş iki gün önce konuştuğumuzda gayet iyi olduğunu ve eğer görev çıkmazsa geleceklerini söylemişti. Onun iyi olduğunu bilmek bile bana yetiyor.
Orta sehpaya bıraktığım çay bardağına uzandığım anda ses işittim. Çok zayıf bir ses ama duyduğumdan eminim. Tedirginlik bedenime sinirken oturduğum yerden kalktım. Korku bir ağ gibi beni kıskacına alırken yutkundum. Saat epey geç ve ben annemlere gitmediğim için şimdiden pişman olmuştum. Baran'ı dinlemediğim için ekstra pişmanlık duyuyorum.
"Kim var orada?"
"Uhra'm,"
Sesini duyduğum anda, elimdeki yastık yeri boylarken hızlı adımlarla kapıya ilerledim. Kollarımı sıkıca boynuna sarıp ona sıkı sıkı sarıldım.
"Sen," dedi nefesi boyun boşluğumda gezinirken. "Benim sözümü niye dinlemedin?" Sesi oldukça kısık ve sinirli çıkmıştı. Boynumdan öpüp geriye çekildi.
"Hoş geldin bir tanem. İyi ki geldin."
Ellerimi yanaklarına yaslayıp sıcacık gülümsedim ama o bana gülmedi. Kaşlarını çatarak bir adım daha geriye çekildi ve ellerim boşluğa düştü. Bu hareketi canımı yakarken yutkundum. Anında gözlerim doldu. Ben böyle bir şey beklemiyordum. Sırf bu yüzden benden uzaklaşması canımı yaktı.
"Bana mantıklı bir cevap ver Uhra." Gözlerim tepkisi karşısında daha çok dolarken bakışlarımı yüzünden çektim. "Ulan sikecem böyle işi. Bana mantıklı bir şey söyle Uhra. Bir haftadır evde nasıl tek başına kalırsın! Evde, Uhra evde! Sen bu evde tek başına nasıl kalırsın!"
Baran sinirden çıldırmış gibi bu yüzden ondan birkaç adım uzaklaştım. Sinirden kararan gözleri bana döndü ve gözlerini kapatıp açtı. Sinirle duvara döndü. Sakinleşmeye çalışıyor gibiydi.
"Annemlerdesin diye oraya gittim, ulan Uhra nerede diyorum hepsi ne Uhra'sı diyor! Lan ne Uhra'sı ne demek! Benim karım hamile haliyle evde tek başına ve benim bundan haberim yok." Sesi daha çok yükselmişti.
Bana doğru döndü ve aramızdaki mesafeyi kısalttı. "Uhra," dedi ses tonunu alçaltıp. "Niye güzelim? Ben sana tek başına kalma diyorum aklım sende kalıyor anasını satayım. Hamile olduğundan beri her gözünü açtığında kusuyorsun. Ya sana bir şey olsaydı?" Ellerini yüzüme uzattığı anda ondan uzaklaştım. Dolu dolu gözlerim artık daha fazla durmadı ve yaşları serbest bıraktı.
Ben sadece evimizde onu beklemek istedim. Şu kapıdan içeriye girdiğinde kapıyı ben açayım diye yanıp tutuşuyordum. Belki bu yaptığım yanlış olabilir ama bana böyle bağırması çok berbat.
"Bana bağırma." Gözlerinin tonu değişirken anında bakışları yumuşadı. "Baran," gözyaşlarım hızla arttı. "Beni incitiyorsun."
Adımlarım daha çok geriledi. Ağlayarak odadan çıkacağım an, belimden kavrayıp gitmeme engel oldu. Sırtım göğsüne çarpıyor; kalbim bu temastan dolayı yerinden çıkacak gibi atıyor. Solunuma muhtaç bir hasta gibi nefes alamıyor, aldığım her nefeste daha çok daralıyorum.
"Gül kokun kalıyor sana her dokunduğumda tenimde." Kulağıma fısıldadığı sözler yüzünden nefes almayı unuttum. Ben geri çekilmeye çalıştıkça daha sıkı tutuyordu. "Beni çok korkuttun Uhra." Usulca başını boyun boşluğuma gömdü. Kalbimin patlayacak gibi atması normal mi? Bu adam beni öldürecek. "Beni bu kadar çok korkuttuğun için suçlusun." Sustu. Omuzumda hareketlenen dudakları ateşimi harlarken kırgınlığım arttı. Beni kendinden uzaklaştırmış olması kalbime bir ağrı olarak saplanıp kaldı.
"Şöyle iltifat edip gönlümü almaya çalışma." Omzumda dudaklarını usul usul gezdirdi. "Sana çok kırıldım."
"Özür dilerim. Çok özür dilerim Uhra. Seni incitmek istemedim ama tek başına kaldığını duyunca delirdim."
Sessiz kaldım. Ona kırgındım. Sözleri kalbimi kırdı. Boğazım düğüm düğüm olmuştu. Sanki ben şu an tek kelime etsem onu paramparça eder gibiyim. Birkaç cümle kursam içimdeki kırgınlığı kusacak gibiyim ama dilim hiçbir şeye varmıyor.
"İyi geceler," dedim daha fazla oturma odasında durmadan. Hızlı adımlarla merdivenlere yöneldim ve adım atmamla duraksadım. Belki aç ve evde yemek var mı bilmiyor. Hoş dolabı açsa yemekleri görecek. "Senin için yemek yapmıştım. Açsan dolaptan çıkar, ısıtıp yersin." Daha fazla konuşmadan koşar adımlarla üst kata çıktım.
Ağlayarak odaya girdim. Gözyaşlarım sicim sicim düşerken yatağa girip pikeyi başıma kadar çektim. Beni kırmıştı. Hamilelikten dolayı alınganlığım çok fazla. Ama Baran beni hiç dinlemeden kendi kendine esip gürledi. Bilmiyor mu zaten bir haftayı annemler ve Pınar annemler arasında geçirdiğimi. Sadece bu hafta geleceği için eve geçtim ve böyle bir tepki alacağımı tahmin bile etmedim.
Odanın kapısı açıldığında gözlerimi daha sıkı kapattım. Adımları bana yaklaştıkça pikeyi daha sıkı kavradım. Kırgınlığım içime çökmüştü. Ne bileyim ben böyle bir tepki beklemiyordum. Bana sarılıp birkaç şey söyler sonra özlem gideririz diye düşünüyordum. Gözyaşlarım daha çok süzüldü.
"Şş ağlama." Başıma kadar çektiğim pikeyi çekiştirdi. "Gözlerini açar mısın?" Onu duymazdan geldim ve gözlerimi daha sıkı kapatttım.
"Uhra'm," arkamdaki boşluğa kıvrıldı. Kolları çabucak belime sarılırken ileriye atılmak için hamle yaptım ama buna izin vermedi. Beni kendine çekip daha sıkı sarıldı.
"Sana çok kırgınım."
Saçlarımı öptü. "Biliyorum. Özür dilerim. Ben orada olmadığını görünce çok endişelendim. Aradım açmadın. Evde tek başına kaldığını düşünmek beni çok korkuttu Uhra." Başını boyun girintime bastırdı. "Sana bir şey olduğunu düşünmek çok korkutucu. Eve kaç dakikada geldim haberin var mı?"
Küçük bir kız çocuğu gibi omuz silktim. "Bana sarılıp sakinleşmek yerine geriye çekilip bağırmayı tercih ettin. Sana dokunduğum anda geriye çekildin." Yavaşça Baran'a doğru dönmeye çalıştığımda hafifçe kendini geriye çekti ve yüz yüze gelmemizi sağladı. "Benden soğudun mu?"
Sorduğum soruyla gözleri büyüdü. Kaşları çatılırken elleri beni daha çok kendine çekti. Tenime temas eden eli usulca sırtımda gezinmeye başlayınca dokunuşları nefes alışımı hızlandırdı.
"Senden soğumak mı? Uhra," soluğu soluğuma takıldı. "Şurada tenim tenine karışsın diye günlerdir bekliyorum. Sana olan hasretim o kadar arttı ki, tenine dokunmam bile yetmiyor." Dudakları sözlerinin ardından dudaklarıma dokundu. Öpüşü bana her şeyi unutturken kollarımı özlemle boynuna sardım.
Canımı okudu. Onun tek bir teması bana her şeyi unuttururken ona daha çok yaklaştım. Bedenimi kolları arasına hapsetti. Onun kollarında onunla eriyip yok olmaya ant içmiştim.
"Şimdi," dedi yutkunurken. "Sana yaklaşmamda sakınca yok değil mi?" Onu onaylamak için gözlerimi kapatıp açtım.
"Elisa her şeyin stabil olduğunu ve sakıncası olmadığını söyledi." Sözlerim biter bitmez sırtımı yatakta buluşturdu. Onun bu hareketi beni güldürürken gözlerimi gözlerinden çekmedim. Bana olan özlemi dinmesin istiyorum. Bana hep muhtaç olsun. Benden hiç uzaklaşmasın.
"Seni bugün biraz yormakta sorun yok. Evde tek başına kaldığın için dinlenmişsindir." Laf vurması kaşlarımı çatmama sebep oldu. Başımı sola çevirip ona tavır aldım.
"Bana bak," dedi dudaklarını boynuma bastırıp. "Bakmazsan sabaha kadar seni uyutmam."
Gözlerim şaşkınlıkla büyürken, "Baran." diye çıkıştım. Gülerek beni öpmeye devam etti.
"Açım zaten," huysuzca söylendim. Geriye çekilip bana baktı devam etmem için. "Canım istemedi yiyemedim."
"Kalk," derken üzerimden çekilip ayağa kalktı. "Yemek yiyelim sonra özlem gideririz."
"Yok yok," uzandığım yerde sağ tarafıma doğru döndüm. "Canım yemek yemek istemiyor." Bakışlarımı üzerinde gezdirdikten sonra gözlerinde tuttum. "Canım seninle vakit geçirmek istiyor."
Tek kaşını kaldırıp bana sıcacık gülümsedi. "Öyle olsun o zaman." Yavaşça yanıma yaklaştı ve üzerime doğru eğildi. "Sabaha kadar ama," gözlerini aheste aheste üzerimde gezdirdi. Gözlerimi titrek soluklarla kapattım ve sırıttım. Kırgınlığımı çabucak unutacak değilim.
"Sadece sohbet edeceğiz sonra uyuruz zaten Baran." Yüzündeki ifade şekil değiştirirken güldüm. Bence hak etmişti.
"Yok," dedi ağırlığını hafifçe üzerime bırakıp. Bedenim onun bedeniyle kafeslenmiş gibiydi. Ağır ağır yutkunurken sıyrılmak için bir şeyler düşündüm.
"Ay," dedim yüzümü buruşturup. "Ay Baran çekil midem bulanıyor." Baran bu hareketime sadece kahkaha attı ve biraz geriye çekildi. Aramızda hatrı sayılır bir mesafe oluşunca rahat bir nefes bıraktım.
"Keşke daha iyi rol yapsan be yavrum," eğilip dudaklarını boynuma bastırdı. "Kocan anlıyor." Üzerimden çekilmesi için ellerimi göğsüne koyup ittim. O da beni uğraştırmadan geriye çekilip kendini yan tarafıma attı.
"Sana hala kırgınım bu yüzden hiç bana yaklaşma ve beklenti içinde olma."
Sözlerimin ardından bana öyle bir baktı ki söylediklerim için şimdiden pişman oldum. Sanırım onu kendimden uzaklaştırmam saçma çünkü o benim eşim. Ben ona yaklaşmak istesem o beni asla geri çevirmez.
"Baran."
Bana kısa bir bakış attıktan sonra yataktan kalktı. "Duş almam lazım." Daha fazla bir şey söylemeden banyoya girdi. Haklıyken haksız duruma düşmüş gibi oldum.
Uzandığım yerden ayaklanıp giyinme odasına girdim ve ona giymesi için birkaç parça kıyafet alıp odadan çıktım. Banyonun kapısını yavaşça araladığımda Baran üzerindeki tişörtü çıkarıyordu.
"Sen gelme güzelim." Onu duymazdan geldim. Giymesi için çıkardığım kıyafetleri kenara bırakıp duşa kabine ilerledim. Ona yaklaştıkça sanki ilk defa onunla bu kadar yakınlaşıyormuş gibi ellerim ve ayaklarım zangır zangır titremeye başladı.
"Uhra sana gelme diyorum. Git uyu hadi."
Omuz silktim. "Trip atması gereken biri varsa o da benim. Beni dinlemeden konuştun, bağırdın sonra hoppa önemsizce gönlümü almaya çalışıyorsun. Ben zaten sen gittiğin günden beri annemlerdeydim, hatta birkaç gün Pınar annemlerle kaldım. Dün sabah eve geldim çünkü sen gelecektin! Hani geliyorsun ya eve, ben olayım evde ilk beni gör istedim!"
Birbirimize çok yakındık bu yüzden geriledim. "Baran Bey kendi kafasına göre hareket etsin sonra gelip bilip bilmeden, endişelenip bana bağırsın. Oldu canım ne ala ama!" Sinirden yüzüm kızardı. Hele karşımda susuyor oluşu beni çileden çıkarırken kolumu tuttu.
"Özür dilerim." Benii hızla kendisine çekip ters döndü. Sırtım soğuk fayansla birleşirken aramızdaki mesafeyi yok etti. Sıcak nefesi yüzüme çarparken heyecandan elim ayağım buz kesti. "Korktum," bana biraz daha yaklaştı sanki mümkünmüş gibi. "Sana bir şey olduğunu düşünmek dahi istemedim."
Yutkundum. "Olmadı. Yan tarafımızda emekli albay var diğer yanımızda yine asker ailesi var." Gözlerini usulca kapattı ve nefeslendi. Bu nefes alışı tamamiyle sakin olmaya çalıştığının sinyalini veriyordu.
"Başlayacağım sağa sola! Benim umurumda değil Uhra kimin ne olduğu. Benim için tek önemli olan sensin ve senin iyi olman. Sizin iyi olmanız benim için her şeyden önemli. Ben sana annemlerde kal dediysem orada kal Uhra. Tamam, tamam eve geldiğimde seni görmemi istedin ama bilmiyor musun benim ilk senin yanına geleceğimi? Sana annemlerde kal dedim işim biter bitmez ben zaten ilk nefesi senin yanında alacağım." Sustu. Alnını alnıma yaslayıp nefeslenmeye devam etti ve her nefesini dudaklarından dışarı bıraktığında soluğu benim yüzüme çarptı.
"Daha önce de çok kez seni böyle evde karşıladım." Derken hala haklı olduğumu savunuyordum ki zaten bana göre ben haklıyım.
"Pes amına koyayım, pes!" Geriye çekilip bana hayretle baktı. "Ben pes ediyorum karşında. O kadar itle çakalla baş ediyorum ama karımın iki cümlesiyle pes ediyorum. Sana benim şu an kızmamın tek sebebi hamile halinle evde tek kalman Uhra!" Baran'ın son anda birden bire sesini yükseltmesi gözlerimin dolmasına sebep oldu. "Evet daha önce kaç gece geldiğimde evimizdeydin. Anlamadığın nokta şu yavrum, hamilesin, sürekli kusuyorsun ve tek başınasın. Ya dengeni kaybedip düşsen ya da bayılsan kimin haberi olacak. Ya sana, size bir şey olsa nasıl haberimiz olacak!" Baran'ın bu haklılığı beni daha çok ağlatırken yavaşça yere çöktüm. Sırtımı daha çok fayansa yaslayıp dizlerimi karnıma doğru çektim.
"Benimle artık kavga etme." Gözyaşlarım sicim sicim düşerken burnumu çektim. "Anladım. Anladım ama sen uzatıyorsun." Bana tepeden baktı ve sinirle saçlarını dağıttı.
"Uzatırım, ben uzatırım çünkü mevzu bahis sensin. Konu sensen ben her şeyi uzatırım. Korktuğumu anlaman yeter benim için."
Yaşlı gözlerimi yüzüne çevirdim. "Sende, bana bağırarak kalbimi kırdığını anla." Elini dizlerimin altından geçirip beni kucağına aldı. Başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım ve sessizce ağlamaya devam ettim.
"Özür dilerim bebeğim. Özür dilerim meleğim. Kalbini kırmak istemiyorum sadece senin için korktuğumu anlamanı istedim." Saçlarımı üst üste öptükten sonra beni yavaşça yatağa yatırdı. "Burada dur sana kıyafet getireceğim." Beni ıslak kıyafetlerimle yatağa yatırdığı için ona ters ters baktım ve yataktan kalktım.
"Yatak ıslandı." Söylenerek üzerimdeki ıslak kıyafetleri yavaş yavaş çıkarmaya başladım. Giyinme odasından çıkan Baran ile göz göze geldik ve gözlerini kapatıp açtı.
"Bu manzara ile karşılaşacağımı hiç düşünmedim." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Üşüdüm," diye huysuzca söylendim. Elindeki gecelik dikkatimi çekince kaşlarımı çattım. Ben pijamalarımı getirecek diye düşünürken o bana gecelik getirmiş. "Bu ne Baran? Ben üşüyorum sen gecelik getiriyorsun."
Sırıtarak bana yaklaştı. "Özlem gidermedik."
Hafifçe güldüm. "Sen varya anca avucuna yalarsın. Kalbimi kırdın, kalbimi. Sence bu gece özlem giderir miyiz bir düşün şöyle detaylı olarak." Gözleri şaşkınlıkla büyürken yutkundu.
"Uhra'm," başımı iki yana salladım. "Hadi hadi git duşunu al." O bana şaşkınlıkla bakarken ben giyinme odasına ilerledim. Odaya girince pijama takımlarımdan birini giyinip tekrar yatak odamıza döndüm ve ıslanan yatağa yüzümü asarak baktım.
"Hep senin yüzünden Baran," ona söylene söylene yatağın örtülerini değiştirdim. Derin derin nefeslenerek yatağa girip pikeyi üzerime çektim. Hala üşüyorum ve bu üşüme Baran olmadığı için. Kalbim üşüyor. Ve ona biraz trip atmakta hiçbir sakınca yok.
Banyonun kapısı açılınca bakışlarımı banyodan çıkan Baran'ın üzerinde gezdirdim. Ben ona kıyafet çıkarmıştım ve benim çıkardığım eşofman altını giymişti ama üzeri her zamanki gibi yine çıplak. Gözlerimi aheste aheste çıplak teninde gezdirip gülümsedim. Benim kocam gerçekten gözümde şaheser.
"Bak bak," dedi bana sırtını dönerken. Saçlarını havluyla kurttuktan sonra havluyu banyoya doğru fırlattı ve bu hareketi, "Baran!" diye bağırmama sebep oldu.
"Aşkım niye havluyu attın?" Bana doğru döndü ve gülümseyerek yanıma doğru adımladı. Her adımı içten içe beni de gülümsetti.
"Karımı özledim, karımın özleminden ölüyorum." Dizlerini kırıp yatağa çıktı ve üzerime doğru eğildi. Soluk alışlarım hızlanırken pür dikkat ona bakmayı sürdürdüm.
"Özle," dedim damarına basarak. "Özlemimden eri bir de." Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. "Böyle bana bak, özlemimden tükenirmiş gibi bakmaya da devam et." Bana biraz daha yaklaştı ve parmaklarımızı hızla birbirine kenetledi.
"Bana uyar," aramızdaki mesafeyi alt etti. "Özleminden tükendim." Kıkırdayarak parmaklarımla parmaklarını sıktım. Sırıtarak gözlerini aheste aheste yüzümde gezdirdi. "Uhra," sesi içimin bir hoş olmasına sebep olurken gözlerimi kapattım. "Seni çok seviyorum." Başını boyun girintime gömdü ve derin derin nefeslendi. Tenim nefesleriyle yanıp kül olurken gözlerimi açmaya cesaret edemedim.
Dudakları tenimde oyalanırken parmaklarımızı çözüp kollarımı boynuna sardım. Şimdi aramızda hiç mesafe yoktu. Onunla dip dibeydim. Nefesi tenimi turlarken kolları arasında sessizce hareketlerine uyum sağlamaya çalışıyordum. Ona olan özlemim uçsuz bucaksızdı.
"Uhra," solukları tenimi arşınladı. "Seni çok seviyorum. Seni çok seviyorum güzelim." Gözlerimi zorlukla aralamaya çalıştım. Onun sözleri ve dokunuşları beni yerle yeksan etmişti.
"Bende seni," birkaç parça irademle konuştum. "Bende seni çok seviyorum."
Bir gece daha onun koynunda onun nefesiyle sabaha ulaştı. Gecenin en zifiri onun yüzüyle aydınlanıp bana güzel bir aydınlanma sunmuştu. Bir tek Baran vardı her yanımda. Sanki ben bir tek ona muhtacım ve o da bana. Hayat onunla anlam buluyordu.
"Hazır mısın yavrum?" Baran'a baktığımda gözlerim parladı. Kamuflaj onu olduğundan daha çekici gösteriyor ve ben deli gibi kıskanıyorum. Onu şu an evden dışarı çıkarmak istemiyorum.
"Ya ama sen böyle çok ama çok yakışıklısın."
Baran sırıtarak bana doğru yaklaştı. Attığı her adımda içim titredi. "Sende beyaz önlükle çok çekicisin. Ne yapalım güzelim?" Gözlerimi kısarak Baran'ı baştan aşağıya inceledim. Askeri kamuflaj Baran'ın üzerine oturuyor ve bu hali içimi daha çok titretiyor. Adam zaten yakışıklı böyle daha çok yakışıklı oluyor.
"Baran," elimi göğsünde duran soy isminde gezdirdi. "Acaba şuraya benim adımı mı yazsak?" Baran sırıtarak eğilip yanağımdan öptü.
"Yok, bence alnıma yazalım. Kimse dönüp bakmasın." Baran'ın göğsüne vurup bir adım geriledim. Resmen benimle dalga geçiyor.
"Hiç komik değil. Aslında mantıklı. Böyle alnında kocaman harflerle Uhra yazıyor. Ya kocacığım çok yakışıklı olursun." Baran'ın yüzü tepkisiz bir hal alınca kahkaha attım. Yani bence gayet mantıklı bir davranış.
"Oldu olacak baskılı tişört yapalım. Her yerde giyerim." Baran'ın göğsüne vurup arkamı döndüm.
"Bir de karınla dalga geçiyorsun ya. Sen alnına Uhra yaz. Bak, ben sevdim o fikri."
Kapıyı açtığım anda Baran kollarını belime sarıp beni kendine çekti. "Alın yazımsın. Geçmiş ve geleceğim. Her şeysin Uhra. Beni ben yapan her şeysin." Kolları arasında Baran'a doğru döndüm. Kollarını belimden çekip gülümsedi.
Belimden çektiği ellerini boynuna attı ve boynunda duran künyesini çıkarıp okumam için bana doğru çevirdi. Gözlerim künyede yazan yazılarda gezindi ve kaşlarım şaşkınlıkla yukarı kalktı.
"Baran," sesimde bariz şaşkınlık vardı. Öylece künyeye bakmaya devam ettim. Künyesinin üzerinde Uhra Oğuz ve nikah tarihimiz yazıyordu. Dolan gözlerimi kırpıştırıp Baran'a baktım. Ben kuracak tek bir cümle dahi bulamadım. Künyede 27/08/2019 yazıyordu. Hem adım hem de ona evet dediğim tarih yazılıydı.
"Bunu ne zaman yaptırdın?" Kollarını tekrar belime sarıp beni biraz daha kendine çekti. Beni bir kez daha benden aldı.
"Evlendiğimiz gün yaptırdım. Beni eşin olarak kabul ettiğin gün." Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp duraksadım. Ağlamamak için dudağımı dişlerimin arasında ezdim. Ben bu adamı daha ne kadar sevebilirim bilmiyorum ama bu adam beni her şeyden çok seviyor. İliklerime kadar hissediyorum.
"Hayatım," başımı usulca sol göğsüne yasladım. Hala çok şaşkınım. Diyecek hiçbir şey bulamıyorum. Bu kadar sevgi ruhumu okşuyor. Onun sevgisi ruhumu doyuruyor. "Ya ben sana ölürüm." Yanaklarımdan düşen gözyaşlarıma engel olamadım. Kaşlarını çatarak elini yanağıma koydu. Usul usul parmaklarını çenemde gezdirdi. Baran'a olan sevgim öyle uçsuz bucaksız ki cümle kuramıyorum.
"Şş, bir daha duymayacağım o cümleyi." Omuz silkip sol göğsünden öptüm. Baran'ın yanında değerim öyle eşsiz, öyle fazla ve ben söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum.
"Bu özel yapım. Benim künyem de boynumda ikili olduğu için diğerine böyle bir şey yaptırmak istedim." Elimi uzatıp künyesini kamuflajın dışına çıkardım. Öylece boynunda asılı duran künyeye bakıp iç çektim.
"Uhra'm," dudaklarını alnıma bastırdı. "Bunu boynumdan bir tek ölüm çıkarır."
Hızla topuklarımda yükseldim. "Konuşma öyle sevgilim, ölümü anma." Bir kez daha alnımdan öptü. "Biz ciddi ciddi bu evrelere geldik mi? Hala rüya gibi geliyor. Korkuyorum yine kavga edeceğiz diye." Baran alnıma ufak bir öpücük daha kondurdu.
"Biz yine kavga edeceğiz. Kavgamız yaşandığı anda kalacak. Bir saat sonra hiçbir şey olmamış gibi olacak." Kıkırdayarak aralık duran dudaklarına uzun bir öpücük bıraktım. Dün gece epey tartışmıştık ve bu beni biraz üzmüştü.
"Ama sana trip atarım şimdiden söylüyorum." Benim aksime Baran kolunu belime sarıp ona doğru yükselmemi sağladı.
"Başım gözüm üstüne yavrum." Sözleri biter bitmez dudakları dudaklarımı örttü. Öpüşü ruhumda heyecan yaratırken gülümseyerek geri çekildim.
Sırıtarak geri çekilen Baran, elini yanağımda gezdirip iç çekti. "Yürü güzelim yoksa seni odadan çıkarmaya niyetim yok." Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp odanın çıkışına ilerledim. Odadan çıkıp alt kata indik ve Baran kısaca etrafa baktıktan sonra elimden tuttu ve beraber evden çıktık.
Baran karargaha giderken beni annemlere bırakacakmış. Neymiş; o evde yokken evde tek kalmamalıymışım. Kendi evimizde tek başıma kalmama izin vermiyor. Oflayarak sırtımı geriye yasladım. Bir aylık izinimin bitmesine bir buçuk hafta kalmıştı ve ben bir an önce bitsin istiyorum. Evde oturmaktan çok sıkıldım.
"Oflama," dedi yola pür dikkat bakarken.
"Neden? Hayır evde tek kalsam ne olacak ki?" Kendi kendime söylenmekten geri kalmadım.
"Yavrum ben mi anlatamıyorum yoksa sen mi anlamak istemiyorsun?" Gözlerimi kısarak Baran'a baktım. Ne demek istedi o bana!
"Ne yani benim anlamamda mı sıkıntı var?"
Bana göz ucuyla baktı. "Ya sabır."
"Oldu olacak bir de benden bık." Hızla önüme döndüm ve kollarımı göğsümde topladım. Arabayı ani bir şekilde sağa çekip durdurması beni şaşırttı. Geç kalacak ve bu umurunda değil.
"Bak bakayım bana Uhra," omuz silktim. "Bana bakar mısın Uhra?" Yavaş yavaş yine sinirleniyor. Zorluk çıkarmadan Baran'a doğru döndüm.
"Dün gece konuştuklarımızı hatırlıyorsun değil mi?" Aklım sözlerinin ardından bulanırken bakışlarımı kaçırdım. Sabaha karşı uyumuştuk ve birkaç saatlik uykuyla duruyoruz tabii neler konuştuğumuz epey farklı.
Baran birden bire kahkaha attı. "Aklına ne geldiğini tahmin edebiliyorum."
"Ya sus, utandırma beni." Kemerini çıkarıp usulca bana yaklaştı ve ellerini yanaklarıma bastırdı.
"Seni ne kadar çok özlediğimi hem sözlü, hem uygulamalı olarak anlattım."
Gözlerim şaşkınlıkla büyürken omzuna vurdum. "Baran şöyle konuşma." Elimi kavrayıp avucuma dudaklarını bastırdı.
"Beni anladığını biliyorum o halde evde kalmak için daha fazla diretme güzelim. Özel kuvvetlerde olduğum için zırt pırt izinde alamıyorum. Bu yüzden içim rahat etsin diye biraz sözümü dinle." Yavaş yavaş başımı salladım.
"Tamam, hadi geç kalıyorsun." Sırıtarak geriye çekilip kemerini taktı.
"Dün gece öyle demiyordun."
Hızla Baran'a döndüm. "Tek kelime daha edersen yanıma seni yaklaştırmam."
"Sikeyim," dedi dehşetle. "Saçmalama istersen yavrum."
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp geriye yaslandım. Baran hala sözlerimin tesirindeydi ve bu beni daha çok güldürüyor. Tabii onu kendimden ayrı tutmam çok zor. Sözlerim istese kalbim istemez.
"Uhra." Ne soracağından eminim bu yüzden kıkırdadım. "Gülme şöyle. Bana böyle cümleler kurma yavrum."
Ofladım. "Sence Baran? Hayır mümkün mü? Dün gördük." Bana kısa bir bakış attı ve sırıtmaya başladı. Yola odaklanmaya çalışıyor ama yüzünde bariz bir ukalalık var. "Ama," usulca yönümü Baran'a çevirdim. "Gerektiği yerde o sözümü tutarım."
"Biliyorum." Kısık sesi kendi kendineydi. O yola bakarken ben ona bakmayı sürdürdüm.
Pınar annemlere gelince benimle beraber arabadan indi. Eve doğru ilerledik ve sabahın kördünde kapıyı çalacağız. Baran'ın bu inadı gerçekten çok bezdiriyor. Kapıyı çaldığımızda çok geçmeden Pınar annem açtı.
"Annem," dedi şaşırdığı bariz belliydi. Önce Baran'a baktı ve ardından bana döndü. "Sabah sabah hayır olsun."
"Hayır validem, hayır." Baran'a yandan yandan baktıktan sonra içeriye geçtim. "Uhra sana emanet anne. Ben gidiyorum, akşama geleceğim." Yüzümü asarak Baran'a baktım. Pınar annem ikimize kısaca baktıktan sonra hareketlendi.
"Ben mutfaktayım kızım," ardından Baran'a baktı. "Sende dikkat et kendine evladım."
Pınar annem Baran ile vedalaştıktan sonra içeriye geçti. Baran annesi gittikten sonra bana yaklaştı ve aramızdaki mesafeyi tamamiyle yok etti. Ellerini yanaklarıma yaslayıp sıcacık gülümsedi.
"Dikkat et kendine Uhra. Canın bir şey isterse beni ararsın." Omuz silktim huysuzca.
"Sabah sabah annemleri rahatsız ettik." Yanağımı okşadıktan sonra geriye çekildi.
"Etmedik, hadi içeriye geç." Kollarımı Baran'ın boynuna sarıp ona sıkıca sarıldıktan sonra geriye çekildim.
"Sen kendine dikkat et bana yeter." Bana sıcacık gülümsedi ve uzanıp alnıma derin bir öpücük kondurdu.
"Allah'a emanetsiniz güzelim."
Baran bahçeden çıkıp arabaya bindi ve ben kapıda onun gitmesini bekledim. Araba hareket etti ve Baran sokağı dönüp anayola çıktı. O gittikten sonra içeriye geçtim.
"Kızım," Pınar annemin sesiyle arkamı döndüm. "Hayırdır annem bir şey mi oldu?" Ayakkabılarımı çıkarıp içeriye geçtim.
"Yok anne, içi rahat etmiyormuş ben evde tek başıma kalınca." Annem gülümseyerek bana baktı.
"Hadi geç Baran'ın odasına uyu kızım. Almila'da evde vakit geçirirsiniz."
"Tamam anne," koridoru aşıp Baran'ın odasına ilerledim. Odaya geçince etrafa uzun uzun baktım. Her yer onun izleriyle dolu.
Komodinin üzerindeki çerçeveye bakıp gülümsedim. Baran'ın küçüklük fotoğrafına baktım ve yanında Aleyna ile Almila vardı. Birbirlerine çok benziyorlar. Üçününde saç rengi tıpa tıp aynı. Gözlerim söz ve düğün fotoğraflarımıza kayınca uzanıp onları elime aldım. Bana bakıp güzel gülmüştü.
"Seni şimdiden çok özledim." Parmaklarım Baran'ın yüzünde gezindi ve gözlerim hızla dolmaya başladı. "Seni çok seviyorum sevgilim." Çerçeveleri yerine bırakıp yatağa geçtim.
Elimi karnıma sarıp gözlerimi kapattım. Huzur beni sarıp sarmalarken gözlerimi daha sıkı yumdum. Kısa bir zamandan sonra tekrar odasında onsuz uyuyacağım. Onun odasında onun eşi olarak kalmak bambaşka bir duygu. Normalde bu odaya girmeye dahi cesaret edemezdim şimdi ise eşiydim ve bebeğimizle beraber buradayız. Dudaklarımda gülümsemeyle gözlerimi yumdum.
🌼
"Şurası," dedi albay işaretlenen koordinatları gösterip. "Büyük ihtimalle silahları sınırdan böyle geçirecekler." Kartal Timi pür dikkat albayı dinliyordu.
"Yüzbaşı Cihad," dedi tim ayaklanırken. "Oraya gidip o silahlara el koyuyorsunuz. Ve o olayda parmağı olan herkesi adaletin karşısına çıkaracaksınız!"
Tim hep bir ağızdan "Emredersiniz komutanım." diye emiri aldı.
Albay odadan çıkınca Cihad time döndü. Herkes onun vereceği emiri bekliyordu.
"Beş dakika içinde hepiniz helikopterde olun!"
"Emredersiniz komutanım." Kartal Timi emiri aldıktan sonra odadan çıktı.
"Baran Komutanım," Ahmet hem hazırlanırken hem Baran'a seslendi.
"Söyle Ahmet,"
"Komutanım siz timde kalmaya devam edecek misiniz?" Baran kaşlarını çattı. Albay bu konu hakkında daha önce Baran ile konuşmuştu ama Baran, Kartal Tim'inden ayrılmak istemiyordu.
"Oğlum, yerimi lan şimdi bu sorunun. Hadi hazırlanın."
Tim hazır bir şekilde sırada Cihad'ı bekledi ve o da çok geçmeden geri geldi.
"Sizden tek bir isteğim var Kartal, kimseye bir şey olmadan operasyonu tamamlayıp geri dönmek!"
"Emredersiniz komutanım!"
Tim helikoptere binip verilen koordinatlar için yola çıktı. Hepsinin gözü etrafta geziniyordu. Onlar bu mesleği seçerken sonunu hiç düşünmemişti en nihayetinde hepsi ölüme bile bile gidiyordu.
Helikopter koordinata yakın bir yerde durdu ve Kartal Timi iple dakikalar içinde aşağıya indi. Tim kamufle olurken Cihad düşünmeye başlamıştı.
"Baran," dedi gözleri etrafta gezinirken. "Kendine bir yer belirle uzaktan indireceklerin olacak."
"Emredersiniz komutanım."
"Salih," dedi bu kez Cihad, "Oğuz ve Ahmet ile arkadan dolanın." Onlarda emri alıp harekete geçti.
🌼
"Alo," diyerek telefonu yanıtladım. Elimdeki meyve tabağını ufak sehpaya bırakıp geriye yaslandım.
"Nasılsın Uhra?" İyice geriye yaslanıp elimi karnıma koydum.
"İyiyim Ayşe, sen nasılsın?"
"İyiyim bende canım." Sonra kararsızca nefeslendi. "Sana bir şey söyleyeceğim. Ben şimdi Salih'in yanına geldim onlar yemekhanede oturuyordu." Durdu ve ben bir şeyler sezdim. "Işıl var ya," dediği an sinir katsayım arttı. Bir insana karşı asla nefret duygusu hissetmem ama o kadından nefret ediyorum. Yine orada ne işi var o kadının!
"Baran'ın yakınında değildir umarım." Konuşurken sakin olmaya çalıştım ama benim için çok zor. Hayır bu konuda sakin olabileceğimi hiç düşünmüyorum. Bu kadın kadar saygısız ve gurursuz birini görmedim. Eğer Baran beni sevmiyor olsaydı, evli olsak bile asla seviyorum diyerek onu darlamazdım. Buna hakkım olmazdı. Birine zorla kendimi sevdirmek zorunda değilim.
"Hiç inkar etmeyeceğim Baran abinin yakınında. İşin yoksa gelsene, bende çocukları alıp geldim." Şu an sinirden çıldırıyorum. Gidip o kadını narkozsuz açık kalp ameliyatına almak istiyorum. Baran'ın ise cezasını sonra keseceğim.
Ama ben Baran'a kıyamam ki ya!
"Benim işim yok bir aylık izinliyim. Sabah kaynanamlara geldim önce Baran'ı arayıp yoklayayım sonra gelip gelmemeye karar vereceğim."
"Tamam canım, Pınar teyzeye selam söyle."
Ayşe ile konuştuktan sonra telefonu kapatıp derin bir nefes aldım. Beklemeden direkt Baran'ı aradım ve telefon ilk çalışında açıldı. Neyse ki aradığımda bekletmeden açtı.
"Güzelim," dedi telefonu açar açmaz ve ben şimdiden yelkenleri suya indirdim.
"Baran."
"İyi misin?" Sanırım oturduğu yerden kalktı çünkü sandalye çekme sesi işittim.
"İyiyim Baran, sen ne yapıyorsun?" Bakalım o çıyanın yanında olduğunu söyleyecek mi?
"Benimde işim bitti, bekle seni almaya geleceğim sonra eve geçeriz.
"Söylediklerini es geçip esas soruya geçtim. "Yanında kimler var?"
"Uhra," diye uyarıda bulundu ama gram umursamadım. Haberim olduğunu elbette anlamıştı.
"Kim olduğunu çok iyi biliyorum. Gerçekten ne yapabilirim Baran? Bu konuda ciddiyim gelip o kadını yolmadan içim rahat etmeyecek." Sinirle söylenmekten geri durmadım. Ben uzak dur dedikçe kadın Baran'ın dibinde bitiyor. Ve ben hala o kadının biz nişanlıyken dediklerini unutmadım.
"Şeytan diyor git karargaha o kadını bir güzel yol, için rahat etsin."
Baran sıkıntılı bir soluk aldıktan sonra konuştu. "Sakin ol güzelim."
Ve ben o kadının adı geçince bile sinirlerime engel olamıyorum.
"İşin bittiyse gel eve geçelim." Daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemiyorum.
"Emrin olur yavrum, şimdi çıkıyorum." Başka bir şey demeden telefonu kapattım. Akşam akşam sinirlerim bozuldu. Oturduğum yerden kalkıp mutfağa geçtim. Pınar annemle beraber yemekleri yapmıştık ve evde birkaç eksik olduğu için annem markete gitmişti. Almila ise birkaç iş görüşmesi olduğu için kahvaltıdan hemen sonra çıkıp gitmişti.
"Uhra," beni mutfakta gören Pınar annemin sesiyle arkamı döndüm. "Acıktın mı kızım?"
"Yok anne," dedim tüm iştahım gitmişti. "Baran geliyor eve geçeceğiz."
Annem kaşlarını çatarak elindeki poşetleri tezgaha bıraktı. "Yemeğe kalın o kadar yemek yaptık."
"Kalırız tabii anne."
Pınar annem bana detaylı bir şekilde baktıktan sonra sandalye çekip bana döndü. Asılan yüzümü daha fazla gizlemedim.
"Ne oldu kızım?"
Sandalyeye oturup dolan gözlerimi yere sabitledim. "Şu kadın," dedim keyfim daha çok kaçarken. "Anne ben o kadının Baran'ın yakınında durmasını dahi istemiyorum."
Pınar annem tam karşıma geçti ve bana şefkatle gülümsedi. "Kızım," ellerini göğsünde topladı. "Aynı yerde görev yapıyorlar. Hem Baran'ı biliyorsun."
Ofladım. "Biliyorum anne."
"E o zaman bu halin ne annem? Kıskanıyorsun bu doğal bir şey ama eşine güveniyorsan-"
Hızla, "Anne," dedim. Gözlerimdeki yaşları silip ayağa kalktım. "Biz nişanlıyken Baran'a attığı mesajlar aklıma geliyor bir de evlendiğimizde de aynı saçmalığı yaptı."
Kaşları şaşkınlıkla havalandı. "Olur mu öyle şey kızım," o da oturduğu yerden kalkmıştı. "O zaman ben o Baran'ın kulağını çekerim." Gülümseyerek Pınar anneme baktım.
Zil sesini duyunca annemden önce davranıp mutfaktan çıktım. Kapıyı usulca araladığımda göz göze geldik. Bana baktı ve gülümsedi. O bana gülümserken ben ona gülümsemek dahi istemedim. Kıskançlık bütün hücrelerime sızmıştı.
"Uhra," dedi kaşlarını çatıp. "Ne bu yüzünün hali yavrum?" Huysuzca kollarımı göğsümde topladım.
"Ne varmış yüzümde, hoşuna gitmiyorum artık herhalde." Derin bir nefes aldı ve içeriye geçti.
"Uhra," dedi ayakkabılarını çıkarırken. "Senden başka hoşuma giden bir şey yok." İçeriye girdikten sonra direkt banyoya ilerledi ve bende hızlıca arkasından gittim.
"Ellerimi yıkayacağım." Omuz silktim. "Yıka çok konuşma."
"Ya sabır." Hızla banyonun kapısını kapatıp mutfağa yöneldim ve o da bir hışımla kapıyı çarpıp arkamdan geldi. Şu an ben kıskançlıktan deliriyorum.
"Sorunun ne Uhra?" Derken mutfağa girmiştik. Pınar annem bize dönünce Baran sustu.
"Hoş geldin oğlum."
"Hoş buldum validem." Pınar anneme yaklaşıp başının tepsine öpücük kondurdu. "Ne yemek yaptın?" Gözlerim sinirle büyüdü. Yemekleri ben yapmıştım bunu anlamamış mıydı!
"Uhra kızım yaptı," dedi Pınar annem. "Senin sevdiğin yemekleri yaptı." Annem bana baktı ve imalı imalı gülümsedi.
Baran birden bire bana dönüp tek kaşını kaldırdı. "Uhra yaptı. Benim sevdiğim yemekleri yaptı bir de." İmasını çok net anlamıştım. Ama tavır aldığım konu başkaydı.
Yemek yedikten sonra çaya kalmadan ayaklandık. Benim moralim hepten bozulmuştu ve Baran üzerime gelmemek için ekstra çaba harcıyordu. Pınar annem aramızdaki dengesizliği sezdiği için erken kalkmamıza bir şey demedi.
Arabada yerimi alıp başımı cama çevirdim. Baran ise arabayı çalıştırdı ve mahalleden çıktık. Başımı iyice geriye yaslayıp yolu izledim.
"Günün nasıldı?" dedi aramızdaki soğukluktan memnun olmadığını belli edip.
"İyiydi." Onu kısaca yanıtladım. Baran kıskandığımın farkında olduğu için sessizce önüne döndü.
Eve vardığımızda Baran'ı beklemeden arabadan inip eve girdim. İçeriye geçince çantamı portmantoya asıp banyoya ilerledim. Soğuk su ile elimi ve yüzümü yıkayıp banyodan çıktım. Kapının önünde kaşları çatık bir şekilde bana bakan Baran'a ters bakışlar attım. Sinirli bir şekilde kolumu tuttuğu anda Baran'a daha çok sinirlendim. Sinirlendiği zaman ne yapacağını kestiremiyor ve her yere saldıracak gibi duruyor.
Sinirlenmişti. Sert solukları yüzüme çarparken konuştu. "Beni umursamadığın zaman her şeyi yakasım geliyor."
"Sinirimi senden çıkarmamak için." dedim yüzümü asarak. Beni kolları arasına çekip başımın üstüne çenesini bastırdı. Sinirli olduğu için hala sert soluklar alıyor. Usulca kollarımı beline sardım. Ben onun tek bir temasıyla sakinleşiyorum, bütün sinirim tuzla buz oluyor.
"Çıkar. Sinirin benden çıksın ama beni görmezden gelme." Başımı göğsüne yasladım. Kokusu ciğerlerime sızıp orada hüküm sürüyor.
"Gelmem." Usulca kollarımı boynuna çıkarıp sardım. Beni kucağına alıp oturma odasına doğru ilerledi.
"Kıskandığının farkındayım. Görevden geldik ve tim ile beraber kantinde oturuyorduk. Timde ufak bir yara alan arkadaşımızla ilgilendi ve onların yanına oturdu." O konuştu bense sessiz kaldım. Koltuğa oturup beni kucağına yatırdı. Eli sırtımda aşağı yukarı hareket ederken ben başımı boyun boşluğuna koymuş kokusunu içime çekiyordum.
"Bir daha olmasın," dedim huysuzca. "O kadın geldiği anda oradan uzaklaş. Yara falanda alma alırsan da gel karın seni tedavi eder." Baran kahkaha atarak boynumdan öptü.
"Olur yavrum, iki elim kanda da olsa sana gelirim." Gülümseyerek başımı boyun boşluğuna gömdüm.
"Bana gel, ne olursa olsun gel sevgilim."
Boynuma ufak ufak öpücükler bırakırken konuştu. "Korktuğun başına geldi." Huylandığım için omuzumu oynattım. Baran geriye çekilince başımı göğsünden kaldırdım.
"Öyle oldu." Sabah dile getirmiştim ve akşamı kavga ettik. Midem bulanınca Baran'ın kucağından kalkmaya çalıştım ama bana engel oldu. Elimle ağzımı kapatıp Baran'ı geriye çekilmesi için ittim ve hızla kucağından kalkıp banyoya koştum.
"Uhra," Baran'ın endişeli sesiyle yüzümü yıkayıp banyodan çıktım. Bana bakıp kaşlarını çattı.
"Bu kadar mide bulantısı normal mi Uhra?" Banyonun kapısını çekip mutfağa ilerlemeye başladım.
"Evet, çok yemek yedim bu yüzden bulantım oldu."
Yanıma daha çok yaklaşan Baran kolunu belime sardı. Buzdolabına yönelip kapağını açtım. Gözüme limonlar çarpınca bir tane limon alıp dolabı kapattım. Limonu dilimledikten sonra tuzlayıp yemeye başladım. Limon mide bulantısını alıyordu.
Baran duş alıp giyindikten sonra ben geçip duş aldım. Islak saçlarımı sarıp odaya geri döndüm. Yüzüstü uzanan Baran, başını benim olduğum tarafa çevirip gözlerini araladı. Üzerimde kısa pamuklu bir gecelik vardı. Rahat olduğu için giymiştim ve Baran şu an üzerimi süzüyor.
"Süzme ya!"
Sırıtarak sırtüstü uzandı. "Karımsın. Sende beni süz güzelim."
Başımı iki yana sallayıp banyoya ilerledim. Banyo dolabından kurutma makinesini çıkarıp saçlarımı kuruttum. Odaya geri döndüğümde Baran uyuyordu.
"Hemen de uyu."
Sol tarafında yerimi aldıktan sonra ince pike ile üzerimi örttüm. Baran gözlerini açıp bana doğru döndü. Yavaşça uzandığı yerden doğrulup üzerime eğildi ve ellerini başımın iki yanına sabitledi.
Derince saçlarımdan nefesler alırken konuştu. "Uyumasak mı?" Dudakları yanağımdan sonra çehremde gezindi. Belli belirsiz bir omuz silkerek kollarımı boynuna sardım.
"Uyumayalım." Kollarım daha çok sıkılaşınca dudakları tenimi arşınladı.
Bir gece daha dedi kafamdaki ses. Baran ile ziyan olmayan bir gece...
"Uhra'm." Bana seslenen Baran'a cevap vermeden ağzımı çalkalamaya devam ettim. Gözlerimi açar açmaz banyoya koşmuştum. Yanı başımda Baran'ı görünce tebessüm ettim.
"İyi misin güzelim?" Bana elindeki havluyu uzattı. Uzattığı havlu ile yüzümü kurulayıp kirli sepetinin üzerine attım.
"İyiyim hayatım." Ellerini iki yanağıma koyup alnımdan öptü. "Günüm aydı."
Hala çok uykum olduğu için sessizce aramızdaki mesafeyi kapatıp başımı göğsüne yasladım. "Baran hala çok uykum var." Cümlemi bitirmem ile ayaklarım yerden kesildi.
"Saat daha sabahın altısı, en iyisi uyuyalım." Beni yavaş hareketlerle yatağa yatırıp yanımda yerini aldı. Bomboş olan midem çalkalanınca gözlerimi sıkıca yumdum. Midem tekrar bulandığı için ağzımdan nefes alıp burnumdan verdim. Genellikle sabahları ve aşırı yemek yediğim zaman kusuyorum. Bu durum hiç hoşuma gitmiyor. Baran beni göğsüne çekip saçlarıma ufak bir öpücük bıraktı.
Gözlerimi açtığımda Baran yanımda yoktu. Yerimden kalkıp odaya kısa bir bakış attım. Yan tarafta duran telefonuma uzanıp saate baktım.
11:02
Baran çoktan gitmişti. Hala izinli olduğum için huzursuzdum. Banyoda rutin işlerimi halledip odaya geri döndüm. Telefonum çalınca elimdeki çamaşırları kirli sepetine atıp telefonu açtım.
"Uyanmışsın güzelim." Sesini duymak içimdeki kelebeklere hayat bahşetti. Görmeyeceğini bilsemde genişçe gülümsedim.
"Uyandım. Giderken neden uyandırmadın?" İç çekince kıkırdadım. Ve beni evde tek bırakması beni şaşırttı.
"Gece uyumadın bu yüzden uyandırmak istemedim." Söyledikleri ile daha fazla gülümsedim. Her anında beni kendinden önce düşünüyor.
"Baran," dedim son harfleri uzatarak.
"Söyle güzelim."
Derin bir nefes soluklandım konuşmadan önce. "Akşam gelirken elma alır mısın?" Birden gülmeye başladığı için kaşlarım çatıldı. "Komik mi?" Güldüğü için ona kızdığımı belli ettim. O gülünce seviniyorum ama komik bir şey söylemediğim için yüzüm asıldı.
"Sana gülmedim güzelim, abine güldüm." Kaşlarım meraklı bir edayla havalandı.
"Abim orada mı?"
"Dışarıda eğitim veriyor. Sinirli." Abimin sinirli halini düşününce bende gülümsedim. Sinirli olunca eline geçen her şeyi fırlatma potansiyeline sahip.
"Peki sana ne dediğimi duydun mu?"
"Duydum yavrum. Canın mı çekti?"
"Evet, böyle ekşi ve yeşil, of bir de sulu sulu." Baran bu halime gülünce bende güldüm.
"Güzelim şimdi kapatmam lazım sonra arayacağım."
"Görüşürüz bir tanem."
Telefonu kapatıp odayı toparladım. Yatak odasında işim bitince alt kata indim. Mutfakta bir şeyler atıştırıp oturma odasına geçtim. Kızları arayıp koltuğa uzandım.
"Kızlar," dedim neşeyle.
"Abini tekme tokat döveceğim." diyen Elisa ile kahkaha attım. Elisa bu, yapar mı yapar.
"Canım hep bir şeyler yemek istiyor." Aleyna'nın söylenmesine gülümsedim ve konuşan Almila'ya kulak verdim.
"Şu Demet ablanın kızı Şengül kaçmış." Her zamanki Almila. Bu kız bıkmıyor kesinlikle.
"Kızlar ya yeter!" diye sitem ettim.
"Abin tutturmuş nişanı büyük salonda yapalım. Hayır çok kalabalık olmayacağız."
Elisa'yı dinledikten sonra konuştum. "Kuzum kalabalık oluruz. Hem onların arkadaşları falan gelir." Açıkça fikrimi dile getirdim. Yani abilerimin çevresi bayağı kalabalık. Cihad abimin nişanı tahminimizden daha kalabalık olmuştu.
"Çok büyük olmasına ne gerek var Uhra. Çok masraf yapıyor senin bu abin." Elisa'nın bu tutumu beni gülümsetti. Abimi çok düşünüyor.
"Kızlar bir şeyler yemek istemiyorum ama yiyorum." Aleyna'nın söylediklerine kahkaha attım. Benim iştahım pek fazla yok bu yüzden sürekli bir şeyler yiyemiyorum.
"Kız bu çelimsiz bile kocaya kaçmış." Kızlar Almila'nın sözlerine kıkırdadılar.
Elisa lafa atıldı. "Ne yani abim de seni mi kaçırsın?"
"Ne alaka be manyak mısın?" dedi sinirli bir şekilde. Elisa'nın konuşmasına müsaade etmeden konuştu. "Annem çağırıyor işimiz var. Bay bay çelimsizler."
Almila hattan ayrılınca üçümüz kaldık. Kapı sesi gelince ayağa kalkıp oturma odasından çıktım. Baran elinde poşetle bana doğru yaklaştı.
"Baran," dedim şaşkınlıkla. Kızları unutup Baran'a doğru ilerledim. "Hayatım akşam getirirdin." Gözlerim elmalar ve Baran arasında mekik dokudu. Baran bu halime gülümseyip şakağımdan öptü.
"Benim eşimin canı çekmiş bekletmemeliyim." Kıkırdayarak kollarımı beline sardım. Aklıma telefon gelince hemen kulağıma götürdüm.
"Abime bak, biz olsak elli defa söyletirdi." Aleyna'nın söylediklerine güldüm.
"Kapatıyorum sonra görüşürüz." Konuşmalarına müsaade etmeden telefonu kapattım. Baran ile beraber oturma odasına geçtim.
"Kiminle konuşuyordun?"
"Kızlarla." Baran'a tatlı tatlı gülümsedim.
"Sen otur güzelim, ben elmaları yıkayıp geliyorum."
Baran'ı onaylayıp koltuğa oturdum. Elinde elma tabağıyla geri gelen Baran, yanıma oturunca Baran'a doğru döndüm. Elinden tabağı çekip almaya yeltendiğimde elini havaya kaldırdı. Kaşlarımı çatarak Baran'a baktım.
"Bir tane alacaktım ama Baran." Yüzümü asarak baktım. Ne diye böyle yapıyor bu adam ya!
Dilini damağına vurup cık cıkladı. Kaşlarımı çatarak Baran'a bakmaya devam ettim.
"Neden?" Yüzüm epey asıldı. Bu halim hoşuna gitmiş çünkü pişmiş kelle gibi gülüyor!
"Bunları gördün kocanı unuttun." Gözlerimi kısarak Baran'a yaklaştım.
"Fırsatçı." Hafif dudakları iki yana kıvrıldı. "Baran hadi şu tabağı ver." Dudağı sağ tarafa kıvrılınca gözlerim dudaklarına kaydı. Yutkunup bakışlarımı elindeki tabağa çevirdim.
Onun tabağı vereceği yok bu yüzden ona daha çok yaklaşıp dudaklarımı dudaklarına değdirdim. Belimdeki elleri sıkılaşınca Baran'a biraz daha yaklaştım. Amacım onu kandırmaktı ama ben ona kandım.
Alnını alnıma yasladığında nedense gülesim geldi. İkimiz de sık nefesler alıp veriyorduk. Elindeki elma dolu tabağı orta sehpaya bırakıp beni üzerine çekerek geriye yaslandı. Başımı göğsüne yaslayıp usulca gözlerimi kapattım.
"Kahvaltı yaptın mı?" Göğsüne iyice iliştim.
"Bir şeyler atıştırdım." Yüzüme gelen saçlarımı geriye doğru itip kulağımın arkasına sıkıştırdı. Gözlerim sehpadaki elma tabağına kaydı ve uzanıp bir tane elma alarak geri uzandım.
Gözlerimi açtığımda Baran ile aynı vaziyette uyumuştuk. Hafif kıpırdandığımda hızla gözlerini açıp bana baktı.
"Herhalde senin işin yok." Yavaşça doğrulmaya çalıştım. Hafifçe gülümseyip benimle birlikte doğruldu.
"İzin alıp gelmiştim." Onaylayıcı sesler mırıldanıp başımı dizlerine yasladım. Nedense kendimi çok halsiz hissediyorum. Baran yanımdaysa ona sarılıp sürekli uyumak istiyorum.
"Uykucu," gözlerimi kısarak Baran'a baktım. Elini yanağımda gezdirip gülümsedi.
"Hatırlıyor musun doğum günümde kumandayı koltuğa fırlatıp gitmiştim?" Hızla gözlerimi kapatıp açtım. "Ben geri geldiğimde koltuğun üzerinde uyuyordun. Seni uyurken birkaç dakika izleyebilmiştim." O anı hatırlayınca başımı dizilerinden kaldırdım.
"Evet, neden kızdığını bile anlamamıştım." Ellerimi elleri arasına alıp alnını alnıma yasladı. Aslında Baran pek konuşkan değil ama biz onunla yan yana gelince ikimizin de hep konuşası geliyor, hoş o benden daha konuşuyor yanımdayken.
"Sen, biri ile mesajlaşıp sürekli gülüyordun. Çok dokunmuştu." Bana kalbini işaret etti. Geri çekilip ellerimi yanaklarına yerleştirdim.
"Sorsan kim olduğunu söylerdim ki." Gözlerime böyle bakıyor olması beni heyecanlandırıyor. Onun bana aşkla bakması atan kalbimin daha hızlı atmasını sağlıyor. Aradan yıllar geçse bile eminim biz birbirimize böyle bakacağız. Ellerimi saçlarına götürüp saçlarını sevdim.
"Aleyna ile konuşuyordum. Onunla dalga geçmiştim o da sinirlenince gülmüştüm." Aramıza açtığım mesafeyi kapatıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Burnumun ucuna minik bir öpücük bırakıp beni kolları arasına aldı.
"Uhra'm," adımı içten söylemesi bile bana beni sevdiğini anlatıyor. Bunu diliyle söylemesine gerek bile yok. Bakışı, gülümsemesi, susması... Her hareketi bana 'Seni seviyorum' der gibi.
Şu an romantik bir zaman dilimindeydik ama ben, "Acıktım," diyerek anın büyüsünü bozdum. Baran gülerek ayağa kalktı.
"Güzel karım ve bebeğimiz acıkmış. O zaman yemek yapalım." Kıkırdayarak Baran'a daha sıkı sarıldım. Elimden tutup ayağa kalkmamı sağladı. Beraber mutfağa ilerledik. Beni masaya oturtup kendisi yemek yapmaya başladı.
Yemek yapışını izlemek o kadar güzel bir manzara ki bakmaya doyamıyorum. Dayanamayıp, yerimden kalkarak Baran'a yaklaştım. Kollarımı koca bedenine sarıp gülümsedim. O kadar yemek yapmaya dalmıştı, ona sarıldığımı idrak edemedi ya da etti ama sessiz kaldı. O yemek yaparken ben ona sıkıca sarılmıştım. Başımı sırtına yaslayıp kollarımı daha sıkı beline sardım.
"Acaba bebeğimiz olduğu zaman bu kadar çok birbirimize sırnaşabilecek miyiz ya da uyuyabilecek miyiz?" Aklımda bütün hayallerimiz canlandı ve ben heyecanla gülümsedim.
"Güzelim, ben sana her istediğimde sarılacak fırsatı bulurum artık gerisini sen düşün." Acıtmayacak bir şekilde sırtına vurdum.
"Ben uyurken sen bebeğimizi uyutacaksın baştan anlaşalım." Baran bana döndüğünde sağ kaşı kavisli bir biçimde havalandı.
"Uhra'm ciddi değilsin değil mi?" Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Yoo gayet ciddiyim." Sesini çıkarmadan yemek yapmaya devam etti.
Her erkeği diz çöktüren bir kadın vardır.
"Bende yardım etmek istiyorum." Bakışları beni bulduğunda çarpıkça gülümsedi.
"Desene iki tane bebek olacak evde." Sözleri üzerine gözlerimi kısarak Baran'a baktım.
Şaşkınlığımı gizlemeden, "İki mi?" diye sordum.
"Sende daha bebeksin güzelim." Kaşlarımı çatarak Baran'a bakmaya devam ettim.
"Gidip üzerimi değiştireceğim sende yemeği çabuk yap. Bu ne uyuşukluk ya. Biz çok acıktık." Söylene söylene mutfaktan çıktım. Baran ise bu halime gülmekle yetindi. Hızlıca merdivenleri çıkıp üst kata ulaştım. Üzerime rahat bir şeyler giysem benim için daha iyi olur.
"Uhra," Baran bana seslenince merdivenlerin başına geri döndüm. Birkaç basamak indiğimde başım döndü ve ne yapacağımı şaşırdım. Gözlerim kararınca elim boşluğa düştü. Gözlerim kapanırken bedenim merdivenlerden yuvarlanmaya başladı.
"Ah!"
🌼
Baran duyduğu gürültü ile koşarak mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldi. Merdivenlerin başında Uhra'yı iki büklüm görünce neye uğradığını şaşırdı. Uhra'nın elbisesindeki kan gözüne çarpınca, gözleri haddinden fazla açıldı.
"Uhra aç gözünü! Uhra!" Daha fazla beklemeden kucağına alıp evden çıktı. Uhra'yı arabanın arka koltuğuna yatırıp sürücü tarafına geçti. Korkudan ayaklarına terlik bile giymemişti.
Normalde panik olan bir adam değil ama sevdiği kadını, kanlar içerisinde yerde iki büklüm gördüğü anda elleri titremeye başlamıştı. Endişeli bir halde telefonunu çıkarıp Cihad'ı aradı.
"Cihad kardeşim, Uhra merdivenlerden düştü. Annemlere haber verin hastaneye gidiyoruz." Cihad'ın konuşmasını beklemeden telefonu kapatıp yan koltuğa fırlattı. Gözleri Uhra ile yol arasında mekik dokuyordu.
Hastaneye varınca arabayı gelişigüzel park edip arabadan indi. Uhra'yı kucağına aldıktan sonra yalın ayak acile koştu. Ona doğru gelen doktor ve hemşireleri görünce derin bir soluk aldı. Korkudan dizleri tir tir titriyordu.
"Karım merdivenlerden düştü, hamile." Uhra'yı sedyeye yatırıp doktorların söylemesi ile zorda olsa geri çekildi.
"Sizi dışarı alalım." Hemşireyi duymuyordu. Uhra'yı baygın halde görmek nefesini kesmişti. Gözleri hala Uhra'nın üzerinde geziniyordu.
"Beyefendi lütfen dışarı çıkar mısınız?" Daha fazla kimseye zorluk çıkarmadan kapının önüne çıkıp yere çöktü. Neler olduğunu düşündükçe delirecek gibi hissediyordu. Sakin olmak için birkaç soluk alıp gözlerini kapattı.
"Hepsi benim yüzümden." Korkuyla yumruk yaptığı elini yere vurdu. "Eğer ben çağırmasam Uhra geri dönmezdi. Kahretsin ardından gitmeliydim." Başını ellerinin arasına alıp gözlerini kapattı.
"Baran," Cihad'ın sesi ile başını yan tarafına çevirdi. Ağladı ağlayacak bir vaziyetteydi. Anneleri gözü yaşlı bir vaziyette hızlı adımlarla yanına ulaştı.
"Kızım nasıl?" Aylin Hanım'ın sorusu ile başını yere eğdi.
"Bilmiyorum anne, içerideler." Cihad elini Baran'ın omzuna atıp omzunu sıktı destek olurcasına.
"Nasıl oldu?"
"Yemek yapıyorduk üzerimi değiştireceğim dedi mutfaktan çıktı. Bende Uhra dedim yemek hazırlıyorum gitme ama çoktan gitmişti. Sesli bir gürültü duyunca mutfaktan çıkıp merdivenlere koştum. Yerdeydi, ne yapacağımı bilemedim." Baran'ın kötü olduğunu anlayınca, "Tamam kardeşim." dedi.
Dakikalardır kapının önünde bekliyorlardı. Barın'da duyunca hızlıca gelip hiçbir şey konuşmadan içeriye girmişti. Cihad endişeden bir sağa bir sola döndüp duruyordu.
"Yeter Cihad." Aleyna'yı duyan Cihad derin bir nefes alıp, eşinin yanındaki boş yere geçip oturdu.
Baran ise kapının eşiğine çökmüş oturuyordu. Aklı içerideydi. Eğer bebeğine ya da Uhra'ya bir şey olursa nasıl toparlanabiliriz diye düşündü. Düşünmek bile istemiyordu. Vicdan azabı bir ip gibi boynuna sarılmış onu boğuyordu.
Açılan kapı ile herkes ayaklanıp doktorun karşısına geçti.
Aylin Hanım telaşlı bir halde "Kızım nasıl?" diye sordu. Doktor güler yüzü ile herkese kısa bir bakış attı.
"Uhra gayet iyi, bebeğiniz annesine sıkı sıkı tutunmuş. Başını çarpmış ve düşük tehlikesi olduğu için bugün burada tutacağız. Onun dışında her şey yolunda. Geçmiş olsun." Baran tuttuğu nefesi bir solukta dışarı bıraktı.
Uhra'yı bir an önce görmek için kapıya ilerledi ama "Baran," diyen annesinin sesi ile durdu.
"Oğlum dur, Barın çıksın öyle içeriye girersin." Annesini dinleyip durdu ama içeriye girmemek için kendini zor zapt ediyordu.
Barın kapıyı açınca hızlı adımlarla kapıya ilerledi. Barın gözlerini annesine çevirip kimseyle konuşmadan Aylin Hanım'a doğru ilerledi.
"Oğlum," Barın sesini çıkarmadan Aylin Hanım'a sarıldı. Korkmuştu. Buraya nasıl geldiğini bile hatırlamıyordu. Baran korku dolu bakışları ile Barın'a bakıyordu.
"Barın kötü bir şey mi oldu?" Sesi acı çektiğini gösteriyordu. Barın annesinin belinden kollarını çekip Baran'a baktı.
"Yok kardeşim iyiler, sadece çok korktum." Baran başını yere eğdi.
"Hadi içeriye geç Uhra uyanmak üzere, uyanınca sakinleştir." Baran daha fazla beklemeden kapıya ilerledi. Hızlı hareketlerle kapıyı açıp içeriye girdi. Gözleri yatakta uyuyan Uhra'da takılı kaldı. Yavaş adımlarla yatağın başına ilerleyip sandalye çekerek oturdu.
Uhra'nın yüzüne gelen saçlarını eliyle geriye itip yüzünü inceledi. Kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. Bu küçücük beden onu öylesine değiştiriyor, kalbinin atışını hızlandırıyordu ki o bile anlamıyordu. Gülümseyerek Uhra'nın elini elleri arasına alıp öptü.
Yavaş yavaş gözlerini açan Uhra etrafına bakındı. Her şeyi hatırlayınca elini Baran'ın elinden çekip karnına götürdü. Uhra birden bire ağlamaya başlayınca Baran elini tutup sakinleştirmeye çalıştı.
"Uhra'm," dedi sakin bir tonda. Uhra hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti.
"Baran, bakamadım bebeğimize; ben koruyamadım bebeğimizi."
Baran elini Uhra'nın yanağına koyup kulağına doğru eğildi. Diğer elini de Uhra'nın karnına yerleştirip konuştu. "Burda bebeğimiz, bizi bırakmadı güzel annesi."
Baran'ın söylediklerini kesik kesik anlayan Uhra, gözlerini sıkı sıkı kapatıp ağlamaya devam etti. Çok korkmuştu. Hiç olmadığı kadar çaresiz hissetmişti. Baran, Uhra sakinleşsin diye saçlarına ufak ufak öpücükler kondurdu. Ağlaması azalınca kısık bakışlaruyle Baran'a baktı.
"Özür dilerim." Baran kaşlarını çatarak baktı.
"Asıl ben özür dilerim güzelim." Uhra uzandığı yerden doğrulmaya yeltenince Baran engel oldu.
"Bebeğimizi kaybettim diye çok korktum." Fısıltısı Baran'a ulaşınca, usulca Uhra'nın saçlarını okşadı.
"Bizimle, çok iyi bakacağız bebeğimize. Bizden gitmemek için çabalamış bizde onun için çabalayacağız yavrum." Kapı çalınca ikisi de zorlukla birbirinden ayrıldı.
İçeriye giren Cihad hızlı adımlarla Uhra'nın yanına yaklaştı. "Uhra iyi misin?" Cihad, Uhra'nın yanı başında durdu. "Abim, iyisiniz değil mi?" Cihad'ın sesindeki endişeyi fark eden Uhra tebessüm etti.
"İyiyim abim." Biraz olsun endişesi dinen Cihad rahat nefes aldı. Barın ve Berkin'de Uhra'ya sarıldıktan sonra Cihad'ın yanına geçtiler. Aylin Hanım yaşlı gözlerini silip kızına sarıldı.
"Kızım," hıçkırığını tutamayan Aylin Hanım Uhra'ya sarılıp ağlamaya devam etti.
"Annem iyiyim, ağlama artık." Aylin Hanım'ın yanaklarını öpüp gülümsedi.
"Aylin ağlatacaksın kızı, bak iyiler çok şükür." Pınar Hanım da Uhra'ya sarılıp geri çekildi.
"İyiyim, hepinizi telaşlandırdık." Mahçup bir ifadeyle odadaki herkesin üzerinde göz gezdirdi.
"Uhra," dedi Cihad kızarak ve devam etti. "Yeğen geliyormuş hiç haberimiz yok." Cihad'ın söyledikleri Uhra'yı hem utandırdı hem de gülümsetti.
"Utanma miniğim, bak seninde yeğenin geliyor." Cihad söylediklerinin ardından Aleyna'ya göz kırptı.
"Abi yaa."
Baran öylece Uhra'yı izliyordu. Baran ile göz göze gelen Uhra huzurla gülümsedi. Baran için bu kadının gülüşü huzur veriyordu.
🌼
Kaybetme korkusunu iliklerime kadar yaşamıştım. Gözlerimi açtığım ilk anda aklıma gelen düşünceler tüm duygularımı istila etmişti lakin Baran'ın bana fısıldadığı kelimeler tıpkı bir büyü gibi tüm hücrelerime yayıldı.
Bakışlarım odanın dört bir yanında gezindi. Herkes buradaydı. Gözlerim sol yanımın sahibini görünce ışıldadı. Ona her bakışımda kalbim ağzımda atıyor ve şu an olduğu gibi; gözlerim kısa bir süreliğine karnıma dokunduğunda gülümsedim. İçeridekilerden utanmasam elimi karnımdan bir an bile çekmezdim.
"Bu günlük bu kadar ziyaret yeter. Uhra dinlensin sizlerde evlere." Barın abimin söyledikleri ile kıkırdadım. Ciddi ciddi herkesi kovuyor.
"Anne sakın, bak Baran burada."
Annem, Barın abimin ısrarlarına katlanamayıp Berkin abimle gitti. Barın abim odaya geri döndüğünde Merve hoca ile gelmişti.
Merve Hocam bana sıcacık gülümsedi. "Nasılsın Uhra?"
"İyiyim hocam, siz nasılsınız?"
"İyiyim tatlım. Bebeğin kalp atışlarını dinlemek ister misiniz?" Bakışlarım Baran'ı bulduğunda bana baktığını gördüm. Bakışlarında bariz şaşkınlık vardı.
"Çok isteriz." Abim odadan çıkınca Merve hocamın yardımı ile karnımı açıp geri uzandım. Ultrason ekranına bakışlarımı çevirdiğimde genişçe gülümsedim. Oradaydı, bizi bırakmamış. Odada duyulan kalp atışıyla gözlerimden yaşlar hızla süzülmeye başladı. Gözlerim Baran'ı bulduğunda olduğu yere çivilenmiş gibiydi.
"Bu gerçek değil mi?" Baran'ın söylediklerine gülen Merve hocam gülümsedi ve bana baktı.
"Tabii ki gerçek."
Elimi eli arasına alıp avuç içini öptü. Gözlerimi Baran'ın yüzünde gezdirip gülümsedim. Gözleri dolu dolu bana bakıyordu ama kulağı odada yankılanan sesteydi. İkimizin gözleri birbirine tutulmuş eşsiz sesi dinliyorduk. Gözyaşlarım süzülünce ellerini yanaklarıma koyup yaşlarımı sildi. Elimi usulca Baran'ın yanağına yasladım. Hayat bu andan itibaren bizim için değişmişti. İçimde taşıdığım can bana anneliği sunuyor. Bu sorumluluğu layığı ile yerine getirmeye çalışacağım.
Merve hocamın işi bitince karnımı silip doğruldum ve sırtımı geriye yasladım.
"Uhra, düşük tehliken var bu yüzden mümkün oldukça uzanmalısın. Yazacağım ilacı kullan ileri tarihte tekrar görüşelim. Geçmiş olsun."
Merve hocam odadan çıkınca Baran gidip kanepeye uzanmıştı. Oturduğum yerden doğrulup kanepede uzanan Baran'a baktım. Gözleri kapalıydı, acaba uyuyor mu?
"Uyumuyorum güzelim." Konuşmasıyla gözlerim şaşkınlıkla açıldı. O benim düşüncelerimi mi okudu? Yok canım daha neler.
"Orada uyuyabilecek misin?"
Gözlerini açmadan beni yanıtladı. "Evet." Bir şey demeden geriye doğru yaslandım.
Rahat edemediğim için tekrar konuştum. "Üşümez misin?"
Hiçbir tepki vermeden konuştu."Hayır bu soğuk benim için hiçbir şey. Hava sıcak zaten güzelim." Sözleriyle ona manidar bir bakış attım. Hava buz gibi ve Baran'ın herhalde iç ateşi var.
"Hım." dedim belli belirsiz bir mırıltıyla. Cenin pozisyonu alıp gözlerimi yumdum ama hiç uykum yok. Düşük tehlikem olmazsa şu an kalkıp hastanede dolanırdım. Duyduğum çığlık sesi ile olduğum yerden ayaklandım. Tam karşımda duran Baran bana çatık kaşları ile baktı.
"Sakın!"
"Ama,"
"Uhra müdahale ediyorlar."
Baran'a üzgün üzgün baktım ama kanmadı. Beni yatağa geri uzandırıp üzerime örtüyü örttü.
"Baran,"
"Uhra'm,"
"Uyuyamıyorum."
"Neden?"
"Sen yoksun." Bakışlarım o hariç her yanda dolandı. Yavaş adımlarla yanı başıma tekrar geldi.
"Hadi kapat gözlerini, ben yanı başındayım." Onaylamaz bir ses çıkarıp yatakta yan döndüm.
"Yanıma uzan." Bir bana bir de yatakta boş kalan kısıma baktı.
"Rahat edemezsin Uhra'm."
"Sensiz uyumak istemiyorum." Dudakları sol tarafa kıvrılınca kalp atışım hızlandı. Benim zorumla yanıma uzanıp kollarını bana sardı. Anın verdiği huzurla gözlerimi yumdum.
"Siz iyi olun gerisi önemli değil." Mırıldandığı kelimeler ile gözlerimi aralayıp yüzünü inceledim. Kollarını sıkı sıkı bana sarmıştı. Yanağına masum bir öpücük bırakıp gözlerimi tekrar kapattım.
Bölüm hakkında düşünceleriniz?
Minik bebek hala bizimle :))
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
96.79k Okunma |
3.96k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |