26. Bölüm

25. BÖLÜM

z ;༊
kelebeginekseni

 

 

25.Bölüm

"Sensin, kalbim değildir,
Böyle göğsümü döven."
- Sabahattin Ali

Gözlerimi huzurlu bir halde aralayıp yan döndüm. Gözlerim onun aşığı olduğum çehresinde gezinmeye başlarken, derin nefesler eşliğinde sevdiğim adamı izlemeye devam ettim. Çatılı kaşları dikkatimi çekince ona biraz daha sırnaştım. Yetmiyor. Şu an kollarının arasında olmam bile az geliyor.

Gecenin bu saatinde neden uyandığım barizdi. Huysuzca kıpırdanıp doğruldum ve gözlerimi kırpıştırdım. Henüz hava yeni aydınlanmış ve benim açlıktan midem kazınıyor. Baran'a doğru döndüğümde gayet huzurlu bir şekilde uyuyordu ve onu uyandırmayı ne kadar çok istediysem bir o kadar da istemiyorum çünkü yeterince yoruluyor. Usulca uzanıp yanağından öptüm ve geriye çekildim.

Uykulu sesini duyduğum anda şaşkınlıkla duraksadım. "Bu saatte," dedi gözleri kapalıyken. "Sabah sabah nereye gidiyorsun?" Uykulu gözlerini araladı ve bana bin asırlık bir görüntü sundu. Bakışları canımı okuyor. O bir kere bakınca bile soluğum kesiliyor.

Dudaklarımı büktüm. "Çok acıktım."

"Çok mu?"

Yavaşça doğrulmaya yeltendi ama izin vermedim. "Uyu bir tanem," usulca ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. "Bir şeyler atıştırıp geleceğim."

Beni dinlemedi ve uykulu haliyle doğruldu. "Bizim bebeğimiz," derken ayağa kalktı ve yanıma gelmeye başladı. Önümde dizlerinin üzerine çöküp başını kaldırdı ve bana baktı. Şu an çok uykulu. "Ve her anında, elimden geldiği müddetçe yanında olacağım." Ellerimi yanaklarına yaslayıp gülümsedim.

"Acıkmış olsam bile mi?"

Başını yavaşça salladı ve ayağa kalktı. "Gecenin bir yarısı acıkmış olsan bile."

Kıkırdayarak elimi uzattım. Baran elimi tutup beni ayağa kaldırdı. Ayağa kalkmamdan sebep beni kollarının arasına alıp sıkı sıkı sarıldı. Sabah sabah içim huzurla dolarken geriye çekilip gülümsedim.

"Açım Baran, çok açım." Dudakları iki yana kıvrılırken eğilip alnımdan öptü.

"Günüm aydınlandı." Sözleri bittiği anda uzanıp dudaklarımı dudaklarıyla birleştirdim. Hiç beklemediği bir anda onu öptüm ve bu hoşuna gitti. Belimi sıkıca kavrayıp ona doğru yükselmemi sağladı. Açlığımdan ziyade ona kana kana susamış gibiyim. Her bir darbesi içimdeki kuru topraklara su serpiyor.

Nefes alışlarımı düzenlemeye çalışırken ne ara kapattığımı bilmediğim gözlerimi araladım. Bana bakıyordu. Gözleri her bir hareketimde gezindi. O beni benden alıp geriye sadece kendisini bırakıyor.

"Güzelim," derken ses tonu değişmişti. Gülümseyerek kollarımı boynuna sardım. Gözlerini kırpıştırdıktan sonra bakışlarını aheste aheste yüzümde gezdirdi. Kalbim hızlanırken geriye çekildim ve kolları arasından sıyrıldım. Bu heyecan kalbime zarar.

"Hadi mutfağa gidelim. Ama Baran senin uykun var biliyorum."

Kolunu belime sarıp beni kapıya yönlendirdi. "Hadi Uhra'm, çok konuştun daha çok acıkacaksın." Kaşlarımı çatarak arkamı döndüm ve ona ters bir bakış attım.

"Ama bir tanem, senin uyuman gerek. Güzelce dinlen birkaç saat sonra gideceksin." Merdivenleri aşıp mutfağa girdik.

"Uykumu aldım. Şu an benim için uykudan daha önemlisiniz." Yüzümdeki ifade yerini gülümsemeye bıraktı.

"Ya Baran," sırıtarak elimden tutup beni kendisine çekti ve sıkıca birbirimize sarıldık. Üstüm başım hep onun kokusuyla sarmalanmıştı. Onu göğüs kafesimde saklamak istiyorum.

"Yavrum, sen böyle Baran diyorsun benim içim eriyor ulan." Tebessümle başımı göğsüne yasladım. Onun kolları alışılmış gibi beni sarıp sarmalarken derince soluklandım.

"Biz böyle sarmaş dolaş durursak bir şeyler hazırlayamayacağız ve ben açlıktan bayılacağım." Belimdeki eli kıpırdadı ve kısa tişörtümü hafifçe yukarıya kaldırıp tenime temas etti. Teması vücuduma enjekte edilmiş panzehir gibi yayıldı.

"Tenin buz gibi Uhra." Beni dikkatli bir şekilde kendinden uzaklaştırdı. Kaşları çatılırken bakışlarını üzerimde gezdirdi ve sıkıntılı bir şekilde soluklandı. Üzerimde şortlu takımım var ve uyurken gayet rahat oluyor.

"Hayır bir tanem, senin elin sıcak." Baran bana ters bir bakış atınca güldüm. Bana ciddi ciddi ters ters bakmıştı. Biraz çekinmiş olabilirim ama onu hiç ciddiye alamıyorum.

"Karına şöyle bakma, hiç hoş değil." Belime kolunu sardı ve tutuşu sıkılaştı. Baran beni birden bire kendine çekti.

Soluğu saç diplerimde biterken nefes alışım hızlanmaya başladı. "Karımda üşütmesin. Güzel karım kendine dikkat etmiyor." Bakışları tekrar üzerimde gezindi ve hafifçe sırıttı. "Ne yapalım vücut ısını mı yükseltsek?"

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken Baran'ın göğsüne elimi koydum. "Hayır, ben üzerime uzun kollu bir şeyler giyerim."

Başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Karımı özlemiş olamaz mıyım?"

"Olabilirsin ama karın hamile canım." Bu kez ne demek istediğimi anlamıştı.

Kaşlarını kaldırdı ve daha yeni anlamış gibi başını salladı. "Yasak yani," kıkırdayarak kollarımı boynuna sardım. Bu adam neden bu kadar tatlı anlamıyorum.

"Çok yasak sevgilim. Elin elime değmemeliymiş."

Baran gözlerini büyüttü. "Sikerim öyle yasağı."

Hızla elimi dudaklarına çarptım. "Küfür yok. Evde küfür yok."

Dudaklarında duran elimi tutup avuç içine öpücük kondurdu. Karşısında mum gibi eridim. Tamam, belki ağzına vurmuş olabilirim ama kesinlikle çok yavaş vurmuştum. Ben düşüncelerime dalarken Baran ellerimizi birbirine kenetledi.

"Direkt kahvaltı yapalım bence," diye söylendim. Yorum yapmadı ve sadece başını olumlu anlamda salladı.

Baran ile sarmaş dolaş halimize son verip kahvaltı hazırlamaya başladım. Canım şu an patates kızartması yapmak istiyor ve zaman kaybetmeden patates kızartması yapmaya koyuldum. Ben kahvaltı hazırlarken Baran öylece beni seyretti tabii arada ona sataşıp durdum ama yine de bir şey demedi.

"Kahvaltımız hazır." Gözlerimi masada gezdirip gülümsedim.

Baran arkama geçip kollarını belime sardı ve başını omzuma yasladı. "Bir ay tek mi izinlisin?"

Ellerinin üzerine ellerimi koydum. "Evet bir tanem, zaten sekizinci ayda doğum iznine ayrılırım büyük ihtimalle."

Başı usulca boyun boşluğuma sızdı. Dudakları tenime dokunduğu anda ürperdim. "Dikkat et kendine. Ben karargaha geçmeden önce annemlere haber veririm."

Kolları arasında Baran'a doğru döndüm. "Biz, hamile olduğumu daha annemlere söylemedik." Baran bu şaşkın halime hafifçe gülümsedi.

"Akşam mahalleye gider söyleriz güzelim."

Heyecanla kollarımı Baran'ın boynuna sardım. "Çok sevinecekler." Sevincim onu mutlu ediyor. Dudaklarını alnıma bastırıp derin bir öpücük kondurdu ve hafifçe geriye çekildi.

Sakince kahvaltı yapmaya başladık. Kahvaltı boyunca gözüm masadan ayrılmadı ve sürekli bir şeyler yeme çabasındaydım. Tabii bu Baran'ın hoşuna gitmişti. Bir ara kahvaltı yapmayı bırakıp beni seyretti ama ona kızıp utandım diye söylendiğimde gülüp kahvaltısına devam etti. Şu an saat altı buçuk ve biz kahvaltı yapmıştık tabii ben tıka basa yemiştim. Hafiften midem bulanıyor ama sorun değil gibi duruyor.

"Baran," diye mırıldandım yatakta doğrulup. Ben doğrulunca o da ardımdan doğruldu. "İyi misin güzelim?"

"İyiyim ama midem bulanıyor." Yönünü bana doğru çevirdi ve kaşlarını çattı.

"Çok mu yedin Uhra'm?" Baran'ın söyledikleri yüz ifademin donuklaşmasına neden oldu.

"O ne demek Baran?"

Gözlerini kapatıp açtıktan sonra yanıma yaklaştı. "Yanlış anlama meleğim." Bir kere anlamıştım işte. Omuz silkip yatağa uzandım ve ona sırtımı döndüm. Hamilelikle birlikte alınganlığım epey arttı.

Benim gibi o da uzanıp kollarını bedenime sardı. Başı boyun boşluğuma gömülürken huysuzca başını oynattı ve sakallarının tenime batmasını sağladı. Hoşuma gittiğini bildiği için yapıyor ve ben gülmemek için kendimi zor tutuyorum.

"Yapmasana," keyifli bir halde söylendim. Gülümseyerek yerlerimizi değiştirdiği anda gözlerim kocaman açıldı. Midem zaten bulanıyordu şimdi daha fazla bulanıyor. Hızla kolları arasından sıyrılıp banyoya koştum ve saniyeler içinde banyoya girdim.

Benim ardımdan banyoya gelip saçlarımı ensemde topladı. Midem o kadar çok bulanıyor ki kendimi çok kötü hissediyorum. Böyle çoğu yemekten sonra kusuyor olmam çok iğrenç. Geriye çekilip elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçaladım.

"Baran," dedim yüzümü asarak. "Kötü kokuyor muyum?"

Baran gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Mis gibi kokuyorsun güzelim."

Yüzümü asarak Baran'ın göğsüne vurdum. "Kötü kokuyorum değil mi?" Alt dudağını dişlerinin arasına sıkıştırıp sustu. Kokuyordum işte. "Tamam, banyodan çık duş alacağım." Tek kaşı imayla yukarıyla kalktı. "Şu an çok kötü kokuyorum, banyodan çıkar mısın bir tanem?"

"Suyuma gidiyorsun anasını satayım. Sen böyle yapınca hayır diyemiyorum."

Yüzümü asarak üzerimde göz gezdirdim. "Kusmuk kokuyorum." diye söylendim o ise bu halime gülüyor.

Bana bakıp güldü. "Bir şey olursa seslen." Baran'a öpücük atıp duşa kabine yöneldim. O banyodan çıkarken ben suyu ayarlayıp üzerimi çıkardım.

Sıcak bir duştan sonra üzerime kalın pijama takımımı giyinip yatağa geçtim. Yediğim her şeyi çıkarmıştım şimdi ise karnım gurulduyor. Saatler önce kahvaltı yapmıştım. Yüzümde gülümseme oluşurken kazağımı kaldırıp elimi çıplak karnımda gezdirdim.

"Bebeğim," mırıltım gözlerimi doldurdu. "Beni şu an anlamıyorsun ama hissediyorsundur." Elim usulca göbeğimde gezdi. "Seni sabırsızlıkla bekliyoruz." Gözlerim yan tarafıma kaydı ve uyuyan Baran'a bakmaya devam ettim. İyi olduğuma emin olduktan sonra tekrar uyumuştu ve yarım saat sonra uyanacak. "Babanda yanımda. Biz buradayız bebeğim ve sen bize sağlıcakla gel." Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken anın gerçekliğini sorguladım. Gerçekti. Hamileydim.

"Ağlama," Baran'ın sesiyle gözlerimi ona çevirdim. Uyanmıştı. Uykulu gözleri yüzümde gezindi ve beni göğsüne çekti. Gözyaşlarım artarken saçlarıma derin bir öpücük bıraktı. "Uhra, ağlama artık."

Gözyaşlarımı elimin tersiyle silip doğruldum. Yarım saat sonra uyanacaktı ama şimdi uyandı. Baran gittikten sonra uyumam daha iyi olur. Önce onu yolcu etmeliyim.

"Tamam, iyiyim bir tanem. Sen gideceksin değil mi?" Uzandığı yerden doğruldu ve telefonunu alıp kontrol etti.

"Gideceğim. Elimi yüzümü yıkar giyinirim." Usulca başımı salladım ve yatağa uzandım. Baran banyoya giderken ben onun telefonunu alıp biraz kurcalamaya başladım.

Evlendikten sonra sosyal medya hesaplarını kapatmıştı ve şu an telefonunda hiçbir şey yok. Arama kayıtlarına baktığımda yüzümde gülümseme oluştu. Arama kaydında hep ben vardım ve işle ilgili aramaları da vardı. Kıkırdayarak mesaj kutusuna göz attım ve orada da bir şey yoktu. Zaten eve gelince telefonu çalmadığı müddetçe telefonuna dokunmazdı. Kocamın telefonuna bakmasam da olabilirmiş. Ben kendi kendime gülerken Baran banyodan çıktı.

"Bu gülüşün sebebi ne?" Tek gözünü kırpıp gülümsedi.

"Telefonunu kurcaladım. Arama kaydında en çok ben varım." Kaşlarını kaldırıp indirdi ve güldü.

"Olması gereken." Uzandığım yerden kalktım ve Baran'a yaklaştım.

"Giyinmene yardım edeyim kocacağım." Baran gülerek başını iki yana salladı ve önden ilerleyip giyinme odasına girdi. İzin gününde bütün üniformalarını yıkayıp ütülemiş ve askıya asmıştım şimdi ise içlerinden birini çıkarıp giyinmeye başladı.

"Normalde evden çıkarken üniforma giymezdin." Bana baktıktan sonra kemerini düzeltti.

"Direkt karargaha geçeceğim. Albay ile görüşeceğiz." Başımı usulca anladım anlamında salladım. Gömleğini giydiği anda aramızdaki mesafeyi kapatıp düğmelerini iliklemeye başladım. Bakışları altında yavaş yavaş düğmelerini ilikledim. İliklemem bitince kollarını belime sardı.

"Ben gelene kadar kendine dikkat et." Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım.

"Emredersiniz komutanım." Baran gülümseyerek başını eğdi ve dudaklarını dudaklarımın üzerine bastırdı. Öpüşü canımı okurken başımı kaldırdım. Kalbim kafesinde soluksuz kaldı. Ona doğru ilerliyordum. İçim çekiliyor. Bitmeyen hatta tükenmeyen bir arzuyla kuşanmışım. Son kez birbirimizi öpüp geriye çekildik.

"Gerçekler hayallerimden bile güzelmiş." Alt dudağımı dişlerimin arasına kıstırdım. Kollarım ne ara boynuna sarılmış bilmiyorum. Parmaklarım ensesindeki saçlarında gezinirken uzandım ve dudaklarına derin bir öpücük kondurup geriye çekildim.

"Daha yaşayacağımız çok şey var Baran. Hayallerimiz tek tek gerçekleşiyor." Belimdeki eli hareketlendi ve tenime sızdı. Dokunuşu beni kollarında eritti.

"Biliyorum Uhra. Her şey seninle o kadar çok anlamlı duruyor ki, hayalleri unuttum."

Birbirimize sıkıca sarıldıktan sonra Baran ile beraber giyinme odasından çıktık. O aynaya bakarken ben ardından ona bakıyordum. Bakışlarım üzerinde gezinirken içim gidiyor. Bu adamı böyle dışarıya bırakmam hata bence. Kendi düşüncelerim yüzümü gülümsetti.

"Güzelim," dedi bana doğru dönüp. Tek kaşını kaldırıp gülüşümü izledi.

"Sen sormadan hemen söyleyeyim. Bir tanem bence böyle dışarı çıkmanı yasaklamam gerekiyor." Güldü. Hatta sesli bir kahkaha attı. "Baran," dedim kaşlarım çatılırken. Niye gülüyor bu adam böyle ya!

"Alnıma adını falan mı yazsak yavrum?"

Yüzüm donuklaştı. "Yok," dedim Baran'a yaklaşarak. "Ben direkt seni eve kapatayım ya."

Baran kahkaha atarak kollarını belime sardı. "Yavrum," dedi usul usul. Sözleri içime dokunurken gülümsedim. "Senden başka hiçbir şeyi gözüm görmüyor. Her şeyde sen varsın."

Gülümsedim. "Tamam tamam, bana aşıksın biliyorum."

"Ne aşkı yavrum, aşk hislerimin yanında bi' si-" hızla dudaklarına elimin tersiyle vurdum. "Sikeyim," dediğinde tekrar dudaklarına vuracaktım ama başını geriye attı.

"Küfür etme Baran, küfür etme!" Hızla eğilip alnımdan öptü ve geri çekildi.

"Ağız alışkanlığı Uhra'm."

Ben Baran'a ters bakışlar atarken o tekrar giyinme odasına girdi. Ne alacağını bildiğim için ondan önce odadan çıktım. Yavaş yavaş merdivenleri inmeye başladığımda ardımdan geliyordu.

"Aynı saatte mi gelirsin?" Derken kapıya yaklaşmıştım. Dış kapının kolunu tutup Baran'a doğru döndüm.

"Ters bir şey olmazsa aynı saatte gelirim. Bir şey olursa hemen beni arıyorsun." Başımı olumlu anlamda salladım. Baran'ı yolcu etmek bile bana zor geliyor.

"Şuna bak," dedi gülerken. Aramızdaki mesafeyi iki büyük adımıyla kapatıp ellerini yanaklarıma yasladı. "Akşama geleceğim bu hallerin ne güzelim."

Küçük bir çocuk gibi omuz silktim. "Ne yapayım, seni yolcu etmek bile istemiyorum. Hep yanımda kal istiyorum. Bak bir de böyle çok yakışıklı olmuşsun ashabım bozuluyor."

Keyifli keyifli güldü. "Ben seni bu güzellikle hastaneye gönderiyorum ama." Sözleri gülmeme sebep olurken bakışlarımı kaçırdım.

"Bana çok aşıksın." Baran bu kez sabır der gibi bir tavırla başını sola çevirdi ve güldü.

"Aşığım Uhra. Ben sana zil zurna aşığım zaten. Aşkından ölüyorum kızım, bilmiyor musun?" Alt dudağıma dişlerimi geçirip güldüm.

"Sus, sanırım biraz fazla heyecanlandım."

Elleri yavaşça yanaklarımda hareketlendi. "Biraz olduğuna emin misin?" Baran'ın kapanından sıyrıldım.

"Ay, sen beni utandırma artık. Hadi geç kalıyorsun."

"İşine gelince nasıl da kaçıyorsun. Kaç yavrum, istediğin kadar kaç." Baran'ın ardından evden çıktım ve kapının önünde durdum.

"Uhra," bahçenin ortasında durdu. "Bu an var ya," gözlerim düşüncelerimin ardından doldu ve ben sıcacık gülümsedim. "Ben bu anın hayaliyle kaç geceyi sabah ettim." Gözlerimi kapatıp açtığımda gözyaşlarım yanaklarımdan süzüldü.

Başımı sol omzuma eğdim. "Kendine çok dikkat et bir tanem."

"Sende güzelim. Allah'a emanetsiniz." Dudaklarım tir tir titredi. Bebeğimizi hemen düşünmeye başlamış. Bu düşünce gözyaşlarımın artmasına sebep oldu.

Baran arabaya bindi ve ben onun gidişini bekledim. Araba hareket edince içeriye girip ardımdan kapıyı kapattım. Biraz daha uyuyup uyandıktan sonra evi toparlar akşam için yemek yaparım. Vakit evde nasıl geçecek bilmiyorum ama bir şekilde ilerleyecek.

🌼

"Bu çizimler sıkıntılı," Almila'nın kaşları çatıldı. Haftalardır bu çizimler için uğraşıp didinmişti şimdi ise beğenmiyorlardı.

"Siz," dedi siniri atarken. "Taslağı çok beğendik diye zırlıyordunuz." Şirket müdürünün gözleri büyüdü. Almila patronuna çok ağır bir şekilde çıkıştı. Sinirden elleri titriyordu.

"Laflarınıza dikkat edin Almila Hanım." Almila artık sinirine engel olamıyordu. Çizimlerini hızlıca toparladı ve çantasını koluna taktı.

"İstifa ediyorum. Ne haliniz varsa görün! Gidin kendinize başka mimar bulun!" Söylene söylene eşyalarını alıp odadan çıktı. Ona verilen odaya girince sinirle eşyalarını koltuğa bıraktı. Siniri daha çok artarken ona ait olan masaya yaklaştı ve masanın üzerindeki her şeyi devirip yere fırlattı.

"Aptallar! Sırf onunla yemeğe çıkmadığım için böyle davrandı! Aptal insan!"

Hızlıca kendisine ait eşyaları toparlayıp boş bir kağıt aldı ve istifasını yazdı. Eşyalarını aldıktan sonra odasından çıktı. Hızlı adımlarla müdürün odasına girip kağıdı masasına bıraktıktan sonra şirketten çıkmak için hareketlendi. Asansörlere ilerleyip düğmeye bastı ve asansöre bindi. Sinirden gözleri dolarken başını kaldırdı ve ağlamamak için çabaladı. Şirketten çıkar çıkmaz gözyaşları yanaklarından düştü. Elinin tersiyle gözyaşlarını silip hızlı hızlı yürümeye devam etti.

"Almila," duyduğu sesin gerçekliğini sorgularken olduğu yerde duraksadı. Gözyaşlarını tekrar silip arkasını döndüğü anda tekrar gözyaşları yanaklarından süzüldü. Ne işi var dedi kendi kendine. "Almila, neden ağlıyorsun?" Hızlı adımları Almila'nın yanında son buldu. Uzanıp gözyaşlarını silmek istedi ama yapamadı.

"Yok bir şey," diye mırıldandı kısılan sesiyle. "Senin burada ne işin var?" Yaşlı gözleri adamın yüzünü taradı.

"Hiç," dedi yayvan yayvan. "Geziyorum."

Almila'nın kaşları havalandı. "Buralarda mı geziyorsun Kerem?"

"Aslında," derken bakışlarını Almila'nın yüzünde gezdirdi. "Senin yanına uğrayacaktım belki bir kahve içeriz diye." Almila hızla toparlanmaya çalıştı.

"Ben," dedi sesi bir kez daha titrerken. "Ben istifa edip çıktım." Kerem'in kaşları çatıldı.

"Neden? İşini seviyordun." Ağır ağır başını salladı onaylamak için.

"Patron çizimlerime çok laf etti bende dayanamadım istifamı verdim." Kerem'in gözleri Almila'nın hareketlerinde gezindi ve bir şeyler sakladığının farkına vardı.

"Bir şey daha var," dedi oldukça emin bir sesle. "Sakladığın bir şeyler var." Almila'nın gözleri dolunca Kerem'in içi sıkıldı. Nefesleri kesik kesik çıkarken sesli bir şekilde ofladı.

"Sırf," derken sesi kısıktı. "Yemek tekliflerini reddettiğim için çizimlerime herkesin için aşağılayıcı şeyler söyledi." Kerem duydukları karşısında delirirken Almila'ya yaklaştı.

"O," dedi elini arkada kalan şirketi işaret ederek. "Orada mı o şerefsiz?" Almila elleriyle yüzünü ovaladı.

"Kerem bir şey yapmayacaksın değil mi?"

Hızla başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Ben," sesi hüküm verir gibi çıktı. "Tek bir saç teline dokunmaya kıyamazken, şerefsizin biri seni rahatsız ediyor!" Cümleleri bıçak gibi kesiciydi.

"Kerem lütfen." Kerem geriledi ve arkasını dönüp hızlı adımlarla şirkete ilerledi. Sinirden çıldırmıştı.

"Onun boyunu posunu sikerim. Şerefsiz!" Almila elini tuttuğu anda durmak zorunda kaldı. "Almila," dedi sinirle.

"Kerem ne olur bir şey yapma. Kendini düşün, mesleğine zarar gelir." Kerem sinirle Almila'ya doğru döndü.

"Lan adam seni rahatsız ediyor sen hala şirkette durmaya devam ediyorsun! Abine niye söylemedin! Biz burada neciyiz, sikerim böyle işi." Sinirle ellerini saçlarında gezdirdi ama sakin olamıyordu.

"Abime söyleseydim o da senin gibi tepki verirdi. Lütfen sakin ol." Kerem hızla geriledi ve delirmiş gibi etrafında dönüp durdu.

"Bana dur deme Almila, bana dur Kerem deme! Gidip o adamın şerefini sikmezsem burada kafayı yerim." Almila'nın gözleri dolarken Kerem'e yaklaşmaya çalıştı. Elini eline uzattığı anda Kerem duruldu. Nefesleri eş zamanlı hızlanırken ikisi de sessizleşti. Parmakları birbirine kenetlenirken ikisi de sessizliğini korudu.

"İyiyim, hiç yanıma yaklaşmadı. Birden fazla yemeğe çıkma teklifi etti ama ben her seferinde reddettim; bugünde çizimlerime laf yaptı bende her şeyimi toparlayıp istifa ettim." Kerem, sessiz bir şekilde Almila'yı dinledi.

"Şu saatten sonra sana tek bir mesaj dahi atarsa haberim olacak." Almila'nın elini daha sıkı tuttu. "Benim," sesi titredi. "Severken bile incitirim diye korktuğum kadına kimse zarar vermeye cüret edemez."

Almila'nın gözyaşları yanaklarından süzülürken başını kaldırıp Kerem'e baktı. Zaman ne kadar geçerse geçsin aralarındaki bağ kopmak bir yana dursun sanki daha çok güçlenmiş gibiydi. Birbirilerine uzun uzun baktılar.

"Kerem," dedi kısık bir sesle. Kerem sanki mümkünmüş gibi Almila'nın elini daha sıkı tuttu.

"Kainat karşıma geçse ben yine bu eli bırakmam Almila."

Almila bu kez hem gülümsedi hem ağladı. Artık aralarında uzaklık yoktu. Sanki bütün engeller yok olmuş gibiydi.

"Ha abim dersen, abininde icabına bakarım."

Almila kaşlarını çattı. "Hayır ya," dedi kızarak. "Abimle çok uğraşıyorsunuz. Cihad abiler çok üzerine gidiyor zaten." Kerem bu kez kahkaha attı.

"Kız verdiler tabii üzerine gidecekler." Sözlerinin ardından kaşları çatıldı. Aklına Elisa gelmişti ve bunu düşünmek dahi onu sinirlendirmeye yetiyor.

"Şu Berkin'i bir güzel dövseydim içim rahat edecek." Almila kıkırdayarak bir adım Kerem'e yaklaştı.

"Yani Cihad abi onu bir güzel haşlamıştı ama yok bende işe el atacam dersen ortalık karışır." Kerem derin bir nefes alıp tebessüm etti.

"Şimdi biz neyiz?" Büyük bir beklentiyle Almila'nın gözlerine baktı ve mavi harelerin içinde kayboldu.

"Bana mı soruyorsun?"

"Kime soracağım?"

Almila sabır der gibi soluklandı. "Biz neyiz Kerem?"

"Sevgiliyiz." Almila'nın gözleri şaşkınlıkla büyüdü. "Bu biraz hızlı oldu sanki?"

"Yok," dedi başını iki yana sallayıp. "Geç bile kaldık." Birbirlerine bakıp gülümsediler.

🌼

Kapının sesiyle ellerimi yıkayıp mutfaktan çıktım. Botlarını çıkaran Baran doğrulduğu anda göz göze geldik. Kocaman gülümseyerek kocama yaklaştım ve kollarımı sıkıca boynuna sardım. Gün içinde onu fazlasıyla özlemiştim.

"Hoş geldin sevgilim." Dudaklarını usulca boynuma bastırdı.

"Hoş buldum güzelim. Nasılsınız?" Derken geriye çekilmişti. Gözleri kısaca üzerimde gezindikten sonra karnımda durdu ve elini karnıma koydu. İçim huzurla olup taşarken gülümsedim.

"Çok iyiyiz, sen nasılsın?" Uzanıp alnımdan öptükten sonra mutfağa yöneldi ve bende hızlıca ardından gittim.

"İyiyim bende. Çok acıktım," ocağın üzerinde göz gezdirdi ve çekmeceden kaşık alıp tezgahın üzerindeki salataya kendine çekti.

"Yemeği hazırlayalım bir tanem, seni bekliyordum." Bana göz kırpıp kaşığı lavabonun içine bıraktı.

"Ellerimi yıkayıp geliyorum."

Baran mutfaktan çıkınca bende masayı hazırlamaya başladım. Baran mutfağa geri geldiğinde göz göze geldik ve birbirimize gülümsedik. O masaya geçerken ben çorbaları masaya bıraktım ve yerime geçtim. Karşı karşıya oturduk birbirimize baktık.

"Günün nasıl geçti bir tanem?"

Çorbayı kaşıkladıktan sonra bana baktı. "İyi geçti gülüm." Dudaklarım kıvrıldı. Bana gülüm mü demişti! Cidden ama bu adam her iltifatında beni heyecanlandırıyor.

"Hım, anladım."

Ben çorbama kaşığı daldırdığım anda "Uhra'm," dedi. Başımı kaldırıp ona baktığımda beni inceliyordu. "İyi misin güzelim?"

Kaşlarım merakla havalandı. "İyiyim de, niye sordun Baran?" Başını anladım der gibi sallayıp yemeğine devam etti.

Anlamsız bakışlarım üzerinde gezinirken tekrar bana baktı ve sıcacık gülümsedi. Onun her gülümsemesi dünyaya bedel. O bana bir kez gülümsüyor ben ona bin kez yanıp tutuşuyorum.

"Yemekten sonra annemlere gidiyoruz değil mi?" dediğimde bana bir kez daha baktı ve gözlerini kapatıp açarak beni onayladı. "Ay Baran, niye kıtlıktan çıkmış gibi yemek yiyorsun canım?" Sözlerimden sonra gülerek geriye yaslandı.

"Çok açım yavrum," ve konuşurken bile yemek yemeye devam etti.

"Karargahta seni aç mı bıraktılar bir tanem?" Yüzümde bariz ona karşı şefkat çoğaldı. Baran sırıtarak kaşlarını kaldırıp indirdi. Onun bu tatlı hali gülmeme sebep oldu.

"Yok yavrum, yemeklerin çok güzel ondan." Yüzümdeki gülümseme boyut değiştirdi. Oturduğum yerden kalkıp Baran'ın yanına geçtim ve ona sıkıca sarıldım. Kollarım boynuna sarılırken beni dizlerine çekti.

"Uhra," dedi başı boyun boşluğuma gömülürken. Dudaklarını boynuma bastırırken aynı zamanda derin nefesler eşliğinde kokumu içine çekti. "Güzelim." Sesi ruhumu okşuyor. Onun bir kelimesi bile bana yeter.

"Seni çok seviyorum Baran." Sesim kulağının dibinde yakılandı. Kolları daha sıkı bir hal aldı. Sanki göğsüne katar gibi beni sıkı sıkı sardı.

"Bende seni çok seviyorum Uhra."

Birbirimize sıkı sıkı sarıldıktan sonra geriye çekildik. Gözlerimiz birbirine bağlanmıştı. Sanki ben bir adım gerilesem onsuz boşluğa düşecek gibiyim. Ondan biraz uzaklaşsam her şey altüst olacak. Onsuz adımlarım boşluktaymış gibi hissettiriyor.

"Doyduysan masayı toplayıp annemlere gidelim." Gözlerini tamam der gibi kapatıp açtı ve alnıma derin bir öpücük kondurdu. Ruhum onun her hareketine meftun. Onunla olmak hayallerimden bile güzel.

"Sen masayı toplarken ben üzerimi değiştirip duş alacağım." Hızla kafamı sallayarak onayladım.

Baran'ın yardımıyla dizlerinden kalktım ve masayı toplamaya başladım. O ise üst kata çıkıp üzerini değiştirecekti. Masayı hızlıca topladıktan sonra kalan yemekleri küçük tencerelere koyup dolaba koydum. Bulaşıkların hızlıca kirini alıp makineye dizdim. Mutfakta işim bitince ellerimi yıkayıp kuruladım.

Üst kata doğru adımladım. Yemekten sonra çok hafif midem bulanmıştı ama şu an iyiyim. Adımlarım yatak odamızın kapısında durdu ve aralık olan kapıyı biraz daha aralayıp içeriye süzüldüm. Baran üzerini giyinmiş ve saçlarını havluyla kuruluyordu. Sırtımı duvara yaslayıp onu izlemeye başladım.

Üzerine siyah bir kot pantolon ve siyah kazak giymişti. Havalar epey soğumuş ve artık kış gelmiş. Ben düşüncelerimin ardından derin bir nefes aldığımda omuzunun üzerinden dönüp bana baktı ve sıcacık gülümsedi. İçim onun tek bir gülüşüyle huzur doldu.

"Saçlarını kurutalım bir tanem." Beni duymazdan gelip havluyla kurulamaya devam ettiğinde sinirlendim ve hızlıca ona yaklaştım. "Baran!" Kaşlarımı çattım. Elindeki havluyu yatağın kenarına bırakıp bana döndü.

"Yavrum," elini saçlarına atıp saçlarını dağıttı. "Kurur şimdi." Kaşlarımı daha çok çattım ve elini tuttum. Ne yapacağımı anladığı için itiraz etmedi. Baran'ı çekiştirip banyoya girdim ve dolaptan kurutuma makinesini alıp fişe taktım. Hızlıca Baran'ın nemli saçlarını kurutup elimle geriye ittim. Saçları normalin aksine biraz uzundu ve Baran uzun saç hiç sevmezdi.

"Baran," dediğim anda aynaya dönük olan bakışları beni buldu. "Saçların uzamış." Elimdeki kurutma makinesini fişten çekip kenara bıraktı.

"Aslında bugün berbere gidecektim ama geç gelirim diye gitmedim. Yarın giderim." Kollarımı boynuna sarıp ona sıkı sıkı sarıldım.

"Her halinle kalbimi çalıyorsun." Fısıltımı duyunca güldü ve saçlarımdan öptü.

"Sen," dudakları yanağıma doğru yol aldı. "Sen benim kalbimi yerinden çıkardın hatun." Kıkırdayarak uzanıp onu öptüm. Geriye çekildiğimde şaşırmıştı.

"Son zamanlarda," diye fısıldadı dudaklarını yanağıma bastırıp. "Beni şaşırtıyorsun." Gülümseyerek dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Hormonlardan," geriye çekilip kapıya döndüm. "Hadi geç olmadan gidelim."

Baran arkamdan gülerek söylendi. "Sen şuna utandım kaçıyorum desene." Güldüm ve banyodan çıktım.

Baran ile arabaya geçtiğimizde emniyet kemerini takıp yola çıktık. Hareket eden araba nedense bugün midemi bulandırıyor. Camı hafifçe açıp derin derin nefeslendim. Bebeğimiz hareket edene kadar mide bulantılarım devam edecekmiş.

"İyi misin güzelim?" Başımı Baran'a doğru çevirip onu izlemeye başladım.

"İyiyim canım, biraz midem bulandı."

Ben susunca Baran arabayı sağa çekti ve durdu. Yaşadığım şaşkınlıkla doğruldum. Emniyet kemerini çıkarıp bana döndü ve benim tarafımdaki camı daha çok açtı. Camı açtıktan sonra kendi tarafına bakındı ve bulduğu su şişesinin kapağını açıp bana uzattı.

"Biraz su iç yavrum." Su şişesini alıp birkaç yudum aldıktan sonra derin derin nefes aldım.

"İyiyim Baran'ım."

Elini saçlarıma uzattı ve incitmeden saçlarımı okşadı. "Bebeğimiz annesini çok yoruyor sanırım?" diye sorduğunda sesli güldüm.

Bakışlarımı karnıma diktim ve yavaşça karnımı okşadım. Onu hissediyordum. Varlığını hissediyordum. "Hayır, annesi halinden gayet memnun. Babası artık arabayı çalıştırsa iyi olacak."

Baran uzanıp beni öptükten sonra arabayı çalıştırdı. Emniyet kemerini takmadığı için kaşlarımı çattım. "Kemerini tak Baran." Bana yandan bir bakış attıktan sonra kemerini taktı.

Kısa geçen yolculuğun ardından Baranların evinin önünde durduk. İkimiz de arabadan inince Baran arabayı kitledi. Aleynalarda burada ve herkes Pınar annemlerde toplanmış.

"Geç güzelim." Baran ile beraber bahçe kapısından içeriye girdik. Baran'a bırakmadan zile bastım ve üst üste çaldım.

"Acaba Uhra bu huyundan ne zaman vazgeçecek!" Almila bağırarak kapıyı açtığında çatık kaşlarıyla bana baktı.

"Evlendin hala vazgeçemedin." Almila'yı duymazdan gelip içeriye girdim.

"Hiç cevapta vermiyor. Abi sen kararında iyi düşündün mü?"

Hızla Almila'ya döndüm. "Saçını başını yolarsam düşünmeyi görürsün." Baran bize gülmekle yetindi ve salona ilerledi.

"Uyuzsun Uhra." Ayakkabılarımı çıkarıp Almila'nın uzattığı terlikleri ayağıma geçirdim.

"Sende pisliksin Almila."

Birbirimize söylene söylene içeriye girdik. Salona doğru yürüdüm ve kapıdan içeriye girdim. Salonda göz gezdirirken herkese gülümsedim. Barın abim burada ama Berkin abim yok ve aynı zamanda Elisa'da yok. Derin derin nefesler eşliğinde annemlere doğru yaklaştım.

"Hoş geldin kızım." Pınar anneme gülümsedim.

"Hoş buldum anne. Cümleten selamın aleyküm." Bizimkiler selamımı alınca annemlere döndüm.

"Kızım," anneme sıkıca sarıldıktan sonra Pınar annemle Aleyna'ya da sarıldım. "Nasılsın Uhra?" Annemin yanındaki boşluğa kuruldum.

"İyiyim annem, siz nasılsınız?"

"İyiyiz bizde kızım. Sizi gördük daha iyi olduk." Anneme kocaman gülümsedim. Hepsini özlemiştim.

Salon çok kalabalık olduğu için biz annemlerle beraber salondan çıkıp oturma odasına geçtik. Annemlerle koyu bir sohbete daldığımda Baran'ın sesini işittim ve bakışlarımı kapıya çevirdim. "Güzeller." demişti. Oturma odasına girip bana doğru geldi. Ve annemlere hamile olduğumu söylerken yanımda olmak istiyordu. Yanıma geldiğinde bana sıcacık gülümsedi. İşte şimdi tam zamanı.

"Bizim size güzel bir müjdemiz var." Annemler bize meraklı bakışlarla baktı. Baran gözlerimin içine bakarak konuştu. "Bizim bir bebeğimiz olacak." Gözlerim sevinçle dolarken gülümsedim. Düşüncesi dahi nabzımı yokluyorken şimdi hayalini yaşamak bambaşka hissettiriyor.

"Annem," dedi Pınar annem. Gelip bana sıkıca sarıldığında gözleri dolu dolu oldu. "Allah analı babalı büyütsün evlatlarım." Gözyaşları sabırsızca döküldü.

"Amin, inşallah anne." Pınar annem bana bir kez daha sıkıca sarıldı ve geri çekildi. O geri çekilince gözyaşları yanaklarından süzülmeye devam etti. Baran yanımdan kalkıp Pınar annemi kolları arasına aldı.

"Baran," dediğinde ikisi birbirine bakıp gülümsedi. Sanki aralarında sözsüz bir iletişim vardı. Onların bu hali hoşuma giderken bana seslenen annemin sesiyle bakışlarımı üzerlerinden çektim.

"Kızım," annemle de birbirimize sarıldık. Ben başımı annemin göğsüne yaslayıp gülümsemeye devam ettim. "Sen daha benim küçük kızımsın şimdi senin çocuğun olacak."

"Hayırlısıyla kucağınıza almak nasip olsun canımın içi." Aleyna ile birbirimize sıcacık gülümsedik. O da hamile ve neredeyse beş aylık olacak.

Hepimiz hem sevinmiş hem de bu haberle ağlamıştık. Mutluluk gözyaşları bambaşka bir şey. Kelimelerle anlatamıyorum ama şu an yaşıyor olmak öyle güzel ki, bu an hiç bitmesin istiyorum. Bazı anları keşke tekrar tekrar yaşayabilsek.

"Kız," diyen Almila bana bakınca bende gözyaşlarımın arasında güldüm. Ayağa kalkıp Almila'ya sıkı sıkı sarıldım. "Hep mutlu olun güzel arkadaşım. Halasının balı sağlıcakla doğsun." Birbirimize bir kez daha sarıldık ve geriye çekildik.

"Ne zaman öğrendiniz?" dedi annem beni yanına oturtup.

"Daha yeni anne, bir aylık." Annem elimi tutup gülümsedi.

"Allah analı babalı büyütsün güzel kızım."

"Amin annem." Gözlerim tekrar doldu.

Herkes o kadar sevinmişti ki umduğumdan daha çok mutlular. İlerleyen saatlerde kalkmak için ayaklandık. Pınar annem kalmamızı istiyor ama benim hiç kalasım yok. Mide bulantılarım var ve bu yüzden kimseyi rahatsız etmek istemiyorum.

"Başka zaman validem," dedi Baran evden çıkarken. Herkesle vedalaşmıştık. Arabanın kapısını açan Baran benim binmemi bekledi ve bende ona gülümseyip yerime geçtim. Emniyet kemerimi takıp geriye yaslandım.

"Güzelim," Baran yerine geçti ve bana baktı. "İyi misin?"

"İyiyim, uykum geliyor." Karnıma sardığım ellerime baktı ve gülümsedi. Gülümseyişi beni de gülümsetti.

"Varlığını hissettiğim andan beri hep sarıp sarmalamak istiyorum. Böyle ufacık sendelesem kendimden önce onu düşünüyorum." Karnımdaki bakışlarımı Baran'a çevirdim ve gülümsedim. "Ben onu hissettiğim anda annelik duygusunu tatmaya başladım."

"Yavrum," elimi avuçları arasına aldı. "Seni böyle görmek benim için paha biçilmez." Avucuma derin bir öpücük kondurdu.

"Eve geçince konuşalım mı? Annemler bakıyor, merak ederler neden hala durduğumuzu." Baran güldü ve bir kez daha elimi öptü. Parmaklarımızı birbirine kenetleyip arabayı çalıştırdı.

Eve vardığımızda beraber el ele evimize girdik. Ben direkt banyoya ilerledim ve elimi yüzümü yıkadım. Baran ise üzerini değiştirip yatağa geçmişti. Giyinme odasına girip geceliğimi giydikten sonra yatağa girdim.

"Gel." Kolunu açtı hızlıca kolları arasına girip başımı göğsüne yasladım. Şimdi konuşma sıramız. Birbirimize sığınmamız gerekiyor.

"Bir tanem," başımı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım. "Pınar annem sana sarıldı ya," devam etmem için gözlerimin içine baktı. "Birbirinize öyle bir bakış attınız ki, sanki sözsüz bir iletişim vardı." Baran'ın dudakları iki yana kıvrıldı.

"Vardı zaten güzelim," dudaklarını alnıma yasladı ve gülümsedi. "Annemle bir anımız var." Başımı geriye atıp anlatması için Baran'a baktım.

"Annem," sıcacık gülümsedi. "Seni sevdiğimi anlamıştı. Benim için bu anların hayali bile olmuyordu Uhra." Alt dudağımı sessizce dişledim. "Bir gün annemle oturup uzun uzun konuşmuştuk ve o an," gözleri parıldadı. "Bu günlerin nasipse olacağını tek tek söylemişti. Sen benim içinsin Uhra. Ben senin, sende benimsin." Dudaklarını alnıma bastırıp öylece durdu ve benim gözlerimden yaşlar süzüldü.

"Biz çocuğumuzu öyle büyütmeyelim olur mu? Bizim yaşadığımızı, düşündüğümüzü düşünmek zorunda kalmasınlar." Ellerini yanaklarıma bastırıp gözyaşlarımı sildi.

"Dökme inci tanelerini, dayanamıyorum." Uzanıp onu öptüğümde beni sarıp sarmaladı. Kolları, bedenimi incitmekten çekinircesine bedenime sarıldı. Nefesim onun nefesiyle karıştı. Birbirimize çok karıştık, şimdi bu an hiçbir şey gibi geliyor. Soluklarım azalınca geriye çekilip nefeslendim.

"Uhra," ses tonu oldukça etkilendiğini belli etti. "Kontrole gittiğimizde doktorla konuşalım. Ben sana çok hasret kaldım." Kıkırdayarak kollarımı boynuna sardım.

"Kıyamam. Sen bana çok mu hasret kaldın?"

Belimi sıkıca kavrayıp ateş saçan gözlerini yüzümde gezdirdi. Bakışları altında nutkum tutuldu. "Tahmin bile edemezsin." Başımı göğsüne gömüp gözlerimi kapattım. Adamı gece gece çileden çıkarmaya hiç gerek yok.

"En iyisi uyuyalım sevgilim. İyi gecelerin olsun benimle." Baran soluklanıp saçlarımı öptü.

"Cayır cayır yanıyorum amına koyayım, şimdi nasıl uyuyacaksam." Gülmemek için başımı göğsüne bastırdım.

"Soğuk bir duş al istersen bir tanem, hararetini alır."

Baran, koyulaşan gözlerini bana dikti. "Uyu istersen." Gözlerimi tekrar kapatıp uyumaya çalıştım.

Sabahın ilk saatleri ile gözlerimi aralayıp yatakta doğruldum. Bulanan midem yüzünden bir hışımla yataktan kalkıp banyoya koştum. Titreyen ellerim ve sararan yüzüme bakıp iç çektim. Zangır zangır titreyen ellerimi çıplak karnıma koyup karnımı okşayarak gülümsedim. Her şey o kadar anlamlı ki, daha belli bile olmayan karnımı okşayıp içimde taşıdığım mucizemi sarıp sarmalamak istiyorum.

 Her şey o kadar anlamlı ki, daha belli bile olmayan karnımı okşayıp içimde taşıdığım mucizemi sarıp sarmalamak istiyorum

"Anneciğim şimdi sen hareket edene kadar biz böyle mi devam edeceğiz?" Gözlerim dolarken gülümsedim. "Olsun bir tanem, hiç sorun değil. Benim için sen sağlıklı ol bana yeter." Bir kez daha karnımı okşadım ve ellerimi karnımdan çekip suyu açtım. Yüzüme defalarca su çarptıktan sonra uyurken dağılmış olan saçlarıma çeki düzen verdim.

"Uhra," bana seslenen Baran'ın sesini duyunca daha fazla banyoda durmadan çıktım. Yokluğumu hemen sezmiş.

"Sevgilim," gözleri yüzümün her bir yanında dolandı. Kaşları çatılınca bana doğru yaklaştı.

"Uhra'm, sen hiç iyi görünmüyorsun. Yine mi kustun?" Hafifçe tebessüm ederek başımı olumlu anlamda salladım. Bu sürekli olan bulantılarım hamilelikte çok normalmiş. Ve benim hamileliğim mide bulantılarıyla geçecek. Her sabah soluğu banyoda aldığıma göre bir süre böyle olacak.

"İyiyim bir tanem, hiçbir sorun yok." Söylediklerime kaşlarını çatıp beni kolları arasına çekti. Sürekli kusuyor olmamdan epey rahatsız ve daha önce Elisa'yı defalarca arayıp bu durumu sormuştu.

"Çok solgunsun yavrum. Bebeğimiz daha gelmeden karımı yoruyor." Tebessümle Baran'ın elini tutup karnıma koydum. Bakışları bir yüzüme bir de karnımdaki eline kaydı.

"Öncelikle ben gayet iyiyim. Mide bulantılarımda çok normal ve alışman lazım hamileliğim, miniğimiz hareket edene kadar böyle geçecek. Baran'ım şimdi sadece bebeğimizi hisset." Geceliğimi yukarıya sıyırıp elini çıplak karnıma koydu. Eli usulca karnımda gezinirken içim eridi. Avucundaki nasır tenime temas edince içim gitti. Baran'ın yoruluyor olduğunu düşününce kendimi kötü hissediyorum. Zaten yoruluyor bir de eve gelince benimle uğraşıp duruyor.

"Uhra," bakışları tuhaf bir halde ve böylesine anlamlı olması beni gülümsetti. "Burada mı sahiden?" Alt dudağıma dişlerimi geçirip gülümsedim.

"Orada," yutkunup dolan gözlerimi kırpıştırdım. "Orada babası." Son kelimemden sonra dudakları kıvrıldı. Önümde dizlerinin üzerine çöküp karnıma öpücük kondurdu.

"Burada, bizim bebeğimiz var." Sözleri kıkırdamama sebep oldu. Dudağımı dişleyip sessiz olmaya çalıştım. Bu benim için çok özel bir an. Baran'ın bebeğimizle konuştuğu ilk an.

"Bizi anlaması için biraz daha büyümesi lazım annesi." Baran'a kaşlarımı çatarak baktım.

"Kim demiş onu? Ben bebeğimi hissedebiliyorum. Minicik ama orada varlığını hissediyorum." Baran yumuşacık bir ifadeyle bana baktı ve bir kez daha karnımı öptü.

"Doğru söylüyorsun güzelim, sen hissedebiliyorsun. Senin karnında." Ve bir kez daha karnımı öptü. Huylandığım için gülerek geriye çekildim.

"Tamam sevgilim, huylanıyorum. İstersen sen biraz daha uyu ben kahvaltı hazırlayıp seni uyandırırım." Çöktüğü yerden doğruldu ve elini saçlarına atıp dağınık saçlarını bir kez de kendisi dağıttı. Bu hareketi beni etkilerken onu izlemekten geri kalmadım.

Gözlerim onun çıplak göğsünde gezinirken gülümsedim. Ona bakmak bile benim içimi eritiyor. Karşımda benim için şaheser var ve bu şaheser bana ait. Benim eşim. Benim hayatı paylaştığım bu adam, her şeyim.

"Baran," gözleri yüzümde gezindi ve sıcacık gülümsedi.

"Efendim güzelim."

Benimle böyle ilgili konuşması her şeye yeter. "Seni çok seviyorum." Dudakları daha çok kıvrılırken ona yaklaştım ve kollarımı boynuna sardım.

"Çok mu seviyorsun?" Boyun boşluğuma vuran nefesi midemden ılık bir sıvının geçmesine sebep oldu. Kalbim hızlanırken nefes alışlarım dengesini kaybediyor.

"Tahmin edemeyeceğin kadar çok." Dudaklarını boynuma bastırdı ve kokumu uzunca soluklandı. Şu an tek düşündüğüm kötü kokup kokmadığım.

"Hım," derken burnunu hafifçe boynuma sürttü ve teması içimdeki ateşi alevlendirdi. "Yapma Baran." dedim huysuzca. "Yasak biliyorsun değil mi?"

Hafifçe geriye çekilip koyulaşan gözlerini yüzümde gezdirdi. "Ne zamana kadar bu yasak? Başlayacağım yasağına. Karımızla özlem gideremiyoruz anasını satayım." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Bebek için çok istekleydin sevgilim." Kolunu belime sarıp beni kendine çekti ve vücutlarımız arasındaki boşluğu kapattı.

"Orası öyle yavrum ama ateşimi dindirmen gerek." Kıkırdayarak elimi çıplak göğsünde gezdirdim.

"Hım, bence soğuk bir duş vücut ısını dengeler kontrol zamanına kadar." Yüzü düşerken kahkaha attım.

"Ben duş alayım sen kahvaltı hazırla Uhra'm." Baran huysuzca söylendi ve kolunu belimden çekti. Onun bu haline kahkaha attım. Adam resmen trip atıyor.

"Ama aşkım," bana döndü ve ters bir bakış attı. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Baran." Ses tonum olduğu yerde durmasını sağlarken usulca bana doğru döndü.

"Yavrum," gözleri üzerimde gezindi ve yutkundu. "Öğleden sonra karargaha geçeceğim." Kaşlarım çatılırken hızlı adımlarla Baran'a doğru yaklaştım.

"Nasıl ya? E sen izinli değil miydin?" Hafifçe iç çekti ve aramızdaki mesafeyi kapattı.

"Güzelim işim çıktı." Yüzüm düşmüş olsa dahi ağzımı açmadım. Her an gideceğini biliyorum ama ne bilim bazen böyle bütün gün benimle evde olmasına çabucak alışıyorum.

"Gideceksin," ağırca yutkundum. Gidecek ve bunu bilmek nefesimi kesiyor. Ondan mahrum olmak öyle keskin bir sızı ki anlatsam kelimeler sızım sızım sızlar.

"Uhra'm," elleri yanaklarıma yaslandı ve eğilip alnımdan öptü. "Anlıyorsun değil mi?" Gözlerimi kapatıp gülümsedim. Onu anlıyorum ama ne bilim her gidişi çok farklı geliyor.

"Anlıyorum bir tanem, o yüzden seni hep bekleyeceğimi hatta bekleyeceğimizi bil yeter." Bir kez daha alnımdan öptü. İçim eridi. Böyle beni her seferinde öpmesi ruhuma dokunuyor.

"Baran," dedim kısık bir sesle. Gözleri devam etmem için üzerime kitlendi. "Beni bir kez daha öpsene." Dudağı kıvrılırken tek kaşı havalandı. Yüzünde bariz bir şaşkınlık belirirken bakışlarımı kaçırdım. Baran sırıtarak eğilip alnımdan öptü ve hafifçe geriye çekildi.

"Özlem gidersek iyi olurdu." Başımı olumsuz anlamda iki yana sallayıp alınlarımızı birleştirdim. Tenim onun tenine kana kana susamış gibi. Sanki bana bir kez dokunsa kül olacağım. Hatta hiçbir şeyi düşünmeden kolları arasında soluklanacağım.

"Seni çok seviyorum. Kendine dikkat et. Biz seni bekliyor olacağız sağ salim bize geri gel olur mu?" Bir şey demedi. Yutkunup alnımdan öptü ve tamamiyle geriye çekildi.

"Sana geri geleceğim Uhra'm. Bebeğimizi geldiğimde görmek için sabırsızlanıyorum." O benden uzaklaşırken benim nefesim kesiliyor. Baran banyoya ilerlerken elimi göğsüme bastırdım.

Mutfağa geçip düşüne düşüne kahvaltı hazırlamaya çalıştım. İçim çok daralıyor bu yüzden hareket etmek dahi istemiyorum. Elimdeki çay bardağı yeri boylayınca titreyerek geriledim. Gözlerimi kırpıştırarak kapattım ve derin derin nefes alıp verdim. Gözlerim cam kırıklarına kaydı ve bir kez daha gözlerimi kapattım.

"Uhra, iyi misin?" Baran'ın sesiyle mutfağın kapısına döndüm. Beline havlu sarmış ve ıslak ıslak aşağıya inmiş.

"İyiyim, sadece bardak kırdım." Çatık kaşları kısaca etrafı taradıktan sonra bana döndü ve öylece beni süzdü.

"Hiçbir şeye dokunma ben geliyorum. Bak sakın dokunma," dedi arkasını dönüp. "Ben hemen geliyorum." O geri yukarıya çıkarken ben yerdeki cam kırıklarını toplamaya başladım.

Elime batan cam parçası yüzünden kısık bir sesle söylendim. "Bugün aşırı sakarlığım var."

Topladığım cam parçalarını çöpe attıktan sonra ofladım ve mutfağın ince halısını toplayıp mutfaktan çıkardım. Hep çay dökülmüş ve yıkanması gerekiyor. Bu soğukta temizlik yapasım bile gelmiyor hatta şu an kahvaltı bile yapasım yok.

"Sana dokunma demiştim." Elimden tutan Baran beni bir anda kendine çevirdi. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken birbirimize baktık ve benim gözlerim doldu.

"Sorununu anladım. İçini rahat tut güzelim geleceğim dememde benim için bir sözdür." Saçımı usulca kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Sabahtan beri düşünüp kendini üzüyorsun." Beni çekiştirip sandalyeye oturttu. Her şeyi anlamak zorunda mı bu adam Allah aşkına.

"Her şeyi de anla," dedim huysuzca. Dudakları kıvrılırken alnımdan öpüp geriye çekildi ve dizlerinin üzerine çöktü.

"Söylediğimden beri yüz ifadenden bile anlayabiliyorum yavrum." Ellerimi ellerinin arasına alıp pişkin pişkin sırttı.

"Her seferinde aynı şeyi yapıyorsun," gözlerimi kaçırdım. "Söz vermiyorsun. Ya ben burada her an seni düşünüyorum Baran. Nasılsın ya da yaralandın mı bilmiyorum ve sen bana bir sözü çok mu görüyorsun?" Yüz ifadesi dümdüz olduğu için ne düşündüğünü anlayamıyorum.

"Söz verdim zaten Uhra." Ellerimi hızla kendime doğru çektim ve oturduğum yerden kalktım.

"Hayır," dedim sesim titrerken. Hamilelikten dolayı ekstra alınganım ve şu an büyütüyor oluşum beni daha çok sinirlendiriyor. "Tamam Uhra kendime çok dikkat edeceğim desen ne olur Baran!"

Karşımda sakince bana bakıyor oluşu beni çileden çıkarırken iyice ondan uzaklaştım.

"Sikecem şimdi böyle işi," aramıza açtığım mesafeyi yok etti. "Benden uzaklaşma Uhra." Kolumu tutup beni yamacına çekti. Gözyaşlarım yaşadığım dengesizlikten dolayı artarken beni göğsüne çekti ve çenesini saçlarımın üzerine bastırdı.

"Düşünme hiçbir şeyi. Artık düşünme Uhra. Ne yaşanacaksa yaşayalım." Kollarımı hızla beline sarıp hıçkırdım. Bu anları yaşayacağımızı biliyordum ama şu an sadece duygularımla hareket ediyor olmam beni daha çok sinirlendiriyor.

"Ben senin her şeyine tamam dedim. Ben seninle her şeye varım Baran; sona da sonsuzluğa da. Şimdi seni üzdüğümün farkındayım ama düşünmeden duramıyorum." Hıçkırıklarım arttı. "Her an iyi olduğunu bilmek istiyorum ve bu elimde değil. Seni kendimden bile sakınırken," başımı kaldırıp gözyaşlarımın arasında ona gülümsemeye çalıştım. "Bir kör kurşunun hedefi olacağını düşünmek canımı alıyor."

Yutkundu. Üst üste yutkundu. "Öyle düşünme güzelim. En nihayetinde önce yanımızdaki adamı sonra kendimizi koruyoruz. Bu hepimiz için geçerli." Ellerini yanaklarıma yaslayıp düşen yaşları silip attı. "Ben seni bırakmamak için canımı ortaya koymuşum zaten, değil seni bırakmak tek bir lafınla ölümü göze alırım. Bu çok fazla belki de Uhra," elleri yanaklarımda durdu ve alnını alnıma yasladı. "Birbirimizle sınanmayalım diye çok dua ediyorum. Seni çok sevince, sana bir şey olacak diye ödüm kopuyor." Dudaklarını alnıma bastırıp uzun bir öpücük kondurdu.

"Tamam," dedim gözyaşlarım yine süzülürken. "Birbirimizle giderayak sorun yaşamayalım." Sanki başlatan o gibi cümle kurdum ve bu beni güldürdü. Geriye çekilip kahkaha attım. "Kafayı yedim sanırım."

"Yedin," derken o da kahkaha attı. "Geç masaya kahvaltı yapalım güzelim." Baran'a yaklaşıp ona sıkıca sarıldım.

"Çok özür dilerim. Özür dilerim canımın içi."

Saçlarımdan öptü. Boynumdan öptü. Dudakları yanaklarımdan boynuma kadar süzüldü. İçim onun sevgisiyle dolup taştı. Soluklarım yetmedi. Dudaklarımız birbirine kavuştuğu vakit aramızdaki çekim ayaklarımızı yerden kesti. Yetmedi. Ne onu öpmek ne de tenimin tenine karışması. Sanki hep daha fazlası varmış da ben daha fazlası için savaşıyorum.

"Kesmiyor," sıcak nefesi yüzüme çarptı. "Tenim tenine aç." Göz kapaklarım tir tir titredi. Derin derin nefes alıp verdim.

"Geldiğin zaman görüşürüz belki." Keyifle damarına basar gibi konuştum. Koyu hareleri yüzümün her bir karışını turladı. Birbirimize hiç doymuyoruz ve bu bile ruhumu okşuyor. Yanımda bile bana hasret kalan bir adam var. Bu adam benim her şeyim.

"Çay soğudu," geriye çekilmek için bahaneydi. Eğer böyle sarmaş dolaş kalmaya devam etseydik gerçekten ayrılmamız akşamı bulur.

"Hadi hadi," derken ondan önce masaya geçtim ve çayları doldurmak Baran'a kaldı. Bana ters bakışlar atarak çaydanlığa uzandı.

Her şey onunla anlamlı. O yanımda yokken ben bir hiç gibiyim.

🌼

Gök aheste aheste kızıla boyanırken, Baran'ın kısık yeşil gözleri etrafı taradı ve bir yerde duraksadı. Kendini çok iyi kamufle eden bir teröristi görür görmez silahını kayanın üstüne yasladı. Kemikli parmakları usul usul silahın görüşünü ayarladıktan sonra dudaklarında çarpık bir gülüş belirdi.

"Kartal-1 şu an görüş açımda hareketlilik var." Cihad yanındaki askerleri harekete geçirirken Baran'a cevap verdi. "Atış serbest."

"Ben direkt avıma atlıyorum." Sesi timin kulağında yankılanınca hepsinin dudakları kıvrıldı.

"Kardeşim sen zaten hangi avı kaçırdın ki." Gökhan'ın sesiyle gülümsedi. Atışları hep isabetliydi. Baran'ın bu konuda aldığı eğitimler ve yetenekleriyle epey yol katetti.

"Mağaraya ilerliyoruz." Cihad'ın sesi herkesi susturmuş ve alana ilerlemelerine neden oldu. Yeri göğü titreten adımları vardı. Heybetleriyle bile karşılarındakilere korku salıyorlar.

"Atın silahları!" Cihad'ın kükreyişi kayalara çarpıp dağıldı. Terörist grubu uyarının ardından ateş etmeye başlayınca Cihad delirdi. Time atış iznini verip mağaraya yaklaştılar.

"O mağaraya sizi sike sike gömerim!" Oğuz mağaranın girişindeki iki kişiyi tek tek indirdi. Terörist grubu azalmıştı ve mağaraya giren sadece beş kişi vardı.

"Oğlum bunlara dokunma şu sıfata bak." Doğuhan gülerek konuştu. Oğuz sinirle sırıttı.

"Bu uyarı bir kez yapılacak çıkmazsanız cesediniz çıkar!" Oğuz'un uyarısı sessiz mağarada yankılandı ama kimse çıkmadı. Cihad'ın tek bir bakışıyla el bombasını mağaraya atıp uzaklaştı. Üst üste mağaray

Bölüm : 05.01.2025 00:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...